TEDGlobal 2011
Thandie Newton: Embracing otherness, embracing myself
Thandie Newton: Ötekiliği kucaklamak, kendimi kucaklamak
Filmed:
Readability: 3.9
3,029,159 views
Oyuncu Thandie Newton kendi "ötekilik"ini bulma hikâyesini anlatıyor. Önce, iki farklı kültürün içinde büyüyen bir çocuk olarak, sonra da birçok farklı benliği oynayan bir oyuncu olarak. TEDGlobal 2011 sahnesinden taze, sıcak ve bilgece bir konuşma.
Thandie Newton - Actor
Swinging from Hollywood blockbusters to sensitive indie films, Thandie Newton brings thoughtfulness and delicate beauty to her work. Full bio
Swinging from Hollywood blockbusters to sensitive indie films, Thandie Newton brings thoughtfulness and delicate beauty to her work. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:15
Embracing otherness.
0
0
3000
Ötekiliği kucaklamak.
00:18
When I first heard this theme,
1
3000
2000
Bu konuyu ilk duyduğumda
00:20
I thought, well, embracing otherness
2
5000
2000
şöyle düşündüm: "Ötekiliği kucaklamak
00:22
is embracing myself.
3
7000
3000
kendimi kucaklamaktır işte."
00:25
And the journey to that place
4
10000
2000
Ve anlamanın ve kabulün
00:27
of understanding and acceptance
5
12000
2000
gerçekleştiği o yere yaptığım yolculuk
00:29
has been an interesting one for me,
6
14000
3000
benim için ilginç oldu;
00:32
and it's given me an insight
7
17000
2000
ve bana, tüm "benlik" kavramı üzerine
00:34
into the whole notion of self,
8
19000
2000
bir içgörü sağladı;
00:36
which I think is worth sharing with you today.
9
21000
4000
bunun, bugün sizinle paylaşmaya değer olduğunu düşünüyorum.
00:40
We each have a self,
10
25000
2000
Her birimizin bir benliği var
00:42
but I don't think that we're born with one.
11
27000
3000
fakat bununla birlikte doğduğumuzu düşünmüyorum.
00:45
You know how newborn babies
12
30000
2000
Yeni doğmuş bebeklerin kendilerini
00:47
believe they're part of everything;
13
32000
2000
her şeyin bir parçası olarak gördüklerini bilirsiniz;
00:49
they're not separate?
14
34000
2000
ayrı değillerdir.
00:51
Well that fundamental sense of oneness
15
36000
3000
İşte bu temel birlik hissi,
00:54
is lost on us very quickly.
16
39000
2000
bizde çok çabuk kayboluyor.
00:56
It's like that initial stage is over --
17
41000
2000
Sanki o başlangıç aşaması bitiyormuş gibi,
00:58
oneness: infancy,
18
43000
2000
birlik, çocukluk,
01:00
unformed, primitive.
19
45000
2000
biçimlenmemiş, ilkel.
01:02
It's no longer valid or real.
20
47000
3000
Artık geçerli ya da gerçek değil.
01:05
What is real is separateness,
21
50000
2000
Gerçek olan durum, ayrı olmak.
01:07
and at some point in early babyhood,
22
52000
2000
Ve bebekliğin bir noktasında
01:09
the idea of self
23
54000
2000
benlik fikri
01:11
starts to form.
24
56000
2000
biçimlenmeye başlıyor.
01:13
Our little portion of oneness is given a name,
25
58000
3000
Birliğin sahip olduğumuz küçük parçasına bir ad veriliyor;
01:16
is told all kinds of things about itself,
26
61000
3000
ona "kendi"yle ilgili her türlü şey anlatılıyor.
01:19
and these details,
27
64000
2000
Ve bu detaylar,
01:21
opinions and ideas
28
66000
2000
görüşler ve düşünceler
01:23
become facts,
29
68000
2000
kendimizi, kimliklerimizi
01:25
which go towards building ourselves,
30
70000
2000
kurmaya götüren
01:27
our identity.
31
72000
2000
gerçeklere dönüşüyor.
01:29
And that self becomes the vehicle
32
74000
2000
Ve bu benlik, sosyal dünyamızda
01:31
for navigating our social world.
