ABOUT THE SPEAKER
Philippa Neave - Electoral consultant
Philippa Neave is senior advisor on the UN's Lexicon of Electoral Terminology.

Why you should listen

Philippa Neave specializes in electoral communications and education, devising information and training campaigns for voters and candidates in emerging democracies. Since 2005 she has worked in electoral assistance as a consultant for the United Nations, developing strategies to inform people on their voting rights, with particular emphasis on reaching women and people with low levels of literacy. She has worked on elections in Afghanistan, Iraq UAE, Jordan, Turkey, Cambodia, Madagascar, Southern Sudan and Tunisia.

An Arabic speaker, Neave initiated and conducted a three-year project to produce the first Arabic lexicon of electoral terminology. With close to 500 entries, the tri-lingual (Arabic, English and French) lexicon provides clear and accurate explanations of key concepts and terms in the field of elections. Neave's approach included a groundbreaking effort to account for Arabic language variations across the region in eight participating countries: Egypt, Iraq, Jordan, Lebanon, Libya, Palestine, Tunisia and Yemen. 

Neave has always worked with words. For 15 years she was a reporter specialising in the Middle East. After a year and a half in Cairo, she became a foreign correspondent for an international features syndicate in based Rome, Paris and New York. Later, in London, she was chief editor of a magazine on arts and culture and in Paris after that, she was chief editor of European Press Network. She then left the news business and worked as Middle East Director for a British charity, based in Beirut for five years.

Her interest in democracy building goes back to the time when soon after leaving university, she served for several years as deputy Secretary General of the Parliamentary Association for Euro-Arab Cooperation, organising and participating in the Euro-Arab Parliamentary Dialogue.

Born in 1960 in France to an English father and a Danish mother, Neave grew up bilingual. She studied Arabic at Durham University in the UK and obtained a BA degree. She speaks seven languages, including Arabic, and is based in Paris.


