TED2010
James Cameron: Before Avatar ... a curious boy
James Cameron: Avatar'dan önce...meraklı bir çocuk
Filmed:
Readability: 4.1
2,210,851 views
James Cameron's big-budget (and even bigger-grossing) films create unreal worlds all their own. In this personal talk, he reveals his childhood fascination with the fantastic -- from reading science fiction to deep-sea diving -- and how it ultimately drove the success of his blockbuster hits "Aliens," "The Terminator," "Titanic" and "Avatar."
James Cameron - Director
James Cameron is the director of Avatar, Titanic, Terminator, The Abyss and many other blockbusters. While his outsize films push the bounds of technology, they're always anchored in human stories with heart and soul. Full bio
James Cameron is the director of Avatar, Titanic, Terminator, The Abyss and many other blockbusters. While his outsize films push the bounds of technology, they're always anchored in human stories with heart and soul. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:15
I grew up on a steady diet of science fiction.
0
0
5000
Ben bilim-kurguyla büyüdüm.
00:20
In high school, I took a bus to school
1
5000
3000
Ortaokuldayken, okula otobüsle giderdim;
00:23
an hour each way every day.
2
8000
2000
her gün 2 saatim yolda geçerdi.
00:25
And I was always absorbed in a book,
3
10000
2000
Ve hep kendimi bir kitaba kaptırırdım--
00:27
science fiction book,
4
12000
2000
beni başka dünyalara götüren
00:29
which took my mind to other worlds,
5
14000
3000
ve içimdeki doyumsuz merakı
00:32
and satisfied, in a narrative form,
6
17000
4000
öyküler aracılığıyla yatıştıran
00:36
this insatiable sense of curiosity that I had.
7
21000
5000
bir bilim-kurgu kitabına.
00:41
And you know, that curiosity also manifested itself
8
26000
3000
Bu merak, kendisini başka türlü de belli ederdi.
00:44
in the fact that whenever I wasn't in school
9
29000
3000
Okulda olmadığım zamanlarda,
00:47
I was out in the woods,
10
32000
2000
ormana gidip,
00:49
hiking and taking "samples" --
11
34000
4000
yürüyüş yapıyor ve "numune" topluyordum.
00:53
frogs and snakes and bugs and pond water --
12
38000
2000
Kurbağalar, yılanlar, böcekler, gölet suyu.
00:55
and bringing it back, looking at it under the microscope.
13
40000
3000
Bunları eve getirip, mikroskopta inceliyordum.
00:58
You know, I was a real science geek.
14
43000
2000
Tam bir bilim hastasıydım.
01:00
But it was all about trying to understand the world,
15
45000
3000
Ama bütün bunlar dünyayı anlamak,
01:03
understand the limits of possibility.
16
48000
4000
olanakların sınırlarını anlamak içindi.
01:07
And my love of science fiction
17
52000
4000
Ve benim bilim-kurguya olan tutkunluğum,
01:11
actually seemed mirrored in the world around me,
18
56000
3000
sanki etrafımda olup bitene de yansımıştı,
01:14
because what was happening, this was in the late '60s,
19
59000
2000
çünkü 1960ların sonlarında,
01:16
we were going to the moon,
20
61000
3000
aya gidiyorduk,
01:19
we were exploring the deep oceans.
21
64000
2000
okyanusun derinliklerini keşfediyorduk.
01:21
Jacques Cousteau was coming into our living rooms
22
66000
3000
Jacques Cousteau, inanılmaz programlarıyla
01:24
with his amazing specials that showed us
23
69000
3000
evlerimize girip bize, daha önceden
01:27
animals and places and a wondrous world
24
72000
2000
hayal edemeyeceğimiz hayvanatı, yerleri,
01:29
that we could never really have previously imagined.
25
74000
3000
olağandışı bir dünyayı gösteriyordu.
01:32
So, that seemed to resonate
26
77000
2000
Ve bu da işin
01:34
with the whole science fiction part of it.
27
79000
3000
bilim-kurgu tarafıyla benzeşiyordu.
01:37
And I was an artist.
28
82000
2000
Ve ben bir ressamdım.
01:39
I could draw. I could paint.
29
84000
2000
Çizebiliyordum, resim yapabiliyordum.
01:41
And I found that because there weren't video games
30
86000
3000
Ve anladım ki, bilgisayar oyunları,
01:44
and this saturation of CG movies and all of this
31
89000
4000
özel efektli filmler, ve medyada şimdiki kadar
01:48
imagery in the media landscape,
32
93000
3000
görsel malzeme olmadığı için
01:51
I had to create these images in my head.
33
96000
2000
bu görüntüleri zihnimde oluşturmalıydım.
01:53
You know, we all did, as kids having to
34
98000
2000
Kitap okumak zorunda kalan
01:55
read a book, and through the author's description,
35
100000
3000
her çocuk gibi hepimiz, yazarın betimlemelerini
01:58
put something on the movie screen in our heads.
36
103000
4000
zihnimizdeki sinema perdesine yansıttık.
02:02
And so, my response to this was to paint, to draw
37
107000
3000
Bunun üzerine ben,
02:05
alien creatures, alien worlds,
38
110000
2000
uzaylı yaratıklar, robotlar ve
02:07
robots, spaceships, all that stuff.
39
112000
2000
uzay gemileri çizmeye başladım.
02:09
I was endlessly getting busted in math class
40
114000
3000
Matematik dersinde sürekli
02:12
doodling behind the textbook.
41
117000
3000
kitabın arkasını karalarken yakalanıyordum.
02:15
That was -- the creativity
42
120000
3000
Yani, yaratıcılık
02:18
had to find its outlet somehow.
43
123000
4000
ortaya çıkacak yer arıyordu.
