TED2007
James Nachtwey: My wish: Let my photographs bear witness
James Nachtwey'in Savaş Fotoğrafları...
Filmed:
Readability: 5.3
1,643,934 views
2007 TED Ödülünü kabul ederken, savaş fotoğrafçısı James Nachtwey hayatı boyunca çektiği fotoğrafların eşliğinde kendi öyküsünü anlatıyor ve TED'den dijital çağda haber fotoğrafçılığının vaadettiği yenilikçi, heyecan verici mecralarda hikayesini anlatmaya devam etmek için kendisine destek olmasını istiyor.
James Nachtwey - Photojournalist
Photojournalist James Nachtwey is considered by many to be the greatest war photographer of recent decades. He has covered conflicts and major social issues in more than 30 countries. Full bio
Photojournalist James Nachtwey is considered by many to be the greatest war photographer of recent decades. He has covered conflicts and major social issues in more than 30 countries. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:26
As someone who has spent his entire career trying to be invisible,
0
1000
4000
Bütün kariyerini görünmez olmaya çalışarak geçirmiş biri olarak,
00:30
standing in front of an audience is a cross between
1
5000
3000
böyle bir kalabalığın önünde durmak
00:33
an out-of-body experience and a deer caught in the headlights,
2
8000
3000
neredeyse dünya dışı bir deneyim ile far görmüş geyik arasında bir şey...
00:36
so please forgive me for violating one of the TED commandments
3
11000
5000
bu nedenle sizden TED kurallarından birini ihlal edeceğim için beni bağışlamanızı istiyorum
00:41
by relying on words on paper,
4
16000
2000
çünkü konuşmamı kağıttan okuyacağım
00:43
and I only hope I'm not struck by lightning bolts before I'm done.
5
18000
4000
ve konuşmamı bitirmeden önce beni yıldırım çarpmamasını umuyorum.
00:47
I'd like to begin by talking about some of the ideas that motivated me
6
22000
5000
Beni belgesel fotoğrafçı olmaya iten
00:52
to become a documentary photographer.
7
27000
2000
bazı fikirlerle başlamak istiyorum.
00:55
I was a student in the '60s, a time of social upheaval and questioning,
8
30000
5000
1960'larda öğrenciydim, sosyal başkaldırı ve sorgulama yıllarında
01:00
and on a personal level, an awakening sense of idealism.
9
35000
4000
ve kişisel düzeyde benim için idealizmi keşfettiğim zamanlardı.
01:04
The war in Vietnam was raging;
10
39000
3000
Vietnam'daki savaş bütün hızıyla sürüyordu
01:07
the Civil Rights Movement was under way;
11
42000
2000
insan hakları hareketi devam ediyordu
01:09
and pictures had a powerful influence on me.
12
44000
3000
ve fotoğrafların benim üzerimde çok güçlü bir etkisi oldu.
01:12
Our political and military leaders were telling us one thing,
13
47000
3000
Siyasi ve askeri liderler bize başka bir şey söylüyordu
01:15
and photographers were telling us another.
14
50000
3000
fotoğrafçıların anlattıkları ise başkaydı.
01:18
I believed the photographers, and so did millions of other Americans.
15
53000
5000
Ben milyonlarca Amerikalı gibi, fotoğrafçılara inandım.
01:23
Their images fueled resistance to the war and to racism.
16
58000
4000
Onların fotoğrafları savaşa ve ırkçılığa direnişi besliyordu
01:27
They not only recorded history; they helped change the course of history.
17
62000
5000
Sadece tarihi kaydetmekle kalmıyor, değişmesine de yardımcı oluyorlardı
01:32
Their pictures became part of our collective consciousness
18
67000
3000
Fotoğrafları bizim toplumsal hafızamızın parçası haline gelmişti,
01:35
and, as consciousness evolved into a shared sense of conscience,
19
70000
4000
ve bu hafıza paylaşılan bir vicdan duygusuna dönüştüğünde
01:39
change became not only possible, but inevitable.
20
74000
4000
değişim sadece mümkün hale gelmekle kalmıyor, aynı zamanda kaçınılmaz da oluyordu.
01:43
I saw that the free flow of information represented by journalism,
21
78000
4000
Gazetecilik tarafından temsil edilen özgür bilgi akışının
01:47
specifically visual journalism, can bring into focus
22
82000
4000
özellikle görsel gazeteciliğin, toplumların gözünün önüne
01:51
both the benefits and the cost of political policies.
23
86000
4000
siyasi politikaların hem yararlarını hem de maliyetlerini koyabileceğini gördüm.
01:55
It can give credit to sound decision-making, adding momentum to success.
24
90000
5000
Karar verme süreçlerine katkı koyarak, başarıyı artırabilirdi.
02:00
In the face of poor political judgment or political inaction,
25
95000
5000
Siyasi ataletin ve kötü politikaların önünde
02:05
it becomes a kind of intervention, assessing the damage
26
100000
4000
aracı olup hasarı ölçen
02:09
and asking us to reassess our behavior.
27
104000
3000
ve davranışlarımızı yeniden değerlendirmemizi isteyen birşeydi.
02:12
It puts a human face on issues
28
107000
2000
Mutat haber konularına insancıl bir yüz ekliyordu ve bu olmaksızın
02:14
which from afar can appear abstract
29
109000
3000
tüm konular soyut
02:17
or ideological or monumental in their global impact.
30
112000
3000
ideolojik veya küresel etkisi bakımından anıtsal görünebiliyordu.
02:20
What happens at ground level, far from the halls of power,
31
115000
5000
Gücün koridorlarından çok çok altta, yeryüzünde yaşananlar
02:25
happens to ordinary citizens one by one.
32
120000
3000
sıradan vatandaşların başına gelir, tek tek.
02:28
And I understood that documentary photography
33
123000
3000
ve anladım ki belgesel fotoğrafın
02:31
has the ability to interpret events from their point of view.
34
126000
4000
olayları onların açısından anlatma yeteneği vardı.
02:35
It gives a voice to those who otherwise would not have a voice.
35
130000
4000
Başka hiçbir şekilde ses sahibi olamayacaklara ses veriyordu.
