ABOUT THE SPEAKER
Efosa Ojomo - Innovation researcher
Efosa Ojomo researches and writes about how innovation transforms organizations and creates inclusive prosperity for many.

Why you should listen

Efosa Ojomo leads the Global Prosperity research group at the Clayton Christensen Institute for Disruptive Innovation, a think tank based in Boston and Silicon Valley. In January, 2019, Ojomo and Harvard Business School professor Clayton Christensen published The Prosperity Paradox: How Innovation Can Lift Nations Out of Poverty. In a Wall Street Journal review of The Prosperity Paradox, Rupert Darwall writes: "The authors return the entrepreneur and innovation to the center stage of economic development and prosperity."

Ojomo's work has been published and covered by the Wall Street Journal, Harvard Business Review, the Guardian, Quartz, Forbes, Fortune, The World Bank, NPR and several other media outlets. He speaks regularly on innovation and has presented his work at TED, the Aspen Ideas Festival, the World Bank, Harvard, Yale, Oxford and at several other conferences and institutions.

Ojomo graduated from Vanderbilt University with a degree in computer engineering and got his MBA from Harvard Business School.

More profile about the speaker
Efosa Ojomo | Speaker | TED.com
TED Salon Brightline Initiative

Efosa Ojomo: Reducing corruption takes a specific kind of investment

Efosa Ojomo: Yolsuzluğun ilacı yenilik

Filmed:
1,559,191 views

"Yolsuzluk hakkındaki geleneksel düşünme şöyle gerçekleşiyor: Eğer iyi kanunlar yaparsanız ve onları iyi uygularsanız o zaman ekonomik gelişim artar ve yolsuzluk azalır. Gerçekte ise geriye dönük bir denklemimiz var." diyor yenilik araştırmacısı Efosa Ojomo. Bu merak uyandıran konuşmada, imkânlar dahilinde bir şeye odaklanarak nasıl dünya çapında yolsuzluğu ortadan kaldırabileceğimiz konusunda yeni bir düşünce sunuyor: nadirliğe odaklanmak. "Toplumlar, yolsuzluğu azalttığı için gelişmiyor." diyor. "Yolsuzluğu geliştikleri için azaltabiliyorlar."
- Innovation researcher
Efosa Ojomo researches and writes about how innovation transforms organizations and creates inclusive prosperity for many. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:12
So in 2011,
0
933
1600
2011'de
00:14
someonebirisi brokekırdı into my sister'sKız kardeşinin officeofis
1
2557
2160
Nijerya'da kardeşimin
öğretmenlik yaptığı bir üniversitede
00:16
at the universityÜniversite
where she teachesöğretir in NigeriaNijerya.
2
4741
2894
birisi ofisine zorla girdi.
00:20
Now thankfullyneyse ki, the personkişi was caughtyakalandı,
arrestedtutuklandı and chargedyüklü to courtmahkeme.
3
8277
4245
Neyse ki zorla giren kişi yakalandı,
tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı.
00:25
When I get into courtmahkeme,
4
13182
1681
Mahkemeye gittiğimde
00:26
the clerkskatip who were assignedatanmış
to my sister'sKız kardeşinin casedurum informedbilgili her
5
14887
3381
kardeşimin davasına atanan kâtipler,
rüşvet ödemediği takdirde evrak işlerini
işlemden geçirmeyeceklerini söyledi.
00:30
that they wouldn'tolmaz be ableyapabilmek
to processsüreç the paperworkevrak
6
18292
2467
00:32
unlessolmadıkça she paidödenmiş a briberüşvet.
7
20783
1646
00:35
Now, at first she thought
it was partBölüm of a practicalpratik jokeşaka.
8
23035
3289
İlk önce bunun eşek şakasının
bir parçası olduğunu düşündü.
00:38
But then she realizedgerçekleştirilen they were seriousciddi.
9
26348
2368
Ama daha sonra ciddi olduklarını fark etti
00:40
And then she becameoldu furiousöfkeli.
10
28740
1889
ve çok öfkelendi.
00:42
I mean, think about it: here she was,
the recentson victimkurban of a crimesuç,
11
30653
5088
Yani, bir düşünün:
Ona yardım etmesi gereken insanlarla
00:47
with the very people
who were supposedsözde to help her,
12
35765
2972
bir suçun kurbanı olan kardeşim var
00:50
and they were demandingzahmetli a briberüşvet from her.
13
38761
2370
ve ondan rüşvet talep ediyorlar.
00:53
That's just one of the manyçok waysyolları
14
41906
2184
Ülkemdeki milyonlarca insanı etkileyen