33
76000
3000
yönümüzü bulduğumuz aracımıza dönüşüyor.
01:34
But the self is a projection
34
79000
3000
Fakat bu benlik, başkalarının
01:37
based on other people's projections.
35
82000
2000
projeksiyonlarına dayanan bir projeksiyon.
01:39
Is it who we really are?
36
84000
3000
Bu gerçekten biz miyiz?
01:42
Or who we really want to be, or should be?
37
87000
3000
Ya da olmak istediğimiz ya da olmamız gereken mi?
01:45
So this whole interaction
38
90000
3000
İşte, büyürken yaşadığım,
01:48
with self and identity
39
93000
2000
benlik ve kimlikle olan
01:50
was a very difficult one for me growing up.
40
95000
2000
tüm bu etkileşim benim için çok zordu.
01:52
The self that I attempted to take out into the world
41
97000
3000
Dünyaya çıkarmaya çalıştığım benlik,
01:55
was rejected over and over again.
42
100000
3000
tekrar tekrar reddedilmişti.
01:58
And my panic
43
103000
2000
Ve uymayan bir benliğe
02:00
at not having a self that fit,
44
105000
2000
sahip olmamdan gelen paniğim
02:02
and the confusion that came
45
107000
2000
ve benliğimin reddedilişinden
02:04
from my self being rejected,
46
109000
2000
gelen kafa karışıklığı,
02:06
created anxiety, shame
47
111000
3000
uzunca bir süre beni bir anlamda belirlemiş
02:09
and hopelessness,
48
114000
2000
bir kaygı,
02:11
which kind of defined me for a long time.
49
116000
3000
utanç ve umutsuzluğu oluşturdu.
02:14
But in retrospect,
50
119000
2000
Fakat geçmişe bakıldığında,
02:16
the destruction of my self was so repetitive
51
121000
3000
benliğimin tahrip edilişi o kadar fazla tekrar ediyordu ki
02:19
that I started to see a pattern.
52
124000
2000
bunun bir yapısı olduğunu görmeye başladım.
02:21
The self changed,
53
126000
3000
Benlik değişmiş,
02:24
got affected, broken, destroyed,
54
129000
3000
etkilenmiş, kırılmış, yıkılmıştı
02:27
but another one would evolve --
55
132000
3000
fakat yeni bir tanesi gelişmişti,
02:30
sometimes stronger,
56
135000
2000
bazen daha güçlü,
02:32
sometimes hateful,
57
137000
2000
bazen nefret dolu,
02:34
sometimes not wanting to be there at all.
58
139000
2000
bazen de hiç var olmak istemeyen bir tanesi.
02:36
The self was not constant.
59
141000
3000
Benlik, değişmez değildi.
02:40
And how many times
60
145000
2000
Ve benliğimin, onun aslında hiçbir
02:42
would my self have to die
61
147000
2000
zaman yaşamamış olduğunu
02:44
before I realized
62
149000
2000
fark etmeme kadar
02:46
that it was never alive in the first place?
63
151000
3000
kaç kere ölmesi gerekiyordu?
02:49
I grew up on the coast of England
64
154000
2000
Ben, 70'lerde İngiltere'nin kıyı
02:51
in the '70s.
65
156000
2000
bölgesinde büyüdüm.
02:53
My dad is white from Cornwall,
66
158000
3000
Babam, Cornwall'dan bir beyaz
02:56
and my mom is black from Zimbabwe.
67
161000
4000
ve annem Zimbabveli bir siyah.
03:00
Even the idea of us as a family
68
165000
2000
Böyle bir ailenin olması fikri bile
03:02
was challenging to most people.
69
167000
3000
çoğu insana zor geliyordu.
03:05
But nature had its wicked way,
70
170000
2000
Ama doğanın hınzır yöntemleri vardı
03:07
and brown babies were born.
71
172000
2000
ve kahverengi bebekler doğuyordu.
03:09
But from about the age of five,
72
174000
2000
Ama beş yaşımdan sonra
03:11
I was aware that I didn't fit.
73
176000
3000
uymadığımın farkındaydım.
03:14
I was the black atheist kid
74
179000
3000
Rahibeler tarafından işletilen,
03:17
in the all-white Catholic school run by nuns.
