EG 2007
Mark Bittman: What's wrong with what we eat
Mark Bittman, yemek seçimimizdeki yanlışlara değiniyor
Filmed:
Readability: 4
4,713,450 views
Bu hararetli ve eğlenceli konuşmada, New York Times yemek yazarı Mark Bittman, günümüzde yemek yeme alışkanlıklarımızdaki yanlışların (çok fazla et, cok az bitki, çok fazla fast food, çok az ev yemeği), ve bunların bütün gezegeni nasıl riske attığının üstünde duruyor.
Mark Bittman - Food writer
Mark Bittman is a bestselling cookbook author, journalist and television personality. His friendly, informal approach to home cooking has shown millions that fancy execution is no substitute for flavor and soul. Full bio
Mark Bittman is a bestselling cookbook author, journalist and television personality. His friendly, informal approach to home cooking has shown millions that fancy execution is no substitute for flavor and soul. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:16
I write about food. I write about cooking.
0
0
2000
Yemek hakkinda yaziyorum. Yemek pişirme hakkinda yaziyorum.
00:18
I take it quite seriously,
1
2000
2000
Bunu oldukça ciddiye aliyorum;
00:20
but I'm here to talk about something
2
4000
2000
ama bugün, son bir iki yıldır
00:22
that's become very important to me in the last year or two.
3
6000
4000
çok önem verdiğim bir konu hakkında konuşmak için buradayım.
00:26
It is about food, but it's not about cooking, per se.
4
10000
4000
Bu konu yemek hakkında; ama aslen yemek pişirme hakkında değil.
00:31
I'm going to start with this picture of a beautiful cow.
5
15000
2000
Bu güzel ineğin resmiyle başlayacağım.
00:34
I'm not a vegetarian -- this is the old Nixon line, right?
6
18000
3000
Ben bir vejetaryen değilim - bu Nixon' un eski bir sözü, değil mi?
00:37
But I still think that this --
7
21000
2000
Ama hala düşünüyorum ki -
00:39
(Laughter)
8
23000
1000
(Gülüşme)
00:40
-- may be this year's version of this.
9
24000
2000
bu söz bunun bu seneki versiyonu olabilir.
00:43
Now, that is only a little bit hyperbolic.
10
27000
4000
Şimdi bu sadece birazcık abartılı.
00:47
And why do I say it?
11
31000
2000
Ve bunu niye söylüyorum?
00:49
Because only once before has the fate of individual people
12
33000
4000
Çünkü daha önce sadece bir kere,
00:53
and the fate of all of humanity
13
37000
2000
bir bireyin kaderi tüm insanlığın kaderiyle
00:55
been so intertwined.
14
39000
2000
bu denli iç içe geçmişti.
00:57
There was the bomb, and there's now.
15
41000
2000
O zaman bomba vardı, şimdiyse bu.
01:00
And where we go from here is going to determine
16
44000
2000
Ve buradan vardığımız nokta,
01:02
not only the quality and the length of our individual lives,
17
46000
4000
yalnız kendi yaşamımızın kalitesi ve süresini belirlemek değil,
01:06
but whether, if we could see the Earth a century from now,
18
50000
2000
bunun yanında, eğer dünyayı bir asır sonra görebilseydik onu tanır mıydık,
01:08
we'd recognize it.
19
52000
2000
buna karar vermek.
01:10
It's a holocaust of a different kind,
20
54000
2000
Bu başka tür bir facia,
01:12
and hiding under our desks isn't going to help.
21
56000
3000
ve masalarımızın altına saklanmanın bize faydası dokunmayacak.
01:15
Start with the notion that global warming
22
59000
2000
Küresel ısınmanın yalnız gerçek olduğu değil,
01:17
is not only real, but dangerous.
23
61000
2000
aynı zamanda tehlikeli de olduğu görüşüyle başlayalım.
01:19
Since every scientist in the world now believes this,
24
63000
3000
Bütün bilim adamları artık buna inandığına,
01:22
and even President Bush has seen the light, or pretends to,
25
66000
3000
ve hatta Başkan Bush bile bunu anladığına, veya anlarmış gibi yaptığına göre,
01:25
we can take this is a given.
26
69000
2000
bunu bir gerçek olarak kabul edebiliriz.
01:28
Then hear this, please.
27
72000
2000
O zaman buna kulak verin, lütfen.
01:30
After energy production, livestock is the second-highest contributor
28
74000
4000
Enerji üretiminden sonra, çiftlik hayvanı yetiştiriciliği
01:34
to atmosphere-altering gases.
29
78000
2000
atmosfer dengesininin bozulmasına katkıda bulunan en büyük ikinci faktör.
01:36
Nearly one-fifth of all greenhouse gas
30
80000
4000
Toplam sera gazı üretiminin neredeyse beşte biri
01:40
is generated by livestock production --
31
84000
2000
çiftlik hayvanı yetiştiriciliğinden kaynaklanıyor --
01:42
more than transportation.
32
86000
2000
ulaşımdan daha fazla.
01:44
Now, you can make all the jokes you want about cow farts,
33
88000
4000
Şimdi inek osuruğu hakkında istediğiniz her şakayı yapabilirsiniz;
01:48
but methane is 20 times more poisonous than CO2,
34
92000
3000
ama metan gazı CO2'den 20 kat daha zehirli.
01:51
and it's not just methane.
35
95000
2000
Ayrıca yalnız metan değil.
01:53
Livestock is also one of the biggest culprits in land degradation,
36
97000
4000
Çiftlik hayvanları toprak kaybının, su ve hava kirliliğinin,su sıkıntısının,
01:57
air and water pollution, water shortages and loss of biodiversity.
37
101000
5000
ve bioçeşitliliğin azalmasının en büyük suçlularından.
02:02
There's more.
38
106000
1000
Daha fazlası var.
02:03
Like half the antibiotics in this country
39
107000
3000
Bu ülkedeki antibiyotik ilaçların yarısının
02:06
are not administered to people, but to animals.
40
110000
3000
insanlara degil, hayvanlara verilmesi gibi.
02:09
But lists like this become kind of numbing, so let me just say this:
41
113000
3000
Ama bunun gibi listeler hissizleştirici olabiliyor, dolayısıyla şunu söyleyeyim,
02:12
if you're a progressive,
42
116000
2000
eğer yenilikçiyseniz,
02:14
if you're driving a Prius, or you're shopping green,
43
118000
3000
bir Prius kullanıyorsanız, yeşil alışveris yapıyorsanız,
02:17
or you're looking for organic,
44
121000
2000
ve organik ürünler arıyorsanız,
02:19
you should probably be a semi-vegetarian.
45
123000
3000
o zaman yarı-vejetaryen olmalısınız.
02:23
Now, I'm no more anti-cattle than I am anti-atom,
46
127000
4000
İneklere atoma olduğumdan daha fazla karşıt değilim;
02:27
but it's all in the way we use these things.
47
131000
2000
ama bu bütünüyle bu şeyleri nasıl kullandığımızla alakalı.
