Sandi Toksvig: A political party for women's equality
Sandi Toksvig: Kadınların eşitliği için bir siyasi parti
Long revered in the UK for her wit and candor, Sandi Toksvig is now lending her familiar voice to a greater cause -- equality for women. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
is so much bigger than in Europe.
Avrupa'dakilerden daha büyük.
are where everybody has great ideas.
olduğu TED Konuşmaları.
those great ideas come from?
Bu fikirler nereden geliyor?
that the average person --
50 bin fikir gelebilir.
window of opportunity each day
farklı bir pencereden bakmak için
some sports on television,
bir spor kanalına bakıyordum
why I just don't engage with it.
worth being that flexible
bu açıdan görebilmek için
your heel at that angle?
to relate to that,
to be able to do it, OK?
any good at sport, OK?
olamadım, tamam mı?
when all my friends say,
as I was when I was 18."
o mükemmel yaşa eriştim.
not going to do it now.
Kesinlikle şimdi de koşmayacağım.
sporla haşır neşir etmiyoruz?
şu an ihtiyacı olan şey
with zero athletic ability.
insanlar için Olimpiyat yapmak.
no corruption, no skills.
with sport when I watch it on television.
neden ilgilenmediğimi biliyorum.
is about men running
neatly packaged in Lycra.
paketlenmiş görünmeye çalışan adamlar.
female sport on television,
etkin olduğu sporlar çok az,
might be forgiven for thinking,
is the very lever you need
kalkıp spor alanına giderken
and onto a sports ground.
erkeğin ta kendisidir.
are breathtaking.
in the whole of history,
önce, tek bir ülkenin bile
where women have equality with men.
in the whole of evolution.
to evolve quite so brilliantly.
bir şekilde evrilmesi şaşılacak şey.
I should do something about it.
bu konuda bir şeyler yapmalıyım.
I've got an elderly mom.
I could have 15 minutes to myself,
15 dakikam olacağını söylemesi
at changing the world.
dünyayı değiştirmeyi denedim.
what I call an "activation button."
etme butonu" dediğim şeye sahip.
pressed when you think,
an injustice of some kind,
were the least bit surprised.
şaşırdığını düşünmüyorum.
that I looked like Clint Eastwood.
Eastwood'a benzediğime inanıyordum.
was pressed when I had my kids --
çocuklarım olduğunda basıldı --
born to my then-partner.
I work on television in Britain.
İngiltere'de televizyoncuyum.
I was already hosting my own shows
kendi programlarımı sunuyordum
to grow up with a secret.
büyümelerini istemedim.
küçük çocuğum, doğduğunda
in British public life.
olduğunu düşünmüyorum.
olduklarını düşünüyorum.
that I would never work again,
çalışamayacağım konusunda
absolutely worth the risk.
riske değeceğine karar verdim.
section of the right-wing press,
oldukça acımasız bir bölümü var
the less stable elements of society,
daha dengesiz kesimlerini kışkırttı
that I had to take the kids into hiding,
kadar kötü ölüm tehditleriydi
many moments in the still of the night
yaptığım şey yüzünden
I carried on working,
çalışmaya devam ettim
to be absolutely fantastic.
harika olmaya devam ettiler.
he had a friend over to play.
yaşındayken arkadaşı oynamaya geldi.
I could hear them chatting.
sohbetlerini duyabiliyordum.
"What's it like having two mums?"
annenin olması nasıl bir duygu?" dedi,
so I leant in to hear and my son said,
yüzden kulak misafiri oldum
because if one of them's sick,
"Mükemmel bir şey çünkü biri
to cook for you."
diğeri yemek yapabiliyor".
for gay equality was pressed,
eşcinsel birey eşitliği için basıldı
hakları için mücadele ettim
the person that I love.
insanla evlenme hakkı için.
that the law was changed,
who I love very much, indeed.
we did it on the stage
Londra'daki Royal Festival
thousand people.
then I let it be known to the public:
kişi davet ettik. Sonra da halka duyurdum:
please come and join us.
herkes lütfen gelip bize katılsın.
who wanted to come.
nuns, married people,
hahamlar, rahibeler,
of humanity was there.
beyazlar -- tüm insanlık oradaydı.
on that stage thinking, "How fantastic.
düşünmüştüm: "Ne kadar şahane.
my activation days were over, OK?
günlerimin bittiğini düşündüm.
International Women's Day.
harika bir konsere ev sahipliği yapıyorum.
all-female orchestra,
kadın olan tek orkestrayı toplayıp
or overlooked women composers,
edilmiş harika eserlerini çalıyoruz,
from Baltimore conducting,
idarecilerinden Marin Alsop orada,
from the past and pass them on.
hikayeler derleyip aktarmayı seviyorum.
the Mount Rushmore model.
