TED2011
Morgan Spurlock: The greatest TED Talk ever sold
Morgan Spurlock: Satılmış En Muhteşem TED Konuşması
Filmed:
Readability: 4
2,446,716 views
Film yapımcısı Morgan Spurlock, esprili bir dille ve ısrarcı bir tavırla, sponsorluk hakkındaki filmini tamamıyla sponsorlar tarafından finanse etme arayışıyla marka pazarlamasının gizli fakat etkileyici dünyasına giriyor. ( Evet, ayrıca bu konuşmanın isim hakları da bir sponsor tarafından satın alındı. Kim tarafından ve ne kadara mı? O şimdi size söyleyecek.)
Morgan Spurlock - Filmmaker
Morgan Spurlock makes documentary film and TV that is personal, political -- and, above all, deeply empathetic. Full bio
Morgan Spurlock makes documentary film and TV that is personal, political -- and, above all, deeply empathetic. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:15
I have spent the past few years
0
0
3000
Son bir kaç yılımı
00:18
putting myself into situations
1
3000
2000
genelde çok zor
00:20
that are usually very difficult
2
5000
2000
ve aynı zamanda bir bakıma tehlikeli durumlara
00:22
and at the same time somewhat dangerous.
3
7000
3000
sokarak geçirdim.
00:26
I went to prison --
4
11000
2000
Hapishaneye gittim --
00:28
difficult.
5
13000
2000
Zor bir durum.
00:30
I worked in a coal mine --
6
15000
3000
Bir kömür madeninde çalıştım --
00:33
dangerous.
7
18000
2000
Tehlikeli bir durum.
00:35
I filmed in war zones --
8
20000
2000
Savaş alanlarında çekimler yaptım --
00:37
difficult and dangerous.
9
22000
2000
Hem zor hem de tehlikeli bir durum.
00:39
And I spent 30 days eating nothing but this --
10
24000
4000
Ve 30 günümü sadece şunları yiyerek geçirdim.
00:43
fun in the beginning,
11
28000
2000
Başta eğlenceliydi,
00:45
little difficult in the middle, very dangerous in the end.
12
30000
3000
ortalara doğru biraz zorlaştı, sonlarda ise çok tehlikeli bir hale dönüştü.
00:49
In fact, most of my career,
13
34000
2000
Aslında, neredeyse tüm kariyerim boyunca
00:51
I've been immersing myself
14
36000
2000
tek amacım
00:53
into seemingly horrible situations
15
38000
3000
kendimi berbat görünen durumlara sokarak,
00:56
for the whole goal of trying
16
41000
2000
toplumsal sorunları
00:58
to examine societal issues
17
43000
2000
merak uyandıracak,
01:00
in a way that make them engaging, that make them interesting,
18
45000
3000
ilginç kılacak biçimde inceleyip
01:03
that hopefully break them down in a way
19
48000
2000
ve bu şekilde onları parçalara ayırarak
01:05
that make them entertaining and accessible to an audience.
20
50000
3000
izleyiciler için erişilebilir ve eğlendirici kılmaya çalıştım.
01:08
So when I knew I was coming here
21
53000
2000
Buraya markalaşma ve sponsorluk dünyasını inceleyecek
01:10
to do a TED Talk that was going to look at the world of branding and sponsorship,
22
55000
3000
bir konuşma yapmak üzere geleceğimi öğrendiğimde
01:13
I knew I would want to do something a little different.
23
58000
2000
daha önce yaptıklarımdan biraz farklı bir şey yapmak isteyeceğimi biliyordum.
01:15
So as some of you may or may not have heard,
24
60000
3000
Kiminizin duymuş olduğu ya da daha duymadığı gibi
01:18
a couple weeks ago, I took out an ad on eBay.
25
63000
3000
birkaç hafta önce ebay'e bir ilan koydum.
01:21
I sent out some Facebook messages,
26
66000
3000
Birkaç Facebook,
01:24
some Twitter messages,
27
69000
2000
ve Twitter mesajı yolladım,
01:26
and I gave people the opportunity to buy the naming rights
28
71000
2000
ve insanlara 2011'de yapacağım TEDTalk'ımın (TED Konuşması)
01:28
to my 2011 TED Talk.
29
73000
2000
isim haklarını satın alma fırsatını verdim.
01:30
(Laughter)
30
75000
2000
(Gülüşmeler)
01:32
That's right, some lucky individual, corporation,
31
77000
3000
Evet, doğru duydunuz. Şanslı bir birey ya da şirket,
01:35
for-profit or non-profit,
32
80000
2000
veya kar-amacı güden ya da gütmeyen bir kurum,
01:37
was going to get the once-in-a-lifetime opportunity --
33
82000
2000
hayatları boyunca bir defa karşılarına çıkabilecek bir fırsatı...
01:39
because I'm sure Chris Anderson will never let it happen again --
34
84000
2000
- Çünkü eminim ki, Chris Anderson'ın bunun bir daha olmasına izin vermeyecek -
01:41
(Laughter)
35
86000
2000
(Gülüşmeler)
01:43
to buy the naming rights
36
88000
2000
yani şu an izlediğiniz konuşmanın isim haklarını
01:45
to the talk you're watching right now,
37
90000
2000
almaya hak kazanacaktı.
01:47
that at the time didn't have a title, didn't really have a lot of content
38
92000
3000
tabi o zaman daha konuşmamın bir başlığı ve pek fazla bir içeriği yoktu
01:50
and didn't really give much hint
39
95000
2000
Bu da konunun ne olacağı hakkında
01:52
as to what the subject matter would actually be.
40
97000
3000
pek de fikir vermiyordu.
01:55
So what you were getting was this:
41
100000
2000
Sonuç olarak sunduğum şuydu:
01:57
Your name here presents:
42
102000
2000
"İsminiz buraya" Sunar:
01:59
My TED Talk that you have no idea what the subject is
43
104000
3000
"Konusu hakkında hiç bir fikrinizin olmadığı TED Konuşmam --
02:02
and, depending on the content, could ultimately blow up in your face,
44
107000
3000
ve içeriğe bağlı olarak, sizi ya da şirketinizi zor bir duruma düşürebilir.
02:05
especially if I make you or your company look stupid for doing it.
45
110000
3000
Özellikle eğer sizi buna sponsor olduğunuz için enayi gibi gösterirsem! --
02:08
But that being said,
46
113000
2000
Fakat bununla beraber,
02:10
it's a very good media opportunity.
47
115000
2000
bu çok iyi bir medya fırsatı!"
02:12
(Laughter)
48
117000
6000
(Gülüşmeler)
02:18
You know how many people watch these TED Talks?
49
123000
3000
Bu TED Konuşmalarını ne kadar çok kişi izliyor, biliyor musunuz?
02:21
It's a lot.
50
126000
2000
Çok fazla.
02:24
That's just a working title, by the way.
51
129000
2000
Bu arada tabi bu başlığın taslak hali...
02:26
(Laughter)
52
131000
2000
(Gülüşmeler)
02:28
So even with that caveat,
53
133000
3000
Ve bu uyarılara rağmen
02:31
I knew that someone would buy the naming rights.
54
136000
2000
birisinin isim haklarını alacağını biliyordum.
02:33
Now if you'd have asked me that a year ago,
55
138000
2000
Eğer bunu bana bir sene önce sormuş olsaydınız,
02:35
I wouldn't have been able to tell you that with any certainty.
56
140000
2000
bunu hiçbir kesinlik ile size söyleyemezdim.
02:37
But in the new project that I'm working on, my new film,
57
142000
2000
Fakat şu anda çalıştığım yeni projede, benim yeni filmim bu olacak,
02:39
we examine the world of marketing, advertising.
58
144000
3000
pazarlama dünyasını, reklamcılığı inceliyoruz.
