ABOUT THE SPEAKER
Bryan Stevenson - Public-interest lawyer
Bryan Stevenson is the founder and executive director of the Equal Justice Initiative, fighting poverty and challenging racial discrimination in the criminal justice system.

Why you should listen

Bryan Stevenson is a public-interest lawyer who has dedicated his career to helping the poor, the incarcerated and the condemned. He's the founder and executive director of the Equal Justice Initiative, an Alabama-based group that has won major legal challenges eliminating excessive and unfair sentencing, exonerating innocent prisoners on death row, confronting abuse of the incarcerated and the mentally ill, and aiding children prosecuted as adults.

EJI recently won an historic ruling in the U.S. Supreme Court holding that mandatory life-without-parole sentences for all children 17 or younger are unconstitutional. Mr. Stevenson’s work fighting poverty and challenging racial discrimination in the criminal justice system has won him numerous awards. He is a graduate of the Harvard Law School and the Harvard School of Government, and has been awarded 14 honorary doctorate degrees. Bryan is the author of Just Mercy: A Story of Justice and Redemption

More profile about the speaker
Bryan Stevenson | Speaker | TED.com
TED2012

Bryan Stevenson: We need to talk about an injustice

Bryan Stevenson: Adaletsizlik hakkında konuşmalıyız

Filmed:
6,350,265 views

Bu ilgi çekici ve kişisel konuşmada insan hakları avukatı Bryan Stevenson -- büyük annesi ve Rosa Parks'in konuk katılımlarıyla -- Amerikan adalet sistemi hakkında bazı acı gerçekleri paylaşıyor. Irklara karşı olan büyük dengesizlikle başlıyor: ülkenin siyahi erkek nüfusunun üçte biri hayatının bir bölümünde mahkum edilmiş. Amerika'nın incelenmeyen tarihinde yer alan bu sorunlar nadiren bu kadar açık sözlülük, bilgi ve inandırıcılıkla konuşuldu.
- Public-interest lawyer
Bryan Stevenson is the founder and executive director of the Equal Justice Initiative, fighting poverty and challenging racial discrimination in the criminal justice system. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:15
Well this is a really extraordinaryolağanüstü honorOnur for me.
0
0
3000
Bu benim için büyük bir onur.
00:18
I spendharcamak mostçoğu of my time
1
3000
2000
Hayatımın büyük kısmını
00:20
in jailshapishanelerinde, in prisonsHapishaneler, on deathölüm rowsıra.
2
5000
3000
hücrelerde, hapishanelerde, ölüm hücrelerinde geçirdim.
00:23
I spendharcamak mostçoğu of my time in very low-incomedüşük gelirli communitiestopluluklar
3
8000
3000
Zamanımın büyük kısmını aşırı düşük gelirli mahallelerde,
00:26
in the projectsprojeler and placesyerler where there's a great dealanlaştık mı of hopelessnessumutsuzluk.
4
11000
3000
umudunu yitirmiş projelerde ve yerlerde geçirdim.
00:29
And beingolmak here at TEDTED
5
14000
2000
Ve burada, TED'de olmak
00:31
and seeinggörme the stimulationuyarım, hearingişitme it,
6
16000
2000
ve bu çağrıyı görmek, duymak
00:33
has been very, very energizingenerji verici to me.
7
18000
2000
benim için çok enerji verici.
00:35
And one of the things that's emergedortaya in my shortkısa time here
8
20000
3000
Burada geçirdiğim kısa zamanda gördüğüm şey
00:38
is that TEDTED has an identityKimlik.
9
23000
3000
TED'in bir kimliği olduğu.
00:41
And you can actuallyaslında say things here
10
26000
2000
Burada dünyaya gerçekten katkısı
00:43
that have impactsetkiler around the worldDünya.
11
28000
2000
olacak şeyler söyleyebilirsiniz.
00:45
And sometimesara sıra when it comesgeliyor throughvasitasiyla TEDTED,
12
30000
2000
Bazı şeyler TED'den çıkınca
00:47
it has meaninganlam and powergüç
13
32000
2000
başka yerde sahip olamadıkları kadar
00:49
that it doesn't have when it doesn't.
14
34000
3000
anlama ve güce sahip oluyorlar.
00:52
And I mentionsöz etmek that because I think identityKimlik is really importantönemli.
15
37000
3000
Bundan bahsediyorum çünkü bence kimlik gerçekten önemli.
00:55
And we'vebiz ettik had some fantasticfantastik presentationssunumlar.
16
40000
3000
Harika bazı sunumlar izledik.
00:58
And I think what we'vebiz ettik learnedbilgili
17
43000
2000
Sanırım şunu öğrendik ki
01:00
is that, if you're a teacheröğretmen your wordskelimeler can be meaningfulanlamlı,
18
45000
2000
bir öğretmenseniz ağzınızdan çıkan şeyler anlamlıdırlar
01:02
but if you're a compassionateşefkatli teacheröğretmen,
19
47000
2000
ama eğer gerçekten önem veren bir öğretmenseniz
01:04
they can be especiallyözellikle meaningfulanlamlı.
