TEDMED 2015
Mary Bassett: Why your doctor should care about social justice
Mary Bassett: Neden doktorunuz sosyal adaleti önemsemeli?
Filmed:
Readability: 5.6
1,198,665 views
Mary Bassett, 1980'li yıllarda Zimbabve'de ilk AIDS vakalarına şahitlik etti ve bu ölümcül virüse karşı hastaları bilinçlendirmek, insanların korunmasını sağlamak için çalışma arkadaşlarıyla beraber bir klinik kurdu. Fakat, geriye dönüp baktığında, gerçek sorunla ilgili insanları alarma geçirmediği için pişmanlık duydu: dünyadaki ekonomik ve politik organizasyonlarda eşitsizlik yer etmişti ve bu durum gücü olmayan insanları daha da korunmasız hale getiriyordu. Bu yapısal sorun günümüzde ABD'de de baş göstermekte ve New York şehri sağlık delegesi olan Bassett, sağlık sektöründe eşitliğin sağlanması ve ırkçılığa karşı harekete geçmek için elinde olan her fırsatı değerlendirmeyi kendine görev edinen biri. ''Değişim istemek için bütün cevapları biliyor olmamıza gerek yok. Yalnızca cesarete ihtiyacımız var.''
Mary Bassett - New York City Health Commissioner
Mary Bassett is fighting what may be the greatest stumbling block to equitable health care in the US: institutional racism. Full bio
Mary Bassett is fighting what may be the greatest stumbling block to equitable health care in the US: institutional racism. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:12
When I moved to Harare in 1985,
0
800
3296
1985 yılında Harare'ye taşındığımda,
00:16
social justice was at the core
of Zimbabwe's national health policy.
of Zimbabwe's national health policy.
1
4120
4776
sosyal adalet Zimbabve ulusal sağlık
politikalarının merkezindeydi.
politikalarının merkezindeydi.
00:20
The new government emerged
from a long war of independence
from a long war of independence
2
8920
3696
Yeni hükümet uzun bir bağımsızlık savaşı
sonrası yönetimdeydi
sonrası yönetimdeydi
00:24
and immediately proclaimed
a socialist agenda:
a socialist agenda:
3
12640
2816
ve hemen sosyalist bir gündem ilan ettiler
00:27
health care services, primary education
4
15480
3376
sağlık servisleri, temel eğitim
00:30
became essentially free.
5
18880
1856
ücretsiz hale getirildi.
00:32
A massive expansion
of rural health centers
of rural health centers
6
20760
3856
Kırsal bölgelerdeki sağlık merkezlerinin
sayısının arttırılması,
sayısının arttırılması,
00:36
placed roughly 80 percent
of the population
of the population
7
24640
2696
nüfusun neredeyse yüzde 80'ine 2 saatten
00:39
less than a two-hour walk
from these facilities,
from these facilities,
8
27360
3176
kısa sürede ulaşabileceği mesafede olması
00:42
a truly remarkable accomplishment.
9
30560
2776
kesinlikle olağanüstü bir başarı oldu.
00:45
In 1980, the year of independence,
10
33360
2656
Aynı zamanda bağımsızlığın yılı olan 1980
yılında
yılında
00:48
25 percent of Zimbabwean children
were fully immunized.
were fully immunized.
11
36040
4176
Zimbabveli çocukların yüzde 25'inin
aşıları tam olarak yapılmıştı.
aşıları tam olarak yapılmıştı.
00:52
By 1990, a mere decade later,
12
40240
3296
1990 yılına gelindiğinde,
00:55
this proportion stood at 80 percent.
13
43560
2720
bu oran yüzde 80'e ulaştı.
00:58
I felt tremendously privileged
to be part of this transformation,
to be part of this transformation,
14
46920
5176
Kendimi bu dönüşümün, devrimin,
bir parçası olduğum için
bir parçası olduğum için
01:04
a revolution.
15
52120
1456
ayrıcalıklı hissediyordum.
01:05
The excitement,
the camaraderie, was palpable.
the camaraderie, was palpable.
16
53600
3840
Heyecan, işbirliği, aşikardı.
01:10
Working side by side
with brilliant Zimbabweans --
with brilliant Zimbabweans --
17
58120
3336
Muhteşem Zimbabvelilerle beraber çalışmak
01:13
scientists, doctors, activists --
18
61480
2936
bilim insanları, doktorlar, aktivistler--
01:16
I felt connected not only
to an African independence movement,
to an African independence movement,
19
64440
4976
Kendimi sadece Afrika'nın bağımsızlık
hareketinin değil,
hareketinin değil,
01:21
but to a global progressive
public health movement.
public health movement.