02:29
There's another piece of the puzzle,
48
133000
2000
Yapbozun bir başka parçası daha var,
02:31
which Ann Cooper talked about beautifully yesterday,
49
135000
2000
bunu çoktan biliyorsunuz,
02:33
and one you already know.
50
137000
2000
Ann Cooper dün bunun hakkında çok güzel konuştu.
02:36
There's no question, none, that so-called lifestyle diseases --
51
140000
4000
Diyabet, kalp hastalığı, felç, bazı kanserler gibi
02:40
diabetes, heart disease, stroke, some cancers --
52
144000
4000
sözde yaşam tarzı hastalıklarının dünyanın hiçbir yerinde
02:44
are diseases that are far more prevalent here
53
148000
3000
buradaki kadar yaygın olmadığı konusunda
02:47
than anywhere in the rest of the world.
54
151000
2000
ortada en ufak bir soru işareti yok.
02:49
And that's the direct result of eating a Western diet.
55
153000
4000
Ve bu Batılı beslenme biçiminin bir doğrudan sonucu.
02:53
Our demand for meat, dairy and refined carbohydrates --
56
157000
4000
Ete, süt ürünlerine ve işlenmiş karbonhidratlara olan talebimiz --
02:57
the world consumes one billion cans or bottles of Coke a day --
57
161000
5000
dünya günde bir milyar kutu veya şişe kola tüketiyor --
03:02
our demand for these things, not our need, our want,
58
166000
4000
bu şeylere olan talebimiz, ihtiyacımız değil, isteğimiz --
03:06
drives us to consume way more calories than are good for us.
59
170000
4000
bizi ihtiyacımız olandan daha fazla kalori tüketmeye sevk ediyor.
03:10
And those calories are in foods that cause, not prevent, disease.
60
174000
5000
Ve bu kaloriler hastalık önleyici değil, onlara sebep olan gıdaların içinde.
03:15
Now global warming was unforeseen.
61
179000
2000
Şimdi, küresel ısınma umulmadıktı.
03:17
We didn't know that pollution did more than cause bad visibility.
62
181000
4000
Kirliliğin kötü görüş mesafesi dışında kötülüğü olduğunu bilmiyorduk.
03:21
Maybe a few lung diseases here and there,
63
185000
2000
Belki tek tük akciğer hastalığı;
03:23
but, you know, that's not such a big deal.
64
187000
3000
ama bilirsiniz, çok da mühim değil.
03:26
The current health crisis, however,
65
190000
2000
Oysa şimdiki sağlık krizi,
03:28
is a little more the work of the evil empire.
66
192000
3000
daha bir şeytanın vukuatı.
03:31
We were told, we were assured,
67
195000
3000
Bize, ne kadar çok et ve süt ürünleri ve kümes hayvanı eti yersek,
03:34
that the more meat and dairy and poultry we ate,
68
198000
2000
o kadar sağlıklı olacağımız söylenmişti,
03:36
the healthier we'd be.
69
200000
2000
öyle temin edilmişti.
03:38
No. Overconsumption of animals, and of course, junk food,
70
202000
3000
Hayır. Hayvan etinin, ve tabii ki abur cuburun, aşırı tüketimi,
03:41
is the problem, along with our paltry consumption of plants.
71
205000
4000
sorunun ta kendisi; az bitki tüketimimizle beraber.
03:45
Now, there's no time to get into the benefits of eating plants here,
72
209000
3000
Şu an burada sebze - meyve yemenin faydalarına detaylıca girmek için zaman yok,
03:48
but the evidence is that plants -- and I want to make this clear --
73
212000
3000
ama bulgular gösteriyor ki bitkiler -- buna özellikle açıklık getirmek istiyorum --
03:51
it's not the ingredients in plants, it's the plants.
74
215000
4000
bitkilerin içindekiler degil, bitkilerin kendisi.
03:55
It's not the beta-carotene, it's the carrot.
75
219000
3000
Beta-karoten değil, havucun kendisi.
03:58
The evidence is very clear that plants promote health.
76
222000
4000
Bulgular açıkça gösteriyor ki bitkiler sağlığı geliştiriyor.
04:02
This evidence is overwhelming at this point.
77
226000
2000
Bu noktada bulgular ambale edici.
04:04
You eat more plants, you eat less other stuff, you live longer.
78
228000
4000
Daha fazla bitki yer, diğer şeylerden daha az yersen, daha uzun yaşıyorsun.
04:08
Not bad.
79
232000
2000
Fena değil.
04:10
But back to animals and junk food.
80
234000
2000
Ancak hayvanlar ve aburcubura geri dönelim.
04:12
What do they have in common?
81
236000
2000
Ortak noktaları ne?
04:14
One: we don't need either of them for health.
82
238000
3000
Bir: sağlık için ikisine de ihtiyacımız yok.
04:17
We don't need animal products,
83
241000
2000
Hayvan ürünlerine ihtiyacımız yok,
04:19
and we certainly don't need white bread or Coke.
84
243000
3000
ve kesinlikle beyaz ekmek ve kolaya da ihtiyaç duymuyoruz.
04:22
Two: both have been marketed heavily,
85
246000
2000
İki: ikisi de çok aşırı bir şekilde pazarlanmakta
04:24
creating unnatural demand.
86
248000
2000
ve bu suni bir talep yaratıyor.
04:26
We're not born craving Whoppers or Skittles.
87
250000
5000
Whopper ve Skittles' a can atarak doğmadık.
04:31
Three: their production has been supported by government agencies
88
255000
3000
Üç: bunların üretimi daha sağlıklı ve dünya dostu bir diyet pahasına
04:34
at the expense of a more health- and Earth-friendly diet.
89
258000
3000
hükümet organları tarafından destekleniyor.
04:37
Now, let's imagine a parallel.
90
261000
4000
Şimdi aynı paralelde bir durumu düşünelim.
04:41
Let's pretend that our government supported an oil-based economy,
91
265000
3000
Hükümetin daha sürdürülebilir enerji kaynaklarının önüne geçerek
04:44
while discouraging more sustainable forms of energy,
92
268000
4000
petrol temelli bir ekonomiyi desteklediğini varsayalım.
04:48
knowing all the while that the result would be
93
272000
2000
Ve tüm bu zaman sonucun kirlilik, savaş ve
04:50
pollution, war and rising costs.
94
274000
2000
yükselen fiyatlar olacağını bilerek.
04:52
Incredible, isn't it?
95
276000
2000
İnanılmaz, değil mi?
04:54
Yet they do that.
96
278000
2000
Evet, bunu yapıyorlar.
04:56
And they do this here. It's the same deal.
97
280000
2000
Ve burada da yapıyorlar. Aynı olay.
04:58
The sad thing is, when it comes to diet,
98
282000
2000
Üzücü durum şu ki, beslenmeye geldiği zaman,
05:00
is that even when well-intentioned Feds
99
284000
2000
iyi niyetli, bizim için dogru olanı yapmaya çalışan
05:02
try to do right by us, they fail.