02:22
And an interesting thing happened: The Jacques Cousteau shows
44
127000
3000
Ve ilginçtir, Jacques Cousteau'nun programları
02:25
actually got me very excited about the fact that there was
45
130000
3000
beni, yeryüzünde farklı bir dünya
02:28
an alien world right here on Earth.
46
133000
2000
olduğuna inandırdı.
02:30
I might not really go to an alien world
47
135000
3000
Bir gün gerçekten bir uzay aracıyla
02:33
on a spaceship someday --
48
138000
2000
bir bambaşka bir dünyaya gidemem.
02:35
that seemed pretty darn unlikely.
49
140000
3000
Bu hiç de mümkün görünmüyordu.
02:38
But that was a world I could really go to,
50
143000
2000
Ama o, gerçekten gidebileceğim bir dünyaydı,
02:40
right here on Earth, that was as rich and exotic
51
145000
2000
burada, yeryüzünde; kiatplarda okuduklarımın
02:42
as anything that I had imagined
52
147000
3000
zihnimde canlandırdıkları kadar
02:45
from reading these books.
53
150000
2000
renkli ve farklı.
02:47
So, I decided I was going to become a scuba diver
54
152000
2000
Bunun üzerine, bir dalgıç olmaya karar verdim
02:49
at the age of 15.
55
154000
2000
15 yaşındayken.
02:51
And the only problem with that was that I lived
56
156000
2000
Ve tek sorun:
02:53
in a little village in Canada,
57
158000
2000
Kanada'nı bir köyünde,
02:55
600 miles from the nearest ocean.
58
160000
3000
okyanustan 600 mil uzakta yaşıyordum.
02:58
But I didn't let that daunt me.
59
163000
2000
Ama pes etmedim.
03:00
I pestered my father until he finally found
60
165000
3000
Babamın başını etini yedim ve sonunda
03:03
a scuba class in Buffalo, New York,
61
168000
2000
Buffalo, New York'ta, sınırın hemen karşısında
03:05
right across the border from where we live.
62
170000
2000
bir dalgıçlık okulu buldu.
03:07
And I actually got certified
63
172000
3000
Ve sonuçta lisansımı aldım,
03:10
in a pool at a YMCA in the dead of winter
64
175000
2000
Buffalo, New York'un cansız kışında
03:12
in Buffalo, New York.
65
177000
2000
bir YMCA havuzunda.
03:14
And I didn't see the ocean, a real ocean,
66
179000
3000
Ve gerçek bir okyanusu
03:17
for another two years,
67
182000
2000
2 sene sonra gördüm,
03:19
until we moved to California.
68
184000
2000
California'ya taşındığımızda.
03:21
Since then, in the intervening
69
186000
3000
O zamandan beri, aradan geçen
03:24
40 years,
70
189000
2000
40 sene boyunca,
03:26
I've spent about 3,000 hours underwater,
71
191000
4000
yaklaşık 3.000 saat sualtında kaldım.
03:30
and 500 hours of that was in submersibles.
72
195000
3000
Bunun 500 saati denizaltı araçlarındaydı.
03:33
And I've learned that that deep-ocean environment,
73
198000
3000
Ve öğrendim ki derin sularda,
03:36
and even the shallow oceans,
74
201000
2000
hatta sığ bölgeler bile,
03:38
are so rich with amazing life
75
203000
4000
hayal bile edemeyeceğimiz
03:42
that really is beyond our imagination.
76
207000
3000
çok zengin bir yaşam var.
03:45
Nature's imagination is so boundless
77
210000
4000
Doğanın hayalgücü sınır tanımaz,
03:49
compared to our own
78
214000
2000
hele bizim kupkuru
03:51
meager human imagination.
79
216000
2000
insansı hayalgücümüze kıyasla.
03:53
I still, to this day, stand in absolute awe
80
218000
2000
Ben, bugün bile daldığımda
03:55
of what I see when I make these dives.
81
220000
3000
gördüklerime hayret ediyorum.
03:58
And my love affair with the ocean is ongoing,
82
223000
3000
Okyanusa olan sevgim
04:01
and just as strong as it ever was.
83
226000
2000
her zamankinden daha fazla.
04:03
But when I chose a career as an adult,
84
228000
3000
Ama kariyerimi, bir yetişkin olarak,
04:06
it was filmmaking.
85
231000
3000
sinemada yapmayı tercih ettim.
04:09
And that seemed to be the best way to reconcile
86
234000
3000
Bu, hikâye anlatma dürtümü gidermek,
04:12
this urge I had to tell stories
87
237000
2000
görüntüler ortaya çıkarmak için
04:14
with my urges to create images.
88
239000
4000
en iyi yol gibiydi.
04:18
And I was, as a kid, constantly drawing comic books, and so on.
89
243000
3000
Çocukken sürekli karikatürler falan çiziyordum.
04:21
So, filmmaking was the way to put pictures and stories
90
246000
2000
Filmcilik de hikâyeleri ve görüntüleri
04:23
together, and that made sense.
91
248000
2000
birleştirme işidir. Çok mantıklıydı.
04:25
And of course the stories that I chose to tell
92
250000
3000
Ve anlatmayı tercih ettiğim hikâyeler elbette
04:28
were science fiction stories: "Terminator," "Aliens"
93
253000
2000
bilim-kurgu hikâyeleriydi: Terminator, Aliens ve
04:30
and "The Abyss."
94
255000
2000
The Abyss.
04:32
And with "The Abyss," I was putting together my love
95
257000
3000
Abyss'te, sualtı ve dalma sevdamı,
04:35
of underwater and diving with filmmaking.
96
260000
2000
filmcilikle buluşturmuş oluyordum.
04:37
So, you know, merging the two passions.
97
262000
3000
İki tutkuyu bir araya getiriyordum.