75
182000
3000
tümüyle beyaz bir katolik okulundaki siyah ateist çocuktum.
03:20
I was an anomaly,
76
185000
2000
Bir anomaliydim.
03:22
and my self was rooting around for definition
77
187000
4000
Ve benliğim, tanım bulmak için deli gibi aranıyordu
03:26
and trying to plug in.
78
191000
3000
ve dahil olmaya çalışıyordu.
03:29
Because the self likes to fit,
79
194000
2000
Çünkü benlik, uymayı sever,
03:31
to see itself replicated,
80
196000
2000
kendisinin tekrarlandığını görmeyi,
03:33
to belong.
81
198000
2000
ait olmayı.
03:35
That confirms its existence
82
200000
2000
Bu, onun varoluşunu
03:37
and its importance.
83
202000
2000
ve önemini onaylar.
03:39
And it is important.
84
204000
2000
Ve bu önemlidir.
03:41
It has an extremely important function.
85
206000
2000
İnanılmaz derecede önemli bir işlevi vardır.
03:43
Without it, we literally can't interface with others.
86
208000
4000
Onsuz, gerçekten, başkalarıyla bir iletişim zemini bulamayız.
03:47
We can't hatch plans
87
212000
2000
Planlar geliştiremeyiz
03:49
and climb that stairway of popularity,
88
214000
3000
ve başarı ve popülaritenin o merdivenini
03:52
of success.
89
217000
2000
çıkamayız.
03:54
But my skin color wasn't right.
90
219000
3000
Ama benim derimin rengi doğru değildi.
03:57
My hair wasn't right.
91
222000
2000
Saçım doğru değildi.
03:59
My history wasn't right.
92
224000
2000
Geçmişim doğru değildi.
04:01
My self became defined
93
226000
2000
Benim benliğim, ötekilikle
04:03
by otherness,
94
228000
2000
tanımlanır hale gelmişti;
04:05
which meant that, in that social world,
95
230000
2000
bu da şu anlama geliyordu: O sosyal dünyada
04:07
I didn't really exist.
96
232000
2000
ben aslında yoktum.
04:09
And I was "other" before being anything else --
97
234000
3000
Ve ben, başka her şey olmadan önce "öteki"ydim;
04:12
even before being a girl.
98
237000
3000
hatta bir kız olmadan da önce.
04:15
I was a noticeable nobody.
99
240000
3000
Fark edilebilir bir hiç kimseydim.
04:18
Another world was opening up
100
243000
3000
Başka bir dünya açılıyordu
04:21
around this time:
101
246000
2000
bu zamanlarda:
04:23
performance and dancing.
102
248000
3000
Performans ve dans.
04:26
That nagging dread of self-hood
103
251000
3000
Bireyselliğin o kusur bulucu dehşeti
04:29
didn't exist when I was dancing.
104
254000
3000
dans ederken yok oluyordu.
04:32
I'd literally lose myself.
105
257000
3000
Kendimi gerçekten kaybediyordum.
04:35
And I was a really good dancer.
106
260000
3000
Ve gerçekten iyi bir dansçıydım.
04:38
I would put
107
263000
2000
Bütün
04:40
all my emotional expression
108
265000
2000
duygusal ifademi
04:42
into my dancing.
109
267000
2000
dansıma yansıtıyordum.
04:44
I could be in the movement
110
269000
3000
Gerçek hayatımda
04:47
in a way that I wasn't able to be
111
272000
2000
kendi içimde olamadığım bir şekilde
04:49
in my real life, in myself.
112
274000
3000
hareketin içinde olabiliyordum.
04:52
And at 16,
113
277000
2000
Ve 16 yaşındayken,
04:54
I stumbled across another opportunity,
114
279000
3000
başka bir fırsat çıktı karşıma
04:57
and I earned my first acting role in a film.
115
282000
4000
ve bir filmde ilk rolümü elde ettim.
05:01
I can hardly find the words
116
286000
2000
Oynarken hissettiğim
05:03
to describe the peace I felt
117
288000
3000
huzuru tanımlamak için
05:06
when I was acting.
118
291000
2000
sözcük bulmakta zorlanıyorum.