02:42
And as I said earlier,
59
147000
2000
Ve daha önce de söylediğim gibi,
02:44
I put myself in some pretty horrible situations over the years,
60
149000
3000
yıllar boyunca kendimi biraz berbat durumlara soktum.
02:47
but nothing could prepare me, nothing could ready me,
61
152000
3000
Fakat hiçbir şey, ama hiçbir şey,
02:50
for anything as difficult
62
155000
3000
beni bu kadar zor,
02:53
or as dangerous
63
158000
2000
ya da bu kadar tehlikeli bir şeye,
02:55
as going into the rooms with these guys.
64
160000
3000
yani bu adamlarla görüşmeler yapmaya hazırlayamazdı.
02:59
(Laughter)
65
164000
3000
(Gülüşmeler)
03:02
You see, I had this idea for a movie.
66
167000
3000
Anlayacağınız üzere, bir film yapmak üzere bir fikrim vardı.
03:05
(Video) Morgan Spurlock: What I want to do is make a film
67
170000
2000
Morgan Spurlock: Yapmak istediğim, tümünün ürün yerleşimi,
03:07
all about product placement, marketing and advertising,
68
172000
3000
pazarlama ve reklamcılık hakkında olduğu
03:10
where the entire film is funded
69
175000
2000
ve tamamıyla ürün yerleşimi, pazarlama ve reklamcılık tarafından
03:12
by product placement, marketing and advertising.
70
177000
2000
finanse edilecek bir film yapmak.
03:14
So the movie will be called "The Greatest Movie Ever Sold."
71
179000
3000
Ve filmin adı "Satılmış En Muhteşem Film" olacak.
03:17
So what happens in "The Greatest Movie Ever Sold,"
72
182000
2000
Bu "Satılmış En Muhteşem Film"de tüm olanlar
03:19
is that everything from top to bottom, from start to finish,
73
184000
3000
baştan aşağıya, başlangıçtan sonuca,
03:22
is branded from beginning to end --
74
187000
2000
baştan sona markaların sponsorluğunda olacak.
03:24
from the above-the-title sponsor that you'll see in the movie,
75
189000
2000
Filmde göreceğiniz ismin üzerindeki sponsordan,
03:26
which is brand X.
76
191000
2000
şimdilik ismi X markası...
03:28
Now this brand, the Qualcomm Stadium,
77
193000
2000
Şimdi bu marka, Qualcomm Stadyumu (Amerikada çok amaçlı bir stadyum)...
03:30
the Staples Center ...
78
195000
2000
ya da Staples Center (Amerika'da bir spor arenası) olabilir...
03:32
these people will be married to the film in perpetuity -- forever.
79
197000
3000
bu insanlar filme daimi olarak evli olacaklar -- sonsuza dek
03:35
And so the film explores this whole idea -- (Michael Kassan: It's redundant.)
80
200000
2000
ve böylece film tümünü kapsayacak şekilde şu fikri -- ( Michael Kassan: Bu gereksiz bir şey.
03:37
It's what? (MK: It's redundant.) In perpetuity, forever?
81
202000
3000
Bu ne? (MK: Bu gereksiz.) Daima, sonsuza dek?
03:40
I'm a redundant person. (MK: I'm just saying.)
82
205000
2000
Ben gereksiz biriyim. (MK: Sadece söylemek istedim.)
03:42
That was more for emphasis.
83
207000
2000
Bunu daha çok vurgulamak için söylemiştim.
03:44
It was, "In perpetuity. Forever."
84
209000
2000
Şöyleydi, " Daima. Sonsuza dek."
03:46
But not only are we going to have the brand X title sponsor,
85
211000
2000
Fakat sadece X markasını sponsor olarak almayacağız,
03:48
but we're going to make sure we sell out every category we can in the film.
86
213000
2000
ayrıca filmde satabileceğimiz tüm kategorileri satacağız.
03:50
So maybe we sell a shoe and it becomes the greatest shoe you ever wore ...
87
215000
3000
Yani belki de bir ayakkabı satacağız ve o ayakkabı giydiğiniz en muhteşem ayakkabı olacak...
03:53
the greatest car you ever drove from "The Greatest Movie Ever Sold,"
88
218000
3000
ya da "Satılmış En Muhteşem Film"de gördüğünüz sürdüğünüz en muhteşem araba...
03:56
the greatest drink you've ever had, courtesy of "The Greatest Movie Ever Sold."
89
221000
3000
"Satılmış En Muhteşem Film"in katkılarıyla, içtiğiniz en muhteşem içki...
03:59
Xavier Kochhar: So the idea is,
90
224000
2000
Xavier Kochhar: Yani fikriniz,
04:01
beyond just showing that brands are a part of your life,
91
226000
2000
markaların insanların hayatlarının bir parçası olduğunu göstermenin ötesinde,
04:03
but actually get them to finance the film? (MS: Get them to finance the film.)
92
228000
3000
onların filmi finanse etmesini mi sağlamak? (MS: Onların filmi finanse etmesini sağlamak)
04:06
MS: And actually we show the whole process of how does it work.
93
231000
2000
MS: Ve aslında tüm bu işlerin nasıl yapıldığını göstermek.
04:08
The goal of this whole film is transparency.
94
233000
2000
Tüm bu filmin amacı şeffaflık.
04:10
You're going to see the whole thing take place in this movie.
95
235000
2000
Bu filmde tüm işlemlerin gerçekleşmesini göreceksiniz.
04:12
So that's the whole concept,
96
237000
2000
Yani bu baştan sona,
04:14
the whole film, start to finish.
97
239000
2000
tüm filmin genel düşüncesi.
04:16
And I would love for CEG to help make it happen.
98
241000
2000
Ve CEG'nin bunun gerçekleşmesine yardım etmesinden çok mutlu olurum.
04:18
Robert Friedman: You know it's funny,
99
243000
2000
Robert Friedman: Biliyor musun, bu aslında garip,
04:20
because when I first hear it,
100
245000
2000
çünkü bunu ilk duyduğumda
04:22
it is the ultimate respect
101
247000
2000
aslında bu bir izleyici kitlesi için
04:24
for an audience.
102
249000
2000
tam anlamıyla en üstün saygı gösterisi.
04:26
Guy: I don't know how receptive
103
251000
2000
Guy: Aslında insanların buna karşı
04:28
people are going to be to it, though.
104
253000
2000
ne kadar kavrayıcı olacaklarını bilmiyorum.
04:30
XK: Do you have a perspective --
105
255000
2000
XK: Şu bakış açısına sahip misiniz? --
04:32
I don't want to use "angle" because that has a negative connotation --
106
257000
2000
Açı kelimesini kullanmak istemiyorum çünkü olumsuz bir çağrışıma sahip --
04:34
but do you know how this is going to play out? (MS: No idea.)
107
259000
3000
ama bunun nasıl sonuçlanacağını biliyor musunuz? (MS: Hiçbir fikrim yok)
04:37
David Cohn: How much money does it take to do this?
108
262000
3000
David Cohn: Bunun yapılması için ne kadar para gerekli?
04:40
MS: 1.5 million. (DC: Okay.)
109
265000
3000
MS: 1.5 milyon $ (DC: Tamam.)
04:43
John Kamen: I think that you're going to have a hard time meeting with them,
110
268000
2000
John Kamen: Onlarla yapacağın toplantıda zorlanacağını düşünüyorum,
04:45
but I think it's certainly worth pursuing
111
270000
2000
fakat yine de birkaç büyük, bilinen markanın
04:47
a couple big, really obvious brands.
112
272000
3000
peşinden koşmaya değer.
04:50
XK: Who knows, maybe by the time your film comes out,
113
275000
2000
XK: Kim bilebilir, belki de filminiz çıktığı sırada,
04:52
we look like a bunch of blithering idiots.
