ABOUT THE SPEAKER
Megan Phelps-Roper - Writer, activist
A former member of Westboro Baptist Church, Megan Phelps-Roper is now a writer and educator on topics related to extremism, bullying and empathy in dialogue.

Why you should listen

Megan Phelps-Roper was raised in the Westboro Baptist Church, the Topeka, Kansas church known internationally for its daily public protests against members of the LGBT community, Jews, the military and countless others. As a child, teenager and early 20-something, she participated in the picketing almost daily and pioneered the use of social media in the church. Dialogue with "enemies" online proved instrumental in her deradicalization, and she left the church and her entire way of life in November 2012. Since then she has become an advocate for people and ideas she was taught to despise -- especially the value of empathy in dialogue with people across ideological lines. She speaks widely, engaging audiences in schools, universities, faith groups, and law enforcement anti-extremism workshops. Her forthcoming memoir will be published by Farrar, Straus and Giroux.

More profile about the speaker
Megan Phelps-Roper | Speaker | TED.com
TEDNYC

Megan Phelps-Roper: I grew up in the Westboro Baptist Church. Here's why I left

Megan Phelps-Roper: Ben Westboro Baptist Kilisesi'nde büyüdüm. İşte neden ayrıldığım...

Filmed:
9,147,153 views

Kendilerinden başka herkesi şeytanlaştırmakla iftihar eden bir grupta büyümek nasıl bir şeydir? Megan Phelps-Roper, Amerika'nın en tartışmalı kilisesinin içindeki hayatın detaylarını ve kiliseden ayrılmaya karar vermesinde Twitter'da yaşadığı diyalogların nasıl belirleyici olduğunu anlatıyor. Bu sıradışı konuşmada, aşırı kutuplaşmaya dair kişisel deneyimlerini ideolojik sınırları aşmak için başarıyla kullanabileceğimiz bazı etkili yollarla birlikte anlatıyor.
- Writer, activist
A former member of Westboro Baptist Church, Megan Phelps-Roper is now a writer and educator on topics related to extremism, bullying and empathy in dialogue. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:12
I was a blue-eyedmavi gözlü sevgilisi,
chubby-cheekedtombul yanaklı five-year-oldbeş-yıl-yaşlı
0
960
2656
Aileme ilk katıldığım protestoda
00:15
when I joinedkatıldı my familyaile
on the picketkazık linehat for the first time.
1
3640
3120
mavi gözlü, tombul yanaklı,
beş yaşında bir çocuktum.
00:19
My momanne madeyapılmış me leaveayrılmak
my dollsBebek in the minivanMinibüs.
2
7840
2120
Annem bebeklerimi minivanda bıraktırmıştı.
00:22
I'd standdurmak on a streetsokak cornerköşe
in the heavyağır KansasKansas humidityNem oranı,
3
10800
3096
Kansas'ın yoğun neminde,
00:25
surroundedçevrili by a fewaz dozendüzine relativesakrabaları,
4
13920
2616
bir yığın akrabayla çevrelenmiş vaziyette,
00:28
with my tinyminik fistsyumruk clutchingtutarak
a signişaret that I couldn'tcould readokumak yethenüz:
5
16560
3120
küçük yumruklarımla henüz okuyamadığım
bir pankartı tutuyordum:
00:32
"Gaysgayler are worthylayık of deathölüm."
6
20680
1600
"Eşcinseller ölüme layıktır."
00:35
This was the beginningbaşlangıç.
7
23120
1200
Bu başlangıçtı.
00:37
Our protestsprotestolar soonyakında becameoldu
a dailygünlük occurrenceoluşumu
8
25040
2216
Protestolarımız yakında
günlük olmaya başladı
00:39
and an internationalUluslararası phenomenonfenomen,
9
27280
1936
ve uluslarlararası bir
fenomene dönüştü
00:41
and as a memberüye
of WestboroWestboro BaptistBaptist ChurchKilise,
10
29240
2456
ve Westboro Baptist Kilisesi'nin
bir üyesi olarak
00:43
I becameoldu a fixtureFikstür
on picketkazık lineshatlar acrosskarşısında the countryülke.
11
31720
3136
ben de ülke çapındaki protestoların
bir demirbaşına dönüştüm.
00:46
The endson of my antigayantigay picketingpicketing careerkariyer
12
34880
2336
Eşcinsel karşıtı protesto kariyerimin
00:49
and life as I knewbiliyordum it,
13
37240
1416
ve bildiğim hayatımın sonu,
00:50
camegeldi 20 yearsyıl latersonra,
14
38680
1656
20 yıl sonra geldi;
00:52
triggeredtetiklenir in partBölüm by strangersyabancı insanlar on TwitterTwitter
15
40360
2496
kısmen, bana "öteki"yle
karşılaşmanın gücünü
00:54
who showedgösterdi me the powergüç
of engagingçekici the other.
16
42880
2680
gösteren Twitter'daki
yabancılarca tetiklenmişti
00:59
In my home,
17
47280
1216
Yaşam, benim evimde,
iyi ve kötü arasında, destansı bir
ruhani savaş olarak tanımlanmıştı.
01:00
life was framedçerçeveli as an epicepik
spiritualmanevi battlesavaş betweenarasında good and evilkötülük.
18
48520
3120
01:04
The good was my churchkilise and its membersüyeler,
19
52200
2576
İyi, benim kilisem ve üyeleriydi
01:06
and the evilkötülük was everyoneherkes elsebaşka.
20
54800
1920
ve kötü ise diğer herkesti.
01:09
My church'sKilise anticsantics were suchböyle
21
57880
1456
Kilisemin tuhaflıkları öyleydi ki
01:11
that we were constantlysürekli
at oddsolasılık with the worldDünya,
22
59360
2416
dünyayla sürekli
çatışma halindeydik
01:13
and that reinforcedtakviyeli
our othernessötekilik on a dailygünlük basistemel.
23
61800
2799
ve bu bizim ötekiliğimizi
günbegün güçlendiriyordu.
01:17
"Make a differencefark
betweenarasında the uncleankirli and the cleantemiz,"
24
65640
2616
"Temiz ve kirliyi birbirinden ayırın"
01:20
the verseayet saysdiyor,
25
68280
1336
diyordu ayet;
01:21
and so we did.
26
69640
1336
biz de öyle yaptık.
01:23
From baseballbeyzbol gamesoyunlar to militaryaskeri funeralsCenaze,
27
71000
2136
Beyzbol maçlarından
askeri cenazelere kadar
01:25
we trekkedtrekked acrosskarşısında the countryülke
with neonneon protestprotesto signsişaretler in handel
28
73160
3776
ellerimizde fosforlu pankartlarla
ülkeyi dolaştık,
01:28
to tell othersdiğerleri exactlykesinlikle
how "uncleankirli" they were
29
76960
2976
insanlara tam olarak
ne kadar kirli olduklarını
01:31
and exactlykesinlikle why
they were headedbaşlı for damnationDamnation.