05:08
My dysfunctional self
119
293000
2000
İşlevini yerine getiremeyen benliğim,
05:10
could actually plug in
120
295000
2000
benim olmayan, başka bir benliğe
05:12
to another self, not my own,
121
297000
2000
gerçekten bağlanabiliyordu.
05:14
and it felt so good.
122
299000
3000
Ve bu o kadar iyi hissettiriyordu ki.
05:17
It was the first time that I existed
123
302000
2000
İlk defa, tam çalışan bir benliğin
05:19
inside a fully-functioning self --
124
304000
3000
içinde var oluyordum;
05:22
one that I controlled,
125
307000
3000
kendi kontrol ettiğim,
05:25
that I steered,
126
310000
2000
yönettiğim,
05:27
that I gave life to.
127
312000
3000
hayat verdiğim bir benlik...
05:30
But the shooting day would end,
128
315000
2000
Ama çekim günü biterdi
05:32
and I'd return
129
317000
2000
ve ben
05:34
to my gnarly, awkward self.
130
319000
3000
karışık, sıkıntılı benliğime geri dönerdim.
05:37
By 19,
131
322000
3000
19'umda,
05:40
I was a fully-fledged movie actor,
132
325000
2000
tamamen olgunlaşmış bir film oyuncusuydum
05:42
but still searching for definition.
133
327000
3000
ama halâ bir açıklama arıyordum.
05:45
I applied to read anthropology
134
330000
2000
Üniversitede antropoloji okumak için
05:47
at university.
135
332000
2000
başvurdum.
05:49
Dr. Phyllis Lee gave me my interview,
136
334000
3000
Dr. Phyllis Lee mülâkatıma girmişti
05:52
and she asked me, "How would you define race?"
137
337000
4000
ve bana "Irkı nasıl tanımlarsın?" diye sordu.
05:56
Well, I thought I had the answer to that one,
138
341000
2000
Yani, buna verecek cevabım var diye düşündüm.
05:58
and I said, "Skin color."
139
343000
3000
Ve "ten rengi" dedim.
06:01
"So biology, genetics?" she said.
140
346000
4000
"Yani biyoloji, genetik?" dedi.
06:05
"Because, Thandie, that's not accurate.
141
350000
2000
"Çünkü, Thandie, bu doğru değil.
06:07
Because there's actually more genetic difference
142
352000
3000
Çünkü aslında, siyah bir Kenyalı'yla
06:10
between a black Kenyan
143
355000
2000
siyah bir Ugandalı arasındaki
06:12
and a black Ugandan
144
357000
2000
genetik farklılık,
06:14
than there is between a black Kenyan
145
359000
3000
siyah Kenyalı'yla diyelim ki beyaz bir Norveçli
06:17
and, say, a white Norwegian.
146
362000
2000
arasındakinden daha fazla.
06:19
Because we all stem from Africa.
147
364000
2000
Çünkü hepimiz Afrika'dan geliyoruz.
06:21
So in Africa,
148
366000
2000
Yani Afrika'da
06:23
there's been more time
149
368000
2000
genetik farklılıkların oluşması için
06:25
to create genetic diversity."
150
370000
2000
daha fazla zaman geçti.
06:27
In other words,
151
372000
2000
Diğer bir deyişle,
06:29
race has no basis
152
374000
2000
ırkın, biyolojik ya da bilimsel
06:31
in biological or scientific fact.
153
376000
3000
olarak bir tabanı yok."
06:34
On the one hand, result.
154
379000
3000
Bir taraftan, netice...
06:37
Right?
155
382000
2000
Değil mi?
06:39
On the other hand, my definition of self
156
384000
3000
Diğer taraftan ise benim benlik tanımım
06:42
just lost a huge chunk of its credibility.
157
387000
3000
güvenilirliğinden koskoca bir parça kaybetti.
06:45
But what was credible,
158
390000
2000
Ama inandırıcı olan,
06:47
what is biological and scientific fact,
159
392000
3000
biyolojik ve bilimsel olan,
06:50
is that we all stem from Africa --
160
395000
3000
hepimizin Afrika'dan geldiği;
06:53
in fact, from a woman called Mitochondrial Eve
161
398000
3000
aslında, 160,000 yıl önce yaşamış Mitokondriyal Havva
06:56
who lived 160,000 years ago.