114
277000
2000
biz de saçma sapan konuşan ahmaklar gibi görüneceğiz.
04:54
MS: What do you think the response is going to be?
115
279000
3000
MS: Buna karşı yanıtların nasıl olacağını düşünüyorsunuz?
04:57
Stuart Ruderfer: The responses mostly will be "no."
116
282000
2000
Stuart Ruderfer: Yanıtlar büyük çoğunluka "Hayır" olacaktır.
04:59
MS: But is it a tough sell because of the film
117
284000
2000
MS: Fakat sizce bu satış, film yüzünden mi,
05:01
or a tough sell because of me?
118
286000
2000
yoksa benim yüzümden mi zor bir satış?
05:03
JK: Both.
119
288000
2000
JK: Her ikisi de.
05:05
MS: ... Meaning not so optimistic.
120
290000
3000
MS: ... Pek de olumlu bir anlama gelmiyor bu.
05:08
So, sir, can you help me? I need help.
121
293000
2000
Yani, bayım, bana yardım edebilir misiniz? Yardıma ihtiyacım var.
05:10
MK: I can help you.
122
295000
2000
MK: Size yardım edebilirim.
05:12
MS: Okay. (MK: Good.)
123
297000
2000
MS: Tamam. (MK: Güzel.)
05:14
Awesome.
124
299000
2000
Muhteşem.
05:16
MK: We've gotta figure out which brands.
125
301000
2000
MK: Hangi markalar olacağını belirlemeliyiz.
05:18
MS: Yeah. (MK: That's the challenge.)
126
303000
3000
MS: Evet. (MK: İşte bu zor kısmı.)
05:21
When you look at the people you deal with ..
127
306000
2000
Görüşmekte olduğunuz insanlara baktığımızda ...
05:23
MK: We've got some places we can go. (MS: Okay.)
128
308000
2000
MK: Gidebileceğimiz bazı yerler var. (MS: Tamam.)
05:25
Turn the camera off.
129
310000
2000
Kamerayı kapat.
05:27
MS: I thought "Turn the camera off"
130
312000
2000
MS: "Kamerayı kapat" deyişinin
05:29
meant, "Let's have an off-the-record conversation."
131
314000
2000
kayıt-dışı bir görüşme yapalım anlamına geldiğini düşünmüştüm.
05:31
Turns out it really means,
132
316000
2000
Aslında anlamı gerçekte
05:33
"We want nothing to do with your movie."
133
318000
3000
"Filminizin hiçbir şeyi ile alakalı olmak istemiyoruz" imiş.
05:36
MS: And just like that, one by one,
134
321000
3000
MS: Ve burada olduğu gibi, teker teker,
05:39
all of these companies suddenly disappeared.
135
324000
3000
tüm bu şirketler aniden kayboldular.
05:42
None of them wanted anything to do with this movie.
136
327000
2000
Hiçbiri bu filmle alakalı bir şey yapmak istemedi.
05:44
I was amazed.
137
329000
2000
Şaşırmıştım.
05:46
They wanted absolutely nothing to do with this project.
138
331000
2000
Bu proje ile ilgili kesinlikle bir şey yapmak istemiyorlardı.
05:48
And I was blown away, because I thought the whole concept, the idea of advertising,
139
333000
2000
Hayretler içinde kalmıştım, çünkü reklamcılığın, asıl düşüncesi,
05:50
was to get your product out in front of as many people as possible,
140
335000
3000
mümkün olan en fazla kişinin önüne ürününü koymak,
05:53
to get as many people to see it as possible.
141
338000
2000
mümkün olan en fazla kişinin onu görmesini sağlamaktı.
05:55
Especially in today's world,
142
340000
2000
Özellikle günümüz dünyasında,
05:57
this intersection of new media and old media
143
342000
2000
yeni medya ile eski medyanın kesiştiği
05:59
and the fractured media landscape,
144
344000
2000
ve parçalanmış medya dünyasında
06:01
isn't the idea to get
145
346000
2000
ana fikir, mesajı topluluklara ulaştırabilecek
06:03
that new buzz-worthy delivery vehicle
146
348000
3000
kulaktan kulağa yayılabilme ihtimali olan
06:06
that's going to get that message to the masses?
147
351000
2000
yeni dağıtım aracı edinmek değil midir?
06:08
No, that's what I thought.
148
353000
3000
Hayır, bu sadece benim düşüncemdi.
06:11
But the problem was, you see,
149
356000
2000
Fakat sorun şuydu, gördüğünüz gibi,
06:13
my idea had one fatal flaw,
150
358000
3000
fikrimin ölümcül bir hatası vardı,
06:16
and that flaw was this.
151
361000
3000
ve hata şuydu.
06:20
Actually no, that was not the flaw whatsoever.
152
365000
2000
Hayır aslında, bu hata ya da o her neyse değildi.
06:22
That wouldn't have been a problem at all.
153
367000
2000
Bu hiç de sorun olmazdı.
06:24
This would have been fine.
154
369000
2000
Bu sorun olmazdı.
06:26
But what this image represents was the problem.
155
371000
2000
Fakat sorun, bu görüntünün temsil ettiği şeydi.
06:28
See, when you do a Google image search for transparency,
156
373000
2000
İşte, eğer Google'da şeffaflık (transparency) için
06:30
this is ---
157
375000
2000
görsel arama yaparsanız, bu ...
06:32
(Laughter)
158
377000
2000
(Gülüşmeler)
06:34
(Applause)
159
379000
3000
(Alkışlar)
06:37
This is one of the first images that comes up.
160
382000
3000
Bu ilk bulunan görsellerden birisi.
06:40
So I like the way you roll, Sergey Brin. No.
161
385000
3000
Evet, bu işi yapış şeklini beğeniyorum Sergey Brin! Hayır.
06:43
(Laughter)
162
388000
4000
(Gülüşmeler)
06:47
This is was the problem: transparency --
163
392000
3000
Sorun buydu: Şeffaflık ...
06:50
free from pretense or deceit;
164
395000
2000
yalanlar ve hilekarlıktan arınmış;
06:52
easily detected or seen through;
165
397000
2000
b: kolayca fark edilebilen ya da nedeni anlaşılabilen;
06:54
readily understood;
166
399000
2000
c: kolayca anlaşılabilen;
06:56
characterized by visibility or accessibility of information,
167
401000
3000
d: özellikle iş çalışmalarını ilgilendiren
06:59
especially concerning business practices --
168
404000
2000
ve görünürlük ile ya da bilgiye erişilebilirlik ile karakterize edilen,
07:01
that last line being probably the biggest problem.
169
406000
3000
ve bu son satır belki de en büyük problemi teşkil ediyor.
07:04
You see, we hear a lot about transparency these days.
170
409000
3000
Bildiğiniz gibi, son zamanlarda şeffaflık konusunda çok şey duyuyoruz.
07:07
Our politicians say it, our president says it,
171
412000
2000
Politikacılarımız onu söylüyor, başkanımız onu söylüyor,
07:09
even our CEO's say it.
172
414000
2000
CEOlarımız bile onu söylüyor.
07:11
But suddenly when it comes down to becoming a reality,
173
416000
2000
Fakat sıra bunu gerçeğe dönüştürmeye geldiğinde,
07:13
something suddenly changes.
174
418000
2000
birşey aniden değişiyor.
07:15
But why? Well, transparency is scary --
175
420000
3000
Ama neden? Aslında, şeffaflık korkutucudur.
07:18
(Roar)
176
423000
2000
(Kükreme)
07:20
like that odd, still-screaming bear.
177
425000
3000
şu garip kükreyen ayı gibi.
