ABOUT THE SPEAKER
Jane Poynter - Biospherian
After weathering two years in Biosphere 2, Jane Poynter is trying to create technologies that allow us to live in hostile environments -- like outer space.

Why you should listen

Jane Poynter is one of only eight people to live in Biosphere 2 for two years. In 1991, she and seven others were locked in a three-acre, hermetically-sealed environment in the Arizona desert. Nothing was allowed in or out, and everything had to be recycled. Poynter, and the rest of the team, endured dangerously low oxygen levels and constant hunger, but they survived -- something many scientists said was impossible. 

After leaving Biosphere 2, Poynter went on to found Paragon Space Development Corporation, along with her former fellow biospherian and now husband, Taber MacCallum. Paragon develops technologies that might allow humans to live in extreme environments such as outer space and underwater. As president of Paragon, Poynter has had experiments flown on the International Space Station, Russian Mir Space Station and US Space Shuttle, as well as working on underwater technologies with the US Navy. 

However, Poynter has not given up on her homeland -- Biosphere 1. She continues to consult on and write about sustainable development and new green technologies. In concert with the World Bank, she has worked on projects to mitigate climate change and to grow crops in typically arid and hostile regions of Africa and Central America. Through talks and appearances, she builds awareness of the fragile state of the environment. After all, she knows what it's like to watch your biosphere begin to break down.