02:39
And as a reaction, it stimulates public opinion
36
134000
4000
Ve bir tepki olarak, bir toplumsal fikri ateşliyor
02:43
and gives impetus to public debate,
37
138000
2000
ve halka açık tartışmaya zemin hazırlıyordu, bu sayede
02:45
thereby preventing the interested parties
38
140000
2000
konunun taraflarının gündemi tümüyle kontrol etmesinin
02:47
from totally controlling the agenda, much as they would like to.
39
142000
4000
ve istedikleri şekilde manipüle etmelerinin önüne geçiyordu.
02:51
Coming of age in those days made real
40
146000
3000
O yıllarda olgunlaşmak şunu gerçek hale getirdi
02:54
the concept that the free flow of information is absolutely vital
41
149000
3000
özgür bilgi akışı kavramı, dinamik ve özgür toplumun
02:57
for a free and dynamic society to function properly.
42
152000
4000
düzgün işlemesinde kesinlikle hayati önem taşımaktaydı.
03:01
The press is certainly a business, and in order to survive
43
156000
4000
Basın kesinlikle ticari bir iştir, ve hayatta kalmak için
03:05
it must be a successful business,
44
160000
3000
başarılı bir iş olmak zorundadır
03:08
but the right balance must be found
45
163000
2000
ancak pazar gereksinimleri ile gazetecilik sorumlulukları
03:10
between marketing considerations and journalistic responsibility.
46
165000
4000
arasındaki doğru denge bulunmak zorundadır.
03:14
Society's problems can't be solved until they're identified.
47
169000
5000
Toplumun problemleri, bir tanım konulana dek çözülemez.
03:19
On a higher plane, the press is a service industry,
48
174000
4000
Daha yüksek düzeyde, basın bir hizmet sektörü öğesidir,
03:23
and the service it provides is awareness.
49
178000
3000
ve sunduğu hizmet farkındalıktır.
03:26
Every story does not have to sell something.
50
181000
3000
Her hikaye bir şeyler satmak zorunda değildir.
03:29
There's also a time to give.
51
184000
3000
Bazı şeyleri de vermek gerekir.
03:33
That was a tradition I wanted to follow.
52
188000
3000
Benim izlemek istediğim gelenek buydu.
03:36
Seeing the war created such incredibly high stakes for everyone involved
53
191000
4000
Savaşın içine karışan herkes için olağanüstü yüksek zorluklar yarattığını gördüğümde
03:40
and that visual journalism could actually become a factor in conflict resolution --
54
195000
5000
ve görsel gazeteciliğin çatışma yönetiminde gerçekten bir aktör olabileceğini anladığımda
03:45
I wanted to be a photographer in order to be a war photographer.
55
200000
4000
bir savaş fotoğrafçısı olabilmek için fotoğrafçı olmaya karar verdim.
03:49
But I was driven by an inherent sense
56
204000
3000
Bana yol gösteren güdü,
03:52
that a picture that revealed the true face of war
57
207000
3000
savaşın gerçek yüzünü gösteren bir fotoğrafın
03:55
would almost by definition be an anti-war photograph.
58
210000
4000
aynı zamanda savaş karşıtı fotoğrafın tanımı olabileceğiydi.
04:00
I'd like to take you on a visual journey through some of the events
59
215000
3000
Sizleri, son 25 yılda içine karıştığım bazı olayların
04:03
and issues I've been involved in over the past 25 years.
60
218000
4000
ve konuların içinde bir görsel yolculuğa çıkarmak isterim.
04:08
In 1981, I went to Northern Ireland.
61
223000
3000
1981'de Kuzey İrlanda'ya gittim,
04:11
10 IRA prisoners were in the process of starving themselves to death
62
226000
4000
10 IRA mahkumu hapishanedeki koşulları protesto etmek üzere
04:15
in protest against conditions in jail.
63
230000
3000
ölüm orucuna başlamışlardı.
04:18
The reaction on the streets was violent confrontation.
64
233000
3000
Buna sokakların tepkisi şiddetli oldu.
04:21
I saw that the front lines of contemporary wars
65
236000
4000
Modern savaşların ön cephelerinin
04:25
are not on isolated battlefields, but right where people live.
66
240000
4000
izole edilmiş savaş meydanları değil, insanların yaşadıkları yerlerin tam ortasında olduğunu gördüm.
04:30
During the early '80s, I spent a lot of time in Central America,
67
245000
4000
80'lerin ilk yarısında Orta Amerika'da çok zaman geçirdim, o zamanlar kıta
04:34
which was engulfed by civil wars
68
249000
2000
iç savaşlarla çalkalanıyordu
04:36
that straddled the ideological divide of the Cold War.
69
251000
3000
bu da Soğuk Savaş'ın ideolojik bölünmesinden kaynaklanıyordu.
04:39
In Guatemala, the central government --
70
254000
3000
Guetamala'da merkezi hükümet
04:42
controlled by a oligarchy of European decent --
71
257000
3000
Avrupa asıllı bir oligarşi tarafından kontrol ediliyordu ve
04:45
was waging a scorched Earth campaign against an indigenous rebellion,
72
260000
4000
asilere karşı acımasız bir kampanya yürütüyordu,
04:49
and I saw an image that reflected the history of Latin America:
73
264000
3000
ve ben Latin Amerika'nın tarihini yansıtabilecek bir fotoğraf gördüm:
04:52
conquest through a combination of the Bible and the sword.
74
267000
4000
İncil ve kılıç yoluyla fetih.
04:56
An anti-Sandinista guerrilla was mortally wounded
75
271000
4000
Bir anti-Sandinista gerillası, Komutan Zero Güney Nikaragua'ya saldırdığında
05:00
as Commander Zero attacked a town in Southern Nicaragua.
76
275000
4000
ölümcül şekilde yaralanmıştı.
05:06
A destroyed tank belonging to Somoza's national guard
77
281000
3000
Somoza'nın ulusal muhafızlarına ait parçalanmış bir tank
05:09
was left as a monument in a park in Managua,
78
284000
4000
Managua'daki bir parkta anıt olarak bırakılmıştı
05:13
and was transformed by the energy and spirit of a child.
79
288000
4000
ve bir çocuğun enerjisi ve ruhuyla oyuncağa dönüşmüştü.
05:17
At the same time, a civil war was taking place in El Salvador,
80
292000
4000
Aynı zamanda, El Salvador'da iç savaş hüküm sürüyordu,
05:21
and again, the civilian population was caught up in the conflict.