07:23
(Laughter)
178
428000
2000
(Gülüşmeler)
07:25
It's unpredictable --
179
430000
2000
Tahmin edilemezdir...
07:27
(Music)
180
432000
2000
(Müzik)
07:29
(Laughter)
181
434000
2000
(Gülüşmeler)
07:31
like this odd country road.
182
436000
3000
şu garip kır yolu gibi.
07:34
And it's also very risky.
183
439000
3000
Ve aynı zamanda da çok risklidir.
07:38
(Laughter)
184
443000
3000
(Gülüşmeler)
07:41
What else is risky?
185
446000
2000
Başka neler risklidir?
07:43
Eating an entire bowl of Cool Whip.
186
448000
3000
Koca bir kase Cool Whip yemek! (Süt türevlerinden yapılan bir tür kremşanti)
07:46
(Laughter)
187
451000
5000
(Gülüşmeler)
07:51
That's very risky.
188
456000
3000
İşte bu çok riskli!
07:55
Now when I started talking to companies
189
460000
2000
Şirketlerle konuşmaya başladığımda
07:57
and telling them that we wanted to tell this story,
190
462000
2000
ve onlara bu hikayeyi anlatmak istediğimizi söylediğimizde,
07:59
and they said, "No, we want you to tell a story.
191
464000
2000
ve onlar bize "Hayır, biz senin bir hikaye anlatmanı istiyoruz.
08:01
We want you to tell a story,
192
466000
2000
Evet biz senin bir hikaye anlatmanı istiyoruz,
08:03
but we just want to tell our story."
193
468000
3000
ama sadece bizim hikayemizi anlatmanı istiyoruz" dediler.
08:06
See, when I was a kid
194
471000
2000
İşte, ben çocukken
08:08
and my father would catch me in some sort of a lie --
195
473000
2000
babam beni bir tür yalan söylerken yakaladığında
08:10
and there he is giving me the look he often gave me --
196
475000
3000
- işte burada bana genelde attığı bakış buydu -
08:13
he would say, "Son, there's three sides to every story.
197
478000
4000
şöyle derdi, "Oğlum, her hikayenin üç türü vardır.
08:17
There's your story,
198
482000
3000
Senin anlattığın hikaye,
08:20
there's my story
199
485000
2000
benim anlattığım hikaye,
08:22
and there's the real story."
200
487000
2000
ve gerçek hikaye."
08:24
Now you see, with this film, we wanted to tell the real story.
201
489000
3000
İşte biz bu filmle gerçek hikayeyi anlatmak istedik.
08:27
But with only one company, one agency willing to help me --
202
492000
2000
Fakat bana yardım etmek isteyen sadece bir şirketle, bir ajansla
08:29
and that's only because I knew John Bond and Richard Kirshenbaum for years --
203
494000
4000
- ve bunun da tek sebebi John Bond ve Richard Kirshenbaum'u uzun yıllardır tanıyor olmam -
08:33
I realized that I would have to go on my own,
204
498000
2000
Kendi başıma hareket etmem gerektiğini anladım,
08:35
I'd have to cut out the middleman
205
500000
2000
ve aracıları ortadan kaldırmalı
08:37
and go to the companies myself with all of my team.
206
502000
3000
ve tüm takımımla beraber doğrudan şirketlere gitmeliydim.
08:40
So what you suddenly started to realize --
207
505000
2000
İşte bu sayede aniden anlamaya başladığımız
08:42
or what I started to realize --
208
507000
2000
- ya da benim anlamaya başladığım -
08:44
is that when you started having conversations with these companies,
209
509000
2000
bu şirketlerle görüşmelere başladığımızda,
08:46
the idea of understanding your brand is a universal problem.
210
511000
3000
her şirketin markasını algılamasında sorun olduğunu gördüm.
08:49
(Video) MS: I have friends who make great big, giant Hollywood films,
211
514000
2000
MS: Büyük, dev Hollywood filmleri yapan arkadaşlarım ve benim yaptığım gibi
08:51
and I have friends who make little independent films like I make.
212
516000
3000
küçük bütçeli bağımsız filmler yapan arkadaşarım var.
08:54
And the friends of mine who make big, giant Hollywood movies
213
519000
2000
Ve büyük, dev Hollywood filmleri yapan arkadaşlarım
08:56
say the reason their films are so successful
214
521000
2000
filmlerinin çok başarılı olmasının nedeni olarak
08:58
is because of the brand partners that they have.
215
523000
2000
filmlerinde olan marka ortaklarını söylüyorlar.
09:00
And then my friends who make small independent films
216
525000
2000
Ve küçük bütçeli bağımsız film yapan arkadaşlarım da
09:02
say, "Well, how are we supposed to compete
217
527000
2000
şöyle derler, "Peki, o zaman biz
09:04
with these big, giant Hollywood movies?"
218
529000
2000
bu büyük bütçeli, dev Hollywood filmleri ile nasıl rekabet edebiliriz ki?"
09:06
And the movie is called
219
531000
2000
Ve filmin ismi
09:08
"The Greatest Movie Ever Sold."
220
533000
2000
"Satılmış En Muhteşem Film" olacak.
09:10
So how specifically will we see Ban in the film?
221
535000
3000
Peki biz filmde Ban'ı tam olarak nasıl göreceğiz?
09:13
Any time I'm ready to go, any time I open up my medicine cabinet,
222
538000
3000
Ne zaman evden çıkmak üzere hazırsam, ne zaman banyo dolabımı açarsam,
09:16
you will see Ban deodorant.
223
541000
2000
Ban deodorantını göreceksiniz.
09:18
While anytime I do an interview with someone,
224
543000
3000
Biriyle görüşme yaptığım sırada,
09:21
I can say, "Are you fresh enough for this interview?
225
546000
3000
şöyle diyebilirim, "Bu görüşme için yeterince canlı mısınız?
09:24
Are you ready? You look a little nervous.
226
549000
2000
Hazır mısınız? Biraz tedirgin görünüyorsunuz.
09:26
I want to help you calm down.
227
551000
2000
Sizin sakinleşmenize yardım etmek istiyorum.
09:28
So maybe you should put some one before the interview."
228
553000
2000
Belki de görüşmeden önce şundan biraz kullanmalısınız."
09:30
So we'll offer one of these fabulous scents.
229
555000
2000
Ve şu muhteşem kokulardan birini önereceğiz.
09:32
Whether it's a "Floral Fusion" or a "Paradise Winds,"
230
557000
2000
"Floral Fusion" ya da "Paradise Winds" olabilir,
09:34
they'll have their chance.
231
559000
2000
hepsi sunulma şansını yakalayacak.
09:36
We will have them geared for both male or female --
232
561000
3000
Ve önerileri erkek ve kadın için özelleştireceğiz --
09:39
solid, roll-on or stick, whatever it may be.
233
564000
3000
katı, roll-on ya da çubuk halinde, ya da her ne haldeyse.
09:42
That's the two-cent tour.
234
567000
2000
Böylece iki sent'lik turumuzun sonuna geliyoruz.
09:44
So now I can answer any of your questions
235
569000
2000
Artık şimdi sizin herhangi bir sorunuz varsa cevaplandırabilirim
09:46
and give you the five-cent tour.
236
571000
2000
ve siz beş sent'lik tura çıkarabilirim.
09:48
Karen Frank: We are a smaller brand.
237
573000
2000
Karen Frank: Biz daha küçük bir markayız.
09:50
Much like you talked about being a smaller movie,
238
575000
2000
Az önce bahsettiğiniz küçük çaplı filmlerdeki gibi,
09:52
we're very much a challenger brand.
239
577000
2000
büyük markalarla rekabet içindeyiz.
09:54
So we don't have the budgets that other brands have.
240
579000
2000
Bu yüzden diğer markaların sahip olduğu bütçelere sahip değiliz.