162
401000
3000
diye adlandırılan bir kadından.
06:59
And race is an illegitimate concept
163
404000
3000
Ve ırk, bizim korkularımızdan ve
07:02
which our selves have created
164
407000
2000
cahilliğimizden yarattığımız
07:04
based on fear and ignorance.
165
409000
4000
gayrı meşru bir kavram.
07:08
Strangely, these revelations
166
413000
2000
Garip olan, bu keşifler,
07:10
didn't cure my low self-esteem,
167
415000
3000
benim düşük özsaygımı,
07:13
that feeling of otherness.
168
418000
3000
o ötekilik hissimi iyileştirmedi.
07:16
My desire to disappear
169
421000
2000
Kaybolma arzum
07:18
was still very powerful.
170
423000
2000
halâ çok güçlüydü.
07:20
I had a degree from Cambridge;
171
425000
2000
Cambridge'den bir diplomam vardı;
07:22
I had a thriving career,
172
427000
2000
gelişen bir kariyerim vardı
07:24
but my self was a car crash,
173
429000
3000
ama benliğim bir araba kazasıydı
07:27
and I wound up with bulimia
174
432000
2000
ve kendimi bulimia olmuş bir şekilde
07:29
and on a therapist's couch.
175
434000
2000
bir terapist koltuğunda buldum.
07:31
And of course I did.
176
436000
2000
Ve tabii ki devam ettim.
07:33
I still believed
177
438000
2000
Halâ sadece benliğimden
07:35
my self was all I was.
178
440000
2000
ibaret olduğuma inanıyordum.
07:37
I still valued self-worth
179
442000
2000
Halâ özdeğerimi, diğer tüm
07:39
above all other worth,
180
444000
2000
değerlerden daha fazla önemsiyordum.
07:41
and what was there to suggest otherwise?
181
446000
3000
Ve başka türlüsünü gösteren ne vardı ki?
07:44
We've created entire value systems
182
449000
2000
Benliğin değerini desteklemek için
07:46
and a physical reality
183
451000
2000
koca değerler sistemleri ve
07:48
to support the worth of self.
184
453000
2000
fiziksel bir gerçeklik yarattık.
07:50
Look at the industry for self-image
185
455000
2000
Kişisel imaj sektörüne
07:52
and the jobs it creates,
186
457000
2000
ve yarattığı işlere bakın,
07:54
the revenue it turns over.
187
459000
3000
çevirdiği hasılata bakın.
07:57
We'd be right in assuming
188
462000
2000
Benliğin gerçekten yaşayan
07:59
that the self is an actual living thing.
189
464000
2000
bir şey olduğunu farz etmekte haklı olabilirdik.
08:01
But it's not. It's a projection
190
466000
3000
Ama değil. O, akıllı beyinlerimizin
08:04
which our clever brains create
191
469000
2000
bizi, ölümün gerçekliğiyle ilgili
08:06
in order to cheat ourselves
192
471000
2000
kandırmak için yarattığı
08:08
from the reality of death.
193
473000
3000
bir projeksiyon.
08:12
But there is something
194
477000
2000
Ama benliğe, nihai ve sonsuz
08:14
that can give the self
195
479000
2000
bir bağlantı verebilecek
08:16
ultimate and infinite connection --
196
481000
3000
bir şey var:
08:19
and that thing is oneness,
197
484000
2000
Ve o şey de bir olma,
08:21
our essence.
198
486000
2000
özümüz.
08:23
The self's struggle
199
488000
2000
Benliğin, gerçeklik ve tanım
08:25
for authenticity and definition
200
490000
2000
için mücadelesi
08:27
will never end
201
492000
2000
hiç bitmeyecek,
08:29
unless it's connected to its creator --
202
494000
2000
taa ki yaratıcısına -size ve bana-
08:31
to you and to me.
203
496000
3000
bağlanana kadar.
08:34
And that can happen with awareness --
204
499000
3000
Ve bu, farkındalıkla, bir olmanın gerçekliğinin
08:37
awareness of the reality of oneness
205
502000
3000
farkındalığıyla ve bireyselliğin
08:40
and the projection of self-hood.