81
296000
4000
ve yine sivil nüfus çatışmanın tam ortasında kalmıştı.
05:26
I've been covering the Palestinian-Israeli conflict since 1981.
82
301000
5000
İsrail - Filistin çatışmasını 1981'den bu yana çekiyorum.
05:31
This is a moment from the beginning of the second intifada, in 2000,
83
306000
4000
Bu, ikinci intifada'nın başlangıcından bir an, 2000 yılında
05:35
when it was still stones and Molotovs against an army.
84
310000
3000
bir orduya karşı hala sadece taşlar ve Molotof kokteylleri vardı.
05:41
In 2001, the uprising escalated into an armed conflict,
85
316000
3000
2001'de, ayaklanma silahlı çatışmaya dönüştüğünde
05:44
and one of the major incidents was
86
319000
2000
en büyük olaylardan biri
05:46
the destruction of the Palestinian refugee camp
87
321000
3000
Batı Şeria'nın Jenin kasabasındaki
05:49
in the West Bank town of Jenin.
88
324000
3000
Filistin mülteci kampının yokedilmesiydi.
05:53
Without the political will to find common ground,
89
328000
4000
Politik dünyanın ortak zemin bulamadığı zamanlarda
05:57
the continual friction of tactic and counter-tactic
90
332000
3000
taktik ve karşı-taktiklerin sürekli sürtüşmesi
06:00
only creates suspicion and hatred and vengeance,
91
335000
3000
sadece daha çok şüphe, nefret ve intikam duygusu yaratıyor
06:03
and perpetuates the cycle of violence.
92
338000
3000
ve şiddet halkasını uzatıyor.
06:08
In the '90s, after the breakup of the Soviet Union,
93
343000
3000
90'larda, Sovyetler'in dağılmasından sonra
06:11
Yugoslavia fractured along ethnic fault lines, and civil war broke out
94
346000
5000
Yugoslavya etnik sınır çizgileriyle bölündü ve iç savaş
06:16
between Bosnia, Croatia and Serbia.
95
351000
2000
Bosna, Hırvatistan ve Sırbistan arasında başladı.
06:18
This is a scene of house-to-house fighting in Mostar,
96
353000
4000
Bu Mostar'da evden eve bir çatışma görüntüsü
06:22
neighbor against neighbor.
97
357000
2000
komşu, komşusuyla savaşıyor.
06:24
A bedroom, the place where people share intimacy,
98
359000
3000
Bir yatak odası, insanların mahremiyet paylaştıkları yer
06:27
where life itself is conceived, became a battlefield.
99
362000
4000
hayatın tohumlandığı yer, bir savaş alanı olmuştu.
06:31
A mosque in northern Bosnia was destroyed by Serbian artillery
100
366000
7000
Kuzey Bosna'daki bir cami, Sırp topları tarafından yıkılmıştı
06:38
and was used as a makeshift morgue.
101
373000
2000
ve derme çatma bir morga dönüştürülmüştü.
06:47
Dead Serbian soldiers were collected after a battle
102
382000
3000
Ölü Sırp askerleri çatışmalardan sonra toplanıyor
06:50
and used as barter for the return of prisoners
103
385000
3000
ve savaş esirlerinin takasında veya
06:53
or Bosnian soldiers killed in action.
104
388000
2000
hayatını kaybeden Bosnalı askerlerin cesetlerinin geri alınmasında koz olarak kullanılıyordu.
06:57
This was once a park.
105
392000
2000
Burası önceden bir parkmış.
06:59
The Bosnian soldier who guided me
106
394000
2000
Bana yol gösteren Bosnalı asker
07:01
told me that all of his friends were there now.
107
396000
3000
şimdi tüm arkadaşlarının burada yattığını söyledi.
07:05
At the same time in South Africa,
108
400000
2000
Aynı zamanda Güney Afrika'da,
07:07
after Nelson Mandela had been released from prison,
109
402000
3000
Nelson Mandela hapishaneden salıverildikten sonra,
07:10
the black population commenced the final phase
110
405000
3000
siyah nüfus ırk ayrımına son vermenin
07:13
of liberation from apartheid.
111
408000
2000
son adımını atıyordu.
07:16
One of the things I had to learn as a journalist
112
411000
3000
Gazeteci olarak öğrendiğim şeylerden biri de
07:19
was what to do with my anger.
113
414000
2000
öfkemi nasıl kontrol edeceğimi öğrenmekti.
07:21
I had to use it, channel its energy, turn it into something
114
416000
5000
Onu kullanmak, enerjisini kanalize etmek, bir şeylere dönüştürmek zorundaydım
07:26
that would clarify my vision, instead of clouding it.
115
421000
3000
vizyonumu köreltmek yerine, ancak bu açabilirdi.
07:30
In Transkei, I witnessed a rite of passage into manhood, of the Xhosa tribe.
116
425000
5000
Transkei'de, erkekliğe geçiş törenini izledim. Xhosa kabilesinin.
07:35
Teenage boys lived in isolation, their bodies covered with white clay.
117
430000
4000
Ergen erkek çocukları, vücutları beyaz çamura bulanmış halde toplumdan kopuk yaşıyorlar
07:40
After several weeks, they washed off the white
118
435000
2000
Bir kaç haftadan sonra, çamuru yıkayıp erkek olmanın
07:42
and took on the full responsibilities of men.
119
437000
3000
tüm sorumluluklarını alıyorlar
07:45
It was a very old ritual that seemed symbolic
120
440000
3000
Bu çok eski bir gelenekti ve Güney Afrika'nın yüzünü değiştiren
07:48
of the political struggle that was changing the face of South Africa.
121
443000
5000
politik mücadeleyi çok iyi özetliyordu.
07:55
Children in Soweto playing on a trampoline.
122
450000
4000
Soweto'daki çocuklar trambolinde oynuyorlar.
08:02
Elsewhere in Africa there was famine.
123
457000
3000
Afrikanın başka bir yerinde açlık vardı.
08:05
In Somalia, the central government collapsed and clan warfare broke out.
124
460000
4000
Somali'de, merkezi hükümet çöktü ve klanlar arasında savaş patladı.