Rushmore Dağı modeli olduğunu düşünüyorum.
have been entirely left out of it.
kadınlar tamamen dışarıda bırakılmış.
about the suffragettes --
hakkında konuşuyordum --
women who fought so hard
seçme hakları için mücadele eden
in Britain to vote.
get the vote in 1928.
gerçekten oy hakkı kazandılar.
lecture I was giving;
where the job was done.
there was so much left to do.
fazla şeyin kaldığı bir şeydi.
in positions of power.
kadınlar eşit temsilciye sahip değil.
at the top 100 companies
2016 Londra Borsa'sındaki
How many women running them?
Kaç tanesini kadınlar yönetiyor?
That's all right, I suppose.
O kadarı iyidir. Sanırım.
are run by men called "John."
adamların yönettiğini öğrenene kadar.
running FTSE 100 companies --
are doing a bang-up job.
harika işler yapıyorlardır.
of the gender pay gap.
arasındaki maaş uçurumu.
do women earn the same as men.
erkeklerle aynı miktarı kazanmıyor.
at the top in the boardroom.
kurullarında daha fazla kadın olmazsa.
was passed in 1975.
İngiltere'de 1975'te yürürlüğe girdi.
many, many women
until the end of the year,
karşılaştırıldığında
verimli bir şekilde çalışıyorlar.
Forum estimates
Forumu, kadınların sonunda eşit
get equal pay in ...
için gelmeden bir gün önce
that's a terrible -- 2133.
çünkü bu korkunç -- 2133.
grandchildren's lives
in my own business.
first woman on British television
Harika, çok heyecanlıyım.
for a brand new ambassador
and gender equality,
cinsiyet eşitliğini temsil etsin diye
in positions of power is shockingly low.
temsili şaşırtıcı derecede düşük.
true in the British Parliament.
parlamentosunda da kesinlikle böyle.
elected to the Parliament that year
if they're not at the table --
Eğer kadınlar kanunların yapımına
helping to make the laws --
anlamda masada değillerse --
perspective is overlooked.
gözardı edildiğinde şaşırmayın.
to see a woman in charge.
gençler için çok iyi örnek oluşturur.
female Prime Minister;
ikinci kadın başbakanı oldu;
she was challenged:
sadece bir şey yapması
100 days that you're in office
gün içerisinde İngiltere'deki
lives for women in Britain.
standartlarını geliştirecek bir şey yap.
cleaning up the mess the boys made.
dağınıklığı toplamakla meşguldü.
issue of inequality.
like it matters. Does it?
önemliymiş gibi konuşuyorum.
at the STEM industries, OK?
STEM endüstrilerine bakalım.
engineering and mathematics.
mühendislik ve matematik.
single aspect of our daily lives.
hayatımızın her alanında önemliler.
well-documented glass ceiling
kalın ve titizlikle belgelenmiş bir
scientist who fails to progress?
bir bilim kadınının kafasındaysa?
"Sözler değil, icraatlar" oluşturmalıydım.
Catherine Mayer in Britain,
gazeteci olan Catherine Mayer
a brand new political party.
parti kurmaya karar verdik.
are absolutely equal is at the ballot box.
olduğu tek yer oy sandığıydı.
it was to start a political party.
kadar karışık olacağını düşünmemiştik.
men have been doing it for years."
yıllardır yapıyor." diye düşündüm.
"The Women's Equality Party."
Eşitliği Partisi" koymakla başladık.
I just thought we'd be clear."
olmamız gerektiğini düşündük."
to be a secret, you know? I just --
gizli olmasını istemedik. Ben sadece --
It's much too feminist!"
diyemezsiniz! Bu çok feminist bir isim!"
I've heard somebody say,
kaç kere duyduğumu size anlatamam:
if there's a "but" in the sentence,
cümlede bir "ama" varsa,
the hilarious question,
soruyu sormaya başladılar:
sütyenlerinizi mi yakacaksınız?"
made of flammable material.
yanıcı maddelerden yapılmış.
kadınlar yürürken kıvılcım saçıyor.
has improved since then.
o zamandan beri gelişti.
to do in a broadcast interview,
bir röportajda duyurdum ve
the emails started coming.
then thousands and thousands,
sonra binlerce ve binlerce,
to women in their '90s,
çok genç kadınlardan, 90 yaşındakilere,
"Please, can I help?
ve söylediler: "Lütfen
at party headquarters?"
we didn't have a party!