More profile about the speaker
Philippa Neave | Speaker | TED.com
TEDNYC

Philippa Neave: The unexpected challenges of a country's first election

Philippa Neave: Bir ülkenin ilk seçimindeki beklenmedik zorluklar

Filmed:
905,550 views

Daha önce hiç seçim yapmamış bir ülkeye oy vermesini nasıl öğretirsiniz? Bu, dünya çapındaki toy demokrasilerin yüzleştiği büyük bir sıkıntıdır ve en büyük problemlerden biri de ortak dil eksikliğidir. Neticede, bir şeyi tanımlayamıyorsanız, onu muhtemelen anlayamazsınız. Bu aydınlatıcı konuşmada, seçim uzmanı Philippa Neave demokrasinin cephesinden deneyimlerini ve bu eşsiz dil boşluğuna çözümünü aktarıyor.
- Electoral consultant
Philippa Neave is senior advisor on the UN's Lexicon of Electoral Terminology. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:12
The great philosopherfilozof AristotleAristoteles said
0
920
2799
Büyük düşünür Aristo'nun söylediği gibi
00:16
if something doesn't existvar olmak,
there's no wordsözcük for it,
1
4840
3480
eğer bir şey var değilse,
onun adı da yoktur
00:21
and if there's no wordsözcük for something,
2
9320
2456
ve eğer bir şeyin bir adı yoksa
00:23
that something doesn't existvar olmak.
3
11800
1640
o şey var değildir.
00:26
So when we talk about electionsseçimleri,
4
14200
2135
Seçimler hakkında konuşurken
00:28
we in establishedkurulmuş democraciesdemokrasilerin,
we know what we're talkingkonuşma about.
5
16360
3576
kurulu demokrasilerdeki bizler
neden konuştuğumuzu biliriz.
00:31
We'veBiz ettik got the wordskelimeler.
We have the vocabularykelime hazinesi.
6
19960
2096
İşin adı bellidir. Kelimeler bellidir.
00:34
We know what a pollingyoklama stationistasyon is.
7
22080
1896
Oy merkezinin ne olduğunu biliriz.
00:36
We know what a ballotoy paperkâğıt is.
8
24000
1720
Oy pusulası nedir biliriz.
00:38
But what about countriesülkeler
where democracydemokrasi doesn't existvar olmak,
9
26840
3880
Peki demokrasinin olmadığı ülkelerde,
00:43
countriesülkeler where there are
no wordskelimeler to describetanımlamak the conceptskavramlar
10
31760
4296
demokratik toplumun temelini oluşturacak
kavramları tanımlayacak
00:48
that underpintemelini oluşturan a democraticdemokratik societytoplum?
11
36080
2440
kelimelerin olmadığı ülkelerde
durum nedir?
00:51
I work in the fieldalan
of electoralseçim assistanceyardım,
12
39560
2296
Seçim yardımı amacıyla sahada çalışıyorum.
00:53
so that's to say we assistyardımcı
13
41880
2136
Yani yeni gelişen demokrasilerde
00:56
emerginggelişmekte olan democraciesdemokrasilerin to organizedüzenlemek
14
44040
2136
ilk seçimlerini yapmalarında
00:58
what is oftensık sık theironların first electionsseçimleri.
15
46200
1880
onlara yardım ediyoruz.
01:01
When people asksormak me what I do,
16
49480
1416
Ne yaptığımı sorulduğunda,
01:02
quiteoldukça oftensık sık I get this answerCevap.
17
50920
2416
daha çok bu cevabı alıyorum:
01:05
"Oh, so you're one of these people
who goesgider around the worldDünya
18
53360
3816
"Demek sen ülke ülke dolaşıp
01:09
imposingheybetli WesternWestern democracydemokrasi
on countriesülkeler that can't handlesap it."
19
57200
3920
Batı demokrasisini
empoze eden o insanlardansın."
01:14
Well, the UnitedAmerika NationsMilletler
does not imposeempoze anything on anybodykimse.
20
62480
4360
Durum şu ki, Birleşmiş Milletler
kimseye bir şeyi empoze etmez.
01:19
It really doesn't,
21
67600
1216
Gerçekten öyle
01:20
and alsoAyrıca, what we do
22
68840
2376
ve ayrıca yaptığımız şey
01:23
is firmlysıkıca anchoredbağlantılı in the 1948
UniversalEvrensel DeclarationBildirimi of Humanİnsan RightsHakları,
23
71240
6296
1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin
21. maddesinde
01:29
ArticleMakale 21, that saysdiyor
24
77560
2096
kesin olarak belirlenmiştir:
01:31
that everybodyherkes should have the right
to chooseseçmek who governsyöneten them.
25
79680
3520
Herkes kendisini yönetecek kişiyi
seçme hakkında sahip olmalıdır.
01:36
So that's the basistemel of the work.
26
84000
1536
Yani işin temeli bu.
01:37
I specializeuzmanlaşmak in publichalka açık outreachsosyal yardım.
27
85560
2896
Uzmanlık alanım sosyal yardımlaşma.
01:40
What does that mean? AnotherBaşka bir jargonjargon.
28
88480
2416
Bu ne demek? Yeni bir kelime.
01:42
It actuallyaslında meansanlamına geliyor
designingtasarım informationbilgi campaignskampanyalar
29
90920
3776
Bu aslında bilgi kampanyaları