20
49000
2000
söyledikleriniz özellikle anlamlıdır.
01:06
If you're a doctordoktor you can do some good things,
21
51000
2000
Bir doktorsanız iyi şeyler yapabilirsiniz,
01:08
but if you're a caringsempatik doctordoktor you can do some other things.
22
53000
3000
ama eğer değer veren bir doktorsanız başka şeyler yapabilirsiniz.
01:11
And so I want to talk about the powergüç of identityKimlik.
23
56000
3000
Size kimliğin gücünden konuşmak istiyorum.
01:14
And I didn't learnöğrenmek about this actuallyaslında
24
59000
2000
Bunu hukuk alanında çalışırken
01:16
practicingalıştırma yapmak lawhukuk and doing the work that I do.
25
61000
2000
ya da işimi yaparken fark etmedim.
01:18
I actuallyaslında learnedbilgili about this from my grandmotherbüyükanne.
26
63000
3000
Büyükannemden öğrendim.
01:21
I grewbüyüdü up in a houseev
27
66000
2000
Ben geleneksel
01:23
that was the traditionalgeleneksel African-AmericanAfrikalı-Amerikalı home
28
68000
2000
bir Afrikalı Amerikalı ailede büyüdüm;
01:25
that was dominatedhakim by a matriarchmaderşahi,
29
70000
2000
ailemizin reisi bir kadındı,
01:27
and that matriarchmaderşahi was my grandmotherbüyükanne.
30
72000
2000
büyükannem.
01:29
She was toughsert, she was stronggüçlü,
31
74000
3000
Sertti, güçlüydü,
01:32
she was powerfulgüçlü.
32
77000
2000
sözü dinlenirdi.
01:34
She was the endson of everyher argumenttartışma in our familyaile.
33
79000
4000
Evdeki bütün tartışmaların sonucunu o belirlerdi.
01:38
She was the beginningbaşlangıç of a lot of argumentsargümanlar in our familyaile.
34
83000
3000
Evimizdeki birçok tartışmayı başlatan da oydu.
01:41
She was the daughterkız evlat of people who were actuallyaslında enslavedköle.
35
86000
3000
Gerçekten köle olan bir ailenin kızıydı.
01:44
Her parentsebeveyn were borndoğmuş in slaverykölelik in VirginiaVirginia in the 1840's'ler.
36
89000
2000
Anne babası 1840'larda Virginia'da köle olarak doğmuştu.
01:46
She was borndoğmuş in the 1880's'ler
37
91000
2000
1880'lerde doğmuştu
01:48
and the experiencedeneyim of slaverykölelik
38
93000
2000
ve kölelikten gelmek
01:50
very much shapedbiçimli the way she saw the worldDünya.
39
95000
3000
onun dünyaya bakışını şekillendirmişti.
01:53
And my grandmotherbüyükanne was toughsert, but she was alsoAyrıca lovingseven.
40
98000
2000
Sertti, ama aynı zamanda sevecendi.
01:55
When I would see her as a little boyoğlan,
41
100000
2000
Küçük bir erkek çocuğuyken onu görmeye gittiğimde,
01:57
she'do ediyorum come up to me and she'do ediyorum give me these hugshugs.
42
102000
2000
beni kucaklardı.
01:59
And she'do ediyorum squeezesıkmak me so tightsıkı I could barelyzar zor breathenefes almak
43
104000
2000
Beni o kadar sıkı kucaklardı ki zor nefes alırdım
02:01
and then she'do ediyorum let me go.
44
106000
2000
sonra da bırakırdı.
02:03
And an hoursaat or two latersonra, if I saw her,
45
108000
2000
Bir iki saat sonra onu tekrar gördüğümde
02:05
she'do ediyorum come over to me and she'do ediyorum say, "BryanBryan, do you still feel me huggingsarılma you?"
46
110000
3000
bana "Bryan, sana sarılmamı hala hissediyor musun?" diye sorardı.
02:08
And if I said, "No," she'do ediyorum assaultsaldırı me again,
47
113000
2000
"Hayır." dersem, tekrar saldırırdı,
02:10
and if I said, "Yes," she'do ediyorum leaveayrılmak me aloneyalnız.
48
115000
2000
"Evet" dersem, beni rahat bırakırdı.
02:12
And she just had this qualitykalite
49
117000
2000
Öyle bir özelliği vardı ki
02:14
that you always wanted to be nearyakın her.
50
119000
2000
hep onun yanında olmayı isterdiniz.
02:16
And the only challengemeydan okuma was that she had 10 childrençocuklar.
51
121000
3000
Tek sorun 10 tane çocuğu vardı.
02:19
My momanne was the youngestEn genç of her 10 kidsçocuklar.
52
124000
2000
Annemler onun bu 10 çocuğunun en küçüğüydü.
02:21
And sometimesara sıra when I would go and spendharcamak time with her,
53
126000
2000
Bazen onunla vakit geçirmeye gittiğimde,
02:23
it would be difficultzor to get her time and attentionDikkat.
54
128000
2000
onun dikkati ve zamanını almak zor olurdu.
02:25
My cousinskuzenler would be runningkoşu around everywhereher yerde.
