TEDxHouston
Brené Brown: The power of vulnerability
Brene Brown: Kırılganlığın gücü
Filmed:
Readability: 3.4
46,319,192 views
Brene Brown insandaki yakınlık duygusu üzerinde çalışıyor - empati, ait olma, sevme yeteneklerimiz. TEDxHouston'daki bu etkileyici, eğlenceli konuşmada, araştırmasından derin bir içgörüyü paylaşıyor, kendini tanımaya ve böylece insanlığı tanımaya onu iten kişisel arayışını. Paylaşmaya değer bir konuşma.
Brené Brown - Vulnerability researcher
Brené Brown studies vulnerability, courage, authenticity, and shame. Full bio
Brené Brown studies vulnerability, courage, authenticity, and shame. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:15
So, I'll start with this:
0
0
2000
Şöyle başlayayım:
00:17
a couple years ago, an event planner called me
1
2000
2000
birkaç yıl önce bir organizatör beni aradı
00:19
because I was going to do a speaking event.
2
4000
2000
çünkü bir konuşma yapacaktım.
00:21
And she called, and she said,
3
6000
2000
Aradı ve şöyle dedi:
00:23
"I'm really struggling with how
4
8000
2000
"Broşürde seni nasıl tanıtacağım
00:25
to write about you on the little flyer."
5
10000
2000
konusunda zorluk yaşıyorum."
00:27
And I thought, "Well, what's the struggle?"
6
12000
2000
Ben de "Niye, zorluk nedir?" diye düşündüm.
00:29
And she said, "Well, I saw you speak,
7
14000
2000
Dedi ki, "Seni konuşurken dinledim,
00:31
and I'm going to call you a researcher, I think,
8
16000
3000
ve seni bir araştırmacı olarak tanıtacağım, sanırım,
00:34
but I'm afraid if I call you a researcher, no one will come,
9
19000
2000
ama öyle dersem de kimse gelmez diye korkuyorum
00:36
because they'll think you're boring and irrelevant."
10
21000
2000
çünkü sıkıcı ve gereksiz olduğunu düşünecekler."
00:38
(Laughter)
11
23000
2000
(Kahkahalar)
00:40
And I was like, "Okay."
12
25000
2000
Peki.
00:42
And she said, "But the thing I liked about your talk
13
27000
2000
Ve dedi ki: "Senin konuşmanda beğendiğim,
00:44
is you're a storyteller.
14
29000
2000
senin bir hikaye anlatıcı olman.
00:46
So I think what I'll do is just call you a storyteller."
15
31000
3000
O yüzden seni bir hikaye anlatıcısı olarak tanıtacağım."
00:49
And of course, the academic, insecure part of me
16
34000
3000
Tabii benim akademik, güvensiz yanım şöyleydi:
00:52
was like, "You're going to call me a what?"
17
37000
2000
"Beni nasıl tanıtacaksın dedin?"
00:54
And she said, "I'm going to call you a storyteller."
18
39000
3000
Ve dedi ki, "Seni bir hikaye anlatıcısı olarak tanıtacağım."
00:57
And I was like, "Why not magic pixie?"
19
42000
3000
Ben de "Büyülü periye ne dersin?" dedim.
01:00
(Laughter)
20
45000
3000
(Kahkahalar)
01:03
I was like, "Let me think about this for a second."
21
48000
3000
"İzin ver, ben biraz düşüneyim" dedim.
01:06
I tried to call deep on my courage.
22
51000
3000
Cesaretimi ortaya çıkarmaya çalıştım.
01:09
And I thought, you know, I am a storyteller.
23
54000
3000
Ve düşündüm, ben bir hikaye anlatıcısıyım.
01:12
I'm a qualitative researcher.
24
57000
2000
Ben bir niteliksel araştırmacıyım.
01:14
I collect stories; that's what I do.
25
59000
2000
Hikayeleri toplarım; yaptığım bu.
01:16
And maybe stories are just data with a soul.
26
61000
3000
Belki de hikayeler, ruhu olan veriden ibarettir.
01:19
And maybe I'm just a storyteller.
27
64000
2000
Ve belki ben de sadece bir hikaye anlatıcısıyım.
01:21
And so I said, "You know what?
28
66000
2000
Ve ben de dedim ki, "Biliyor musun?
01:23
Why don't you just say I'm a researcher-storyteller."
29
68000
3000
Bana neden sadece araştırmacı-hikaye anlatıcı demiyorsun?"
01:26
And she went, "Haha. There's no such thing."
30
71000
3000
O da "Ha ha, öyle bir şey yok ki" dedi.
01:29
(Laughter)
31
74000
2000
(Kahkahalar)
01:31
So I'm a researcher-storyteller,
32
76000
2000
Sonuçta ben bir araştırmacı-hikaye anlatıcıyım
01:33
and I'm going to talk to you today --
33
78000
2000
ve bugün sizinle - madem algının
01:35
we're talking about expanding perception --
34
80000
2000
genişlemesinden söz ediyoruz -
01:37
and so I want to talk to you and tell some stories
35
82000
2000
ve ben de sizinle konuşmak ve araştırmamın bir bölümü
01:39
about a piece of my research
36
84000
3000
hakkında konuşmak istiyorum ki
01:42
that fundamentally expanded my perception
37
87000
3000
bu benim algımı temelden genişletti
01:45
and really actually changed the way that I live and love
38
90000
3000
ve gerçekten aslında yaşama ve sevme, çalışma ve
01:48
and work and parent.
39
93000
2000
annelik yapma tarzımı değiştirdi.
01:50
And this is where my story starts.
40
95000
2000
Ve hikayem böyle başlıyor.
01:52
When I was a young researcher, doctoral student,
41
97000
3000
Genç bir araştırmacıyken, doktora öğrencisiyken,
01:55
my first year I had a research professor
42
100000
2000
ilk yıl bir araştırma hocam vardı
01:57
who said to us,
43
102000
2000
derdi ki
01:59
"Here's the thing,
44
104000
2000
"Bakın,
02:01
if you cannot measure it, it does not exist."
45
106000
3000
Eğer bir şeyi ölçemiyorsanız, öyle bir şey yoktur."
02:04
And I thought he was just sweet-talking me.
46
109000
3000
Bana tatlı dillilik yapıyor diye düşünürdüm.
02:07
I was like, "Really?" and he was like, "Absolutely."
47
112000
3000
"Sahi mi?" derdim ve "Kesinlikle" derdi.