tasarlamak demektir.
01:46
so that candidatesadaylar and votersSeçmenler
30
94720
2416
Böylece daha önce
seçime katılma veya oy verme fırsatını
elde edememiş olan adaylar ve oy verenler
01:49
who have never had the opportunityfırsat
to participatekatılmak or to voteoy
31
97160
4296
01:53
understandanlama where, when, how to registerkayıt olmak;
32
101480
3736
nerede, ne zaman ve
nasıl kayıt olunacağını;
01:57
where, when, how to voteoy;
33
105240
2216
nerede, ne zaman ve
nasıl oy verileceğini;
01:59
why, why it is importantönemli to take partBölüm.
34
107480
2520
iştirak etmenin neden
önemli olduğunu anlıyor.
02:02
So I'll probablymuhtemelen devisevasiyetle a specificözel
campaignkampanya to reachulaşmak out to womenkadınlar
35
110560
4456
Bu yüzden, kadınlara ulaşmak için
özel bir kampanya tertipleyeceğim
02:07
to make sure that they can take partBölüm,
36
115040
2016
ki yer alabilsinler,
02:09
that they can be partBölüm of the processsüreç.
37
117080
2296
ki böylece sürecin
bir parçası olabilsinler.
02:11
YoungGenç people as well.
38
119400
1856
Gençler de aynı şekilde.
02:13
All sortssıralar of people.
39
121280
1216
Her türden insanlar.
02:14
HandicappedÖzürlüler people.
40
122520
1416
Engelli insanlar.
02:15
We try to reachulaşmak everybodyherkes.
41
123960
1600
Herkese ulaşmaya çalışıyoruz.
02:18
And it's not always easykolay,
because very oftensık sık in this work,
42
126800
3456
Ve bu her zaman kolay olmuyor,
çünkü bu işte çok sık olarak
02:22
I've noticedfark now over the yearsyıl
that I've been doing it
43
130280
3136
fark ettim ki, yıllar geçtikçe
02:25
that wordskelimeler are lackingeksik,
44
133440
2416
kelimeler yetmiyor,
02:27
and so what do you do?
45
135880
1640
peki o zaman ne yaparsınız?
02:30
AfghanistanAfganistan.
46
138120
1200
Afganistan.
02:32
It's a countryülke with
highyüksek levelsseviyeleri of illiteracycehalet,
47
140200
2496
Okuma-yazma oranı çok düşük bir ülke.
02:34
and the thing about that was,
it was in 2005,
48
142720
3856
Ve oradaki olayımız şuydu:
2005 yılında aynı gün
iki seçim organize ettik.
02:38
and we organizedörgütlü two electionsseçimleri
on the sameaynı day.
49
146600
3976
02:42
The reasonneden was because the logisticsLojistik
are so incrediblyinanılmaz difficultzor,
50
150600
4216
Bunun nedeni lojistiğin
çok büyük bir sıkıntı olmasıydı.
02:46
it seemedgibiydi to be more efficientverimli to do that.
51
154840
2256
Böyle yapmak daha verimli gözüktü.
02:49
It was,
52
157120
1216
Öyleydi de.
02:50
but on the other handel,
explainingaçıklayan two electionsseçimleri insteadyerine of one
53
158360
4456
Fakat diğer yandan,
bir yerine iki seçimi açıklamak
02:54
was even more complicatedkarmaşık.
54
162840
1496
çok daha karışıktı.
02:56
So we used a lot of imagesGörüntüler,
55
164360
2336
Bu yüzden birçok resim kullandık
02:58
and when it camegeldi to the actualgerçek ballotoy,
56
166720
2800
ve konu asıl oy vermeye gelince
03:02
we had problemssorunlar, because
so manyçok people wanted to take partBölüm,
57
170360
3096
problem yaşadık, çünkü
birçok insan seçilmek istedi.
03:05
we had 300 candidatesadaylar for 52 seatsKoltuklar
58
173480
4936
Milletvekili seçimleri olan
Wolesi Jirga'da
03:10
in the WolesiWolesi JirgaJirga,
whichhangi is the parliamentaryParlamento electionsseçimleri.
59
178440
3040
52 koltuk için 300 aday vardı.
03:14
And for the Provincialİl CouncilKonseyi,
we had even more candidatesadaylar.
60
182000
3216
Ve İl Genel Meclisi için
daha da fazla adayımız vardı.
03:17
We had 330 for 54 seatsKoltuklar.
61
185240
2560
54 koltuk için 330 kişi.
03:20
So talkingkonuşma about ballotoy designdizayn,
62
188240
2280
Yani oy pusulasına gelirsek,
03:23
this is what the ballotoy lookedbaktı like.
63
191320
3320
o da böyle gözüküyor.
03:27
It's the sizeboyut of a newspapergazete.
64
195600
1616
Gazete büyüklüğünde.
03:29
This was the WolesiWolesi JirgaJirga ballotoy --
65
197240
1760
Bu Wolesi Jirga oy pusulası--
03:31
(LaughterKahkaha)
66
199426
1150
(Gülüşmeler)
03:32
Yeah, and --
67
200600
1360
Evet, ve--
03:35
this was the Provincialİl CouncilKonseyi ballotoy.
68
203080
3000
bu da İl Genel Meclisi oy pusulası.
03:39
Even more.
69
207400
1296
Daha da fazla.
03:40
So you see, we did use
a lot of symbolssemboller and things like that.
70
208720
4936
Gördüğünüz gibi, birçok şekil kullandık.
03:45
And we had other problemssorunlar