20
69440
4480
ilerici küresel bir sağlık hizmeti
oluşumunun parçası olarak hissediyordum.
oluşumunun parçası olarak hissediyordum.
01:26
But there were daunting challenges.
21
74680
3336
Ama bazı iç karartıcı zorluklar da yok
değildi.
değildi.
01:30
Zimbabwe reported its first AIDS case
in 1985, the year I arrived.
in 1985, the year I arrived.
22
78040
5576
Zimbabve'ye vardığım 1985 yılında ülkenin
ilk AIDS vakası duyuruldu.
ilk AIDS vakası duyuruldu.
01:35
I had taken care of a few patients
with AIDS in the early 1980s,
with AIDS in the early 1980s,
23
83640
3776
1980'li yılların başında tıp eğitimimi
yaptığım Harlem hastanesinde
yaptığım Harlem hastanesinde
01:39
when I did my medical training
at Harlem Hospital, but --
at Harlem Hospital, but --
24
87440
3520
birkaç AIDS hastası ile ilgilenmiştim,
01:44
we had no idea
what lay in store for Africa.
what lay in store for Africa.
25
92880
3880
ama Afrika da neler olduğuna dair bir
fikrimiz yoktu.
fikrimiz yoktu.
01:49
Infection rate stood at about
two percent in my early days there.
two percent in my early days there.
26
97600
3736
Bölgede bulunduğum zaman enfeksiyon hızı
yüzde 2 civarında seyrediyordu
yüzde 2 civarında seyrediyordu
01:53
These would soar
27
101360
1816
17 yıl sonra Harare'den ayrıldığımda
01:55
to one out of every four adults
28
103200
3376
bu oran her 4 kişiden biri olacak kadar
01:58
by the time I left Harare 17 years later.
29
106600
3440
yükseldi.
02:02
By the mid-1990s,
30
110560
1656
90'lı yılların ortalarında
02:04
I'd told hundreds of people
in the prime of life
in the prime of life
31
112240
4136
hayatlarının en güzel yıllarında olan
yüzlerce insanın
yüzlerce insanın
02:08
that they were HIV-positive.
32
116400
2216
HIV pozitif olduğunu gördüm.
02:10
I saw colleagues and friends die,
33
118640
3096
Çalışma arkadaşlarımın,
yakın arkadaşlarımın,
yakın arkadaşlarımın,
02:13
my students, hospital patients, die.
34
121760
4000
öğrencilerimin, hastalarımın
ölümüne tanık oldum...
ölümüne tanık oldum...
02:18
In response, my colleagues and I
set up a clinic.
set up a clinic.
35
126720
3416
Buna karşılık, meslektaşlarımla bir klinik
kurmaya karar verdik.
kurmaya karar verdik.
02:22
We did condom demonstrations.
36
130160
2536
Prezervatifle demonstrasyonlar yaptık.
02:24
We launched school education
and workplace interventions.
and workplace interventions.
37
132720
5416
Okullarda ve iş yerlerinde korunma
üzerine eğitimler verdik.
üzerine eğitimler verdik.
02:30
We did research. We counseled
the partners of infected men
the partners of infected men
38
138160
4576
Araştırdık. Hastalığa yakalanan kişilerin
partnerlerine nasıl korunabilecekleri
partnerlerine nasıl korunabilecekleri
02:34
about how to protect themselves.
39
142760
1616
üzerine tavsiyeler verdik.
02:36
We worked hard, and at the time,
I believed that I was doing my best.
I believed that I was doing my best.
40
144400
5536
Gerçekten çok çalıştık. O zaman elimden
gelenin en iyisini yaptığıma inanıyordum.
gelenin en iyisini yaptığıma inanıyordum.
02:41
I was providing excellent treatment,
41
149960
2096
Hastalara mükemmel bir tedavi sağlıyordum.
02:44
such as it was.
42
152080
1200
ki mükemmeldi.
02:45
But I was not talking
about structural change.
about structural change.
43
153840
4160
Ama yapısal bir değişiklikten
bahsetmiyordum.
bahsetmiyordum.
02:51
Former UN Secretary Kofi Annan
has spoken candidly
has spoken candidly
44
159240
4136
Eski BM sekreteri Kofi Annan,
Ruanda katliamına neden olan hatalarından
Ruanda katliamına neden olan hatalarından
02:55
about his personal failure
45
163400
2056
içtenlikte bahsetmiştir.