02:10
And so you have to understand
48
115000
2000
Yani şunu anlamalısınız:
02:12
that I have a bachelor's in social work, a master's in social work,
49
117000
2000
sosyal hizmet üzerine okumuş, yüksek lisans yapmıştım
02:14
and I was getting my Ph.D. in social work,
50
119000
2000
ve sosyal hizmet konusunda doktora yapıyordum,
02:16
so my entire academic career
51
121000
2000
bütün akademik kariyerim boyunca
02:18
was surrounded by people
52
123000
2000
hayatın karmaşık olduğunu
02:20
who kind of believed
53
125000
2000
düşünen, bunu seven
02:22
in the "life's messy, love it."
54
127000
3000
bir grup insanla çevriliydim.
02:25
And I'm more of the, "life's messy,
55
130000
2000
Ben ise hayat karmaşık,
02:27
clean it up, organize it
56
132000
3000
temizle, düzenle
02:30
and put it into a bento box."
57
135000
2000
ve güzelce kutuya koy, türünde biriyim.
02:32
(Laughter)
58
137000
2000
(Kahkahalar)
02:34
And so to think that I had found my way,
59
139000
3000
Bu yüzden tam kendi yolumu buldum,
02:37
to found a career that takes me --
60
142000
3000
beni alıp götürecek kariyeri buldum derken --
02:40
really, one of the big sayings in social work
61
145000
3000
gerçekten, sosyal hizmetlerde en büyük laflardan
02:43
is, "Lean into the discomfort of the work."
62
148000
3000
biri çalışmanın rahatsızlığını olumlamaktır.
02:46
And I'm like, knock discomfort upside the head
63
151000
3000
Ve ben de, rahatsızlığı baş aşağı et ve
02:49
and move it over and get all A's.
64
154000
2000
kenara koy ve tüm A'ları al, diye düşünürüm.
02:51
That was my mantra.
65
156000
3000
İşte mantram buydu.
02:54
So I was very excited about this.
66
159000
2000
Yani bu konuda çok heyecanlıydım.
02:56
And so I thought, you know what, this is the career for me,
67
161000
3000
Ve, ne biliyor musunuz, bunun tam bana göre bir kariyer olduğunu düşündüm,
02:59
because I am interested in some messy topics.
68
164000
3000
çünkü bazı karmaşık konularla ilgiliyim.
03:02
But I want to be able to make them not messy.
69
167000
2000
Ama onları çözebilmek de istiyorum.
03:04
I want to understand them.
70
169000
2000
Onları anlamak istiyorum,
03:06
I want to hack into these things
71
171000
2000
önemli olduğunu bildiğim bu şeylerin
03:08
I know are important
72
173000
2000
içlerine sızmak ve herkesin
03:10
and lay the code out for everyone to see.
73
175000
2000
görebileceği şekilde şifresini ortaya çıkarmak istiyorum.
03:12
So where I started was with connection.
74
177000
3000
Başlangıç noktam, bağlantı olgusuydu.
03:15
Because, by the time you're a social worker for 10 years,
75
180000
3000
Çünkü, sosyal hizmet görevlisi olarak 10 yılı doldurduğunuzda,
03:18
what you realize
76
183000
2000
şunu fark ediyorsunuz
03:20
is that connection is why we're here.
77
185000
3000
burada olma nedenimiz, bağlantı.
03:23
It's what gives purpose and meaning to our lives.
78
188000
3000
Hayatlarımıza amaç ve anlam veren şey bu.
03:26
This is what it's all about.
79
191000
2000
Her şey bununla ilgili.
03:28
It doesn't matter whether you talk to people
80
193000
2000
Sosyal adalet ve akıl sağlığı ve istismar ve ihmal
03:30
who work in social justice and mental health and abuse and neglect,
81
195000
3000
konularında çalışan insanlarla konuşup konuşmadığınız önemli değil,
03:33
what we know is that connection,
82
198000
2000
şunu biliyoruz; bağlantı,
03:35
the ability to feel connected, is --
83
200000
3000
bağlılık hissetme yetisi -
03:38
neurobiologically that's how we're wired --
84
203000
3000
ki nörobiyolojik olarak böyle yapılandırılmışız -
03:41
it's why we're here.
85
206000
2000
burada olma nedenimiz.
03:43
So I thought, you know what, I'm going to start with connection.
86
208000
3000
Ben de düşündüm, biliyor musunuz, bağlantı ile başlayacağım.
03:46
Well, you know that situation
87
211000
3000
Hani bazı durumlar olur ya,
03:49
where you get an evaluation from your boss,
88
214000
2000
patronunuzdan bir değerlendirme alırsınız
03:51
and she tells you 37 things you do really awesome,
89
216000
3000
ve 37 konuda çok başarılı olduğunuzu, ancak bir konunun
03:54
and one thing -- an "opportunity for growth?"
90
219000
2000
"gelişmek için fırsat" olduğunu söyler ya?
03:56
(Laughter)
91
221000
2000
(Kahkahalar)
03:58
And all you can think about is that opportunity for growth, right?
92
223000
3000
Ve sizin tek düşünebildiğiniz sadece o iyileşme fırsatı olur, değil mi?
04:02
Well, apparently this is the way my work went as well,
93
227000
3000
Anlaşılan o ki, işte benim çalışmam da böyle oldu
04:05
because, when you ask people about love,
94
230000
3000
çünkü insanlara sevgi hakkında soru sorduğunuzda
04:08
they tell you about heartbreak.
95
233000
2000
size aşk acılarını anlatırlar.
04:10
When you ask people about belonging,
96
235000
2000
İnsanlara aidiyet hakkında sorarsanız,
04:12
they'll tell you their most excruciating experiences
97
237000
3000
size en dayanılmaz derecede acı veren
04:15
of being excluded.
98
240000
2000
dışlanma deneyimlerini anlatırlar.
04:17
And when you ask people about connection,
99
242000
2000
Ve insanlara bağlantı hakkında sorarsanız,
04:19
the stories they told me were about disconnection.
100
244000
3000
anlattıkları bağlantısız olmakla ilgiliydi.
04:22
So very quickly -- really about six weeks into this research --
101
247000
3000
Ben de çok hızlı bir şekilde - araştırmamın 6. haftasına doğru -
04:25
I ran into this unnamed thing
102
250000
3000
bu isimlendirilmez şeyle karşılaştım,
04:28
that absolutely unraveled connection
103
253000
3000
anlamadığım ya da hiç görmediğim bir şekilde
04:31
in a way that I didn't understand or had never seen.
104
256000
3000
kesinlikle bağlantıyı çözen bu şeyle.
04:34
And so I pulled back out of the research
105
259000
2000
Ve ben de araştırmayı bıraktım
04:36
and thought, I need to figure out what this is.
106
261000
3000
ve bunun ne olduğunu anlamam gerekiyor dedim.
04:39
And it turned out to be shame.
107
264000
3000
Sonuçta bunun utanç olduğunu anladım.
04:42
And shame is really easily understood
108
267000
2000
Ve utanç gerçekten bağlantısızlıktan
04:44
as the fear of disconnection:
109
269000
2000
korkma olarak kolayca anlaşılır.