100
286000
4000
Fed çalışanları bile başarısız oluyorlar.
05:07
Either they're outvoted by puppets of agribusiness,
101
291000
3000
Ya tarım ticaretinin kuklaları tarafından azınlıkta bırakılıyorlar,
05:10
or they are puppets of agribusiness.
102
294000
2000
ya da kendileri tarım ticaretinin kuklaları.
05:12
So, when the USDA finally acknowledged
103
296000
4000
Bundan dolayı USDA (Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı), hayvanların değil,
05:16
that it was plants, rather than animals, that made people healthy,
104
300000
4000
bitkilerin insanları sağlıklı yaptığının doğruluğunu anladığında,
05:20
they encouraged us, via their overly simplistic food pyramid,
105
304000
4000
bizi, aşırı basitçi yemek piramitleri vasıtasıyla,
05:24
to eat five servings of fruits and vegetables a day,
106
308000
3000
günde beş porsiyon meyve - sebze yemeye teşvik ettiler;
05:27
along with more carbs.
107
311000
2000
karbohidratlarla beraber,
05:29
What they didn't tell us is that some carbs are better than others,
108
313000
3000
Bize söylemedikleri şey, bazı karbıhidratların diğerlerinden iyi olduğu,
05:32
and that plants and whole grains
109
316000
2000
ve bitkilerin ve tam tahılların
05:34
should be supplanting eating junk food.
110
318000
2000
aburcuburun yerine geçmeleri gerektiğiydi.
05:36
But industry lobbyists would never let that happen.
111
320000
3000
Fakat sanayi lobicileri bunun olmasına hiçbir zaman izin vermezlerdi.
05:39
And guess what?
112
323000
2000
Ve tahmin edin ne oldu?
05:41
Half the people who developed the food pyramid
113
325000
2000
Yemek piramidini geliştiren insanların yarısının
05:43
have ties to agribusiness.
114
327000
2000
tarım ticaretiyle bağları var.
05:45
So, instead of substituting plants for animals,
115
329000
3000
Bu yüzden bitkileri hayvanların yerine koymak yerine,
05:48
our swollen appetites simply became larger,
116
332000
3000
kabarık iştahımız gittikçe artıyor,
05:51
and the most dangerous aspects of them remained unchanged.
117
335000
4000
ve en tehlikeli yönleri değişmeden kalıyor.
05:55
So-called low-fat diets, so-called low-carb diets --
118
339000
4000
Sözde düşük-yağlı diyetler, sözde düşük karbohidrat diyetleri,
05:59
these are not solutions.
119
343000
2000
bunlar çözüm değil.
06:01
But with lots of intelligent people
120
345000
2000
Ancak gıdanın organik veya yerel
06:03
focusing on whether food is organic or local,
121
347000
3000
olup olmadığına odaklanan sürüsüyle insanla beraber,
06:06
or whether we're being nice to animals,
122
350000
2000
asıl önemli sorunların üzerinde
06:08
the most important issues just aren't being addressed.
123
352000
3000
bir türlü durulmuyor.
06:11
Now, don't get me wrong.
124
355000
2000
Beni yanlış anlamayın.
06:13
I like animals,
125
357000
2000
Hayvanları severim,
06:15
and I don't think it's just fine to industrialize their production
126
359000
3000
ama üretimlerinin sanayileştirilip
06:18
and to churn them out like they were wrenches.
127
362000
3000
ingiliz anahtarı gibi imal edilmelerinin iyi olduğunu düşünmüyorum.
06:21
But there's no way to treat animals well,
128
365000
3000
Ama yılda 10 milyar hayvan öldürürken
06:24
when you're killing 10 billion of them a year.
129
368000
3000
onlara iyi davranıyor olmanın imkanı yok.
06:27
That's our number. 10 billion.
130
371000
2000
Rakamımız bu. 10 milyar.
06:29
If you strung all of them --
131
373000
2000
Hepsini Ay' a doğru ucuca dizseniz --
06:31
chickens, cows, pigs and lambs -- to the moon,
132
375000
4000
tavuklar, inekler, domuzlar ve koyunlar --
06:35
they'd go there and back five times, there and back.
133
379000
2000
oraya beş kez gidip gelirler.
06:37
Now, my math's a little shaky, but this is pretty good,
134
381000
3000
Matematiğim pek sağlam değildir; ama bu oldukça iyi,
06:40
and it depends whether a pig is four feet long or five feet long,
135
384000
3000
ve bir domuzun boyunun 4 feet mi, yoksa 5 feet mi olduğuna bağlı;
06:43
but you get the idea.
136
387000
2000
ama fikri anladınız.
06:45
That's just the United States.
137
389000
2000
Bu sadece Birleşik Devletler.
06:48
And with our hyper-consumption of those animals
138
392000
2000
Ve bu hayvanları aşırı-tüketimimiz
06:50
producing greenhouse gases and heart disease,
139
394000
3000
sera gazları ve kalp hastalıklarına sebep olurken,
06:53
kindness might just be a bit of a red herring.
140
397000
3000
nezaket ile konuyu başka yönlere çekmenin anlamı yok.
06:56
Let's get the numbers of the animals we're killing for eating down,
141
400000
4000
Önce mideye indirmek için öldürdüğümüz hayvanların sayılarını alalım,
07:00
and then we'll worry about being nice to the ones that are left.
142
404000
4000
geride kalanlara nazik olmak için ondan sonra kaygılanırız.
07:04
Another red herring might be exemplified by the word "locavore,"
143
408000
4000
Buna benzer bir örnek de ''lokavor'' sözcüğü,
07:08
which was just named word of the year by the New Oxford American Dictionary.
144
412000
3000
ki kısa zaman önce New Oxford Amerikan Sözlüğü tarafından Yılın Sözcüğü ödülünü aldı.
07:11
Seriously.
145
415000
2000
Gerçekten.
07:13
And locavore, for those of you who don't know,
146
417000
2000
Ve lokavor, bilmeyenleriniz için,
07:15
is someone who eats only locally grown food --
147
419000
2000
sadece yerel olarak yetişitirilmiş gıda tüketen kimse demek.
07:17
which is fine if you live in California,
148
421000
3000
Eğer California' da yaşıyorsanız iyi güzel;
07:20
but for the rest of us it's a bit of a sad joke.
149
424000
3000
ama diğerlerimiz için biraz acı bir şaka.
07:23
Between the official story -- the food pyramid --
150
427000
3000
Resmi hikaye -- yemek piramidi --
07:26
and the hip locavore vision,
151
430000
2000
ve bu hip lokavor görüşü olmak üzere
07:28
you have two versions of how to improve our eating.
152
432000
2000
beslenmemizi iyileştirmek için iki alternatif mevcut.
07:30
(Laughter).
153
434000
2000
(Gülüşme)
07:32
They both get it wrong, though.
154
436000
2000
Yalnız ikisi de yanlış yaklaşımlar.
07:34
The first at least is populist, and the second is elitist.
