TED2009
Olafur Eliasson: Playing with space and light
Olafur Eliasson: Mekan ve ışıkla oynamak
Filmed:
Readability: 3.1
660,505 views
New York limanındaki "Şelaleler" gibi büyük ölçekli muhteşem projeleri ile meşhur olan Olafur Eliasson mekan, mesafe, renk ve ışıktan oluşan bir paletten sanat oluşturuyor. Bu fikir dolu konuşma algılamanın doğası ile ilgili bir deney ile başlıyor.
Olafur Eliasson - Sculptor of light and space
The transparent simplicity and experiential nature of his work has built Olafur Eliasson's reputation as one of the world's most accessible creators of contemporary art. Full bio
The transparent simplicity and experiential nature of his work has built Olafur Eliasson's reputation as one of the world's most accessible creators of contemporary art. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:18
I have a studio in Berlin --
0
0
3000
Berlin'de bir stüdyom var --
00:21
let me cue on here --
1
3000
2000
ekranda göstereyim,
00:23
which is down there in this snow, just last weekend.
2
5000
4000
şurada karlarla kaplı, geçen haftaya ait bir resim bu.
00:27
In the studio we do a lot of experiments.
3
9000
2000
O stüdyoda bir çok deney yapıyoruz.
00:29
I would consider the studio more like a laboratory.
4
11000
2000
Stüdyoyu daha çok bir laboratovuar olarak görüyorum.
00:31
I have occasional meetings with scientists.
5
13000
3000
Arada bilim adamlarıyla toplantılar yapıyorum.
00:34
And I have an academy, a part of the University of Fine Arts in Berlin.
6
16000
4000
Ve Berlin'deki Güzel Sanatlar Üniversitesinde hocalık yapıyorum.
00:38
We have an annual gathering of people,
7
20000
2000
Mekanda Yaşam isimli yıllık yaptığımız
00:40
and that is called Life in Space.
8
22000
2000
bir toplantımız oluyor.
00:42
Life in Space is really not necessarily about
9
24000
4000
Mekanda Yaşam işleri nasıl yaptığımızla ilgili değil,
00:46
how we do things, but why we do things.
10
28000
4000
neden yaptığımızla ilgili.
00:50
Do you mind looking, with me, at that little cross in the center there?
11
32000
3000
Şu ortadaki delikten benimle birlikte bakabilir misin?
00:53
So just keep looking. Don't mind me.
12
35000
3000
Bakmaya devam et, beni önemseme.
00:56
So you will have a yellow circle, and we will do an after-image experiment.
13
38000
4000
Sarı bir çember görüyorsun. Şimdi görüntü-sonrası deneyi yapacağız.
01:00
When the circle goes away you will have another color, the complementary color.
14
42000
5000
Çemberler uzaklaşırken ikinci bir renk göreceksin, tamamlayıcı renk.
01:05
I am saying something. And your eyes and your brain are saying something back.
15
47000
4000
Ben bir şey söylüyorum, gözlerin ve beynin karşılık veriyor.
01:09
This whole idea of sharing, the idea of constituting reality
16
51000
3000
Bütün bu benim söylediklerim ile senin
01:12
by overlapping what I say and what you say --
17
54000
4000
söylediklerinin birleşmesiyle gerçeklik oluşturulacağı fikrini
01:16
think of a movie.
18
58000
2000
bir film olarak düşünebilirsin.
01:18
Since two years now, with some stipends from the science ministry in Berlin,
19
60000
3000
İki yıldan beri Berlin'de Bilim Bakanlığı'nın
01:21
I've been working on these films
20
63000
4000
verdiği maddi destekle ortaklaşa yaptğımız
01:25
where we produce the film together.
21
67000
3000
filmler üzerinde çalışıyorum.
01:28
I don't necessarily think the film is so interesting.
22
70000
2000
Filmin çok ilginç olduğunu düşünmüyorum.
01:30
Obviously this is not interesting at all in the sense of the narrative.
23
72000
3000
Hikaye yönünden bunun da ilginç olmadığı apaçık ortada.
01:33
But nevertheless, what the potential is --
24
75000
2000
Ama yine de burada potansiyel olan --
01:35
and just keep looking there --
25
77000
2000
ve bakmaya devam edin --
01:37
what the potential is, obviously,
26
79000
2000
potansiyel olan izleyici ile
01:39
is to kind of move the border of who is the author,
27
81000
2000
yazar arasındaki sınırı
01:41
and who is the receiver.