04:46
Is there something about me
110
271000
2000
Acaba bendeki bir şeyi
04:48
that, if other people know it or see it,
111
273000
3000
diğerleri görse veya bilse
04:51
that I won't be worthy of connection?
112
276000
3000
bağlantıyı hak etmeyebilir miyim?
04:54
The things I can tell you about it:
113
279000
2000
Bunun hakkında söyleyebileceklerim:
04:56
it's universal; we all have it.
114
281000
2000
bu evrensel bir duygu, hepimizde var.
04:58
The only people who don't experience shame
115
283000
2000
Utanç duymayan insanlar sadece insani
05:00
have no capacity for human empathy or connection.
116
285000
2000
empati veya bağlantı kurmaya kapasitesi olmayanlardır.
05:02
No one wants to talk about it,
117
287000
2000
Kimse bu konuda konuşmak istemez,
05:04
and the less you talk about it the more you have it.
118
289000
3000
ve ne kadar az konuşursanız, utancınız o kadar artar.
05:09
What underpinned this shame,
119
294000
2000
Bu utancı destekleyen şey,
05:11
this "I'm not good enough," --
120
296000
2000
bu "yeterince iyi değilim" -
05:13
which we all know that feeling:
121
298000
2000
ki bu hissi hepimizin bildiği bir duygudur:
05:15
"I'm not blank enough. I'm not thin enough,
122
300000
2000
"Yeterince açık değilim. Yeterince ince değilim,
05:17
rich enough, beautiful enough, smart enough,
123
302000
2000
yeterince zengin, yeterince güzel, yeterince akıllı,
05:19
promoted enough."
124
304000
2000
yeterince desteklenmiş değilim."
05:21
The thing that underpinned this
125
306000
2000
Bunu destekleyen şey
05:23
was excruciating vulnerability,
126
308000
3000
dayanılmaz derecede kırılganlık,
05:26
this idea of,
127
311000
2000
şu fikir,
05:28
in order for connection to happen,
128
313000
2000
bağlantının olabilmesi için,
05:30
we have to allow ourselves to be seen,
129
315000
3000
kendimizin görünür olmasına izin vermeliyiz,
05:33
really seen.
130
318000
2000
gerçekten görünür.
05:35
And you know how I feel about vulnerability. I hate vulnerability.
131
320000
3000
Ve kırılganlık konusunda nasıl hissettiğimi biliyorsunuz. Nefret ederim.
05:38
And so I thought, this is my chance
132
323000
2000
Ve ben de düşündüm ki, bu benim için
05:40
to beat it back with my measuring stick.
133
325000
3000
onu cetvellimle yenmek için bir şans.
05:43
I'm going in, I'm going to figure this stuff out,
134
328000
3000
Bu işe giriyorum, bu olayı çözeceğim,
05:46
I'm going to spend a year, I'm going to totally deconstruct shame,
135
331000
3000
buna bir yıl ayıracağım, utanç duygusunu tamamıyla çözeceğim,
05:49
I'm going to understand how vulnerability works,
136
334000
2000
kırılganlığın nasıl çalıştığını anlayacağım,
05:51
and I'm going to outsmart it.
137
336000
3000
ve onun üstesinde geleceğim.
05:54
So I was ready, and I was really excited.
138
339000
3000
Buna hazırdım ve gerçekten çok heyecanlıydım.
05:59
As you know, it's not going to turn out well.
139
344000
2000
Tahmin edebilirsiniz, sonuç parlak olmayacak.
06:01
(Laughter)
140
346000
3000
(Kahkahalar)
06:04
You know this.
141
349000
2000
Biliyorsunuz.
06:06
So, I could tell you a lot about shame,
142
351000
2000
Yani utanç konusunda çok şey anlatabilirim,
06:08
but I'd have to borrow everyone else's time.
143
353000
2000
ama başkasının zamanından almam gerekecektir.
06:10
But here's what I can tell you that it boils down to --
144
355000
3000
Ama bunun nereye gittiğini söyleyebilirim -
06:13
and this may be one of the most important things that I've ever learned
145
358000
3000
ve bu, bu araştırmayı yaptığım 10 yıl boyunca öğrendiğim
06:16
in the decade of doing this research.
146
361000
3000
en önemli şeylerden biri olabilir.
06:19
My one year
147
364000
2000
Bir yılım
06:21
turned into six years:
148
366000
2000
altı yıla dönüştü,
06:23
thousands of stories,
149
368000
2000
binlerce hikayeye,
06:25
hundreds of long interviews, focus groups.
150
370000
3000
yüzlerce uzun mülakata, konuşma gruplarına.
06:28
At one point, people were sending me journal pages
151
373000
2000
Bir noktada insanlar bana gazete sayfaları ve
06:30
and sending me their stories --
152
375000
3000
kendi hikayelerini gönderiyorlardı -
06:33
thousands of pieces of data in six years.
153
378000
3000
altı yılda binlerce veri.
06:36
And I kind of got a handle on it.
154
381000
2000
Ve olaya bir nevi hakim oldum.
06:38
I kind of understood, this is what shame is,
155
383000
2000
Utancın ne olduğunu, nasıl işlediğini
06:40
this is how it works.
156
385000
2000
bir nebze anladım.
06:42
I wrote a book,
157
387000
2000
Bir kitap yazdım,
06:44
I published a theory,
158
389000
2000
bir teori yayınladım,
06:46
but something was not okay --
159
391000
3000
fakat bir sorun vardı -
06:49
and what it was is that,
160
394000
2000
sorun olan şuydu,
06:51
if I roughly took the people I interviewed
161
396000
2000
eğer konuştuğum insanlara kabaca bakarsam
06:53
and divided them into people
162
398000
3000
ve onları değerlilik duygusuna
06:56
who really have a sense of worthiness --
163
401000
3000
gerçekten sahip olanlar olarak -
06:59
that's what this comes down to,
164
404000
2000
hepsi sonunda buna çıkıyordu,
07:01
a sense of worthiness --
165
406000
2000
değerli olma duygusu -
07:03
they have a strong sense of love and belonging --
166
408000
3000
güçlü sevgi ve bağlılık hislerine sahiptiler -
07:06
and folks who struggle for it,
167
411000
2000
ve bunda zorlanan,
07:08
and folks who are always wondering if they're good enough.
168
413000
2000
her zaman gerçekten yeterli olup olmadıklarını sorgulayanlar olarak ayırdım.
07:10
There was only one variable
169
415000
2000
Kuvvetli sevgi ve bağlılık hislerine
07:12
that separated the people who have
170
417000
2000
sahip olan insanlar ile bunlar için
07:14
a strong sense of love and belonging
171
419000
2000
zorlanan insanları birbirinden ayıran
07:16
and the people who really struggle for it.