55
130000
2000
Kuzenlerim her yerde koşuştururlardı.
02:27
And I rememberhatırlamak, when I was about eightsekiz or ninedokuz yearsyıl oldeski,
56
132000
3000
Sekiz dokuz yaşlarında
02:30
wakinguyanma up one morningsabah, going into the livingyaşam roomoda,
57
135000
2000
bir gün kalkıp salona gittiğimde
02:32
and all of my cousinskuzenler were runningkoşu around.
58
137000
2000
bütün kuzenlerimin koşuşturduğunu hatırlıyorum.
02:34
And my grandmotherbüyükanne was sittingoturma acrosskarşısında the roomoda
59
139000
2000
Büyükannem de odanın karşısında oturup
02:36
staringbakmak at me.
60
141000
2000
bana bakıyordu.
02:38
And at first I thought we were playingoynama a gameoyun.
61
143000
2000
Önce bir oyun oynadığımızı sandım
02:40
And I would look at her and I'd smilegülümseme,
62
145000
2000
Ona bakıp gülümsedim,
02:42
but she was very seriousciddi.
63
147000
2000
ama o çok ciddiydi.
02:44
And after about 15 or 20 minutesdakika of this,
64
149000
2000
Bundan 15 20 dakika sonra,
02:46
she got up and she camegeldi acrosskarşısında the roomoda
65
151000
3000
yerinden kalktı, odanın öbür tarafına geldi,
02:49
and she tookaldı me by the handel
66
154000
2000
beni elimden tuttu
02:51
and she said, "Come on, BryanBryan. You and I are going to have a talk."
67
156000
2000
ve "Haydi Bryan. Seninle konuşmamız lazım." dedi.
02:53
And I rememberhatırlamak this just like it happenedolmuş yesterdaydün.
68
158000
4000
Bunu sanki dün olmuş gibi hatırlıyorum.
02:57
I never will forgetunutmak it.
69
162000
2000
Hiçbir zaman unutmayacağım.
02:59
She tookaldı me out back and she said, "BryanBryan, I'm going to tell you something,
70
164000
2000
Beni dışarı çıkardı ve "Bryan, sana birşey söyleyeceğim,
03:01
but you don't tell anybodykimse what I tell you."
71
166000
2000
ama bunu söylediğimi kimseye söyleme."
03:03
I said, "Okay, MamaAnne."
72
168000
2000
"Tamam, nineciğim." dedim.
03:05
She said, "Now you make sure you don't do that." I said, "Sure."
73
170000
3000
"Sakin söyleme." dedi. "Tabii ki" dedim.
03:08
Then she satoturdu me down and she lookedbaktı at me
74
173000
3000
Sonra beni oturttu, bana baktı
03:11
and she said, "I want you to know
75
176000
2000
ve "Seni izlediğimi
03:13
I've been watchingseyretme you."
76
178000
3000
bilmeni istiyorum." dedi.
03:16
And she said, "I think you're specialözel."
77
181000
3000
"Bence sen özelsin.
03:19
She said, "I think you can do anything you want to do."
78
184000
4000
Ne istersen yapabilirsin." dedi.
03:23
I will never forgetunutmak it.
79
188000
3000
Bunu hiç unutmayacağım.
03:26
And then she said, "I just need you to promisesöz vermek me threeüç things, BryanBryan."
80
191000
2000
Sonra "Bana üç şey için söz vermeni istiyorum Bryan." dedi.
03:28
I said, "Okay, MamaAnne."
81
193000
2000
"Peki nineciğim." dedim.
03:30
She said, "The first thing I want you to promisesöz vermek me
82
195000
2000
"Senden ilk isteğim,
03:32
is that you'llEğer olacak always love your momanne."
83
197000
2000
anneni hep sevmen.
03:34
She said, "That's my babybebek girlkız,
84
199000
2000
O benim küçük kızım
03:36
and you have to promisesöz vermek me now you'llEğer olacak always take carebakım of her."
85
201000
2000
ve ona hep göz kulak olacağına söz vermeni istiyorum." dedim.
03:38
Well I adoredhayran my momanne, so I said, "Yes, MamaAnne. I'll do that."
86
203000
4000
Zaten anneme tapıyordum, onun için "Evet nineciğim, söz." dedim.
03:42
Then she said, "The secondikinci thing I want you to promisesöz vermek me
87
207000
2000
Sonra "Söz vermeni istediğim ikinci şey
03:44
is that you'llEğer olacak always do the right thing
88
209000
2000
her zaman doğru olanı yapman,
03:46
even when the right thing is the hardzor thing."
89
211000
3000
doğru olan şey zor olan şey olsa bile." dedi.
03:49
And I thought about it and I said, "Yes, MamaAnne. I'll do that."
90
214000
4000
Biraz düşündüm ve "Tamam nineciğim, söz." dedim.
03:53
Then finallyen sonunda she said, "The thirdüçüncü thing I want you to promisesöz vermek me
91
218000
2000
Son olarak da "Senden üçüncü isteğimse
03:55
is that you'llEğer olacak never drinkiçki alcoholalkol."
92
220000
3000
hiçbir zaman içki içmemen." dedi.