206
505000
3000
projeksiyonuyla mümkün olabilir.
08:43
For a start, we can think about
207
508000
2000
Bir başlangıç için kendimizi
08:45
all the times when we do lose ourselves.
208
510000
3000
kaybettiğimiz bütün o zamanları düşünebiliriz.
08:48
It happens when I dance,
209
513000
2000
Dans ettiğim,
08:50
when I'm acting.
210
515000
2000
oyunculuk yaptığım zamanlarda olur.
08:52
I'm earthed in my essence,
211
517000
2000
Özümün içinde topraklanırım
08:54
and my self is suspended.
212
519000
3000
ve benliğim geçici olarak durur.
08:57
In those moments,
213
522000
2000
O anlarda,
08:59
I'm connected to everything --
214
524000
2000
her şeye bağlanırım,
09:01
the ground, the air,
215
526000
3000
yere, havaya,
09:04
the sounds, the energy from the audience.
216
529000
2000
seslere, izleyicilerin enerjisine...
09:06
All my senses are alert and alive
217
531000
4000
Tüm duyularım tetikte ve diri,
09:10
in much the same way as an infant might feel --
218
535000
3000
küçük bir çocuğun hissedebileceğiyle aşağı yukarı aynı şekilde,
09:13
that feeling of oneness.
219
538000
3000
o bir olma hissi...
09:16
And when I'm acting a role,
220
541000
3000
Ve bir rolü oynadığım zaman
09:19
I inhabit another self,
221
544000
2000
başka bir benliğin içinde yaşarım
09:21
and I give it life for awhile,
222
546000
2000
ve ona bir süre için yaşam veririm.
09:23
because when the self is suspended
223
548000
3000
Çünkü benlik geçici olarak durduğunda
09:26
so is divisiveness
224
551000
2000
ayrıştırıcılık
09:28
and judgment.
225
553000
2000
ve yargılama da durur.
09:30
And I've played everything
226
555000
2000
Ve ben kölelik zamanındaki
09:32
from a vengeful ghost in the time of slavery
227
557000
2000
intikamcı bir hayaletten 2004'teki dışişleri bakanına
09:34
to Secretary of State in 2004.
228
559000
4000
kadar her şeyi oynadım.
09:38
And no matter how other
229
563000
2000
Ve ne kadar farklı da olsa
09:40
these selves might be,
230
565000
2000
bu benlikler, hepsi
09:42
they're all related in me.
231
567000
4000
içimde ilişkili.
09:46
And I honestly believe
232
571000
2000
Ve tüm kalbimle inanıyorum ki
09:48
the key to my success as an actor
233
573000
2000
oyuncu olarak başarımın
09:50
and my progress as a person
234
575000
2000
ve bir kişi olarak ilerlememin
09:52
has been the very lack of self
235
577000
3000
anahtarı, kendimi bu kadar kaygılı
09:55
that used to make me feel
236
580000
2000
ve güvensiz hissettiren
09:57
so anxious and insecure.
237
582000
2000
benliğin yokluğuydu.
09:59
I always wondered
238
584000
2000
Her zaman, nasıl başkalarının
10:01
why I could feel others' pain so deeply,
239
586000
4000
acılarını bu kadar derinden hissedebildiğimi,
10:05
why I could recognize
240
590000
2000
hiç kimsenin içindeki birisini
10:07
the somebody in the nobody.
241
592000
3000
nasıl fark ettiğimi merak ettim.
10:10
It's because I didn't have a self to get in the way.
242
595000
4000
Nedeni, araya girecek bir benliğimin olmayışıydı.
10:14
I thought I lacked substance,
243
599000
3000
Özümün eksik olduğunu düşündüm;
10:17
and the fact that I could feel others'
244
602000
2000
ve başkalarınınkini hissedebilmem,
10:19
meant that I had nothing of myself to feel.
245
604000
3000
kendimde hissedecek bir şey olmadığı anlamına geliyordu.
10:22
The thing that was a source of shame
246
607000
3000
Bir utanç kaynağı olan bu şey
10:25
was actually a source of enlightenment.
247
610000
3000
aslında bir aydınlanma kaynağıydı.