yolsuzluğun birkaç yolundan sadece biri.
00:56
that corruptionbozulma impactsetkiler
millionsmilyonlarca of people in my countryülke.
15
44114
3418
01:00
You know, growingbüyüyen up in NigeriaNijerya,
16
48252
1797
Nijerya'da büyürken şunu anladım ki
01:02
corruptionbozulma permeatednüfuz
virtuallyfiilen everyher elementeleman of the societytoplum.
17
50073
3573
yolsuzluk toplumun neredeyse
her bölümüne yayılmış.
01:06
ReportsRaporları of politicianssiyasetçiler embezzlingzimmetine geçirmekle
millionsmilyonlarca of dollarsdolar were commonortak.
18
54182
4519
Milyonlarca doları zimmetine geçiren
siyasetçilerin haberleri çok yaygın.
01:11
PolicePolis officersgörevlileri stealingçalmak moneypara
19
59463
2548
Para çalmak veya her gün çok çalışan
vatandaşların parasını sızdırmak
01:14
or extortingzorla moneypara
from everydayher gün hardworkingçalışkan citizensvatandaşlar
20
62035
3538
polis memurlarının rutin bir uygulaması.
01:17
was routinerutin practiceuygulama.
21
65597
1598
01:20
I feltkeçe that developmentgelişme
could never actuallyaslında happenolmak,
22
68214
3736
Yolsuzluk sürdüğü sürece
gelişimin asla gerçekten
gerçekleşmeyeceğini hissettim.
01:23
so long as corruptionbozulma persistedkalıcı.
23
71974
2287
01:27
But over the pastgeçmiş severalbirkaç yearsyıl,
24
75279
1661
Ancak son birkaç senedir
01:28
in my researchAraştırma on
innovationyenilik and prosperityrefah,
25
76964
3448
yenilik ve refah üzerine
yaptığım araştırmayla
01:32
I've learnedbilgili that corruptionbozulma is actuallyaslında
not the problemsorun hinderingEngelleyen our developmentgelişme.
26
80436
4713
yolsuzluğun aslında gelişimimizi
engelleyen bir sorun olmadığını öğrendim.
Aslında yolsuzluk, üzerine basmakalıp
düşünceler ve gelişimle olan ilişkisi
01:37
In factgerçek,
27
85794
1151
01:38
conventionalKonvansiyonel thinkingdüşünme on corruptionbozulma
and its relationshipilişki to developmentgelişme
28
86969
3891
01:42
is not only wrongyanlış, but it's holdingtutma
manyçok poorfakir countriesülkeler backwardsgeriye doğru.
29
90884
5081
sadece yanlış değil, aynı zamanda
birçok yoksul ülkeyi geride tutuyor.
01:48
So, the thinkingdüşünme goesgider like this:
30
96827
1903
Düşünme şöyle gerçekleşiyor:
01:50
in a societytoplum that's poorfakir and corruptyozlaşmış,
31
98754
2302
Yoksul ve yolsuzluk olan bir toplumda
01:53
our besten iyi shotatış at reducingindirgen corruptionbozulma
is to createyaratmak good lawsyasalar,
32
101080
4393
yolsuzluğu azaltmada elimizdeki
en iyi fırsat iyi kanunlar yapmak
ve onları iyi bir şekilde uygulamak,
01:57
enforcezorlamak them well,
33
105497
1523
01:59
and this will make way for developmentgelişme
and innovationyenilik to flourishgüzelleşmek.
34
107044
3896
böylece gelişim ve yeniliğin
ilerlemesi için yol açılacak.
02:03
Now, it makesmarkaları senseduyu on paperkâğıt,
35
111631
1492
Kağıt üzerinde mantıklı,
02:05
whichhangi is why manyçok governmentshükümetler
and developmentgelişme organizationsorganizasyonlar
36
113147
3172
işte bu yüzden birçok hükümet
ve gelişim organizasyonları
02:08
investyatırmak billionsmilyarlarca of dollarsdolar annuallyHer yıl
37
116343
2725
her yıl milyarlarca doları kurumsal reform
02:11
on institutionalkurumsal reformreform
and anti-corruptionyolsuzlukla programsprogramlar.
38
119092
3644
ve yolsuzluk karşıtı
programlara yatırıyor.
02:15
But manyçok of these programsprogramlar
failbaşarısız to reduceazaltmak corruptionbozulma,
39
123354
3217
Ancak bu programların çoğu
yolsuzluğu azaltmada başarısız oluyor
02:18
because we have the equationdenklem backwardsgeriye doğru.
40
126595
2305
çünkü ters bir denklemimiz var.
02:21
You see, societiestoplumlar don't developgeliştirmek
because they'veonlar ettik reducedindirimli corruptionbozulma.
41
129729
4492
Gördüğünüz üzere toplumlar yolsuzluğu
düşürdükleri için gelişmiyor.
02:26
They're ableyapabilmek to reduceazaltmak corruptionbozulma
because they'veonlar ettik developedgelişmiş.
42
134965
4395
Geliştikleri için yolsuzluğu
düşürebiliyorlar.
02:32
And societiestoplumlar developgeliştirmek