03:58
(LaughterKahkaha)
93
223000
2000
(Gülüşmeler)
04:00
Well I was ninedokuz yearsyıl oldeski, so I said, "Yes, MamaAnne. I'll do that."
94
225000
3000
Dokuz yaşındaydım, o yüzden "Tamam nineciğim, içmeyeceğim." dedim.
04:03
I grewbüyüdü up in the countryülke in the ruralkırsal SouthGüney,
95
228000
2000
Güneyde, kırsal bir bölgede büyüdüm,
04:05
and I have a brothererkek kardeş a yearyıl olderdaha eski than me and a sisterkız kardeş a yearyıl youngerdaha genç.
96
230000
3000
benden bir yaş büyük bir ağabeyim ve bir yaş küçük bir kız kardeşim var.
04:08
When I was about 14 or 15,
97
233000
2000
14 15 yaşlarındayken bir gün,
04:10
one day my brothererkek kardeş camegeldi home and he had this six-packAltılı paket of beerbira --
98
235000
2000
ağabeyim eve elinde altılı bir bira paketiyle geldi --
04:12
I don't know where he got it --
99
237000
2000
Nereden buldu bilmiyorum --
04:14
and he grabbedyakaladı me and my sisterkız kardeş and we wentgitti out in the woodsWoods.
100
239000
2000
beni ve kız kardeşimi alıp ağaçlık bölgeye götürdü.
04:16
And we were kindtür of just out there doing the stuffşey we crazilydelice did.
101
241000
3000
Orada üç çocuk her zaman yaptığımız çılgınlıkları yapıyorduk.
04:19
And he had a sipSIP of this beerbira and he gaveverdi some to my sisterkız kardeş and she had some,
102
244000
3000
Biradan bir yudum aldı ve kız kardeşime verdi, o da biraz aldı
04:22
and they offeredsunulan it to me.
103
247000
2000
ve bana verdiler.
04:24
I said, "No, no, no. That's okay. You all go aheadönde. I'm not going to have any beerbira."
104
249000
3000
Ben "Hayır, hayır, hayır. Gerek yok. Siz için. Ben içmeyeceğim." dedim.
04:27
My brothererkek kardeş said, "Come on. We're doing this todaybugün; you always do what we do.
105
252000
3000
Ağabeyim "Haydi. Bugün bunu yapacağız, sen de biz ne yaparsak onu yapmak zorundasın.
04:30
I had some, your sisterkız kardeş had some. Have some beerbira."
106
255000
2000
Ben biraz aldım, kardeşin aldı. Sıra sende." dedi.
04:32
I said, "No, I don't feel right about that. Y'allHepiniz go aheadönde. Y'allHepiniz go aheadönde."
107
257000
2000
Ben "Hayır, bu bana doğru gelmiyor, siz için. Siz için." dedim.
04:34
And then my brothererkek kardeş startedbaşladı staringbakmak at me.
108
259000
2000
Sonra ağabeyim bana dik dik bakmaya başladı.
04:36
He said, "What's wrongyanlış with you? Have some beerbira."
109
261000
3000
"Ne derdin var? İç işte." dedi.
04:39
Then he lookedbaktı at me realgerçek hardzor and he said,
110
264000
2000
Sonra bana baktı ve
04:41
"Oh, I hopeumut you're not still hungasılı up
111
266000
2000
"Umarım hala
04:43
on that conversationkonuşma MamaAnne had with you."
112
268000
2000
ninemizle yaptığın konuşmada takılı kalmadın." dedi.
04:45
(LaughterKahkaha)
113
270000
2000
(Gülüşmeler)
04:47
I said, "Well, what are you talkingkonuşma about?"
114
272000
2000
"Neden bahsediyorsun." dedim.
04:49
He said, "Oh, MamaAnne tellsanlatır all the grandkidstorun that they're specialözel."
115
274000
3000
"Ninem bütün torunlarına özel olduklarını söyler." dedi.
04:52
(LaughterKahkaha)
116
277000
3000
(Gülüşmeler)
04:55
I was devastatedharap.
117
280000
2000
Yıkılmıştım.
04:57
(LaughterKahkaha)
118
282000
2000
(Gülüşmeler)
04:59
And I'm going to admititiraf etmek something to you.
119
284000
2000
Burada size bir şey itiraf edeceğim.
05:01
I'm going to tell you something I probablymuhtemelen shouldn'tolmamalı.
120
286000
2000
Büyük ihtimalle söylememem gereken bir şey.
05:03
I know this mightbelki be broadcastYayın broadlyGenel olarak.
121
288000
2000
Bu büyük kitlelere yayınlanacak.
05:05
But I'm 52 yearsyıl oldeski,
122
290000
2000
Ama 52 yasındayım,
05:07
and I'm going to admititiraf etmek to you
123
292000
2000
ve size şunu itiraf edeceğim
05:09
that I've never had a dropdüşürmek of alcoholalkol.
124
294000
3000
hayatımda bir damla içki içmedim.
05:12
(ApplauseAlkış)
125
297000
2000
(Alkışlar)
05:14
I don't say that because I think that's virtuousErdemli;
126
299000
3000
Bunu çok erdemli bir şey olduğundan değil;
05:17
I say that because there is powergüç in identityKimlik.