28
83000
2000
hareket ettirmektir.
01:43
Who is the consumer, if you want,
29
85000
3000
Tüketici kim ya da
01:46
and who has responsibility for what one sees?
30
88000
3000
kimin ne göreceğinden kim sorumlu?
01:49
I think there is a socializing dimension
31
91000
3000
Bence bu bahsettiğim sınırı
01:52
in, kind of, moving that border.
32
94000
3000
hareket ettirmenin sosyal bir yönü var.
01:55
Who decides what reality is?
33
97000
2000
Gerçekliğin ne olduğuna kim karar veriyor?
01:57
This is the Tate Modern in London.
34
99000
2000
Bu London'daki Tate Modern (müzesi).
01:59
The show was, in a sense, about that.
35
101000
3000
Şov bununla ilgili.
02:02
It was about a space in which I put half a semi-circular yellow disk.
36
104000
5000
Benim ortasına sarı renkli yarım çember bir disk çizdiğim bir alan.
02:07
I also put a mirror in the ceiling, and some fog, some haze.
37
109000
3000
Aynı zamanda tavana bir ayna koydum, ve biraz sis ekledim.
02:10
And my idea was to make the space tangible.
38
112000
3000
Amacım bu alanı hissedilir hale getirmek.
02:13
With such a big space, the problem is
39
115000
2000
Bu kadar büyük bir alandaki problem
02:15
obviously that there is a discrepancy
40
117000
2000
vücudunun ne hissedebildiği ile
02:17
between what your body can embrace,
41
119000
2000
alanın gerçekten ne olduğu
02:19
and what the space, in that sense, is.
42
121000
2000
arasındaki uyuşmazlıktır.
02:21
So here I had the hope that by inserting some natural elements,
43
123000
4000
Bu yüzden bazı doğal maddelerle, mesela sis,
02:25
if you want -- some fog -- I could make the space tangible.
44
127000
3000
bu ortamı elle tutulur hale getirmeyi planladım.
02:28
And what happens is that people, they start to see themselves in this space.
45
130000
3000
Ve sonuç olarak bazı insanlar kendilerini bu alanda görmeye başladılar.
02:31
So look at this. Look at the girl.
46
133000
2000
Şu kıza bakın. Tabii ki
02:33
Of course they have to look through a bloody camera
47
135000
2000
müzenin içinde bir kameradan bakmaları
02:35
in a museum. Right? That's how museums are working today.
48
137000
3000
lazım, değil mi? Bugünkü müzeler böyle çalışıyor.
02:38
But look at her face there,
49
140000
2000
Ama kızın yüzüne bakın,
02:40
as she's checking out, looking at herself in the mirror.
50
142000
2000
kendisine aynadan bakıyor.
02:42
"Oh! That was my foot there!"
51
144000
2000
"Şu benim ayağımdı!"
02:44
She wasn't really sure whether she was seeing herself or not.
52
146000
3000
Kendisini görüp görmediğinden emin değil aslında.
02:47
And in that whole idea,
53
149000
4000
Ve [burada soru şu ki]
02:51
how do we configure the relationship between our body and the space?
54
153000
4000
Bedeniniz ile alan arasındaki ilişkiyi nasıl ayarlayacağız?
02:55
How do we reconfigure it?
55
157000
2000
Nasıl tekrar ayarlayacağız?
02:57
How do we know that being in a space makes a difference?
56
159000
3000
Alanda bulunmanın bir farklılık oluşturduğunu nasıl bileceğiz?
03:00
Do you see when I said in the beginning, it's about
57
162000
3000
Hatırlarsanız başta amacın
03:03
why, rather than how?
58
165000
2000
nedenden ziyade niye ile ilgili olduğunu söylemiştim.
03:05
The why meant really,
59
167000
2000
"Niye" şu anlama geliyor,
03:07
"What consequences does it have when I take a step?"
60
169000
3000
"Adım atmamın sonuçları ne olur?"
03:10
"What does it matter?"
61
172000
2000
"Ne önemi var?"
03:12
"Does it matter if I am in the world or not?"
62
174000
3000
"Dünyada olup olmamamın bir önemi var mı?"
03:15
"And does it matter whether the kind of actions I take
63
177000
3000
"Yaptığım davranışların sorumluluk taşıyıp
03:18
filter into a sense of responsibility?"