08:10
Farmers were driven off their land,
125
465000
2000
Çiftçiler topraklarından sürüldü
08:12
and crops and livestock were destroyed or stolen.
126
467000
4000
ve ekinler ve stoklardaki bakliyat yokedildi veya çalındı.
08:16
Starvation was being used as a weapon of mass destruction --
127
471000
4000
Açlık, bir kitle imha silahı olarak kullanılmaya başlanmıştı,
08:20
primitive but extremely effective.
128
475000
2000
ilkel, ama çok etkili.
08:22
Hundreds of thousands of people were exterminated,
129
477000
3000
Yüz binlerce insan öldü,
08:25
slowly and painfully.
130
480000
2000
yavaş yavaş ve acı çekerek.
08:29
The international community responded with massive humanitarian relief,
131
484000
4000
Uluslararası toplum büyük bir insani yardım kampanyası ile yanıt verdi
08:33
and hundreds of thousands of more lives were saved.
132
488000
4000
ve yüzbinlerce hayat kurtuldu.
08:37
American troops were sent to protect the relief shipments,
133
492000
3000
Amerikalı askerler yardım sevkiyatlarını korumak için gönderildi,
08:40
but they were eventually drawn into the conflict,
134
495000
3000
ancak çatışmanın içine çekildiler
08:43
and after the tragic battle in Mogadishu, they were withdrawn.
135
498000
3000
ve Mogadishu'daki trajik çatışmalardan sonra geri çekildiler.
08:47
In southern Sudan, another civil war saw similar use of starvation
136
502000
4000
Güney Sudan'da, başka bir iç savaş açlığın benzer bir kullanımına
08:51
as a means of genocide.
137
506000
2000
bir soykırım aracı olarak sahne oldu.
08:54
Again, international NGOs, united under the umbrella of the U.N.,
138
509000
4000
Yeniden, uluslararası STK'lar BM çatısı altında birleşerek
08:58
staged a massive relief operation and thousands of lives were saved.
139
513000
5000
büyük bir yardım kampanyası düzenlediler ve binlerce hayat kurtuldu.
09:04
I'm a witness, and I want my testimony to be honest and uncensored.
140
519000
6000
Ben bir tanığım, ve tanık olarak verdiğim ifademin dürüst ve sansürsüz olmasını istiyorum.
09:11
I also want it to be powerful and eloquent,
141
526000
3000
Aynı zamanda güçlü ve berrak bir dile sahip olmasını istiyorum
09:14
and to do as much justice as possible
142
529000
2000
ve fotoğrafladığım insanlara
09:16
to the experience of the people I'm photographing.
143
531000
3000
olabildiğince adalet getirmesini...
09:19
This man was in an NGO feeding center,
144
534000
3000
Bu adam bir STK'nın beslenme merkezindeydi
09:22
being helped as much as he could be helped.
145
537000
2000
ve görebileceği maksimum düzeyde yardım görüyordu
09:24
He literally had nothing. He was a virtual skeleton,
146
539000
5000
Kelimenin tam anlamıyla hiç bir şeyi yoktu. Sanal bir iskeletti
09:29
yet he could still summon the courage and the will to move.
147
544000
4000
ancak yine de hareket edecek cesareti ve isteği kendinde toplayabiliyordu.
09:33
He had not given up, and if he didn't give up,
148
548000
3000
Vazgeçmedi, ve eğer o vazgeçmediyse
09:36
how could anyone in the outside world ever dream of losing hope?
149
551000
5000
dünya üzerinde kim umudunu kaybetmeyi düşünebilir ki?
09:42
In 1994, after three months of covering the South African election,
150
557000
5000
1994'te , Güney Afrika seçimlerini izledikten üç ay sonra,
09:47
I saw the inauguration of Nelson Mandela,
151
562000
3000
Nelson Mandela'nın yemin törenini gördüm,
09:50
and it was the most uplifting thing I've ever seen.
152
565000
3000
ve şimdiye kadar yaşadığım en ilham verici olay buydu.
09:53
It exemplified the best that humanity has to offer.
153
568000
4000
İnsanlığın sunabileceği en iyi şeylerin hepsine örnekti.
09:57
The next day I left for Rwanda,
154
572000
3000
Sonraki gün Ruanda için yola çıktım,
10:00
and it was like taking the express elevator to hell.
155
575000
3000
ve bu cehenneme doğru hızla inen bir asansöre binmek gibiydi.
10:03
This man had just been liberated from a Hutu death camp.
156
578000
4000
Bu adam, bir Hutu ölüm kampından yeni salıverilmişti.
10:07
He allowed me to photograph him for quite a long time,
157
582000
4000
Onu uzun süre fotoğraflamama izin verdi,
10:11
and he even turned his face toward the light,
158
586000
3000
ve yüzünü ışığa bile döndü
10:14
as if he wanted me to see him better.
159
589000
2000
sanki onu daha iyi görmemi istiyormuş gibi.
10:17
I think he knew what the scars on his face would say to the rest of the world.
160
592000
4000
Sanıyorum, yüzündeki yaraların dünyaya ne söyleyebileceğini biliyordu.
10:22
This time, maybe confused or discouraged
161
597000
3000
Ancak bu sefer, Somali'deki askeri felaketten cesareti kırılmış
10:25
by the military disaster in Somalia,
162
600000
3000
uluslararası toplum sessiz kalmayı
10:28
the international community remained silent,
163
603000
3000
tercih etti,
10:31
and somewhere around 800,000 people were slaughtered
164
606000
3000
ve 800,000 civarında insan katledildi
10:34
by their own countrymen -- sometimes their own neighbors --
165
609000
3000
- hem de kendi yurttaşları tarafından, -- bazen de komşuları--
10:37
using farm implements as weapons.
166
612000
3000
çiftçilikte kullanılan araçlar silah olarak kullanılarak.
10:41
Perhaps because a lesson had been learned
167
616000
3000
Belki de Bosna'da yaşanan
10:44
by the weak response to the war in Bosnia
168
619000
2000
savaşa verilen zayıf tepkiden
10:46
and the failure in Rwanda,
169
621000
2000
ve Ruanda'daki başarısızlıktan ders çıkarmış olarak
10:48
when Serbia attacked Kosovo,
170
623000
2000
Sırbistan Kosova'ya saldırdığında,
10:50
international action was taken much more decisively.