in SouthernGüney SudanSudan.
71
213680
4776
Güney Sudan'da başka problemler yaşadık.
03:50
SouthernGüney SudanSudan was a very differentfarklı storyÖykü.
72
218480
2736
Güney Sudan bambaşka bir hikâye.
03:53
We had so manyçok people
who had never, of coursekurs, votedolarak,
73
221240
3096
Tabii ki, oy vermemiş
çok fazla insan vardı
03:56
but we had extremelyson derece, extremelyson derece
highyüksek levelsseviyeleri of illiteracycehalet,
74
224360
3800
fakat çok aşırı okuma-yazma bilmezlik
04:01
very, very poorfakir infrastructurealtyapı.
75
229120
1776
ve çok zayıf bir altyapı vardı.
04:02
For exampleörnek -- I mean, it's a countryülke
the sizeboyut of TexasTexas, more or lessaz.
76
230920
4576
Örneğin, burası aşağı yukarı
Teksas kadar bir ülke.
04:07
We had sevenYedi kilometerskilometre of paveddöşeli roadsyollar,
77
235520
2880
Yedi kilometre asfaltlı yolumuz vardı,
04:11
sevenYedi kilometerskilometre in the wholebütün countryülke,
78
239280
2056
tüm ülkede yedi kilometre
04:13
and that includesiçerir the tarmacasfalt
where we landedindi the planesdüzlemler
79
241360
3136
ve buna uçakları indirdiğimiz
Juba Havaalanı'nın
04:16
in JubaJuba AirportHavaalanı.
80
244520
1536
asfalt pisti de dâhil.
04:18
So transportingtaşıma electoralseçim materialsmalzemeler, etcvb.,
81
246080
3136
Yani seçim malzemelerinin taşınması vs.
04:21
is exceedinglyson derece difficultzor.
82
249240
2256
fazlasıyla zordu.
04:23
People had no ideaFikir
about what a boxkutu lookedbaktı like.
83
251520
4975
Bir sandığın nasıl bir şey
olduğuna dair bir fikirleri yoktu.
04:28
It was very complicatedkarmaşık,
84
256519
2296
Çok karmaşıktı,
04:30
so usingkullanma verbalsözlü communicationiletişim
was obviouslybelli ki the way to go,
85
258839
4097
o yüzden, sözlü iletişim tek çaremizdi
04:34
but there were 132 languagesdiller.
86
262960
3000
ama ortada 132 dil vardı.
04:38
So that was extremelyson derece challengingmeydan okuma.
87
266800
2920
Bu da son derece meşakkatliydi.
04:42
Then I arrivedgeldi in TunisiaTunus in 2011.
88
270480
3856
Daha sonra 2011 yılında Tunus'a gittim.
04:46
It was the ArabArap SpringBahar.
89
274360
1656
Arap Baharı yaşanıyordu.
04:48
A hugeKocaman amounttutar of hopeumut was generatedoluşturulan
by that enormousmuazzam movementhareket
90
276040
4296
Bölgede cereyan eden büyük hareketlilik
04:52
that was going on in the regionbölge.
91
280360
1576
çok büyük umutlara neden olmuştu.
04:53
There was LibyaLibya,
there was EgyptMısır, there was YemenYemen.
92
281960
3136
Libya'da, Mısır'da, Yemen'de.
04:57
It was an enormousmuazzam, enormousmuazzam
historicaltarihi momentan.
93
285120
3016
Muazzam bir tarihi andı.
05:00
And I was sittingoturma
with the electionseçim commissionkomisyon,
94
288160
2576
Seçim komisyonu ile oturuyordum
05:02
and we were talkingkonuşma
about variousçeşitli aspectsyönleri of the electionseçim,
95
290760
3736
ve seçimin çeşitli yönlerini konuşuyorduk
05:06
and I was hearingişitme them usingkullanma wordskelimeler
that I hadn'tolmasaydı actuallyaslında heardduymuş before,
96
294520
3336
ve daha önce duymadığım kelimeler
kullandıklarını duyuyordum.
05:09
and I'd workedişlenmiş with IraqisIraklılar,
I'd workedişlenmiş with JordaniansÜrdünlü, EgyptiansMısırlılar,
97
297880
4216
Iraklılarla çalıştım, Ürdünlülerle,
Mısırlılarla çalıştım
05:14
and suddenlyaniden they were usingkullanma these wordskelimeler,
98
302120
2416
ve birden bu kelimeleri kullanıyorlardı
05:16
and I just thought, "This is strangegarip."
99
304560
1856
ve "Bu çok garip." diye düşündüm.
05:18
And what really gaveverdi riseyükselmek to it
was this wordsözcük "observergözlemci."
100
306440
2896
Buna neden olan şey ise
"Gözetmen" kelimesi oldu.
05:21
We were discussingtartışılması electionseçim observersgözlemciler,
101
309360
2256
Seçim gözetmenlerini tartışıyorduk
05:23
and the electionseçim commissionerkomiser
was talkingkonuşma about "mulahizmulahiz" in ArabicArapça.
102
311640
4816
ve seçim görevlileri Arapça
"mulahiz" hakkında konuşuyordu.
05:28
This meansanlamına geliyor "to noticeihbar"
in a passivepasif sortçeşit of senseduyu,
103
316480
4096
Bu edilgen olarak "fark etmek" anlamında.
05:32
as in, "I noticedfark
he was wearinggiyme a lightışık bluemavi shirtgömlek."
104
320600
3616
"Açık mavi bir gömlek giydiğini
fark ettim."deki gibi.
05:36
Did I go and checkKontrol whetherolup olmadığını