09:56
So doing things like this -- you know,
241
581000
2000
Ve bunun gibi bir şey yapmak -- sizin de anlayacağınız gibi
09:58
remind people about Ban --
242
583000
2000
insanlara Ban'ı hatırlatmak --
10:00
is kind of why were interested in it.
243
585000
2000
ilgimizi çeken şey olmuştu.
10:02
MS: What are the words that you would use to describe Ban?
244
587000
2000
MS: Ban'ı tanımlamak için hangi kelimeleri kullanırsınız?
10:04
Ban is blank.
245
589000
3000
Ban şudur...
10:07
KF: That's a great question.
246
592000
3000
KF: Bu muhteşem bir soru.
10:10
(Laughter)
247
595000
5000
(Gülüşmeler)
10:15
Woman: Superior technology.
248
600000
2000
Kadın: Üstün teknoloji.
10:17
MS: Technology's not the way you want to describe something
249
602000
2000
MS: İnsanların koltuk altlarına sürdükleri bir şeyi
10:19
somebody's putting in their armpit.
250
604000
2000
teknoloji ile tanımlamak istemezsiniz.
10:21
Man: We talk about bold, fresh.
251
606000
2000
Erkek: Biz cesur ve canlı deriz.
10:23
I think "fresh" is a great word that really spins this category into the positive,
252
608000
3000
Bence "canlı" bu kategoriyi "kokuyla ve nemlilikle savaşır"a göre
10:26
versus "fights odor and wetness."
253
611000
2000
olumlu yönde dönüştüren çok iyi bir kelime.
10:28
It keeps you fresh.
254
613000
2000
Sizi canlı tutar.
10:30
How do we keep you fresher longer -- better freshness,
255
615000
2000
Sizi nasıl daha uzun süre canlı tutar -- daha iyi canlılık,
10:32
more freshness, three times fresher.
256
617000
2000
daha fazla canlılık, üç kat daha canlı.
10:34
Things like that that are more of that positive benefit.
257
619000
3000
Bunu gibi şeyler daha olumlu fayda sağlama konusunda mesaj verir.
10:38
MS: And that's a multi-million dollar corporation.
258
623000
3000
MS: Ve bu konuştuğumuz şirket milyon dolarlık bir şirket.
10:41
What about me? What about a regular guy?
259
626000
2000
Peki ya ben? Herhangi biri bunu nasıl yapardı?
10:43
I need to go talk to the man on the street,
260
628000
2000
Sokağa çıkıp orada insanlarla görüşmeliydim,
10:45
the people who are like me, the regular Joes.
261
630000
2000
benim gibi, sıradan insanlarla...
10:47
They need to tell me about my brand.
262
632000
2000
Bana marka hakkında onlar bir şeyler söylemeliler.
10:49
(Video) MS: How would you guys describe your brand?
263
634000
3000
MS: Siz kendi markanızı nasıl tanımlardınız?
10:53
Man: Um, my brand?
264
638000
3000
Erkek: Hım, kendi markamı mı?
10:56
I don't know.
265
641000
2000
Bilmiyorum.
10:58
I like really nice clothes.
266
643000
2000
Ben gerçekten güzel giysileri severim.
11:00
Woman: 80's revival
267
645000
2000
Kadın: 80'lerin geri dönüşü ile
11:02
meets skater-punk,
268
647000
2000
kaykaycı punk'ın birleşimi
11:04
unless it's laundry day.
269
649000
2000
eğer çamaşır günü değilse tabi...
11:06
MS: All right, what is brand Gerry?
270
651000
2000
MS: Peki Gerry, marka nedir?
11:08
Gerry: Unique. (MS: Unique.)
271
653000
2000
Gerry: Eşsiz. (MS: Eşsiz.)
11:10
Man: I guess what kind of genre, style I am
272
655000
2000
Adam: Sanırım benim tarzım, stilim
11:12
would be like dark glamor.
273
657000
3000
dark glamor olur.
11:15
I like a lot of black colors,
274
660000
2000
Birçok siyah rengi seviyorum,
11:17
a lot of grays and stuff like that.
275
662000
2000
birçok griler ve ona benzer şeyler.
11:19
But usually I have an accessory,
276
664000
2000
Ama genellikle, güneş gözlükleri
11:21
like sunglasses,
277
666000
2000
ya da kristaller ve benzer
11:23
or I like crystal and things like that too.
278
668000
2000
aksesuarlarım olur, onları da seviyorum.
11:25
Woman: If Dan were a brand,
279
670000
2000
Kadın: Eğer Dan bir marka olsaydı,
11:27
he might be a classic convertible
280
672000
4000
o üstü açılan klasik bir
11:31
Mercedes Benz.
281
676000
2000
Mercedes Benz olurdu.
11:33
Man 2: The brand that I am
282
678000
2000
2. Adam: Benim olduğum marka
11:35
is, I would call it casual fly.
283
680000
2000
benim deyişimle, rahat takılmaktır.
11:37
Woman 2: Part hippie, part yogi,
284
682000
2000
Kadın 2: Bir parça hippi, bir parça yogi,
11:39
part Brooklyn girl -- I don't know.
285
684000
2000
bir parça Brooklyn Kadını -- Bilmiyorum.
11:41
Man 3: I'm the pet guy.
286
686000
2000
3. Adam: Ben evcil hayvan adamıyım.
11:43
I sell pet toys all over the country, all over the world.
287
688000
2000
Tüm ülkeye ve dünyaya evcil hayvan oyuncakları satıyorum.
11:45
So I guess that's my brand.
288
690000
2000
İşte sanırım bu benim markam.
11:47
In my warped little industry, that's my brand.
289
692000
3000
Benim küçük çarpık endüstrimde, işte bu benim markam.
11:50
Man 4: My brand is FedEx because I deliver the goods.
290
695000
3000
4. Adam: Benim markam FedEx çünkü ben iyi şeyleri teslim ederim.
11:53
Man 5: Failed writer-alcoholic brand.
291
698000
2000
5. Adam: Başarısız Yazar-Alkolik Markası
11:55
Is that something?
292
700000
2000
Bu marka olur mu?
11:57
Lawyer: I'm a lawyer brand.
293
702000
4000
Avukat: Ben bir avukat markasıyım.
12:03
Tom: I'm Tom.
294
708000
2000
Tom: Ben Tom'um.
12:06
MS: Well we can't all be brand Tom, but I do often find myself
295
711000
3000
MS: Pekala, hepimiz Tom markası olamayız tabi, ama ben kendimi
12:09
at the intersection of dark glamor and casual fly.
296
714000
3000
sık sık cazibeli ve rahat takılma aralığında bulmuyor değilim.
12:12
(Laughter)
297
717000
2000
(Gülüşmeler)
12:14
And what I realized is I needed an expert.
298
719000
2000
Ve böylece farkına vardım ki, bir uzmana ihtiyacım vardı.
12:16
I needed somebody who could get inside my head,
299
721000
2000
Benim kafamın içine girebilecek,
12:18
somebody who could really help me understand
300
723000
2000
ve şu söylenen "marka kişiliği" denilen şeyi
12:20
what they call your "brand personality."
301
725000
2000
anlamama yardım edecek birine ihtiyacım vardı.
12:22
And so I found a company called Olson Zaltman in Pittsburg.
302
727000
2000
Ve böylece Pittsburg'da Olson Zaltman adından bir şirket buldum.
12:24
They've helped companies like Nestle, Febreze, Hallmark
303
729000
3000
Bu şirket Nestle, Febreze, Hallmark gibi şirketlerin
12:27
discover that brand personality.
304
732000
2000
kendi marka kişiliklerini keşfetmelerine yardımcı olmuşlar.
