TED2016
Mary Norris: The nit-picking glory of The New Yorker's Comma Queen
Mary Norris: The New Yorker Virgül Kraliçesi'nin mükemmeliyetçilik zaferi
Filmed:
Readability: 4.4
1,186,688 views
30 seneden fazla süredir bu pozisyonda olan Mary Norris, "The New Yorker için editörlük yapmak beyzbol ana lig takımında kısa topçu olarak oynamak gibi -- en küçük hareket bile eleştirmenler tarafından kritik ediliyor." diyor. Bu sırada katılığıyla ve virgül manyağı olmasıyla ün salmış olsa da, kendisi bunun bir dayanağı olmadığını söylüyor. Her şeyden öte, işi tek bir şeyi hedefliyor: Yazarların iyi görünmesini sağlamak. Bu zevkli konuşma ile The New Yorker’ın kendine özgü stilini onu en iyi bilen kişi sayesinde keşfedin.
Mary Norris - Copy editor
As a copy editor for the New Yorker, Mary Norris enforces some of the most authoritative (some might say eccentric) style rules in publishing. Full bio
As a copy editor for the New Yorker, Mary Norris enforces some of the most authoritative (some might say eccentric) style rules in publishing. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:13
I have spent the past 38 years
trying to be invisible.
trying to be invisible.
0
1672
5174
Son 38 yılımı görünmez olmaya
çalışarak harcadım.
çalışarak harcadım.
00:19
I'm a copy editor.
1
7830
1429
Ben bir editörüm.
00:21
I work at The New Yorker,
2
9807
1700
The New Yorker'da çalışıyorum
00:23
and copyediting for The New Yorker
is like playing shortstop
is like playing shortstop
3
11531
4174
ve The New Yorker'da editörlük yapmak
tıpkı beyzbol ana ligindeki
tıpkı beyzbol ana ligindeki
bir takımda kısa topçu olarak
oynamaya benziyor:
oynamaya benziyor:
00:27
for a Major League Baseball team:
4
15729
2214
00:29
every little movement
gets picked over by the critics --
gets picked over by the critics --
5
17967
3413
En küçük hareket bile eleştirmenler
tarafından kritik ediliyor --
tarafından kritik ediliyor --
00:33
God forbid you should commit an error.
6
21404
2602
bir hatadan Tanrı sakınsın.
00:37
Just to clarify: copy editors don't choose
what goes into the magazine.
what goes into the magazine.
7
25086
3937
Açıklık kazandırmak için, editörler
dergiye ne dâhil edileceğini seçmezler.
dergiye ne dâhil edileceğini seçmezler.
00:41
We work at the level of the sentence,
8
29530
2378
Cümle seviyesinde çalışıyoruz,
00:43
maybe the paragraph,
9
31932
1688
belki paragraf,
00:45
the words, the punctuation.
10
33644
2078
kelimeler, imla.
00:48
Our business is in the details.
11
36175
2705
İşimiz detaylarla ilgili.
00:50
We put the diaeresis, the double dot,
over the "i" in "naïve."
over the "i" in "naïve."
12
38904
5134
"Naïve" (naif)'deki "i" üzerine
dieresis(ses değiştirme işareti),
dieresis(ses değiştirme işareti),
yani iki nokta koyarız.
00:56
We impose house style.
13
44591
1927
Kendi stilimizi dayatırız.
00:58
Every publication has a house style.
14
46542
2686
Her yayınevinin kendi stili vardır.
01:01
The New Yorker's
is particularly distinctive.
is particularly distinctive.
15
49252
2523
The New Yorker'sa özellikle
kendine hastır.
kendine hastır.
01:04
We sometimes get teased for our style.
16
52503
2780
Bazen stilimizle dalga geçilir.
01:07
Imagine -- we still spell
"teen-ager" with a hyphen,
"teen-ager" with a hyphen,
17
55307
4340
Düşünün -- hâlâ "teen-ager" (genç)
tire işareti ile yazılır,
tire işareti ile yazılır,
01:11
as if that word had just been coined.