172
421000
2000
tek bir değişken vardı.
07:18
And that was, the people who have
173
423000
2000
O da, güçlü bir sevgi ve bağlılık duygusu
07:20
a strong sense of love and belonging
174
425000
2000
olan insanlar, sevgi ve aidiyeti
07:22
believe they're worthy of love and belonging.
175
427000
3000
hak ettiklerine inanıyorlar.
07:25
That's it.
176
430000
2000
Bu kadar.
07:27
They believe they're worthy.
177
432000
2000
Layık olduklarını düşünüyorlar.
07:30
And to me, the hard part
178
435000
3000
Ve benim için, bizi bağlanmaktan
07:33
of the one thing that keeps us out of connection
179
438000
3000
alıkoyan şeyin en zor kısmı bizim bağlantıyı
07:36
is our fear that we're not worthy of connection,
180
441000
3000
hak etmediğimize dair korkumuzdur,
07:39
was something that, personally and professionally,
181
444000
2000
kişisel olarak ve profesyonel olarak,
07:41
I felt like I needed to understand better.
182
446000
3000
daha iyi anlamam gerekenin bu olduğunu düşündüm.
07:44
So what I did
183
449000
3000
Ben de şunu yaptım,
07:47
is I took all of the interviews
184
452000
2000
değerliliği gördüğüm,
07:49
where I saw worthiness, where I saw people living that way,
185
454000
3000
insanların bu şekilde yaşadığı tüm görüşmeleri aldım
07:52
and just looked at those.
186
457000
3000
ve sadece bunlara baktım.
07:55
What do these people have in common?
187
460000
2000
Tüm bu insanların ortak noktası nedir?
07:57
I have a slight office supply addiction,
188
462000
2000
Kırtasiye malzemelerine bağımlılığım var,
07:59
but that's another talk.
189
464000
3000
ama bu başka bir konuşma konusu.
08:02
So I had a manila folder, and I had a Sharpie,
190
467000
3000
Kağıt bir dosyam vardı ve bir de kalemim,
08:05
and I was like, what am I going to call this research?
191
470000
2000
ve bu araştırmanın adını ne koysam diye düşünüyordum.
08:07
And the first words that came to my mind
192
472000
2000
Ve aklıma gelen ilk kelimeler
08:09
were whole-hearted.
193
474000
2000
samimi, içten oldu.
08:11
These are whole-hearted people, living from this deep sense of worthiness.
194
476000
3000
Bunlar içten insanlardı, bu derin değerlilik duygusuyla yaşayan.
08:14
So I wrote at the top of the manila folder,
195
479000
3000
Ben de kağıt dosyanın üzerine yazdım,
08:17
and I started looking at the data.
196
482000
2000
ve verilere bakmaya başladım.
08:19
In fact, I did it first
197
484000
2000
Aslında, ilk önce
08:21
in a four-day
198
486000
2000
dört günlük
08:23
very intensive data analysis,
199
488000
3000
yoğun veri analizi yaptım,
08:26
where I went back, pulled these interviews, pulled the stories, pulled the incidents.
200
491000
3000
geri gittim, görüşmeleri çıkardım, hikayeleri çıkardım, olayları çıkardım.
08:29
What's the theme? What's the pattern?
201
494000
3000
Tema neydi? Kalıp neydi?
08:32
My husband left town with the kids
202
497000
3000
Kocam çocukları alıp şehri terk etti
08:35
because I always go into this Jackson Pollock crazy thing,
203
500000
3000
çünkü her zaman şu Jackson Pollock çılgınlığına giriyordum,
08:38
where I'm just like writing
204
503000
2000
sadece yazdığım ve
08:40
and in my researcher mode.
205
505000
3000
araştırmacı olduğum halime.
08:43
And so here's what I found.
206
508000
2000
Ve ulaştığım sonuç şu oldu.
08:47
What they had in common
207
512000
2000
Bu insanların ortak noktası
08:49
was a sense of courage.
208
514000
2000
bir cesaret duygusuydu.
08:51
And I want to separate courage and bravery for you for a minute.
209
516000
3000
Ve cesaret ve kahramanlık arasındaki ayrıma dikkatinizi çekmek istiyorum.
08:54
Courage, the original definition of courage,
210
519000
2000
Cesaret, İngilizcede ilk kullanılmaya
08:56
when it first came into the English language --
211
521000
2000
başlandığında cesaretin gerçek tarifi -
08:58
it's from the Latin word cor, meaning heart --
212
523000
3000
Latince de cor yani "kalp" kelimesinden geliyordu -
09:01
and the original definition
213
526000
2000
ve asıl anlamı,
09:03
was to tell the story of who you are with your whole heart.
214
528000
3000
kendi hikayeni tüm kalbinle anlatabilmen demekti.
09:06
And so these folks
215
531000
2000
Ve bu kişiler, basitçe,
09:08
had, very simply, the courage
216
533000
2000
kusurlu olma cesaretine
09:10
to be imperfect.
217
535000
2000
sahiptiler.
09:13
They had the compassion
218
538000
2000
Öncelikle kendilerine
09:15
to be kind to themselves first and then to others,
219
540000
3000
ve sonra diğerlerine yumuşak olma merhametine sahiptiler
09:18
because, as it turns out, we can't practice compassion with other people
220
543000
3000
çünkü, anlaşıldı ki, eğer kendimize karşı sevecen davranmazsak
09:21
if we can't treat ourselves kindly.
221
546000
3000
diğerlerine şefkat gösteremeyiz.
09:24
And the last was they had connection,
222
549000
2000
Ve sonuncu olarak bağlantıya sahiptiler,
09:26
and -- this was the hard part --
223
551000
2000
ve - en zor kısmı buydu -
09:28
as a result of authenticity,
224
553000
3000
sahiciliğin sonucu olarak,
09:31
they were willing to let go of who they thought they should be
225
556000
3000
kendileri olabilmek için kimin gitmesi gerektiğini düşünüyorlarsa
09:34
in order to be who they were,
226
559000
2000
bırakmaya hazırdılar,
09:36
which you have to absolutely do that
227
561000
3000
ki bağlantı için kesinlikle bunu yapmak
09:39
for connection.
228
564000
2000
zorundasınız.
09:43
The other thing that they had in common
229
568000
2000
Ortak olarak sahip oldukları diğer şey
09:45
was this:
230
570000
2000
şuydu.
09:50
They fully embraced vulnerability.
231
575000
3000
Kırılganlığı tamamıyla kucaklayabiliyorlardı.
09:55
They believed
232
580000
3000
Onları kırılgan
09:58
that what made them vulnerable
233
583000
3000
yapan şeyin aynı zamanda
10:01
made them beautiful.