04:40
Something interesting came out of "The Abyss,"
98
265000
4000
Abyss'ten ilginç bir şey çıktı:
04:44
which was that to solve a specific narrative
99
269000
3000
O filmin hikâyesindeki bir sorunu
04:47
problem on that film,
100
272000
3000
gidermemiz gerekiyordu,
04:50
which was to create this kind of liquid water creature,
101
275000
4000
sıvı hâlinde bir yarattık yaratmalıydık,
04:54
we actually embraced computer generated animation, CG.
102
279000
6000
ve bilgisayar destekli animasyona başvurduk.
05:00
And this resulted in the first soft-surface
103
285000
5000
Ve bunun sonucunda, sinemadaki ilk
05:05
character, CG animation
104
290000
3000
yumuşak-yüzeyli, bilgisayar destekli
05:08
that was ever in a movie.
105
293000
2000
karakter ortaya çıktı.
05:10
And even though the film didn't make any money --
106
295000
2000
Ve film para kazanamasa da,
05:12
barely broke even, I should say --
107
297000
3000
-hatta masrafını bile zor çıkardı-
05:15
I witnessed something amazing, which is that the audience,
108
300000
2000
inanılmaz bir şeye tanıklık ettim:
05:17
the global audience, was mesmerized
109
302000
2000
seyirciler, bu sihir karşısında
05:19
by this apparent magic.
110
304000
2000
büyülenmişlerdi.
05:21
You know, it's Arthur Clarke's law
111
306000
2000
Arthur Clarke'ın yasasını bilirsiniz,
05:23
that any sufficiently advanced technology is indistinguishable from magic.
112
308000
4000
yeterince gelişmiş her teknoloji sihirden farksızdır.
05:27
They were seeing something magical.
113
312000
3000
Sihirli birşeyler görüyorlardı.
05:30
And so that got me very excited.
114
315000
3000
Ve bu beni çok heyecanlandırdı.
05:33
And I thought, "Wow, this is something that needs to be embraced
115
318000
2000
"Vay! İşte bu gerçekten de sinema sanatıyla kucaklanması gereken
05:35
into the cinematic art."
116
320000
2000
bir şey!" diye düşündüm.
05:37
So, with "Terminator 2," which was my next film,
117
322000
2000
Böylece, bir sonraki filmim olan Terminatör 2 ile
05:39
we took that much farther.
118
324000
2000
daha fazla aşama kaydedebildik.
05:41
Working with ILM, we created the liquid metal dude
119
326000
3000
ILM ile çalışarak, filmdeki sıvı metal kankayı yarattık,
05:44
in that film. The success hung in the balance
120
329000
2000
başarımız da efektlerin işe yarayıp yaramayacağına
05:46
on whether that effect would work.
121
331000
2000
bağlı dengelere endeksliydi.
05:48
And it did, and we created magic again,
122
333000
2000
Ve işe yaradı. Yeniden sihir yapmıştık.
05:50
and we had the same result with an audience --
123
335000
2000
Seyircilerden de aynı sonuçları aldık.
05:52
although we did make a little more money on that one.
124
337000
2000
Yine de bu defa biraz daha fazla para kazanmış olduk.
05:54
So, drawing a line through those two dots
125
339000
5000
Yani, bu iki deneyim noktası arasına bir
05:59
of experience
126
344000
3000
çizgi çekmek,
06:02
came to, "This is going to be a whole new world,"
127
347000
2000
film sanatçıları için, bu yaratıcılıkta yeni dünya,
06:04
this was a whole new world of creativity
128
349000
2000
bambaşka ve yepyeni bir dünya olacak
06:06
for film artists.
129
351000
3000
noktasına vardı.
06:09
So, I started a company with Stan Winston,
130
354000
2000
Bende Stan Winston ile bir şirket kurdum,
06:11
my good friend Stan Winston,
131
356000
2000
yakın arkadaşım Stan Winston,
06:13
who is the premier make-up and creature designer
132
358000
4000
o zamanlar baş makyöz ve yaratık tasarımcısıydı,
06:17
at that time, and it was called Digital Domain.
133
362000
3000
şirketin adı Digital Domain'di.
06:20
And the concept of the company was
134
365000
2000
Firmanın konsepti ise geçmişte yapılmış
06:22
that we would leapfrog past
135
367000
3000
olan analog süreçleri zurbağa
06:25
the analog processes of optical printers and so on,
136
370000
3000
zıplayışı ile geçecektik ve dosdoğru dijital
06:28
and we would go right to digital production.
137
373000
2000
prodüksiyonun içine dalacaktık.
06:30
And we actually did that and it gave us a competitive advantage for a while.
138
375000
4000
Aslında bunu yaptık da ve bu bize rekabette bir süre avantaj bile sağladı.
06:34
But we found ourselves lagging in the mid '90s
139
379000
3000
Ama '90 ların ortasında kendimizi karakter ve yaratık
06:37
in the creature and character design stuff
140
382000
3000
tasarımı işiyle yalıtılmış halde buluverdik,
06:40
that we had actually founded the company to do.
141
385000
3000
aslında şirketi kurma amacımızda buydu.
06:43
So, I wrote this piece called "Avatar,"
142
388000
2000
Bende bu AVATAR isimli eseri yazdım,
06:45
which was meant to absolutely push the envelope
143
390000
4000
amacım görsel efekt zarfının daha ötesine geçip,
06:49
of visual effects,
144
394000
2000
zarfı patlatmaktı. zorlanmasıydı.
06:51
of CG effects, beyond,
145
396000
2000
CG ortamında yaratılan
06:53
with realistic human emotive characters
146
398000
4000
gerçekci insan duygulanımlı karakterlerle
06:57
generated in CG,
147
402000
2000
kurgulanmıştı.