127
302000
4000
kimlikte var olan güçten dolayı söylüyorum.
05:21
When we createyaratmak the right kindtür of identityKimlik,
128
306000
2000
Doğru kimliği yaratırsak,
05:23
we can say things to the worldDünya around us
129
308000
2000
etrafımızdaki dünyaya çok da mantıklı
05:25
that they don't actuallyaslında believe makesmarkaları senseduyu.
130
310000
2000
gelmeyen şeyleri söyleyebiliriz.
05:27
We can get them to do things
131
312000
2000
Onlara yapamayacaklarını düşündükleri
05:29
that they don't think they can do.
132
314000
2000
şeyleri yaptırabiliriz.
05:31
When I thought about my grandmotherbüyükanne,
133
316000
2000
Büyükannemi düşündüğümde,
05:33
of coursekurs she would think all her grandkidstorun were specialözel.
134
318000
2000
ona göre tabii ki bütün torunları özeldi.
05:35
My grandfatherBüyük baba was in prisonhapis duringsırasında prohibitionİçki yasağı.
135
320000
3000
Dedem içki yasağından dolayı hapisteydi.
05:38
My maleerkek unclesdayılar diedvefat etti of alcohol-relatedalkole bağlı diseaseshastalıklar.
136
323000
2000
Dayılarım içkinin neden olduğu hastalıklardan ölmüşlerdi.
05:40
And these were the things she thought we neededgerekli to commitişlemek to.
137
325000
3000
Ona göre bu da bizim uymamız gereken bir şeydi.
05:43
Well I've been tryingçalışıyor to say something
138
328000
2000
Şimdiye kadar adalet sistemimizle ilgili
05:45
about our criminaladli justiceadalet systemsistem.
139
330000
2000
bir şeyler söylemeye çalıştım.
05:47
This countryülke is very differentfarklı todaybugün
140
332000
2000
Ülkemiz 40 sene önce olduğundan
05:49
than it was 40 yearsyıl agoönce.
141
334000
2000
çok farklı.
05:51
In 1972, there were 300,000 people in jailshapishanelerinde and prisonsHapishaneler.
142
336000
3000
1972'de hapishanelerde 300.000 kişi vardı.
05:54
TodayBugün, there are 2.3 millionmilyon.
143
339000
5000
Bugün 2,3 milyon kişi.
05:59
The UnitedAmerika StatesBirleşik now has the highesten yüksek rateoran of incarcerationhapsetme
144
344000
2000
Birleşik Devletler dünyanın en çok
06:01
in the worldDünya.
145
346000
2000
hapis cezası veren ülkesi.
06:03
We have sevenYedi millionmilyon people on probationDenetimli serbestlik and paroleŞartlı tahliye.
146
348000
3000
Şartlı veya kefaletli olarak tahliye edilmiş yedi milyon kişi var.
06:06
And masskitle incarcerationhapsetme, in my judgmentyargı,
147
351000
3000
Bana kalırsa, toplu hapsetme
06:09
has fundamentallyesasen changeddeğişmiş our worldDünya.
148
354000
3000
dünyamızı kökünden değiştirdi.
06:12
In poorfakir communitiestopluluklar, in communitiestopluluklar of colorrenk
149
357000
2000
Fakir mahallelerde, farklı ırkların yaşadığı mahallerde,
06:14
there is this despairumutsuzluk,
150
359000
2000
bu durumdan dolayı
06:16
there is this hopelessnessumutsuzluk,
151
361000
2000
çaresizlik var,
06:18
that is beingolmak shapedbiçimli by these outcomesçıktıları.
152
363000
2000
umutsuzluk var.
06:20
One out of threeüç blacksiyah menerkekler
153
365000
2000
18 ile 30 yaş arasındaki
06:22
betweenarasında the agesyaşlar of 18 and 30
154
367000
2000
her üç siyahi erkekten birisi
06:24
is in jailhapis, in prisonhapis, on probationDenetimli serbestlik or paroleŞartlı tahliye.
155
369000
3000
ya hapiste, ya da şartlı veya kefaletli tahliyle salınmış.
06:27
In urbankentsel communitiestopluluklar acrosskarşısında this countryülke --
156
372000
2000
Ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde --
06:29
LosLos AngelesAngeles, PhiladelphiaPhiladelphia, BaltimoreBaltimore, WashingtonWashington --
157
374000
3000
Los Angeles, Philadelphia, Baltimore, Washington --
06:32
50 to 60 percentyüzde of all younggenç menerkekler of colorrenk are
158
377000
3000
beyaz olmayan erkeklerin yüzde 50-60'i
06:35
in jailhapis or prisonhapis or on probationDenetimli serbestlik or paroleŞartlı tahliye.
159
380000
3000
ya hapiste, ya da şartlı veya kefaletli tahliyle salınmış.
06:38
Our systemsistem isn't just beingolmak shapedbiçimli
160
383000
2000
Sistemimiz sadece ırktan dolayı
06:40
in these waysyolları that seemgörünmek to be distortingçarpıtarak around raceyarış,
161
385000
2000
kutuplaşmış değil,
06:42
they're alsoAyrıca distortedbozuk by povertyyoksulluk.