234
586000
2000
onları güzel yaptığına inanıyorlardı.
10:05
They didn't talk about vulnerability
235
590000
2000
Kırılganlığın rahatlatıcı olduğuna dair
10:07
being comfortable,
236
592000
2000
konuşmuyorlardı,
10:09
nor did they really talk about it being excruciating --
237
594000
3000
dayanılmaz derecede acı verici olduğunu da söylemiyorlardı -
10:12
as I had heard it earlier in the shame interviewing.
238
597000
2000
daha önce utançla ilgili görüşmelerde duyduğum gibi.
10:14
They just talked about it being necessary.
239
599000
3000
Sadece gerekli olduğu hakkında konuşuyorlardı.
10:18
They talked about the willingness
240
603000
2000
Gönüllü bir şekilde 'Seni seviyorum'u
10:20
to say, "I love you" first,
241
605000
3000
ilk defa demekten bahsettiler,
10:23
the willingness
242
608000
3000
hiçbir garantisi
10:26
to do something
243
611000
2000
yokken bir şeyi
10:28
where there are no guarantees,
244
613000
3000
yapmaya gönüllü olmaktan,
10:31
the willingness
245
616000
2000
mamogram
10:33
to breathe through waiting for the doctor to call
246
618000
2000
yaptırdıktan sonra doktorun aramasını beklerken
10:35
after your mammogram.
247
620000
2000
nefes alıp vermeye gönüllü olmaktan.
10:38
They're willing to invest in a relationship
248
623000
3000
Sürüp sürmeyeceğini bilmedikleri bir ilişkiye
10:41
that may or may not work out.
249
626000
3000
yatırım yapmaya gönüllüydüler.
10:44
They thought this was fundamental.
250
629000
3000
Bunun gerekli olduğunu düşünüyorlardı.
10:47
I personally thought it was betrayal.
251
632000
3000
Ben kişisel olarak bunun ihanet olduğunu düşünüyordum.
10:50
I could not believe I had pledged allegiance
252
635000
3000
İnanamıyordum, araştırma yapmaya
10:53
to research, where our job --
253
638000
2000
bağlılık yemini etmiştim -
10:55
you know, the definition of research
254
640000
2000
araştırmanın tanımı
10:57
is to control and predict, to study phenomena,
255
642000
3000
belirli bir nedeni kontrol ve öngörme için,
11:00
for the explicit reason
256
645000
2000
kontrol etme ve öngörme,
11:02
to control and predict.
257
647000
2000
fenomen üzerinde çalışmadır.
11:04
And now my mission
258
649000
2000
Ve şimdi kontrol ve
11:06
to control and predict
259
651000
2000
öngörme için misyonumun
11:08
had turned up the answer that the way to live is with vulnerability
260
653000
3000
cevabın, yaşamının yolunun kırılganlıkla ve kontrol etmeden ve
11:11
and to stop controlling and predicting.
261
656000
3000
öngörmeyi bırakarak olduğu anlaşıldı.
11:14
This led to a little breakdown --
262
659000
3000
Bu bir sinirsel çöküşe neden oldu -
11:17
(Laughter)
263
662000
4000
(Gülüşmeler)
11:21
-- which actually looked more like this.
264
666000
3000
- ki aslında daha çok şöyle görünüyordu.
11:24
(Laughter)
265
669000
2000
(Gülüşmeler)
11:26
And it did.
266
671000
2000
Ve oldu.
11:28
I call it a breakdown; my therapist calls it a spiritual awakening.
267
673000
3000
Ben sinirsel çöküş dedim, terapistim ruhani bir aydınlanma dedi.
11:32
A spiritual awakening sounds better than breakdown,
268
677000
2000
Ruhani bir aydınlanma sinirsel çöküşten daha iyi geliyor,
11:34
but I assure you it was a breakdown.
269
679000
2000
ama bir çöküş olduğuna dair sizi temin edebilirim.
11:36
And I had to put my data away and go find a therapist.
270
681000
2000
Ve tüm verilerimi bir kenara koyarak bir terapist bulmak zorunda kaldım.
11:38
Let me tell you something: you know who you are
271
683000
3000
Size bir şey söyleyeyim: arkadaşlarınızı arayıp
11:41
when you call your friends and say, "I think I need to see somebody.
272
686000
3000
"Sanırım birisini görmem lazım. Tavsiyen var mı?" dediğinizde
11:44
Do you have any recommendations?"
273
689000
3000
kim olduğunuzu tam olarak anlarsınız.
11:47
Because about five of my friends were like,
274
692000
2000
Çünkü arkadaşlarımın yaklaşık beşi,
11:49
"Wooo. I wouldn't want to be your therapist."
275
694000
2000
"Yoo. Senin terapistin olmak istemezdim." gibiydi.
11:51
(Laughter)
276
696000
3000
(Gülüşmeler)
11:54
I was like, "What does that mean?"
277
699000
2000
Ben de "Bu ne demek oluyor?" dedim.
11:56
And they're like, "I'm just saying, you know.
278
701000
3000
Ve onlar da "Sadece söylüyorum, biliyorsun.
11:59
Don't bring your measuring stick."
279
704000
2000
Cetvelini getirme sakın."
12:01
I was like, "Okay."
280
706000
3000
Ben de "Tamam."
12:06
So I found a therapist.
281
711000
2000
Sonra bir terapist buldum.
12:08
My first meeting with her, Diana --
282
713000
3000
Diana ile ilk buluşmamızda -
12:11
I brought in my list
283
716000
2000
içten kişilerin nasıl yaşadığına
12:13
of the way the whole-hearted live, and I sat down.
284
718000
3000
dair listemi de götürdüm ve oturdum.
12:16
And she said, "How are you?"
285
721000
2000
Ve o dedi ki, "Nasılsın?"
12:18
And I said, "I'm great. I'm okay."
286
723000
3000
Ben de "Harika. İyiyim." dedim.
12:21
She said, "What's going on?"
287
726000
2000
"Nasıl gidiyor?" dedi.
12:23
And this is a therapist who sees therapists,
288
728000
3000
Ve bu terapist gören bir terapist
12:26
because we have to go to those,
289
731000
2000
çünkü onlara gitmek zorundayız,
12:28
because their B.S. meters are good.
290
733000
3000
çünkü onların yalan ölçerleri iyi.
12:31
(Laughter)
291
736000
2000
(Gülüşmeler)
12:33
And so I said,
292
738000
2000
Ve ben de,
12:35
"Here's the thing, I'm struggling."
293
740000
2000
"Sorun şu, zorlanıyorum." dedim.
12:37
And she said, "What's the struggle?"
294
742000
2000
Ve o da "Zorlayan nedir?" dedi.
12:39
And I said, "Well, I have a vulnerability issue.