06:59
and the main characters would all be in CG,
148
404000
2000
Ana karakterler CG ortamında olacaktı.
07:01
and the world would be in CG.
149
406000
2000
Yaşanan dünya CG ortamında olacaktı.
07:03
And the envelope pushed back,
150
408000
2000
Ama zarf geri tepti.
07:05
and I was told by the folks at my company
151
410000
5000
Şirketti elemanlar bana böyle bir şeyi henüz
07:10
that we weren't going to be able to do this for a while.
152
415000
2000
yapmalarının mümkün olmadığını söylediler.
07:12
So, I shelved it, and I made this other movie about a big ship that sinks.
153
417000
4000
Bende rafa koydum ve batan büyük bir gemi hakkındaki diğer filmi yaptım.
07:16
(Laughter)
154
421000
3000
(kahkahalar)
07:19
You know, I went and pitched it to the studio as "'Romeo and Juliet' on a ship:
155
424000
3000
Bilirsiniz, stüdyoya gittim ve "Romeo and Juliet bir gemide" gibi filmi pazarladım.
07:22
"It's going to be this epic romance,
156
427000
2000
Bu epik aşk hikayesi olacaktı.
07:24
passionate film."
157
429000
2000
Tutkulu bir film.
07:26
Secretly, what I wanted to do was
158
431000
2000
Gizliden gizliye istediğim şey ise
07:28
I wanted to dive to the real wreck of "Titanic."
159
433000
3000
Titanik'in gerçek batığına dalış yapma şansıydı.
07:31
And that's why I made the movie.
160
436000
2000
Yani bu filmi aslında bundan yaptım.
07:33
(Applause)
161
438000
4000
(Alkışlar)
07:37
And that's the truth. Now, the studio didn't know that.
162
442000
2000
Bu gerçek! Stüdyo tabi bunu bilmiyordu.
07:39
But I convinced them. I said,
163
444000
2000
Ben onları ikna ettim. Onlara
07:41
"We're going to dive to the wreck. We're going to film it for real.
164
446000
2000
"Batığa dalacağız ve gerçekten de filmini çekeceğiz" dedim.
07:43
We'll be using it in the opening of the film.
165
448000
3000
Ve filmin açılışında da bunu kullanacağız.
07:46
It will be really important. It will be a great marketing hook."
166
451000
2000
Bu gerçekten çok önemli. Muhteşem bir pazarlama oltası olacak"
07:48
And I talked them into funding an expedition.
167
453000
2000
Böylece onları yolculuğu finanse etmeleri için ikna ettim.
07:50
(Laughter)
168
455000
2000
(Kahkahalar)
07:52
Sounds crazy. But this goes back to that theme
169
457000
2000
Çılgınca. Ama bu aslında gerçekliği yaratma hayaliniz
07:54
about your imagination creating a reality.
170
459000
3000
ile ilgili bir şey.
07:57
Because we actually created a reality where six months later,
171
462000
2000
Çünkü, kendimi altı ay sonrasında Kuzey Altantikte 2.5 mil derinlikte
07:59
I find myself in a Russian submersible
172
464000
2000
bir Rus denizaltısının
08:01
two and a half miles down in the north Atlantic,
173
466000
3000
görüş değilinden gerçek Titanik'e
08:04
looking at the real Titanic through a view port.
174
469000
2000
bakarken bulmuştum, yani gerçekliği yaratmıştık,
08:06
Not a movie, not HD -- for real.
175
471000
3000
film değildi, HD değildi, gerçekti.
08:09
(Applause)
176
474000
3000
(alkışlar)
08:12
Now, that blew my mind.
177
477000
2000
İşte bu aklımı yerinden oynattı.
08:14
And it took a lot of preparation, we had to build cameras
178
479000
2000
Bir sürü hazırlık yapmamız gerekti, kameraları kurduk,
08:16
and lights and all kinds of things.
179
481000
2000
ışıkları ve benzer şeyleri hazırladık.
08:18
But, it struck me how much
180
483000
2000
Ama bu dalışların, bu derin
08:20
this dive, these deep dives,
181
485000
2000
dalışların, uzaya göreve
08:22
was like a space mission.
182
487000
2000
gitmeye bu derece benzemesine takıldım.
08:24
You know, where it was highly technical,
183
489000
2000
Bilirsiniz, yüksek teknoloji kullanılıyordu,
08:26
and it required enormous planning.
184
491000
2000
ve inanılmaz planlamalar yapılması gerekliydi.
08:28
You get in this capsule, you go down to this dark
185
493000
2000
Kapsüle biniyorsunuz ve karanlık ve düşmanca
08:30
hostile environment
186
495000
3000
görünen bu ortamda aşağıya iniyorsunuz,
08:33
where there is no hope of rescue
187
498000
2000
kendi başınıza yukarı çıkamazsanız
08:35
if you can't get back by yourself.
188
500000
2000
kurtarılma şansınız bile yok.
08:37
And I thought like, "Wow. I'm like,
189
502000
2000
"Vay be, bilim kurgu bir filmin
08:39
living in a science fiction movie.
190
504000
2000
içinde yaşıyorum sanki" diye düşündüm.
08:41
This is really cool."
191
506000
2000
Bu gerçekten çok havalıydı.
08:43
And so, I really got bitten by the bug of deep-ocean exploration.
192
508000
3000
Derin okyanus keşfi düşüncesi bir böcek gibi beni ısırmıştı.
08:46
Of course, the curiosity, the science component of it --
193
511000
3000
Elbette, merak ve olayın bilimsel yönü de var.
08:49
it was everything. It was adventure,
194
514000
2000
Yani herşey vardı. Maceraydı,
08:51
it was curiosity, it was imagination.
195
516000
2000
Meraktı. Hayal etmekti.