30
79960
2720
ve tam da neden cehenneme
doğru gittiklerini söylemek için.
01:35
This was the focusodak of our wholebütün liveshayatları.
31
83440
2360
Tüm hayatımızın odağı buydu.
01:38
This was the only way for me to do good
in a worldDünya that sitsoturur in Satan'sŞeytan'ın lapkucak.
32
86400
4120
Şeytanın kucağında oturan bir dünyada
iyilik yapmanın tek yolu benim için buydu.
01:43
And like the restdinlenme of my 10 siblingsKardeşler,
33
91360
1976
Ve diğer 10 kardeşim gibi
01:45
I believedinanılır what I was taughtöğretilen
with all my heartkalp,
34
93360
2456
bana öğretilenlere
tüm kalbimle inandım
ve Westboro'nun gündemini
özel bir hevesle takip ettim.
01:47
and I pursuedpeşine Westboro'sWestboro'nın agendaGündem
with a specialözel sortçeşit of zealcoşkusu.
35
95840
2840
01:52
In 2009, that zealcoşkusu broughtgetirdi me to TwitterTwitter.
36
100000
2920
2009'da, bu heves beni Twitter'a getirdi.
01:55
InitiallyBaşlangıçta, the people
I encounteredkarşılaşılan on the platformplatform
37
103560
2416
Başlangıçta, bu platformda
karşılaştığım insanlar
01:58
were just as hostiledüşmanca as I expectedbeklenen.
38
106000
2216
tam da beklediğim gibi
düşmanca davranıyordu.
02:00
They were the digitaldijital versionversiyon
of the screamingbağıran hordessürüleri
39
108240
2496
Çocukluğumdan beri
protestolarda gördüğüm
02:02
I'd been seeinggörme at protestsprotestolar
sincedan beri I was a kidçocuk.
40
110760
2656
bağıran kalabalıkların
dijital versiyonuydular.
02:05
But in the midstortasında of that digitaldijital brawlkavga,
41
113440
2456
Fakat bu dijital hırgürünün içinde
02:07
a strangegarip patternmodel developedgelişmiş.
42
115920
2336
tuhaf bir şablon oluşmaya başladı.
02:10
SomeoneBirisi would arrivevarmak at my profileprofil
with the usualolağan rageöfke and scornhor görme,
43
118280
4656
Biri, her zamanki o öfke ve
küçümsemeyle profilime ulaşırdı;
02:14
I would respondyanıtlamak with a customÖzel mixkarıştırmak
of Bibleİncil versesayet, poppop culturekültür referencesReferanslar
44
122960
4136
ben de İncil ayetleri, pop kültür
referansları ve gülen suratlardan oluşan
02:19
and smileygülen yüz facesyüzleri.
45
127120
1200
bir karışımla cevap verirdim.
02:21
They would be understandablyanlaşılır
confusedŞaşkın and caughtyakalandı off guardbekçi,
46
129479
4137
Anlaşılır biçimde kafaları karışırdı
ve hazırlıksız yakalanırlardı
02:25
but then a conversationkonuşma would ensuedoğmak.
47
133640
1880
ve peşinden bir sohbet doğardı.
02:28
And it was civilsivil --
48
136120
1256
Ve bu sohbet medeniydi,
02:29
fulltam of genuinehakiki curiositymerak on bothher ikisi de sidestaraf.
49
137400
2320
iki taraf da samimi
bir merakla dolu olurdu.
02:32
How had the other come to suchböyle
outrageousrezil conclusionssonuçlar about the worldDünya?
50
140360
3760
Öteki kişi, dünyayla ilgili nasıl
böylesi aşırı sonuçlara varmıştı?
02:37
SometimesBazen the conversationkonuşma
even bledBled into realgerçek life.
51
145120
2480
Hatta bazen sohbet
gerçek hayata kayardı.
02:40
People I'd sparredtartıştım with on TwitterTwitter
52
148160
1656
Twitter'da tartıştığım insanlar
02:41
would come out
to the picketkazık linehat to see me
53
149840
2336
şehirlerinde protestoya geldiysem
02:44
when I protestedprotesto etti in theironların cityŞehir.
54
152200
1480
beni görmek için gelirlerdi.
02:46
A man namedadlı DavidDavid was one suchböyle personkişi.
55
154840
2040
David de onlardan biriydi.
02:49
He ranran a blogBlog calleddenilen "JewliciousJewlicious,"
56
157520
2440
"Jewlicious" diye bir blogu vardı.
02:52
and after severalbirkaç monthsay
of heatedısıtmalı but friendlyarkadaş canlısı argumentsargümanlar onlineinternet üzerinden,
57
160800
3096
Hararetli fakat arkadaşça
tartışmalarla geçen birkaç aydan sonra
02:55
he camegeldi out to see me
at a picketkazık in NewYeni OrleansOrleans.
58
163920
2400
New Orleans'taki bir protestoda
beni görmeye geldi.
02:58
He broughtgetirdi me a MiddleOrta EasternDoğu desserttatlı
from JerusalemJerusalem, where he liveshayatları,
59
166920
3656
Bana yaşadığı Kudüs'ten bir
Ortadoğu yemeği getirdi;
03:02
and I broughtgetirdi him kosherKoşer chocolateçikolata
60
170600
2256
ben de ona koşer çikolata getirdim
03:04
and heldbekletilen a "God hateskinler JewsYahudiler" signişaret.
61
172880
2056
ve "Tanrı Yahudilerden nefret ediyor"
pankartı tuttum.
03:06
(LaughterKahkaha)
62
174960
2056
(Gülüşmeler)
03:09
There was no confusionkarışıklık
about our positionspozisyonları,
63
177040
2056
Pozisyonlarımıza dair
bir kafa karışıklığı yoktu
03:11
but the linehat betweenarasında friendarkadaş and foedüşman
was becomingolma blurredbulanık.
64
179120
3160
fakat arkadaş ve hasım
arasındaki çizgi muğlaklaşıyordu.
03:14
We'dBiz istiyorsunuz startedbaşladı to see eachher other
as humaninsan beingsvarlıklar,
65
182800
2256
Birbirimizi insan olarak
görmeye başlamıştık
03:17
and it changeddeğişmiş the way
we spokekonuştu to one anotherbir diğeri.
66
185080
2200
ve bu birbirimizle nasıl
konuştuğumuzu değiştirdi.
03:20
It tookaldı time,
67
188280
1216
Zaman aldı fakat
03:21
but eventuallysonunda these conversationskonuşmaları
plantedekili seedstohumlar of doubtşüphe in me.
68
189520
3040
bu konuşmalar sonunda içime
şüphe tohumları ekti.