the shirtgömlek was lightışık bluemavi or not?
105
324240
3696
Gömleğin açık mavi olup olmadığını
kontrol etmeye gittim mi?
05:39
That is the rolerol of an electionseçim observergözlemci.
106
327960
1976
İşte seçim gözetmeninin rolü bu.
05:41
It's very activeaktif, it's governedyönetilir
by all kindsçeşit of treatiesantlaşmalar,
107
329960
4056
Çok aktif, her türlü
anlaşmayla idare edilir
05:46
and it has got
that controlkontrol functionfonksiyon in it.
108
334040
2776
ve içerisinde kontrol fonksiyonu da var.
05:48
And then I got windrüzgar
of the factgerçek that in EgyptMısır,
109
336840
2176
Daha sonra Mısır'daki
gerçeklerden haberdar oldum,
05:51
they were usingkullanma this termterim "mutabimutabi’,"
whichhangi meansanlamına geliyor "to followtakip et."
110
339040
3336
"takip etmek" anlamında gelen
"mutabi" kelimesini kullanıyorlardı.
05:54
So we were now havingsahip olan
followerstakipçileri of an electionseçim.
111
342400
2296
Yani şimdi elimizde seçimi
takip edenler vardı.
05:56
So that's not quiteoldukça right eitherya,
112
344720
2576
Ama bu pek doğru değildi,
05:59
because there is a termterim
that's alreadyzaten acceptedkabul edilmiş and in use,
113
347320
2762
çünkü zaten kabul edilmiş ve
kullanımda olan bir terim var.
06:02
whichhangi was the wordsözcük "muraqibmuraqib"
whichhangi meansanlamına geliyor "a controllerdenetleyicisi."
114
350106
3270
O da "kontrol eden"
anlamına gelen "Murakib."
06:05
It's got that notionkavram of controlkontrol.
115
353400
2136
Kontrol kavramına vâkıf.
06:07
So I thought, threeüç wordskelimeler
for one conceptkavram. This is not good.
116
355560
3736
Bu yüzden, bir kavram için üç kelimenin
iyi bir şey olmadığını düşündüm.
06:11
And with our colleaguesmeslektaşlar,
we thought perhapsbelki it's our rolerol
117
359320
3096
Meslektaşlarımızla,
kelimelerin anlaşılmasını sağlamanın ve
06:14
to actuallyaslında help make sure
that the wordskelimeler are understoodanladım
118
362440
4056
Arap dünyasında kullanılabilecek
referans bir çalışma yapmanın
06:18
and actuallyaslında createyaratmak a work of referencereferans
119
366520
3136
06:21
that could be used acrosskarşısında the ArabArap regionbölge.
120
369680
2656
aslında bizim rolümüz olduğunu düşündük.
06:24
And that's what we did.
121
372360
1256
Ve bunu yaptık.
06:25
So togetherbirlikte with these colleaguesmeslektaşlar,
122
373640
1656
Bu meslektaşlarımızla beraber
06:27
we launchedbaşlattı the "ArabicArapça LexiconSözlük
of ElectoralSeçim TerminologyTerminoloji,"
123
375320
3976
Seçim terminolojisi için
Arapça bir sözlük çıkardık
06:31
and we workedişlenmiş
in eightsekiz differentfarklı countriesülkeler.
124
379320
2320
ve sekiz farklı ülkede çalıştık.
06:34
It meantdemek actuallyaslında definingtanımlarken 481 termsşartlar
125
382600
4576
Bu da demokratik bir seçim
organize etmek için
06:39
whichhangi formedoluşturulan the basistemel
of everything you need to know
126
387200
2856
bilmeniz gereken her şeyin
temelini oluşturan
06:42
if you're going to organizedüzenlemek
a democraticdemokratik electionseçim.
127
390080
2360
481 terim anlamına geliyordu.
06:44
And we definedtanımlanmış these termsşartlar,
128
392880
1336
Ve bu terimleri tanımladık
06:46
and we workedişlenmiş with the ArabArap colleaguesmeslektaşlar
129
394240
1976
ve Arap meslektaşlarımızla çalışarak
06:48
and camegeldi to an agreementanlaşma
about what would be the appropriateuygun wordsözcük
130
396240
3776
Arapça'da kullanılacak uygun kelimenin
ne olacağı konusunda
06:52
to use in ArabicArapça.
131
400040
1576
bir anlaşmaya vardık.
06:53
Because the ArabicArapça languagedil is very richzengin,
and that's partBölüm of the problemsorun.
132
401640
4256
Çünkü Arap dili çok zengin
ve bu problemin bir kısmını oluşturuyor.
06:57
But there are 22 countriesülkeler
that speakkonuşmak ArabicArapça,
133
405920
2976
Fakat ortada Arapça konuşan
22 ülke var
07:00
and they use modernmodern standardstandart ArabicArapça,
134
408920
4696
ve modern standart Arapça kullanıyor,
07:05
whichhangi is the ArabicArapça
that is used acrosskarşısında the wholebütün regionbölge
135
413640
2856
ki bu da tüm bölgede bulunan
gazete ve televizyonda
07:08
in newspapersgazeteler and broadcastsyayınları,
136
416520
2496
kullanılan Arapça.
07:11
but of coursekurs, then from one countryülke
to the nextSonraki in day to day languagedil and use
137
419040
4896
Fakat tabii ki, günlük dil ve
