TED2016
Shonda Rhimes: My year of saying yes to everything
Shonda Rhimes: Her şeye evet dediğim bir yıl
Filmed:
Readability: 2.8
4,709,794 views
Grey's Anatomy, Scandal ve How to Get Away With Murder'ın ardındaki dev Shonda Rhimes, sezon başı 70 saatlik televizyon programından sorumlu olan kişidir, çalışmayı seven bir kişi. "Sıkı çalıştığım zamanlarda, derinliğine daldığım zamanlarda başka bir duygu oluşmuyor" diyor kendisi. Bu duyguyu: "Uğultu" olarak adlandırıyor. Bu uğultu bir bağımlılık, bir müzik, tanrının onun kulaklarına fısıltısı olarak ifade ediyor. Peki bu uğultu kesildiğinde neler oluyor? Uğultunun haricinde kalan kendisi ne oluyor? bu konuşmada Rhimes ile "Her şeye evet dediğim bir yıl" yolculuğuna birlikte çıkıyoruz ve uğultuyu nasıl geri kazandığını öğreniyoruz.
Shonda Rhimes - Writer, producer
With the runaway success of shows like Scandal and Grey’s Anatomy, Shonda Rhimes has become one of Hollywood’s most powerful icons. Full bio
With the runaway success of shows like Scandal and Grey’s Anatomy, Shonda Rhimes has become one of Hollywood’s most powerful icons. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:12
So a while ago, I tried an experiment.
0
960
3656
Bir süre önce bir deney gerçekleştirdim.
00:16
For one year, I would say yes
to all the things that scared me.
to all the things that scared me.
1
4640
3440
Bir yıl boyunca, beni korkutan her şeye
00:20
Anything that made me nervous,
took me out of my comfort zone,
took me out of my comfort zone,
2
8720
3336
Evet dedim, beni endişelendiren,
konfor alanımın dışındaki şeylere
konfor alanımın dışındaki şeylere
00:24
I forced myself to say yes to.
3
12080
1760
Evet demek için kendimi zorladım.
00:26
Did I want to speak in public?
4
14360
1655
Toplum içinde konuşmayı istedim mi?
00:28
No, but yes.
5
16040
1680
Hayır, ama aslında Evet.
00:30
Did I want to be on live TV?
6
18280
1896
Tv’de canlı yayında olmak istedim mi?
00:32
No, but yes.
7
20200
1800
Hayır, ama aslında Evet.
00:34
Did I want to try acting?
8
22480
1816
Oyunculuğu denemek istedim mi?
00:36
No, no, no, but yes, yes, yes.
9
24320
3056
Hayır, ama Evet, Evet.
Ve çılgınca bir şeyler oldu:
00:39
And a crazy thing happened:
10
27400
2056
beni korkutan şeyleri yapmak
00:41
the very act of doing
the thing that scared me
the thing that scared me
11
29480
2736
korkuyu yok etti.
00:44
undid the fear,
12
32240
1656
Korkunç olmaktan çıktılar.
00:45
made it not scary.
13
33920
1536
Benim toplum içinde konuşma yapma,
00:47
My fear of public speaking,
my social anxiety, poof, gone.
my social anxiety, poof, gone.
14
35480
4440
sosyal anksiyete korkum
bir anda yok oldu.
00:52
It's amazing, the power of one word.
15
40600
2976
Bu harika bir şey, tek bir kelimenin gücü.
00:55
"Yes" changed my life.
16
43600
2136
‘Evet’ kelimesi hayatımı değiştirdi.
00:57
"Yes" changed me.
17
45760
1696
‘Evet’ kelimesi beni değiştirdi.
00:59
But there was one particular yes
18
47480
2376
Ancak belirli bir evet türü vardı ki,
01:01
that affected my life
in the most profound way,
in the most profound way,
19
49880
2936
benim hayatımı en derin şekilde etkileyen
01:04
in a way I never imagined,
20
52840
1816
hiç hayal etmediğim bir türde,
01:06
and it started with a question
from my toddler.
from my toddler.
21
54680
2640
her şey küçük çocuğumun
bana sorduğu soru ile başladı.
bana sorduğu soru ile başladı.
01:10
I have these three amazing daughters,
Harper, Beckett and Emerson,
Harper, Beckett and Emerson,
22
58440
3296
Üç tane harika kızım var,
Harper, Beckett ve Emerson.
Harper, Beckett ve Emerson.
01:13
and Emerson is a toddler who inexplicably
refers to everyone as "honey."
refers to everyone as "honey."
23
61760
3496
Ve Emerson herkese açıklanamaz bir
biçimde ‘tatlım’ diye hitap eder.
biçimde ‘tatlım’ diye hitap eder.
01:17
as though she's a Southern waitress.
24
65280
1856
Güney bölgesindeki bir garson misali.
01:19
(Laughter)
25
67160
1216
(Gülüşmeler)
01:20
"Honey, I'm gonna need some milk
for my sippy cup."
for my sippy cup."
26
68400
2816
"Tatlım, bardağıma eklemek için
biraz süte ihtiyacım var."
biraz süte ihtiyacım var."
01:23
(Laughter)
27
71240
1616
(Gülüşmeler)
01:24
The Southern waitress asked me
to play with her one evening
to play with her one evening
28
72880
3256
Bir akşam güneyli garson
onunla oynamamı istedi.
onunla oynamamı istedi.
01:28
when I was on my way somewhere,
and I said, "Yes."
and I said, "Yes."
29
76160
2776
Bir yere gitmek üzere olmama
rağmen ona ''Evet.'' dedim.
rağmen ona ''Evet.'' dedim.
01:30
And that yes was the beginning
of a new way of life for my family.
of a new way of life for my family.
30
78960
4016
Bu evet benim ailem için yeni
bir yolun ilk adımı sayılır.
bir yolun ilk adımı sayılır.
01:35
I made a vow that from now on,
31
83000
1976
O andan itibaren kendime bir söz verdim.
01:37
every time one of my children
asks me to play,
asks me to play,
32
85000
2336
Çocuklarım benimle ne zaman
oynamak isterse
oynamak isterse
01:39
no matter what I'm doing
or where I'm going,
or where I'm going,
33
87360
2536
bir şeyler yapıyor ya da
bir yere gidiyor olsam da
bir yere gidiyor olsam da
01:41
I say yes, every single time.
34
89920
3600
her seferinde onlara evet diyorum.
01:46
Almost. I'm not perfect at it,
but I try hard to practice it.
but I try hard to practice it.
35
94280
3616
Elbette bu konuda mükemmel değilim,
ama pratik yapmak için çok çabalıyorum.
ama pratik yapmak için çok çabalıyorum.
01:49
And it's had a magical effect on me,
36
97920
2416
Bunun benim üzerimde
sihirli bir etkisi var.
sihirli bir etkisi var.
01:52
on my children, on our family.
37
100360
2400
Çocuklarım ile ailemi de
etkileyen bir durum.
etkileyen bir durum.
01:55
But it's also had a stunning side effect,
38
103520
2936
Aynı zamanda çarpıcı bir yan etkisi var,
01:58
and it wasn't until recently
that I fully understood it,
that I fully understood it,
39
106480
3576
bir bütün olarak onu anladığım yakın
zamana dek, varlığı olmayan bir etki,
zamana dek, varlığı olmayan bir etki,
02:02
that I understood that saying yes
to playing with my children
to playing with my children
40
110080
3576
çocuklarımla oyun oynamaya
evet demenin aslında
evet demenin aslında
02:05
likely saved my career.
41
113680
2160
kariyerimi kurtardığını söylemek mümkündür.
02:08
See, I have what most people
would call a dream job.
would call a dream job.
42
116760
3136
Bakın, birçok kişinin rüya gibi
iş dediği işe sahibim.
iş dediği işe sahibim.
02:11
I'm a writer. I imagine.
I make stuff up for a living.
I make stuff up for a living.
43
119920
2776
Ben hayal kuran, yaşamak
için üreten bir yazarım.
için üreten bir yazarım.