295
744000
3000
Ve ben de "Kırılganlıkla ilgili bir meselem var.
12:42
And I know that vulnerability is the core
296
747000
3000
Ve biliyorum, kırılganlık utanç ve korkunun
12:45
of shame and fear
297
750000
2000
ve değerli olma
12:47
and our struggle for worthiness,
298
752000
2000
mücadelemizin özü, ama aynı zamanda
12:49
but it appears that it's also the birthplace
299
754000
3000
neşenin, yaratıcılığın, ait olmanın, sevginin de
12:52
of joy, of creativity,
300
757000
3000
doğum yeri olduğu
12:55
of belonging, of love.
301
760000
2000
anlaşılıyor.
12:57
And I think I have a problem,
302
762000
2000
Ve sanıyorum bir sorunum var
12:59
and I need some help."
303
764000
3000
ve yardıma ihtiyacım var." dedim.
13:02
And I said, "But here's the thing:
304
767000
2000
Ve "Ama anlaşma şu,
13:04
no family stuff,
305
769000
2000
aile saçmalığı yok,
13:06
no childhood shit."
306
771000
2000
çocukluk saçmalığı yok." dedim.
13:08
(Laughter)
307
773000
2000
(Gülüşmeler)
13:10
"I just need some strategies."
308
775000
3000
"Sadece bazı stratejilere ihtiyacım var."
13:13
(Laughter)
309
778000
4000
(Gülüşmeler)
13:17
(Applause)
310
782000
3000
(Alkışlar)
13:20
Thank you.
311
785000
2000
Teşekkürler.
13:24
So she goes like this.
312
789000
3000
O da şu şekilde devam etti.
13:27
(Laughter)
313
792000
2000
(Gülüşmeler)
13:29
And then I said, "It's bad, right?"
314
794000
3000
Ve sonra "Kötü, değil mi?" dedim.
13:32
And she said, "It's neither good nor bad."
315
797000
3000
"İyi de değil kötü de." dedi.
13:35
(Laughter)
316
800000
2000
(Gülüşmeler)
13:37
"It just is what it is."
317
802000
2000
"Sadece neyse o."
13:39
And I said, "Oh my God, this is going to suck."
318
804000
3000
Ve ben de "Tanrım, korkunç olacak." dedim.
13:42
(Laughter)
319
807000
3000
(Gülüşmeler)
13:45
And it did, and it didn't.
320
810000
2000
Ve öyle oldu ve öyle olmadı.
13:47
And it took about a year.
321
812000
3000
Ve yaklaşık bir yıl sürdü.
13:50
And you know how there are people
322
815000
2000
Ve biliyorsunuz bazı insanlar vardır,
13:52
that, when they realize that vulnerability and tenderness are important,
323
817000
3000
kırılganlığın ve hassasiyetin önemli olduğunu fark ettiklerinde
13:55
that they surrender and walk into it.
324
820000
3000
teslim olur ve ona doğru giderler.
13:58
A: that's not me,
325
823000
2000
A: bu ben değilim,
14:00
and B: I don't even hang out with people like that.
326
825000
3000
ve B: böyle insanlarla takılmam bile.
14:03
(Laughter)
327
828000
3000
(Gülüşmeler)
14:06
For me, it was a yearlong street fight.
328
831000
3000
Benim için, bir yıl süren sokak dövüşü gibiydi.
14:09
It was a slugfest.
329
834000
2000
Sokak kavgası gibi.
14:11
Vulnerability pushed, I pushed back.
330
836000
2000
Kırılganlık itti, ben geri ittim.
14:13
I lost the fight,
331
838000
3000
Kavgayı kaybettim,
14:16
but probably won my life back.
332
841000
2000
ama muhtemelen hayatımı kazandım.
14:18
And so then I went back into the research
333
843000
2000
Ve sonra araştırmaya döndüm
14:20
and spent the next couple of years
334
845000
2000
ve gelecek bir kaç yılı
14:22
really trying to understand what they, the whole-hearted,
335
847000
3000
içten insanların ne olduğunu, hangi seçimleri yaptıklarını
14:25
what choices they were making,
336
850000
2000
ve kırılganlıkla bizim ne yaptığımızı
14:27
and what are we doing
337
852000
2000
gerçekten anlamaya
14:29
with vulnerability.
338
854000
2000
çalışarak geçirdim.
14:31
Why do we struggle with it so much?
339
856000
2000
Neden onunla bu kadar zorlanıyoruz?
14:33
Am I alone in struggling with vulnerability?
340
858000
3000
Kırılganlık konusunda zorlanmada yalnız mıyım?
14:36
No.
341
861000
2000
Hayır.
14:38
So this is what I learned.
342
863000
2000
Ne öğrendiğime gelince.
14:41
We numb vulnerability --
343
866000
3000
Kırılganlığı uyuşturuyoruz -
14:44
when we're waiting for the call.
344
869000
2000
zamanı gelmesini beklediğimizde.
14:46
It was funny, I sent something out on Twitter and on Facebook
345
871000
2000
Komikti, Twitter ya da Facebook'a bir şey koyuyordum,
14:48
that says, "How would you define vulnerability?
346
873000
2000
mesela, "Kırılganlığı nasıl tarif edersiniz?
14:50
What makes you feel vulnerable?"
347
875000
2000
Size kırılgan hissettiren nedir?" gibi.
14:52
And within an hour and a half, I had 150 responses.
348
877000
3000
Ve bir buçuk saat içinde 150 cevap geliyordu.
14:55
Because I wanted to know
349
880000
2000
Çünkü dışarıda ne var,
14:57
what's out there.
350
882000
2000
bilmek istiyordum.
15:00
Having to ask my husband for help
351
885000
2000
Kocamdan yardım istemek zorunda kalmak,
15:02
because I'm sick, and we're newly married;
352
887000
3000
çünkü hastayım ve yeni evliyiz;
15:05
initiating sex with my husband;
353
890000
3000
kocamla sevişmek;
15:08
initiating sex with my wife;
354
893000
2000
karımla sevişmek;
15:10
being turned down; asking someone out;
355
895000
3000
geri çevrilmek; birisine çıkma teklif etmek;
15:13
waiting for the doctor to call back;
356
898000
2000
doktorun aramasını beklemek;
15:15
getting laid off; laying off people --
357
900000
3000
biriyle yatmak; işten çıkarmak -
15:18
this is the world we live in.
358
903000
2000
yaşadığımız dünya bu.
15:20
We live in a vulnerable world.
359
905000
3000
Kırılgan bir dünyada yaşıyoruz.
15:23
And one of the ways we deal with it
360
908000
2000
Ve bununla baş etmenin yollarında bir tanesi
15:25
is we numb vulnerability.