08:53
And it was an experience that
196
518000
3000
Ve Hollywood'un bana sunamayacağı
08:56
Hollywood couldn't give me.
197
521000
2000
bir deneyimdi.
08:58
Because, you know, I could imagine a creature and we could
198
523000
2000
Yani, ben bir yaratık imgelerim ve sonra gidip onun için vir
09:00
create a visual effect for it. But I couldn't imagine what I was seeing
199
525000
2000
görsel efekt yaratırız. Ama burada pencereden gördüğüm şeyleri
09:02
out that window.
200
527000
2000
hayal edemezdim.
09:04
As we did some of our subsequent expeditions,
201
529000
3000
Mütaakip yolculuklarımızı yaptığımız sırada
09:07
I was seeing creatures at hydrothermal vents
202
532000
2000
hidrotermal ağızları olan yaratıklar görüyordum
09:09
and sometimes things that I had never seen before,
203
534000
4000
ve bazen de hayatım boyu görmediğim şeyleri,
09:13
sometimes things that no one had seen before,
204
538000
2000
hatta bazen bizim gördüğümüz zaman kadar
09:15
that actually were not described by science
205
540000
2000
kimsenin görmemiş olduğu ve
09:17
at the time that we saw them and imaged them.
206
542000
3000
bilimsel olarak tanımlanmamış şeyleri görüyordum.
09:20
So, I was completely smitten by this,
207
545000
3000
Yani buna tamamen vurulmuştum,
09:23
and had to do more.
208
548000
2000
ve daha fazlasını yapmalıydım.
09:25
And so, I actually made a kind of curious decision.
209
550000
2000
Ve aslında meraklı bir tercih yaptığımı söyleyebilirim.
09:27
After the success of "Titanic,"
210
552000
2000
Titanik'in başarısı sonrasında,
09:29
I said, "OK, I'm going to park my day job
211
554000
3000
"Tamam, gündüzleri Hollywood sinema
09:32
as a Hollywood movie maker,
212
557000
2000
yapımcılığı olan işimi biraz kenara koyup,
09:34
and I'm going to go be a full-time explorer for a while."
213
559000
4000
bir süre tam zamanlı kaşif olarak çalışacağım".
09:38
And so, we started planning these
214
563000
2000
Sonrasında bu keşif yolculuklarını
09:40
expeditions.
215
565000
2000
planlamaya başladık.
09:42
And we wound up going to the Bismark,
216
567000
2000
Bismark'a gidip robot aletlerle
09:44
and exploring it with robotic vehicles.
217
569000
4000
keşfini yapmak için uçuşa geçtik.
09:48
We went back to the Titanic wreck.
218
573000
2000
Titanik'in enkazına geri döndük.
09:50
We took little bots that we had created
219
575000
2000
Fiber optik kablosunu makaraya saran
09:52
that spooled a fiber optic.
220
577000
2000
küçük robotlar yarattık.
09:54
And the idea was to go in and do an interior
221
579000
2000
Amacımız içine girmek ve geminin içini
09:56
survey of that ship, which had never been done.
222
581000
4000
incelemekti, bu daha önce yapılmamıştı.
10:00
Nobody had ever looked inside the wreck. They didn't have the means to do it,
223
585000
2000
Kimse enkazın içine girmemişti. Çünkü bunu yapabilecek araçları yoktu,
10:02
so we created technology to do it.
224
587000
3000
bizde bu teknolojiyi yaratıp öyle gittik.
10:05
So, you know, here I am now, on the deck
225
590000
2000
Ve, biliyorsunuz, şimdi burada Titanik'in
10:07
of Titanic, sitting in a submersible,
226
592000
3000
güvertesindeyim, bir denizaltı'da oturuyor,
10:10
and looking out at planks that look much like this,
227
595000
3000
ve daha önce orkestranın çalmış olduğu yerdeki
10:13
where I knew that the band had played.
228
598000
3000
tahtalara bakınıyorum.
10:16
And I'm flying a little robotic vehicle
229
601000
2000
Ve küçük bir robot makina ile uçuyorum
10:18
through the corridor of the ship.
230
603000
3000
koridorlarda geziniyorum.
10:21
When I say, "I'm operating it,"
231
606000
3000
Kontrol bende diyorum ama
10:24
but my mind is in the vehicle.
232
609000
3000
aklım zaten o robot makinanın içinde.
10:27
I felt like I was physically present
233
612000
2000
Yani fiziksel olarak da Titanik'in
10:29
inside the shipwreck of Titanic.
234
614000
2000
batık enkazında bulunduğumu hissediyorum.
10:31
And it was the most surreal kind
235
616000
2000
Ve bu şimdiye dek yaşadığım en gerçek dışı
10:33
of deja vu experience I've ever had,
236
618000
2000
deja vu deneyimidir.
10:35
because I would know before I turned a corner
237
620000
4000
çünkü aracın ışıkları henüz şu köşeden dönünce
10:39
what was going to be there before the lights
238
624000
2000
göreceğim şeyi göstermeden önce
10:41
of the vehicle actually revealed it,
239
626000
2000
orada ne olduğunu biliyorum,
10:43
because I had walked the set for months
240
628000
2000
çünkü filmi yaparken bu sette aylar
10:45
when we were making the movie.
241
630000
3000
boyunca gezinmiştim.
10:48
And the set was based as an exact replica
242
633000
2000
Ve set bire bir replika şeklinde
10:50
on the blueprints of the ship.
243
635000
2000
geminin projesine göre hazırlanmıştı.
10:52
So, it was this absolutely remarkable experience.
244
637000
3000
Yani bu kesinlikle olağanüstü bir deneyimdi.