64
180000
3000
taşımadığının bir önemi var mı?"
03:21
Is art about that?
65
183000
2000
Sanat bununla mı ilgili?
03:23
I would say yes. It is obviously about
66
185000
2000
Evet öyle diyorum. Kesinlikle sadece
03:25
not just about decorating the world, and making it look even better,
67
187000
3000
dünyayı donatıp daha da güzelleştirmekle ilgili değil.
03:28
or even worse, if you ask me.
68
190000
2000
Ya da bana soracak olursanız daha da kötü yapmakla.
03:30
It's obviously also about taking responsibility,
69
192000
3000
sanat sorumluluk almakla da ilgili.
03:33
like I did here when throwing some green dye in the river
70
195000
2000
Burada diğer şehirlerde olduğu gibi
03:35
in L.A., Stockholm, Norway and Tokyo,
71
197000
4000
L.A., Stockholm, Norveç ve Tokyo'da
03:39
among other places.
72
201000
2000
nehiri yeşile boyarken yaptığım gibi.
03:41
The green dye is not environmentally dangerous,
73
203000
2000
Yeşil boya çevresel olarak zaralı değil
03:43
but it obviously looks really rather frightening.
74
205000
2000
ama kesinlikle ürkütücü gözüküyor.
03:45
And it's on the other side also, I think, quite beautiful,
75
207000
4000
Diğer taraftan da çok güzel göründüğünü düşünüyorum.
03:49
as it somehow shows the turbulence in these kind of downtown areas,
76
211000
5000
Dünyanın bu değişik bölgelerindeki şehir merkezlerindeki
03:54
in these different places of the world.
77
216000
2000
kargaşayı gösteriyor.
03:56
The "Green river," as a kind of activist idea, not a part of an exhibition,
78
218000
4000
Hiç bir gösterinin parçası olmadan aktivist bir fikir olarak "Yeşil Nehir"'in
04:00
it was really about showing people,
79
222000
3000
amacı insanlara bu şehirde yürürken
04:03
in this city, as they walk by,
80
225000
3000
mekanın boyutları olduğunu göstermekti.
04:06
that space has dimensions. A space has time.
81
228000
5000
Mekanda zaman da var.
04:11
And the water flows through the city with time.
82
233000
3000
Zamanla su şehir içinden akıyor.
04:14
The water has an ability to make
83
236000
2000
Suyun şehri görüşülebilir,
04:16
the city negotiable, tangible.
84
238000
2000
hissedilebilir yapma özelliği var.
04:18
Negotiable meaning that it makes a difference
85
240000
2000
Görüşülebilir ile demek istediğim bir şeyi
04:20
whether you do something or not.
86
242000
2000
yapmakla yapmamanın fark yaratması.
04:22
It makes a difference whether you say, "I'm a part of this city.
87
244000
2000
Şu sözü söylemen bir fark yaratır: "Ben bu şehrin bir parçasıyım.
04:24
And if I vote it makes a difference.
88
246000
2000
ve oy verip vermemem bir fark yaratır.
04:26
If I take a stand, it makes a difference."
89
248000
2000
kendimi ifade etmem bir fark yaratır."
04:28
This whole idea of a city not being a picture is,
90
250000
4000
Şehrin bir resim olmadığı fikri
04:32
I think, something that art, in a sense,
91
254000
2000
bence sanatın her zaman
04:34
always was working with.
92
256000
2000
dikkate aldığı bir fikirdi.
04:36
The idea that art can actually evaluate the relationship
93
258000
3000
Sanatın, resmin içinde olmakla
04:39
between what it means to be in a picture,
94
261000
5000
mekanın içinde olmak arasındaki ilişkiyi
04:44
and what it means to be in a space. What is the difference?
95
266000
2000
değerlendirebilmesi fikri. Aradaki fark ne?
04:46
The difference between thinking and doing.
96
268000
3000
Düşünmekle yapmak arasındaki fark.
04:49
So these are different experiments with that. I won't go into them.
97
271000
3000
Bunlar bu fikirle ilgili değişik deneyler. Detayına girmeyeceğim.
04:52
Iceland, lower right corner, my favorite place.
98
274000
4000
Sağ alttaki yer İzlanda, benim favori yerim.
04:56
These kinds of experiments, they filter into architectural models.
99
278000
5000
Bu deneyler mimari modellerin içine karşıyor.
05:01
These are ongoing experiments.