171
625000
4000
uluslararası eylem çok daha kararlı geldi.
10:54
NATO forces went in, and the Serbian army withdrew.
172
629000
4000
NATO güçleri girdi ve Sırbistan geri çekildi.
10:58
Ethnic Albanians had been murdered,
173
633000
3000
Etnik Arnavutlar öldürüldü,
11:01
their farms destroyed and a huge number of people forcibly deported.
174
636000
4000
çiftlikleri yokedildi ve çok fazla sayıda insan zorla göç ettirildi.
11:06
They were received in refugee camps
175
641000
3000
Arnavutluk ve Makedonya'da STK'lar tarafından kurulan
11:09
set up by NGOs in Albania and Macedonia.
176
644000
3000
mülteci kamplarına yerleştirildiler.
11:14
The imprint of a man who had been burned inside his own home.
177
649000
3000
Kendi evinin içinde yakılan bir adamın izi.
11:18
The image reminded me of a cave painting,
178
653000
3000
Bu fotoğraf bana bir mağara resmini hatırlatıyor,
11:21
and echoed how primitive we still are in so many ways.
179
656000
4000
ve bazı yönlerden hala ne kadar ilkel olduğumuzu düşündürüyor.
11:27
Between 1995 and '96, I covered the first two wars
180
662000
4000
1995 ile 96 arasında Çeçenistandaki ilk iki savaşı
11:31
in Chechnya from inside Grozny.
181
666000
2000
Grozni'den bizzat görüntüledim.
11:33
This is a Chechen rebel on the front line against the Russian army.
182
668000
4000
Bu ön cephede Rus ordusuna karşı savaşan bir Çeçen milis.
11:39
The Russians bombarded Grozny constantly for weeks,
183
674000
4000
Ruslar Grozni'yi haftalarca bombaladı
11:43
killing mainly the civilians who were still trapped inside.
184
678000
3000
ve kentte kalan çok sayıda sivili öldürdüler.
11:48
I found a boy from the local orphanage
185
683000
2000
Yetimhaneden bir çocukla karşılaştım,
11:50
wandering around the front line.
186
685000
2000
ön cephede dolanıyordu.
11:54
My work has evolved from being concerned mainly with war
187
689000
3000
Yaptığım işler, sadece savaşa odaklı olmaktan,
11:57
to a focus on critical social issues as well.
188
692000
4000
kritik sosyal konulara da kaymaya başladı.
12:02
After the fall of Ceausescu, I went to Romania
189
697000
2000
Çavuşesku'nun devrilmesinden sonra Romanya'ya gittim,
12:04
and discovered a kind of gulag of children,
190
699000
4000
ve bir tür çocuk islahevi keşfettim,
12:08
where thousands of orphans were being kept in medieval conditions.
191
703000
3000
burada binlerce yetim kötü koşullarda tutuluyordu.
12:12
Ceausescu had imposed a quota
192
707000
2000
Çavuşesku her bir ailenin yapabileceği
12:14
on the number of children to be produced by each family,
193
709000
3000
çocuk sayısına bir kota koyduğundan
12:17
thereby making women's bodies an instrument of state economic policy.
194
712000
4000
kadınların vücutları devletin ekonomik politikasının bir enstümanı haline gelmişti.
12:22
Children who couldn't be supported by their families
195
717000
3000
Aileleri tarafından bakılamayan çocuklar
12:25
were raised in government orphanages.
196
720000
3000
hükümet yetimhanelerinde büyütülüyordu.
12:28
Children with birth defects were labeled incurables,
197
723000
3000
Doğum sırasında sakat kalan çocuklar tedavi edilemez olarak algılanıyor
12:31
and confined for life to inhuman conditions.
198
726000
4000
ve tüm hayatını insanlık dışı koşullarda geçiriyordu.
12:35
As reports began to surface, again international aid went in.
199
730000
4000
Raporlar gelmeye başlayınca, yine uluslararası yardım devreye girdi.
12:41
Going deeper into the legacy of the Eastern European regimes,
200
736000
4000
Doğu Avrupa rejimlerinin derinlerine girerek,
12:45
I worked for several months on a story about the effects of industrial pollution,
201
740000
4000
endüstriyel kirlilik ile ilgili bir hikaye üzerinde aylarca çalıştım,
12:49
where there had been no regard for the environment
202
744000
3000
çevreye hiç saygı yoktu,
12:52
or the health of either workers or the general population.
203
747000
4000
veya nüfusun geneline ya da orada çalışan işçilere.
12:56
An aluminum factory in Czechoslovakia
204
751000
3000
Çekoslovakya'da bir aliminyum fabrikası
12:59
was filled with carcinogenic smoke and dust,
205
754000
3000
zehirli duman ve toz ile doluydu
13:02
and four out of five workers came down with cancer.
206
757000
4000
ve her beş işçiden dördü kanser oluyordu.
13:08
After the fall of Suharto in Indonesia,
207
763000
2000
Suharto'nun devrilmesinden sonra Endonezya'da
13:10
I began to explore conditions of poverty
208
765000
3000
gelişmekte olan bir ülkede başgösteren
13:13
in a country that was on its way towards modernization.
209
768000
3000
fakirlik olgusunu keşfetmeye başladım.
13:16
I spent a good deal of time with a man
210
771000
3000
Bir adamla çok uzun zaman geçirdim,
13:19
who lived with his family on a railway embankment
211
774000
2000
kendisi ailesi ile birlikte demiryolu kenarında bir kulubede yaşıyordu
13:21
and had lost an arm and a leg in a train accident.
212
776000
4000
ve bir kolu ile bir bacağını tren kazasında yitirmişti.
13:25
When the story was published, unsolicited donations poured in.
213
780000
5000
Hikaye yayınlandığında, isimsiz bağışlar yağmaya başladı.
13:30
A trust fund was established,
214
785000
2000
Bir fon kuruldu ve
13:32
and the family now lives in a house in the countryside
215
787000
3000
şimdi aile kırda bir çiftlik evinde yaşıyor,
13:35
and all their basic necessities are taken care of.
216
790000
3000
ve bütün temel ihtiyaçları karşılanmakta.
13:38
It was a story that wasn't trying to sell anything.