10:55
And it really made me realize that
245
640000
2000
Ve bu bana yarattığımız bu robotik
10:57
the telepresence experience --
246
642000
2000
avatarlara sahip olup, bilincinizin
10:59
that you actually can have these robotic avatars,
247
644000
2000
bu araçlara aktarılması sonucunda bu farklı
11:01
then your consciousness is injected into the vehicle,
248
646000
5000
var oluş biçiminin, teleprezasyonun
11:06
into this other form of existence.
249
651000
2000
yaşayabileceğimizi anlamamı sağladı.
11:08
It was really, really quite profound.
250
653000
2000
Bu gerçek anlamda, cidden çok derin bir deneyimdi.
11:10
And it may be a little bit of a glimpse as to what might be happening
251
655000
3000
Bu ayrıca, bir bilim kurgu hayranı olarak bana, onlarca yıl sonrasında,
11:13
some decades out
252
658000
2000
pek çok şeyin araştırılması
11:15
as we start to have cyborg bodies
253
660000
3000
için cyborg vücutlara sahip olmamızla
11:18
for exploration or for other means
254
663000
2000
veya insan ötesi gelecekte ilgili
11:20
in many sort of
255
665000
2000
kurabildiğim
11:22
post-human futures
256
667000
2000
pek çok hayale de
11:24
that I can imagine,
257
669000
2000
küçük bir ışık
11:26
as a science fiction fan.
258
671000
2000
tutmuş oldu.
11:28
So, having done these expeditions,
259
673000
5000
Bu yolculukları yaptıktan sonra orada aşağıda
11:33
and really beginning to appreciate what was down there,
260
678000
4000
olan şeyleri gerçekten kavrayıp anlamaya başladım,
11:37
such as at the deep ocean vents
261
682000
3000
örneğin derin okyanus ağızları gibi,
11:40
where we had these amazing, amazing animals --
262
685000
3000
inanılmaz, hayran bırakan hayvanlar gördüm.
11:43
they're basically aliens right here on Earth.
263
688000
2000
Bunlar basitce Dünyamız'da yaşayan uzaylılardı.
11:45
They live in an environment of chemosynthesis.
264
690000
3000
Kemosentez ortamında yaşıyorlar.
11:48
They don't survive on sunlight-based
265
693000
2000
Bizim gibi güneş ışığına bağlı
11:50
system the way we do.
266
695000
2000
sistemlerde hayatta kalamıyorlar.
11:52
And so, you're seeing animals that are living next to
267
697000
2000
Ve 500 derece santigratlık bir su bacasının
11:54
a 500-degree-Centigrade
268
699000
2000
yanıbaşında yaşayan
11:56
water plumes.
269
701000
2000
hayvanlar görüyorsunuz.
11:58
You think they can't possibly exist.
270
703000
2000
Var olma ihtimallerinin olmadığını düşünüyorsunuz.
12:00
At the same time
271
705000
2000
Aynı dönemde ayrıca
12:02
I was getting very interested in space science as well --
272
707000
3000
uzay bilimi ile de yakınen ilgilenmeye başlamıştım,
12:05
again, it's the science fiction influence, as a kid.
273
710000
3000
elbette yine bilim kurgunun etkisi, çocuğum ya.
12:08
And I wound up getting involved with
274
713000
2000
Ve uzay cemiyetine mensup kişilerle
12:10
the space community,
275
715000
2000
gerçekten NASA'ya mensup olanlarla
12:12
really involved with NASA,
276
717000
2000
bağlantıya geçmek için çırpınıyordum.
12:14
sitting on the NASA advisory board,
277
719000
3000
NASA danışmanlık meclisinde oturup
12:17
planning actual space missions,
278
722000
2000
gerçek uzay görevleri planlamak,
12:19
going to Russia, going through the pre-cosmonaut
279
724000
2000
Rusya'ya gitmek, pre-kozmonot olmak,
12:21
biomedical protocols,
280
726000
2000
biomedikal protokoller belirlemek
12:23
and all these sorts of things,
281
728000
2000
ve tüm benzer şeyleri yapmak,
12:25
to actually go and fly to the international space station
282
730000
2000
daha sonra da gerçekten kendi 3 boyutlu kameralarımızı alıp
12:27
with our 3D camera systems.
283
732000
2000
uluslararası uzay istasyonuna uçmak istiyordum.
12:29
And this was fascinating.
284
734000
2000
Ve bu çok büyüleyiciydi.
12:31
But what I wound up doing was bringing space scientists
285
736000
2000
Ama benim asıl delice istediğim şey, bu uzay bilimcilerini
12:33
with us into the deep.
286
738000
3000
bizimle beraber derinlere indirmekti.
12:36
And taking them down so that they had access --
287
741000
3000
Onları aşağıya indirecektim ki bu ekstrem ortamlarla ilgilenen
12:39
astrobiologists, planetary scientists,
288
744000
3000
astrobiologlar, gezegen bilimciler
12:42
people who were interested in these extreme environments --
289
747000
3000
aşağıdaki ağızları görebilsinler,
12:45
taking them down to the vents, and letting them see,
290
750000
3000
ve bunlardan örnekler alsınlar,
12:48
and take samples and test instruments, and so on.
291
753000
2000
test malzemeleri edinsinler ve benzeri şeyler.
12:50
So, here we were making documentary films,
292
755000
2000
Ve işte dökümantasyon filmler yapmaya başlamıştık,
12:52
but actually doing science,
293
757000
2000
ama aslında bilim yapıyorduk,
12:54
and actually doing space science.
294
759000
2000
ve aslında uzay bilimi yapıyorduk.
12:56
I'd completely closed the loop
295
761000
2000
Yani halkayı tamamen kapatmış oldum
12:58
between being the science fiction fan,
296
763000
2000
bilim kurgu hayranı olmak ile
13:00
you know, as a kid,
297
765000
2000
bilirsiniz, çocukken öyleydim,
13:02
and doing this stuff for real.