kullanıma göre bir ülkeden diğerine
07:15
it variesdeğişir -- dialectlehçesi, colloquialismscolloquialisms, etcvb.
138
423970
3326
değişiyor -- lehçe, konuşma dili, vs.
07:19
So that was anotherbir diğeri
addedkatma layertabaka of complicationkomplikasyon.
139
427320
2576
Yani bu da karışıklığın başka bir yönüydü.
07:21
So in one senseduyu you had the problemsorun
140
429920
2496
Diğer bir problem de
07:24
that languagedil wasn'tdeğildi
fullytamamen ripeolgun, if you like,
141
432440
3656
bu dilin tam olgunlaşmış olmamasıydı,
07:28
neologismsSimpsonlar'dan were cominggelecek up,
newyeni expressionsifade.
142
436120
2680
yeni kelimeler, yeni ifadeler
üretiliyordu.
Ve böylece tüm bu terimleri tanımladık
07:31
And so we definedtanımlanmış all these termsşartlar,
143
439400
1656
07:33
and then we had
eightsekiz correspondentsmuhabirleri in the regionbölge.
144
441080
3296
ve sonra bölgeden sekiz kişiyle görüştük.
07:36
We submittedgönderilmiş the drafttaslak to them,
145
444400
1896
Taslağı onlara gönderdik,
07:38
they respondedcevap back to us.
146
446320
1576
onlar bize geri gönüş yaptı.
07:39
"Yes, we understandanlama the definitiontanım.
147
447920
2616
"Evet, tanımı anlıyoruz.
07:42
We agreeanlaşmak with it,
148
450560
1696
Buna katılıyoruz,
07:44
but this is what we say in our countryülke."
149
452280
3176
fakat ülkemizde buna şöyle deriz."
07:47
Because we were not going
to harmonizeuyum or forcekuvvet harmonizationuyum.
150
455480
3616
Çünkü uydurmaya çalışmıyorduk
veya uydurmaya zorlamıyorduk.
07:51
We were tryingçalışıyor to facilitatekolaylaştırmak
understandinganlayış amongarasında people.
151
459120
3000
İnsanlar arasında anlaşmayı
kolaylaştırmaya çalışıyorduk.
07:54
So in yellowSarı, you see
the differentfarklı expressionsifade in use
152
462640
5056
Sarı boyalı yerlerde, çeşitli ülkelerde
kullanımda olan farklı ifadeler
07:59
in the variousçeşitli countriesülkeler.
153
467720
1320
görüyorsunuz.
08:02
So this, I'm happymutlu to say,
it tookaldı threeüç yearsyıl to produceüretmek this
154
470000
3936
Ve bu, -söylemekten çok mutluyum-
bunu üretmek üç yıl sürdü
08:05
because we alsoAyrıca finalizedkesinleşmiş the drafttaslak
and tookaldı it actuallyaslında into the fieldalan,
155
473960
4336
çünkü taslağı tamamladık ve
onu bilfiil sahaya götürdük,
08:10
satoturdu with the electionseçim commissionskomisyonlar
in all these differentfarklı countriesülkeler,
156
478320
3143
tüm bu farklı ülkelerdeki
seçim görevlileri ile oturduk,
08:13
debatedtartışma konusu and definedtanımlanmış and refinedrafine the drafttaslak,
157
481487
2889
tartıştık ve taslağı yeniden düzenledik
08:16
and finallyen sonunda publishedyayınlanan it
in NovemberKasım 2014 in CairoCairo.
158
484400
5016
ve nihayetinde 2014'ün Kasım ayında
Kahire'de yayınladık.
08:21
And it's gonegitmiş a long way.
We publishedyayınlanan 10,000 copieskopyalar.
159
489440
3256
Ve uzun bir yol aldı.
10 bin kopya yayınladık.
08:24
To datetarih, there's about 3,000 downloadsindirme
off the internetInternet in PDFPDF formform.
160
492720
5216
Günümüze kadar, internet üzerinden
PDF olarak üç bin kez indirildi.
08:29
I heardduymuş just recentlyson günlerde from a colleagueçalışma arkadaşı
that they'veonlar ettik takenalınmış it up in SomaliaSomali.
161
497960
3896
Geçenlerde bir meslektaşımdan
bunu Somali'de uyguladıklarını duydum.
08:33
They're going to produceüretmek
a versionversiyon of this in SomaliaSomali,
162
501880
2896
Somali'de bunun bir çeşidini üretecekler,
08:36
because there's nothing in SomaliaSomali at all.
163
504800
2016
çünkü Somali'de hiçbir şey yok.
08:38
So that's very good to know.
164
506840
3016
Yani bunu öğrenmek iyi oldu.
08:41
And this newlyYeni formedoluşturulan ArabArap OrganizationOrganizasyon
for ElectoralSeçim ManagementYönetim BodiesOrganları,
165
509880
4255
Bu yeni oluşan Seçim Yönetimi
Organları için Arap Organizasyonu
08:46
whichhangi is tryingçalışıyor to professionalizeprofesyonelleştirmek
166
514159
2937
hem bölgede seçimin nasıl yapılacağını
08:49
how electionsseçimleri are runkoş in the regionbölge,
167
517120
2296
profesyonel hâle getirmeye çalışıyor,
08:51
they're usingkullanma it as well.
168
519440
2095
hem de bunu kullanıyor.
08:53
And the ArabArap LeagueLig have now
builtinşa edilmiş up a pan-ArabPan-Arap observationgözlem unitbirim,
169
521559
5937
Ve Arap Birliği pan-Arap