361
910000
2000
kırılganlığımızı uyuşturmak.
15:27
And I think there's evidence --
362
912000
2000
Ve sanırım bunun delili var -
15:29
and it's not the only reason this evidence exists,
363
914000
2000
ve delilin var olmasının tek nedeni bu değil,
15:31
but I think it's a huge cause --
364
916000
2000
ama sanırım muazzam nedeni -
15:33
we are the most in-debt,
365
918000
4000
biz Amerikan tarihinde en borçlu,
15:37
obese,
366
922000
3000
en obez,
15:40
addicted and medicated
367
925000
3000
en bağımlı ve en fazla ilaç kullanan
15:43
adult cohort in U.S. history.
368
928000
2000
yetişkin topluluğuz.
15:48
The problem is -- and I learned this from the research --
369
933000
3000
Sorun şu - ve bunu araştırmamdan öğrendim -
15:51
that you cannot selectively numb emotion.
370
936000
3000
duyguyu seçici bir şekilde uyuşturamazsınız.
15:55
You can't say, here's the bad stuff.
371
940000
3000
Şöyle diyemezsiniz, bu kötü bir şey.
15:58
Here's vulnerability, here's grief, here's shame,
372
943000
2000
Bu kırılganlık, bu keder, bu utanç,
16:00
here's fear, here's disappointment.
373
945000
2000
bu korku, bu hayal kırıklığı,
16:02
I don't want to feel these.
374
947000
2000
bunları hissetmek istemiyorum.
16:04
I'm going to have a couple of beers and a banana nut muffin.
375
949000
3000
Ben birkaç bira ve muzlu fındıklı kek alacağım.
16:07
(Laughter)
376
952000
2000
(Gülüşmeler)
16:09
I don't want to feel these.
377
954000
2000
Bunları hissetmek istemiyorum.
16:11
And I know that's knowing laughter.
378
956000
2000
Ve bunun 'anlayan bir gülüş' olduğunu biliyorum.
16:13
I hack into your lives for a living.
379
958000
3000
Meslek icabı hayatlarınıza sızıyorum.
16:16
God.
380
961000
2000
Tanrım.
16:18
(Laughter)
381
963000
2000
(Gülüşmeler)
16:20
You can't numb those hard feelings
382
965000
3000
Etkilerini uyuşturmadan, duygularımızı yani
16:23
without numbing the other affects, our emotions.
383
968000
2000
bu yoğun hisleri uyuşturamazsınız.
16:25
You cannot selectively numb.
384
970000
2000
Seçici olarak uyuşturamazsınız.
16:27
So when we numb those,
385
972000
3000
Yani bunları uyuşturduğunuzda,
16:30
we numb joy,
386
975000
2000
neşeyi uyuştururuz,
16:32
we numb gratitude,
387
977000
2000
minnettarlığı uyuştururuz,
16:34
we numb happiness.
388
979000
2000
mutluluğu uyuştururuz.
16:36
And then we are miserable,
389
981000
3000
Ve sonra perişan oluruz,
16:39
and we are looking for purpose and meaning,
390
984000
2000
ve amaç ve anlam peşinde koşmaya başlarız,
16:41
and then we feel vulnerable,
391
986000
2000
ve sonra kırılgan hissederiz,
16:43
so then we have a couple of beers and a banana nut muffin.
392
988000
3000
sonra birkaç bira içer ve muzlu fındıklı kek yeriz.
16:46
And it becomes this dangerous cycle.
393
991000
3000
Ve bu tehlikeli çember haline gelir.
16:51
One of the things that I think we need to think about
394
996000
3000
Düşünmemiz gerektiğini düşündüğüm şeylerden birisi
16:54
is why and how we numb.
395
999000
2000
neden ve nasıl uyuşuruz.
16:56
And it doesn't just have to be addiction.
396
1001000
3000
Ve sadece bağımlılık olmak zorunda değil.
16:59
The other thing we do
397
1004000
2000
Yaptığımız diğer şey şu
17:01
is we make everything that's uncertain certain.
398
1006000
3000
kesin olmayan şeyleri kesinleştiriyoruz.
17:05
Religion has gone from a belief in faith and mystery
399
1010000
3000
Din, iman ve gizeme inançtan kesinliğe
17:08
to certainty.
400
1013000
2000
doğru gitti.
17:10
I'm right, you're wrong. Shut up.
401
1015000
3000
Ben haklıyım, sen haksız. Kes sesini.
17:13
That's it.
402
1018000
2000
Bu kadar.
17:15
Just certain.
403
1020000
2000
Sadece kesin.
17:17
The more afraid we are, the more vulnerable we are,
404
1022000
2000
Ne kadar korkarsak, o kadar kırılgan oluyoruz,
17:19
the more afraid we are.
405
1024000
2000
o kadar korkak oluyoruz.
17:21
This is what politics looks like today.
406
1026000
2000
Günümüzde politika böyle görünüyor.
17:23
There's no discourse anymore.
407
1028000
2000
Artık hitabet yok.
17:25
There's no conversation.
408
1030000
2000
Karşılıklı konuşma yok.
17:27
There's just blame.
409
1032000
2000
Sadece suçlama.
17:29
You know how blame is described in the research?
410
1034000
3000
Araştırmada suçluluk duygusunun nasıl tanımlandığını biliyor musunuz?
17:32
A way to discharge pain and discomfort.
411
1037000
3000
Acı ve rahatsızlık duygusundan kurtulma yolu.
17:36
We perfect.
412
1041000
2000
Mükemmelleştiriyoruz.
17:38
If there's anyone who wants their life to look like this, it would be me,
413
1043000
3000
Hayatının bu şekilde olmasını isteyen biri varsa o da ben olurdum,
17:41
but it doesn't work.
414
1046000
2000
ama böyle işlemiyor.
17:43
Because what we do is we take fat from our butts
415
1048000
2000
Çünkü yaptığımız şu; popomuzdaki yağları aldırıp
17:45
and put it in our cheeks.
416
1050000
2000
yanaklarımıza koydurmak.
17:47
(Laughter)
417
1052000
3000
(Gülüşmeler)
17:50
Which just, I hope in 100 years,
418
1055000
2000
Ki bu sadece, umuyorum yüz yıl içinde,
17:52
people will look back and go, "Wow."
419
1057000
2000
insanların dönüp 'vay' diyeceği bir şey.
17:54
(Laughter)
420
1059000
2000
(Gülüşmeler)
17:56
And we perfect, most dangerously,
421
1061000
2000
Ve daha tehlikelisi çocuklarımızı
17:58
our children.
422
1063000
2000
mükemmelleştiriyoruz.
18:00
Let me tell you what we think about children.
423
1065000
2000
Çocuklarımız hakkında ne düşündüğümüzü söylememe izin verin.