162
387000
2000
aynı zamanda fakirlikten dolayı da kutuplaşmış.
06:44
We have a systemsistem of justiceadalet in this countryülke
163
389000
3000
Bu ülkedeki adalet sistemimiz
06:47
that treatsmuamele etmek you much better
164
392000
2000
eğer beyaz ve suçluysanız,
06:49
if you're richzengin and guiltysuçlu than if you're poorfakir and innocentmasum.
165
394000
3000
fakir ve masum olanlara davrandığından daha iyi davranıyor.
06:52
WealthServet, not culpabilitysuçluluk,
166
397000
3000
Sonuçları suçtan çok
06:55
shapesşekiller outcomesçıktıları.
167
400000
2000
varlık belirliyor.
06:57
And yethenüz, we seemgörünmek to be very comfortablerahat.
168
402000
3000
Yine de, biz çok rahatmışız gibi görünüyoruz.
07:00
The politicssiyaset of fearkorku and angeröfke
169
405000
2000
Korku ve öfke politikası
07:02
have madeyapılmış us believe
170
407000
2000
bizi bunlar sanki
07:04
that these are problemssorunlar that are not our problemssorunlar.
171
409000
3000
başkasının derdiymiş gibi inandırdı.
07:07
We'veBiz ettik been disconnectedbağlantı kesildi.
172
412000
2000
Bağlantımız koptu.
07:09
It's interestingilginç to me.
173
414000
2000
Bu bana ilginç geliyor.
07:11
We're looking at some very interestingilginç developmentsgelişmeler in our work.
174
416000
2000
İşimde bazı ilginç gelişmeler görüyorum.
07:13
My statebelirtmek, bildirmek of AlabamaAlabama, like a numbernumara of statesdevletler,
175
418000
2000
Benim eyaletim Alabama, diğer bazı eyaletler gibi,
07:15
actuallyaslında permanentlykalıcı olarak disenfranchisesdisenfranchises you
176
420000
2000
eğer bir mahkumiyetiniz varsa
07:17
if you have a criminaladli convictionmahkumiyet.
177
422000
2000
oy verme hakkınızı elinizden alıyor.
07:19
Right now in AlabamaAlabama
178
424000
2000
Alabama'da şimdi
07:21
34 percentyüzde of the blacksiyah maleerkek populationnüfus
179
426000
2000
zenci erkeklerin yüzde 34'u
07:23
has permanentlykalıcı olarak lostkayıp the right to voteoy.
180
428000
2000
oy verme haklarını ölene kadar kaybetti.
07:25
We're actuallyaslında projectingçıkıntı yapan in anotherbir diğeri 10 yearsyıl
181
430000
2000
Öngörülerimize göre,
07:27
the levelseviye of disenfranchisementhakkını
182
432000
2000
önümüzdeki on senede
07:29
will be as highyüksek as it's been
183
434000
2000
oy verme oranı
07:31
sincedan beri priorönceki to the passagegeçit of the VotingOylama RightsHakları ActYasası.
184
436000
2000
Oy Verme Hakkı Kanunu'nun geçmesinden önceki oranla eşit olacak.
07:33
And there is this stunningçarpıcı silenceSessizlik.
185
438000
4000
Ve şaşırtıcı bir sessizlik var.
07:37
I representtemsil etmek childrençocuklar.
186
442000
2000
Ben çocukları temsil ediyorum.
07:39
A lot of my clientsistemciler are very younggenç.
187
444000
2000
Birçok müvekkilim çok genç.
07:41
The UnitedAmerika StatesBirleşik is the only countryülke in the worldDünya
188
446000
2000
Birleşik Devletler, 13 yasındaki çocukları
07:43
where we sentencecümle 13-year-old-yaşında childrençocuklar
189
448000
2000
müebbet hapse mahkum eden
07:45
to dieölmek in prisonhapis.
190
450000
2000
dünyadaki tek ülke.
07:47
We have life imprisonmenthapis withoutolmadan paroleŞartlı tahliye for kidsçocuklar in this countryülke.
191
452000
3000
Bu ülkede çocuklar şartlı tahliye söz konusu olmadan müebbete mahkum ediliyor.
07:50
And we're actuallyaslında doing some litigationdava.
192
455000
2000
Bu davalar gerçekten oluyor.
07:52
The only countryülke in the worldDünya.
193
457000
2000
Dünyadaki tek ülke.
07:54
I representtemsil etmek people on deathölüm rowsıra.
194
459000
2000
İdamı istenilen insanları temsil ediyorum.
07:56
It's interestingilginç, this questionsoru of the deathölüm penaltyceza.
195
461000
2000
Bu idam cezası tartışması çok ilginç.
07:58
In manyçok waysyolları, we'vebiz ettik been taughtöğretilen to think
196
463000
2000
Birçok açıdan,
08:00
that the realgerçek questionsoru is,
197
465000
2000
gerçek sorunun,
08:02
do people deservehak etmek to dieölmek for the crimessuçları they'veonlar ettik committedtaahhüt?