02:57
leading to the Rwandan genocide.
46
165480
1856
02:59
In 1994, he was head
of the UN peacekeeping department.
of the UN peacekeeping department.
47
167360
4056
1994 yılında, Annan BM'de barış harekatları
bölümünün başkanıydı.
bölümünün başkanıydı.
03:03
At a 10-year memorial for the genocide,
48
171440
2536
Katliamın 10. yılında ki anma töreninde,
03:06
he reflected, "I believed at the time
I was doing my best,
I was doing my best,
49
174000
4056
kendini şu şekilde ifade etti, ''O zaman
elimden gelenin en iyisini yapıyor
elimden gelenin en iyisini yapıyor
03:10
but I realized after the genocide
50
178080
1896
olduğuma inanmıştım. Fakat katliamdan
03:12
that there was more
I could and should have done
I could and should have done
51
180000
3960
sonra daha çok destek toplamam
03:16
to sound the alarm and rally support."
52
184760
4480
ve herkesi alarma geçirmek için daha çok
çabalamam gerektiğini fark ettim.''
çabalamam gerektiğini fark ettim.''
03:22
The AIDS epidemic caught
the health community unprepared,
the health community unprepared,
53
190400
4040
AIDS salgını sağlık sektörünü hazırlıksız
yakaladı ve Dünya Sağlık Örgütünün
yakaladı ve Dünya Sağlık Örgütünün
03:27
and today, when the World
Health Organization estimates
Health Organization estimates
54
195160
3336
hesaplarına göre bugüne kadar 39 milyon
insan bu hastalık yüzünden
insan bu hastalık yüzünden
03:30
that 39 million people
have lost their lives to this disease,
have lost their lives to this disease,
55
198520
5336
hayatını kaybetti. Bu konuda daha
erken önlem
erken önlem
03:35
I'm not alone in feeling
remorse and regret
remorse and regret
56
203880
4096
almadığı için pişmanlık ve vicdan azabı
03:40
at not having done more earlier.
57
208000
2480
duyan tek kişi ben değilim.
03:43
But while living in Zimbabwe,
58
211960
2056
Fakat, Zimbabve'de yaşarken,
03:46
I didn't see my role
as an advocacy or a political one.
as an advocacy or a political one.
59
214040
4696
kendimi bir avukat veya politikacı rolünde
görmüyordum.
görmüyordum.
03:50
I was there for my technical skills,
60
218760
1936
Orada bulunmamın nedeni teknik bilgimdi,
03:52
both my clinical and my research
epidemiology skills.
epidemiology skills.
61
220720
4456
epidemoloji araştırmalarım ve tıbbi
deneyimim olduğu için oradaydım.
deneyimim olduğu için oradaydım.
03:57
And in my mind, my job
was to take care of patients
was to take care of patients
62
225200
4976
Benim için işim, hastalarımla ilgilenmek
04:02
and to do research to better understand
the population patterns of transmission,
the population patterns of transmission,
63
230200
5136
ve hastalığın ilerleyiş aşamalarını daha
iyi anlamak üzere araştırma yapmaktı.
iyi anlamak üzere araştırma yapmaktı.
04:07
and I hoped that we'd slow
the spread of the virus.
the spread of the virus.
64
235360
3720
Virüsün yayılmasını yavaşlatacağımızı
umuyordum.
umuyordum.
04:11
I was aware that socially marginalized
populations were at disproportionate risk
populations were at disproportionate risk
65
239520
5176
Ötekileştirilmiş topluluklarda hastalığın
orantısız artma ve dolayısıyla AIDS'e
orantısız artma ve dolayısıyla AIDS'e
04:16
of getting and dying of AIDS.
66
244720
2016
yakalanma riskinin olduğunun
farkındaydım.
farkındaydım.
04:18
And on the sugar plantations,
67
246760
2056
Özellikle şeker kamışı tarlalarında,
04:20
which really more closely
resembled feudal fiefdoms
resembled feudal fiefdoms
68
248840
3776
ki bunlar ulaşılması güç
gruplardan çok
gruplardan çok
04:24
than any modern enterprise,
69
252640
1976
derebeylikleri andıran topluluklardır,
04:26
60 percent of pregnant women
70
254640
2656
hamile kadınların yüzde 60'ı
04:29
tested HIV-positive.
71
257320
2040
HIV pozitifti.