03:25
My friendsarkadaşlar on TwitterTwitter tookaldı the time
to understandanlama Westboro'sWestboro'nın doctrinesdoktrinler,
69
193080
3656
Twitter arkadaşlarım Westboro'nun
öğretilerini anlamak için çaba gösterdiler
03:28
and in doing so,
70
196760
1216
ve bunu yaparak
03:30
they were ableyapabilmek to find inconsistenciestutarsızlıklar
I'd missedcevapsız my entiretüm life.
71
198000
3200
benim hayatım boyunca fark edemediğim
tutarsızlıkları bulabildiler.
03:34
Why did we advocatesavunucu
the deathölüm penaltyceza for gaysgayler
72
202120
2896
İsa, "Aranızdan günahsız olan kimse
ilk taşı o atsın!" dediği halde
03:37
when Jesusİsa said, "Let he who is
withoutolmadan singünah castoyuncular the first stonetaş?"
73
205040
3560
neden eşcinsellere idamı savunduk?
03:41
How could we claimİddia to love our neighborkomşu
74
209280
2456
Tanrıya komşumuzu yok etmesi
için dua ederken
03:43
while at the sameaynı time
prayingdua eden for God to destroyyıkmak them?
75
211760
2600
aynı zamanda onu sevdiğimizi
nasıl iddia edecektik?
03:47
The truthhakikat is that the carebakım showngösterilen to me
by these strangersyabancı insanlar on the internetInternet
76
215880
3816
Gerçek şu ki internetteki
bu yabancılar tarafından
03:51
was itselfkendisi a contradictionçelişki.
77
219720
1720
bana gösterilen özenin
kendisi bir çelişkiydi;
03:54
It was growingbüyüyen evidencekanıt
78
222200
1256
diğer taraftaki insanların
03:55
that people on the other sideyan were not
the demonsŞeytanlar I'd been led to believe.
79
223480
3480
inanmam istenen şeytanlar olmadıklarına
dair kanıtları arttırıyordu.
04:00
These realizationsgerçekleşmeleri were life-alteringhayatını değiştiren.
80
228200
2000
Bu farkındalıklar
yaşam değiştirici nitelikteydi.
04:03
OnceBir kez I saw that we were not
the ultimatenihai arbitersArbiters of divineilahi truthhakikat
81
231240
3256
Kutsal gerçekliğin
nihai hakemleri değil de
04:06
but flawedkusurlu humaninsan beingsvarlıklar,
82
234520
1776
kusurlu insanlar olduğumuzu görünce
04:08
I couldn'tcould pretendtaklit otherwiseaksi takdirde.
83
236320
1560
öyle değilmiş gibi davranamadım.
04:10
I couldn'tcould justifyhaklı çıkarmak our actionseylemler --
84
238440
2456
Eylemlerimizi meşrulaştıramadım;
04:12
especiallyözellikle our cruelacımasız practiceuygulama
of protestingprotesto eden funeralsCenaze
85
240920
2976
özellikle de cenaze törenlerini
protesto edip
04:15
and celebratingkutlama humaninsan tragedytrajedi.
86
243920
1680
insan trajedisini kutladığımız
zalim pratiğimizi.
04:19
These shiftskaymalar in my perspectiveperspektif
87
247520
1456
Bakışımdaki bu değişimler,
04:21
contributedkatkıda to a largerdaha büyük erosionerozyon
of trustgüven in my churchkilise,
88
249000
3096
kiliseme olan güvenimde daha
büyük bir erozyona neden oldu
04:24
and eventuallysonunda it madeyapılmış it
impossibleimkansız for me to staykalmak.
89
252120
2960
ve sonunda benim için
orada kalmayı imkansız kıldı.
04:28
In spitenispet of overwhelmingezici griefkeder and terrorterör,
I left WestboroWestboro in 2012.
90
256680
4279
Ezici bir yas ve aşırı bir korkuya rağmen
Westboro'dan 2012'de ayrıldım.
04:34
In those daysgünler just after I left,
91
262760
1896
Ayrılmamdan hemen sonraki o günlerde
04:36
the instinctiçgüdü to hidesaklamak
was almostneredeyse paralyzingfelç.
92
264680
3000
saklanma içgüdüsü neredeyse felç ediciydi.
04:40
I wanted to hidesaklamak
from the judgementyargı of my familyaile,
93
268240
2336
Bir daha benimle asla
konuşmayacaklarından emin olduğum,
04:42
who I knewbiliyordum would never
speakkonuşmak to me again --
94
270600
2216
düşünceleri ve görüşleri
benim için her şey demek olan
04:44
people whosekimin thoughtsdüşünceler and opinionsgörüşler
had meantdemek everything to me.
95
272840
2920
ailemin yargısından saklanmak istedim.
04:48
And I wanted to hidesaklamak from the worldDünya
I'd rejectedreddedilen for so long --
96
276280
3376
Bu kadar uzun zamandır reddettiğim
dünyadan saklanmak istedim,
bir ömür boyu düşmanlıktan sonra
bana ikinci bir şans vermek için
04:51
people who had no reasonneden at all
to give me a secondikinci chanceşans
97
279680
2736
04:54
after a lifetimeömür of antagonismhusumet.
98
282440
1960
hiçbir nedenleri olmayan insanlardan.
04:57
And yethenüz, unbelievablyinanılmaz derecede,
99
285600
1576
Ve gene de, inanılmaz bir şekilde
04:59
they did.
100
287200
1456
o şansı verdiler.
05:00
The worldDünya had accesserişim to my pastgeçmiş
because it was all over the internetInternet --
101
288680
3376
Herkes geçmişime ulaşabiliyordu
çünkü internette her yerdeydi;
05:04
thousandsbinlerce of tweetsTweets
and hundredsyüzlerce of interviewsgörüşmeler,
102
292080
2376
binlerce twit ve yüzlerce röportaj,
05:06
everything from localyerel TVTV newshaber
to "The HowardHoward SternStern ShowGöster" --
103
294480
3496
yerel TV haberlerinden
"Howard Stern Show"a kadar,
05:10
but so manyçok embracedkucakladı me
with openaçık armssilâh anywayneyse.
104
298000
2600
ama çok sayıda insan beni
açık kollarla gene de kucakladı.
05:13
I wroteyazdı an apologyÖzür
for the harmzarar I'd causedneden oldu,
105
301800
2096
Neden olduğum zarar için
bir özür yazısı yazdım
05:15
but I alsoAyrıca knewbiliyordum that an apologyÖzür
could never undogeri alma any of it.
106
303920
3440
ama bir özrün bunların hiçbirini asla
telafi edemeyeceğini de biliyordum.