throughvasitasiyla investmentsyatırımlar in innovationyenilik.
43
140034
3806
Toplumlar yenilik üzerine yapılan
yatırımlarla gelişiyor.
İlk başta bunun imkânsız
olduğunu düşünmüştüm.
02:37
Now, at first, I thought
this was impossibleimkansız.
44
145156
2110
02:39
Why would anyonekimse in theironların right mindus
45
147290
1788
Aklı başında biri neden iş yapmak için
02:41
investyatırmak in a societytoplum where,
at leasten az on the surfaceyüzey,
46
149102
3433
en azından görünürde berbat bir yer gibi
görünen bir topluma yatırım yapar ki?
02:44
it seemsgörünüyor a terriblekorkunç placeyer to do business?
47
152559
2511
Anlarsınız ya, siyasetçilerin yozlaşmış
ve tüketicilerin de yoksul olduğu
02:47
You know, a societytoplum where
politicianssiyasetçiler are corruptyozlaşmış
48
155094
2948
02:50
and consumerstüketicilerin are poorfakir?
49
158066
1590
bir toplumda neden yapsınlar ki?
02:52
But then, the more I learnedbilgili about
50
160390
1695
Ancak daha sonra yenilik ve yolsuzluk
arasındaki ilişkiyi daha fazla öğrendikçe
02:54
the relationshipilişki
betweenarasında innovationyenilik and corruptionbozulma,
51
162109
3427
02:57
the more I startedbaşladı
to see things differentlyfarklı olarak.
52
165560
2319
olayları daha farklı görmeye başladım.
03:01
Here'sİşte how this playedOyunun out
in sub-SaharanSahra AfricaAfrika
53
169073
2975
Bölge telekomünikasyon
endüstrisini geliştirdikçe
03:04
as the regionbölge developedgelişmiş
its telecommunicationsTelekomünikasyon industrysanayi.
54
172072
3214
Sahra Altı Afrika'da
işler işte böyle değişti.
03:08
In the lategeç 1990s,
55
176096
1413
1990'ların sonlarında
03:09
fewerDaha az than fivebeş percentyüzde of people
in sub-SaharanSahra AfricaAfrika had phonestelefonlar.
56
177533
4143
Sahra Altı Afrika'daki insanların
%5'inden azının telefonları vardı.
03:13
In NigeriaNijerya, for exampleörnek, the countryülke
had more than 110 millionmilyon people
57
181700
4932
Nijerya'da, örneğin,
110 milyondan fazla insan vardı
03:18
but fewerDaha az than halfyarım a millionmilyon phonestelefonlar
in the wholebütün nationulus.
58
186656
3404
ama tüm ülkede yarım milyondan
daha azının telefonu vardı.
03:22
Now, this scarcitykıtlık fueledyakıtlı
widespreadyaygın corruptionbozulma in the industrysanayi.
59
190084
3933
Bu azlık, endüstrideki
yaygın yolsuzluğu arttırdı.
03:26
I mean, publichalka açık officialsYetkililer who workedişlenmiş
for the state-owneddevlete ait phonetelefon companiesşirketler
60
194600
3376
Demek istiyorum ki devlete ait telefon
şirketleri için çalışan kamu görevlileri
03:30
demandedtalep bribesrüşvet from people
who wanted phonestelefonlar.
61
198000
2434
telefon isteyen insanlardan
rüşvet talep etti.
03:32
And because mostçoğu people
couldn'tcould affordparası yetmek to payödeme the bribesrüşvet,
62
200918
2735
Birçok insan rüşveti ödemeye
gücü yetmediği için
03:35
phonestelefonlar were only availablemevcut
to those who were wealthyzengin.
63
203677
2732
telefonlar sadece varlıklı
olanlarda mevcuttu.
03:39
Then an entrepreneurgirişimci namedadlı MoMo IbrahimIbrahim
64
207314
2354
Daha sonra Mo Ibrahim adında bir girişimci
03:41
decidedkarar that he would setset up
a telecommunicationsTelekomünikasyon companyşirket
65
209692
3294
kıtada bir telekomünikasyon
şirketi kurmaya karar verdi.
03:45
on the continentkıta.
66
213010
1187
03:46
Now, when he told his colleaguesmeslektaşlar
about his ideaFikir, they just laughedgüldü at him.
67
214721
4182
Meslektaşlarına bu fikrini söylediğinde
ona sadece güldüler.
03:50
But MoMo IbrahimIbrahim was undeterredyılmadan.
68
218927
1809
Ama Mo Ibrahim kararlıydı.
03:52
And so in 1998, he setset up CeltelCeltel.
69
220760
3404
1998'de Celtel'i kurdu.
03:57
The companyşirket providedsağlanan affordablesatın alınabilir
mobileseyyar phonestelefonlar and cellhücre servicehizmet
70
225116
3384
Şirket, bölgedeki en yoksul
ve en yozlaşmış ülkelerden bazılarında --
04:00
to millionsmilyonlarca of AfricansAfrikalılar,
71
228524
1676
Kongo, Malavi, Sierra Leone