04:32
I worked to show how getting infected
was not a moral failure
was not a moral failure
72
260279
3897
Hastalığa yakalanmanın ahlaki bir
bozukluktan çok,
bozukluktan çok,
04:36
but instead related
to a culture of male superiority,
to a culture of male superiority,
73
264200
3776
erkek egemenliğinin olduğu bir kültürle,
zorlanan göçmen işçiliği ve
zorlanan göçmen işçiliği ve
04:40
to forced migrant labor
and to colonialism.
and to colonialism.
74
268000
3536
sömürgecilikle ilgili olduğunu göstermeye
çalıştım.
çalıştım.
04:43
Whites were largely unscathed.
75
271560
2800
Beyazların çoğu zarar görmemişti.
04:46
As health professionals,
76
274960
1936
Sağlık görevlileri olarak,
04:48
our tools were pitifully weak:
77
276920
3256
araçlarımız çok zayıftı:
04:52
imploring people to change
their individual behaviors,
their individual behaviors,
78
280200
3856
insanları kişisel davranışlarını
değiştirmeye, prezervatif kullanmaya
değiştirmeye, prezervatif kullanmaya
04:56
use condoms, reduce number of partners.
79
284080
2856
ve partner sayısını azaltmaya
teşvik etmek gibi.
teşvik etmek gibi.
04:58
Infection rates climbed,
80
286960
2600
Salgın artış hızı yükseldi.
05:02
and when treatment
became available in the West,
became available in the West,
81
290240
3936
ve batıda hastalığa karşı en yetkili silah
bulunduğunda
bulunduğunda
05:06
treatment that remains
our most potent weapon
our most potent weapon
82
294200
2416
ve ulaşılabilir hale getirildiğinde,
05:08
against this virus,
83
296640
1696
Afrikanın kamu sektörü için
05:10
it was unaffordable
to the public sector across Africa.
to the public sector across Africa.
84
298360
4376
uygun maliyetli değildi.
05:14
I didn't speak out
85
302760
1240
Ben bu hayat kurtarıcı
05:16
about the unequal access
to these life-saving drugs
to these life-saving drugs
86
304520
4656
ilaçların erişilebilirliğinde ki
eşitsizliğe ya da
eşitsizliğe ya da
05:21
or about the underlying
economic and political systems
economic and political systems
87
309200
3656
bunun eşitsizliğin altında yatan ve
05:24
that were driving infection rates
88
312880
2856
bulaşma oranının artmasına sebebiyet veren
05:27
in such huge swaths of the population.
89
315760
4200
politik ve ekonomik sistemlerle ilgili
düşüncelerimi dile getirmedim.
düşüncelerimi dile getirmedim.
05:33
I rationalized my silence
90
321400
2536
Sessizliğimi, kendime bu ülkede bir
misafir olduğumu,
misafir olduğumu,
05:35
by reminding myself
that I was a guest in the country,
that I was a guest in the country,
91
323960
2936
panik yaratmanın işimden kovulmama
neden olacağını, beni işimi
neden olacağını, beni işimi
05:38
that sounding the alarm
could even get me kicked out,
could even get me kicked out,
92
326920
2936
iyi yapmaktan, hastalarımla ilgilenmekten
05:41
keep me from doing good work,
93
329880
1656
ve oldukça gerekli araştırmaları
05:43
taking care of my patients,
94
331560
1496
yapmaktan alıkoyacağını
05:45
doing much-needed research.
95
333080
2760
hatırlatarak rasyonelleştirdim.
05:48
So I didn't speak out
96
336520
1376
Dolayısıyla devletin AIDS'e
05:49
about the government's
early stance on AIDS.
early stance on AIDS.
97
337920
3120
karşı tutumuyla ilgili eleştiride
bulunmadım.
bulunmadım.
05:53
I didn't voice my concerns loudly enough.
98
341800
3816
Endişelerimi yeterince sesimi yükselterek
dile getirmedim.
dile getirmedim.
05:57
Many doctors, health professionals,
99
345640
3176
Birçok doktor ve sağlık çalışanı benim
yanlış hiçbir şey
yanlış hiçbir şey
06:00
may think I did nothing wrong.
100
348840
1880
yapmamış olduğumu düşünebilir.
06:03
Our pact with our patients,
101
351520
2016
Hastalarımızla anlaşmalarımız,
06:05
the Hippocratic Oath and its variants,
102
353560
2736
Hipokrat Yemini ve türevleri,
06:08
is about the sanctity
of the patient-doctor relationship.
of the patient-doctor relationship.