05:19
All I could do was try to buildinşa etmek a newyeni life
107
307960
2256
Tüm yapabildiğim yeni bir hayat
kurmaya çalışmak ve
05:22
and find a way somehowbir şekilde
to repaironarım some of the damagehasar.
108
310240
3400
zararı kısmen onarmaya çalışmaktı.
Samimiyetimden şüphelenmek için
insanların her türlü sebebi vardı
05:26
People had everyher reasonneden
to doubtşüphe my sinceritysamimiyet,
109
314560
2376
05:28
but mostçoğu of them didn't.
110
316960
1240
fakat çoğu şüphelenmedi.
05:30
And --
111
318880
1200
Ve
05:32
givenverilmiş my historytarih,
112
320680
1216
tarihim hesaba katılırsa
05:33
it was more than I could'veolabilirdin hopedümit for --
113
321920
1936
bu umabileceğimden fazlasıydı;
05:35
forgivenessaf and the benefityarar of the doubtşüphe.
114
323880
2456
af ve hüsnüzan.
05:38
It still amazesşaşırtıyor me.
115
326360
1240
Beni hâlâ şaşırtıyor.
05:40
I spentharcanmış my first yearyıl away from home
116
328520
2560
Evden ayrı ilk yılımı
05:44
adriftbaşıboş with my youngerdaha genç sisterkız kardeş,
117
332480
1696
benimle birlikte ayrılmayı seçen
05:46
who had chosenseçilmiş to leaveayrılmak with me.
118
334200
1560
küçük kız kardeşimle yönsüz geçirdim.
05:48
We walkedyürüdü into an abyssuçurum,
119
336800
1536
Bir boşluğa yürüdük
05:50
but we were shockedşok to find
the lightışık and a way forwardileri
120
338360
3696
ama bunca zamandır hedef aldığımız
aynı topluluklarda bir ışık ve
05:54
in the sameaynı communitiestopluluklar
we'devlenmek targetedHedeflenen for so long.
121
342080
2600
ilerleyebileceğimiz bir yol
bulduğumuza çok şaşırmıştık.
05:57
DavidDavid,
122
345600
1216
David,
05:58
my "JewliciousJewlicious" friendarkadaş from TwitterTwitter,
123
346840
1896
"Jewlicious" blogu olan
Twitter arkadaşım
06:00
inviteddavet us to spendharcamak time amongarasında
a JewishYahudi communitytoplum in LosLos AngelesAngeles.
124
348760
3736
bizi Los Angeles'ta bir Yahudi
topluluğuna davet etti.
06:04
We sleptuyudu on coucheskanepe in the home
of a HasidicHasidik rabbiHaham and his wifekadın eş
125
352520
3216
Hasidik bir haham, eşi ve dört
çocuğunun
06:07
and theironların fourdört kidsçocuklar --
126
355760
1200
evindeki kanepelerde uyuduk.
06:09
the sameaynı rabbiHaham that I'd protestedprotesto etti
threeüç yearsyıl earlierdaha erken
127
357600
2816
3 sene önce, üzerinde
"Hahamınız bir orospu."
06:12
with a signişaret that said,
"Your rabbiHaham is a whorefahişe."
128
360440
2200
yazan bir pankartla
protesto ettiğim haham.
06:16
We spentharcanmış long hourssaatler talkingkonuşma
about theologyteoloji and JudaismYahudilik and life
129
364920
3936
Koşer mutfaklarında bulaşık
yıkayıp akşam yemeği için
sebze doğrarken teoloji,
06:20
while we washedyıkandı dishesbulaşıklar
in theironların kosherKoşer kitchenmutfak
130
368880
2216
Yahudilik ve yaşam üzerine
uzun uzun konuştuk.
06:23
and choppeddoğranmış vegetablessebzeler for dinnerakşam yemegi.
131
371120
1720
06:25
They treatedişlenmiş us like familyaile.
132
373600
1560
Bize ailelerindenmişiz gibi davrandılar.
06:27
They heldbekletilen nothing againstkarşısında us,
133
375640
2096
Hiçbir şeyi aleyhimizde kullanmadılar;
06:29
and again I was astonishedhayret.
134
377760
1840
çok şaşırmıştım.
06:32
That perioddönem was fulltam of turmoiltelaş,
135
380760
1696
O dönem çalkantılarla doluydu
06:34
but one partBölüm I've returnediade to oftensık sık
136
382480
2296
fakat sık sık geri dönüp
düşündüğüm bir nokta,
06:36
is a surprisingşaşırtıcı realizationgerçekleşme
I had duringsırasında that time --
137
384800
2880
o dönemde kazandığım
hayret verici şu kavrayıştı:
06:40
that it was a reliefkabartma and a privilegeayrıcalık
to let go of the harshsert judgmentsyargılar
138
388520
4256
Gördüğüm neredeyse her insanla ilgili
içgüdüsel olarak aklımdan geçen
06:44
that instinctivelyiçgüdüsel ranran throughvasitasiyla my mindus
about nearlyneredeyse everyher personkişi I saw.
139
392800
3920
sert yargılamaları bırakmak
benim için bir rahatlama ve ayrıcalıktı.
06:49
I realizedgerçekleştirilen that now I neededgerekli to learnöğrenmek.
140
397680
2720
Fark ettim ki şimdi,
öğrenmem gerekiyordu.
06:53
I neededgerekli to listen.
141
401040
1240
Dinlemem gerekiyordu.
06:55
This has been at the frontön
of my mindus latelyson zamanlarda,
142
403520
2136
Bu son zamanlarda üzerine
sık düşündüğüm bir konu
06:57
because I can't help but see
in our publichalka açık discoursesöylev
143
405680
2936
çünkü eski kilisemde hüküm süren
bu yıkıcı etkilerin çoğunun aynısını
07:00
so manyçok of the sameaynı destructiveyıkıcı impulsesdarbeleri
that ruledçizgili my formereski churchkilise.
144
408640
4000
toplumsal iletişimimizde
istemesem de görüyorum.
07:05
We celebratekutlamak tolerancehata payı and diversityçeşitlilik
more than at any other time in memorybellek,
145
413560
3936
Tolerans ve çeşitliliğe
hiç bu kadar değer vermemiştik
07:09
and still we growbüyümek more and more dividedbölünmüş.
146
417520
2240
ama gene de git gide bölünüyoruz.
07:12
We want good things --
147
420440
1896
İyi şeyler istiyoruz,
07:14
justiceadalet, equalityeşitlik,
freedomözgürlük, dignityhaysiyet, prosperityrefah --
148
422360
3616
adalet, eşitlik, özgürlük,
haysiyet, refah...
07:18
but the pathyol we'vebiz ettik chosenseçilmiş
149
426000
1296
fakat seçtiğimiz yol,
07:19
looksgörünüyor so much like the one
I walkedyürüdü away from fourdört yearsyıl agoönce.