100
283000
3000
Bunlar sürmekte olan deneyler.
05:04
One is an experiment I did for BMW,
101
286000
3000
Deneylerden bir tanesini BMW için yaptım,
05:07
an attempt to make a car.
102
289000
2000
araba yapma denemesi.
05:09
It's made out of ice.
103
291000
2000
Buzdan yapıldı.
05:11
A crystalline stackable principle in the center on the top,
104
293000
3000
En üstte konser salonuna
05:14
which I am trying to turn into a concert hall in Iceland.
105
296000
3000
çevirmeye çalıştığım buzdan bir sütun.
05:17
A sort of a run track, or a walk track,
106
299000
3000
Danimarka'da bir müzenin üzerinde
05:20
on the top of a museum in Denmark,
107
302000
2000
koşu ya da yürüme pisti.
05:22
which is made of colored glass, going all around.
108
304000
4000
etrafını renkli camlar sarıyor.
05:26
So the movement with your legs
109
308000
2000
Böylelikle ayağınızla yaptığınız hareketler
05:28
will change the color of your horizon.
110
310000
2000
ufkunuzun rengini değiştirecek.
05:30
And two summers ago at the Hyde Park in London,
111
312000
2000
İki yaz öncesi, London'daki Hyde Park'ta
05:32
with the Serpentine Gallery:
112
314000
2000
Serpentine Galerisi ile beraber:
05:34
a kind of a temporal pavilion where
113
316000
2000
Sadece yürürken görebileceğiniz
05:36
moving was the only way you could see the pavilion.
114
318000
4000
geçici bir köşk.
05:40
This summer, in New York:
115
322000
2000
Bu yaz, New York:
05:42
there is one thing about falling water which is very much about
116
324000
2000
Suyun düşmesiyle çok ilgili bir şey var,
05:44
the time it takes for water to fall.
117
326000
2000
suyun düşmesi için gereken zaman.
05:46
It's quite simple and fundamental.
118
328000
3000
Çok basit ve temel.
05:49
I've walked a lot in the mountains in Iceland.
119
331000
2000
İzlanda'da defalarca dağlarda yürüdüm.
05:51
And as you come to a new valley,
120
333000
2000
Yeni bir mekana geldiğiniz, yeni bir
05:53
as you come to a new landscape, you have a certain view.
121
335000
2000
manzarayı gördüğünüzde belirli bir bakış açınız oluyor.
05:55
If you stand still, the landscape
122
337000
2000
Sabit durursanız manzara size
05:57
doesn't necessarily tell you how big it is.
123
339000
4000
ne kadar büyük olduğunu söylemiyor.
06:01
It doesn't really tell you what you're looking at.
124
343000
3000
Size neye baktığınızı söylemiyor.
06:04
The moment you start to move, the mountain starts to move.
125
346000
3000
Yürümüye başladığınız zaman dağ da yürümeye başlıyor.
06:07
The big mountains far away, they move less.
126
349000
2000
Uzaktaki dağlar daha az yürüyor.
06:09
The small mountains in the foreground, they move more.
127
351000
2000
Yakındaki küçük dağlar daha fazla yürüyor.
06:11
And if you stop again, you wonder,
128
353000
2000
Tekrar durduğunuzda şunu merak ediyorsunuz:
06:13
"Is that a one-hour valley?
129
355000
2000
"Bu bir saatlik bir vadi mi?"
06:15
Or is that a three-hour hike, or is that a whole day I'm looking at?"
130
357000
3000
"Yoksa bu 3 saatlik bir yürüyüş mü, ya da bütün bir güne mi bakıyorum?"
06:18
If you have a waterfall in there,
131
360000
2000
Eğer horizonda bir şelale varsa
06:20
right out there at the horizon; you look at the waterfall
132
362000
2000
ve siz o şelaleye bakıyorsanız
06:22
and you go, "Oh, the water is falling really slowly."
133
364000
4000
diyorsunuz ki: "Su çok yavaş akıyor!" Ve diyorsunuz ki :
06:26
And you go, "My god it's really far away and it's a giant waterfall."
134
368000
3000
"Aman Allahım, çok uzakta ve çok büyük bir şelale."
06:29
If a waterfall is falling faster,
135
371000
3000
Eğer şelale daha hızlı akıyorsa
06:32
it's a smaller waterfall which is closer by --
136
374000
3000
daha yakındaki daha küçük bir şelaledir--
06:35
because the speed of falling water is pretty constant everywhere.