10:28
And when I realized
248
613000
2000
Ve benliğimin
10:30
and really understood
249
615000
2000
bir projeksiyon olduğunu ve
10:32
that my self is a projection and that it has a function,
250
617000
3000
bir işlevi olduğunu fark ettiğimde
10:35
a funny thing happened.
251
620000
2000
komik bir şey oldu.
10:37
I stopped giving it so much authority.
252
622000
2000
Ona bu kadar yetki vermeyi bıraktım.
10:39
I give it its due.
253
624000
2000
Ona hakkını veririm.
10:41
I take it to therapy.
254
626000
2000
Terapiye götürürüm.
10:43
I've become very familiar
255
628000
2000
Bozuk davranışını gayet iyi
10:45
with its dysfunctional behavior.
256
630000
2000
anlar hale geldim.
10:47
But I'm not ashamed of my self.
257
632000
3000
Ama benliğimden utanmıyorum.
10:50
In fact, I respect my self
258
635000
2000
Aslında, benliğime ve işlevine
10:52
and its function.
259
637000
2000
saygı duyuyorum.
10:54
And over time and with practice,
260
639000
3000
Zamanla ve pratikle,
10:57
I've tried to live
261
642000
2000
git gide daha fazla
10:59
more and more from my essence.
262
644000
2000
özümden yaşar hale geldim.
11:01
And if you can do that,
263
646000
3000
Ve bunu yapabilirseniz
11:04
incredible things happen.
264
649000
2000
inanılmaz şeyler oluyor.
11:06
I was in Congo in February,
265
651000
3000
Şubat ayında Kongo'daydım,
11:09
dancing and celebrating
266
654000
2000
kendi benliklerinin yıkımından
11:11
with women who've survived
267
656000
2000
gerçekten inanılmaz yollarla
11:13
the destruction of their selves
268
658000
2000
hayatta kalmış kadınlarla
11:15
in literally unthinkable ways --
269
660000
3000
dans edip kutluyorduk,
11:18
destroyed because other brutalized, psychopathic selves
270
663000
3000
yıkılmışlardı çünkü tüm o güzel toprakların üzerindeki
11:21
all over that beautiful land
271
666000
3000
başka gaddarlaştırılmış, psikopat benlikler
11:24
are fueling our selves' addiction
272
669000
3000
bizim iPod'lara, Pad'lere ve aşırı lükse olan
11:27
to iPods, Pads, and bling,
273
672000
3000
bağımlılığımızı besliyor
11:30
which further disconnect ourselves
274
675000
2000
ki bu da, bizim benliklerimizi, onların
11:32
from ever feeling their pain,
275
677000
2000
acılarını, ızdıraplarını, ölümlerini
11:34
their suffering,
276
679000
2000
hissetmekten
11:36
their death.
277
681000
2000
daha da uzaklaştırıyor.
11:38
Because, hey,
278
683000
2000
Çünkü, dikkat,
11:40
if we're all living in ourselves
279
685000
2000
eğer hepimiz kendi içimizde yaşıyorsak
11:42
and mistaking it for life,
280
687000
2000
ve bunu hayat sanıyorsak
11:44
then we're devaluing
281
689000
2000
öyleyse hayatı değersizleştiriyoruz
11:46
and desensitizing life.
282
691000
2000
ve duyarsızlaştırıyoruz demektir.
11:48
And in that disconnected state,
283
693000
2000
Ve bu kopuk haldeyken,
11:50
yeah, we can build factory farms with no windows,
284
695000
4000
evet, penceresi olmayan fabrika çiftlikler kurabiliriz,
11:54
destroy marine life
285
699000
2000
deniz yaşamını yok edebiliriz
11:56
and use rape as a weapon of war.
286
701000
3000
ve tecavüzü bir savaş silahı olarak kullanabiliriz.
12:00
So here's a note to self:
287
705000
3000
Öyleyse benliğe bir not:
12:03
The cracks have started to show
288
708000
2000
Kurulmuş dünyamızda çatlaklar
12:05
in our constructed world,
289
710000
3000
görünmeye başladı
12:08
and oceans will continue
290
713000
2000
ve o çatlaklardan okyanuslar
12:10
to surge through the cracks,
291
715000
2000
yükselmeye devam edecek
12:12
and oil and blood,
292
717000
3000
ve petrol ve kan,
12:15
rivers of it.