02:14
Dream job.
44
122720
1456
Rüya gibi bir iş.
02:16
No.
45
124200
1336
Hayır.
02:17
I'm a titan.
46
125560
1200
Ben bir devim.
02:19
Dream job.
47
127320
1336
Rüya gibi bir iş.
02:20
I create television.
I executive produce television.
I executive produce television.
48
128680
2456
Ben televizyonu, televizyon
yapımcılığı yapıyorum.
yapımcılığı yapıyorum.
02:23
I make television,
a great deal of television.
a great deal of television.
49
131160
3096
Ben televizyonu, televizyonun
büyük anlaşmasını yapıyorum.
büyük anlaşmasını yapıyorum.
02:26
In one way or another, this TV season,
50
134280
1856
Her şekilde, bu televizyon sezonu
02:28
I'm responsible for bringing about
70 hours of programming to the world.
70 hours of programming to the world.
51
136160
3536
dünyaya 70 saatlik program sunmak
benim sorumluluğumdur.
benim sorumluluğumdur.
02:31
Four television programs,
70 hours of TV --
70 hours of TV --
52
139720
2056
4 televizyon programı,
70 saatlik televizyon yayını,
02:33
(Applause)
53
141800
1016
(Alkışları)
02:34
Three shows in production
at a time, sometimes four.
at a time, sometimes four.
54
142840
2456
Bazen tek bir seferde,
3 şov bazen de
3 şov bazen de
4 şov yapım kapsamında oluyor.
02:37
Each show creates hundreds of jobs
that didn't exist before.
that didn't exist before.
55
145320
3336
Her bir şov daha önceleri var
olmayan yüzlerce işi var ediyor.
olmayan yüzlerce işi var ediyor.
02:40
The budget for one episode
of network television
of network television
56
148680
2256
Bir televizyon ağının
bir bölümüne ayrılan bütçe
bir bölümüne ayrılan bütçe
02:42
can be anywhere
from three to six million dollars.
from three to six million dollars.
57
150960
2376
üç ile altı milyon
dolarlık bütçe aralığında.
dolarlık bütçe aralığında.
02:45
Let's just say five.
58
153360
1256
Beş olduğunu farz edelim.
02:46
A new episode made every nine days
times four shows,
times four shows,
59
154640
2456
Her bir bölüm 9 günde bir
yapılıyor, dört şov için.
yapılıyor, dört şov için.
02:49
so every nine days that's
20 million dollars worth of television,
20 million dollars worth of television,
60
157120
3056
Her 9 günde bir 20 milyon
dolarlık bir televizyon değeri,
dolarlık bir televizyon değeri,
02:52
four television programs, 70 hours of TV,
61
160200
1976
4 televizyon programı,
70 saatlik televizyon yayını
70 saatlik televizyon yayını
02:54
three shows in production at a time,
sometimes four,
sometimes four,
62
162200
2456
eş zamanlı üç şov yapımcılığı, bazen dört
02:56
16 episodes going on at all times:
63
164680
1696
tüm zamanlarda 16 bölüm mevcut.
02:58
24 episodes of "Grey's,"
21 episodes of "Scandal,"
21 episodes of "Scandal,"
64
166400
2376
"Grey's," 24 bölüm,
"Scandal," 15 bölüm
"Scandal," 15 bölüm
03:00
15 episodes of
"How To Get Away With Murder,"
"How To Get Away With Murder,"
65
168800
2256
"How To Get Away With Murder," 15 bölüm
03:03
10 episodes of "The Catch,"
that's 70 hours of TV,
that's 70 hours of TV,
66
171080
2376
"The Catch," 10 bölüm,
toplamda 70 saatlik televizyon.
toplamda 70 saatlik televizyon.
03:05
that's 350 million dollars for a season.
67
173480
1936
Bir sezon için 350 milyon dolar.
03:07
In America, my television shows
68
175440
1536
Amerika’da benim Tv şovlarım
03:09
are back to back to back
on Thursday night.
on Thursday night.
69
177000
2016
perşembe akşamı art arda yayınlanıyor.
03:11
Around the world, my shows air
in 256 territories in 67 languages
in 256 territories in 67 languages
70
179040
3776
Dünya genelinde, yayınlarım
256 bölgede, 67 dilde yayınlanmaktadır.
256 bölgede, 67 dilde yayınlanmaktadır.
03:14
for an audience of 30 million people.
71
182840
1816
İzleyici kitlemiz 30 milyon kişidir.
03:16
My brain is global,
72
184680
1680
Benim beynim evrensel bir beyin
03:18
and 45 hours of that 70 hours of TV
are shows I personally created
are shows I personally created
73
186880
3336
70 saatlik Tv yayınlarının 45 saati
benim tarafımdan oluşturulmuştur.
benim tarafımdan oluşturulmuştur.
03:22
and not just produced,
so on top of everything else,
so on top of everything else,
74
190240
2456
Sadece yayıncılık değil, bu
nedenle her şeyden önce,
nedenle her şeyden önce,
03:24
I need to find time,
real quiet, creative time,
real quiet, creative time,
75
192720
3536
benim sakin ve gerçek zamana,
yaratıcı zamanı bulmaya ihtiyacım var.
yaratıcı zamanı bulmaya ihtiyacım var.
03:28
to gather my fans around the campfire
76
196280
2176
Kamp ateşi etrafında
hayranlarımla toplanıp
hayranlarımla toplanıp
03:30
and tell my stories.
77
198480
1240
hikayemi anlatmam lazım.
03:32
Four television programs, 70 hours of TV,
78
200160
1953
4 televizyon programı, 70 saatlik Tv.
03:34
three shows in production at a time,
79
202137
1719
Eş zamanlı üç şov yapımcılığı,
03:35
sometimes four, 350 million dollars,
campfires burning all over the world.
campfires burning all over the world.
80
203880
4040
bazen dört, 350 milyon dolar, dünya
genelinde yanan kamp ateşleri.
genelinde yanan kamp ateşleri.
03:40
You know who else is doing that?
81
208640
1560
Bunu başka kimin yaptığını
biliyor musunuz?
biliyor musunuz?
03:42
Nobody, so like I said, I'm a titan.
82
210800
2736
Hiç kimse, söylediğim gibi
ben bir devim.
ben bir devim.
03:45
Dream job.
83
213560
1256
Rüya gibi bir işe sahibim.
03:46
(Applause)
84
214840
1216
(Alkışlar)
03:48
Now, I don't tell you this to impress you.
85
216080
2256
Bunları sizi etkilemek için söylemiyorum.
03:50
I tell you this because I know what you
think of when you hear the word "writer."
think of when you hear the word "writer."
86
218360
4136
Bunları sana söylememin asıl nedeni,
size ‘yazar’ dendiği anda
size ‘yazar’ dendiği anda
neler düşündüğünüzü biliyorum.
03:54
I tell you this so that all of you
out there who work so hard,
out there who work so hard,
87
222520
2905
Bunları bir yerlerde sıkı çalışan
kişilere söylüyorum.
kişilere söylüyorum.
03:57
whether you run a company
or a country or a classroom
or a country or a classroom
88
225449
3407
Bir şirketi yönetiyor olabilirsin,
veya bir ülkeyi veya bir sınıfı
veya bir ülkeyi veya bir sınıfı
04:00
or a store or a home,
89
228880
2496
ya da bir mağazayı, belki
de bir evi yönetiyorsun.
de bir evi yönetiyorsun.
04:03
take me seriously
when I talk about working,
when I talk about working,
90
231400
2696
İş hakkında konuştuğum zaman
sözlerimi ciddiye almalısın,
sözlerimi ciddiye almalısın,
04:06
so you'll get that I don't
peck at a computer and imagine all day,
peck at a computer and imagine all day,
91
234120
3976
şunu da bir gerçek, gün boyu bilgisayarın
başında, gün boyu hayal kurmuyorum.
başında, gün boyu hayal kurmuyorum.