The New York Times looks back on the Biosphere 2 story >>

More profile about the speaker
Jane Poynter | Speaker | TED.com
TEDxUSC

Jane Poynter: Life in Biosphere 2

Jane Poynter: Biyosfer 2'de Yaşam

Filmed:
1,078,073 views

Jane Poynter, onu en zorlu koşullarda hayatı nasıl sürdürebileceğimize dair araştırmaya iten bir deneyimi - Biyosfer 2'de 2 yıl 20 dakika süren yaşamını anlatıyor. Southern California Üniversitesi'nde yapılan bu konuşma, bağımsız olarak düzenlenen TEDx etkinlikleri çerçevesinde yapılan ilk konuşma olma özelliğini taşıyor.
- Biospherian
After weathering two years in Biosphere 2, Jane Poynter is trying to create technologies that allow us to live in hostile environments -- like outer space. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:12
I have had the distinctfarklı pleasureZevk
0
0
3000
İki farklı biyosferde yaşamış olmanın
00:15
of livingyaşam insideiçeride two biospheresBiospheres.
1
3000
3000
benzersiz tatminine sahibim.
00:18
Of coursekurs we all here in this roomoda livecanlı in BiosphereBiyosfer 1.
2
6000
4000
Burada, bu odada hepimiz Biyosfer 1'de yaşıyoruz elbette
00:22
I've alsoAyrıca livedyaşamış in BiosphereBiyosfer 2.
3
10000
4000
Fakat ben Biyosfer 2'de de yaşadım.
00:26
And the wonderfulolağanüstü thing about that is that I get to comparekarşılaştırmak biospheresBiospheres.
4
14000
4000
Ve bunun en güzel yanı da, her iki biyosferi karşılaştırabilmem.
00:30
And hopefullyinşallah from that I get to learnöğrenmek something.
5
18000
3000
Umarım bundan bir şeyler öğrenebilmişimdir.
00:33
So what did I learnöğrenmek? Well,
6
21000
2000
Peki ne öğrendim? Evet,
00:35
here I am insideiçeride BiosphereBiyosfer 2, makingyapma a pizzaPizza.
7
23000
3000
burada, Biyosfer 2'deyim ve pizza yapıyorum.
00:38
So I am harvestinghasat the wheatbuğday, in ordersipariş to make the doughhamur.
8
26000
3000
Hamuru hazırlamak için önce buğdayı hasat ediyorum.
00:41
And then of coursekurs I have to milkSüt the goatskeçiler
9
29000
2000
Ve tabi keçileri beslemeliyim ki
00:43
and feedbesleme the goatskeçiler in ordersipariş to make the cheesepeynir.
10
31000
3000
sütlerini sağıp peynir yapabileyim.
00:46
It tookaldı me fourdört monthsay in BiosphereBiyosfer 2 to make a pizzaPizza.
11
34000
2000
Biyosfer 2'de pizza yapmak tam dört ayımı aldı.
00:48
Here in BiosphereBiyosfer 1, well it takes me about two minutesdakika,
12
36000
3000
Burada, Biyosfer 1'de ise yaklaşık iki dakikamı ayırmam yetiyor.
00:51
because I pickalmak up the phonetelefon and I call and say,
13
39000
2000
Çünkü telefonu alıp, numarayı çeviriyor
00:53
"Hey, can you deliverteslim etmek the pizzaPizza?"
14
41000
2000
ve "Bir pizza getirir misiniz" diyorum.
00:55
So BiosphereBiyosfer 2
15
43000
3000
Biyosfer 2
00:58
was essentiallyesasen a three-acreÜç dönümlük,
16
46000
2000
yaklaşık 1,2 dönüm büyüklüğünde,
01:00
entirelyBaştan sona sealedkapalı, miniatureminyatür worldDünya
17
48000
2000
dışarıya bütünüyle kapatılmış bir minyatür dünyadır.
01:02
that I livedyaşamış in for two yearsyıl and 20 minutesdakika.
18
50000
3000
Ve ben orada tam 2 yıl, 20 dakika yaşadım.
01:05
(LaughterKahkaha)
19
53000
3000
(Gülüşmeler)
01:08
Over the topüst it was sealedkapalı with steelçelik and glassbardak,
20
56000
2000
Çatısı çelik ve camla yalıtılmış,
01:10
underneathaltında it was sealedkapalı with a pantava of steelçelik --
21
58000
3000
Alt kısmı da yine çelik bir tabanla yalıtılmış,
01:13
essentiallyesasen entirelyBaştan sona sealedkapalı.
22
61000
2000
yani tamamen dışarıya kapalı bir ortamdı.
01:15
So we had our ownkendi miniatureminyatür rainforestyağmur ormanı,
23
63000
2000
Kendimize ait minyatür bir yağmur ormanımız,
01:17
a privateözel beachplaj with a coralmercan reefresif.
24
65000
2000
mercan resifli özel bir plajımız vardı.
01:19
We had a savannasavana, a marshbataklık, a desertçöl.
25
67000
3000
Bir ovamız, bir bataklığımız, bir çölümüz vardı.
01:22
We had our ownkendi half-acreyarım dönümlük farmÇiftlik that we had to growbüyümek everything.
26
70000
3000
2000 metrekarelik alana kurulu çiftliğimizde, her şeyi yetiştirmemiz gerekiyordu.
01:25
And of coursekurs we had our humaninsan habitatyetişme ortamı, where we livedyaşamış.
27
73000
3000
Ve elbette içinde yaşadığımız bir de insan yerleşimimiz vardı.
01:28
Back in the mid-'orta-'80s when we were designingtasarım BiosphereBiyosfer 2,
28
76000
3000
Biyosfer 2'yi tasarladığımız 1980'li yıllara dönersek,
01:31
we had to asksormak ourselveskendimizi some prettygüzel basictemel questionssorular.
29
79000
2000
kendimize bazı basit sorular sormamız gerekir.
01:33
I mean, what is a biospherebiyosfer?
30
81000
2000
Demek istediğim şu, bir biyosfer nedir?
01:35
Back then, yes, I guesstahmin we all know now
31
83000
2000
Sanırım bunun cevabını hepimiz biliyoruz.
01:37
that it is essentiallyesasen the sphereküre of life around the EarthDünya, right?
32
85000
3000
Temel olarak, Dünya üzerinde, yaşamın var olduğu katmandır diyebiliriz, değil mi?
01:40
Well, you have to get a little more specificözel than that if you're going to buildinşa etmek one.
33
88000
3000
Fakat bir tane inşa etmeyi düşünüyorsanız, bundan daha belirleyici bir tarif yapmanız gerekir.
01:43
And so we decidedkarar that what it really is
34
91000
3000
Biz de biyosferin ne olduğunu bulmaya karar verdik.
01:46
is that it is entirelyBaştan sona materiallymaddi closedkapalı --
35
94000
3000
Bu bütünüyle, maddesel olarak kapalı bir ortamdır.
01:49
that is, nothing goesgider in or out at all, no materialmalzeme --
36
97000
3000
Yani dışarıdan madde olarak hiçbir şey girip çıkmaz
01:52
and energeticallyenerjik openaçık,
37
100000
2000
ve yalnızca enerji etkisine açıktır.
01:54
whichhangi is essentiallyesasen what planetgezegen EarthDünya is.
38
102000
2000
Evet, temel olarak Dünya gezegeni böyledir.
01:56
This is a chamberbölme that was 1/400thinci the sizeboyut of BiosphereBiyosfer 2
39
104000
3000
Bu, Biyosfer 2'nin 1/400 ölçeğinde modeli olan bir hücre.
01:59
that we calleddenilen our TestTest ModuleModülü.
40
107000
2000
bunu Test Modülü olarak adlandırıyorduk.
02:01
And the very first day that this fellowadam, JohnJohn AllenAllen,
41
109000
2000
John Allen arkadaşımızın modüldeki ilk günü.
02:03
walkedyürüdü in, to spendharcamak a coupleçift of daysgünler in there
42
111000
2000
Buraya birkaç gün geçirmek üzere girdi.
02:05
with all the plantsbitkiler and animalshayvanlar and bacteriabakteriler that we'devlenmek put in there
43
113000
2000
Modüle koyduğumuz tüm bitki, hayvan ve bakterilerin
02:07
to hopefullyinşallah keep him alivecanlı,
44
115000
2000
onu hayatta tutacağını umut ediyorduk.
02:09
the doctorsdoktorlar were incrediblyinanılmaz concernedilgili
45
117000
2000
Doktorlarımız son derece endişeliydi,
02:11
that he was going to succumbyenik to some dreadfulkorkunç toxintoksin,
46
119000
2000
onun ölümcül bir toksine yenik düşeceğinden
02:13
or that his lungsakciğerler were going to get chokedtıkanmış with bacteriabakteriler or something, fungusmantar.
47
121000
4000
ya da ciğerlerini kaplayan bir bakteri veya mantar sebebiyle boğulacağından korkuyorlardı.
02:17
But of coursekurs noneYok of that happenedolmuş.
48
125000
3000
Ama bunların hiçbiri olmadı.
02:20
And over the ensuingBunu takip eden fewaz yearsyıl,
49
128000
2000
Bunu takip eden yıllar boyunca,
02:22