155
438000
4000
Birincisi, en azından popülist, ikincisi ise elitist.
07:38
How we got to this place is the history of food in the United States.
156
442000
4000
Bu noktaya nasıl geldiğimizin cevabı Birleşik Devletler gıda tarihi.
07:42
And I'm going to go through that,
157
446000
2000
Ve bunun üstünden çabucak geçeceğim,
07:44
at least the last hundred years or so, very quickly right now.
158
448000
3000
en azından son yüz yılı kadarının.
07:47
A hundred years ago, guess what?
159
451000
2000
Yüz yıl önce, tahmin edin bakalım.
07:49
Everyone was a locavore: even New York had pig farms nearby,
160
453000
4000
Herkes lokavordu, New York civarında bile domuz çiftlikleri vardı,
07:53
and shipping food all over the place was a ridiculous notion.
161
457000
3000
ve gıdanın dört bir tarafa nakliyesi saçmasapan bir fikirdi.
07:57
Every family had a cook, usually a mom.
162
461000
3000
Her evin bir ahçısı vardı, genelde anne.
08:00
And those moms bought and prepared food.
163
464000
3000
Ve bu anneler yemek alıp hazırlıyorlardı.
08:03
It was like your romantic vision of Europe.
164
467000
2000
Romantik Avrupa düşünüz gibiydi.
08:05
Margarine didn't exist.
165
469000
2000
Margarin henüz yoktu.
08:07
In fact, when margarine was invented,
166
471000
3000
Aslında, margarin keşfedildiğinde,
08:10
several states passed laws declaring that it had to be dyed pink,
167
474000
4000
bir takım eyaletler pembeye boyanmasını zorunlu kılan yasalar çıkardı
08:14
so we'd all know that it was a fake.
168
478000
3000
sahte olduğunu bilelim diye.
08:17
There was no snack food, and until the '20s,
169
481000
2000
Aburcubur yiyecekler yoktu, ve '20lere kadar,
08:19
until Clarence Birdseye came along, there was no frozen food.
170
483000
3000
Clarence Birdseye çıkana kadar, donmuş gıda da yoktu.
08:22
There were no restaurant chains.
171
486000
3000
Restoran zincirleri yoktu.
08:25
There were neighborhood restaurants run by local people,
172
489000
2000
Yerli halk tarafından işletilen mahalle lokantaları vardı;
08:27
but none of them would think to open another one.
173
491000
2000
ama hiçbiri şundan bir tane daha açayım diye düşünmezdi.
08:29
Eating ethnic was unheard of unless you were ethnic.
174
493000
3000
Etnik yemekler yemek duyulmamış bir şeydi, kendiniz etnik değilseniz.
08:32
And fancy food was entirely French.
175
496000
3000
Ve lüks yemekler tamamıyla Fransızdı.
08:35
As an aside, those of you who remember
176
499000
3000
Bu arada, 1970' lerde Dan Aykroyd' u
08:38
Dan Aykroyd in the 1970s doing Julia Child imitations
177
502000
4000
Julia Child taklidi yaparken hatırlayanlar
08:42
can see where he got the idea of stabbing himself from this fabulous slide.
178
506000
5000
kendini bıçaklama fikrinin nereden çıktığını bu slaytta görebilir.
08:47
(Laughter)
179
511000
1000
(Gülüşme)
08:48
Back in those days, before even Julia,
180
512000
4000
O günlerde, Julia'dan bile önce,
08:52
back in those days, there was no philosophy of food.
181
516000
2000
yemek felsefesinin olmadığı o günlerde...
08:54
You just ate.
182
518000
2000
Sadece yerdin.
08:56
You didn't claim to be anything.
183
520000
2000
Şu veya bu olduğunu iddia etmezdin.
08:58
There was no marketing. There were no national brands.
184
522000
3000
Pazarlama yoktu. Ulusal markalar yoktu.
09:01
Vitamins had not been invented.
185
525000
3000
Vitaminler icat edilmemişti.
09:04
There were no health claims, at least not federally sanctioned ones.
186
528000
3000
Sağlığa zararlı ibareleri yoktu, en azından federal idarenin koydurdukları.
09:07
Fats, carbs, proteins -- they weren't bad or good, they were food.
187
531000
4000
Yağlar, karbohidratlar, proteinler -- iyi veya kötü değillerdi, sadece yemektiler.
09:11
You ate food.
188
535000
3000
Yemek yerdiniz.
09:14
Hardly anything contained more than one ingredient,
189
538000
2000
Bir malzeme çok nadir birden çok şey içerirdi,
09:16
because it was an ingredient.
190
540000
2000
çünkü o bir malzemeydi.
09:18
The cornflake hadn't been invented.
191
542000
2000
Mısır gevreği icat edlmemişti.
09:20
(Laughter)
192
544000
1000
(Gülüşme)
09:21
The Pop-Tart, the Pringle, Cheez Whiz, none of that stuff.
193
545000
3000
Pop-Tart, Pringles, Cheez Whiz, hiçbiri.
09:24
Goldfish swam.
194
548000
2000
Japon balığı yüzerdi.
09:26
(Laughter)
195
550000
2000
(Gülüşme)
09:28
It's hard to imagine. People grew food, and they ate food.
196
552000
3000
Hayal etmek kolay değil. İnsanlar gıda yetiştirip, onu yiyordu.
09:31
And again, everyone ate local.
197
555000
3000
Ve herkes yerel gıda tüketiyordu.
09:34
In New York, an orange was a common Christmas present,
198
558000
3000
New York' ta, bir portakal yaygın bir Noel hediyesiydi,
09:37
because it came all the way from Florida.
199
561000
3000
çünkü ta Florida' dan geliyordu.
09:41
From the '30s on, road systems expanded,
200
565000
2000
'30'lar sonrası, yol şebekesi genişledi,
09:43
trucks took the place of railroads,
201
567000
2000
kamyonlar demiryolunun yerini aldı,
09:45
fresh food began to travel more.
202
569000
2000
taze gıda daha çok seyahat etmeye başladı.
09:47
Oranges became common in New York.
203
571000
2000
Portakallara New York' ta sıkça rastanır oldu.
09:49
The South and West became agricultural hubs,
204
573000
3000
Güney ve Batı tarım merkezlerine dönüştü,
09:52
and in other parts of the country, suburbs took over farmland.
205
576000
3000
ve ülkenin diğer kısımlarında kenar mahalleler çiftlik arazisinin yerini aldı.
09:55
The effects of this are well known. They are everywhere.
206
579000
3000
Bunun etkileri herkesçe bilinir, her yerde bulunur.
09:58
And the death of family farms is part of this puzzle,
207
582000
3000
Ve aile çiftliklerinin yok olması da bu yap-bozun bir parçası,
10:01
as is almost everything
208
585000
2000
gerçek toplumun ölümünden tutun,
10:03
from the demise of the real community
209
587000
2000
yazın bile doğru düzgün domates bulmanın zorluğuna kadar,
10:05
to the challenge of finding a good tomato, even in summer.