gözlem birimi kurdu
08:59
and they're usingkullanma it.
170
527520
1256
ve bunu kullanıyorlar.
09:00
So that's all really good.
171
528800
2616
Bunların hepsi çok iyi.
09:03
HoweverAncak, this work of referencereferans
is quiteoldukça high-pitchedtiz.
172
531440
3816
Lakin, bu referans çalışma
oldukça yüksek perdeli.
09:07
It's complexkarmaşık, and a lot of the termsşartlar
are quiteoldukça technicalteknik,
173
535280
2896
Karmaşık ve terimlerin birçoğu
oldukça teknik,
09:10
so the averageortalama personkişi probablymuhtemelen doesn't
need to know at leasten az a thirdüçüncü of it.
174
538200
4160
yani ortalama bir insanın muhtemelen
en azından üçte birini bilmesi gerekmiyor.
09:14
But the people of the MiddleOrta EastDoğu
175
542960
2056
Fakat Orta Doğu insanları
09:17
have been deprivedyoksun of any formform
of what we know as civickent educationEğitim.
176
545040
4496
sivil eğitim olarak bildiğimiz şeyden
mahrum bırakıldılar.
09:21
It's partBölüm of our curriculumMüfredat at schoolokul.
177
549560
2776
Bu okuldaki müfredatımızın bir parçası.
09:24
It doesn't really existvar olmak
in that partBölüm of the worldDünya,
178
552360
3096
Dünyanın bu kısmında bu mevcut değil
09:27
and I feel it's really
the right of everybodyherkes
179
555480
2416
ve bence bu işlerin
nasıl yürüdüğünü bilmek
09:29
to know how these things work.
180
557920
2096
herkesin hakkı.
09:32
And it's a good thing to think about
producingüreten a work of referencereferans
181
560040
4616
Ve ortalama bir insan için referans bir
çalışma üretmeyi düşünmek
09:36
for the averageortalama personkişi,
182
564680
1656
iyi bir şey.
09:38
and bearingyatak in mindus that now
183
566360
2136
Ve unutmamak gerekir ki artık
09:40
we have a basistemel to work with,
184
568520
2176
çalışacağımız bir altyapımız var
09:42
but alsoAyrıca we have technologyteknoloji,
185
570720
2136
ve ayrıca elimizde teknoloji de var.
09:44
so we can reachulaşmak out usingkullanma telephonetelefon appsuygulamaların,
186
572880
4376
Yani telefon uygulamaları,
video ve animasyon kullanarak
09:49
videovideo, animationanimasyon.
187
577280
2136
onlara ulaşabiliriz.
09:51
There's all sortssıralar of toolsaraçlar
that can be used now
188
579440
2296
Orada kendi dillerinde ilk defa
09:53
to communicateiletişim kurmak these ideasfikirler to people
189
581760
2496
bu fikirleri insanlara iletmek için
09:56
for the first time in theironların ownkendi languagedil.
190
584280
2720
kullanılabilecek her türlü araç var.
10:00
We hearduymak a lot of miserysefalet
about the MiddleOrta EastDoğu.
191
588200
2256
Orta Doğu hakkında
çok kötü haber duyuyoruz.
10:02
We hearduymak the chaoskaos of warsavaş.
We hearduymak terrorismterörizm.
192
590480
3176
Savaş kaosunu duyuyoruz.
Terörü duyuyoruz.
10:05
We hearduymak about sectarianismtarikatçılık
and all this horriblekorkunç negativenegatif newshaber
193
593680
5536
Mezhepçiliği duyuyoruz ve
korkunç olumsuz haberler
10:11
that comesgeliyor to us all the time.
194
599240
1656
sürekli kulağımıza geliyor.
10:12
What we're not hearingişitme is what are
the people, the everydayher gün people, thinkingdüşünme?
195
600920
4856
Duymadığımız şey ise
insanların ne düşündüğü.
10:17
What are they aspiringAspiring to?
196
605800
1600
Neyi arzu ediyorlar?
10:19
Let's give them the meansanlamına geliyor,
let's give them the wordskelimeler.
197
607960
3920
Hadi onlara imkân verelim,
hadi onlara sözcükleri verelim.
10:24
The silentsessiz majorityçoğunluk is silentsessiz
198
612480
2216
Sessiz çoğunluk sessiz,
10:26
because they don't have the wordskelimeler.
199
614720
2080
çünkü sözcükleri yok.
10:29
The silentsessiz majorityçoğunluk needsihtiyaçlar to know.
200
617200
2520
Sessiz çoğunluğun bilmesi gerekiyor.
10:32
It is time to providesağlamak people
with the knowledgebilgi toolsaraçlar
201
620440
3016
İnsanlara kendilerini bilgilendirebileceği
10:35
that they can informbilgi vermek themselveskendilerini with.
202
623480
2240
bilgi araçlarını verme zamanı.
10:38
The silentsessiz majorityçoğunluk
does not need to be silentsessiz.
203
626920
3136
Sessiz çoğunluk sessiz
olmak zorunda değil.
Söz sahibi olmaları için
onlara yardım edelim.
10:42
Let's help them have a voiceses.
204
630080
2296
10:44
Thank you very much.
205
632400
1256
Çok teşekkür ederim.
10:45
(ApplauseAlkış)
206
633680
4822
(Alkışlar)
Translated by Ramazan Şen
Reviewed by Yunus Aşık