there were great sagasdestanları about designingtasarım BiosphereBiyosfer 2.
50
130000
2000
Biyosfer 2'yi tasarlarken böyle destansı olaylar yaşandı.
02:24
But by 1991
51
132000
2000
1991'e geldiğimizde,
02:26
we finallyen sonunda had this thing builtinşa edilmiş.
52
134000
2000
inşaatı nihayet tamamlamıştık.
02:28
And it was time for us to go in
53
136000
2000
Ve artık içeriye girip, başlamamızın
02:30
and give it a go.
54
138000
2000
zamanı gelmişti.
02:32
We neededgerekli to know,
55
140000
2000
Yaşam böylece biçimlendirilebilir miydi?
02:34
is life this malleabledövülebilir?
56
142000
2000
bunu bilmemiz gerekiyordu.
02:36
Can you take this biospherebiyosfer,
57
144000
2000
Bir gezegen boyutunda evrimleşmiş olan
02:38
that has evolvedgelişti on a planetarygezegen scaleölçek,
58
146000
2000
bu biyosferi alıp,
02:40
and jamreçel it into a little bottleşişe,
59
148000
2000
küçük bir şişeye sığdırdığınızda
02:42
and will it survivehayatta kalmak?
60
150000
2000
yaşamın devam etmesi mümkün müydü?
02:44
BigBüyük questionssorular.
61
152000
2000
Bunlar büyük sorular.
02:46
And we wanted to know this bothher ikisi de for beingolmak ableyapabilmek to go somewherebir yerde elsebaşka
62
154000
3000
Fakat eğer evrende başka yerlere, mesela Mars'a gitmek istiyorsam
02:49
in the universeEvren -- if we were going to go to MarsMars, for instanceörnek,
63
157000
3000
bunların yanıtlarını bilmemiz gerekiyordu.
02:52
would we take a biospherebiyosfer with us, to livecanlı in it?
64
160000
2000
İçinde yaşayacağımız bir biyosferi, beraberimizde götürebilir miydik?
02:54
We alsoAyrıca wanted to know so we can understandanlama more about
65
162000
2000
Aynı zamanda dünyamızı daha iyi anlamak için de
02:56
the EarthDünya that we all livecanlı in.
66
164000
2000
bu yanıtlara ihtiyacımız vardı.
02:58
Well, in 1991 it was finallyen sonunda time for us to go in
67
166000
3000
Neyse, 1991 nihayet içeriye girme ve bu bebeği deneme
03:01
and try out this babybebek.
68
169000
2000
vaktimiz gelmişti.
03:03
Let's take it on a maidenbakire voyageyolculuk.
69
171000
2000
El değmemiş, bakir bir ortama yolculuk.
03:05
Will it work? Or will something happenolmak
70
173000
2000
Acaba işe yarayacak mıydı? Acaba anlamadığımız,
03:07
that we can't understandanlama and we can't fixdüzeltmek,
71
175000
4000
ve düzeltemeyeceğimiz durumlarla karşılaşacak mıydık?
03:11
therebyböylece negatinginkâr the conceptkavram of man-madeinsan yapımı biospheresBiospheres?
72
179000
4000
Dolayısıyla, insan yapımı biyosfer konseptinin işlemeyeceğini mi görecektik?
03:15
So eightsekiz of us wentgitti in: fourdört menerkekler and fourdört womenkadınlar.
73
183000
3000
Sonuç olarak, dört kadın, dört erkek, toplam sekiz kişi içeriye girdik.
03:18
More on that latersonra.
74
186000
2000
İşin bu kısmını sonra anlatırım.
03:20
(LaughterKahkaha)
75
188000
2000
(Kahkahalar)
03:22
And this is the worldDünya that we livedyaşamış in.
76
190000
3000
İşte bu yaşadığımız dünya.
03:25
So, on the topüst, we had
77
193000
2000
Tepede, güzel yağmur ormanları
03:27
these beautifulgüzel rainforestsyağmur ormanları and an oceanokyanus,
78
195000
2000
ve bir okyanusumuz var.
03:29
and underneathaltında we had all this technosphereTechnosphere, we calleddenilen it,
79
197000
4000
Aşağıda, bizim teknosfer dediğimiz,
03:33
whichhangi is where all the pumpspompalar and the valvesvalfler
80
201000
2000
pompaların, vanaların, su tanklarının
03:35
and the waterSu tankstanklar and the airhava handlersişleyicileri, and all of that.
81
203000
3000
havalandırmanın ve tüm bu şeylerin bulunduğu bir yer burası.
03:38
One of the BiospheriansBiospherians calleddenilen it "gardenBahçe of EdenEden
82
206000
2000
Biyosferlilerden birisi buraya "uçak gemisinin tepesindeki
03:40
on topüst of an aircraftuçak carriertaşıyıcı."
83
208000
2000
cennet bahçesi" diyordu.
03:42
And then alsoAyrıca we had the humaninsan habitatyetişme ortamı of coursekurs,
84
210000
2000
Ve tabii laboratuvarlarıyla, her şeyiyle
03:44
with the laboratorieslaboratuarlar, and all of that.
85
212000
2000
bir insan yerleşimimiz de vardı.
03:46
This is the agriculturetarım.
86
214000
2000
Bu, tarım faaliyetlerimiz.
03:48
It was essentiallyesasen an organicorganik farmÇiftlik.
87
216000
3000
Aslında bir organik tarım çiftliğiydi.
03:51
The day I walkedyürüdü into BiosphereBiyosfer 2,
88
219000
2000
Biyosfer 2'ye girdiğim gün
03:53
I was, for the first time,
89
221000
2000
hayatımda ilk kez
03:55
breathingnefes a completelytamamen differentfarklı atmosphereatmosfer
90
223000
3000
dünyadaki herkesten farklı olarak,
03:58
than everybodyherkes elsebaşka in the worldDünya,
91
226000
2000
birlikte olduğum yedi insan hariç
04:00
exceptdışında sevenYedi other people.
92
228000
2000
tamamen farklı bir atmosferi soluyordum.
04:02
At that momentan I becameoldu partBölüm of that biospherebiyosfer.
93
230000
4000
O anda, ben de o biyosferin bir parçası oldum.
04:06
And I don't mean that in an abstractsoyut senseduyu;
94
234000
3000
Ve bunu söylerken soyut anlamını değil,
04:09
I mean it ratherdaha doğrusu literallyharfi harfine.
95
237000
2000
gerçek anlamını kastediyorum.
04:11
When I breathednefes out, my COCO2
96
239000
3000
Soluğumu verdiğimde, karbondioksitim
04:14
fedfederasyon the sweettatlı potatoespatates that I was growingbüyüyen.
97
242000
4000
yetiştirdiğim tatlı patatesleri besliyordu.
04:18
And we ateyemek yedi an awfulkorkunç lot of the sweettatlı potatoespatates.
98
246000
3000
Ve açıkçası tatlı patates yemekten hepimize gına gelmişti.
04:21
(LaughterKahkaha)
99
249000
2000
(Kahkahalar)
04:23
And those sweettatlı potatoespatates
100
251000
2000
Dolayısıyla o tatlı patatesler
04:25
becameoldu partBölüm of me.
101
253000
2000
benim bir parçam oluyorlardı.
04:27
In factgerçek, we ateyemek yedi so manyçok sweettatlı potatoespatates
102
255000
2000
Gerçekten de o kadar çok tatlı patates yiyorduk ki
04:29
I becameoldu orangePortakal with sweettatlı potatopatates.
103
257000
2000
Tatlı patatesler gibi benim rengim de turuncuya döndü.
04:31
I literallyharfi harfine was eatingyemek yiyor the sameaynı carbonkarbon over and over again.
104
259000
4000
Esasında defalarca, durmadan hep aynı karbonu yiyordum.
04:35
I was eatingyemek yiyor myselfkendim in some strangegarip sortçeşit of bizarretuhaf way.
105
263000
4000
Bir bakıma, çılgınca bir şekilde, aslında kendimi yemiş oluyordum.
04:39
When it camegeldi to our atmosphereatmosfer, howeverancak,
106
267000
2000
Tabii, iş atmosffere geldiğinde bu döngü
04:41
it wasn'tdeğildi that much of a jokeşaka over the long termterim,
107
269000
4000
uzun vadede bir şaka olmaktan çıkıyordu.
04:45
because it turneddönük out that we were losingkaybetme oxygenoksijen, quiteoldukça a lot of oxygenoksijen.
108
273000
4000
Çünkü ortaya çıktı ki, biz oksijen kaybediyorduk, hem de büyük miktarda.
04:49
And we knewbiliyordum that we were losingkaybetme COCO2.
109
277000
2000
Aynı zamanda karbondioksit kaybettiğimizi de biliyorduk.
04:51
And so we were workingçalışma to sequesterçekilmek carbonkarbon.
110
279000
3000
Aslında karbon depoluyorduk.
04:54
Good lordLord -- we know that termterim now.
111
282000
2000
Tanrım, bu kavramı şimdi biliyoruz tabii!
04:56
We were growingbüyüyen plantsbitkiler like crazyçılgın.
112
284000
2000
Deli gibi bitki yetiştiriyor,
04:58