198
467000
3000
insanlar işledikleri suçlardan dolayı ölmeyi hakkediyor mu olduğuna inandırıldık.
08:05
And that's a very sensiblemantıklı questionsoru.
199
470000
2000
Bu gayet mantıklı bir soru.
08:07
But there's anotherbir diğeri way of thinkingdüşünme
200
472000
2000
Ancak, sahip olduğumuz kimliğe göre
08:09
about where we are in our identityKimlik.
201
474000
2000
bu soruyu farklı biçimde sorabiliriz.
08:11
The other way of thinkingdüşünme about it
202
476000
2000
Eğer bunu yaparsak,
08:13
is not, do people deservehak etmek to dieölmek for the crimessuçları they commitişlemek,
203
478000
2000
sormamız gereken insanlar işledikleri suçlardan dolayı ölmeyi hakkediyorlar mı değil,
08:15
but do we deservehak etmek to killöldürmek?
204
480000
2000
biz öldürmeyi hakkediyor muyuz.
08:17
I mean, it's fascinatingbüyüleyici.
205
482000
2000
Bence bu inanılmaz.
08:19
DeathÖlüm penaltyceza in AmericaAmerika is definedtanımlanmış by errorhata.
206
484000
3000
Amerika'daki idam cezası hatalarla şekilleniyor.
08:22
For everyher ninedokuz people who have been executedidam,
207
487000
2000
İdam edilen her dokuz kişi için
08:24
we'vebiz ettik actuallyaslında identifiedtespit one innocentmasum personkişi
208
489000
2000
bir kişinin suçsuz olduğunu tespit ettik
08:26
who'skim been exoneratedberaat and releasedyayınlandı from deathölüm rowsıra.
209
491000
3000
ve o kişi salıverildi.
08:29
A kindtür of astonishingşaşırtıcı errorhata rateoran --
210
494000
3000
İnanılmaz bir hata oranı --
08:32
one out of ninedokuz people innocentmasum.
211
497000
3000
her dokuz kişiden birisi masum.
08:35
I mean, it's fascinatingbüyüleyici.
212
500000
2000
İnanılmaz.
08:37
In aviationhavacılık, we would never let people flyuçmak on airplanesuçaklar
213
502000
3000
Havacılıkta, kalkan her dokuz uçaktan
08:40
if for everyher ninedokuz planesdüzlemler that tookaldı off
214
505000
2000
birisi düşseydi
08:42
one would crashkaza.
215
507000
2000
hiçbir uçuş yapılmasına izin vermezdik.
08:44
But somehowbir şekilde we can insulateizole ourselveskendimizi from this problemsorun.
216
509000
3000
Ama bir şekilde kendimizi bu sorundan soyutlayabiliyoruz.
08:47
It's not our problemsorun.
217
512000
2000
Bizim sorunumuz değil.
08:49
It's not our burdenyük.
218
514000
2000
Bizim derdimiz değil.
08:51
It's not our strugglemücadele.
219
516000
2000
Bizim kavgamız değil.
08:53
I talk a lot about these issuessorunlar.
220
518000
2000
Bu konular hakkında çok konuşuyorum.
08:55
I talk about raceyarış and this questionsoru
221
520000
2000
Irk hakkında ve öldürmeyi
08:57
of whetherolup olmadığını we deservehak etmek to killöldürmek.
222
522000
2000
hakkedip etmediğimiz hakkında konuşuyorum.
08:59
And it's interestingilginç, when I teachöğretmek my studentsöğrencilerin about African-AmericanAfrikalı-Amerikalı historytarih,
223
524000
2000
Bu çok ilginç, öğrencilerime Afrikalı Amerikalılar'ın tarihini öğretirken
09:01
I tell them about slaverykölelik.
224
526000
2000
onlara kölelikten bahsediyorum.
09:03
I tell them about terrorismterörizm,
225
528000
2000
Onlara terörden bahsediyorum,
09:05
the eraçağ that beganbaşladı at the endson of reconstructionyeniden yapılanma
226
530000
2000
yeniden yapılanma sürecinden ve bunu takip eden
09:07
that wentgitti on to WorldDünya WarSavaş IIII.
227
532000
2000
İkinci Dünya Savaşı'ndan bahsediyorum.
09:09
We don't really know very much about it.
228
534000
2000
Onun hakkında pek bir şey bilmiyorlar.
09:11
But for African-AmericansAfrika-Amerikalı in this countryülke,
229
536000
2000
Ancak bu ülkedi Afrikalı Amerikalılar için,
09:13
that was an eraçağ definedtanımlanmış by terrorterör.
230
538000
2000
terörle şekillenmiş bir dönemdi.
09:15
In manyçok communitiestopluluklar, people had to worryendişelenmek about beingolmak lynchedlinç.
231
540000
2000
Pek çok topluluk, linç edilme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
09:17
They had to worryendişelenmek about beingolmak bombedbombalanmış.
232
542000
2000
Bombalanmaktan korkuyorlardı.
09:19
It was the threattehdit of terrorterör that shapedbiçimli theironların liveshayatları.
233
544000
2000
Hayatlarını şekillendiren terör tehdidiydi.