18
59671
2276
sanki o kelime yeni icat edilmiş gibi.
01:14
But you see that hyphen in "teen-age"
19
62919
3600
Ama "teen-age"de o çizgiyi,
01:18
and that diaeresis over "coöperate,"
20
66543
2592
"coöperate"de o dieresisi görürsünüz
01:21
and you know you're reading
The New Yorker.
The New Yorker.
21
69159
2002
ve The New Yorker okuduğunuzu bilirsiniz.
01:23
Copyediting at The New Yorker
is a mechanical process.
is a mechanical process.
22
71850
3498
The New Yorker'da editörlük
mekanik bir süreçtir.
mekanik bir süreçtir.
01:27
There is a related role called
query proofreading,
query proofreading,
23
75372
3199
Bununla ilgili metin düzeltme
veya sayfa onaylama
veya sayfa onaylama
01:30
or page-OK'ing.
24
78595
1856
diye bir rol var.
01:32
Whereas copyediting is mechanical,
25
80959
2770
Editörlük mekanikken,
01:35
query proofreading is interpretive.
26
83753
2475
metin düzeltme yorumsaldır.
01:38
We make suggestions to the author
through the editor
through the editor
27
86696
3372
Editörler yoluyla yazara bir cümlenin
vurgusunu düzeltmek,
vurgusunu düzeltmek,
01:42
to improve the emphasis of a sentence
28
90092
2621
istemeyerek yapılan
tekrarlara dikkat çekmek
tekrarlara dikkat çekmek
01:44
or point out unintentional repetitions
29
92737
2634
ve ikna edici alternatifler sağlamak
01:47
and supply compelling alternatives.
30
95395
3996
üzere öneriler sunarız.
01:52
Our purpose is to make
the author look good.
the author look good.
31
100502
2978
Amacımız yazarın iyi görünmesini sağlamak.
01:55
Note that we give our proofs
not directly to the author,
not directly to the author,
32
103504
3329
Düzeltmelerimizi doğrudan yazara değil,
01:58
but to the editor.
33
106857
1519
editöre veririz.
02:00
This often creates
a good cop/bad cop dynamic
a good cop/bad cop dynamic
34
108400
4117
Bu genelde iyi polis/kötü polis
dinamiğini yaratır
dinamiğini yaratır
02:04
in which the copy editor -- I'll use that
as an umbrella term --
as an umbrella term --
35
112541
3524
ki bu durumda editör -- bunu kapsayıcı
bir terim olarak kullanacağım --
bir terim olarak kullanacağım --
02:08
is invariably the bad cop.
36
116089
3007
her zaman kötü polistir.
02:12
If we do our job well, we're invisible,
37
120008
2437
Eğer işimizi iyi yaparsak, görünmeziz,
02:14
but as soon as we make a mistake,
38
122469
2072
ama hata yaptığımız anda,
02:16
we copy editors become glaringly visible.
39
124565
3816
biz editörler tam anlamıyla
görünür hâle geliriz.
görünür hâle geliriz.
02:21
Here is the most recent mistake
that was laid at my door.
that was laid at my door.
40
129426
3531
İşte kapıma bırakılan en güncel hata.
02:25
[Last Tuesday, Sarah Palin,
the pre-Trump embodiment
the pre-Trump embodiment
41
133931
3524
[Geçtiğimiz Salı, Cumhuriyetçi Parti'nin
popülist hiç-hiççilik
popülist hiç-hiççilik
02:29
of populist no-nothingism
in the Republican Party,
in the Republican Party,
42
137479
3146
Trump öncesi simgesi Sarah Palin
02:32
endorsed Trump.]
43
140649
1447
Trump'ı onayladı.]
02:34
"Where were The New Yorker's fabled
copy editors?" a reader wrote.
copy editors?" a reader wrote.
44
142935
4208
Bir okuyucu, "The New Yorker'ın meşhur
editörleri neredeydi?" diye yazdı.
editörleri neredeydi?" diye yazdı.
02:39
"Didn't the writer mean
'know-nothingism'?"
'know-nothingism'?"