ve Uganda gibi ülkelerden bahsediyorum --
04:02
in some of the poorestyoksul and mostçoğu corruptyozlaşmış
countriesülkeler in the regionbölge --
72
230224
3591
04:05
I mean countriesülkeler suchböyle as CongoKongo Cumhuriyeti, MalawiMalavi,
73
233839
2826
milyonlarca Afrikalı için uygun fiyatlı
cep telefonu ve iletişim hizmeti sundu.
04:08
SierraSierra LeoneLeone and UgandaUganda.
74
236689
2759
04:12
You see, in our researchAraştırma,
we call what MoMo IbrahimIbrahim builtinşa edilmiş
75
240401
3446
Gördüğünüz üzere araştırmamızda
Mo Ibrahim'in kurduğu şeye
04:15
a "market-creatingpazar yaratma innovationyenilik."
76
243871
2622
"piyasa-yaratıcı yenilik" diyoruz.
04:19
Market-creatingPazar yaratma innovationsyenilikler transformdönüştürmek
complicatedkarmaşık and expensivepahalı productsÜrünler
77
247208
4923
Piyasa-yaratıcı yenilikler,
karmaşık ve pahalı ürünleri
04:24
into productsÜrünler that
are simplebasit and affordablesatın alınabilir,
78
252155
2140
basit ve uygun fiyatlı
ürünlere dönüştürüyor
04:26
so that manyçok more people in societytoplum
could accesserişim them.
79
254319
3774
ki böylece toplumdaki çok daha
fazla insan onlara erişebiliyor.
04:30
Now in this casedurum, phonestelefonlar were expensivepahalı
80
258775
2116
Bu durumda ise telefonlar,
Celtel onları çok daha uygun fiyatlı
hâle getirmeden önce pahalıydı.
04:32
before CeltelCeltel madeyapılmış them
much more affordablesatın alınabilir.
81
260915
2824
04:36
As other investorsyatırımcılar --
some of his colleaguesmeslektaşlar, actuallyaslında --
82
264855
3005
Diğer yatırımcılar --
aslında meslektaşlarından bazıları --
04:39
saw that it was possiblemümkün to createyaratmak
a successfulbaşarılı mobileseyyar phonetelefon companyşirket
83
267884
3789
kıtada başarılı bir cep telefonu şirketi
kurmanın mümkün olduğunu gördükçe
04:43
on the continentkıta,
84
271697
1315
04:45
they floodedsular altında in with billionsmilyarlarca
of dollarsdolar of investmentsyatırımlar.
85
273036
3314
milyarca dolarlık yatırımlar yaptılar
04:48
And this led to significantönemli
growthbüyüme in the industrysanayi.
86
276374
2988
ve bu, endüstride çok önemli
bir büyüme sağladı.
04:52
From barelyzar zor nothing in 2000,
87
280187
2406
2000 yılında neredeyse hiçbir şey yokken,
04:54
todaybugün, virtuallyfiilen everyher
AfricanAfrika countryülke now has
88
282617
2790
günümüzde neredeyse
her Afrika ülkesinin şimdi
04:57
a vibrantcanlı mobileseyyar
telecommunicationsTelekomünikasyon industrysanayi.
89
285431
2722
canlı bir telekomünikasyon endüstrisi var.
05:00
The sectorsektör now supportsdestekler
closekapat to one billionmilyar phonetelefon connectionsbağlantıları,
90
288756
4466
Sektör şimdi 1 milyara yakın
telefon bağlantısını destekliyor,
05:05
it has createdoluşturulan nearlyneredeyse fourdört millionmilyon jobsMeslekler
91
293246
3207
yaklaşık olarak 4 milyon
istihdam yaratıyor
05:08
and generatesüretir billionsmilyarlarca of dollarsdolar
in taxesvergileri everyher yearyıl.
92
296477
4501
ve her yıl milyarlarca dolar
vergi oluşturuyor.
05:13
These are taxesvergileri that governmentshükümetler
can now reinvestyeniden yatırım into the economyekonomi
93
301002
4134
Bunlar, devletlerin şimdi
kendi kurumlarını yaratmak amacıyla
ekonomilerine yeniden yatırım
yapmak için kullandıkları vergiler.
05:17
to buildinşa etmek theironların institutionskurumlar.
94
305160
2125
05:20
And here'sburada the thing:
95
308114
1518
Olay şu:
05:21
because mostçoğu people no longeruzun
have to briberüşvet publichalka açık officialsYetkililer
96
309656
3136
Çoğu insan artık kamu görevlilerine
sadece bir telefon almak için
rüşvet vermediği için
05:24
just to get a phonetelefon,
97
312816
1494
05:26
corruptionbozulma -- at leasten az withiniçinde
this industrysanayi -- has reducedindirimli.
98
314334
4540
yolsuzluk -- en azından
bu endüstride -- azaldı.
05:32
Now, if MoMo IbrahimIbrahim had waitedbekledi
for corruptionbozulma to be fixedsabit
99
320469
3238
Eğer Mo Ibrahim yatırım yapmadan önce
05:35
in all of sub-SaharanSahra AfricaAfrika
before he investedyatırım,