150
427320
3120
benim 4 yıl önce terk ettiğim
yola o kadar benziyor ki.
07:23
We'veBiz ettik brokenkırık the worldDünya into us and them,
151
431360
3136
Dünyayı "biz" ve "onlar" diye böldük;
07:26
only emerginggelişmekte olan from our bunkerssığınaklar long enoughyeterli
152
434520
2056
sığınaklarımızdan sadece karşı kampa
07:28
to loblob rhetoricalretorik grenadesel bombası
at the other campkamp.
153
436600
2240
retorik el bombaları
atacağımız kadar çıkıyoruz.
07:31
We writeyazmak off halfyarım the countryülke
as out-of-touchtouch liberalliberal elitesElitler
154
439840
3696
Ülkenin yarısının üzerini
hayattan kopuk liberal elitler ya da
07:35
or racistırkçı misogynistkadın düşmanı bullieszorbalar.
155
443560
2160
ırkçı, kadın düşmanı caniler
diyerek çiziyoruz.
07:38
No nuancenüans, no complexitykarmaşa, no humanityinsanlık.
156
446200
3400
Nüans yok, karmaşıklık yok, insanlık yok.
07:42
Even when someonebirisi does call for empathyempati
and understandinganlayış for the other sideyan,
157
450480
3816
Biri, karşı taraf için empati ve
anlayış talep ettiğinde bile
07:46
the conversationkonuşma nearlyneredeyse always devolvesdevolves
158
454320
1896
konuşma neredeyse daima
07:48
into a debatetartışma about
who deserveshak ediyor more empathyempati.
159
456240
2240
kimin daha fazla empati hak
ettiğine dair bir tartışmaya dönüyor.
07:51
And just as I learnedbilgili to do,
160
459720
1496
Ve aynen benim
yapmayı öğrendiğim gibi
07:53
we routinelyrutin refuseçöp to acknowledgekabul
the flawskusurları in our positionspozisyonları
161
461240
3536
kendi pozisyonumuzdaki
kusurları ya da
karşı tarafın pozisyonundaki değerleri
görmeyi rutin olarak reddediyoruz.
07:56
or the meritsyararları in our opponent'srakibin.
162
464800
1640
07:59
CompromiseUzlaşma is anathemaaforoz.
163
467200
1800
Uzlaşmak lanetlenmiş.
08:01
We even targethedef people on our ownkendi sideyan
when they darecesaret to questionsoru the partyParti linehat.
164
469600
4120
Ortak çizgiyi sorguladıklarında kendi
tarafımızdakileri bile hedef alıyoruz.
08:06
This pathyol has broughtgetirdi us cruelacımasız,
snipingateş açılması, deepeningderinleştirilmesi polarizationpolarizasyon,
165
474800
4496
Bu yol bize zalim, pusucu,
derinleşen bir kutuplaşma
08:11
and even outbreakssalgınlar of violenceşiddet.
166
479320
1600
ve hatta şiddet feveranları getirdi.
08:13
I rememberhatırlamak this pathyol.
167
481560
2056
Ben bu yolu hatırlıyorum.
08:15
It will not take us where we want to go.
168
483640
2160
Bizi gitmek istediğimiz yere götürmeyecek.
08:19
What givesverir me hopeumut is that
we can do something about this.
169
487080
2720
Bana umut veren şeyse bununla ilgili
yapabileceğimiz bir şeyler olması.
08:22
The good newshaber is that it's simplebasit,
170
490560
1640
İyi haber, bunun yalın olması
08:24
and the badkötü newshaber is that it's hardzor.
171
492840
1760
ve kötü haber ise zor olması.
08:27
We have to talk and listen
to people we disagreekatılmıyorum with.
172
495200
3960
Anlaşmadığımız insanlarla konuşmalı
ve onları dinlemeliyiz.
08:32
It's hardzor because we oftensık sık can't fathomkulaç
173
500040
1896
Zor çünkü çoğu zaman
08:33
how the other sideyan
camegeldi to theironların positionspozisyonları.
174
501960
2040
karşı tarafın o pozisyona
nasıl geldiğini anlayamıyoruz.
08:36
It's hardzor because righteousdoğru indignationöfke,
175
504800
2576
Zor çünkü haklı kızgınlık duygusu,
08:39
that senseduyu of certaintykesinlik
that oursbizim is the right sideyan,
176
507400
3176
bizimkinin doğru taraf olduğundan
emin olmanın o hissi
08:42
is so seductivebaştan çıkarıcı.
177
510600
1559
o kadar baştan çıkarıcı ki.
08:44
It's hardzor because it meansanlamına geliyor
extendinguzatma empathyempati and compassionmerhamet
178
512919
3337
Zor çünkü empati ve şefkati
bize düşmanlık ve aşağılama gösteren
insanlara genişletmemiz anlamına geliyor.
08:48
to people who showgöstermek us
hostilitydüşmanlık and contempthor.
179
516280
2519
08:51
The impulsedürtü to respondyanıtlamak in kindtür
is so temptingcazip,
180
519600
2959
Aynen karşılık vermek
o kadar çekici ki
08:55
but that isn't who we want to be.
181
523360
1936
ama olmak istediğimiz insan bu değil.
08:57
We can resistdirenmek.
182
525320
1656
Direnebiliriz.
08:59
And I will always be inspiredyaratıcı to do so
by those people I encounteredkarşılaşılan on TwitterTwitter,
183
527000
4456
Bu şekilde davranmak için Twitter'da
karşılaştığım, görünürde düşmanım
ama sonra sevgili arkadaşlarım
olan bu insanlardan hep esinleneceğim
09:03
apparentbelirgin enemiesdüşmanları
who becameoldu my belovedsevgili friendsarkadaşlar.
184
531480
3696
09:07
And in the casedurum of one particularlyözellikle
understandinganlayış and generouscömert guy,
185
535200
3416
ve özellikle anlayışlı ve gönlü zengin
bir kişiden bahsedecek olursam,
09:10
my husbandkoca.
186
538640
1200
kocamdan.
09:12
There was nothing specialözel
about the way I respondedcevap to him.
187
540800
2840
Ona karşılık verme
biçimimde bir farklılık yoktu.
09:16
What was specialözel was theironların approachyaklaşım.
188
544960
2240
Özel olan, onların yaklaşımıydı.
09:20
I thought about it a lot
over the pastgeçmiş fewaz yearsyıl
189
548080
2576
Son birkaç yılda bunun
üzerine çok düşündüm
09:22
and I foundbulunan fourdört things
they did differentlyfarklı olarak
190
550680
2856
ve farklı yaptıkları,
09:25
that madeyapılmış realgerçek conversationkonuşma possiblemümkün.
191
553560
2080
gerçek diyaloğu mümkün
kılan dört şey buldum.