45
147167
3166
"Yazar hiççilik bilgisi demek
istememiş miydi?"
istememiş miydi?"
02:42
Ouch.
46
150789
1277
Of.
02:44
There's no excuse for this mistake.
47
152090
2672
Hatanın gerekçesi olamaz.
02:46
But I like it: "no-nothingism."
48
154786
3089
Ama bunu beğendim: "Hiç-hiççilik".
02:49
It might be American
vernacular for "nihilism."
vernacular for "nihilism."
49
157899
3958
"Nihilizm"in Amerikancası olabilir.
02:53
(Laughter)
50
161881
3207
(Gülüşmeler)
02:57
Here, another reader quotes
a passage from the magazine:
a passage from the magazine:
51
165112
3024
Burada da okuyucu derginin
bir bölümünden alıntı yapıyor:
bir bölümünden alıntı yapıyor:
03:00
[Ruby was seventy-six, but she retained
her authoritative bearing;
her authoritative bearing;
52
168160
4037
[Ruby yetmiş altı yaşındaydı,
ama otoriter duruşunu koruyordu;
ama otoriter duruşunu koruyordu;
03:04
only her unsteady gait belied her age.]
53
172221
3978
yaşını sadece titrek yürüyüşü gizliyordu.]
03:08
He added:
54
176770
1151
Şöyle eklemiş:
"Eminim ki The New Yorker'da biri
'belied' (gizliyordu)'in anlamını biliyor
'belied' (gizliyordu)'in anlamını biliyor
03:09
"Surely, someone at The New Yorker
knows the meaning of 'belied,'
knows the meaning of 'belied,'
55
177945
3083
03:13
and that it is the opposite
of how it is used in this sentence.
of how it is used in this sentence.
56
181052
3208
ve bu cümlede kullanılma
şeklinin tersi.
şeklinin tersi.
03:16
Come on! Get it together."
57
184284
1674
Haydi! Bunu halledin!"
03:18
Belie: to give a false impression.
58
186648
3508
Belie: Yanlış bir kanı vermek.
03:22
It should have been "betrayed."
59
190180
2047
"Betrayed" (ele veriyordu) olmalıydı.
E.B. White bir zamanlar
The New Yorker'daki
The New Yorker'daki
03:25
E.B. White once wrote
of commas in The New Yorker:
of commas in The New Yorker:
60
193426
2875
virgüller hakkında şöyle yazmıştı:
03:28
"They fall with the precision
of knives outlining a body."
of knives outlining a body."
61
196325
4864
"Bir bedenin etrafına saplanan
bıçakların hassasiyetinde."
bıçakların hassasiyetinde."
03:33
(Laughter)
62
201213
1702
(Gülüşmeler)
03:34
And it's true -- we get a lot
of complaints about commas.
of complaints about commas.
63
202939
2806
Ve bu doğru -- virgüller hakkında
bir sürü şikâyet alıyoruz.
bir sürü şikâyet alıyoruz.
03:38
"Are there really two commas
in 'Martin Luther King, Jr., Boulevard'?"
in 'Martin Luther King, Jr., Boulevard'?"
64
206124
3996
"Martin Luther King, Jr., Bulvarı'nda
gerçekten iki virgül mü var?"
gerçekten iki virgül mü var?"
03:42
There may not be on the sign, but yes,
that is New Yorker style for "Jr."
that is New Yorker style for "Jr."
65
210746
5081
İşarette olmayabilir, ama evet,
New Yorker stilinde "Jr." bu şekilde.
New Yorker stilinde "Jr." bu şekilde.
03:48
One wag wrote:
66
216192
1965
Bir şakacı şöyle yazmış:
03:50
["Please, could you expel,
or, at least, restrain,
or, at least, restrain,
67
218181
3442
["Lütfen, editöryel çalışanlarınız
içindeki, virgül-manyağını
içindeki, virgül-manyağını
çıkarabilir misiniz veya, en azından,
dizginleyebilir misiniz?"]
dizginleyebilir misiniz?"]
03:53
the comma-maniac,
on your editorial staff?"]
on your editorial staff?"]