04:10
so you'll hear me when I say
92
238120
1896
Şu sözleri söylediğimi duyarsınız.
04:12
that I understand that a dream job
is not about dreaming.
is not about dreaming.
93
240040
3480
Rüya gibi bir işin hayal kurmakla ilgisi
olmadığını anlıyorum.
olmadığını anlıyorum.
04:16
It's all job, all work, all reality,
all blood, all sweat, no tears.
all blood, all sweat, no tears.
94
244000
5416
Tamamı iş, hepsi iş, tamamı realite,
tamamı kan, ter ancak gözyaşı barındırmaz.
tamamı kan, ter ancak gözyaşı barındırmaz.
04:21
I work a lot, very hard, and I love it.
95
249440
3800
Ben çok çalışıyorum, çok çabalıyorum
ve işimi seviyorum.
ve işimi seviyorum.
04:25
When I'm hard at work,
when I'm deep in it,
when I'm deep in it,
96
253840
2336
İşimde sıkı çabaladığım, işte derinleşince
04:28
there is no other feeling.
97
256200
2496
o anda başka hiçbir duygu yoktur.
04:30
For me, my work is at all times
building a nation out of thin air.
building a nation out of thin air.
98
258720
3456
İşim ince havadan oluşan, bir ulusu
inşa etmekle geçen zamanlardır.
inşa etmekle geçen zamanlardır.
04:34
It is manning the troops.
It is painting a canvas.
It is painting a canvas.
99
262200
2776
Askerleri eğitmek misali,
bir tuvali boyamak misali.
bir tuvali boyamak misali.
04:37
It is hitting every high note.
It is running a marathon.
It is running a marathon.
100
265000
2656
Yüksek notayı çalmak gibi,
maraton koşmak gibi.
maraton koşmak gibi.
04:39
It is being Beyoncé.
101
267680
1616
Yani Beyonce olmak gibi,
04:41
And it is all of those things
at the same time.
at the same time.
102
269320
2920
Ve aslında bunların hepsinin aynı
anda birleşimi demektir.
anda birleşimi demektir.
04:44
I love working.
103
272920
1656
Ben işimi seviyorum.
04:46
It is creative and mechanical
and exhausting and exhilarating
and exhausting and exhilarating
104
274600
3056
İşim yaratıcı, mekanik, yorucu aynı
zamanda heyecan verici.
zamanda heyecan verici.
04:49
and hilarious and disturbing
and clinical and maternal
and clinical and maternal
105
277680
2576
İşim harika aynı zamanda rahatsız edici
klinik ve aynı zamanda
anaç bir iştir.
anaç bir iştir.
04:52
and cruel and judicious,
106
280280
1376
Acımasız ve aynı zamanda
adaletli bir iş.
adaletli bir iş.
04:53
and what makes it all so good is the hum.
107
281680
3080
Aslında her şeyi çok iyi
yapan şey uğultudur.
yapan şey uğultudur.
04:57
There is some kind of shift inside me
when the work gets good.
when the work gets good.
108
285640
3216
Çalıştığım zamanlarda
içimde iyi hisseden
içimde iyi hisseden
bir vardiya türü bir şeyler var sanki.
05:00
A hum begins in my brain,
109
288880
1896
Beynimde bir uğultu başlıyor sanki.
05:02
and it grows and it grows
and that hum sounds like the open road,
and that hum sounds like the open road,
110
290800
3696
Sonra büyüyor ve bu uğultu açık
bir yola dönüşüyor sanki.
bir yola dönüşüyor sanki.
05:06
and I could drive it forever.
111
294520
2000
Onu sonsuza dek sürebilirim
05:09
And a lot of people,
when I try to explain the hum,
when I try to explain the hum,
112
297400
2381
ve birçok kişiye uğultuyu
açıklamaya çalıştığımda,
açıklamaya çalıştığımda,
05:12
they assume that I'm talking
about the writing,
about the writing,
113
300520
2216
onlara yazmak hakkında
konuştuğumu varsayarlar.
konuştuğumu varsayarlar.
05:14
that my writing brings me joy.
114
302760
1456
Yazmanın bana keyif
verdiğini sananlar var.
verdiğini sananlar var.
05:16
And don't get me wrong, it does.
115
304240
2320
Beni yanlış anlamayın, elbette öyledir.
05:19
But the hum --
116
307400
1200
Ancak bu uğultu --
05:21
it wasn't until I started
making television
making television
117
309640
2016
televizyon işlerimi gerçekleştirmeden
önce var olmamıştı.
önce var olmamıştı.
05:23
that I started working, working and making
118
311680
2216
Sonra çalışmaya başladığımda,
çalıştım ve işler yaptım.
05:25
and building and creating
and collaborating,
and collaborating,
119
313920
2616
Bir şeyleri inşa etmek,
yaratmak ve iş birliği yapmak.
yaratmak ve iş birliği yapmak.
05:28
that I discovered this thing,
this buzz, this rush, this hum.
this buzz, this rush, this hum.
120
316560
4440
Bunların ardından bu uğultuyu keşfettim.
Bu acele, bu uğultu.
Bu acele, bu uğultu.
05:33
The hum is more than writing.
121
321800
2016
Bu uğultu yazmanın da ötesinde.
05:35
The hum is action and activity.
The hum is a drug.
The hum is a drug.
122
323840
3256
Bu uğultu eylem ve aktivite.
Bu uğultu bir bağımlılık.
Bu uğultu bir bağımlılık.
05:39
The hum is music.
The hum is light and air.
The hum is light and air.
123
327120
2616
Bu uğultu bir müzik.
Bu uğultu bir ışık ve hava.
Bu uğultu bir ışık ve hava.
05:41
The hum is God's whisper right in my ear.
124
329760
3360
Bu uğultu Tanrı’nın kulaklarıma
doğrudan fısıldamasıdır.
doğrudan fısıldamasıdır.
05:45
And when you have a hum like that,
125
333680
1720
Ve bu türde bir uğultuya
sahip olduğun zaman,
sahip olduğun zaman,
05:48
you can't help but strive for greatness.
126
336120
2536
mükemmellik için çabalamaya
karşı koyamıyorsun.
karşı koyamıyorsun.
05:50
That feeling, you can't help
but strive for greatness at any cost.
but strive for greatness at any cost.
127
338680
4600
Bedeli ne olursa olsun,
bu mükemmellik için
bu mükemmellik için
çabalamayı tetikleyen bu duyguyu,
05:56
That's called the hum.
128
344120
1200
işte bunu uğultu olarak
adlandırıyorum.
adlandırıyorum.
05:58
Or, maybe it's called being a workaholic.
129
346120
3576
Belki de tamamı işkolik olmak sayılabilir.
06:01
(Laughter)
130
349720
1656
(Gülüşmeler)
06:03
Maybe it's called genius.
131
351400
1800
Belki deha sayılır.
06:06
Maybe it's called ego.
132
354200
1600
Belki ego sayılır.
06:08
Maybe it's just fear of failure.
133
356520
2240
Belki de sadece başarısızlıktan korkudur.
06:11
I don't know.
134
359680
1616
Bilemiyorum.
06:13
I just know that
I'm not built for failure,
I'm not built for failure,
135
361320
3816
Ancak şunu iyi biliyorum,
başarısızlık için yaratılmadım.
başarısızlık için yaratılmadım.
06:17
and I just know that I love the hum.
136
365160
1840
Şunu da iyi biliyorum,
bu uğultuyu seviyorum
bu uğultuyu seviyorum
06:19
I just know that I want
to tell you I'm a titan,
to tell you I'm a titan,
137
367840
2256
Size şunu söylemek istiyorum, Ben bir devim.
06:22
and I know that
I don't want to question it.
I don't want to question it.
138
370120
2456
Şunu da biliyorum ki,
bu hususu
sorgulamak istemiyorum.
sorgulamak istemiyorum.