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Philippa Neave - Electoral consultant
Philippa Neave is senior advisor on the UN's Lexicon of Electoral Terminology.

Why you should listen

Philippa Neave specializes in electoral communications and education, devising information and training campaigns for voters and candidates in emerging democracies. Since 2005 she has worked in electoral assistance as a consultant for the United Nations, developing strategies to inform people on their voting rights, with particular emphasis on reaching women and people with low levels of literacy. She has worked on elections in Afghanistan, Iraq UAE, Jordan, Turkey, Cambodia, Madagascar, Southern Sudan and Tunisia.

An Arabic speaker, Neave initiated and conducted a three-year project to produce the first Arabic lexicon of electoral terminology. With close to 500 entries, the tri-lingual (Arabic, English and French) lexicon provides clear and accurate explanations of key concepts and terms in the field of elections. Neave's approach included a groundbreaking effort to account for Arabic language variations across the region in eight participating countries: Egypt, Iraq, Jordan, Lebanon, Libya, Palestine, Tunisia and Yemen. 

Neave has always worked with words. For 15 years she was a reporter specialising in the Middle East. After a year and a half in Cairo, she became a foreign correspondent for an international features syndicate in based Rome, Paris and New York. Later, in London, she was chief editor of a magazine on arts and culture and in Paris after that, she was chief editor of European Press Network. She then left the news business and worked as Middle East Director for a British charity, based in Beirut for five years.

Her interest in democracy building goes back to the time when soon after leaving university, she served for several years as deputy Secretary General of the Parliamentary Association for Euro-Arab Cooperation, organising and participating in the Euro-Arab Parliamentary Dialogue.

Born in 1960 in France to an English father and a Danish mother, Neave grew up bilingual. She studied Arabic at Durham University in the UK and obtained a BA degree. She speaks seven languages, including Arabic, and is based in Paris.


More profile about the speaker
Philippa Neave | Speaker | TED.com

Data provided by TED.

This site was created in May 2015 and the last update was on January 12, 2020. It will no longer be updated.

We are currently creating a new site called "eng.lish.video" and would be grateful if you could access it.

If you have any questions or suggestions, please feel free to write comments in your language on the contact form.

Privacy Policy

Developer's Blog

Buy Me A Coffee