103
356320
4960
doktor ve hasta arasında ki kutsal ilişki
ile ilgilidir.
ile ilgilidir.
06:13
And I did everything I could
104
361840
2840
Ve ben her bir hastam için elimden gelen
06:17
for each and every patient of mine.
105
365360
3880
her şeyi yaptım.
06:22
But I knew
106
370680
1696
Ama ben biliyordum ki,
06:24
that epidemics emerge
along the fissures of our society,
along the fissures of our society,
107
372400
3736
salgınlar toplumdaki çatlaklardan
06:28
reflecting not only biology,
108
376160
2016
sadece biyolojiyi değil,
06:30
but more importantly
patterns of marginalization, exclusion,
patterns of marginalization, exclusion,
109
378200
5616
ötekileştirme, dışlama, cinsiyet,
sınıf ve ırk ayrımcılığını da
sınıf ve ırk ayrımcılığını da
06:35
discrimination related to race,
gender, sexuality, class and more.
gender, sexuality, class and more.
110
383840
5160
yansıtırlar.
06:42
It was true of AIDS.
111
390040
1280
Bu AIDS'in gerçekliğiydi.
06:44
It was true just recently of Ebola.
112
392160
3360
Bu yakın zaman da olan Ebola'nın
gerçekliğiydi.
gerçekliğiydi.
06:48
Medical anthropologists
such as Paul Farmer,
such as Paul Farmer,
113
396880
2536
Paul Farmer gibi medikal antropologlar,
06:51
who worked on AIDS in Haiti,
114
399440
1936
kendisi Haiti'de AIDS üzerine çalıştı,
06:53
call this structural violence:
115
401400
2400
bunu yapısal şiddet olarak betimlerler:
06:56
structural because inequities are embedded
116
404440
4096
yapısaldır çünkü sosyal dünyada
adaletsizlik, politik ve ekonomik örgütün
adaletsizlik, politik ve ekonomik örgütün
07:00
in the political and economic
organization of our social world,
organization of our social world,
117
408560
4976
içine yerleşmiştir,
07:05
often in ways that are invisible
to those with privilege and power;
to those with privilege and power;
118
413560
5360
çoğu zaman ayrıcalıklı ve güçlü olanları
bulmaz;
bulmaz;
07:11
and violence because its impact --
119
419400
3096
ve şiddettir çünkü etkisi--
07:14
premature deaths,
suffering, illness -- is violent.
suffering, illness -- is violent.
120
422520
5440
erken ölüm, ızdırap, hastalık--şiddettir.
07:21
We do little for our patients
121
429240
2776
Eğer bu sosyal adaletsizliği görmezden
07:24
if we fail to recognize
122
432040
2856
gelirsek, hastalarımız için
07:26
these social injustices.
123
434920
1936
az şey yapmış oluruz.
07:28
Sounding the alarm is the first step
towards doing public health right,
towards doing public health right,
124
436880
6336
Alarma geçmek, genel sağlık haklarını
sağlamak,
sağlamak,
07:35
and it's how we may rally support
125
443240
3056
engelleri aşmak ve gerçek bir değişim
yaratmak için
yaratmak için
07:38
to break through
and create real change together.
and create real change together.
126
446320
4080
atılması gereken ilk adımdır.
07:43
So these days, I'm not staying quiet.
127
451440
3040
Bu yüzden, bugünlerde sessiz kalmıyorum.
07:46
I'm speaking up about a lot of things,
128
454840
3176
Birçok konuda sesimi yükseltiyorum.
07:50
even when it makes listeners
uncomfortable,
uncomfortable,
129
458040
3656
Dinleyicileri ve bazen kendi kendimi
rahatsız etse de
rahatsız etse de
07:53
even when it makes me uncomfortable.
130
461720
2920
susmuyorum.
07:57
And a lot of this
is about racial disparities
is about racial disparities
131
465360
3096
Bu söylemlerin çoğu ırk ayrımcılığı ve
08:00
and institutionalized racism,
132
468480
1960
kurumsallaşmış ırkçılık gibi artık
08:03
things that we're not supposed
to have in this country anymore,
to have in this country anymore,
133
471040
3736
bu ülkede, özellikle de sağlık sektöründe
08:06
certainly not in the practice of medicine
134
474800
3336
ve pratiğinde yeri olmaması gereken
08:10
or public health.
135
478160
1216
konular ile ilgili.
08:11
But we have them,
136
479400
1200
Ama bunlara sahibiz
08:13
and we pay for them in lives cut short.
137
481280
4200
ve bedelini erken yitip giden hayatlarla
ödüyoruz.