210
589000
4000
neredeyse her şeyin olduğu gibi.
10:09
Eventually, California produced too much food to ship fresh,
211
593000
4000
Nihayetinde Kaliforniya taze olarak sipariş edilenden çok daha fazla gıda üretti,
10:13
so it became critical to market canned and frozen foods.
212
597000
3000
dolayısıyla konserve ve donmuş gıdaların pazarlanması kritik hale geldi.
10:16
Thus arrived convenience.
213
600000
2000
Böylece rahatlık, konfor imdada yetişti.
10:18
It was sold to proto-feminist housewives
214
602000
2000
Ve protofeminist kadınlara ev işlerini
10:20
as a way to cut down on housework.
215
604000
2000
azaltmaları için satıldı.
10:22
Now, I know everybody over the age of, like 45 --
216
606000
3000
Şimdi bu noktada, 45 yaşın üstündekilerin
10:25
their mouths are watering at this point.
217
609000
2000
ağızlarının sulanmaya başladığını biliyorum.
10:27
(Laughter)
218
611000
1000
(Gülüşme)
10:28
(Applause)
219
612000
1000
(Alkış)
10:29
If we had a slide of Salisbury steak, even more so, right?
220
613000
4000
Keşke Bir Salisbury bifteği slaydı da olsaydı, değil mi?
10:33
(Laughter)
221
617000
1000
(Gülüşme)
10:35
But this may have cut down on housework,
222
619000
2000
Bu ev işini azaltmış olabilir;
10:37
but it cut down on the variety of food we ate as well.
223
621000
3000
ama yenilen yemek çeşidini de azalttı.
10:40
Many of us grew up never eating a fresh vegetable
224
624000
4000
Birçoğumuz asla taze sebze yemeden büyüdük,
10:44
except the occasional raw carrot or maybe an odd lettuce salad.
225
628000
4000
arada sırada çiğ havuç ve yeşillik salatası hariç.
10:48
I, for one -- and I'm not kidding --
226
632000
2000
Bilhassa ben -- ve şaka yapmıyorum --
10:50
didn't eat real spinach or broccoli till I was 19.
227
634000
4000
19 yaşına kadar gerçek ıspanak veya brokoli yemedim.
10:54
Who needed it though? Meat was everywhere.
228
638000
2000
Ne gerek vardı ki zaten? Et her yerdeydi.
10:56
What could be easier, more filling or healthier for your family
229
640000
3000
Aileniz için bir ızgara biftekten, daha doyurucu
10:59
than broiling a steak?
230
643000
2000
ve sağlıklı ne olabilirdi ki?
11:01
But by then cattle were already raised unnaturally.
231
645000
4000
Fakat o zamanlarda dahi büyükbaş hayvanlar doğal yöntemlerle yetiştirilmiyordu.
11:05
Rather than spending their lives eating grass,
232
649000
2000
Midelerinin dizayn edildiği üzere ot yemek yerine,
11:07
for which their stomachs were designed,
233
651000
3000
soya ve mısır yiyerek
11:10
they were forced to eat soy and corn.
234
654000
2000
yaşamlarını sürdürmeye zorlanıyorlardı.
11:12
They have trouble digesting those grains, of course,
235
656000
3000
Bu tahıllara sindirmekte zorluk yaşıyorlardı, ama tabii ki,
11:15
but that wasn't a problem for producers.
236
659000
3000
bu üretici için bir problem değildi.
11:18
New drugs kept them healthy.
237
662000
3000
Yeni ilaçlar onları sağlıklı tutuyordu.
11:21
Well, they kept them alive.
238
665000
2000
Pekala, onları canlı tutuyordu.
11:23
Healthy was another story.
239
667000
2000
Sağlık başka bir hikayeydi.
11:25
Thanks to farm subsidies,
240
669000
2000
Çiftlik ödenekleri,
11:27
the fine collaboration between agribusiness and Congress,
241
671000
3000
tarım ticareti ve Amerikan Kongresi arasındakı iyi işbirliği sayesinde,
11:30
soy, corn and cattle became king.
242
674000
2000
soya, mısır ve büyükbaş hayvancılık kral haline geldi.
11:32
And chicken soon joined them on the throne.
243
676000
3000
Ve tavuk da kısa sürede tahta çıkıp yanlarına katıldı.
11:35
It was during this period that the cycle of
244
679000
3000
Diyetsel ve çevresel yıkım döngüsü
11:38
dietary and planetary destruction began,
245
682000
2000
o zamanlarda başladı,
11:40
the thing we're only realizing just now.
246
684000
2000
ve biz bunun daha yeni bilincine varıyoruz.
11:42
Listen to this,
247
686000
2000
Şunu dinleyin,
11:44
between 1950 and 2000, the world's population doubled.
248
688000
5000
1950 ve 2000 arasında, dünya nüfusu ikiye katlandı.
11:49
Meat consumption increased five-fold.
249
693000
3000
Et tüketimi beş kat arttı.
11:52
Now, someone had to eat all that stuff, so we got fast food.
250
696000
6000
Birilerinin bu şeyleri yemesi gerekiyordu, böylece fast food ortaya çıktı.
11:59
And this took care of the situation resoundingly.
251
703000
3000
Ve bu sorunun üstesinden büyük ses getirerek geldi.
12:02
Home cooking remained the norm, but its quality was down the tubes.
252
706000
4000
Ev yemeği hala standart olarak kaldı; ama kalitesi oldukça düşmüştü.
12:06
There were fewer meals with home-cooked breads, desserts and soups,
253
710000
4000
Evde pişirilmiş ekmek, tatlı ve çorbalı daha az öğün vardı,
12:10
because all of them could be bought at any store.
254
714000
2000
çünkü bunların hepsi marketten satın alınabiliyordu.
12:12
Not that they were any good, but they were there.
255
716000
3000
İyi olduklarından değil; ama oradaydılar.
12:15
Most moms cooked like mine:
256
719000
2000
Birçok anne benimki gibi yemek yapıyordu --
12:17
a piece of broiled meat, a quickly made salad with bottled dressing,
257
721000
4000
bir parça ızgara et, çabukça yapılmış hazır soslu bir salata,
12:21
canned soup, canned fruit salad.
258
725000
2000
konserve çorba, konserve meyve salatası.
12:23
Maybe baked or mashed potatoes,
259
727000
3000
Belki haşlanmış veya püre patates,
12:26
or perhaps the stupidest food ever, Minute Rice.
260
730000
3000
veya tüm zamanların en aptal yemeği -- Minute Rice.
12:29
For dessert, store-bought ice cream or cookies.
261
733000
4000
Tatlı olarak, marketten alınmış dondurma veya kurabiyeler.
12:33
My mom is not here, so I can say this now.
262
737000
4000
Annem burada değil, o yüzden şunu söyleyebilirim.
12:37
This kind of cooking drove me to learn how to cook for myself.
263
741000
4000
Bu tür yemekler beni kendi yemeğimi pişirmeyi öğrenmeye itti.