217
793000
3000
Bu hiçbirşey satmaya çalışmayan bir hikayeydi.
13:41
Journalism had provided a channel
218
796000
3000
Gazetecilik, insanların doğal cömertlik duyguları için
13:44
for people's natural sense of generosity, and the readers responded.
219
799000
4000
bir kanal oluşturmuş ve okuyucular yanıt vermişti.
13:50
I met a band of homeless children who'd come to Jakarta from the countryside,
220
805000
3000
Jakarta'ya kırsaldan gelmiş bir grup evsiz çocukla karşılaştım,
13:53
and ended up living in a train station.
221
808000
3000
bir tren istasyonunda yaşıyorlardı.
13:56
By the age of 12 or 14, they'd become beggars and drug addicts.
222
811000
5000
12 ila 14 yaşlarında dilenci ve uyuşturucu bağımlısı oluyorlardı.
14:01
The rural poor had become the urban poor,
223
816000
2000
Kırsal fakir, şehir fakiri oluyor
14:03
and in the process, they'd become invisible.
224
818000
4000
ve süreç içinde görünmez oluyorlardı.
14:09
These heroin addicts in detox in Pakistan
225
824000
3000
Pakistan'da tedavi gören bu eroin bağımlıları,
14:12
reminded me of figures in a play by Beckett:
226
827000
3000
Beckett'in bir oyunundaki karakterleri hatırlatıyor:
14:15
isolated, waiting in the dark, but drawn to the light.
227
830000
3000
soyutlanmış, karanlıkta bekleyen, ancak ışığın çekiciliğine kapılmış.
14:22
Agent Orange was a defoliant used during the Vietnam War
228
837000
4000
Portakal esansı, Vietnam savaşı sırasında kullanılan ve bitkilerin yapraklarını dökmeye yarayan
14:26
to deny cover to the Vietcong and the North Vietnamese army.
229
841000
4000
ve bu sayede Vietkong ve Kuzey Vietnam ordusunun gizlenmesini engelleyen bir ilaçtı.
14:30
The active ingredient was dioxin, an extremely toxic chemical
230
845000
4000
Aktif bileşeni dioksindi, çok zehirli bir kimyasal,
14:34
that was sprayed in vast quantities,
231
849000
2000
Portakal esansı masif miktarlarda serpildi
14:36
and whose effects passed through the genes to the next generation.
232
851000
4000
ve etkileri genler yoluyla bir sonraki nesle geçti.
14:42
In 2000, I began documenting global health issues,
233
857000
3000
2000 yılında, küresel sağlık konularını belgelemeye başladım,
14:45
concentrating first on AIDS in Africa.
234
860000
3000
ve öncelikle Afrika'daki AIDS'e odaklandım.
14:48
I tried to tell the story through the work of caregivers.
235
863000
3000
Gönüllü hastabakıcılar üzerinden bir hikaye anlatmayı denedim.
14:51
I thought it was important to emphasize that people were being helped,
236
866000
4000
İnsanlara yardım edildiğinin altının çizilmesi gerektiğini düşünüyordum,
14:55
whether by international NGOs or by local grassroots organizations.
237
870000
5000
ister uluslararası STK'lar tarafından, isterse de lokal yardım grupları yoluyla.
15:00
So many children have been orphaned by the epidemic
238
875000
2000
Salgın nedeniyle pek çok çocuk yetim kalmıştı
15:02
that grandmothers have taken the place of parents,
239
877000
3000
ve büyükanne / büyükbabalar ebeveynlerin yerini almıştı,
15:05
and a lot of children had been born with HIV.
240
880000
3000
ve pek çok çocuk HIV ile doğuyordu.
15:09
A hospital in Zambia.
241
884000
2000
Zambia'da bir hastane.
15:14
I began documenting the close connection
242
889000
3000
HIV/AIDS ile tüberküloz arasındaki yakın bağlantıyı
15:17
between HIV/AIDS and tuberculosis.
243
892000
3000
belgelemeye başladım.
15:20
This is an MSF hospital in Cambodia.
244
895000
3000
Bu Kamboçya'daki MSF hastanesi.
15:28
My pictures can play a supporting role to the work of NGOs
245
903000
3000
Fotoğraflarım STK çalışmalarında destek rolü oynayabiliyor
15:31
by shedding light on the critical social problems they're trying to deal with.
246
906000
4000
özellikle de onların uğraştıkları kritik problemlere ışık tutarak.
15:35
I went to Congo with MSF,
247
910000
3000
Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü ile Kongo'ya gittim,
15:38
and contributed to a book and an exhibition
248
913000
2000
ve bir kitap ile sergiye katkıda bulundum,
15:40
that focused attention on a forgotten war
249
915000
3000
çalışma unutulan bir savaşa odaklanıyordu
15:43
in which millions of people have died,
250
918000
2000
milyonlarca insan ölmüştü ve
15:45
and exposure to disease without treatment is used as a weapon.
251
920000
4000
hastalığa maruz kalma ve tedavi yoksunluğu bir silah olarak kullanılıyordu.
15:50
A malnourished child being measured
252
925000
2000
Yetersiz beslenen bir çocuk beslenme
15:52
as part of the supplemental feeding program.
253
927000
2000
programının bir parçası olarak ölçülüyor.
15:56
In the fall of 2004 I went to Darfur.
254
931000
3000
2004 sonbaharında Darfur'a gittim.
16:00
This time I was on assignment for a magazine,
255
935000
2000
Bu defa bir dergi tarafından görevlendirilmiştim,
16:02
but again worked closely with MSF.
256
937000
2000
ancak yine de MSF ile yakın çalıştım.
16:04
The international community still hasn't found a way
257
939000
3000
Uluslararası toplum hala bu kıyımı durdurmak için
16:07
to create the pressure necessary to stop this genocide.
258
942000
4000
yeterli baskıyı oluşturacak bir yol bulamadı.
16:13
An MSF hospital in a camp for displaced people.
259
948000
3000
Zorunlu göçmenler için yapılan MSF hastanesi.
16:18
I've been working on a long project on crime and punishment in America.
260
953000
4000
Uzun süredir Amerikada suç ve ceza üzerine odaklanan bir proje üstünde çalışıyorum.
16:23
This is a scene from New Orleans.
261
958000
2000
Bu New Orleans'tan bir sahne.