We were takingalma theironların biomassbiyokütle, storingdepolanması them in the basementBodrum kat,
113
286000
2000
Ortaya çıkan biyokütleleri, bodrumda depoluyor,
05:00
growingbüyüyen plantsbitkiler, going around, around, around,
114
288000
2000
yine bitki yetiştiriyor, oraya buraya koşturuyor,
05:02
tryingçalışıyor to take all of that carbonkarbon out of the atmosphereatmosfer.
115
290000
2000
ve çıkan tüm bu karbonu atmosferin dışında tutmaya çalışıyorduk.
05:04
We were tryingçalışıyor to stop carbonkarbon from going into the atmosphereatmosfer.
116
292000
3000
Atmosfere karbon karışmasını durdurmaya çalışıyorduk.
05:07
We stoppeddurduruldu irrigatingSulama our soiltoprak, as much as we could.
117
295000
2000
Yapabildiğimiz kadarıyla, toprağımızı sulamayı kestik.
05:09
We stoppeddurduruldu tillingyetiştirme, so that we could preventönlemek greenhouseyeşil Ev gassesgazlar from going into the airhava.
118
297000
4000
Toprağı işlemeyi bıraktık ki, havaya sera etkisi yapan gazların karışmasını engelleyebilelim.
05:13
But our oxygenoksijen was going down fasterDaha hızlı
119
301000
2000
Fakat oksijenimiz daha da hızla tükenmeye başladı
05:15
than our COCO2 was going up, whichhangi was quiteoldukça unexpectedbeklenmedik,
120
303000
3000
ve sonra karbondioksit oranı beklenmedik bir biçimde arttı.
05:18
because we had seengörüldü them going in tandemTandem in the testÖlçek modulemodül.
121
306000
3000
Çünkü test modülünde bunların art arda gerçekleştiğini görmüştük.
05:21
And it was like playingoynama atomicatomik hide-and-seekSaklambaç.
122
309000
3000
Ve bu atomik seviyede saklambaç oynamaya benziyordu.
05:24
We had lostkayıp sevenYedi tonston of oxygenoksijen.
123
312000
2000
Tam yedi ton oksijen kaybettik
05:26
And we had no clueipucu where it was.
124
314000
2000
ve nereye gitmiş olabileceği hakkında en ufak fikrimiz yoktu.
05:28
And I tell you, when you losekaybetmek a lot of oxygenoksijen --
125
316000
3000
Ve şunu söylemeliyim ki, bu kadar çok oksijen kaybettiğinizde-
05:31
and our oxygenoksijen wentgitti down quiteoldukça faruzak;
126
319000
2000
ki bizim oksijen kaybımız epeyce fazlaydı
05:33
it wentgitti from 21 percentyüzde down to 14.2 percentyüzde --
127
321000
3000
yüdoe 21'den yüzde 14,2'ye düşmüştü-
05:36
my goodnessiyilik, do you feel dreadfulkorkunç.
128
324000
3000
Tanrım, kendinizi cidden berbat hissediyorsunuz.
05:39
I mean we were draggingsürükleme ourselveskendimizi around the BiosphereBiyosfer.
129
327000
3000
Kendimize Biyosfer'de oradan oraya sürüyor
05:42
And we had sleepuyku apneaapne at night.
130
330000
2000
ve geceleri solunum güçlüğü çekerken uyumaya çalışıyorduk.
05:44
So you'dşimdi etsen wakeuyanmak up gaspingnefes nefese with breathnefes,
131
332000
3000
Tabii, nefessiz bir biçimde uyanıyorduk
05:47
because your bloodkan chemistrykimya has changeddeğişmiş.
132
335000
2000
çünkü kanımızın kimyası değişmişti.
05:49
And that you literallyharfi harfine do that. You stop breathingnefes and then you -- (GaspsSoluk soluğa) --
133
337000
3000
Ve bunu gerçekten yapıyorsunuz. Yani soluğunuzu tutuyor,
05:52
take a breathnefes and it wakesuyanır you up. And it's very irritatingrahatsız edici.
134
340000
2000
sonra bir nefes alıyorsunuz ve bu sizi uyandırıyor. bu gerçekten çok rahatsız edici.
05:54
And everybodyherkes outsidedışında thought we were dyingölen.
135
342000
2000
Dışarıdaki herkes öleceğimizi düşünüyordu.
05:56
I mean, the mediamedya was makingyapma it soundses like were were dyingölen.
136
344000
2000
Yani medya sanki biz ölüyormuşuz gibi haber yapıyordu.
05:58
And I had to call up my motheranne everyher other day sayingsöz, "No, MumAnnem, it's fine, fine.
137
346000
3000
Bu yüzden günaşırı annemi arayıp iyi olduğumu söylemek zorundaydım.
06:01
We're not deadölü. We're fine. We're fine."
138
349000
2000
"Hayır anne, ölmedik, iyiz, iyiyiz"
06:03
And the doctordoktor was, in factgerçek, checkingkontrol etme us
139
351000
2000
Aslında hepimiz doktor kontrolü altındaydık,
06:05
to make sure we were, in factgerçek, fine.
140
353000
2000
iyi olduğumuzdan emin olmalıydılar.
06:07
But in factgerçek he was the personkişi who was mostçoğu susceptibleduyarlı to the oxygenoksijen.
141
355000
4000
Fakat aslında oksijensizlikten en çok etkilenen kişi da doktordu.
06:11
And one day he couldn'tcould addeklemek up a linehat of figuresrakamlar.
142
359000
2000
Bir gün basit bir toplama işlemini yapamadı
06:13
And it was time for us to put oxygenoksijen in.
143
361000
4000
ve o gün, içeriye ilk kez oksijen aldığımız gün oldu.
06:17
And you mightbelki think, well,
144
365000
2000
Tabii şöyle düşünebilirsiniz;
06:19
"BoyÇocuk, your life supportdestek systemsistem
145
367000
2000
"Yaşam destek sisteminiz
06:21
was failinghata you. Wasn'tDeğildi that dreadfulkorkunç?"
146
369000
2000
sizi yarı yolda bırakıyor. bu korkunç değil mi?"
06:23
Yes. In a senseduyu it was terrifyingdehşet verici.
147
371000
4000
Evet, bu bir bakıma korkutucuydu
06:27
ExceptHariç that I knewbiliyordum I could walkyürümek out the airlockHava kilidi doorkapı
148
375000
3000
ama biliyordum ki, istediğim zaman, durum cidden kötüleşirse,
06:30
at any time, if it really got badkötü,
149
378000
2000
kapıyı açıp, çıkabilirdim.
06:32
thoughgerçi who was going to say, "I can't take it anymoreartık!"?
150
380000
3000
Yani kim "Buna daha gazla katlanamıyorum" diyecekti ki,
06:35
Not me, that was for sure.
151
383000
2000
ben demezdim, burası kesin.
06:37
But on the other handel, it was the scientificilmi goldaltın of the projectproje,
152
385000
4000
Öte yandan, bu durum projenin bilimselliği bakımından altın değerindeydi
06:41
because we could really crankkrank this babybebek up,
153
389000
2000
çünkü bu bebeği hayatta tutabilirdik,
06:43
as a scientificilmi toolaraç,
154
391000
2000
bilimsel bir araç olarak kullanıp,
06:45
and see if we could, in factgerçek, find
155
393000
2000
yedi ton oksijenin nereye kaybolduğunu
06:47
where those sevenYedi tonston of oxygenoksijen had gonegitmiş.
156
395000
3000
anlamaya çalışabilirdik.
06:50
And we did indeedaslında find it.
157
398000
2000
Ve sonunda gerçekten de bulduk.
06:52
And we foundbulunan it in the concretebeton.
158
400000
2000
Kayıp oksijenin betonda bulduk.
06:54
EssentiallyAslında it had donetamam something very simplebasit.
159
402000
2000
Esasında, çok basit bir şey olmuştu.
06:56
We had put too much carbonkarbon in the soiltoprak in the formform of compostkompost.
160
404000
3000
Toprağa kompost formunda, çok miktarda karbon eklemiştik;
06:59
It brokekırdı down; it tookaldı oxygenoksijen out of the airhava;
161
407000
2000
bunlar çözüldü ve havadan aldığı oksijenle birleşerek,
07:01
it put COCO2 into the airhava; and it wentgitti into the concretebeton.
162
409000
3000
atmosfere karbondioksit olarak döndü ve bu da betona gitti.
07:04
PrettyOldukça straightforwardbasit really.
163
412000
2000
Aslına bakarsanız epeyce basit.
07:06
So at the endson of the two yearsyıl
164
414000
2000
İki yılın sonunda,
07:08
when we camegeldi out, we were elatedsevinçli,
165
416000
2000
dışarı çıktığımızda, gururluyduk.
07:10
because, in factgerçek, althougholmasına rağmen you mightbelki say
166
418000
3000
Çünkü, aslında, çok da mühim olmayan
07:13
we had discoveredkeşfedilen something that was quiteoldukça "uhhAhh,"
167
421000
3000
bir şey keşfettiğimizi düşünebilirsiniz.
07:16