09:29
These fourdört stepsadımlar were smallküçük but powerfulgüçlü,
192
557000
2336
Bu dört adım küçük fakat güçlüydü
ve bunları bugün
zor konuşmalarda kullanmak için
09:31
and I do everything I can to employkullanmak them
in difficultzor conversationskonuşmaları todaybugün.
193
559360
3760
yapabileceğim her şeyi yapıyorum.
09:36
The first is don't assumeüstlenmek badkötü intentniyet.
194
564240
3200
Birincisi, "Kötü niyet olduğunu varsayma!"
09:40
My friendsarkadaşlar on TwitterTwitter realizedgerçekleştirilen
195
568240
1456
Twitter'daki arkadaşlarım
şunu fark etti ki
09:41
that even when my wordskelimeler
were aggressiveagresif and offensivesaldırgan,
196
569720
2936
sözcüklerim agresif ve kırıcı da olsa
09:44
I sincerelyiçtenlikle believedinanılır
I was doing the right thing.
197
572680
2896
doğru şeyi yaptığıma
samimi olarak inanıyordum.
09:47
AssumingVarsayarak illhasta motivesmotifleri
almostneredeyse instantlyanında cutskeser us off
198
575600
2976
Kötü niyet olduğunu varsaymak, birinin
neden öyle davrandığını ve inandığını
09:50
from trulygerçekten understandinganlayış
why someonebirisi does and believesinanır as they do.
199
578600
4296
gerçekten anlamaktan bizi
neredeyse anında alıkoyuyor.
09:54
We forgetunutmak that they're a humaninsan beingolmak
200
582920
1736
Onların, bir ömür dolusu deneyimle
akılları biçimlenmiş insan evlatları
09:56
with a lifetimeömür of experiencedeneyim
that shapedbiçimli theironların mindus,
201
584680
2976
olduğunu unutuyoruz
09:59
and we get stucksıkışmış
on that first wavedalga of angeröfke,
202
587680
2696
ve ilk kızgınlık dalgasında
takılıp kalıyoruz
10:02
and the conversationkonuşma has a very hardzor time
ever movinghareketli beyondötesinde it.
203
590400
3600
ve konuşma bunun ötesine
geçmekte çok zorlanıyor
10:06
But when we assumeüstlenmek good or neutralnötr intentniyet,
204
594800
2656
ama iyi ya da nötr niyet varsaydığımızda
10:09
we give our mindszihinler a much strongergüçlü
frameworkiskelet for dialoguediyalog.
205
597480
3000
aklımıza diyalog için çok daha güçlü
bir çerçeve vermiş oluyoruz.
10:14
The secondikinci is asksormak questionssorular.
206
602160
2840
İkincisi, "Sorular sor."
10:17
When we engagetutmak people
acrosskarşısında ideologicalideolojik dividesböler,
207
605760
2576
İdeolojik ayrımların öte tarafındaki
kişilerle iletişime girdiğimizde
10:20
askingsormak questionssorular
helpsyardım eder us mapharita the disconnectbağlantıyı kes
208
608360
2456
soru sormak, farklılaşan
bakış açılarımız arasındaki
10:22
betweenarasında our differingfarklı pointsmakas of viewgörünüm.
209
610840
1800
kopukluğu belirlememize
yardımcı oluyor.
10:25
That's importantönemli because
we can't presentmevcut effectiveetkili argumentsargümanlar
210
613200
2896
Bu önemli çünkü karşı tarafın aslında
nereden geldiğini anlamazsak
10:28
if we don't understandanlama where
the other sideyan is actuallyaslında cominggelecek from
211
616120
3360
etkili argümanlar sunamayız
10:32
and because it givesverir them an opportunityfırsat
to pointpuan out flawskusurları in our positionspozisyonları.
212
620320
4120
ve önemli çünkü onlara da
bizim pozisyonumuzdaki
sorunlara işaret etme fırsatı veriyor.
10:37
But askingsormak questionssorular
servesvermektedir anotherbir diğeri purposeamaç;
213
625080
2456
Fakat sorular sormak başka
bir amaca hizmet ediyor.
10:39
it signalssinyalleri to someonebirisi
that they're beingolmak heardduymuş.
214
627560
2480
Bir kişiye duyulduğu mesajını veriyor.
10:42
When my friendsarkadaşlar on TwitterTwitter
stoppeddurduruldu accusingitham
215
630760
2136
Twitter'daki arkadaşlarım
suçlamayı bırakıp
10:44
and startedbaşladı askingsormak questionssorular,
216
632920
1776
sorular sormaya başladıklarında
10:46
I almostneredeyse automaticallyotomatik olarak mirroredYansıtılmış them.
217
634720
2240
neredeyse otomatik bir şekilde
onların yaptığını yaptım.
10:49
TheirOnların questionssorular gaveverdi me roomoda to speakkonuşmak,
218
637760
1856
Soruları, konuşmak için bana alan verdi
10:51
but they alsoAyrıca gaveverdi me permissionizin
to asksormak them questionssorular
219
639640
3376
ama aynı zamanda bana,
onlara soru sorma ve
10:55
and to trulygerçekten hearduymak theironların responsesyanıt-e doğru.
220
643040
2160
cevaplarını samimiyetle
dinleme iznini de verdi.
10:57
It fundamentallyesasen changeddeğişmiş
the dynamicdinamik of our conversationkonuşma.
221
645880
2800
Konuşmalarımızın dinamiğini
kökünden değiştirdi.
11:02
The thirdüçüncü is staykalmak calmsakin.
222
650320
1800
Üçüncüsü, "Sakin kal."
11:05
This takes practiceuygulama and patiencesabır,
223
653000
1816
Bu, uygulama ve sabır gerektiriyor
11:06
but it's powerfulgüçlü.
224
654840
1320
fakat çok etkili.
11:08
At WestboroWestboro, I learnedbilgili not to carebakım
how my mannertavır of speakingkonuşuyorum affectedetkilenmiş othersdiğerleri.
225
656720
4296
Westboro'da konuşma biçimimin başkalarını
nasıl etkilediğini takmamayı öğrendim.
11:13
I thought my rightnessdoğruluk
justifiedhaklı my rudenessedepsizlik --
226
661040
3056
Doğruluğumun, kabalığımı
meşrulaştırdığını düşündüm.
11:16
harshsert tonessesleri, raisedkalkık voicessesleri,
insultshakaret, interruptionskesintiler --
227
664120
3736
Sert tonlar, yükselmiş sesler,
hakaretler, söz kesmeler...
11:19
but that strategystrateji
is ultimatelyen sonunda counterproductiveters.
228
667880
2440
Ama bu strateji nihayetinde
amaçlananın tersine hizmet eder.