06:24
But here's the thing:
139
372600
1200
Ama şu da bir gerçek ki:
06:27
the more successful I become,
140
375080
1816
ben daha çok başarılı oldukça,
06:28
the more shows, the more episodes,
the more barriers broken,
the more barriers broken,
141
376920
3616
daha çok şov yaptıkça,
daha çok bölüm,
daha çok bölüm,
daha çok engeli aştıkça,
06:32
the more work there is to do,
142
380560
1480
yapılması gereken daha da
çok iş olduğunda,
çok iş olduğunda,
06:34
the more balls in the air,
143
382760
1256
havada dolaşan
cesaret var oldukça,
cesaret var oldukça,
06:36
the more eyes on me,
the more history stares,
the more history stares,
144
384040
2896
bana bakan, beni izleyen
gözler çoğaldıkça,
gözler çoğaldıkça,
tarih daha çok izledikçe,
06:38
the more expectations there are.
145
386960
1760
Daha çok beklenti oluştukça,
06:41
The more I work to be successful,
146
389280
2096
başarılı olmak için daha çok çalıştıkça,
06:43
the more I need to work.
147
391400
1360
benim daha çok çalışmaya ihtiyacım oluyor.
06:45
And what did I say about work?
148
393920
1736
İş konusunda ne demiştim?
06:47
I love working, right?
149
395680
1320
Ben çalışmayı seviyorum, değil mi?
06:49
The nation I'm building,
the marathon I'm running,
the marathon I'm running,
150
397640
2376
İnşa ettiğim ulus,
koştuğum maraton,
koştuğum maraton,
06:52
the troops, the canvas,
the high note, the hum,
the high note, the hum,
151
400040
2216
askerler, tuval,
yüksek nota ve uğultu.
yüksek nota ve uğultu.
06:54
the hum, the hum.
152
402280
1856
Uğultu, uğultu,
06:56
I like that hum. I love that hum.
153
404160
2056
bu uğultuyu beğeniyorum,
bu uğultuyu seviyorum.
bu uğultuyu seviyorum.
06:58
I need that hum. I am that hum.
154
406240
2800
Bu uğultuya ihtiyacım var,
ben bu uğultuyum.
ben bu uğultuyum.
07:01
Am I nothing but that hum?
155
409600
2000
Bu uğultu benim.
07:05
And then the hum stopped.
156
413320
1440
Sonra uğultu bir anda durdu.
07:07
Overworked, overused,
157
415680
2416
Çok çalışmaktan, çok kullanılmaktan.
07:10
overdone, burned out.
158
418120
1296
Çok uygulanmaktan,
hepsi yandı.
hepsi yandı.
07:11
The hum stopped.
159
419440
2200
Ve uğultu bir anda durdu.
07:15
Now, my three daughters
are used to the truth
are used to the truth
160
423080
2576
Şimdi, üç kızım şu gerçeğe alışkınlar;
07:17
that their mother
is a single working titan.
is a single working titan.
161
425680
2120
anneleri çalışkan bir dev olduğu
gerçeğine alışkınlar.
gerçeğine alışkınlar.
07:20
Harper tells people,
162
428560
1216
Harper insanlara
diyor ki;
diyor ki;
07:21
"My mom won't be there,
but you can text my nanny."
but you can text my nanny."
163
429800
2840
"Annem orada olmayacak
ancak bakıcıya mesajını iletebilirsin."
ancak bakıcıya mesajını iletebilirsin."
07:25
And Emerson says, "Honey,
I'm wanting to go to ShondaLand."
I'm wanting to go to ShondaLand."
164
433240
3520
Emerson der ki, "Tatlım,
ben ShondaLand’a gitmek istiyorum."
ben ShondaLand’a gitmek istiyorum."
07:29
They're children of a titan.
165
437680
1376
Onlar bir devin çocukları.
07:31
They're baby titans.
166
439080
1800
Onlar da bebek devin.
07:33
They were 12, 3, and 1
when the hum stopped.
when the hum stopped.
167
441520
3280
Uğultunun durduğu zamanlarda
yaşları 12, 3 ve 1 idi.
yaşları 12, 3 ve 1 idi.
07:37
The hum of the engine died.
168
445720
1440
Makinenin uğultusu ölmüştü.
07:39
I stopped loving work.
I couldn't restart the engine.
I couldn't restart the engine.
169
447800
2496
İşimi sevmeyi bırakmıştım.
O sıralar makineyi tekrar çalıştıramadım.
O sıralar makineyi tekrar çalıştıramadım.
07:42
The hum would not come back.
170
450320
1976
Uğultu da geri gelmek istemiyordu.
07:44
My hum was broken.
171
452320
2320
Uğultu bozulmuş, kırılmıştı.
Aynı işleri tekrarlıyordum o sırada,
Aynı işleri tekrarlıyordum o sırada,
her zaman yaptığım işler,
tamamı devin işleri,
tamamı devin işleri,
07:47
I was doing the same things
I always did, all the same titan work,
I always did, all the same titan work,
172
455480
3816
günde 15 saat çalışmak,
hafta sonları dahil,
hafta sonları dahil,
07:51
15-hour days, working
straight through the weekends,
straight through the weekends,
173
459320
2456
pişmanlık yok, asla vazgeçmek yok,
bir dev asla uyumaz
bir dev asla uyumaz
ve bir dev asla pes etmez,
07:53
no regrets, never surrender,
a titan never sleeps, a titan never quits,
a titan never sleeps, a titan never quits,
174
461800
3336
tüm kalbi ile, berrak gözleri ile veya
07:57
full hearts, clear eyes, yada, whatever.
175
465160
2200
artık her gerekli ise yerine getirilirdi.
08:00
But there was no hum.
176
468000
1520
Ancak artık uğultu yoktu.
08:02
Inside me was silence.
177
470840
1760
İçimde bir sessizlik vardı.
08:06
Four television programs, 70 hours of TV,
three shows in production at a time,
three shows in production at a time,
178
474080
3696
Dört televizyon programı, 70 saatlik Tv yayını,
eş zamanlı üç şov yapımcılığı,
eş zamanlı üç şov yapımcılığı,
08:09
sometimes four.
179
477800
1216
bazen de dört program
08:11
Four television programs, 70 hours of TV,
three shows in production at a time ...
three shows in production at a time ...
180
479040
3816
Eş zamanlı dört Tv programı,
70 saatlik Tv yayını,
70 saatlik Tv yayını,
yapımcılık dahilinde olan üç adet şov...
08:14
I was the perfect titan.
181
482880
2096
Ben mükemmel bir devdim.
08:17
I was a titan you could
take home to your mother.
take home to your mother.
182
485000
2320
Annen ile tanışması için evine
davet edebileceğin bir devdim.
davet edebileceğin bir devdim.
08:20
All the colors were the same,
and I was no longer having any fun.
and I was no longer having any fun.
183
488520
3560
Tüm renkler aynıydı,
ve ben artık eğlenemiyordum.
ve ben artık eğlenemiyordum.
08:24
And it was my life.
184
492560
1320
Kısacası benim hayatım böyle idi.
08:26
It was all I did.
185
494800
1336
Yaptığım her şey
bunlardan ibaretti.
bunlardan ibaretti.
08:28
I was the hum, and the hum was me.
186
496160
2720
Ben uğultu idim ve uğultu ben idi.
08:31
So what do you do when the thing you do,
187
499640
2576
Sevdiğin işin, yaptığın şeylerin
08:34
the work you love,
starts to taste like dust?
starts to taste like dust?
188
502240
2680
toz gibi bir tat bıraktığı anlarda
sen ne yaparsın?
sen ne yaparsın?
08:37
Now, I know somebody's out there thinking,
189
505880
2056
Şimdi, biliyorum bazıları
şunu düşünüyor şu anda
şunu düşünüyor şu anda
08:39
"Cry me a river,
stupid writer titan lady."
stupid writer titan lady."