when your oxygenoksijen is going down,
168
424000
2000
Oksijeniniz azalıyorsa
07:18
stoppeddurduruldu workingçalışma, essentiallyesasen, in your life supportdestek systemsistem,
169
426000
3000
yaşam destek sisteminizde çalışmayı bırakıyorsanız,
07:21
that's a very badkötü failurebaşarısızlık.
170
429000
2000
bu oldukça kötü bir fiyaskodur.
07:23
ExceptHariç that we knewbiliyordum what it was. And we knewbiliyordum how to fixdüzeltmek it.
171
431000
3000
Ama biz sorunun ne olduğunu ve bunu nasıl çözeceğimizi bulduk.
07:26
And nothing elsebaşka emergedortaya
172
434000
2000
Ve bu kadar ciddi boyutta
07:28
that really was as seriousciddi as that.
173
436000
2000
başka da bir sorunumuz olmadı.
07:30
And we provedkanıtlanmış the conceptkavram, more or lessaz.
174
438000
2000
Konseptimizi de aşağı yukarı ispatlamış olduk.
07:32
People, on the other handel, was a differentfarklı subjectkonu.
175
440000
3000
Öte yandan insanlar bambaşka bir konu.
07:35
We were -- yeah I don't know that we were fixabletamir edilebilir.
176
443000
3000
Biz, ben bizim onarılabilir olduğumuzu bilmiyordum.
07:38
We all wentgitti quiteoldukça nutsfındık, I will say.
177
446000
2000
Hepimiz, hafiften keçileri kaçırmıştık diyebilirim.
07:40
And the day I camegeldi out of BiosphereBiyosfer 2,
178
448000
2000
Ve Biyosfer 2'den dışarıya çktığım gün
07:42
I was thrilledheyecan I was going to see all my familyaile and my friendsarkadaşlar.
179
450000
4000
tüm ailemi ve arkadaşlarımı göreceğim için çok heyecanlıydım.
07:46
For two yearsyıl I'd been seeinggörme people throughvasitasiyla the glassbardak.
180
454000
3000
Son iki yıldır insanları bir camın arkasından görüyordum.
07:49
And everybodyherkes ranran up to me.
181
457000
2000
Ve herkes bana doğru koşarken,
07:51
And I recoiledçözüçü. They stankStank!
182
459000
4000
ben geri çekildim, berbat kokuyorlardı!
07:55
People stinkLeş gibi kokuyorsun!
183
463000
2000
İnsanlar resmen kokuyordu!
07:57
We stinkLeş gibi kokuyorsun of hairspraysaç spreyi and underarmkoltuk altı deodorantdeodorant,
184
465000
3000
Biz saç spreyi ve koltukaltı deodorantı
08:00
and all kindsçeşit of stuffşey.
185
468000
2000
ve böyle şeyler kokuyoruz.
08:02
Now we had stuffşey insideiçeride BiosphereBiyosfer to keep ourselveskendimizi cleantemiz,
186
470000
3000
Biz de Biyosferde kendimizi temiz tutuyorduk ama
08:05
but nothing with perfumeparfüm.
187
473000
2000
parfümlü bir şey kullanmıyorduk.
08:07
And boyoğlan do we stinkLeş gibi kokuyorsun out here.
188
475000
3000
Ve burada böyle kokuyoruz.
08:10
Not only that,
189
478000
2000
Yalnız bu da değil,
08:12
but I lostkayıp touchdokunma of where my foodGıda camegeldi from.
190
480000
4000
aynı zamanda gıdamın nereden geldiğiyle ilgili algım bozuldu.
08:16
I had been growingbüyüyen all my ownkendi foodGıda.
191
484000
3000
Tüm gıdalarımı kendim yetiştiriyordum.
08:19
I had no ideaFikir what was in my foodGıda, where it camegeldi from.
192
487000
3000
Şildi, burada yediklerim nereden geliyor bir fikrim yok.
08:22
I didn't even recognizetanımak halfyarım the namesisimler in mostçoğu of the foodGıda that I was eatingyemek yiyor.
193
490000
3000
Ve yediğim yemeklerin yarısının isimlerini dahi bilmiyorum.
08:25
In factgerçek, I would standdurmak for hourssaatler in the aisleskoridorları of shopsdükkanlar,
194
493000
3000
Dükkanların bir köşesinde durup,
08:28
readingokuma all the namesisimler on all of the things.
195
496000
2000
saatlerce satılan şeylerin isimleri okuyabilirim.
08:30
People mustşart have thought I was nutsfındık.
196
498000
2000
İnsanlar da deli olduğumu düşünürler.
08:32
It was really quiteoldukça astonishingşaşırtıcı.
197
500000
6000
Gerçekten de hayret verici bir durumdu.
08:38
And I slowlyyavaşça lostkayıp trackiz
198
506000
3000
Hepimizin içinde yaşadığı
08:41
of where I was in this bigbüyük biospherebiyosfer, in this bigbüyük biospherebiyosfer that we all livecanlı in.
199
509000
4000
bu büyük biyosferde, yavaşça yolumu kaybetmiştim.
08:45
In BiosphereBiyosfer 2 I totallybütünüyle understoodanladım
200
513000
3000
Oysa Biyosfer 2'de tamamen anlıyordum,
08:48
that I had a hugeKocaman impactdarbe on my biospherebiyosfer, everydayher gün,
201
516000
4000
her gan, biyosfer üzerinde çok büyük bir etkim vardı,
08:52
and it had an impactdarbe on me,
202
520000
2000
ve onun da benim üzerimde büyük etkisi vardı,
08:54
very viscerallyviscerally, very literallyharfi harfine.
203
522000
2000
oldukça derin ve yaşamsal bir etki.
08:56
So I wentgitti about my business:
204
524000
2000
Neyse, sonra işime koyuldum.
08:58
ParagonParagraf SpaceUzay DevelopmentGeliştirme CorporationCorporation,
205
526000
2000
Paragon Uzay Gelişim Şirketi,
09:00
a little firmfirma I startedbaşladı with people while I was in the BiosphereBiyosfer,
206
528000
2000
Biyosferde yaşarken, insanlarla birlikte kurduğumuz küçük bir şirket,
09:02
because I had nothing elsebaşka to do.
207
530000
2000
çünkü içeride yapacak başka bir işimiz yoktu.
09:04
And one of the things we did was
208
532000
2000
Ve bu şirkette yaptığımız işlerden birisi de şuydu;
09:06
try to figureşekil out: how smallküçük can you make these biospheresBiospheres,
209
534000
2000
acaba bu biyosferleri en küçük hangi boyutta yapabilirdik?
09:08
and what can you do with them?
210
536000
2000
Ve bunlarla ne yapabilirdik?
09:10
And so we sentgönderilen one ontoüstüne the MirMir SpaceUzay Stationİstasyonu.
211
538000
3000
Bunu görmek için bir tanesini Mir Uzay İstasyonu'na yolladık.
09:13
We had one on the shuttleservis aracı and one on the InternationalUluslararası SpaceUzay Stationİstasyonu,
212
541000
3000
Bir tane uzay mekiğine, bir tane de Uluslararası Uzay İstasyonu'na gönderdik.
09:16
for 16 monthsay, where we managedyönetilen to produceüretmek
213
544000
2000
16 ay boyunca, uzayda tam hayat döngülerini tamamlayan
09:18
the first organismsorganizmalar to go throughvasitasiyla
214
546000
2000
ilk organizmaları
09:20
completetamamlayınız multipleçoklu life cyclesdöngüleri in spaceuzay --
215
548000
2000
üretmiş olduk.
09:22
really pushingitme the envelopezarf
216
550000
2000
Gerçekten de, yaşam sistemlerimizin
09:24
of understandinganlayış how malleabledövülebilir
217
552000
2000
ne ölçüde şekillenebilir olduğunu anlamak için
09:26
our life systemssistemler are.
218
554000
3000
sınırlarımızı zorladık.
09:29
And I'm alsoAyrıca proudgururlu to announceanons
219
557000
2000
Burada duyurmaktan gurur duyuyorum ki,
09:31
that you're gettingalma a sneakgizlice previewÖnizleme -- on FridayCuma we're going to announceanons
220
559000
3000
Cuma günü duyuracağımız bir ön gösterim olacak.
09:34
that we're actuallyaslında formingşekillendirme a teamtakım
221
562000
2000
Ay'da bitki yetiştirebileceğimiz bir sistem geliştirmek üzere,
09:36
to developgeliştirmek a systemsistem to growbüyümek plantsbitkiler on the MoonAy,
222
564000
3000
bir ekip kuruyoruz,
09:39
whichhangi is going to be prettygüzel funeğlence.
223
567000
2000
bence çok eğlenceli olacak.
09:41
And the legacymiras of that is a systemsistem that we were designingtasarım:
224
569000
3000
Tasarladığımız bu sistem de, Mars'ta,
09:44
an entirelyBaştan sona sealedkapalı systemsistem to growbüyümek plantsbitkiler to growbüyümek on MarsMars.
225
572000
4000
tamamen mühürlü-kapalı bir sistemde bitki yetiştirmemize giden yolu açacak.
09:48