11:22
DialingÇevirme up the volumehacim and the snarkSnark
is naturaldoğal in stressfulstresli situationsdurumlar,
229
670960
3776
Stresli durumlarda,
sesi ve alaycı, aşağılayıcı sert
tonu yükseltmek doğaldır
11:26
but it tendseğilimi to bringgetirmek the conversationkonuşma
to an unsatisfactorytatmin edici değil, explosivepatlayıcı endson.
230
674760
5000
fakat bu, konuşmayı tatminkâr olmayan,
patlayıcı bir sona götürmeye neden oluyor.
11:32
When my husbandkoca was still
just an anonymousanonim TwitterTwitter acquaintancetanıdık,
231
680600
3256
Kocam, henüz sadece
bir Twitter tanıdığıyken
11:35
our discussionstartışmalar frequentlysık sık
becameoldu hardzor and pointedişaretlendi,
232
683880
2856
tartışmalarımız sıklıkla
sertleşir ve keskinleşirdi
11:38
but we always refusedreddetti to escalateyükselmek.
233
686760
1960
fakat biz daima
tırmandırmayı reddederdik;
11:41
InsteadBunun yerine, he would changedeğişiklik the subjectkonu.
234
689360
1936
bunun yerine
konuyu değiştirirdik.
11:43
He would tell a jokeşaka or recommendtavsiye etmek a bookkitap
235
691320
2216
O bir fıkra anlatırdı ya da
bir kitap tavsiye ederdi
11:45
or gentlyYavaşça excusebahane himselfkendisi
from the conversationkonuşma.
236
693560
3200
ya da tartışmadan ayrılmak için
nazikçe izin isterdi.
11:49
We knewbiliyordum the discussiontartışma wasn'tdeğildi over,
237
697560
1856
Tartışmanın bitmediğini,
11:51
just pauseddurdurulmuş for a time
to bringgetirmek us back to an even keelsalma.
238
699440
3320
bizi sakinliğe döndürmek için sadece
kısa süreliğine durduğunu bilirdik.
11:55
People oftensık sık lamentağıt that digitaldijital
communicationiletişim makesmarkaları us lessaz civilsivil,
239
703600
3176
Dijital iletişim medeniliğimizi azaltıyor
diye insanlar sık sık hayıflanıyor
11:58
but this is one advantageavantaj that onlineinternet üzerinden
conversationskonuşmaları have over in-personyüze onesolanlar.
240
706800
4240
fakat bu, online konuşmaların
yüz yüze olanlara kıyasla bir avantajı.
12:03
We have a bufferarabellek of time and spaceuzay
241
711680
2616
Düşüncelerini yıldırıcı
bulduğumuz insanlarla
12:06
betweenarasında us and the people
whosekimin ideasfikirler we find so frustratingsinir bozucu.
242
714320
3320
bizim aramızda zamansal ve
mekansal bir tampon var.
12:10
We can use that bufferarabellek.
243
718280
2056
Bu tamponu kullanabiliriz.
12:12
InsteadBunun yerine of lashingbağlama out,
we can pauseDuraklat, breathenefes almak,
244
720360
3696
Saldırmak yerine
ara verebilir, nefes alabilir,
12:16
changedeğişiklik the subjectkonu or walkyürümek away,
245
724080
2176
konuyu değiştirebilir ya da uzaklaşabilir
12:18
and then come back to it when we're readyhazır.
246
726280
2440
ve sonra hazır olduğumuzda
geri gelebiliriz.
12:22
And finallyen sonunda ...
247
730200
1200
Ve son olarak...
12:24
make the argumenttartışma.
248
732760
1200
"Argümanınızı ortaya koyun."
12:28
This mightbelki seemgörünmek obviousaçık,
249
736120
1296
Bu bariz görünebilir
12:29
but one sideyan effectEfekt
of havingsahip olan stronggüçlü beliefsinançlar
250
737440
2576
ama güçlü inançlara sahip olmanın
bir yan etkisi şudur ki
12:32
is that we sometimesara sıra assumeüstlenmek
251
740040
1616
bazen pozisyonumuzun
değerinin bariz ve
12:33
that the valuedeğer of our positionpozisyon
is or should be obviousaçık and self-evidentçok aşikar,
252
741680
5096
kendini anlatır nitelikte olduğunu
ya da olması gerektiğini varsayarız,
12:38
that we shouldn'tolmamalı
have to defendsavunmak our positionspozisyonları
253
746800
2216
apaçık ki doğru ve iyi oldukları için
12:41
because they're so clearlyAçıkça right and good
254
749040
3096
onları savunmamalıyızdır,
12:44
that if someonebirisi doesn't get it,
it's theironların problemsorun --
255
752160
2576
birisi anlamıyorsa bu onun problemidir,
12:46
that it's not my job to educateEğitmek them.
256
754760
1920
onları eğitmek benim işim değildir.
12:49
But if it were that simplebasit,
257
757560
1336
Ama bu kadar basit olsaydı
12:50
we would all see things the sameaynı way.
258
758920
1800
hepimiz her şeyi aynı şekilde görürdük.
12:53
As kindtür as my friendsarkadaşlar on TwitterTwitter were,
259
761360
2456
Twitter'daki arkadaşlarım
ne kadar nazik olsa da
12:55
if they hadn'tolmasaydı actuallyaslında
madeyapılmış theironların argumentsargümanlar,
260
763840
2376
argümanlarını ortaya koymasalardı
12:58
it would'veolurdu been so much harderDaha güçlü for me
to see the worldDünya in a differentfarklı way.
261
766240
3560
dünyayı farklı bir şekilde görmek
benim için çok daha zor olurdu.
13:02
We are all a productürün of our upbringingyetiştirme,
262
770960
2416
Hepimiz yetiştirilişimizin bir ürünüyüz
13:05
and our beliefsinançlar reflectyansıtmak our experiencesdeneyimler.
263
773400
2520
ve inançlarımız
tecrübelerimizi yansıtıyor.
13:08
We can't expectbeklemek othersdiğerleri
to spontaneouslykendiliğinden changedeğişiklik theironların ownkendi mindszihinler.
264
776560
3520
Başkalarından fikirlerini kendiliğinden
değiştirmelerini bekleyemeyiz.
13:12
If we want changedeğişiklik,
265
780560
1416
Değişim istiyorsak
13:14
we have to make the casedurum for it.
266
782000
1720
gerekçelendirmesini yapmalıyız.
13:17
My friendsarkadaşlar on TwitterTwitter didn't abandonterk
theironların beliefsinançlar or theironların principlesprensipler --
267
785160
4056
Twitter'daki arkadaşlarım inançlarından
ya da prensiplerinden vazgeçmediler,
13:21
only theironların scornhor görme.
268
789240
1200
sadece tepeden bakmaktan vazgeçtiler.