190
507960
2376
‘benim için nehirleri ağla
seni aptal yazar Bayan dev’
seni aptal yazar Bayan dev’
08:42
(Laughter)
191
510360
1775
(Gülüşmeler)
08:44
But you know, you do,
192
512159
2057
Ama sen de biliyorsun, sen de yapıyorsun,
08:46
if you make, if you work,
if you love what you do,
if you love what you do,
193
514240
2775
eğer sevdiğin şeyleri yapar, sevdiğin işi yapar
ve yaptığın işleri seversen,
ve yaptığın işleri seversen,
08:49
being a teacher, being a banker,
being a mother, being a painter,
being a mother, being a painter,
194
517039
3057
bir öğretmen olmak, bir bankacı olmak,
bir anne olmak, bir ressam olmak,
bir anne olmak, bir ressam olmak,
08:52
being Bill Gates,
195
520120
1216
bir Bill Gates olmak,
08:53
if you simply love another person
and that gives you the hum,
and that gives you the hum,
196
521360
3336
sana bu uğultuyu ilham eden
başka bir insanı sevmek,
başka bir insanı sevmek,
08:56
if you know the hum,
197
524720
1576
eğer sen de bu uğultuyu tanıyorsan
08:58
if you know what the hum feels like,
if you have been to the hum,
if you have been to the hum,
198
526320
4016
eğer bu uğultunun nasıl
hissettirdiğini biliyorsan,
hissettirdiğini biliyorsan,
eğer uğultu ile tanışıyorsan,
09:02
when the hum stops, who are you?
199
530360
3040
bu uğultu kesildiğinde,
yok olduğunda, sen kim oluyorsun?
yok olduğunda, sen kim oluyorsun?
09:06
What are you?
200
534640
1200
Sen kimsin?
09:08
What am I?
201
536760
1416
Ben kimim?
09:10
Am I still a titan?
202
538200
1880
Hala bir dev sayılır mıyım?
09:13
If the song of my heart ceases to play,
can I survive in the silence?
can I survive in the silence?
203
541080
4760
Kalbimde çalan şarkı kesilir ise,
bu sessizlikte hayatta kalabilir miyim?
bu sessizlikte hayatta kalabilir miyim?
09:19
And then my Southern waitress toddler
asks me a question.
asks me a question.
204
547840
3240
Sonra güneyli garson bana bir soru soruyor.
09:23
I'm on my way out the door,
I'm late, and she says,
I'm late, and she says,
205
551920
3896
Kapıya doğru yönelmiş ve çıkıyordum,
geç kalmıştım, bana diyor ki,
geç kalmıştım, bana diyor ki,
09:27
"Momma, wanna play?"
206
555840
2280
''Anne, oyun oynamak ister misin?''
09:30
And I'm just about to say no,
when I realize two things.
when I realize two things.
207
558880
3336
Tam hayır diyecektim ki,
iki şeyi fark ettim.
iki şeyi fark ettim.
09:34
One, I'm supposed
to say yes to everything,
to say yes to everything,
208
562240
2600
Birincisi, benim her şeye evet demem gerek,
09:37
and two, my Southern waitress
didn't call me "honey."
didn't call me "honey."
209
565440
3240
ikincisi ise, güneyli garson
bana "tatlım" demedi.
bana "tatlım" demedi.
09:41
She's not calling everyone
"honey" anymore.
"honey" anymore.
210
569560
2280
Artık herkese "tatlım" demiyor.
09:44
When did that happen?
211
572640
1696
Ne zaman oldu bu?
09:46
I'm missing it, being a titan
and mourning my hum,
and mourning my hum,
212
574360
2456
Bir şeyleri gözden kaçırdım,
bir dev olmak ve uğultunun yasını tutmak,
bir dev olmak ve uğultunun yasını tutmak,
09:48
and here she is changing
right before my eyes.
right before my eyes.
213
576840
2920
gözlerimin önünde değişim
yaşadığını gördüm.
yaşadığını gördüm.
09:52
And so she says, "Momma, wanna play?"
214
580440
3080
Sonra diyor ki, "Anne, oyun oynamak ister misin? "
09:55
And I say, "Yes."
215
583960
1280
Ben de "Evet." diyorum.
09:58
There's nothing special about it.
216
586160
2416
Aslında özel bir durum yok,
10:00
We play, and we're joined by her sisters,
217
588600
2696
oynuyoruz, kız kardeşleri de katılıyor,
10:03
and there's a lot of laughing,
218
591320
1456
çok gülüyoruz,
10:04
and I give a dramatic reading
from the book Everybody Poops.
from the book Everybody Poops.
219
592800
3616
sonra onlara kitaptan dramatik
bir okuma gerçekleştiriyorum.
bir okuma gerçekleştiriyorum.
10:08
Nothing out of the ordinary.
220
596440
1376
Sadece sıradanlık
10:09
(Laughter)
221
597840
1096
(Gülüşmeler)
10:10
And yet, it is extraordinary,
222
598960
2176
Aynı zamanda, aslında sıradışı sayılır,
10:13
because in my pain and my panic,
223
601160
2496
çünkü içimdeki acı ve panik,
10:15
in the homelessness of my humlessness,
224
603680
2056
evsizlik ve uğultusuz olmaktan ötürü
10:17
I have nothing to do but pay attention.
225
605760
2560
dikkatimi vermeliyim,
10:20
I focus.
226
608760
1416
Bu nedenle odaklanıyorum
10:22
I am still.
227
610200
1200
Hala da öyle.
10:24
The nation I'm building,
the marathon I'm running,
the marathon I'm running,
228
612160
2376
İnşa ettiğim ulus, koştuğum maraton,
10:26
the troops, the canvas,
the high note does not exist.
the high note does not exist.
229
614560
2960
askerler, tuval, yüksek nota hiç biri yok.
10:30
All that exists are sticky fingers
230
618400
1936
Var olan yapışkan bir kaç parmak,
10:32
and gooey kisses
and tiny voices and crayons
and tiny voices and crayons
231
620360
3336
duygusal öpücükler ve minik sesler
ile boyama kalemleri
ile boyama kalemleri
10:35
and that song about letting go
232
623720
1576
ve vazgeçmekle ilgili olan şarkı,
10:37
of whatever it is that Frozen girl
needs to let go of.
needs to let go of.
233
625320
3016
Karlar Ülkesinin (Frozen Girl) vazgeçmesi
ile ilgili olan her ne ise.
ile ilgili olan her ne ise.
10:40
(Laughter)
234
628360
1936
(Gülüşmeler)
10:42
It's all peace and simplicity.
235
630320
2160
Her şey barışçıl ve basit.
10:45
The air is so rare in this place for me
that I can barely breathe.
that I can barely breathe.
236
633880
4216
Bu atmosfer benim için çok nadir sayılır,
güçlükle nefes alıyorum.
güçlükle nefes alıyorum.
10:50
I can barely believe I'm breathing.
237
638120
2160
Nefes aldığıma güçlükle inanabiliyorum
10:52
Play is the opposite of work.
238
640920
2680
Oyun oynamak çalışmanın tam aksidir.
10:56
And I am happy.
239
644520
1400
Ve şu anda mutluyum.
10:58
Something in me loosens.
240
646680
1376
İçimde bir şeyler çözülüyor.
11:00
A door in my brain swings open,
241
648080
2320
Beynimde bir kapı açılıyor,
11:03
and a rush of energy comes.
242
651320
1496
bir enerji yığını oluşuyor.
11:04
And it's not instantaneous,
but it happens, it does happen.
but it happens, it does happen.
243
652840
4256
Ve bu anlık bir şey değil, ancak
gerçekleşiyor, evet gerçekleşiyor.
gerçekleşiyor, evet gerçekleşiyor.
11:09
I feel it.
244
657120
1200
Onu hissediyorum.
11:10
A hum creeps back.
245
658640
1280
Bir uğultu beliriyor.
11:12
Not at full volume, barely there,
246
660480
2696
Tam hacimli değil, neredeyse oluşacak,
11:15
it's quiet, and I have to stay
very still to hear it, but it is there.
very still to hear it, but it is there.
247
663200
3296
çok sakin, onu duymak için
çok sessiz olmalıyım, ama o burada.