298
767000
2000
bu tarz şeyleri gerçekten yapıyor olmak.
13:04
And you know, along the way in this journey
299
769000
3000
Bu keşfetme yolculuğu
13:07
of discovery,
300
772000
2000
esnasında,
13:09
I learned a lot.
301
774000
2000
çok şey öğrendim.
13:11
I learned a lot about science. But I also learned a lot
302
776000
2000
Bilim hakkında çok şey öğrendim. Ama aslında en çok
13:13
about leadership.
303
778000
3000
lider olmayı öğrendim.
13:16
Now you think director has got to be a leader,
304
781000
2000
Direktörün lider olması gerektiğinizi düşünüyorsunuz,
13:18
leader of, captain of the ship, and all that sort of thing.
305
783000
2000
geminin kaptanı gibi, buna benzer şeyler.
13:20
I didn't really learn about leadership
306
785000
2000
Bu yolculuklar öncesinde lider olmayı
13:22
until I did these expeditions.
307
787000
3000
gerçekten öğrenmediğimi anladım.
13:25
Because I had to, at a certain point, say,
308
790000
3000
Bir anlamda mecbur kaldım, yani,
13:28
"What am I doing out here?
309
793000
2000
"Burada benim işim ne yahu?"
13:30
Why am I doing this? What do I get out of it?"
310
795000
3000
Bunu neden yapıyorum? Bundan ne kazanıyorum?
13:33
We don't make money at these damn shows.
311
798000
3000
Bu filmlerden para kazanmıyoruz ki.
13:36
We barely break even. There is no fame in it.
312
801000
2000
Anca kafa kafaya denk geliyoruz. Bir şöhret de yok.
13:38
People sort of think I went away
313
803000
2000
İnsanlar benim Titanik ve Avatar arasındaki süreçte
13:40
between "Titanic" and "Avatar" and was buffing my nails
314
805000
2000
bir yerde deniz kenarında yayılıp oturmuş
13:42
someplace, sitting at the beach.
315
807000
2000
tırnaklarımı törüplediğimi düşündüler.
13:44
Made all these films, made all these documentary films
316
809000
3000
Tüm bu filmleri, tüm bu dökümanter filmleri çok kısıtlı bir
13:47
for a very limited audience.
317
812000
2000
izleyici kapasitesi için yaptım.
13:49
No fame, no glory, no money. What are you doing?
318
814000
3000
Şöhret, zafer, para yok. Ne yapıyorsun?
13:52
You're doing it for the task itself,
319
817000
2000
Bunu projenin kendisi için yapıyorsun,
13:54
for the challenge --
320
819000
2000
meydan okumak için--
13:56
and the ocean is the most challenging environment there is --
321
821000
3000
ve okyanus olabilecek en meydan okuyucu ortam,
13:59
for the thrill of discovery,
322
824000
3000
özellikle keşfin heyecanı ve
14:02
and for that strange bond that happens
323
827000
3000
o küçük insan topluluğu sıkıca örülmüş bir ekip
14:05
when a small group of people form a tightly knit team.
324
830000
3000
haline geldiğinde ortaya çıkan tuhaf bağlantı için.
14:08
Because we would do these things with 10, 12 people,
325
833000
3000
Çünkü bunların hepsini 10-12 kişi yaptık, ve yıllarca
14:11
working for years at a time,
326
836000
2000
birlikte çalıştık.
14:13
sometimes at sea for two, three months at a time.
327
838000
4000
Zaman zaman denizde 2-3 ay geçirdik.
14:17
And in that bond, you realize
328
842000
3000
Bu kurulan bağda, en önemli şeyin
14:20
that the most important thing
329
845000
2000
bu insanlara karşı
14:22
is the respect that you have for them
330
847000
2000
hissettiğim ve onların da bana karşı
14:24
and that they have for you, that you've done a task
331
849000
3000
duymakta olduğu saygı olduğunu farkettim, bir görev
14:27
that you can't explain to someone else.
332
852000
2000
yapıyorsunuz ve bunu kimseye açıklayamıyorsunuz.
14:29
When you come back to the shore and you say,
333
854000
2000
Kıyıya vardığınızda şöyle diyorsunuz,
14:31
"We had to do this, and the fiber optic, and the attentuation,
334
856000
2000
"Bunu yapmak zorundaydık, fiber optik ve atenü etmek,
14:33
and the this and the that,
335
858000
2000
ve buna benzer şeyleri,
14:35
all the technology of it, and the difficulty,
336
860000
2000
tüm bunların teknolojisini ve güçlüğünü,
14:37
the human-performance aspects of working at sea,"
337
862000
3000
denizde çalışmanın insan performansına etkisini,
14:40
you can't explain it to people. It's that thing that
338
865000
2000
bunları insanlara açıklayamazsın. Polislerde olan
14:42
maybe cops have, or people in combat that have gone through something together
339
867000
4000
şey gibi olabilir, veya bir şeye karşı savaşa giren dayanışma içindeki insanlarda
14:46
and they know they can never explain it.
340
871000
2000
olan şey gibi, bunu açıklayamazlar.
14:48
Creates a bond, creates a bond of respect.
341
873000
2000
Bu bir bağ yaratıyor, bir saygı bağı.
14:50
So, when I came back to make my next movie,
342
875000
2000
Yani bir sonraki filmimi yapmak için döndüğümde,
14:52
which was "Avatar,"
343
877000
3000
ki bu film Avatar'dı,
14:55
I tried to apply that same principle of leadership,
344
880000
3000
aynı liderlik prensiplerini uygulamaya çalıştım
14:58
which is that you respect your team,
345
883000
2000
yani takımınıza saygı duyarsanız,
15:00
and you earn their respect in return.
346
885000
2000
böylece onların da saygısını kazanırsınız.