12:29
If they could do it for them, surely they could do it for me.
305
734000
3000
Eğer bunu onlar için yapabilmişlerse, kesinlikle bunu benim için de yapabilirlerdi.
12:32
(Video) Abigail: You brought your pictures, right?
306
737000
2000
Abigail: Fotoğraflarınızı getirdiniz, değil mi?
12:34
MS: I did. The very first picture
307
739000
2000
MS: Evet. İlk fotoğrafım
12:36
is a picture of my family.
308
741000
2000
ailemin bir fotoğrafı.
12:38
A: So tell me a little bit how it relates to your thoughts and feelings about who you are.
309
743000
3000
A: Peki bana bunun sizin kim olduğunuz hakkındaki düşüncelerinizle ve hislerinizle nasıl bağlantılı olduğundan bahsedin.
12:41
MS: These are the people who shape the way I look at the world.
310
746000
2000
MS: Onlar dünyaya bakışımı şekillendiren insanlar.
12:43
A: Tell me about this world.
311
748000
2000
A: Bana bu dünyadan biraz bahsedin.
12:45
MS: This world? I think your world is the world that you live in --
312
750000
3000
MS: Bu dünyadan mı? Sanırım dünyanız, içinde yaşadığınız dünyadır --
12:48
like people who are around you, your friends, your family,
313
753000
3000
ve etrafınızdaki insanlardır. Siz, arkadaşlarınız, aileniz,
12:51
the way you live your life, the job you do.
314
756000
2000
yaşam tarzınız, yaptığınız iş.
12:53
All those things stemmed and started from one place,
315
758000
2000
Tüm bu şeyler bir yerde birleşti ve başladı,
12:55
and for me they stemmed and started with my family in West Virginia.
316
760000
3000
ve benim için bu şeyler ben ve ailemle beraber Batı Virginia'da birleşti ve başladı.
12:58
A: What's the next one you want to talk about?
317
763000
2000
A: Bir sonraki konuşmak istediğiniz konu ne?
13:00
MS: The next one: This was the best day ever.
318
765000
2000
MS: Sıradaki konu: Bu hayatımda yaşadığım en güzel gündü.
13:02
A: How does this relate to your thoughts and feelings about who you are?
319
767000
2000
A: Bu kim olduğunuza dair düşünceleriniz ve hisleriniz ile nasıl bağlantılı?
13:04
MS: It's like, who do I want to be?
320
769000
2000
MS: Bu benim olmak istediğim şey gibi.
13:06
I like things that are different.
321
771000
2000
Farklı olan şeyleri severim.
13:08
I like things that are weird. I like weird things.
322
773000
2000
Garip olan şeyleri severim. Ben garip şeyleri severim.
13:10
A: Tell me about the "why" phase -- what does that do for us?
323
775000
2000
A: Bana "Neden" fazınızdan bahsedin -- bu bize ne yapar?
13:12
What is the machete? What pupa stage are you in now?
324
777000
2000
Maşat nedir? Hangi pupa evresinizdesiniz?
13:14
Why is it important to reboot? What does the red represent?
325
779000
3000
Bilgisayarı tekrar başlatmak neden önemlidir? Kırmızı neyi temsil eder?
13:17
Tell me a little bit about that part.
326
782000
2000
Bana bu kısım hakkında birkaç şey söyleyin
13:19
... A little more about you that is not who you are.
327
784000
3000
... olmadığınız kişi hakkında biraz bilgi verir misiniz?
13:22
What are some other metamorphoses that you've had?
328
787000
2000
Yaşadığınız diğer metamorfozlar nelerdi?
13:24
... Doesn't have to be fear. What kind of roller coaster are you on?
329
789000
2000
... Korku olması zorunlu değil. Şu an bindiğiniz hız treninin türü nedir?
13:26
MS: EEEEEE! (A: Thank you.) No, thank you.
330
791000
2000
MS: EEEEEE! (A: Teşekkür ederim.) Hayır, ben teşekkür ederim.
13:28
A: Thanks for you patience. (MS: Great job.)
331
793000
2000
A: Sabrınız için teşekkür ederim. (MS: Çok iyi iş çıkardınız)
13:30
A: Yeah. (MS: Thanks a lot.) All right.
332
795000
2000
A: Evet. (MS: Çok teşekkürler.) Tamam
13:32
MS: Yeah, I don't know what's going to come of this.
333
797000
2000
MS: Evet, bunun sonucunda ne çıkacağını bilmiyorum.
13:34
There was a whole lot of crazy going on in there.
334
799000
3000
İçeride çok çılgın şeyler oldu.
13:37
Lindsay Zaltman: The first thing we saw was this idea
335
802000
2000
Lindsay Zaltman: Bizim ilk fark ettiğimiz şey
13:39
that you had two distinct, but complementary
336
804000
2000
marka kişiliğinizin iki farklı ancak birbirini tamamlayan
13:41
sides to your brand personality --
337
806000
3000
yüzü olduğuydu.
13:44
the Morgan Spurlock brand is a mindful/play brand.
338
809000
3000
Morgan Spurlock markası düşünceli/eğlenceli bir marka.
13:47
Those are juxtaposed very nicely together.
339
812000
2000
Bunlar yan yana çok uyumlular.
13:49
And I think there's almost a paradox with those.
340
814000
2000
Ve aslında bu yüzden neredeyse bir paradoks oluşturuyorlar.
13:51
And I think some companies
341
816000
2000
Sanırım çoğu şirket iki farklı yönlerinin
13:53
will just focus on one of their strengths or the other
342
818000
3000
ikisine birden odaklanmak yerine
13:56
instead of focusing on both.
343
821000
2000
sadece birine odaklanacaklardır.
13:58
Most companies tend to -- and it's human nature --
344
823000
3000
Çoğu şirket - insan doğasının bir parçası olan -
14:01
to avoid things that they're not sure of,
345
826000
2000
emin olmadıkları şeylerden, korkudan,
14:03
avoid fear, those elements,
346
828000
2000
ve benzer şeylerden kaçınırlar
14:05
and you really embrace those,
347
830000
2000
ancak siz bunları gerçekten kucaklıyorsunuz
14:07
and you actually turn them into positives for you, and it's a neat thing to see.
348
832000
3000
ve onları sizin için olumlu şeylere dönüştürüyorsunuz, ve bunu görmek hoş bir şey.
14:10
What other brands are like that?
349
835000
2000
Hangi diğer markalar buna benziyorlar?
14:12
The first on here is the classic, Apple.
350
837000
2000
İlk örnek marka, bu konuda klasikleşen Apple.
14:14
And you can see here too, Target, Wii,
351
839000
3000
Burada ayrıca Target, Wii,
14:17
Mini from the Mini Coopers, and JetBlue.
352
842000
3000
Mini Coopers'dan Mini'yi ve JetBlue'yu da görebilirsiniz.
14:20
Now there's playful brands and mindful brands,
353
845000
2000
Eğlenceli markaları ve düşünceli markaları konuşuyoruz,
14:22
those things that have come and gone,
354
847000
2000
ve tüm bu alternatiflere karşı,
14:24
but a playful, mindful brand is a pretty powerful thing.
355
849000
3000
eğlenceli, düşünceli bir marka oldukça güçlü bir olgudur.
14:27
MS: A playful, mindful brand. What is your brand?
356
852000
2000
MS: Eğlenceli, düşünceli bir marka. Sizin markanız ne?
14:29
If somebody asked you to describe your brand identity, your brand personality,
357
854000
3000
Eğer birisi size markanızın kimliğini, markanızın kişiliğini tanımlamanızı isteseydi,
14:32
what would you be?
358
857000
2000
cevabınız ne olurdu?
14:34
Are you an up attribute? Are you something that gets the blood flowing?