ödüyoruz.
08:18
That's why sounding the alarm
138
486320
2656
İşte bu yüzden, ırkçılığın ABD'deki sağlık
08:21
about the impact of racism on health
in the United States,
in the United States,
139
489000
4776
sektörünün, devam etmekte olan
08:25
the ongoing institutional
and interpersonal violence
and interpersonal violence
140
493800
4296
kişiler arası ve kurumsal şiddetin,
08:30
that people of color face,
141
498120
1976
beyaz ırktan olmayan insanların
08:32
compounded by our tragic legacy
142
500120
4336
trajik mirasımızın parçası olan
08:36
of 250 years of slavery,
143
504480
2920
250 yıllık kölelik,
08:40
90 years of Jim Crow
144
508000
2240
90 yıllık Jim Crow
08:42
and 60 years of imperfect equality,
145
510800
3896
ve 60 yıllık eşitsizlik,
08:46
sounding the alarm about this
146
514720
2376
konusunda alarma geçirmek
08:49
is central to doing my job right
147
517120
3336
New York şehri sağlık delegesi olarak
08:52
as New York City's Health Commissioner.
148
520480
2439
benim işimin en önemli noktası.
08:55
In New York City, premature mortality --
that's death before the age of 65 --
that's death before the age of 65 --
149
523760
4616
New York şehrinde erken ölüm yaşı 65 ve
öncesidir--
öncesidir--
09:00
is 50 percent higher
for black men than white ones.
for black men than white ones.
150
528400
3776
bu rakam siyahi erkelerde beyaz erkeklere
kıyasla %50 daha fazla.
kıyasla %50 daha fazla.
09:04
A black woman in 2012
151
532200
2816
2012 yılında siyahi bir kadın doğum
sırasında
sırasında
09:07
faced more than 10 times
the risk of dying related to childbirth
the risk of dying related to childbirth
152
535040
4736
beyaz bir kadına göre
10 kat fazla ölme tehlikesiyle
10 kat fazla ölme tehlikesiyle
09:11
as a white woman.
153
539800
1320
karşı karşıya kaldı.
09:13
And though we've made enormous strides
154
541880
3016
Bebek ölüm oranını düşürmek konusunda
09:16
in reducing infant mortality rates,
155
544920
3056
büyük adımlar atmış olsak da,
09:20
a black baby still faces
156
548000
2536
siyahi bir bebeğin hayatının
09:22
nearly three times the risk
of death in its first year of life
of death in its first year of life
157
550560
4560
ilk yılında ölme riski hala beyaz bir
bebeğe kıyasla
bebeğe kıyasla
09:27
as compared to a white baby.
158
555800
1880
neredeyse üç kat daha fazla.
09:31
New York City's not exceptional.
159
559200
1560
New York bir istisna değil.
09:33
These statistics are paralleled
160
561280
3816
Bu istatistikler
09:37
by statistics found
across the United States.
across the United States.
161
565120
4200
ABD'nin diğer eyaletlerindeki
istatistiklere paralel.
istatistiklere paralel.
09:42
A recent New York Times analysis
162
570240
3256
Yakın zamanlı bir New York Times analizi
09:45
reported that there are 1.5 million
missing black men across the country.
missing black men across the country.
163
573520
6800
ülke çapında 1.5 milyon siyahi erkeğin
kayıp olduğunu duyurdu.
kayıp olduğunu duyurdu.
Aynı rapor, günümüzde
09:53
They noted that more than one
164
581640
2080
25 ve 54 yaş
arasında
arasında
09:56
out of every six black men
165
584600
2296
09:58
who today should be
between the ages of 25 and 54 years
between the ages of 25 and 54 years
166
586920
5296
olabilecek her 6 siyahi erkekten en az
birinin, ya hapishaneye
birinin, ya hapishaneye
10:04
have disappeared from daily life,
167
592240
2920
girme ya da
erken ölüm yüzünden
10:07
lost either to prison or premature death.
168
595840
3720
hayattan koptuğunu gösteriyor.
10:12
There is great injustice
169
600960
2416
Yakın zamandaki (#BlackLivesMatter)
#Siyahihayatlarönemlidir
#Siyahihayatlarönemlidir
10:15
in the daily and disproportionate violence
faced by young black men,
faced by young black men,
170
603400
3976
etiketinin odaklandığı üzere,siyahi
erkekler günlük hayatta daha çok
erkekler günlük hayatta daha çok
10:19
the focus of recent protests
under the banner #BlackLivesMatter.
under the banner #BlackLivesMatter.