12:41
(Laughter)
264
745000
1000
(Gülüşme)
12:42
It wasn't all bad.
265
746000
2000
Hiç de fena değildi.
12:44
By the '70s, forward-thinking people
266
748000
2000
'70ler de, ileri görüşlü insanlar
12:46
began to recognize the value of local ingredients.
267
750000
3000
yerel malzemelerin değerini anlamaya başladılar.
12:49
We tended gardens, we became interested in organic food,
268
753000
3000
Bahçelere yöneldik, organik gıdayla ilgilenmeye başladık,
12:52
we knew or we were vegetarians.
269
756000
2000
ya vejetaryen olduk ya da onları tanımaya başladık.
12:54
We weren't all hippies, either.
270
758000
2000
Hepimiz hippi de değildik.
12:56
Some of us were eating in good restaurants and learning how to cook well.
271
760000
3000
Bazılarımız iyi restoranlarda yiyordu ve iyi yemek yapmayı öğreniyordu.
12:59
Meanwhile, food production had become industrial. Industrial.
272
763000
5000
Bu esnada, yemek üretimi sanayileşti. Endüstriyelleşti.
13:04
Perhaps because it was being produced rationally,
273
768000
3000
Muhtemelen, plastik gibi,
13:07
as if it were plastic,
274
771000
2000
hesaplara dayalı bir şekilde üretildiğinden,
13:09
food gained magical or poisonous powers, or both.
275
773000
4000
yiyecekler büyülü veya zehirli güçler kazandı, ya da ikisini birden.
13:13
Many people became fat-phobic.
276
777000
2000
Birçok insan hayvanlardan korkar oldu.
13:15
Others worshiped broccoli, as if it were God-like.
277
779000
4000
Diğerleri brokoliye Tanrı' ymışcasına tapmaya başladı.
13:19
But mostly they didn't eat broccoli.
278
783000
2000
Ama çoğunlukla brokoli yemediler.
13:21
Instead they were sold on yogurt,
279
785000
2000
Onun yerine brokoli kadar iyi olan
13:23
yogurt being almost as good as broccoli.
280
787000
2000
yoğurdu benimsediler,
13:25
Except, in reality, the way the industry sold yogurt
281
789000
3000
Fakat, aslında, endüstrinin yoğurdu pazarlama yöntemi
13:28
was to convert it to something much more akin to ice cream.
282
792000
3000
onu dondurmaya benzer bir hale dönüştürmekti.
13:31
Similarly, let's look at a granola bar.
283
795000
3000
Keza, gelin granola barlara bakalım.
13:34
You think that that might be healthy food,
284
798000
2000
Bunun sağlıklı bir gıda olduğunu düşünebilirsiniz;
13:36
but in fact, if you look at the ingredient list,
285
800000
2000
ama gerçekte, içindekilerin listesine bakarsanız,
13:38
it's closer in form to a Snickers than it is to oatmeal.
286
802000
4000
yapısının yulaf ezmesinden çok Snickers' a benzediğini göreceksiniz.
13:43
Sadly, it was at this time that the family dinner was put in a coma,
287
807000
3000
Malesef, ailece yapılan akşam yemekleri komaya, eğer öldürülmedilerse,
13:46
if not actually killed --
288
810000
2000
bu dönemlerde sokuldu.
13:49
the beginning of the heyday of value-added food,
289
813000
3000
İçine alabildiğine sokuşturulmuş soya ve mısır ürünleri içeren,
13:52
which contained as many soy and corn products
290
816000
2000
katma değerli gıdanın
13:54
as could be crammed into it.
291
818000
2000
altın çağının başlangıcı.
13:56
Think of the frozen chicken nugget.
292
820000
2000
Dondurulmuş tavuk nuggetları düşünün.
13:58
The chicken is fed corn, and then its meat is ground up,
293
822000
3000
Tavuk mısırla besleniyor, sonra eti kıyma olarak çekiliyor
14:01
and mixed with more corn products to add bulk and binder,
294
825000
4000
ve şişirmek ve yapışık tutmak için daha fazla mısır ürününe bulanıyor,
14:05
and then it's fried in corn oil.
295
829000
3000
ve sonra mısır yağında kızartılıyor.
14:09
All you do is nuke it. What could be better?
296
833000
2000
Tek yapmanız gereken mikrodalgada pişirmek. Daha iyi ne olabilir?
14:12
And zapped horribly, pathetically.
297
836000
2000
Ve iğrenç, acınası bir halde tabağı hemen silip süpürüvermek.
14:15
By the '70s, home cooking was in such a sad state
298
839000
4000
70' lerde, ev yemekleri o kadar kötü bir haldeydi ki,
14:19
that the high fat and spice contents of foods
299
843000
3000
McNuggets ve Hot Pockets gibi yiyeceklerin
14:22
like McNuggets and Hot Pockets --
300
846000
2000
yüksek yağ ve baharat içeriği,
14:24
and we all have our favorites, actually --
301
848000
3000
-- hepimizin de bir favorisi vardır aslında --
14:27
made this stuff more appealing than the bland things
302
851000
2000
onları evde sunulan masum şeylerden
14:29
that people were serving at home.
303
853000
2000
çok daha cezbedici kılıyordu.
14:31
At the same time, masses of women were entering the workforce,
304
855000
4000
Bu esnada, kadınlar kitleler halinde işgücüne katılıyordu,
14:35
and cooking simply wasn't important enough
305
859000
2000
ve yemek pişirmek açıkça,
14:37
for men to share the burden.
306
861000
2000
erkeklerin zahmeti paylaşmasını sağlayacak kadar önemli değildi.
14:39
So now, you've got your pizza nights, you've got your microwave nights,
307
863000
3000
Böylece artık pizza geceleri ortaya çıktı, mikrodalga geceleri ortaya çıktı,
14:42
you've got your grazing nights,
308
866000
2000
sadece bir şeyler atıştırma geceleri ortaya çıktı.
14:44
you've got your fend-for-yourself nights and so on.
309
868000
2000
kendi-başının-çaresine-bak geceleri ortaya çıktı falan filan.
14:47
Leading the way -- what's leading the way?
310
871000
3000
Başı çeken -- başı ne çekiyor?
14:50
Meat, junk food, cheese:
311
874000
2000
Et, abur cubur, peynir.
14:52
the very stuff that will kill you.
312
876000
2000
Sizi bizzati öldürecek şeyler.
14:54
So, now we clamor for organic food.
313
878000
2000
Şimdi organik gıda yaygarası çıkarıyoruz.
14:56
That's good.
314
880000
2000
Bu güzel.
14:58
And as evidence that things can actually change,
315
882000
2000
Ve durumun değişebileceğine kanıt olarak,
15:00
you can now find organic food in supermarkets,
316
884000
2000
artık süpermarketlerde organik gıda bulabilmek mümkün,
15:02
and even in fast-food outlets.
317
886000
2000
hatta fast food satış noktalarında bile.