15:02
And it really changed the dynamic.
347
887000
2000
Ve bu dinamiği çok değiştirdi.,
15:04
So, here I was again with a small team,
348
889000
3000
Ve işte yine küçük bir ekiple keşfedilmemiş
15:07
in uncharted territory,
349
892000
2000
bir ülkede, Avatar'ı
15:09
doing "Avatar," coming up with new technology
350
894000
2000
daha önce olmayan, yeni gelişmiş
15:11
that didn't exist before.
351
896000
2000
bir teknolojiyle yapıyordum.
15:13
Tremendously exciting.
352
898000
2000
Muhteşem bir heyecan.
15:15
Tremendously challenging.
353
900000
2000
inanılmaz kamçılayıcı.
15:17
And we became a family, over a four-and-half year period.
354
902000
2000
Ve biz bu dört buçuk yıllık sürede bir aile olduk.
15:19
And it completely changed how I do movies.
355
904000
3000
Ve buda filmleri nasıl yaptığımı tamamen değiştirdi.
15:22
So, people have commented on how, "Well, you know,
356
907000
2000
İnsanlar okyanus organizmalarını alıp
15:24
you brought back the ocean organisms
357
909000
3000
Pandora gezegenine yerleştirmemle ilgili
15:27
and put them on the planet of Pandora."
358
912000
2000
yorumlar yaptılar.
15:29
To me, it was more of a fundamental way of doing business,
359
914000
2000
Bana göre bu iş yapma esasına dayanan bir şey olmaktan fazlasıydı,
15:31
the process itself, that changed as a result of that.
360
916000
4000
yöntemin kendisiydi, sonuç olarak buda değişti.
15:35
So, what can we synthesize out of all this?
361
920000
2000
Peki tüm bunlardan sentezleyeceğimiz nedir?
15:37
You know, what are the lessons learned?
362
922000
3000
Bilirsiniz, alınan dersler nelerdir?
15:40
Well, I think number one is
363
925000
2000
Bana göre bir numarada
15:42
curiosity.
364
927000
2000
merak var.
15:44
It's the most powerful thing you own.
365
929000
3000
Sahip olduğunuz en güçlü şey.
15:47
Imagination is a force
366
932000
3000
Hayal etmek bir güç
15:50
that can actually manifest a reality.
367
935000
4000
ve gerçekliği doğurabiliyor.
15:54
And the respect of your team
368
939000
4000
Ve takımınıza duyduğunuz saygı,
15:58
is more important than all the
369
943000
2000
dünya üstündeki bütün
16:00
laurels in the world.
370
945000
3000
şöhretlerden çok daha önemli.
16:03
I have young filmmakers
371
948000
2000
Genç film yapımcıları
16:05
come up to me and say, "Give me some advice for doing this."
372
950000
4000
bana gelip "Bunu yapmam için bana öğüt verir misin?" diyor.
16:09
And I say, "Don't put limitations on yourself.
373
954000
4000
Ve bende, "Kendinize limit koymayın,
16:13
Other people will do that for you -- don't do it to yourself,
374
958000
2000
başkaları bunu sizin için zaten yapacaktır, bunu kendi kendinize
16:15
don't bet against yourself,
375
960000
2000
yapmayın, kendinize karşı olmayın,
16:17
and take risks."
376
962000
2000
Ve risk almayı bilin" diyorum.
16:19
NASA has this phrase that they like:
377
964000
3000
NASA!da sevdikleri bir deyim var;
16:22
"Failure is not an option."
378
967000
2000
Başarısızlık bir opsiyon değildir"
16:24
But failure has to be an option
379
969000
3000
Ama başarısızlık bir opsiyon olmalı
16:27
in art and in exploration, because it's a leap of faith.
380
972000
3000
sanatta ve araştırmada, çünkü bu bir inanç sıçraması.
16:30
And no important endeavor
381
975000
2000
Ve yenilik gerektiren hiç bir
16:32
that required innovation
382
977000
2000
önemli uğraş da
16:34
was done without risk.
383
979000
2000
risk alınmadan yapılamaz.
16:36
You have to be willing to take those risks.
384
981000
3000
Bu riskleri almaya gönüllü olacaksınız.
16:39
So, that's the thought I would leave you with,
385
984000
2000
İşte sizi başbaşa bırakmak istediğim düşünce bu,
16:41
is that in whatever you're doing,
386
986000
3000
ne yapıyor olursanız olun,
16:44
failure is an option,
387
989000
3000
başarısızlık bir opsiyondur,
16:47
but fear is not. Thank you.
388
992000
3000
ama KORKU opsiyon değildir. Teşekkürler.
16:50
(Applause)
389
995000
11000
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
James Cameron - DirectorJames Cameron is the director of Avatar, Titanic, Terminator, The Abyss and many other blockbusters. While his outsize films push the bounds of technology, they're always anchored in human stories with heart and soul.
Why you should listen
James Cameron has written and directed some of the largest blockbuster movies of the last 20 years, including The Terminator, Aliens, The Abyss, Terminator 2: Judgment Day, Titanic, and Avatar. His films pushed the limits of special effects, and his fascination with technical developments led him to co-create the 3-D Fusion Camera System. He has also contributed to new techniques in underwater filming and remote vehicle technology.
Although now a major filmmaker, Cameron's first job was as a truck driver and he wrote only in his spare time. After seeing Star Wars, he quit that job and wrote his first science fiction script for a ten-minute short called Xenogenesis. Soon after, he began working with special effects, and by 1984 he had written and directed the movie that would change his life -- The Terminator. Today, he has received three Academy Awards, two honorary doctorates and sits on the NASA Advisory Council.
Read more about Cameron's planned trip to the Challenger Deep, the deepest point yet reached in the ocean »
James Cameron | Speaker | TED.com