68
221647
3024
03:56
(Laughter)
69
224695
1352
(Gülüşmeler)
03:58
Ah, well.
70
226071
1151
Of, peki.
03:59
In this case, those commas
are well-placed,
are well-placed,
71
227246
2244
Bu durumda, o virgüller
iyi yerleştirilmiş,
iyi yerleştirilmiş,
yalnızca "virgül-manyağı" ile "içindeki"
04:01
except that there should not be one
72
229514
1871
04:03
between "maniac" and "on."
73
231409
2002
arasında virgül olmamalıydı.
04:05
(Laughter)
74
233435
1235
(Gülüşmeler)
04:06
Also, if we must have commas
around "at least,"
around "at least,"
75
234694
3748
Bir de eğer "en azından"ın
yanında virgül olacaksa,
yanında virgül olacaksa,
04:10
we might change it up
by using dashes around that phrase:
by using dashes around that phrase:
76
238466
4040
o ifadenin yanına tire işaretleri
koyarak değiştirebiliriz:
koyarak değiştirebiliriz:
04:14
"... -- or, at least, restrain --"
77
242530
2688
"... -- veya, en azından,
dizginleyebilir misiniz--"
dizginleyebilir misiniz--"
04:18
Perfect.
78
246392
1170
Mükemmel.
04:19
(Applause)
79
247586
1578
(Alkış)
04:21
Then there's this:
80
249188
1335
Sonra şu var:
04:22
"Love you, love your magazine,
81
250547
1438
"Sizi seviyorum, derginizi seviyorum,
04:24
but can you please stop writing
massive numbers as text?"
massive numbers as text?"
82
252009
5197
ama lütfen büyük sayıları metin olarak
yazmayı bırakır mısınız?"
yazmayı bırakır mısınız?"
04:29
[two and a half million ...]
83
257230
1554
[iki buçuk milyon ...]
04:30
No.
84
258808
1159
Hayır.
04:31
(Laughter)
85
259991
2038
(Gülüşmeler)
04:34
One last cri de coeur
from a spelling stickler:
from a spelling stickler:
86
262053
3102
Titiz bir imlacıdan son bir itiraz:
04:37
["Those long stringy things
are vocal cords, not chords."]
are vocal cords, not chords."]
87
265179
5144
["O uzun ip gibi şeyler ses telleri
(vocal cords), akortlar (chords) değil."]
(vocal cords), akortlar (chords) değil."]
04:42
The outraged reader added,
88
270347
2149
Öfkeli okuyucu eklemiş,
04:44
"I'm sure I'm not the first to write
89
272520
1833
"Eminim ki bu korkunç imla hatasına
04:46
regarding this egregious
proofreading error,
proofreading error,
90
274377
3221
dair yazan ilk kişi değilim,
04:49
but I'm equally sure I won't be the last.
91
277622
2406
ama aynı derecede eminim ki
son da olmayacağım.
son da olmayacağım.
04:52
Fie!"
92
280052
1220
Yuh!"
04:53
(Laughter)
93
281296
2221
(Gülüşmeler)
04:55
I used to like getting mail.
94
283541
1885
Eskiden posta almayı severdim.
04:59
There is a pact
between writers and editors.
between writers and editors.
95
287222
2596
Yazarlar ve editörler arasında
bir anlaşma vardır.
bir anlaşma vardır.
05:01
The editor never sells out the writer,
96
289842
2379
Editör yazarı hiçbir zaman satmaz,
05:04
never goes public about bad jokes
that had to be cut
that had to be cut
97
292245
3552
çıkarılması gereken kötü şakaları
veya fazla uzun hikâyeleri
veya fazla uzun hikâyeleri
05:07
or stories that went on too long.
98
295821
2450
toplumla paylaşmaz.
05:10
A great editor saves a writer
from her excesses.
from her excesses.
99
298295
4858
Çok iyi bir editör yazarı
fazlalıklarından kurtarır.
fazlalıklarından kurtarır.
05:15
Copy editors, too, have a code;
100
303558
2028
Kopya editörlerinin de kuralları vardır;
05:17
we don't advertise our oversights.