359
859000
3000
Canlı bir tavrınız mı var? İnsanların kanını kaynatan bir kişi misiniz?
14:37
Or are you more of a down attribute?
360
862000
2000
Yoksa daha sakin bir tavrınız mı var?
14:39
Are you something that's a little more calm, reserved, conservative?
361
864000
3000
Biraz daha sakin kalan, içine kapanık, tutucu musunuz?
14:42
Up attributes are things like being playful,
362
867000
3000
Canlı tavırlar arasında eğlenceli olmak,
14:45
being fresh like the Fresh Prince,
363
870000
3000
Fresh Prince (Will Smith'in oynadığı bir dizi rolü) gibi canlı olmak,
14:48
contemporary, adventurous,
364
873000
2000
modern, maceracı olmak
14:50
edgy or daring like Errol Flynn,
365
875000
2000
Errol Flynn gibi heyecanlı ya da cesur olmak,
14:52
nimble or agile, profane, domineering,
366
877000
3000
atik ya da çevik, dünyevi olmak, sözünü geçirmek,
14:55
magical or mystical like Gandalf.
367
880000
2000
Gandalf gibi büyüleyici ya da gizemli olmak vardır.
14:57
Or are you more of a down attribute?
368
882000
2000
Ya da daha sakin bir tavra mı sahipsiniz?
14:59
Are you mindful, sophisticated like 007?
369
884000
2000
007 gibi düşünceli, çok bilgili misiniz?
15:01
Are you established, traditional, nurturing, protective,
370
886000
3000
Oprah gibi oturaklı, geleneksel, anaç, korumacı
15:04
empathetic like the Oprah?
371
889000
2000
empati kurabilen biri misiniz?
15:06
Are you reliable, stable, familiar,
372
891000
2000
Dalai Lama ya da Yoda gibi
15:08
safe, secure, sacred,
373
893000
2000
güvenilir, dengeli, bilinen,
15:10
contemplative or wise
374
895000
2000
güvene alan, güvende, kutsal,
15:12
like the Dalai Lama or Yoda?
375
897000
2000
derin düşünceler içinde ya da bilge biri misiniz?
15:14
Over the course of this film,
376
899000
3000
Bu film sürecinde,
15:17
we had 500-plus companies
377
902000
2000
500'ün üstünde şirketle görüştük.
15:19
who were up and down companies
378
904000
2000
Bunlardan bazıları canlı, bazıları ise daha sakin bir tavra sahipti.
15:21
saying, "no," they didn't want any part of this project.
379
906000
2000
Sakin tavırda olanlar bu projeye "Hayır" dediler. Projeye katılmak istemediler.
15:23
They wanted nothing to do with this film, mainly because they would have no control,
380
908000
3000
Bu proje ile ilgili hiçbir şey yapmak istemediler, bunun temel nedeni kontrol edemeyecekleri korkusuydu.
15:26
they would have no control over the final product.
381
911000
2000
Son ürün hakkında kontrole sahip olamayacaklardı.
15:28
But we did get 17 brand partners
382
913000
2000
Fakat biz, o kontrolü bırakmaya istekli,
15:30
who were willing to relinquish that control,
383
915000
2000
benim gibi düşünceli ve eğlenceli biriyle
15:32
who wanted to be in business
384
917000
2000
işin içinde olmak isteyen
15:34
with someone as mindful and as playful as myself
385
919000
3000
ve en nihayetinde bizim tek başımıza anlatmayı
15:37
and who ultimately empowered us to tell stories
386
922000
2000
başaramayacağımız hikayeleri anlatmak için bize güç verecek
15:39
that normally we wouldn't be able to tell --
387
924000
3000
17 şirket bulduk.
15:42
stories that an advertiser would normally never get behind.
388
927000
3000
Bu hikayeler bir reklamcının öğrenemeyeceği hikayelerdi.
15:45
They enabled us to tell the story about neuromarketing,
389
930000
3000
Reklamlar ve aynı zamanda sinema filmleri pazarlamasında
15:48
as we got into telling the story in this film
390
933000
2000
MRI'ların beyindeki arzu merkezlerinin
15:50
about how now they're using MRI's
391
935000
2000
hedeflenmesinde nasıl kullanıldığını
15:52
to target the desire centers of your brain
392
937000
2000
anlatma işine girerek
15:54
for both commercials as well as movie marketing.
393
939000
3000
bizim neuromarketing'in öyküsünü anlatmamızı sağladılar.
15:57
We went to San Paulo where they have banned outdoor advertising.
394
942000
3000
Dış mekan reklamlarının yasaklandığı San Paulo'ya gittik.
16:00
In the entire city for the past five years,
395
945000
2000
Son beş senedir şehirde
16:02
there's no billboards, there's no posters, there's no flyers, nothing.
396
947000
3000
ne billboard, ne poster, ne de el ilanları var. Hiçbir şey yok.
16:05
(Applause)
397
950000
2000
(Alkışlar)
16:07
And we went to school districts
398
952000
2000
Amerika'da şirketlerin günümüzde erişmeye çalıştıkları
16:09
where now companies are making their way
399
954000
2000
para sıkıntısı olan
16:11
into cash-strapped schools all across America.
400
956000
3000
okullara gittik.
16:14
What's incredible for me is the projects that I've gotten the most feedback out of,
401
959000
3000
Benim için inanılmaz olan şu ki, içinden en çok geri dönüş aldığım
16:17
or I've had the most success in,
402
962000
2000
ya da en büyük başarılara ulaştığım projeler
16:19
are ones where I've interacted with things directly.
403
964000
2000
doğrudan etkileşime girdiklerim oldu.
16:21
And that's what these brands did.
404
966000
2000
Ve bu şirketler de
16:23
They cut out the middleman, they cut out their agencies
405
968000
2000
aracıları ortadan kaldırdılar, ajanslarını ortadan kaldırdılar
16:25
and said, "Maybe these agencies
406
970000
2000
ve şöyle dediler
16:27
don't have my best interest in mind.
407
972000
2000
"Belki de bu ajanslar benim için en iyi olanı düşünmüyorlar"
16:29
I'm going to deal directly with the artist.
408
974000
2000
Sanatçıyla ben doğrudan görüşeceğim.
16:31
I'm going to work with him to create something different,
409
976000
2000
Onunla değişik bir şey,
16:33
something that's going to get people thinking,
410
978000
2000
insanları düşünmeye sevk edecek bir şey yaratacağım
16:35
that's going to challenge the way we look at the world."
411
980000
2000
ve bu dünyaya bakış tarzımızı sorgulayacak.
16:37
And how has that been for them? Has it been successful?
412
982000
2000
Peki bu zamana kadar bu yaklaşım nasıl sonuçlar verdi? Başarılı oldu mu?
16:39
Well, since the film premiered at the Sundance Film Festival, let's take a look.
413
984000
3000
Artık filmimiz Sundance Film Festivali'nde gösterime girdiğine göre bir göz atabiliriz.
16:42
According to Burrelles, the movie premiered in January,
414
987000
3000
Burrelles'e göre film Ocak'ta prömiyerini yaptı,
16:45
and since then -- and this isn't even the whole thing --
415
990000
2000
ve o zamandan beri - ve bu tüm olayın sadece küçük bir parçası -
16:47
we've had 900 million media impressions for this film.
416
992000
3000
film hakkında 900 milyon medya gösterimi aldık.
16:50
That's literally covering just like a two and a half-week period.
417
995000
2000
Bu kelimenin tam anlamıyla iki buçuk haftalık bir zamanın tümünün kaplanması demek.
16:52
That's only online -- no print, no TV.
418
997000
2000
Bunlar sadece dijital ortamdaki veriler -- Basılı yayın ya da TV dahil değil --
16:54
The film hasn't even been distributed yet.