100
323731
3349
Sahra Altı Afrika'nın tümünde
yolsuzluğun düzelmesini bekleseydi
05:39
he would still be waitingbekleme todaybugün.
101
327104
1883
bugün hâlâ bekliyor olurdu.
05:41
You know, mostçoğu people who engagetutmak
in corruptionbozulma know they shouldn'tolmamalı.
102
329858
4585
Yolsuzluğa kalkışan insanların çoğu
yapmamaları gerektiğini biliyor.
Telefon vermek için insanlardan
rüşvet talep eden kamu görevlileri
05:46
I mean, the publichalka açık officialsYetkililer
who were demandingzahmetli bribesrüşvet from people
103
334889
3593
05:50
to get phonestelefonlar
104
338506
1151
05:51
and the people
who were payingödeme yapan the bribesrüşvet --
105
339681
2055
ve rüşveti ödeyen insanlar
05:53
they knewbiliyordum they were breakingkırma the lawhukuk.
106
341760
1791
suç işlediklerini biliyorlardı.
05:55
But they did it anywaysneyse.
107
343575
1516
Ama yine de yaptılar.
05:57
The questionsoru is: Why?
108
345638
1766
Soru ise şu: Neden?
05:59
The answerCevap?
109
347967
1355
Cevap?
06:01
ScarcityKıt -lığı.
110
349346
1292
Kıtlık.
06:04
See, wheneverher ne zaman people would benefityarar
from gainingkazanma accesserişim
111
352128
2620
Ne zaman insanlar nadir olan
bir şeye erişim sağlamaktan yararlanıyorsa
06:06
to something that scarcekıt,
112
354772
1513
06:08
this makesmarkaları corruptionbozulma attractiveçekici.
113
356309
2357
bu yolsuzluğu çekici kılıyor.
06:11
You know, in poorfakir countriesülkeler, we complainşikayet
a lot about corruptyozlaşmış politicianssiyasetçiler
114
359642
4026
Bildiğiniz üzere yoksul ülkelerde
devlet fonundan para sızdıran
yozlaşmış siyasetçilerden
çok şikayet ederiz.
06:15
who embezzlezimmete para geçirme statebelirtmek, bildirmek fundspara.
115
363692
1497
06:17
But in manyçok of those countriesülkeler,
economicekonomik opportunityfırsat is scarcekıt,
116
365213
3930
Ama bu ülkelerinden birçoğunda
ekonomik fırsat azdır.
06:21
and so corruptionbozulma becomesolur
an attractiveçekici way to gainkazanç wealthservet.
117
369167
3711
Dolayısıyla yolsuzluk servet kazanmanın
çekici bir yolu hâline gelir.
06:25
We alsoAyrıca complainşikayet about
civilsivil servantsHizmetçiler like policepolis officersgörevlileri,
118
373986
3486
Aynı zamanda her gün
çok çalışan vatandaşlardan
06:29
who extortşantaj moneypara from everydayher gün
hardworkingçalışkan citizensvatandaşlar.
119
377496
3531
para sızdıran polis memurları gibi
devlet memurlarından da şikâyet ederiz.
06:33
But mostçoğu civilsivil servantsHizmetçiler
are grosslyfena halde underpaidaz maaş
120
381860
2831
Ama çoğu devlet memuru
oldukça düşük ücret alıyor
06:36
and are leadingönemli desperateumutsuz liveshayatları.
121
384715
1991
ve çaresiz hayatları var.
06:38
And so for them, extortiongasp or corruptionbozulma
is a good way to make a livingyaşam.
122
386730
6471
Dolayısıyla onlar için para sızdırma
veya yolsuzluk, geçinmek için iyi bir yol.
06:46
You know, this phenomenonfenomen alsoAyrıca playsoyunlar
itselfkendisi out in wealthyzengin countriesülkeler as well.
123
394241
4194
Bildiğiniz üzere bu olgu
varlıklı ülkelerde de rol oynuyor.
Zengin ebeveynler üniversite
memurlarına rüşvet verdiğinde --
06:51
When richzengin parentsebeveyn
briberüşvet universityÜniversite officialsYetkililer --
124
399720
2797
06:54
(LaughterKahkaha)
125
402541
4655
(Gülüşmeler)
06:59
When richzengin parentsebeveyn
briberüşvet universityÜniversite officialsYetkililer
126
407220
2908
Zengin ebeveynler üniversite memurlarına
07:02
so theironların childrençocuklar can gainkazanç admissiongiriş
into eliteseçkinler collegeskolejler,
127
410152
4722
çocukları seçkin üniversitelere
girebilsin diye rüşvet verdiğinde
07:06
the circumstancedurum is differentfarklı,
128
414898
2279
durum farklı
07:09
but the principleprensip is the sameaynı.
129
417201
1710
ama ilke aynı.
07:11
I mean, admissiongiriş
into eliteseçkinler collegeskolejler is scarcekıt,
130
419360
2894
Demek istediğim, seçkin
üniversitelere girmek zordur
07:14
and so briberyrüşvet becomesolur attractiveçekici.
131
422278
3168