15:04
But organic food isn't the answer either,
318
888000
2000
Fakat organik gıda da cevap değil,
15:06
at least not the way it's currently defined.
319
890000
3000
en azından şu anki tanımlandığı haliyle.
15:09
Let me pose you a question.
320
893000
2000
Sizi bir soruyla yönelteyim.
15:11
Can farm-raised salmon be organic,
321
895000
2000
Çiftlikte yetiştirilmiş somon balığının,
15:13
when its feed has nothing to do with its natural diet,
322
897000
5000
beslenme şekli doğal beslenmeyle alakası yokken, organik olması mümkün mü?
15:18
even if the feed itself is supposedly organic, and the fish themselves
323
902000
4000
Beslenmesinin doğal olduğunu bile kabul etsek, daracık kümeslere doluşturulmuş,
15:22
are packed tightly in pens, swimming in their own filth?
324
906000
5000
kendi pislikleri içinde yüzerken organik olmaları mümkün mü?
15:27
And if that salmon's from Chile, and it's killed down there
325
911000
4000
Ve bu somon Şili' den geliyor, orada öldürülüyor
15:31
and then flown 5,000 miles, whatever,
326
915000
3000
ve buraya 5000 mil kadar uçuruluyorsa,
15:34
dumping how much carbon into the atmosphere?
327
918000
3000
atmosfere ne kadar karbon yayıyor?
15:37
I don't know.
328
921000
2000
Bilmiyorum.
15:39
Packed in Styrofoam, of course,
329
923000
2000
Suni köpüğe sarılı, tabi ki,
15:41
before landing somewhere in the United States,
330
925000
3000
Amerika Birleşik Devletleri' ne inmeden önce
15:44
and then being trucked a few hundred more miles.
331
928000
2000
ve sonrasında bir kaç yüz mil daha kamyonla taşınırken.
15:46
This may be organic in letter, but it's surely not organic in spirit.
332
930000
5000
Bu kağıt üstünde organik olabilir; ancak ruhu itibariyle kesinlikle organik değil.
15:52
Now here is where we all meet.
333
936000
2000
Şimdi hepimizin buluştuğu ortak noktaya geliyoruz.
15:54
The locavores, the organivores, the vegetarians,
334
938000
3000
Lokavorlar, organivorlar, vejetaryenler,
15:57
the vegans, the gourmets
335
941000
2000
aşırı vejetaryenler ( et ve hayvanlardan çıkan hiçbir şeyi yemeyenler, yumurta, süt vb ), gurmeler
15:59
and those of us who are just plain interested in good food.
336
943000
4000
ve sadece iyi yemek yemeye meraklılarımız.
16:03
Even though we've come to this from different points,
337
947000
3000
Bu noktaya farklı noktalardan gelmiş olmamıza rağmen,
16:06
we all have to act on our knowledge
338
950000
2000
insanların gıdalar hakkında düşüncelerini değiştirmek için
16:08
to change the way that everyone thinks about food.
339
952000
4000
bilgimizi eyleme dönüştürme vaktimiz geldi.
16:12
We need to start acting.
340
956000
2000
Eyleme geçmeliyiz.
16:14
And this is not only an issue of social justice, as Ann Cooper said --
341
958000
4000
Ve bu Ann Cooper' ın da dediği gibi, bu yalnız bir sosyal adalet meselesi değil
16:18
and, of course, she's completely right --
342
962000
2000
-- tabii ki tamamıyla haklı --
16:20
but it's also one of global survival.
343
964000
2000
aynı zamanda bir küresel kurtuluş meselesi.
16:22
Which bring me full circle and points directly to the core issue,
344
966000
5000
Ki bu beni başladığımız noktaya geri getiriyor ve esas meseleye işaret ediyor,
16:27
the overproduction and overconsumption of meat and junk food.
345
971000
4000
et ve abur cuburun aşırı üretimi ve tüketimi.
16:31
As I said, 18 percent of greenhouse gases
346
975000
3000
Dediğim gibi, sera gazlarının yüzde 18'i
16:34
are attributed to livestock production.
347
978000
3000
çiftlik hayvanı yetiştiriciliğiyle alakalı.
16:37
How much livestock do you need to produce this?
348
981000
3000
Bunun için ne kadar çiftlik hayvancılığı gerekiyor?
16:40
70 percent of the agricultural land on Earth,
349
984000
3000
Dünya üzerindeki tarım arazisinin yüzde 70'i.
16:43
30 percent of the Earth's land surface is directly or indirectly devoted
350
987000
6000
Dünya topraklarının yüzde 30'u doğru veya dolaylı yollardan
16:49
to raising the animals we'll eat.
351
993000
3000
yiyeceğimiz hayvanları yetiştirmeye adanmış durumda.
16:52
And this amount is predicted to double in the next 40 years or so.
352
996000
3000
Ve bu miktarın önümüzdeki 40 yıl içinde ikiye katlanması bekleniyor.
16:55
And if the numbers coming in from China
353
999000
2000
Ve eğer Çin' den gelen rakamlar,
16:57
are anything like what they look like now,
354
1001000
3000
şu an göründüğü gibiyse
17:00
it's not going to be 40 years.
355
1004000
2000
bu 40 yıl da sürmeyecek.
17:02
There is no good reason for eating as much meat as we do.
356
1006000
4000
Yediğimiz kadar çok et yemek için hiçbir iyi sebep yok.
17:06
And I say this as a man who has eaten a fair share of corned beef in his life.
357
1010000
5000
Ve bunu hayatatı boyunca konserve sığır etinden adil bir pay tüketmiş biri olarak söylüyorum.
17:11
The most common argument is that we need nutrients --
358
1015000
3000
En yaygın argüman besin değeri yüksek gıdalara ihtiyacımız olduğu --
17:14
even though we eat, on average, twice as much protein
359
1018000
3000
ancak, ortalama olarak, endüstri saplantılı USDA'in
17:17
as even the industry-obsessed USDA recommends.
360
1021000
5000
bile tavsiye ettiğinin iki katı protein tüketiyoruz.
17:22
But listen: experts who are serious about disease reduction
361
1026000
4000
Ama kulak verin -- hastalık azaltma konusunda uzman kişiler
17:26
recommend that adults eat just over half a pound of meat per week.
362
1030000
6000
yetişkinlere tavsiyesi haftada 200 gramdan az fazla et yemeleri.
17:32
What do you think we eat per day? Half a pound.
363
1036000
4000
Günde ne kadar yediğimizi düşünüyorsunuz? 200 gram.
17:36
But don't we need meat to be big and strong?
364
1040000
3000
Ama büyük ve güçlü olmak için ete ihtiyacımız yok mu?
17:39
Isn't meat eating essential to health?
365
1043000
3000
Et yemek sağlık için olmazsa olmaz değil mi?
17:42
Won't a diet heavy in fruit and vegetables
366
1046000
2000
Meyve ve sebzenin ağırlıkta olduğu bir beslenme şekli
17:44
turn us into godless, sissy, liberals?