101
305610
2483
hatalarımızı ilan etmeyiz.
05:20
I feel disloyal divulging them here,
102
308593
2700
Onları burada açıkladığım için
sadakatsiz hissediyorum,
sadakatsiz hissediyorum,
05:23
so let's have look at what we do right.
103
311317
3054
o zaman neleri doğru
yaptığımıza bir göz atalım.
yaptığımıza bir göz atalım.
05:27
Somehow, I've gotten
a reputation for sternness.
a reputation for sternness.
104
315570
2904
Bir şekilde katılığımla ünlendim.
05:31
But I work with writers who know
how to have their way with me.
how to have their way with me.
105
319133
4117
Ama benimle geçinmesini bilen
yazarlarla çalışıyorum.
yazarlarla çalışıyorum.
05:35
I've known Ian Frazier, or "Sandy,"
since the early 80s.
since the early 80s.
106
323741
4148
Ian Frazier veya "Sandy"yi 80'lerin
başlarından beri tanıyorum.
başlarından beri tanıyorum.
05:39
And he's one of my favorites,
107
327913
1629
Ve kendisi en sevdiklerimden biri,
05:41
even though he sometimes writes a sentence
108
329566
2445
zaman zaman editörün duraksamasına
05:44
that gives a copy editor pause.
109
332035
2096
sebep olan cümleler yazsa da.
05:46
Here is one from a story
about Staten Island
about Staten Island
110
334846
2534
Sandy Kasırgası'ndan sonra
Staten Adası hakkında
Staten Adası hakkında
05:49
after Hurricane Sandy:
111
337404
1991
bir hikâyesinden:
05:52
[A dock that had been broken
in the middle and lost its other half
in the middle and lost its other half
112
340092
4009
[Ortasından kopmuş bir rıhtım
ve diğer yarısı
ve diğer yarısı
05:56
sloped down toward the water,
113
344125
2384
suya kayarak kaybolmuş,
05:58
its support pipes and wires
leaning forward
leaning forward
114
346533
3680
destekleyici boruları ve kabloları
öne doğru çıkmış,
öne doğru çıkmış,
06:02
like when you open a box
of linguine and it slides out.]
of linguine and it slides out.]
115
350237
3811
sanki bir paket çubuk makarnayı
açmışsınız ve dışarı çıkmış gibi.]
açmışsınız ve dışarı çıkmış gibi.]
06:06
(Laughter)
116
354072
1254
(Gülüşmeler)
06:07
This would never have got past
the grammarian in the days of yore.
the grammarian in the days of yore.
117
355350
5130
Bu eski zamanlarda gramerciden
kesinlikle geçemezdi.
kesinlikle geçemezdi.
06:12
But what could I do?
118
360504
1239
Fakat ne yapabilirdim?
06:13
Technically, the "like" should be an "as,"
119
361767
2604
Teknik olarak "sanki" (like),
"tıpkı" (as) olmalı,
"tıpkı" (as) olmalı,
06:16
but it sounds ridiculous,
120
364395
1444
ama kulağa gülünç geliyor,
06:17
as if the author were about to embark
on an extended Homeric simile --
on an extended Homeric simile --
121
365863
3713
sanki yazar Homeras'a özgü büyük
bir mecaza girişmek üzere --
bir mecaza girişmek üzere --
06:22
"as when you open a box of linguine."
122
370211
3160
"tıpkı bir paket çubuk makarnayı
açmışsınız ve dışarı çıkmış gibi."
açmışsınız ve dışarı çıkmış gibi."
06:25
(Laughter)
123
373395
1309
(Gülüşmeler)
06:26
I decided that the hurricane
conferred poetic justice on Sandy
conferred poetic justice on Sandy
124
374728
4776
Kasırgaya Sandy ile şiirsel adalet
verildiğine karar vererek
verildiğine karar vererek
06:31
and let the sentence stand.
125
379528
1651
cümlenin kalmasına izin verdim.