çok sessiz olmalıyım, ama o burada.
11:18
Not the hum, but a hum.
248
666520
2720
Uğultu değil, ama bir uğultu.
11:21
And now I feel like I know
a very magical secret.
a very magical secret.
249
669880
3160
Bu sırada sanki bir sihirli sırrı
biliyormuş gibi hissediyorum.
biliyormuş gibi hissediyorum.
11:25
Well, let's not get carried away.
250
673800
2496
Tamam, duygulara kapılmayalım.
11:28
It's just love. That's all it is.
251
676320
3080
Bu sadece sevgidir. Hepsi o kadar.
11:32
No magic. No secret. It's just love.
252
680240
3120
Sihir değil. Sır değil. Sadece sevgi.
11:36
It's just something we forgot.
253
684120
1520
Unuttuğum bazı şeylerden biri.
11:38
The hum, the work hum,
the hum of the titan,
the hum of the titan,
254
686560
3496
Uğultu, çalışan uğultu,
devin uğultusu,
devin uğultusu,
11:42
that's just a replacement.
255
690080
1360
sadece yer değiştiren.
11:44
If I have to ask you who I am,
256
692000
2376
Sana kim olduğumu soracak olursam,
11:46
if I have to tell you who I am,
257
694400
1936
sana kim olduğumu söylecek olursam,
11:48
if I describe myself in terms of shows
258
696360
2456
kendimi şov koşulları ile ifade edersem,
11:50
and hours of television
and how globally badass my brain is,
and how globally badass my brain is,
259
698840
4256
ve televizyon saatleri ile, ve beynimin
evrensel bir şekilde iş bitiren olduğunu,
evrensel bir şekilde iş bitiren olduğunu,
11:55
I have forgotten what the real hum is.
260
703120
2920
gerçek uğultunun ne olduğunu unuttum.
11:58
The hum is not power
and the hum is not work-specific.
and the hum is not work-specific.
261
706680
3720
Uğultu bir güç değildir,
ve uğultu spesifik-iş değildir.
ve uğultu spesifik-iş değildir.
12:02
The hum is joy-specific.
262
710880
1560
Uğultu spesifik keyiftir
12:05
The real hum is love-specific.
263
713000
2296
Gerçek uğultu ise spesifik- sevgidir
12:07
The hum is the electricity
that comes from being excited by life.
that comes from being excited by life.
264
715320
3656
Uğultu yaşam heyecanından
doğan bir elektriktir.
doğan bir elektriktir.
12:11
The real hum is confidence and peace.
265
719000
2736
Gerçek uğultu öz güven ve barıştır.
12:13
The real hum ignores the stare of history,
266
721760
2496
Gerçek uğultu tarihi bakışı yok sayar,
12:16
and the balls in the air,
and the expectation, and the pressure.
and the expectation, and the pressure.
267
724280
3016
ve atmosferdeki cesaret,
beklentiler ve baskı.
beklentiler ve baskı.
12:19
The real hum is singular and original.
268
727320
2560
Gerçek uğultu tekil ve özgündür
12:22
The real hum is God's whisper in my ear,
269
730480
2056
Gerçek uğultu tanrının
kulaklarıma fısıldamasıdır,
kulaklarıma fısıldamasıdır,
12:24
but maybe God was whispering
the wrong words,
the wrong words,
270
732560
2376
belki de tanrı yanlış kelimeleri fısıldadı,
12:26
because which one of the gods
was telling me I was the titan?
was telling me I was the titan?
271
734960
2858
peki bana dev olduğumu söyleyen
tanrılardan hangisiydi?
tanrılardan hangisiydi?
12:30
It's just love.
272
738800
1200
Bu sadece sevgi.
12:32
We could all use a little more love,
273
740920
2976
Hepimiz birazcık daha sevgi alabiliriz,
12:35
a lot more love.
274
743920
1360
daha çok sevgi.
12:38
Any time my child asks me to play,
275
746280
2160
Çocuklarım benimle oyun
oynamak istediğinde,
oynamak istediğinde,
12:40
I will say yes.
276
748920
1320
her zaman evet derim.
12:43
I make it a firm rule for one reason,
277
751240
1896
Tek bir nedenle sıkı bir kural yaptım,
12:45
to give myself permission,
278
753160
1256
kendime izin vermek için,
12:46
to free me from all
of my workaholic guilt.
of my workaholic guilt.
279
754440
2280
kendimi tüm işkolik suçlu hissetme
duygusundan kurtarmak için.
duygusundan kurtarmak için.
12:49
It's a law, so I don't have a choice,
280
757240
2296
Bu bir kural, başka seçenek yok,
12:51
and I don't have a choice,
281
759560
2136
ve başka seçeneğim yok,
12:53
not if I want to feel the hum.
282
761720
1560
uğultuyu hissetmek istiyorsam.
12:56
I wish it were that easy,
283
764000
1736
Kolay olmasını ben de isterdim,
12:57
but I'm not good at playing.
284
765760
3576
fakat oynama konusunda iyi değilim.
13:01
I don't like it.
285
769360
1560
Oyun oynamayı sevmem.
13:04
I'm not interested in doing it
the way I'm interested in doing work.
the way I'm interested in doing work.
286
772440
4360
İşimi yapma konusundaki ilgime
benzer bir ilgim yok o alanda.
benzer bir ilgim yok o alanda.
13:09
The truth is incredibly humbling
and humiliating to face.
and humiliating to face.
287
777400
3256
Gerçekler oldukça mütevazidir
ve aşağılayıcıdır.
ve aşağılayıcıdır.
13:12
I don't like playing.
288
780680
1736
Oynamayı sevmem.
13:14
I work all the time
because I like working.
because I like working.
289
782440
2776
Her zaman çalışırım
çünkü çalışmayı seviyorum.
çünkü çalışmayı seviyorum.
13:17
I like working more
than I like being at home.
than I like being at home.
290
785240
3880
Çalışmayı evden oturmaktan
daha çok seviyorum
daha çok seviyorum
13:22
Facing that fact
is incredibly difficult to handle,
is incredibly difficult to handle,
291
790000
3760
Bu gerçekle yüzleşmek
benim için oldukça zor,
benim için oldukça zor,
13:26
because what kind of person
likes working more than being at home?
likes working more than being at home?
292
794720
6000
çünkü kim işini evden
olmaktan daha çok sever ki?
olmaktan daha çok sever ki?
13:33
Well, me.
293
801640
1720
Evet, ben.
13:35
I mean, let's be honest,
I call myself a titan.
I call myself a titan.
294
803920
3256
Yani, dürüst olmak gerekirse
ben kendime dev derim.
ben kendime dev derim.
13:39
I've got issues.
295
807200
1376
bazı sorunlarım var.
13:40
(Laughter)
296
808600
1616
(Gülüşmeler)
13:42
And one of those issues
isn't that I am too relaxed.
isn't that I am too relaxed.
297
810240
3016
Sorunlardan biri, çok rahat bir kişi olmam.
13:45
(Laughter)
298
813280
2096
(Gülüşmeler)
13:47
We run around the yard,
up and back and up and back.
up and back and up and back.
299
815400
3680
Bahçede koşuyoruz; bir ileri bir geri.
13:51
We have 30-second dance parties.
300
819720
2456
30 saniyelik dans partilerimiz var.
13:54
We sing show tunes. We play with balls.
301
822200
2560
Şov melodilerini söylüyoruz,
toplarla oynuyoruz.
toplarla oynuyoruz.
13:57
I blow bubbles and they pop them.
302
825240
2096
Baloncuklar yapıyorum, onlarda patlatıyor.
13:59
And I feel stiff and delirious
and confused most of the time.
and confused most of the time.
303
827360
4960
Çoğu zaman katı,
çılgın şaşkın hissediyorum.
çılgın şaşkın hissediyorum.
14:04
I itch for my cell phone always.
304
832800
2680
Gözüm hep cep telefonumda.
14:08
But it is OK.
305
836080
1816
Ama her şey yolunda.