419
999000
2000
Film'in dağıtımına daha başlanmadı bile.
16:56
It's not even online. It's not even streaming.
420
1001000
2000
Film dijital ortamda yayınlanmış değil. Hiç bir yayın söz konusu değil.
16:58
It's not even been out into other foreign countries yet.
421
1003000
3000
Ve henüz yabancı ülkelere gönderilmedi bile.
17:01
So ultimately,
422
1006000
2000
Yani sonuç olarak
17:03
this film has already started to gain a lot of momentum.
423
1008000
3000
bu film şimdiden momentum kazanmaya başladı bile.
17:06
And not bad for a project that almost every ad agency we talked to
424
1011000
3000
Ve hiç de kötü bir proje değil, konuştuğumuz neredeyse tüm reklam ajansları
17:09
advised their clients not to take part.
425
1014000
2000
müşterilerine bu projede yer almamalarını tavsiye etti.
17:11
What I always believe
426
1016000
2000
Benim her zaman inandığım bir şey vardır.
17:13
is that if you take chances, if you take risks,
427
1018000
2000
O da şudur ki, eğer şansınızı denerseniz, eğer risk alırsanız
17:15
that in those risks will come opportunity.
428
1020000
3000
bu risklerden fırsatlar doğacaktır.
17:18
I believe that when you push people away from that,
429
1023000
2000
Şuna inanıyorum ki, eğer insanları bundan uzaklaştırırsanız,
17:20
you're pushing them more towards failure.
430
1025000
2000
insanları aslında başarısızlığa doğru yönlendirirsiniz.
17:22
I believe that when you train your employees to be risk averse,
431
1027000
3000
İnanıyorum ki, çalışanlarınızı risklerden kaçınacak şekilde eğitirseniz,
17:25
then you're preparing your whole company
432
1030000
2000
bu sayede aslında tüm şirketi
17:27
to be reward challenged.
433
1032000
2000
ödüllerle sınanmaya hazırlarsınız.
17:29
I feel like that what has to happen moving forward
434
1034000
2000
Hissettiğim şu ki, ilerlemek için gerekli olan şey
17:31
is we need to encourage people to take risks.
435
1036000
3000
insanları risk almaya cesaretlendirmektir.
17:34
We need to encourage people to not be afraid
436
1039000
2000
İnsanları onları korkutabilecek fırsatlardan
17:36
of opportunities that may scare them.
437
1041000
2000
korkmamaya cesaretlendirmeliyiz.
17:38
Ultimately, moving forward,
438
1043000
2000
En nihayetinde, devam edersek,
17:40
I think we have to embrace fear.
439
1045000
2000
sanırım korkuyu kucaklamalıyız.
17:42
We've got to put that bear in a cage.
440
1047000
2000
İşte bu ayıyı kafese koymalıyız!
17:44
(Laughter)
441
1049000
7000
(Gülüşmeler)
17:51
Embrace fear. Embrace risk.
442
1056000
3000
Korkuyu kucaklayın. Riski kucaklayın.
17:54
One big spoonful at a time, we have to embrace risk.
443
1059000
3000
Her seferinde birer kaşık alarak, riski kucaklamalıyız.
17:57
And ultimately, we have to embrace transparency.
444
1062000
4000
Ve en son olarak da, şeffaflığı benimsemeliyiz.
18:01
Today, more than ever,
445
1066000
2000
Bugün, birazcık samimiyet,
18:03
a little honesty is going to go a long way.
446
1068000
2000
daha önce olmadığı kadar büyük etki yaratacak.
18:05
And that being said, through honesty and transparency,
447
1070000
3000
Ve sonuç olarak, samimiyet ve şeffaflık ile,
18:08
my entire talk, "Embrace Transparency,"
448
1073000
3000
tüm bu konuşmam "Şeffaflığı Kucaklayın"
18:11
has been brought to you
449
1076000
2000
sizlere
18:13
by my good friends at EMC,
450
1078000
3000
ebay'den isim haklarını
18:16
who for $7,100
451
1081000
2000
$7,100'e satın alan,
18:18
bought the naming rights on eBay.
452
1083000
2000
EMC'deki iyi arkadaşlarım tarafından sunuldu.
18:20
(Applause)
453
1085000
9000
(Alkışlar)
18:29
EMC: Turning big data
454
1094000
3000
EMC: Büyük Verileri
18:32
into big opportunity
455
1097000
2000
Dünya Çapında Tüm Organizasyonlar için
18:34
for organizations all over the world.
456
1099000
2000
Büyük Fırsatlara Dönüştürüyor.
18:36
EMC presents: "Embrace Transparency."
457
1101000
3000
EMC "Şeffaflığı Kucaklayın"ı Sunar.
18:39
Thank you very much, guys.
458
1104000
2000
Çok teşekkürler çocuklar.
18:41
(Applause)
459
1106000
13000
(Alkışlar)
18:54
June Cohen: So, Morgan,
460
1119000
3000
Juna Cohen: Peki söyle Morgan,
18:57
in the name of transparency,
461
1122000
2000
şeffaflık adına soruyorum
18:59
what exactly happened to that $7,100?
462
1124000
2000
şu $7,100'a ne oldu?
19:01
MS: That is a fantastic question.
463
1126000
3000
MS: Bu muhteşem bir soru.
19:04
I have in my pocket a check
464
1129000
3000
Şu anda cebimde
19:07
made out to the parent organization to the TED organization,
465
1132000
2000
TED organizasyonunun sahibi organizasyon
19:09
the Sapling Foundation --
466
1134000
2000
Sapling Foundation'a yazılmış
19:11
a check for $7,100
467
1136000
2000
ve gelecek yılki TED'e katılmam için kullanılacak
19:13
to be applied toward my attendance for next year's TED.
468
1138000
3000
$7,100 değerinde bir çek var.
19:16
(Laughter)
469
1141000
2000
(Gülüşmeler)
19:18
(Applause)
470
1143000
3000
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
Morgan Spurlock - FilmmakerMorgan Spurlock makes documentary film and TV that is personal, political -- and, above all, deeply empathetic.
Why you should listen
Though it was as high-concept as any reality-TV show, Morgan Spurlock's 2004 film Super Size Me was something else entirely: a critique of modern fast-feeding, wrapped in the personal story of a charming, curious host. And "host" can be taken literally: eating only McDonald's for 30 days straight, Spurlock went into a shocking physical and emotional decline, showing via his own body the truth about junk food. After this Oscar-nominated doc came Spurlock's three-seasons-long unscripted TV show, 30 Days, based on another lifehack: Send a person to live, for 30 days, inside another worldview. Stories from 30 Days are human, engaging, surprising: An anti-immigrant activist warms to a tight-knit family of border-crossers; an outsourced US engineer meets the Indian engineer who holds his old job; a former pro football player spends 30 days navigating the world in a wheelchair.
In 2008, Spurlock released Where in the World Is Osama Bin Laden?, about his months-long trek through Afghanistan, Saudi Arabia, Egypt, Israel, Palestine ... following leads and interviewing people along the way. (In an interview, he guessed he got within 50 miles of Osama before winding up the hunt.) He was also part of a group-filmed version of Freakonomics. He wrote a book about his fast-food odyssey, called Don't Eat This Book -- while his wife, vegan chef Alex Jamieson, wrote a bestseller about the eight-week cleansing diet she put Spurlock on after he got supersized.
His latest film, The Greatest Movie Ever Sold, dives into the mysterious world of brand sponsorship, a major influence on how pop culture is developed and shared. Almost totally sponsored itself, the film was the first to be sold at Sundance 2011, and, it's said, made a profit before it even opened. The film debuts in US theaters on April 22, 2011.
Morgan Spurlock | Speaker | TED.com