06:33
(Laughter)
126
381203
1087
(Gülüşmeler)
Genelde bir şeyin yanlış
olduğunu düşünürsem,
olduğunu düşünürsem,
06:34
Generally, if I think something is wrong,
127
382314
2008
06:36
I query it three times.
128
384346
1492
üç kez sorgularım.
06:37
I told Sandy that not long ago
in a moment of indiscretion and he said,
in a moment of indiscretion and he said,
129
385862
3855
Sandy'ye bir süre önce bunu bir anlık
düşüncesizlikle söyledim ve şöyle dedi,
düşüncesizlikle söyledim ve şöyle dedi,
06:41
"Only three?"
130
389741
1511
"Sadece üç?"
06:43
So, he has learned to hold out.
131
391276
1744
Yani direnmeyi öğrendi.
Son zamanlarda "Şehrin Konuşması"
için bir hikâye yazdı,
için bir hikâye yazdı,
06:45
Recently, he wrote a story
for "Talk of the Town,"
for "Talk of the Town,"
132
393044
2399
06:47
that's the section
at the front of the magazine
at the front of the magazine
133
395467
2221
bu bölüm derginin ön tarafında
06:49
with short pieces on subjects
ranging from Ricky Jay's exhibit
ranging from Ricky Jay's exhibit
134
397712
3078
Ricky Jay'in Metropolitan
Müzesi'ndeki sergisinden
Müzesi'ndeki sergisinden
Fransa'ya artık yemek torbalarının
06:52
at the Metropolitan Museum
135
400814
1545
06:54
to the introduction
of doggie bags in France.
of doggie bags in France.
136
402383
3171
gelişine kadar farklı konularda
kısa parçalar olan yer.
kısa parçalar olan yer.
06:57
Sandy's story was about
the return to the Bronx
the return to the Bronx
137
405578
2418
Sandy'nin hikâyesi Bronx
Yüksek Mahkeme Yargıcı
Sonia Sotomayor'un dönüşüyle ilgiliydi.
Sonia Sotomayor'un dönüşüyle ilgiliydi.
07:00
of Supreme Court Justice Sonia Sotomayor.
138
408020
2667
07:02
There were three things
in it that I had to challenge.
in it that I had to challenge.
139
410711
2549
İçinde sorgulamam gereken üç şey vardı.
07:05
First, a grammar query.
140
413284
1564
İlki gramer sorgusu.
07:06
The justice was wearing black
and Sandy wrote,
and Sandy wrote,
141
414872
2595
Yargıç siyah giyiyordu
ve Sandy şöyle yazmıştı,
ve Sandy şöyle yazmıştı,
07:09
[Her face and hands stood out
like in an old, mostly dark painting.]
like in an old, mostly dark painting.]
142
417491
5076
[Yüzü ve elleri sanki eski, çoğu siyah
bir resimdeki gibi dikkat çekiyordu.]
bir resimdeki gibi dikkat çekiyordu.]
07:15
Now, unlike with the hurricane,
143
423043
1950
Kasırgada olanın aksine,
07:17
with this "like," the author
didn't have the excuse
didn't have the excuse
144
425017
2468
bu "sanki" ile yazarın
kasırganın zararını
kasırganın zararını
07:19
of describing hurricane damage.
145
427509
1807
anlatmak gibi bir özrü yoktu.
07:21
"Like" in this sense is a preposition,
and a preposition takes an object,
and a preposition takes an object,
146
429340
4296
Bu bağlamda sanki bir edat
ve bir edat bir nesne alır,
ve bir edat bir nesne alır,
07:25
which is a noun.
147
433660
1193
yani bir isim.
07:26
This "like" had to be an "as."
148
434877
2532
Bu "sanki", "tıpkı" olmak zorunda.
07:29
"As in an old, mostly dark painting."
149
437433
3158
"Tıpkı eski, çoğu siyah
bir resimdeki gibi."
bir resimdeki gibi."
07:32
Second, a spelling issue.
150
440615
1650
İkincisi, imla hatası.
07:34
The author was quoting someone
who was assisting the justice:
who was assisting the justice:
151
442289
2995
Yazar yargıca yardımcı olan
birinden bahsediyordu:
birinden bahsediyordu:
07:37
["It will be just a minute.