dolayısıyla rüşvetçilik çekici hâle gelir.
07:19
The thing is,
132
427938
1178
Mesele şu ki
07:21
I'm not tryingçalışıyor to say there shouldn'tolmamalı
be things that are scarcekıt in societytoplum
133
429140
4032
toplumda nadir veya seçkin olan şeyler
olmamalı demeye çalışmıyorum.
07:25
or things that are selectiveSeçici.
134
433196
1540
07:27
What I'm just tryingçalışıyor to explainaçıklamak
135
435435
1675
Açıklamaya çalıştığım şey
07:29
is this relationshipilişki
betweenarasında corruptionbozulma and scarcitykıtlık.
136
437134
3757
yolsuzluk ve nadirlik arasındaki bu ilişki
07:33
And in mostçoğu poorfakir countriesülkeler,
way too manyçok basictemel things are scarcekıt.
137
441424
4900
ve çoğu yoksul ülkelerde
birçok oldukça temel şeyler nadirdir.
07:38
I mean things like foodGıda,
138
446348
1642
Yemek,
07:40
educationEğitim,
139
448014
1369
eğitim,
07:41
healthsağlık carebakım,
140
449407
1285
sağlık hizmeti,
07:42
economicekonomik opportunityfırsat,
141
450716
1549
ekonomik fırsat,
07:44
jobsMeslekler.
142
452289
1228
iş gibi şeyleren bahsediyorum.
07:46
This createsyaratır the perfectmükemmel breedingüreme groundzemin
for corruptionbozulma to thrivegelişmek.
143
454522
4155
Bu, yolsuzluğun büyümesi için
mükemmel bir üreme alanı.
07:51
Now, in no way does this
excusebahane corruptyozlaşmış behaviordavranış.
144
459884
3204
Bu bahane hiçbir şekilde
davranışı bozmuyor.
07:55
It just helpsyardım eder us
understandanlama it a bitbit better.
145
463112
2886
Sadece biraz daha iyi anlamamızı sağlıyor.
07:58
InvestingYatırım in businessesişletmeler
that make things affordablesatın alınabilir
146
466672
3821
Nesneleri uygun fiyatlı hâle getiren
ve çok daha fazla insana
erişilebilir kılan işlere yatırım yapmak
08:02
and accessibleulaşılabilir to so manyçok more people
147
470517
2482
08:05
attackssaldırılar this scarcitykıtlık
148
473023
1717
bu nadirliğe saldırıyor
08:06
and createsyaratır the revenuesgelirleri for governmentshükümetler
to reinvestyeniden yatırım in theironların economiesekonomiler.
149
474764
4533
ve hükûmetlerin ekonomilerine yeniden
yatırım yapmaları için gelir yaratıyor.
08:11
Now, when this happensolur
on a countrywideülke levelseviye,
150
479992
3136
Bu, ülke çapında bir düzeyde olduğunda
08:15
it can revolutionizedevrim nationsmilletler.
151
483152
2183
milletleri kökten değiştirebilir.
08:18
ConsiderDüşünün the impactdarbe in SouthGüney KoreaKore.
152
486284
2419
Güney Kore'deki etkiyi göz önüne alın.
08:21
Now, in the 1950s,
153
489822
1480
1950'lerde Güney Kore
son derece yoksul bir ülkeydi
08:23
SouthGüney KoreaKore was
a desperatelyumutsuzca poorfakir countryülke,
154
491326
3538
08:26
and it was very corruptyozlaşmış.
155
494888
1669
ve çok yozlaşmıştı.
08:29
The countryülke was ruledçizgili
by an authoritarianotoriter governmenthükümet
156
497513
3162
Ülke, otoriteryen bir hükûmet
tarafından yönetiliyordu,
08:32
and engagednişanlı in briberyrüşvet and embezzlementZimmet.
157
500699
2797
rüşvetçilik ve yolsuzlukla doluydu.
08:35
In factgerçek, economistsekonomistler at the time
said SouthGüney KoreaKore was trappedhapsolmuş in povertyyoksulluk,
158
503858
5668
Aslında o zamanın ekonomistleri
Güney Kore'nin sefalet içinde
hapsedildiğini söylüyordu
08:41
and they referredsevk to it
as "an economicekonomik basketsepet casedurum."
159
509550
3603
ve bunu "ekonomik bir bunalım"
olarak tanımlıyordu.
08:46
When you lookedbaktı
at SouthGüney Korea'sKore'nin institutionskurumlar,
160
514240
2190
Güney Kore'nin kurumlarına baktığınızda
1980'ler kadar geç zamanlarda bile
08:48
even as lategeç as the 1980s,
161
516454
1561
08:50
they were on parpar with some of the poorestyoksul
and mostçoğu corruptyozlaşmış AfricanAfrika countriesülkeler
162
518039
3900
en yoksul ve en yozlaşmış Afrika
ülkeleriyle o zaman eşdeğer tutuluyordu.
08:53
at the time.
163
521963
1247
08:55
But as companiesşirketler like
SamsungSamsung, KiaKia, HyundaiHyundai
164
523938
4731
Ama Samsung, Kia
ve Hyundai gibi şirketlerin
09:00
investedyatırım in innovationsyenilikler