171
607400
5080
orantısız şiddete maruz kalıyor.
10:25
But we have to remember
172
613120
1616
Ama şunu hatırlamalıyız ki,
10:26
that enduring and disparate rates
173
614760
3416
süregelen ve benzeşmeyen oranlar
10:30
and the occurrence and outcome
of common medical conditions --
of common medical conditions --
174
618200
3936
ve tıbbi şartların oluşum süreci ve
getirdikleri--
getirdikleri--
10:34
heart disease, cancer, diabetes, HIV --
175
622160
3136
kalp krizi, kanser, diyabet, HIV--
10:37
diseases that may kill slowly and quietly
176
625320
4256
yavaşça ve sessizce ölüme sebebiyet veren
hastalıklar,
hastalıklar,
10:41
and take even more
black lives prematurely.
black lives prematurely.
177
629600
4240
en çok siyahi insanları erken hayattan
koparıyor.
koparıyor.
10:46
As the #BlackLivesMatter
movement unfolded,
movement unfolded,
178
634880
3856
#BlackLivesMatter
(#Siyahihayatlarönemlidir)
(#Siyahihayatlarönemlidir)
hareketi daha çok gözler önüne serildikçe
10:50
I felt frustrated and angry
179
638760
3536
araştırmamız sırasında doktorların
''ırkçılık'' kelimesinin
''ırkçılık'' kelimesinin
10:54
that the medical community
180
642320
1296
telaffuzundan bile
10:55
has been reluctant
to even use the word "racism"
to even use the word "racism"
181
643640
4456
kaçınmaları, beni sinirlendirdi
11:00
in our research and our work.
182
648120
2696
ve de bıktırdı.
11:02
You've probably felt something
every time I've said it.
every time I've said it.
183
650840
2880
Muhtemelen her söylediğimde bir şey
hissettiniz.
hissettiniz.
11:06
Our medical students
held die-ins in their white coats,
held die-ins in their white coats,
184
654520
3256
Tıp öğrencilerimiz bu ayrımcılığın
hastalık profilleri ve ölüm
hastalık profilleri ve ölüm
11:09
but the medical community
has largely stood by passively
has largely stood by passively
185
657800
4016
oranı üzerindeki etkisini, iş önlükleri
içinde die-in (kişilerin ölü taklidi
içinde die-in (kişilerin ölü taklidi
11:13
as ongoing discrimination
continues to affect
continues to affect
186
661840
3416
yaptığı bir eylem şekli) yaparak protesto
ettiklerinde bile, tıp camiası
ettiklerinde bile, tıp camiası
11:17
the disease profile and mortality.
187
665280
2816
sessiz ve pasif kaldı.
11:20
And I worry
188
668120
1776
Endişe ediyorum ki,
11:21
that the trend towards personalized
and precision medicine,
and precision medicine,
189
669920
4536
kişiselleştirilmiş ve hassas tıbbın
bu kadar yayılması,
bu kadar yayılması,
11:26
looking for biological or genetic targets
to better tailor treatment,
to better tailor treatment,
190
674480
5176
biyolojik ve genetik çalışmalarla daha iyi
tedavi sunulması, resmin bütününü
tedavi sunulması, resmin bütününü
11:31
may inadvertently cause us
to lose sight of the big picture,
to lose sight of the big picture,
191
679680
5016
görmemizi engelleyebilir,
11:36
that it is the daily context,
192
684720
2496
ki bu resim insanların yaşadığı,
11:39
where a person lives, grows,
193
687240
3696
büyüdüğü,
11:42
works, loves,
194
690960
2456
çalıştığı, sevdiği
11:45
that most importantly
determines population health,
determines population health,
195
693440
4896
ve de en önemlisi toplum sağlığının
iyi olmasını hedeflediği bir yer
iyi olmasını hedeflediği bir yer
11:50
and for too many of us, poor health.
196
698360
2640
fakat çoğumuz için,sağlıksız bir yer.