137
377000
4000
çünkü suyun düşme hızı her yerde aynıdır.
06:39
And your body somehow knows that.
138
381000
3000
Ve sizin vücudunuz bir şekilde bunu biliyor.
06:42
So this means a waterfall is a way of measuring space.
139
384000
4000
Bu da şelalenin bir mekan ölçme aracı olduğunu gösteriyor.
06:46
Of course being an iconic city like New York,
140
388000
4000
New York gibi bir sembolik bir şehirin,
06:50
that has had an interest in somehow
141
392000
2000
mekan ile oynama isteği olabilir,
06:52
playing around with the sense of space, you could say that New York
142
394000
3000
diyebilirsiniz ki New York olabildiği kadar
06:55
wants to seem as big as possible.
143
397000
2000
büyük gözükmek istiyor.
06:57
Adding a measurement
144
399000
2000
Bunu ölçmek
06:59
to that is interesting:
145
401000
2000
ilginç bir durum:
07:01
the falling water suddenly gives you a sense
146
403000
2000
düşen su size şu fikri veriyor:
07:03
of, "Oh, Brooklyn is exactly this much --
147
405000
2000
"Brooklyn tam olarak şu kadar --
07:05
the distance between Brooklyn and Manhattan, in this case
148
407000
3000
bu durumda Brooklyn ile Manhattan arasındaki mesafe,
07:08
the lower East River is this big."
149
410000
3000
aşağı East River bu kadar büyük.
07:11
So it was not just necessarily about putting nature into the cities.
150
413000
3000
Bu yüzden amaç sadece doğayı şehirlere yerleştirmek değildi.
07:14
It was also about giving the city a sense of dimension.
151
416000
2000
Aynı zamanda da şehre bir boyut kazandırmaktı.
07:16
And why would we want to do that?
152
418000
2000
Peki bunu niye yapmak istiyoruz?
07:18
Because I think it makes a difference
153
420000
2000
Çünkü bana göre
07:20
whether you have a body
154
422000
3000
kendini mekanın bir parçası olarak hisseden
07:23
that feels a part of a space,
155
425000
2000
bir beden ile sadece bir resmin önündeki bir beden
07:25
rather than having a body which is just in front of a picture.
156
427000
2000
olmak arasında büyük bir fark var.
07:27
And "Ha-ha, there is a picture and here is I. And what does it matter?"
157
429000
3000
Ve " ha-ha, orada bir resim var ve orada ben varım. Bunun anlamı ne?"
07:30
Is there a sense of consequences?
158
432000
3000
Burada bir sonuç mantığı var mı?
07:33
So if I have a sense of the space,
159
435000
2000
Yani eğer mekan algım varsa,
07:35
if I feel that the space is tangible,
160
437000
2000
mekanın elle tutulur olduğunu hissediyorsam,
07:37
if I feel there is time,
161
439000
2000
zaman kavramını algılıyorsam,
07:39
if there is a dimension I could call time,
162
441000
2000
zaman diye anlandırabileceğim bir boyut varsa,
07:41
I also feel that I can change the space.
163
443000
2000
o zaman mekanı değiştirebileceğimi de hissederim.
07:43
And suddenly it makes a difference
164
445000
2000
Bu da bir anda mekanı ulaşılabilir hale
07:45
in terms of making space accessible.
165
447000
3000
getirme yönünden bir fark yaratır.
07:48
One could say this is about
166
450000
2000
Bunun topluluk,
07:50
community, collectivity.
167
452000
2000
birliktelikle ilgili olduğu söylenebilir.
07:52
It's about being together.
168
454000
2000
Bu birlikte olmakla ilgili.
07:54
How do we create public space?
169
456000
3000
Nasıl halk alanı oluşturabiliriz?
07:57
What does the word "public" mean today anyway?
170
459000
2000
Bugün halk ne anlama geliyor?
07:59
So, asked in that way,
171
461000
2000
Bu şekilde sorulduğunda,
08:01
I think it raises great things about
172
463000
2000
siyasi düşünceler, demokrasi, halk alanı,
08:03
parliamentary ideas, democracy, public space,
173
465000
3000
birlikte olma, bireysel olma gibi
08:06
being together, being individual.
174
468000
2000
önemli kavramlar ortaya konuluyor.