that madeyapılmış things much more affordablesatın alınabilir
165
528693
3732
çok daha fazla insan için nesneleri
çok daha uygun fiyatlı hâle getiren
09:04
for so manyçok more people,
166
532449
2184
yeniliklere yatırım yapmasıyla
09:06
SouthGüney KoreaKore ultimatelyen sonunda becameoldu prosperousmüreffeh.
167
534657
2616
Güney Kore en sonunda zengin oldu.
09:09
As the countryülke grewbüyüdü prosperousmüreffeh,
168
537925
2757
Ülke daha varlıklı oldukça
09:12
it was ableyapabilmek to transitiongeçiş
from an authoritarianotoriter governmenthükümet
169
540706
3078
otoriteryen bir hükûmetten
demokratik bir hükûmete geçebildiler
09:15
to a democraticdemokratik governmenthükümet
170
543808
2201
09:18
and has been ableyapabilmek to reinvestyeniden yatırım
in buildingbina its institutionskurumlar.
171
546033
4396
ve kendi kurumlarını kurmak için
yeniden yatırım yapabildiler
09:22
And this has paidödenmiş off tremendouslymüthiş.
172
550453
2235
ve bu harika bir şekilde sonuç verdi.
09:25
For instanceörnek, in 2018,
173
553698
1962
Örneğin 2018'de Güney Kore'nin başkanı
yolsuzluğa bağlı suçlamalarla
09:27
SouthGüney Korea'sKore'nin presidentDevlet Başkanı
was sentencedmahkum to 25 yearsyıl in prisonhapis
174
555684
3956
25 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
09:31
on corruption-relatedyolsuzlukla ilgili chargesücretleri.
175
559664
1979
09:34
This could never have happenedolmuş decadeson yıllar agoönce
when the countryülke was poorfakir
176
562259
4061
Bu, ülke yoksul ve otoriteryen bir hükûmet
tarafından yürütüldüğü zamanlarda,
09:38
and ruledçizgili by an authoritarianotoriter governmenthükümet.
177
566344
2794
on yıllar önce asla olamazdı.
09:42
In factgerçek, as we lookedbaktı at mostçoğu prosperousmüreffeh
countriesülkeler todaybugün, what we foundbulunan was,
178
570450
4645
Aslında bugün en zengin
ülkelere baktığımızda
bulduğumuz şey varlıklı hâle geldikçe
yolsuzluğu azaltabilmiş olmalarıydı --
09:47
they were ableyapabilmek to reduceazaltmak corruptionbozulma
as they becameoldu prosperousmüreffeh --
179
575119
4053
09:51
not before.
180
579196
1499
daha öncesinde değil.
09:53
And so where does that leaveayrılmak us?
181
581910
1670
O hâlde hangi sonuca varmalıyız?
09:56
I know it mayMayıs ayı soundses like I'm sayingsöz
we should just ignorealdırmamak corruptionbozulma.
182
584673
4142
Yolsuzluğu sadece göz ardı etmemiz
gerektiğini söylüyorum gibi gelebilir.
10:01
That's not what I'm sayingsöz at all.
183
589259
1772
Hiçbir şekilde söylediğim şey bu değil.
10:03
What I'm suggestingdüşündüren, thoughgerçi,
184
591850
1520
Aksine önerdiğim şey,
10:05
is that corruptionbozulma, especiallyözellikle
for mostçoğu people in poorfakir countriesülkeler,
185
593394
4777
yolsuzluğun, özellikle de
yoksul ülkelerdeki insanlar için,
10:10
is a work-aroundgeçici çözüm.
186
598195
1295
geçici bir çözüm olduğu.
10:12
It's a utilityyarar
187
600196
1151
Bir sorunu çözmede
10:13
in a placeyer where there are fewerDaha az
better optionsseçenekleri to solveçözmek a problemsorun.
188
601371
3575
daha az iyi seçeneklerin
olduğu bir yerde faydalıdır.
10:17
InvestingYatırım in innovationsyenilikler that make
productsÜrünler much more affordablesatın alınabilir
189
605770
3586
Birçok insan için ürünleri
çok daha uygun fiyatlı hâle getiren
10:21
for manyçok people
190
609380
1759
yeniliklere yatırım yapmak
sadece bu nadirliğe saldırmıyor,
10:23
not only attackssaldırılar this scarcitykıtlık
191
611163
2213
10:25
but it createsyaratır a sustainablesürdürülebilir
sourcekaynak of revenuegelir
192
613400
2717
aynı zamanda devletlerin
kurumlarını güçlendirmek için
10:28
for governmentshükümetler to reinvestyeniden yatırım
into the economiesekonomiler
193
616141
3228
ekonomilerine yeniden
yatırım yapmaları için
10:31
to strengthengüçlendirmek theironların institutionskurumlar.
194
619393
2519
sürdürülebilir bir gelir
kaynağı yaratıyor.
10:34
This is the criticalkritik missingeksik pieceparça
in the economicekonomik developmentgelişme puzzlebulmaca
195
622497
3718
Bu, en sonunda yolsuzluğu