11:54
As health professionals in our daily work,
197
702360
2920
Sağlık uzmanları olarak, araştırmacı veya
klinikte
klinikte
11:58
whether in the clinic or doing research,
198
706040
3696
çalışıyor olalım, günlük yaşantımızda
12:01
we are witness to great injustice:
199
709760
2520
büyük bir eşitsizliğe tanıklık ediyoruz:
12:05
the homeless person
who is unable to follow medical advice
who is unable to follow medical advice
200
713160
3776
daha başka dertleri olduğu için,
verdiğimiz tıbbi
verdiğimiz tıbbi
12:08
because he has more pressing priorities;
201
716960
2416
tavsiyeleri yerine getiremeyen evsizler;
12:11
the transgender youth
who is contemplating suicide
who is contemplating suicide
202
719400
4736
baskı yüzünden intihara eğilimli
olan trans genç,
olan trans genç,
12:16
because our society is just so harsh;
203
724160
2616
çünkü toplum bazen acımasızca yargılıyor;
12:18
the single mother who has been made
to feel that she is responsible
to feel that she is responsible
204
726800
5056
çocuğunun sağlığının zayıf olması kendi
suçuymuş gibi
suçuymuş gibi
12:23
for the poor health of her child.
205
731880
2560
gösterilen, çocuğunu yalnız büyüten anne.
12:26
Our role as health professionals
206
734960
2416
Sağlık uzmanları olarak görevimiz yalnızca
12:29
is not just to treat our patients
207
737400
3160
hastaları iyileştirmek değil,
12:33
but to sound the alarm
208
741000
1720
alarma geçirmek
12:35
and advocate for change.
209
743360
3040
ve de değişim için mücadele etmek olmalı.
12:39
Rightfully or not,
210
747880
1696
Haklı ya da değil,
12:41
our societal position
gives our voices great credibility,
gives our voices great credibility,
211
749600
3976
toplumda ki yerimiz, anlattıklarımıza
inandırıcılık katıyor
inandırıcılık katıyor
12:45
and we shouldn't waste that.
212
753600
1480
ve biz bunu boşa harcamamalıyız
12:48
I regret not speaking up in Zimbabwe,
213
756280
3760
Zimbabve ile ilgili konuşmadığımdan
dolayı pişmanım
dolayı pişmanım
12:52
and I've promised myself
214
760680
2256
ve kendime bir söz verdim,
12:54
that as New York City's
Health Commissioner,
Health Commissioner,
215
762960
2616
New York sağlık delegesi olarak
12:57
I will use every opportunity I have
216
765600
4296
eşit sağlık hakları için her fırsatta
13:01
to sound the alarm
217
769920
1856
destek toplayıp insanları alarma
13:03
and rally support for health equity.
218
771800
2456
geçireceğim.
13:06
I will speak out against racism,
219
774280
2776
Irkçılık hakkında konuşacağım
13:09
and I hope you will join me,
220
777080
2136
ve umarım bana katılırsınız,
13:11
and I will join you
when you speak out against sexism
when you speak out against sexism
221
779240
3336
bende cinsel ayrımcılık veya diğer
eşitsizliklerle ilgili konuştuğunuz
eşitsizliklerle ilgili konuştuğunuz
13:14
or any other form of inequality.
222
782600
3256
zaman size katılacağım.
13:17
It's time for us to rise up
223
785880
3416
Artık yapısal eşitsizliğe karşı beraberce
13:21
and collectively speak up
224
789320
2696
sesimizi yükseltme ve de
13:24
about structural inequality.
225
792040
2560
birlik olma zamanı.
13:27
We don't have to have all the answers
226
795640
3296
Değişim istemek için, bütün cevapları
13:30
to call for change.
227
798960
1600
biliyor olmamıza gerek yok.
13:33
We just need courage.
228
801120
2320
Yalnızca cesarete ihtiyacımız var.
13:36
The health of our patients,
229
804320
2240
Hastalarımızın, sizin, benim ve
13:39
the health of us all, depends on it.
230
807480
2680
hepimizin sağlığı buna bağlı.
13:43
(Applause)
231
811600
4880
(Alkış)
ABOUT THE SPEAKER
Mary Bassett - New York City Health CommissionerMary Bassett is fighting what may be the greatest stumbling block to equitable health care in the US: institutional racism.
Why you should listen
New York City Public Health Commissioner Mary Bassett has been a health activist since her Radcliffe days of volunteering at a Black Panther Clinic. She began her career on the medical faculty at the University of Zimbabwe, a position she held for 17 years. The valuable lessons she learned in Harare, including the development of one of the first HIV awareness programs, gave her a unique perspective in tackling community health challenges for New York City’s diverse populations. She has led the charge to nudge healthier behaviors, including pushing for higher cigarette taxes and banning artificial trans fats in restaurants.
In her current role, she has called for the medical community’s deeper engagement in the #BlackLivesMatter movement and efforts to tackle institutional racism.
Mary Bassett | Speaker | TED.com