And partBölüm of that is that we had to modelmodel
226
576000
2000
Bu işin bir parçası olarak, hızlı karbondioksit,
09:50
very rapidhızlı circulationdolaşım of COCO2
227
578000
4000
ve oksijen ve su sirkülasyonunu,
09:54
and oxygenoksijen and waterSu throughvasitasiyla this plantbitki systemsistem.
228
582000
3000
bu bitki sistemi vasıtasıyla modellemeliyiz.
09:57
As a resultsonuç of that modelingmodelleme
229
585000
2000
Bu modellemenin bir sonucu olarak,
09:59
I endedbitti up in all placesyerler,
230
587000
2000
kendimi Eritre'de, Doğu Afrika'da buldum.
10:01
in EritreaEritre, in the HornBoynuz of AfricaAfrika.
231
589000
3000
Doğu Afrika'da, eskiden Etiyopya'nın bir parçası olan
10:04
EritreaEritre, formerlyeskiden partBölüm of EthiopiaEtiyopya,
232
592000
3000
Eritre'de, olağanüstü bir güzelliğe sahip,
10:07
is one of those placesyerler that is astonishinglyşaşılacak derecede beautifulgüzel,
233
595000
5000
inanılmaz derece yalın ve keskin bu yerde,
10:12
incrediblyinanılmaz starkStark, and I have no understandinganlayış
234
600000
4000
insanların nasıl geçinebildiklerini
10:16
of how people ekeeke out a livingyaşam there.
235
604000
2000
anlamaya çalıştım.
10:18
It is so drykuru.
236
606000
2000
İnanılmaz kurak bir doğa.
10:20
This is what I saw.
237
608000
2000
Tanık olduğum şey bu.
10:22
But this is alsoAyrıca what I saw.
238
610000
2000
Ama bunu da gördüm.
10:24
I saw a companyşirket that had
239
612000
3000
Deniz suyunu ve kumu alıp,
10:27
takenalınmış seawaterdeniz suyu
240
615000
3000
bir çeşit ürün yetiştiren
10:30
and sandkum, and they were growingbüyüyen
241
618000
3000
bir şirket gördüm.
10:33
a kindtür of cropekin that will growbüyümek on puresaf salttuz waterSu withoutolmadan havingsahip olan to treattedavi etmek it.
242
621000
4000
Saf deniz suyunda, özel ilgi istemeksizin yetişebilen bir ürün.
10:37
And it will produceüretmek a foodGıda cropekin.
243
625000
2000
Ve gıda olabilecek bir ürün.
10:39
In this casedurum it was oilseedyağlı tohum.
244
627000
2000
Buradaki, bir yağ tohumuydu.
10:41
It was astonishingşaşırtıcı. They were alsoAyrıca producingüreten mangrovesmangrov
245
629000
3000
Hayret vericiydi. Aynı zamanda bir plantasyonda
10:44
in a plantationfidanlık.
246
632000
2000
mangrov da yetiştiriyorlar.
10:46
And the mangrovesmangrov were providingsağlama woodahşap
247
634000
2000
Mangrovlardan odan ihtiyaçları karşılanıyor,
10:48
and honeybal and leavesyapraklar for the animalshayvanlar,
248
636000
2000
ve bal ve hayvanların yemesi için yapraklar,
10:50
so that they could produceüretmek milkSüt and whatnotetajer,
249
638000
2000
böylece süt vesaire de üretebiliyorlar,
10:52
like we had in the BiosphereBiyosfer.
250
640000
2000
aynı bizim biyosfer'de yaptığımız gibi.
10:54
And all of it was cominggelecek from this: shrimpkarides farmsçiftlikleri.
251
642000
4000
Ve bunların hepsi, bu karides çiftliklerinden geliyor.
10:58
ShrimpKarides farmsçiftlikleri are a scourgeScourge on the earthtoprak,
252
646000
2000
Dürüst olmak gerekirse, çevreci bakış açısıyla,
11:00
franklyaçıkçası, from an environmentalçevre pointpuan of viewgörünüm.
253
648000
2000
karides çiftlikleri doğaya son derece zararlı.
11:02
They pourdökün hugeKocaman amountsmiktarlar of pollutantskirleticiler into the oceanokyanus.
254
650000
3000
Okyanusa büyük ölçüde atık madde bırakıyorlar.
11:05
They alsoAyrıca pollutekirletmek theironların next-doorkapı neighborsKomşular.
255
653000
3000
Kapı komşuları da bu kirlilikten nasibini alıyor.
11:08
So they're all shittingkafa buluyor eachher other'sdiğer en pondsHavuzlar, quiteoldukça literallyharfi harfine.
256
656000
3000
Yani aslında, birbirlerinin havuzuna pisliyorlar.
11:11
And what this projectproje was doing
257
659000
3000
Bu projeyle yapılan şey aslında,
11:14
was takingalma the effluentatık of these,
258
662000
2000
bu atık suları alıp,
11:16
and turningdöndürme them into all of this foodGıda.
259
664000
2000
yiyeceğe dönüştürmek.
11:18
They were literallyharfi harfine turningdöndürme pollutionkirlilik into abundancebolluk for a desertçöl people.
260
666000
5000
Resmen, kirliliği çöl insanları için berekete dönüştürüyorlar!
11:23
They had createdoluşturulan an industrialSanayi ecosystemekosistem, of a senseduyu.
261
671000
4000
Bir nevi endüstriyel bir ekosistem yaratmışlar.
11:27
I was there because I was actuallyaslında modelingmodelleme the mangrovemangrov portionkısım
262
675000
4000
Oradaydım, çünkü aslında BM programı çerçevesinde
11:31
for a carbonkarbon creditkredi programprogram, underaltında the U.N.
263
679000
2000
yapılan bir karbon kredilendirme programı için
11:33
KyotoKyoto Protocolİletişim kuralı systemsistem.
264
681000
2000
mangrov miktarını modelliyordum.
11:35
And as I was modelingmodelleme this mangrovemangrov swampBataklık,
265
683000
2000
Bu mangrow bataklığını modellerken,
11:37
I was thinkingdüşünme to myselfkendim, "How do you put a boxkutu around this?"
266
685000
3000
bir yandan "bunun etrafına nasıl bir kutu geçiririz" diye düşünüyordum.
11:40
When I'm modelingmodelleme a plantbitki in a boxkutu, literallyharfi harfine,
267
688000
3000
Bir kutu içinde bir bitki modellerken, aslında,
11:43
I know where to drawçekmek the boundarysınır.
268
691000
2000
sınırları nereye çizeceğimi bilirim.
11:45
In a mangrovemangrov forestorman like this I have no ideaFikir.
269
693000
3000
Fakat bunun gibi bir mongrov ormanında, hiçbir fikrim yoktu.
11:48
Well, of coursekurs you have to drawçekmek the boundarysınır around the wholebütün of the EarthDünya.
270
696000
3000
Tabi, tüm dünya çevresine bir sınır çizmek,
11:51
And understandanlama its interactionsetkileşimler with the entiretüm EarthDünya.
271
699000
3000
ormanın dünyayla olan etkileşimini anlamak ve
11:54
And put your projectproje in that contextbağlam.
272
702000
5000
projenizi bu bağlama oturtmak zorundasınızdır.
11:59
Around the worldDünya todaybugün we're seeinggörme an incredibleinanılmaz transformationdönüşüm,
273
707000
5000
Bugün dünya çapında inanılmaz bir dönüşüm görüyoruz.
12:04
from what I would call a biocidalBiocidal speciesTürler,
274
712000
4000
İsteyerek veya istemeyerek,
12:08
one that -- whetherolup olmadığını we intentionallykasten or unintentionallyistemeden --
275
716000
3000
dünya üzerinde yaşamı yokeden bir türe dönüşerek,
12:11
have designedtasarlanmış our systemssistemler to killöldürmek life, a lot of the time.
276
719000
4000
sistemlerimizi yaşamı yoketmek üzerine tasarlıyoruz.
12:15
This is in factgerçek, this beautifulgüzel photographfotoğraf,
277
723000
4000
Bu güzel fotoğraf,
12:19
is in factgerçek over the AmazonAmazon.
278
727000
2000
Amazon'un üzerinde çekilmiş.
12:21
And here the lightışık greenyeşil are areasalanlar of massivemasif deforestationorman açma.
279
729000
5000
Bu açık yeşil alanlar, dev çaptaki orman kıyımını gösteriyor.
12:26
And those beautifulgüzel wispyincecik cloudsbulutlar
280
734000
2000
ve bu güzel, ince bulutlar
12:28
are, in factgerçek, firesyangınlar, human-madeinsan yapımı firesyangınlar.
281
736000
4000
aslında insan eliyle çıkarılan yangınlar.
12:32
We're in the processsüreç of transformingdönüştürme from this,
282
740000
3000
Bizler, aslında bu halimizden
12:35
to what I would call a biophilicbiophilic societytoplum,
283
743000
4000
benim biyofilik yani yaşamsever dediğim
12:39
one where we learnöğrenmek to nurturebeslemek societytoplum.