152
445986
1422
["Sadece bir dakika alacak.
07:39
We are getting the justice mic'ed,"]
153
447432
2641
Yargıca mikrofon koyuyoruz (mic'ed)."]
07:43
Mic'ed?
154
451434
1150
Mic'ed?
07:44
The music industry spells it "mic"
155
452982
1997
Müzik endüstrisi "mic" (mikrofon)
olarak söyler.
olarak söyler.
07:47
because that's how it's spelled
on the equipment.
on the equipment.
156
455003
2358
Çünkü ekipmanda o şekilde yazılır.
Bu şekilde yazılarak fiil olarak
kullanıldığını hiç görmemiştim
kullanıldığını hiç görmemiştim
07:49
I'd never seen it used
as a verb with this spelling,
as a verb with this spelling,
157
457385
2427
07:51
and I was distraught
to think that "mic'ed"
to think that "mic'ed"
158
459836
2530
ve "mic'ed"in benim gözetimimde
dergiye gireceği
dergiye gireceği
07:54
would get into the magazine on my watch.
159
462390
2285
düşüncesiyle çılgına dönmüştüm.
07:56
(Laughter)
160
464699
1011
(Gülüşmeler)
07:57
New Yorker style for "microphone"
in its abbreviated form is "mike."
in its abbreviated form is "mike."
161
465734
3919
New Yorker stilinde mikrofonun
kısaltılmış hâli "mike".
kısaltılmış hâli "mike".
08:02
Finally, there was a sticky
grammar and usage issue
grammar and usage issue
162
470519
2627
Son olarak, vıcık vıcık bir gramer
ve kullanım meselesi vardı,
ve kullanım meselesi vardı,
08:05
in which the pronoun has to have
the same grammatical number
the same grammatical number
163
473170
3714
ki zamirin kendisinden önce
gelenle aynı gramatik sayıya
gelenle aynı gramatik sayıya
08:08
as its antecedent.
164
476908
1451
sahip olması gerekiyordu.
08:11
[everyone in the vicinity
held their breath]
held their breath]
165
479292
3595
[yakındaki herkes nefeslerini tuttu]
08:15
"Their" is plural and "everyone,"
its antecedent, is singular.
its antecedent, is singular.
166
483491
4195
"-ler" çoğul ve önce gelen
"herkes" ise tekil.
"herkes" ise tekil.
08:19
You would never say,
"Everyone were there."
"Everyone were there."
167
487710
2938
Hiçbir zaman şöyle demezsiniz.
"Herkes oradaydılar."
"Herkes oradaydılar."
08:22
Everyone was there. Everyone is here.
168
490672
3841
Herkes oradaydı. Herkes burada.
08:26
But people say things like,
"Everyone held their breath" all the time.
"Everyone held their breath" all the time.
169
494537
3614
Ama insanlar, "Herkes nefeslerini tuttu"
gibi şeyleri her zaman söyler.
gibi şeyleri her zaman söyler.
Bir meşruluk kazandırmak için
08:30
To give it legitimacy,
170
498175
1219
08:31
copy editors call it
"the singular 'their,'"
"the singular 'their,'"
171
499418
3423
editörler buna "tekil 'onlar'" derler,
08:34
as if calling it singular
makes it no longer plural.
makes it no longer plural.
172
502865
3065
sanki tekil demek onları
artık çoğul yapmıyormuş gibi.
artık çoğul yapmıyormuş gibi.
08:37
(Laughter)
173
505954
1394
(Gülüşmeler)
08:39
It is my job when I see it in print
to do my best to eliminate it.
to do my best to eliminate it.
174
507372
5199
Baskıda onları gördüğümde
elimine etmek benim işim.
elimine etmek benim işim.
08:45
I couldn't make it,
"Everyone held her breath,"
"Everyone held her breath,"
175
513370
2478
Şöyle yapamam, "Herkes kendi (eril)
nefesini tuttu"
nefesini tuttu"
veya "Herkes kendi (dişil) nefesini tuttu"
08:47
or "Everyone held his breath,"
176
515872
1692
08:49
or "Everyone held his or her breath."