18:02
They're hardwired for struggle when they get here.
424
1067000
3000
Doğduklarında mücadele için hazırlanmış oluyorlar.
18:05
And when you hold those perfect little babies in your hand,
425
1070000
3000
Ve bu mükemmel küçük bebekleri elimize aldığımızda,
18:08
our job is not to say, "Look at her, she's perfect.
426
1073000
2000
söylemememiz gereken şu; 'Bak şuna, mükemmel.
18:10
My job is just to keep her perfect --
427
1075000
2000
Benim işim onu mükemmel olarak korumak -
18:12
make sure she makes the tennis team by fifth grade and Yale by seventh grade."
428
1077000
3000
beşinci sınıfa kadar tenis takımına ve yedinci sınıfta Yale'e girdiğinden emin olmak.'
18:15
That's not our job.
429
1080000
2000
İşimiz bu değil.
18:17
Our job is to look and say,
430
1082000
2000
İşimiz bakıp şöyle demek;
18:19
"You know what? You're imperfect, and you're wired for struggle,
431
1084000
3000
'Biliyor musun? Mükemmel değilsin ve mücadele için yaratılmışsın,
18:22
but you are worthy of love and belonging."
432
1087000
2000
ama sevgiye ve ait olmaya layıksın.'
18:24
That's our job.
433
1089000
2000
Bizim işimiz bu.
18:26
Show me a generation of kids raised like that,
434
1091000
2000
Bana bu şekilde büyümüş bir nesil gösterin
18:28
and we'll end the problems I think that we see today.
435
1093000
3000
ve sanıyorum günümüzde gördüğümüz sorunları sona erdirebiliriz.
18:31
We pretend that what we do
436
1096000
4000
Yaptığımızın insanlara
18:35
doesn't have an effect on people.
437
1100000
3000
bir etkisi olmadığını farz ediyoruz.
18:38
We do that in our personal lives.
438
1103000
2000
Bunu kişisel yaşamlarımızda yapıyoruz.
18:40
We do that corporate --
439
1105000
2000
Bunu kurumsal alanda yapıyoruz-
18:42
whether it's a bailout, an oil spill,
440
1107000
2000
kurtarma ya da bir petrol kaçağı,
18:44
a recall --
441
1109000
2000
bir iptal olsun -
18:46
we pretend like what we're doing
442
1111000
2000
yaptıklarımızın diğer insanlar üzerinde
18:48
doesn't have a huge impact on other people.
443
1113000
3000
muazzam bir etki yaratmayacağına inanıyoruz.
18:51
I would say to companies, this is not our first rodeo, people.
444
1116000
3000
Firmalara söylemek isterim, bu bizim ilk rodeo insanlarımız değil.
18:55
We just need you to be authentic and real
445
1120000
2000
Sadece hakiki ve gerçek olmaya ve
18:57
and say, "We're sorry.
446
1122000
2000
'Üzgünüz. Düzelteceğiz.'
18:59
We'll fix it."
447
1124000
3000
demeye ihtiyacımız var.
19:05
But there's another way, and I'll leave you with this.
448
1130000
2000
Ama başka bir yol da var ve bunu onunla kapatacağım.
19:07
This is what I have found:
449
1132000
2000
Bulduğum şu:
19:09
to let ourselves be seen,
450
1134000
2000
Görünmemize, derinden
19:11
deeply seen,
451
1136000
2000
görünmemize,
19:13
vulnerably seen;
452
1138000
3000
kırılgan bir şekilde görünmemize
19:16
to love with our whole hearts,
453
1141000
2000
izin vermek için; tüm kalbimizle sevmemiz için,
19:18
even though there's no guarantee --
454
1143000
2000
hiçbir garantisi olmasa da -
19:20
and that's really hard,
455
1145000
2000
ve bu gerçekten zor bir şey,
19:22
and I can tell you as a parent, that's excruciatingly difficult --
456
1147000
3000
ve size bir ebeveyn olarak söyleyebilirim, inanılmaz derecede zor -
19:27
to practice gratitude and joy
457
1152000
3000
o terör anlarında şükran
19:30
in those moments of terror,
458
1155000
2000
ve neşe duyabilmek,
19:32
when we're wondering, "Can I love you this much?
459
1157000
2000
kendimize sorarken, 'Seni bu kadar sevebilir miyim?
19:34
Can I believe in this this passionately?
460
1159000
2000
Buna bu derece tutkuyla inanabilir miyim?
19:36
Can I be this fierce about this?"
461
1161000
3000
Bu kadar istekli olabilir miyim?'
19:39
just to be able to stop and, instead of catastrophizing what might happen,
462
1164000
2000
sadece durabilmek ve, neler olabileceği hakkında felaket senaryoları yazacağına,
19:41
to say, "I'm just so grateful,
463
1166000
3000
'Gerçekten minnettarım,
19:44
because to feel this vulnerable means I'm alive."
464
1169000
3000
bu kadar kırılgan olabilmem yaşadığım anlamına geliyor.' diyebilmek.
19:48
And the last, which I think is probably the most important,
465
1173000
3000
Ve sonuncusu, sanıyorum muhtemelen en önemlisi,
19:51
is to believe that we're enough.
466
1176000
3000
yeterli olduğumuza inanmak.
19:54
Because when we work from a place,
467
1179000
2000
Çünkü inanıyorum ki 'Yeterliyim' dediğimiz
19:56
I believe, that says, "I'm enough,"
468
1181000
3000
bir noktada çalıştığımızda,
20:00
then we stop screaming and start listening,
469
1185000
3000
o zaman çığlık atmayı bırakıp dinlemeye başlayabiliriz,
20:04
we're kinder and gentler to the people around us,
470
1189000
2000
etrafımızdaki insanlara karşı daha nazik ve anlayışlı oluruz
20:06
and we're kinder and gentler to ourselves.
471
1191000
3000
ve kendimize daha nazik ve anlayışlı oluruz.
20:09
That's all I have. Thank you.
472
1194000
2000
Anlatmak istediğim bu kadar. Teşekkürler.
20:11
(Applause)
473
1196000
3000
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
Brené Brown - Vulnerability researcherBrené Brown studies vulnerability, courage, authenticity, and shame.
Why you should listen
Brené Brown is a research professor at the University of Houston Graduate College of Social Work. She has spent the past ten years studying vulnerability, courage, authenticity, and shame. She spent the first five years of her decade-long study focusing on shame and empathy, and is now using that work to explore a concept that she calls Wholeheartedness. She poses the questions:
How do we learn to embrace our vulnerabilities and imperfections so that we can engage in our lives from a place of authenticity and worthiness? How do we cultivate the courage, compassion, and connection that we need to recognize that we are enough – that we are worthy of love, belonging, and joy?
Brené Brown | Speaker | TED.com