367
1048000
3000
bizi Allahsız, korkak liberallere çevirmez mi?
17:47
(Laughter)
368
1051000
1000
(Gülüşme)
17:48
Some of us might think that would be a good thing.
369
1052000
3000
Bazılarımız bunun iyi bir şey olacağını düşünebilirler.
17:51
But, no, even if we were all steroid-filled football players,
370
1055000
5000
Ama hayır, hepimiz steroidle şişmiş amerikan futbolu oyuncuları da olsaydık,
17:56
the answer is no.
371
1060000
2000
cevap yine hayır.
17:58
In fact, there's no diet on Earth that meets
372
1062000
4000
Aslında, dünyada temel beslenme ihtiyaçlarını karşıladığı halde,
18:02
basic nutritional needs that won't promote growth,
373
1066000
4000
gelişimi teşvik etmeyen bir diyet türü yok,
18:06
and many will make you much healthier than ours does.
374
1070000
3000
ve çoğu bizimkinden daha sağlıklı olacaktır.
18:09
We don't eat animal products for sufficient nutrition,
375
1073000
3000
Hayvan ürünlerini yeterli beslenme için tüketmiyoruz,
18:12
we eat them to have an odd form of malnutrition, and it's killing us.
376
1076000
6000
garip bir tür kötü beslenmeye sahip olmak için tüketiyoruz, ve bu bizi öldürüyor.
18:18
To suggest that in the interests of personal and human health
377
1082000
3000
Bireysel ve toplumsal sağlığın menfaati için,
18:21
Americans eat 50 percent less meat --
378
1085000
3000
Amerikalıların %50 daha az et yemesini önermek yeterli değil;
18:24
it's not enough of a cut, but it's a start.
379
1088000
3000
ancak yine de bir başlangıçtır.
18:27
It would seem absurd, but that's exactly what should happen,
380
1091000
5000
Bu absürt gibi gelebilir; ama aynen bu şekilde olması gerekiyor,
18:32
and what progressive people, forward-thinking people
381
1096000
3000
ve modern, ileri görüşlü insanların,
18:35
should be doing and advocating,
382
1099000
3000
artan bitki tüketimi ile birlikte
18:38
along with the corresponding increase in the consumption of plants.
383
1102000
3000
yapması ve savunması gereken şey de bu.
18:42
I've been writing about food more or less omnivorously --
384
1106000
3000
Yiyecekler hakkında 30 yıldır, hemen hemen omnivorca
18:45
one might say indiscriminately -- for about 30 years.
385
1109000
3000
-- ya da ayrımcılık yapmadan -- yazıyorum.
18:48
During that time, I've eaten
386
1112000
2000
Bu süre boyunca neredeyse her şeyi yedim
18:50
and recommended eating just about everything.
387
1114000
3000
ve yenilmesini tavsiye ettim.
18:54
I'll never stop eating animals, I'm sure,
388
1118000
2000
Hayvan eti yemeyi hiçbir zaman bırakmayacağım, buna eminim;
18:57
but I do think that for the benefit of everyone,
389
1121000
2000
ama herkesin yararı için, onları endüstriyel olarak yetiştirmeyi
18:59
the time has come to stop raising them industrially
390
1123000
3000
ve düşüncesizce tüketmeyi bırakmanın
19:02
and stop eating them thoughtlessly.
391
1126000
2000
vaktinin geldiğini düşünüyorum.
19:04
Ann Cooper's right.
392
1128000
2000
Ann Cooper haklı.
19:06
The USDA is not our ally here.
393
1130000
5000
USDA burada müttefiğimiz değil.
19:11
We have to take matters into our own hands,
394
1135000
2000
Meseleyi kendimiz ele almalıyız,
19:13
not only by advocating for a better diet for everyone --
395
1137000
3000
sadece herkes için daha iyi bir beslenme şeklini savunarak değil --
19:16
and that's the hard part -- but by improving our own.
396
1140000
4000
ve bu zor kısmı -- kendimizinkini de iyileştirerek.
19:20
And that happens to be quite easy.
397
1144000
2000
Ve bu aslında oldukça kolay.
19:22
Less meat, less junk, more plants.
398
1146000
3000
Daha az et, aburcubur; daha bol bitki.
19:25
It's a simple formula: eat food.
399
1149000
2000
Basit bir formül -- yemek yiyin.
19:27
Eat real food.
400
1151000
2000
Gerçek yemek yiyin.
19:29
We can continue to enjoy our food, and we continue to eat well,
401
1153000
4000
iyi, hatta daha iyi yemeye devam ederken,
19:33
and we can eat even better.
402
1157000
2000
yemeklerden hala keyif alabiliriz.
19:35
We can continue the search for the ingredients we love,
403
1159000
3000
Sevdiğimiz malzemeleri arayışımızı hala sürdürebiliriz,
19:38
and we can continue to spin yarns about our favorite meals.
404
1162000
5000
ve favori yiyeceklerimiz hakkında hikayeler uydurup anlatmaya devam edebiliriz.
19:43
We'll reduce not only calories, but our carbon footprint.
405
1167000
4000
Sadece kalori değil, karbon ayak izimizi azaltacağız.
19:47
We can make food more important, not less,
406
1171000
3000
Yiyecekleri daha önemsiz değil, önemli kılabilir
19:50
and save ourselves by doing so.
407
1174000
2000
ve böylece kendimizi kurtarabiliriz.
19:52
We have to choose that path.
408
1176000
3000
Bu yolu seçmek zorundayız.
19:55
Thank you.
409
1179000
2000
Teşekkürler.
ABOUT THE SPEAKER
Mark Bittman - Food writerMark Bittman is a bestselling cookbook author, journalist and television personality. His friendly, informal approach to home cooking has shown millions that fancy execution is no substitute for flavor and soul.
Why you should listen
Although Mark Bittman never formally trained as a chef, his pursuits as a curious and tenacious foodie have made him a casual culinary master. His weekly New York Times food column, The Minimalist, meshes accessible and inexpensive ingredients with "anyone-can" cooking techniques to produce exceedingly delicious dishes. Bittman's funny, friendly attitude and trademark informal approach to food-craft extend to his blockbuster TV programs (which retain delays and mishaps that other producers would edit out), his blog, Bitten, and ambitious cookbooks, like How to Cook Everything and The Best Recipes in the World.
After a decade as the "Minimalist," Bittman has emerged a respected spokesperson on all things edible: He's concerned about the ecological and health impacts of our modern diet, which he characterizes as overwhelmingly meat-centered and hooked on fast food. His criticism has the world listening: His revolutionary How to Cook Everything Vegetarian (sequel to How to Cook Everything), is a bestseller, and his memorable talk at the 2007 EG Conference (available now on TED.com) delivered a stinging condemnation of the way we eat now. A subsequent New York Times article pursued the same argument.
Bittman's newest book, Food Matters, explores the link between our eating habits and the environment, offering an accessible plan for a planet-friendly diet.
Mark Bittman | Speaker | TED.com