azaltmamıza yardımcı olacak
10:38
that will ultimatelyen sonunda
help us reduceazaltmak corruptionbozulma.
196
626239
3322
ekonomik gelişim yapbozundaki
önemli eksik parça.
10:43
You know, I lostkayıp hopeumut
in NigeriaNijerya when I was 16.
197
631013
2551
16 yaşındayken Nijerya'ya karşı
umudumu kaybettim.
10:46
And in some waysyolları, the countryülke
has actuallyaslında gottenkazanılmış worsedaha da kötüsü.
198
634405
2951
Bir bakıma ülke aslında daha da kötüleşti.
10:50
In additionilave to widespreadyaygın povertyyoksulluk
and endemicendemik corruptionbozulma,
199
638105
4175
Geniş çaptaki yoksulluğa
ve sık görülen yolsuzluğa ek olarak
10:54
NigeriaNijerya now actuallyaslında dealsfırsatlar
with terroristterörist organizationsorganizasyonlar
200
642304
2885
Nijerya şimdi de Boko Haram gibi
terör örgütleriyle uğraşıyor.
10:57
like BokoBoko HaramHaram.
201
645213
1702
10:59
But somehowbir şekilde, I am more hopefulumutlu
about NigeriaNijerya todaybugün
202
647788
3490
Ama bir şekilde bugün Nijerya konusunda
daha önce olduğumdan çok daha umutluyum.
11:03
than I have ever been before.
203
651302
1707
11:05
When I see organizationsorganizasyonlar
investingyatırım in innovationsyenilikler
204
653474
3862
İnsanlar için istihdam yaratan
ve nesneleri daha
uygun fiyatlı hâle getiren
11:09
that are creatingoluşturma jobsMeslekler for people
205
657360
2311
yeniliklere yatırım yapan
organizasyonları gördüğümde --
11:11
and makingyapma things affordablesatın alınabilir --
206
659695
2118
11:13
I mean organizationsorganizasyonlar
like LifestoresLifestores PharmacyEczane,
207
661837
3012
ilaçları ve tıbbi ürünleri insanlar için
daha uygun fiyatlı hâle getiren
11:16
makingyapma drugsilaçlar and pharmaceuticalsEczacılık
more affordablesatın alınabilir for people;
208
664873
4380
Lifestores Pharmacy gibi
organizasyonlardan bahsediyorum
11:21
or MetroMetro AfricaAfrika XpressXpress,
209
669277
2136
veya birçok küçük işletme için lojistik
ve dağıtımın azlığıyla mücadele eden
11:23
tacklingmücadele the scarcitykıtlık of distributiondağıtım
and logisticsLojistik for manyçok smallküçük businessesişletmeler;
210
671437
5014
Metro Africa Xpress gibi
11:28
or AndelaAndela, creatingoluşturma economicekonomik opportunityfırsat
for softwareyazılım developersgeliştiriciler --
211
676475
5127
veya yazılım geliştiriciler için
ekonomik fırsat yaratan Andela gibi --
11:33
I am optimisticiyimser about the futuregelecek.
212
681626
2746
geleceğe karşı iyimserim.
11:36
I hopeumut you will be, too.
213
684396
1729
Umarım siz de olursunuz.
11:38
Thank you.
214
686149
1188
Teşekkür ederim.
11:39
(ApplauseAlkış)
215
687361
4924
(Alkış)
Translated by Gözde Alpçetin
Reviewed by Nevaz Mescioğlu

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Efosa Ojomo - Innovation researcher
Efosa Ojomo researches and writes about how innovation transforms organizations and creates inclusive prosperity for many.

Why you should listen

Efosa Ojomo leads the Global Prosperity research group at the Clayton Christensen Institute for Disruptive Innovation, a think tank based in Boston and Silicon Valley. In January, 2019, Ojomo and Harvard Business School professor Clayton Christensen published The Prosperity Paradox: How Innovation Can Lift Nations Out of Poverty. In a Wall Street Journal review of The Prosperity Paradox, Rupert Darwall writes: "The authors return the entrepreneur and innovation to the center stage of economic development and prosperity."

Ojomo's work has been published and covered by the Wall Street Journal, Harvard Business Review, the Guardian, Quartz, Forbes, Fortune, The World Bank, NPR and several other media outlets. He speaks regularly on innovation and has presented his work at TED, the Aspen Ideas Festival, the World Bank, Harvard, Yale, Oxford and at several other conferences and institutions.

Ojomo graduated from Vanderbilt University with a degree in computer engineering and got his MBA from Harvard Business School.

More profile about the speaker
Efosa Ojomo | Speaker | TED.com