16:27
A prisoner on a chain gang in Alabama
262
962000
3000
Alabama'da bir mahkum.
16:30
was punished by being handcuffed to a post in the midday sun.
263
965000
3000
öğle güneşinde kelepçelere bağlı tutularak cezalandırılıyor.
16:36
This experience raised a lot of questions,
264
971000
2000
Bu deneyim pek çok soruya neden oldu
16:38
among them questions about race and equality
265
973000
3000
aralarında ırk ve eşitlik ile ilgili,
16:41
and for whom in our country opportunities and options are available.
266
976000
5000
ve fırsatların ve seçeneklerin bizim ülkemizde kimlere sunulduğu ile ilgili sorular da vardı.
16:46
In the yard of a chain gang in Alabama.
267
981000
3000
Alabama'da bir hapishane bahçesi.
16:52
I didn't see either of the planes hit,
268
987000
2000
İki uçağın da vurmasını görmedim.
16:54
and when I glanced out my window, I saw the first tower burning,
269
989000
3000
Penceremden ilk baktığımda, ilk kulenin yandığını gördüm,
16:57
and I thought it might have been an accident.
270
992000
3000
ve bir kaza olmuş olabileceğini düşündüm.
17:00
A few minutes later when I looked again
271
995000
2000
Bir kaç dakika sonra tekrar baktığımda, ikinci kule de yanıyordu
17:02
and saw the second tower burning, I knew we were at war.
272
997000
4000
ve savaşa girdiğimizi anladım.
17:07
In the midst of the wreckage at Ground Zero, I had a realization.
273
1002000
3000
Sıfır zemindeki enkaza bakarken, bir şeyi farkettim.
17:11
I'd been photographing in the Islamic world since 1981 --
274
1006000
4000
İslami dünyayı 1981'den bu yana belgeliyordum --
17:15
not only in the Middle East, but also in Africa, Asia and Europe.
275
1010000
5000
sadece Ortadoğu'da değil, aynı zamanda Afrika, Asya ve Avrupa'da da..
17:20
At the time I was photographing in these different places,
276
1015000
3000
Bunları farklı yer ve zamanlarda çekerken,
17:23
I thought I was covering separate stories,
277
1018000
2000
farklı hikayeleri çektiğimi düşünüyordum,
17:25
but on 9/11 history crystallized, and I understood
278
1020000
3000
ancak 11 Eylül'de tarih kristalleşti ve ben 20 yıldır
17:28
I'd actually been covering a single story for more than 20 years,
279
1023000
5000
aynı hikayeyi çektiğimi anladım
17:33
and the attack on New York was its latest manifestation.
280
1028000
3000
ve New York'a yapılan saldırı da onun son manifestosuydu.
17:37
The central commercial district of Kabul, Afghanistan
281
1032000
3000
Afganistan, Kabil'de merkez pazarı
17:40
at the end of the civil war,
282
1035000
2000
iç savaşın sonunda
17:42
shortly before the city fell to the Taliban.
283
1037000
3000
şehir Taliban'a yenik düşmeden kısa süre önce.
17:48
Land mine victims being helped
284
1043000
2000
Kara mayını kurbanları Alberto Cairo tarafından yönetilen
17:50
at the Red Cross rehab center being run by Alberto Cairo.
285
1045000
3000
Kızılhaç Yardım Merkezinde tedavi oluyorlar.
17:55
A boy who lost a leg to a leftover mine.
286
1050000
3000
Mayına basarak bir bacağını kaybetmiş olan çocuk.
17:58
I'd witnessed immense suffering in the Islamic world
287
1053000
3000
İslami dünyada olağanüstü ıstıraba tanık oldum
18:01
from political oppression, civil war, foreign invasions, poverty, famine.
288
1056000
5000
ıstırabın nedeni siyasi çatışmalar, iç savaşlar, dış işgaller, fakirlik ve açlıktı.
18:06
I understood that in its suffering,
289
1061000
2000
Ve anladım ki kendi ıstırabı içinde İslam dünyası
18:08
the Islamic world had been crying out. Why weren't we listening?
290
1063000
5000
aslında yardım çağırıyordu. Biz neden dinlemiyorduk ?
18:16
A Taliban fighter shot during a battle
291
1071000
2000
Çatışma sırasında vurulan bir Taliban askeri,
18:18
as the Northern Alliance entered the city of Kunduz.
292
1073000
4000
NATO birlikleri Kunduz şehrine girdiğinde...
18:28
When war with Iraq was imminent,
293
1083000
2000
Irak'la savaşa girileceği belli olduğunda,
18:30
I realized the American troops would be very well covered,
294
1085000
3000
Amerikan askerlerinin çok iyi korunacağını anladım ve
18:33
so I decided to cover the invasion from inside Baghdad.
295
1088000
3000
ve işgali Bağdat'ın içinden izlemeye karar verdim.
18:42
A marketplace was hit by a mortar shell
296
1097000
2000
Bir pazaryeri roketle vurulmuş
18:44
that killed several members of a single family.
297
1099000
3000
ve bir ailenin üyelerini öldürmüştü.
18:49
A day after American forces entered Baghdad,
298
1104000
3000
Amerikan askerleri Bağdat'a girdikten bir gün sonra,
18:52
a company of Marines began rounding up bank robbers
299
1107000
2000
bir grup denizci yağmacıları gözaltına aldı
18:54
and were cheered on by the crowds --
300
1109000
2000
ve kalabalıklar tarafından alkışlandı --
18:57
a hopeful moment that was short lived.
301
1112000
2000
ne yazık ki bu kısa ömürlü bir umuttu.
19:01
For the first time in years,
302
1116000
2000
Yıllardır ilk kez,
19:03
Shi'ites were allowed to make the pilgrimage
303
1118000
2000
Şiiler hacı olabilmek için
19:05
to Karbala to observe Ashura,
304
1120000
2000
Kerbela'ya Aşura için gidebildiler,
19:07
and I was amazed by the sheer number of people
305
1122000
3000
ve ben ne kadar çok insan olduğundan,
19:10
and how fervently they practiced their religion.
306
1125000
2000
onların dinlerini ne kadar şiddetli tatbik ettiklerinden çok etkilenmiştim.
19:15
A group of men march through the streets cutting themselves with knives.