177
517588
2562
veya "Herkes kendi (eril)
veya kendi (dişil) nefesini tuttu."
veya kendi (dişil) nefesini tuttu."
08:52
Whatever I suggested had to blend in.
178
520174
2820
Önerdiğim şeyin oturması lazım.
Yazar şu şekilde
08:55
I asked, through the editor,
179
523018
1356
değiştirmek ister mi diye
editör aracılığıyla sordum,
editör aracılığıyla sordum,
08:56
if the author would consider changing it
180
524398
2048
08:58
to "All in the vicinity
held their breath,"
held their breath,"
181
526470
2571
"Yakındaki herkesler nefeslerini tuttu,"
09:01
because "all" is plural.
182
529065
1842
çünkü herkesler çoğuldur.
09:02
Nope.
183
530931
1157
Hayır.
09:04
I tried again: "All those present
held their breath?"
held their breath?"
184
532112
3230
Yeniden denedim: "Orada olan herkesler
nefeslerini tuttu?"
nefeslerini tuttu?"
Bunun belli belirsiz
tarafsız olduğunu düşündüm.
tarafsız olduğunu düşündüm.
09:07
I thought this sounded vaguely judicial.
185
535366
2221
09:09
But the editor pointed out
186
537611
1247
Ama editör aynı cümlede
09:10
that we could not have "present"
and "presence"
and "presence"
187
538882
2405
hem "olan", hem de "bulunan"ın
09:13
in the same sentence.
188
541311
1443
olamayacağını söyledi.
09:15
When the final proof came back,
189
543108
1579
Son düzeltmeler geri geldiğinde,
09:16
the author had accepted "as" for "like,"
190
544711
2576
yazar "sanki" yerine "tıpkı"yı
ve "mic'ed" yerine
ve "mic'ed" yerine
"miked" (mikrofon koymak)'ı kabul etmişti.
09:19
and "miked" for "mic'ed."
191
547311
1935
09:21
But on "Everyone held their breath,"
he stood his ground.
he stood his ground.
192
549270
3474
Ama "Yakındaki herkes
nefeslerini tuttu"da ısrar etmişti.
nefeslerini tuttu"da ısrar etmişti.
09:25
Two out of three isn't bad.
193
553490
1396
Üçte iki, kötü değil.
09:28
In the same issue,
194
556010
1243
Aynı sayıda
09:29
in that piece on doggie bags in France,
195
557277
2522
Fransa'daki artık yemek
torbaları hakkındaki yazıda
torbaları hakkındaki yazıda
09:31
there was the gratuitous use
of the f-word by a Frenchman.
of the f-word by a Frenchman.
196
559823
3738
Fransız bir adam tarafından
s-kelimesinin yersiz kullanımı vardı.
s-kelimesinin yersiz kullanımı vardı.
09:36
I wonder, when the mail comes in,
197
564260
2604
Posta geldiğinde, hangisinin okuyucuları
09:38
which will have offended the readers more.
198
566888
2858
daha fazla rahatsız ettiğini
merak ediyorum.
merak ediyorum.
09:41
(Laughter)
199
569770
1673
(Gülüşmeler)
09:43
Thank you.
200
571467
1151
Teşekkürler.
09:44
(Applause)
201
572642
3352
(Alkış)
ABOUT THE SPEAKER
Mary Norris - Copy editorAs a copy editor for the New Yorker, Mary Norris enforces some of the most authoritative (some might say eccentric) style rules in publishing.
Why you should listen
Mary Norris settled into her 30-year New Yorker copy-editing post almost by accident -- and after a picaresque series of occupations ranging from checking feet at a Cleveland swimming pool to driving a milk truck. Over the years, she has mustered her skills in the service of such storied writers as Philip Roth, Pauline Kael and George Saunders.
In her book Between You & Me, Norris reflects on her career, the oft-debated quirks of New Yorker style, the serial comma and the joys of a well-sharpened pencil.
Mary Norris | Speaker | TED.com