14:09
My tiny humans show me how to live
and the hum of the universe fills me up.
and the hum of the universe fills me up.
306
837920
4856
Küçük çocuklarım bana nasıl
yaşanacağını gösteriyor, evrenin
yaşanacağını gösteriyor, evrenin
uğultusu içimi dolduruyor.
14:14
I play and I play until I begin to wonder
307
842800
2976
Oyun oynuyorum, ve başta neden
14:17
why we ever stop playing
in the first place.
in the first place.
308
845800
3000
oyun oynamayı bıraktığımı
merak edene kadar oynuyorum.
merak edene kadar oynuyorum.
14:21
You can do it too,
309
849480
1280
Evet siz de yapabilirsiniz,
14:23
say yes every time
your child asks you to play.
your child asks you to play.
310
851480
2920
çocuklarınız oyun istediğinde
her seferinde evet demelisin.
her seferinde evet demelisin.
14:27
Are you thinking that maybe
I'm an idiot in diamond shoes?
I'm an idiot in diamond shoes?
311
855600
2896
Elmas ayakkabılı bir aptal
olduğumu düşünüyor musun?
olduğumu düşünüyor musun?
14:30
You're right, but you can still do this.
312
858520
2816
Haklısın, yine de sen de yapabilirsin.
14:33
You have time.
313
861360
1656
Zamanın var.
14:35
You know why? Because you're not Rihanna
and you're not a Muppet.
and you're not a Muppet.
314
863040
3736
Neden mi? Çünkü Rihanna değilsiniz
ve kukla değilsiniz.
ve kukla değilsiniz.
14:38
Your child does not think
you're that interesting.
you're that interesting.
315
866800
2376
Çocuğun senin o kadar ilginç
olduğunu düşünmüyor.
olduğunu düşünmüyor.
14:41
(Laughter)
316
869200
1136
(Gülüşmeler)
14:42
You only need 15 minutes.
317
870360
1976
Sadece 15 dakikaya ihtiyacın var.
14:44
My two- and four-year-old
only ever want to play with me
only ever want to play with me
318
872360
2776
2 ve 4 yaşındaki çocuklarım
bir kere oynamak istedi
bir kere oynamak istedi
14:47
for about 15 minutes or so
319
875160
1416
yaklaşık olarak 15 dakika
14:48
before they think to themselves
they want to do something else.
they want to do something else.
320
876600
3016
kendilerine düşünmeden önce
bir şeyler yapmak istiyorlar.
bir şeyler yapmak istiyorlar.
14:51
It's an amazing 15 minutes,
but it's 15 minutes.
but it's 15 minutes.
321
879640
3576
harika geçen 15 dakika,
ama sadece 15 dakika.
ama sadece 15 dakika.
14:55
If I'm not a ladybug or a piece of candy,
I'm invisible after 15 minutes.
I'm invisible after 15 minutes.
322
883240
3976
Eğer ben bir şeker veya uğur böceği
değilsem, 15 dakikadan sonra görülmezim.
değilsem, 15 dakikadan sonra görülmezim.
14:59
(Laughter)
323
887240
1016
(Gülüşmeler)
15:00
And my 13-year-old, if I can get
a 13-year-old to talk to me for 15 minutes
a 13-year-old to talk to me for 15 minutes
324
888280
4736
13 yaşındaki kızımla
15 dakika konuşabilirsem
15 dakika konuşabilirsem
15:05
I'm Parent of the Year.
325
893040
1336
yılın ebeveyni sayılırım.
15:06
(Laughter)
326
894400
1656
(Gülüşmeler)
15:08
15 minutes is all you need.
327
896080
1736
İhtiyacın olan sadece 15 dakika.
15:09
I can totally pull off 15 minutes
of uninterrupted time on my worst day.
of uninterrupted time on my worst day.
328
897840
4640
Günümden kesintisiz geçecek olan
15 dakikayı koparabilirim.
15 dakikayı koparabilirim.
15:15
Uninterrupted is the key.
329
903120
2096
Kesintisizlik anahtar kelimedir.
15:17
No cell phone, no laundry, no anything.
330
905240
2896
Cep telefonu olmadan, çamaşır
yıkamadan, hiç birşey yok.
yıkamadan, hiç birşey yok.
15:20
You have a busy life.
You have to get dinner on the table.
You have to get dinner on the table.
331
908160
2736
Meşgul geçen bir hayatın var.
Masaya akşam yemeğini hazırlamalısın.
Masaya akşam yemeğini hazırlamalısın.
15:22
You have to force them to bathe.
But you can do 15 minutes.
But you can do 15 minutes.
332
910920
3136
Banyo yapmaları için onları
zorlaman gerek.
zorlaman gerek.
Ama 15 dakikayı yaşayabilirsin.
15:26
My kids are my happy place,
they're my world,
they're my world,
333
914080
2416
Çocuklarım huzurum, yerimdir,
onlar benim dünyam,
onlar benim dünyam,
15:28
but it doesn't have to be your kids,
334
916520
2496
çocukların olmak zorunda değil,
15:31
the fuel that feeds your hum,
335
919040
1416
uğultunu besleyen yakıt,
15:32
the place where life
feels more good than not good.
feels more good than not good.
336
920480
2656
yaşamın iyi olmaktan öte
olduğu her yerde olabilir.
olduğu her yerde olabilir.
15:35
It's not about playing with your kids,
337
923160
2496
Sadece çocuklarınla oynamak değil,
15:37
it's about joy.
338
925680
1256
söz konusu keyif almak.
15:38
It's about playing in general.
339
926960
2360
Genel anlamda oyundan bahsediyorum.
15:42
Give yourself the 15 minutes.
340
930160
1936
Kendine 15 dakika ver.
15:44
Find what makes you feel good.
341
932120
2176
Seni iyi hissettiren bir şeyler bul.
15:46
Just figure it out and play in that arena.
342
934320
3280
Onu keşfet ve o alanda oyna.
15:50
I'm not perfect at it.
In fact, I fail as often as I succeed,
In fact, I fail as often as I succeed,
343
938920
4176
Bu konuda mükemmel değildim.
Hatta bazen başarılı olduğum
Hatta bazen başarılı olduğum
kadar başarısızım da,
15:55
seeing friends, reading books,
staring into space.
staring into space.
344
943120
2840
arkadaşlarını gör, kitap oku
boşluğu izle.
boşluğu izle.
15:58
"Wanna play?" starts to become shorthand
for indulging myself
for indulging myself
345
946640
3056
"Oynamak ister misin?" kendimi
şımartmak için kısayol oldu
şımartmak için kısayol oldu
16:01
in ways I'd given up on right around
the time I got my first TV show,
the time I got my first TV show,
346
949720
4216
ilk Tv şov sıralarında tam vazgeçecekken,
16:05
right around the time
I became a titan-in-training,
I became a titan-in-training,
347
953960
2736
eğitimde dev olduğum sıralarda,
16:08
right around the time I started
competing with myself for ways unknown.
competing with myself for ways unknown.
348
956720
3400
bilinmeyen yollarlar kendim ile
yarıştığım sıralarda,
yarıştığım sıralarda,
16:13
15 minutes? What could be wrong
with giving myself my full attention
with giving myself my full attention
349
961240
3496
Sadece 15 dakika? Kendime 15 dakikalığına
16:16
for 15 minutes?
350
964760
1320
tüm dikkatimi versem
ne kaybederim?
ne kaybederim?
16:18
Turns out, nothing.
351
966520
1840
Sonuç, hiç bir şey.
16:20
The very act of not working has made it
possible for the hum to return,
possible for the hum to return,
352
968960
4056
Çalışamamak uğultunun geri
gelmesine olanak sağladı,
gelmesine olanak sağladı,
16:25
as if the hum's engine
could only refuel while I was away.
could only refuel while I was away.
353
973040
3440
sanki, uzakta olduğum sırada uğultunun
makinesi yakıtını tazeledi.
makinesi yakıtını tazeledi.