284
747000
3000
bir topluma dönüşme, onu yetiştirme aşamasındayız.
12:42
Now it mayMayıs ayı not seemgörünmek like it, but we are.
285
750000
3000
Şu anda öyleymişiz gibi gözükmeyebilir ama öyleyiz.
12:45
It is happeningolay all acrosskarşısında the worldDünya,
286
753000
3000
Dünya çapında yaşanan bir dönüşüm bu.
12:48
in everyher kindtür of walkyürümek of life,
287
756000
2000
Tüm yaşam maceralarında,
12:50
and everyher kindtür of careerkariyer
288
758000
2000
her türden kariyer yolunda
12:52
and industrysanayi that you can think of.
289
760000
4000
ve düşünebildiğinz tüm sanayiler için böyle.
12:56
And I think oftensık sık timeszamanlar people get lostkayıp in that.
290
764000
3000
Ve sanırım, bazen insanlar bunu düşünürken kayboluyorlar.
12:59
They go, "But how can I possiblybelki find my way in that?
291
767000
3000
"Peki ama yolumu nasıl bulacağım; bu büyük bir mesele"
13:02
It's suchböyle a hugeKocaman subjectkonu."
292
770000
2000
diye sorarken, ilerlemeye devam ediyorlar.
13:04
And I would say that the smallküçük stuffşey countssayımları. It really does.
293
772000
4000
Fakat en küçük çabanın bile önemi var diyebilirim. Gerçekten de var.
13:08
This is the storyÖykü of a rakeKomisyon in my backyardarka bahçe.
294
776000
5000
Bu benim arka bahçemdeki tırmığın öyküsü.
13:13
This was my backyardarka bahçe,
295
781000
2000
Burası benim bahçemin,
13:15
very earlyerken on, when I boughtsatın my propertyözellik.
296
783000
2000
evimi ilk satın aldığım zamanki haliydi.
13:17
And in ArizonaArizona, of coursekurs, everybodyherkes putskoyar gravelçakıl down.
297
785000
3000
Arizona'da herkes bahçesini çakılla kaplıyor
13:20
And they like to keep everything beautifullygüzel rakedKomisyon. And they keep all the leavesyapraklar away.
298
788000
4000
ve her yeri güzelce tırmıklanmış tutmayı seviyorlar. Tüm yaprakları da temizliyorlar.
13:24
And on SundayPazar morningsabah the neighborsKomşular leafYaprak blowerBlower comesgeliyor out,
299
792000
3000
Pazar günleri komşuların yaprak üfleyicileri ortaya çıkıyor
13:27
and I want to throttlegaz them.
300
795000
2000
ve ben de bunları yoketmek istiyorum.
13:29
It's a certainbelli typetip of aestheticestetik.
301
797000
3000
Böyle bir estetik var,
13:32
We're very uncomfortablerahatsız with untidinessuntidiness.
302
800000
3000
düzensizlikten çok rahatsız oluyoruz.
13:35
And I threwattı away my rakeKomisyon.
303
803000
4000
Bense kendi tırmığımı attım
13:39
And I let all of the leavesyapraklar falldüşmek from the treesağaçlar that I have on my propertyözellik.
304
807000
4000
ve bahçemdeki tüm yaprakları oldukları yerde bıraktım
13:43
And over time, essentiallyesasen what have I been doing?
305
811000
2000
ve zaman içinde, ne yapmış oldum biliyor musunuz?
13:45
I've been buildingbina topsoilHumus.
306
813000
2000
Humuslu toprak üretmiş oluyordum.
13:47
And so now all the birdskuşlar come in. And I have hawksşahinler.
307
815000
2000
Ve böylece kuşlar, atmacalar geldiler
13:49
And I have an oasisOasis.
308
817000
4000
ve ben bir vahaya sahip oldum.
13:53
This is what happensolur everyher springbahar. For sixaltı weekshaftalar,
309
821000
4000
Her baharda, altı hafta boyunca bahçem işte böyle oluyor.
13:57
sixaltı to eightsekiz weekshaftalar, I have this flushfloş of greenyeşil oasisOasis.
310
825000
3000
Altı veya sekiz hafta boyunca, bu cömert, yeşil vahaya sahibim.
14:00
This is actuallyaslında in a ripariankumarhaneyi areaalan.
311
828000
2000
Bu aslında su kıyısında bir arazi
14:02
And all of TucsonTucson could be like this
312
830000
2000
ve tüm Tucson bölgesi böyle olabilir
14:04
if everybodyherkes would just revoltİsyanı and throwatmak away the rakeKomisyon.
313
832000
3000
tabi eğer herkes uyanıp, tırmığını bir köşeye atabilirse.
14:07
The smallküçük stuffşey countssayımları.
314
835000
4000
Yani küçük farklar da önemli.
14:11
The IndustrialEndüstriyel RevolutionDevrim -- and PrometheusPrometheus --
315
839000
3000
Endüsti Devrimi, Prometheus
14:14
has givenverilmiş us this, the abilitykabiliyet to lightışık up the worldDünya.
316
842000
5000
bize dünyamızı aydınlatma yetisini kazandırdı.
14:19
It has alsoAyrıca givenverilmiş us this,
317
847000
2000
Bize aynı zamanda,
14:21
the abilitykabiliyet to look at the worldDünya from the outsidedışında.
318
849000
4000
dünyamıza dışarıdan bakabilme yetisini de verdi.
14:25
Now we mayMayıs ayı not all have
319
853000
2000
Belki şu anda, işletip
14:27
anotherbir diğeri biospherebiyosfer that we can runkoş to,
320
855000
2000
mevcut biyosferimizle karşılaştırabileceğimiz
14:29
and comparekarşılaştırmak it to this biospherebiyosfer.
321
857000
3000
başka bir biyosfere sahip değiliz.
14:32
But we can look at the worldDünya,
322
860000
2000
Ama dünyaya bakabilir
14:34
and try to understandanlama where we are in its contextbağlam,
323
862000
5000
ve onun neresinde durduğumuzu anlamaya çalışabilir,
14:39
and how we chooseseçmek to interactetkileşim with it.
324
867000
4000
ve onunla nasıl bir etkileşim içinde olabileceğimizi seçebiliriz.
14:43
And if you losekaybetmek where you are in your biospherebiyosfer,
325
871000
3000
Eğer biyosferinizde nerede durduğunuzu anlamazsanız
14:46
or are perhapsbelki havingsahip olan a difficultyzorluk connectingbağlantı
326
874000
2000
ya da onunla olan bağlarınız artık güçlü olmadığından
14:48
with where you are in the biospherebiyosfer,
327
876000
2000
biyosferin neresinde olduğunuzu kavrayamıyorsanız
14:50
I would say to you,
328
878000
3000
size şunu söyleyebilirim:
14:53
take a deepderin breathnefes.
329
881000
3000
Derin bir nefes alın.
14:56
The yogisYogiler had it right.
330
884000
2000
Yogiler bunu yapmakta haklılar.
14:58
BreathNefes does, in factgerçek, connectbağlamak us all
331
886000
3000
Çünkü nefeslerimiz, aslında hepimizi, gerçek anlamda
15:01
in a very literalkelimesi kelimesine way.
332
889000
2000
birbirimize bağlıyor.
15:03
Take a breathnefes now.
333
891000
2000
Şimdi bir nefes alın
15:05
And as you breathenefes almak, think
334
893000
2000
ve alırken, nefesinizde
15:07
about what is in your breathnefes.
335
895000
4000
nelerin barındığını düşünün.
15:11
There perhapsbelki is the COCO2 from the personkişi sittingoturma next-doorkapı to you.
336
899000
5000
Yanınınzda oturan insanın nefesinden gelen karsondioksit var,
15:16
Maybe there is a little bitbit of oxygenoksijen
337
904000
2000
belki buraya çok uzak olmayan plajdaki
15:18
from some algaeyosun on the beachplaj not faruzak from here.
338
906000
5000
yosunlardan gelen biraz oksijen var.
15:23
It alsoAyrıca connectsbağlandığı us in time.
339
911000
3000
Nefeslerimiz bizi zamanda da birleştiriyor.
15:26
There mayMayıs ayı be some carbonkarbon in your breathnefes
340
914000
4000
Belki de nefesinizde, dinozorlar zamanından
15:30
from the dinosaursdinozorlar.
341
918000
3000
biraz karbon var.
15:33
There could alsoAyrıca be carbonkarbon that you are exhalingparçasıyla birlikte kullanılmalıdır now
342
921000
5000
Belki şimdi sizin nefesinizden çıkan karbon,
15:38
that will be in the breathnefes
343
926000
4000
büyük büyük büyük büyük torunlarınız tarafından
15:42
of your great-great-great-grandchildrenbüyük-büyük-büyük-torun.
344
930000
3000
solunacaktır.
15:45
Thank you. (ApplauseAlkış)
345
933000
2000
Teşekkürler.
Translated by Basak Kara
Reviewed by Seda Demirel