Merkezimiz yoktu -- partimiz de yoktu!
tight group of fabulous friends
harika yakın arkadaş grubumuzdu
pretty much 24-7 in our pajamas.
e-posta cevaplamaya çalışıyorduk.
many of us had children,
and we shared the work.
yaptık, iş yükünü paylaştık.
on certain fundamental things.
belirli temel konuları kesinleştirdik.
the only political party in the world
amacı artık var olmamak olan
to no longer need to exist.
with no particular political leaning.
tek siyasi parti olmak istiyorduk.
from the right, from the middle,
ortadan herkesi istiyorduk,
was to work with a simple agenda:
basit bir gündemle çalışmaktı:
in every aspect of our lives,
the other chores done.
how politics is conducted.
değiştirmek istiyorduk.
two major political parties.
is shameful and poisonous.
şekilleri utanç verici ve zehirli.
that kind of name-calling --
takmalar olmamıştır sizde --
if just one politician said,
şunu dese müthiş olmaz mı,
and get the job done."
bu işi halledebilecek miyiz."
into politics, OK?
fazla kadın kazandıralım.
more women into politics
to offer free childcare to our candidates,
tek parti olarak kadınların evden çıkıp
and start campaigning.
of our party across the UK.
70den fazla dala sahip olduk.
in London, Scotland and Wales
ve Galler'de seçime tabi tuttuk,
for our candidate for London Mayor.
başkanlığı için adayımıza oy verdi.
saw how many votes we were attracting,
fazla oy toplandığını görünce,
to tackle gender equality.
gerekliliğinden bahsetmeye başladılar.
change since I was a child.
beri değişim vaat edildi.
shoulder to shoulder with men.
omuz omuza olacaktı.
and disappointment --
vaatler ve hayal kırıklığı --
to found a political party.
başlatacak kadar çok hayal kırıklığı.
this is my five percent, OK?
Bu benim yüzde beşim, tamam mı?
party for equality in a single country.
bir siyasi parti kurmak yeterli değil.
in the global political landscape.
görünümde sismik bir değişim.
about the model we have created
it would work in India.
yarar, Hindistan'da işe yarar.
anybody can cook it,
gibiyiz: herkes bunu pişirebilir
we're giving it away.
istiyorsanız biz dağıtıyoruz.
millions of women across the world
geleneksel siyasi tartışmalara "Yeter!"
to the traditional battles of politics?
geçirdiğimizi düşünebiliyor musunuz?
let's get the work done."
işimizi yapalım." demek için.
equality is better for everyone.
eşitlik herkes için daha iyi.
Let's change the world!
Hadi dünyayı değiştirelim!
dünya bunun yapılmasını istiyor!
ABOUT THE SPEAKER
Sandi Toksvig - Broadcast personality, politician, authorLong revered in the UK for her wit and candor, Sandi Toksvig is now lending her familiar voice to a greater cause -- equality for women.
Why you should listen
Sandi Toksvig OBE is an award-winning writer, broadcaster and performer. She was born in Copenhagen, Denmark but grew up traveling the world with her family as they followed the work of her father, Claus Toksvig, Danish television's most famous foreign correspondent. Toksvig gave her own first television interview when she was six. After graduating with a first class degree from Cambridge University she began her acting career first at Nottingham Playhouse and then the Open Air Theatre in Regent's Park.
Toksvig's first experience of live television was when she hosted and co-wrote the children's Saturday morning show "No 73," which she did for six years. Other TV followed including the improvisation show, "Whose Line is it Anyway?" and six years as team captain on "Call My Bluff." Toksvig is the new host of the BBC's entertainment show QI and is currently recording the eighth season hosting the game show "15-1" for Channel 4. She has also had recent acting cameos in "Call the Midwife" and "Up the Women." Toksvig is well known on BBC Radio 4 for her appearances on "I'm Sorry I Haven't a Clue" as well as hosting "Excess Baggage" and the News Quiz.
Toksvig has also produced television. The current Playhouse Presents strand on Sky Arts was conceived by her and she produced and wrote much of the content for the first three years.
Toksvig has written over twenty books including fact and fiction for both children and adults. Her stage play, Bully Boy, was the opening production of London's newest theatre, the St James. The piece also had a successful run in Copenhagen. Her latest novel The End of the Sky, set on the Oregon Trail in 1847, will be published in 2017. It's a sequel to her last novel A Slice of the Moon about the Irish potato famine. Her new comedy play Silver Linings deals with society's attitudes to older women. It will open at the Rose Theatre in February 2017 before going on tour. Toksvig has written a column for Good Housekeeping magazine for twenty years.
In March 2015, along with journalist Catherine Mayer, Toksvig co-founded Britain's newest political party, The Women’s Equality Party (WEP), which in one year of existence now has over 70 branches across the UK. WEP stood candidates in the London, Welsh and Scottish elections of May 2016.
Toksvig has many honorary degrees. She is the President of the Women of the Year Lunch, Chancellor of the University of Portsmouth and in 2014 she was made an Officer of the British Empire by the Queen.
Sandi Toksvig | Speaker | TED.com