307
1130000
3000
Bir grup adam, kendilerini bıçaklarla keserek sokaklarda yürüyor.
19:18
It was obvious that the Shi'ites were a force to be reckoned with,
308
1133000
4000
Şiilerin ne kadar önemli bir grup olacakları ve
19:22
and we would do well to understand them and learn how to deal with them.
309
1137000
5000
bizim onları anlamamız ve onlarla nasıl anlaşacağımızı bulmamız gerektiği ortadaydı.
19:29
Last year I spent several months documenting our wounded troops,
310
1144000
4000
Geçen yıl birkaç ayımı yaralanmış askerleri belgeleyerek geçirdim,
19:33
from the battlefield in Iraq all the way home.
311
1148000
2000
Irak'taki cepheden eve kadar.
19:37
This is a helicopter medic giving CPR
312
1152000
2000
Bu bir sağlık görevlisi, kalp masajı uygulamakta.
19:39
to a soldier who had been shot in the head.
313
1154000
2000
az önce kafasından vurulmuş bir askere.
19:44
Military medicine has become so efficient
314
1159000
2000
Askeri ilaçlar öyle etkili oldu ki,
19:46
that the percentage of troops who survive after being wounded
315
1161000
4000
yaralandıktan sonra iyileşen askerlerin yüzdesi
19:50
is much higher in this war than in any other war in our history.
316
1165000
3000
tarihteki bütün savaşlardan daha fazla.
19:55
The signature weapon of the war is the IED,
317
1170000
3000
Bu savaşın sembol silahı IED
19:58
and the signature wound is severe leg damage.
318
1173000
3000
ve sembol yarası da ağır bacak yaraları.
20:03
After enduring extreme pain and trauma,
319
1178000
3000
Muazzam acı ve travmadan sonra
20:06
the wounded face a grueling physical
320
1181000
2000
yaralı rehabilitasyon sırasında çok zorlayıvı bir fiziksel
20:08
and psychological struggle in rehab.
321
1183000
2000
ve psikolojik mücadeleye giriyor
20:13
The spirit they displayed was absolutely remarkable.
322
1188000
3000
Gösterdikleri azim tek kelimeyle inanılmaz.
20:17
I tried to imagine myself in their place,
323
1192000
2000
Kendimi onların yerinde hayal ettim ve
20:19
and I was totally humbled by their courage and determination
324
1194000
4000
cesaretlerinden ve azimleri karşısında şaşırdım kaldım,
20:23
in the face of such catastrophic loss.
325
1198000
3000
böylesine bir kayıp durumunda hem de.
20:27
Good people had been put in a very bad situation for questionable results.
326
1202000
5000
İyi insanlar, sorgulanabilir sonuçlar için çok kötü bir durumda bırakılıyorlar.
20:35
One day in rehab someone, started talking about surfing
327
1210000
3000
Rehabilitasyon sırasında bir gün biri sörf hakkında konuşmaya başladı
20:38
and all these guys who'd never surfed before said, "Hey, let's go."
328
1213000
4000
ve hayatlarında hiç sörf yapmamış bu çocuklar "hadi, gidelim" dediler.
20:42
And they went surfing.
329
1217000
2000
Ve sörf yapmaya gittiler.
20:48
Photographers go to the extreme edges of human experience
330
1223000
3000
Fotoğrafçılar insani deneyimlerinin aşırı uçlarına
20:51
to show people what's going on.
331
1226000
2000
dünyanın geri kalanına ne olup bittiğini anlatmak için gider.
20:53
Sometimes they put their lives on the line,
332
1228000
3000
Bazen hayatlarını ateşe atarlar
20:56
because they believe your opinions and your influence matter.
333
1231000
4000
çünkü sizin görüşlerinizin ve etkinizin önemli olduğuna inanırlar.
21:00
They aim their pictures at your best instincts,
334
1235000
4000
Fotoğraflarında sizin en iyi içgüdülerinizi hedef alırlar,
21:04
generosity, a sense of right and wrong,
335
1239000
3000
cömertlik, doğru ve yanlış duygusu,
21:07
the ability and the willingness to identify with others,
336
1242000
4000
kendini başkalarıyla özdeşleştirebilme yeteneği ve isteği
21:11
the refusal to accept the unacceptable.
337
1246000
3000
kabul edilemez olanı reddedebilme cesareti.
21:16
My TED wish:
338
1251000
2000
Benim TED dileğim:
21:18
there's a vital story that needs to be told,
339
1253000
3000
anlatılması gereken çok önemli bir hikaye var
21:21
and I wish for TED to help me gain access to it
340
1256000
4000
ve diliyorum ki TED bu hikayeye ulaşmamda bana yardım etsin
21:25
and then to help me come up with innovative and exciting ways
341
1260000
4000
ve sonra bu hikayeyi dijital çağın yaratıcı ve heyecan verici çözümlerini kullanarak
21:29
to use news photography in the digital era.
342
1264000
3000
ortaya çıkartmama destek olsun.
21:32
Thank you very much.
343
1267000
2000
Hepinize çok teşekkür ederim.
21:35
(Applause)
344
1270000
15000
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
James Nachtwey - PhotojournalistPhotojournalist James Nachtwey is considered by many to be the greatest war photographer of recent decades. He has covered conflicts and major social issues in more than 30 countries.
Why you should listen
For the past three decades, James Nachtwey has devoted himself to documenting wars, conflicts and critical social issues, working in El Salvador, Nicaragua, Guatemala, Lebanon, the West Bank and Gaza, Israel, Indonesia, Thailand, India, Sri Lanka, Afghanistan, the Philippines, South Korea, Somalia, Sudan, Rwanda, South Africa, Russia, Bosnia, Chechnya, Kosovo, Romania, Brazil and the United States.
Nachtwey has been a contract photographer with Time since 1984. However, when certain stories he wanted to cover -- such as Romanian orphanages and famine in Somalia -- garnered no interest from magazines, he self-financed trips there. He is known for getting up close to his subjects, or as he says, "in the same intimate space that the subjects inhabit," and he passes that sense of closeness on to the viewer.
In putting himself in the middle of conflict, his intention is to record the truth, to document the struggles of humanity, and with this, to wake people up and stir them to action.
James Nachtwey | Speaker | TED.com