08:08
How do we create
175
470000
3000
Hem bireyselliğe hem de topluma
08:11
an idea which is both tolerant to individuality,
176
473000
3000
duyarlı olan bir fikri
08:14
and also to collectivity,
177
476000
2000
bu iki kavramı
08:16
without polarizing the two
178
478000
2000
kutuplaştırmadan
08:18
into two different opposites?
179
480000
3000
nasıl yaratabiliriz?
08:21
Of course the political agendas in the world
180
483000
3000
Tabii ki dünyadaki politik merciler
08:24
has been very obsessed, polarizing the two against each other
181
486000
3000
bu iki kavramı kutuplaştırıp iki bambaşka kavram haline
08:27
into different, very normative ideas.
182
489000
2000
getirmek için inanılmaz gayret gösteriyorlar.
08:29
I would claim that art and culture,
183
491000
2000
Ben sanat ve kültürün,
08:31
and this is why art and culture are so incredibly interesting
184
493000
3000
ve sanat ve kültürün niye bu kadar ilgi çekici olduğunun sebebi bu,
08:34
in the times we're living in now,
185
496000
2000
içinde yaşadığımız bu zamanda
08:36
have proven that one can
186
498000
2000
hem bireyselliğe hem de topluma duyarlı
08:38
create a kind of a space
187
500000
3000
bir mekan
08:41
which is both sensitive to individuality
188
503000
2000
oluşturabileceğini
08:43
and to collectivity.
189
505000
2000
iddia ediyorum.
08:45
It's very much about this causality, consequences.
190
507000
3000
Olay sebep-sonuç ilişkisi ile ilgili.
08:48
It's very much about the way we link
191
510000
4000
Olay bizim düşünme ile yapma
08:52
thinking and doing.
192
514000
2000
arasındaki bağlantıyı kurmamızla ilgili.
08:54
So what is between thinking and doing?
193
516000
2000
O zaman düşünme ile yapmanın arasında ne var?
08:56
And right in-between thinking and doing,
194
518000
2000
Bence düşünme ile yapmanın tam ortasında
08:58
I would say, there is experience.
195
520000
2000
tecrübe var.
09:00
And experience is not just
196
522000
2000
Ve tecrübe sadece tarafsız
09:02
a kind of entertainment in a non-casual way.
197
524000
3000
olarak eğlenmenin bir çeşidi değil.
09:05
Experience is about responsibility.
198
527000
2000
Tecrübe sorumluluk demek.
09:07
Having an experience is taking part in the world.
199
529000
4000
Tecrübeli olmak dünyada yerini almaktır.
09:11
Taking part in the world is really about sharing responsibility.
200
533000
4000
Dünyada yerini almak, tecrübeni sorumlu bir şekilde paylaşmaktır.
09:15
So art, in that sense,
201
537000
2000
Bu yüzden sanat
09:17
I think holds an incredible relevance
202
539000
3000
yürümekte olduğumuz dünyada
09:20
in the world in which we're moving into,
203
542000
3000
inanılmaz bir yer tutuyor.
09:23
particularly right now.
204
545000
2000
Özellikle de şu sıralar.
09:25
That's all I have. Thank you very much.
205
547000
2000
Bütün söylemek istediklerim bunlar. Çok teşekkür ederim.
09:27
(Applause)
206
549000
3000
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
Olafur Eliasson - Sculptor of light and spaceThe transparent simplicity and experiential nature of his work has built Olafur Eliasson's reputation as one of the world's most accessible creators of contemporary art.
Why you should listen
Denmark-born Icelander Olafur Eliasson has taken the art world by storm -- and the meteorological dimensions of that statement are appropriate. His immensely popular The Weather Project, at London's Tate Museum, immersed spectators in an artificial mirrored environment with its own looming sun (and its own analog of London fog), and attracted 2 million visitors in the process. In the summer of 2008, his four massive waterfalls spectacularly punctuated key sites in New York's harbor -- including one pouring from beneath the Brooklyn Bridge.
Eliasson's works emphasize tricks of light, refraction and scale, and tend to involve each viewer in his or her own unique experience, as in Beauty, which, by passing light through a wall of fine mist, produces a different rainbow when viewed from different points in the gallery. And his works engage passers-by in urban environments -- Eye See You, a project for Louis Vuitton (and meant to publicize 121 Ethiopia, an African nonprofit Eliasson co-founded with his wife), grabs viewers in the street with a beam of light shot from the window by an eye-shaped lamp.
Olafur Eliasson | Speaker | TED.com