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Jane Poynter - Biospherian
After weathering two years in Biosphere 2, Jane Poynter is trying to create technologies that allow us to live in hostile environments -- like outer space.

Why you should listen

Jane Poynter is one of only eight people to live in Biosphere 2 for two years. In 1991, she and seven others were locked in a three-acre, hermetically-sealed environment in the Arizona desert. Nothing was allowed in or out, and everything had to be recycled. Poynter, and the rest of the team, endured dangerously low oxygen levels and constant hunger, but they survived -- something many scientists said was impossible. 

After leaving Biosphere 2, Poynter went on to found Paragon Space Development Corporation, along with her former fellow biospherian and now husband, Taber MacCallum. Paragon develops technologies that might allow humans to live in extreme environments such as outer space and underwater. As president of Paragon, Poynter has had experiments flown on the International Space Station, Russian Mir Space Station and US Space Shuttle, as well as working on underwater technologies with the US Navy. 

However, Poynter has not given up on her homeland -- Biosphere 1. She continues to consult on and write about sustainable development and new green technologies. In concert with the World Bank, she has worked on projects to mitigate climate change and to grow crops in typically arid and hostile regions of Africa and Central America. Through talks and appearances, she builds awareness of the fragile state of the environment. After all, she knows what it's like to watch your biosphere begin to break down.

The New York Times looks back on the Biosphere 2 story >>

More profile about the speaker
Jane Poynter | Speaker | TED.com