13:23
They channeledkanalize theironların
infinitelysonsuz justifiablehaklı offensesuç
269
791240
3616
Her şekilde meşrulaştırılabilecek
gücenişlerini kanalize ettiler ve
13:26
and camegeldi to me with pointedişaretlendi questionssorular
temperedtemperli with kindnessnezaket and humormizah.
270
794880
4120
bana iyilik ve mizahla sertliği alınmış,
hedefe yönelik sorularla geldiler.
13:31
They approachedyaklaştı me as a humaninsan beingolmak,
271
799880
2096
Bana bir insan olarak yaklaştılar
13:34
and that was more transformativedönüştürücü
272
802000
1576
ve bu, 20 yıl sürmüş şiddetli tepkilerden,
13:35
than two fulltam decadeson yıllar
of outragerezalet, disdainküçümseme and violenceşiddet.
273
803600
4240
hor görülmeden ve şiddetten
daha dönüştürücüydü.
13:40
I know that some mightbelki not have
the time or the energyenerji or the patiencesabır
274
808760
3776
Bazılarının bu yoğunlukta
bir iletişim için zamanı
ya da enerjisi ya da sabrı
olmayabileceğini biliyorum
13:44
for extensivegeniş engagementnişan,
275
812560
1256
13:45
but as difficultzor as it can be,
276
813840
2056
fakat ne kadar zor olabilse de
13:47
reachingulaşan out to someonebirisi we disagreekatılmıyorum with
277
815920
2496
anlaşamadığımız birisine ulaşmak
13:50
is an optionseçenek that is
availablemevcut to all of us.
278
818440
2280
hepimizin yararlanabileceği bir imkan.
13:53
And I sincerelyiçtenlikle believe
that we can do hardzor things,
279
821280
3816
Ve samimi olarak inanıyorum ki
biz zor şeyleri yapabiliriz,
13:57
not just for them
but for us and our futuregelecek.
280
825120
2640
sadece onlar için değil,
kendimiz için ve geleceğimiz için.
14:00
EscalatingTırmanan disgustiğrenme/tiksinme
and intractablezorlu conflictfikir ayrılığı
281
828480
2496
Tiksintiyi ve yola gelmez
çatışmaları tırmandırmak
14:03
are not what we want for ourselveskendimizi,
282
831000
2136
kendimiz için
istediğimiz bir şey değil,
14:05
or our countryülke
283
833160
1256
ya da ülkemiz için,
14:06
or our nextSonraki generationnesil.
284
834440
1200
ya da gelecek neslimiz için.
14:09
My momanne said something to me
a fewaz weekshaftalar before I left WestboroWestboro,
285
837520
4296
Westboro'dan ayrılışımdan
birkaç hafta önce,
annem bana bir şey söyledi;
ailemle kalabilmemin bir yolu olmasını
14:13
when I was desperatelyumutsuzca hopingumut
286
841840
1416
14:15
there was a way
I could staykalmak with my familyaile.
287
843280
2080
çaresizce umut ederken...
14:18
People I have lovedsevilen
with everyher pulsenabız of my heartkalp
288
846920
2376
okuyamadığı pankartları
protestolarda tutan
14:21
sincedan beri even before I was
that chubby-cheekedtombul yanaklı five-year-oldbeş-yıl-yaşlı,
289
849320
3336
5 yaşındaki tombul yanaklı kız
olmadan önce bile
14:24
standingayakta on a picketkazık linehat
holdingtutma a signişaret I couldn'tcould readokumak.
290
852680
2680
kalbimin her atışıyla
sevdiğim insanlarla...
14:28
She said, "You're just a humaninsan beingolmak,
291
856160
2656
Dedi ki: "Sadece bir insansın,
14:30
my dearSayın, sweettatlı childçocuk."
292
858840
1680
benim sevgili, tatlı çocuğum"
14:33
She was askingsormak me to be humblemütevazi --
293
861760
2256
Benden mütevazi olmamı,
14:36
not to questionsoru
but to trustgüven God and my eldersyaşlılar.
294
864040
3120
Tanrı'yı ve büyüklerimi sorgulamamamı,
onlara güvenmemi istiyordu
14:39
But to me, she was missingeksik
the biggerDaha büyük pictureresim --
295
867960
3536
ama bana göre daha büyük
resmi kaçırıyordu:
14:43
that we're all just humaninsan beingsvarlıklar.
296
871520
1960
Hepimiz sadece insanız
14:46
That we should be guideddestekli
by that mostçoğu basictemel factgerçek,
297
874120
2936
bu en temel gerçekle
yönümüz belirlenmeli
14:49
and approachyaklaşım one anotherbir diğeri
with generositycömertlik and compassionmerhamet.
298
877080
3216
ve birbirimize iyi kalple ve
şefkatle yaklaşmalıyız.
14:52
EachHer one of us
contributeskatkıda bulunur to the communitiestopluluklar
299
880320
2296
Her birimiz oluşturduğumuz topluluklara
14:54
and the cultureskültürler and the societiestoplumlar
that we make up.
300
882640
2560
ve kültürlere ve toplumlara
katkı yapıyoruz.
14:58
The endson of this spiralsarmal of rageöfke and blamesuçlama
beginsbaşlar with one personkişi
301
886000
4656
Bu öfke ve suçlama sarmalının sonu,
bu yıkıcı ve baştan çıkarıcı itkilere
15:02
who refusesreddediyor to indulgeşımartmak
these destructiveyıkıcı, seductivebaştan çıkarıcı impulsesdarbeleri.
302
890680
4760
teslim olmayı reddeden
bir kişiyle başlıyor.
15:07
We just have to decidekarar ver
that it's going to startbaşlama with us.
303
895920
3016
Bizimle başlayacağına
karar vermeliyiz sadece.
15:10
Thank you.
304
898960
1216
Teşekkür ederim.
15:12
(ApplauseAlkış)
305
900200
4310
(Alkış)
Translated by Some Anon
Reviewed by kevser taslik

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Megan Phelps-Roper - Writer, activist
A former member of Westboro Baptist Church, Megan Phelps-Roper is now a writer and educator on topics related to extremism, bullying and empathy in dialogue.

Why you should listen

Megan Phelps-Roper was raised in the Westboro Baptist Church, the Topeka, Kansas church known internationally for its daily public protests against members of the LGBT community, Jews, the military and countless others. As a child, teenager and early 20-something, she participated in the picketing almost daily and pioneered the use of social media in the church. Dialogue with "enemies" online proved instrumental in her deradicalization, and she left the church and her entire way of life in November 2012. Since then she has become an advocate for people and ideas she was taught to despise -- especially the value of empathy in dialogue with people across ideological lines. She speaks widely, engaging audiences in schools, universities, faith groups, and law enforcement anti-extremism workshops. Her forthcoming memoir will be published by Farrar, Straus and Giroux.

More profile about the speaker
Megan Phelps-Roper | Speaker | TED.com