293
720000
3000
nehirler dolusu.
12:18
Crucially, we haven't been figuring out
294
723000
2000
Kritik olarak, Dünya'yla ve tüm diğer
12:20
how to live in oneness
295
725000
2000
canlılarla nasıl birlik içinde
12:22
with the Earth and every other living thing.
296
727000
3000
yaşanacağını öğrenmiyoruz.
12:25
We've just been insanely trying to figure out
297
730000
3000
Sadece birbirimizle, kendimizden milyarlarcasıyla
12:28
how to live with each other -- billions of each other.
298
733000
3000
nasıl yaşayacağımızı delicesine anlamaya çalışıyoruz.
12:31
Only we're not living with each other;
299
736000
2000
Yalnız, biz birbirimizle yaşamıyoruz;
12:33
our crazy selves are living with each other
300
738000
3000
bizim deli benliklerimiz birbirleriyle yaşıyorlar
12:36
and perpetuating an epidemic
301
741000
2000
ve bir kopukluk salgınını
12:38
of disconnection.
302
743000
3000
ebedileştiriyorlar.
12:41
Let's live with each other
303
746000
3000
Hadi birbirimizle yaşayalım
12:44
and take it a breath at a time.
304
749000
3000
ve bu sorunun altından yavaşça kalkalım.
12:47
If we can get under that heavy self,
305
752000
4000
O ağır benliğin altına girebilsek,
12:51
light a torch of awareness,
306
756000
2000
bir farkındalık meşalesi yaksak
12:53
and find our essence,
307
758000
2000
ve özümüzü bulsak,
12:55
our connection to the infinite
308
760000
2000
sonsuzluğa ve tüm diğer
12:57
and every other living thing.
309
762000
3000
canlılara olan bağımızı bulsak...
13:00
We knew it from the day we were born.
310
765000
2000
Onu doğduğumuz günden biliyoruz.
13:02
Let's not be freaked out
311
767000
2000
Cömert hiçliğimizden
13:04
by our bountiful nothingness.
312
769000
3000
dolayı çıldırmayalım.
13:07
It's more a reality
313
772000
2000
O, kendi yarattıklarımızdan
13:09
than the ones our selves have created.
314
774000
2000
daha fazla bir gerçekliğe karşılık geliyor.
13:11
Imagine what kind of existence we can have
315
776000
4000
Nasıl bir varoluşumuz olabileceğini bir düşünün
13:15
if we honor inevitable death of self,
316
780000
4000
eğer benliğin kaçınılmaz ölümüne saygı gösterirsek,
13:19
appreciate the privilege of life
317
784000
4000
yaşamın nasıl bir ayrıcalık olduğunu takdir edersek
13:23
and marvel at what comes next.
318
788000
4000
ve sıradaki gelene şaşırabilirsek...
13:27
Simple awareness is where it begins.
319
792000
3000
Bunun başladığı yer basit farkındalıktır.
13:30
Thank you for listening.
320
795000
2000
Dinlediğiniz için teşekkür ederim.
13:32
(Applause)
321
797000
17000
(Alkış)
ABOUT THE SPEAKER
Thandie Newton - ActorSwinging from Hollywood blockbusters to sensitive indie films, Thandie Newton brings thoughtfulness and delicate beauty to her work.
Why you should listen
Filmgoers first encountered Thandie Newton in the 1991 film Flirting, a tender and skin-crawlingly honest film about young love and budding identity. In her career since then, she’s brought that same intimate touch even to big Hollywood films (she was the moral center of Mission: Impossible II, for instance, and the quiet heart of the head-banging 2012), while maintaining a strong sideline in art films, like the acclaimed Crash and last year’s adaptation of Ntozake Shange’s For colored girls ...
Born in England, her mother is Zimbabwean, and Newton is active in nonprofit work across the African continent. In 2008, she visited Mali for a campaign to bring clean water to six African nations, and as a V Day board member, Newton visited the Congo earlier this year to raise awareness of the chronic issue of sexual violence toward women and girls.
Thandie Newton | Speaker | TED.com