16:29
Work doesn't work without play.
354
977600
2520
Oyun olmadan iş düzgün sayılmaz.
16:33
It takes a little time,
but after a few months,
but after a few months,
355
981400
2640
Biraz zaman alıyor, ama bir kaç ay sonra
16:36
one day the floodgates open
356
984600
1616
bir gün bent kapakları açılıyor
16:38
and there's a rush, and I find myself
standing in my office
standing in my office
357
986240
3376
ve bir acele bir telaş, kendimi
ofisimde buluyorum
ofisimde buluyorum
16:41
filled with an unfamiliar melody,
full on groove inside me,
full on groove inside me,
358
989640
4096
tanıdık olmayan bir melodi ile dolu,
içimi dolduran harika hissiyat,
içimi dolduran harika hissiyat,
16:45
and around me, and it sends me
spinning with ideas,
spinning with ideas,
359
993760
2776
etrafımda, bana fikirler gönderiyor,
16:48
and the humming road is open,
and I can drive it and drive it,
and I can drive it and drive it,
360
996560
3056
uğultunun kapısı açık, onu sürebilirim,
16:51
and I love working again.
361
999640
1760
ve ben işimi tekrar seviyorum.
16:54
But now, I like that hum,
but I don't love that hum.
but I don't love that hum.
362
1002000
3736
Ama şimdi, uğultuyu beğeniyorum,
fakat o uğultuyu sevmiyorum.
fakat o uğultuyu sevmiyorum.
16:57
I don't need that hum.
363
1005760
1256
O uğultuya ihtiyacım yok.
16:59
I am not that hum. That hum is not me,
364
1007040
3176
Ben o uğultu değildim, uğultu ben değil,
17:02
not anymore.
365
1010240
1200
artık değil.
17:04
I am bubbles and sticky fingers
and dinners with friends.
and dinners with friends.
366
1012040
3696
Ben baloncuk kabarcığı, yapışkan eller ve
yemek masasındaki arkadaşlarım.
yemek masasındaki arkadaşlarım.
17:07
I am that hum.
367
1015760
1200
Ben bu uğultuyum.
17:09
Life's hum.
368
1017400
1336
Yaşam bir uğultu.
17:10
Love's hum.
369
1018760
1296
Aşk, sevgi bir uğultu.
17:12
Work's hum is still a piece of me,
it is just no longer all of me,
it is just no longer all of me,
370
1020080
4239
İş uğultusu hala benim bir parçam,
ama benim tamamım sayılmaz,
ama benim tamamım sayılmaz,
17:16
and I am so grateful.
371
1024880
1520
ve çok minnettarım.
17:19
And I don't give a crap
about being a titan,
about being a titan,
372
1027200
2096
Ve benim için dev olmak
çokta önem ifade etmiyor,
çokta önem ifade etmiyor,
17:21
because I have never once seen a titan
play Red Rover, Red Rover.
play Red Rover, Red Rover.
373
1029319
3161
çünkü daha önceleri Red Rover
oynayan bir dev görmedim.
oynayan bir dev görmedim.
17:25
I said yes to less work and more play,
and somehow I still run my world.
and somehow I still run my world.
374
1033880
4295
Daha az işe, daha çok oyuna evet dedim
ilginçtir ki; dünyam hala dönüyor.
ilginçtir ki; dünyam hala dönüyor.
17:30
My brain is still global.
My campfires still burn.
My campfires still burn.
375
1038200
2960
Beynim hala evrensel
kamp ateşlerim hala yanıyor.
kamp ateşlerim hala yanıyor.
17:33
The more I play, the happier I am,
and the happier my kids are.
and the happier my kids are.
376
1041960
3399
Daha çok oynadıkça daha çok mutluyum
ve çocuklar da daha çok mutlu.
ve çocuklar da daha çok mutlu.
17:37
The more I play,
the more I feel like a good mother.
the more I feel like a good mother.
377
1045920
3256
Daha çok oynadıkça
kendimi iyi bir anne gibi hissediyorum.
kendimi iyi bir anne gibi hissediyorum.
17:41
The more I play,
the freer my mind becomes.
the freer my mind becomes.
378
1049200
2456
Daha çok oynadıkça
zihnim o kadar özgür oluyor.
zihnim o kadar özgür oluyor.
17:43
The more I play, the better I work.
379
1051680
1896
Daha çok oynadıkça
daha iyi çalışıyorum.
daha iyi çalışıyorum.
17:45
The more I play, the more I feel the hum,
380
1053600
2496
Daha çok oynadıkça, uğultuyu
daha çok hissediyorum.
daha çok hissediyorum.
17:48
the nation I'm building,
the marathon I'm running,
the marathon I'm running,
381
1056120
2376
İnşa ettiğim ulus
koştuğum maraton,
koştuğum maraton,
17:50
the troops, the canvas,
the high note, the hum, the hum,
the high note, the hum, the hum,
382
1058520
2620
askerler, tuvaller
yüksek nota ve uğultu, uğultu,
yüksek nota ve uğultu, uğultu,
17:53
the other hum, the real hum,
383
1061164
2400
diğer uğultu, gerçek uğultu,
17:56
life's hum.
384
1064000
1456
yaşam bir uğultudur.
17:57
The more I feel that hum,
385
1065480
1256
Uğultuyu hissettikçe
17:58
the more this strange,
quivering, uncocooned,
quivering, uncocooned,
386
1066760
3536
bu titrek, garip, kozalaşmamış olan
18:02
awkward, brand new,
387
1070320
1336
ilginçtir ki; yepyeni oluyor.
18:03
alive non-titan feels like me.
388
1071680
2520
Canlı dev olmayanlar
benim gibi hissediyor.
benim gibi hissediyor.
18:07
The more I feel that hum,
the more I know who I am.
the more I know who I am.
389
1075120
2880
Uğultuyu hissettikçe,
kendimi daha iyi tanıyorum.
kendimi daha iyi tanıyorum.
18:10
I'm a writer, I make stuff up, I imagine.
390
1078560
3120
Ben bir yazarım, bir şeyler
hayal eder ve yaratırım.
hayal eder ve yaratırım.
18:14
That part of the job,
that's living the dream.
that's living the dream.
391
1082400
2856
İşin bir parçası
rüyayı yaşamaktır.
rüyayı yaşamaktır.
18:17
That's the dream of the job.
392
1085280
2080
Rüya gibi iş buna denir.
18:19
Because a dream job
should be a little bit dreamy.
should be a little bit dreamy.
393
1087960
2920
Çünkü rüya gibi işin bir miktar
rüya içermesi gerekir.
rüya içermesi gerekir.
18:23
I said yes to less work and more play.
394
1091840
2920
Daha az işe ve daha çok oyuna evet dedim.
18:27
Titans need not apply.
395
1095680
1680
Devin gereksinimleri uygulanmaz
18:30
Wanna play?
396
1098160
1200
Oynamak ister misin?
18:31
Thank you.
397
1099960
1216
Teşekkür ederim.
18:33
(Applause)
398
1101200
9680
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
Shonda Rhimes - Writer, producerWith the runaway success of shows like Scandal and Grey’s Anatomy, Shonda Rhimes has become one of Hollywood’s most powerful icons.
Why you should listen
When ABC kicked off its 2014 television season by devoting its Thursday night line-up to the Shondaland shows How to Get Away With Murder, Scandal and Grey’s Anatomy, Shonda Rhimes -- already one of the most influential producers in Hollywood -- became arguably the single most powerful voice in television today. In 2015, ABC snapped up Rhimes’ latest series, The Catch. Shondaland shows have the special ability to capture both fan devotion and critical attention – she’s won everything from a Peabody Award to a People’s Choice Award.
Rhimes is known for her groundbreaking storytelling, her candor and humor in the face of her critics, and for never shying away from speaking her mind. She’s also known for her social media savvy, and fans of her shows basically own Twitter on Thursday nights. Her first book, Year of Yes, was published in November 2015.
Shonda Rhimes | Speaker | TED.com