09:21
And these olderdaha eski people come up to me now
234
546000
2000
Bu yaşça büyük kimseler bana gelip
09:23
and they say, "MrBay. StevensonStevenson, you give talksgörüşmeler, you make speecheskonuşmalar,
235
548000
3000
"Bay Stevenson, konuşmalar, sunumlar yapıyorsunuz,
09:26
you tell people to stop sayingsöz
236
551000
2000
insanlara terörle ilk defa 11 Eylül'den sonra
09:28
we're dealingmuamele with terrorismterörizm for the first time in our nation'snationâ €™ s historytarih
237
553000
3000
karşı karşıya geldiklerini söylemeyi kesmelerini
09:31
after 9/11."
238
556000
2000
söyler misiniz." diyorlar.
09:33
They tell me to say, "No, tell them that we grewbüyüdü up with that."
239
558000
3000
"Biz bunlarla büyüdük deyin." diyorlar.
09:36
And that eraçağ of terrorismterörizm, of coursekurs,
240
561000
2000
Ve tabii ki bu terör çağını
09:38
was followedtakip etti by segregationsegregasyon
241
563000
2000
ayrımcılık
09:40
and decadeson yıllar of racialırk subordinationKoşullu sertifika
242
565000
2000
ve yıllar süren
09:42
and apartheidırk ayrımı.
243
567000
2000
ırkçılık takip etti.
09:44
And yethenüz, we have in this countryülke this dynamicdinamik
244
569000
3000
Ve ne yazık ki bu ülkede alışılagelmiş olarak
09:47
where we really don't like to talk about our problemssorunlar.
245
572000
3000
sorunlarımızdan konuşmayı sevmiyoruz.
09:50
We don't like to talk about our historytarih.
246
575000
3000
Tarihimiz hakkında konuşmayı sevmiyoruz.
09:53
And because of that, we really haven'tyok understoodanladım
247
578000
3000
Bunun yüzünden de tarihte yaptığımız şeyleri
09:56
what it's meantdemek to do the things we'vebiz ettik donetamam historicallytarihsel.
248
581000
3000
neden yaptığımızı tam olarak anlayamadık.
09:59
We're constantlysürekli runningkoşu into eachher other.
249
584000
2000
Sürekli birbirimizle çatışıyoruz.
10:01
We're constantlysürekli creatingoluşturma tensionsgerginlikler and conflictsçatışmalar.
250
586000
2000
Sürekli gerilim ve çatışma yaratıyoruz.
10:03
We have a hardzor time talkingkonuşma about raceyarış,
251
588000
3000
Irktan konuşmakta güçlük çekiyoruz,
10:06
and I believe it's because we are unwillingisteksiz to commitişlemek ourselveskendimizi
252
591000
4000
çünkü bence kendimizi gerçeğe ve uzlaşmaya
10:10
to a processsüreç of truthhakikat and reconciliationmutabakat.
253
595000
2000
adamak istemiyoruz.
10:12
In SouthGüney AfricaAfrika, people understoodanladım
254
597000
2000
Güney Afrika'da insanlar
10:14
that we couldn'tcould overcomeüstesinden gelmek apartheidırk ayrımı
255
599000
2000
gerçeğe ve uzlaşmaya adanmadan
10:16
withoutolmadan a commitmenttaahhüt to truthhakikat and reconciliationmutabakat.
256
601000
2000
ırkçılığın çözümlenmeyeceğini anladılar.
10:18
In RwandaRuanda, even after the genocidesoykırım, there was this commitmenttaahhüt,
257
603000
3000
Rwanda'da, soykırım sırasında bile, adanmışlık vardı,
10:21
but in this countryülke we haven'tyok donetamam that.
258
606000
2000
ancak bu ülkede bunu başaramadık.
10:23
I was givingvererek some lecturesdersler in GermanyAlmanya about the deathölüm penaltyceza.
259
608000
3000
Almanya'da idam cezasıyla ilgili bir ders veriyordum.
10:26
It was fascinatingbüyüleyici
260
611000
2000
Büyüleyiciydi,
10:28
because one of the scholarsbilim adamları stooddurdu up after the presentationsunum
261
613000
3000
çünkü sunumumdan sonra akademisyenlerden birisi ayağa kalktı
10:31
and said, "Well you know it's deeplyderinden troublingrahatsız
262
616000
2000
ve "Sizin konuştuklarınızı duymak
10:33
to hearduymak what you're talkingkonuşma about."
263
618000
2000
insanı derinden yaralıyor.
10:35
He said, "We don't have the deathölüm penaltyceza in GermanyAlmanya.
264
620000
3000
Almanya'da idam cezası yok.
10:38
And of coursekurs, we can never have the deathölüm penaltyceza in GermanyAlmanya."
265
623000
3000
Doğal olarak da Almanya'da hiçbir zaman idam cezası olamaz." dedi.
10:41
And the roomoda got very quietsessiz,
266
626000
2000
Oda sessizleşti
10:43
and this womankadın said,
267
628000
2000
ve bir kadın
10:45
"There's no way, with our historytarih,
268
630000
3000
"Asla olamaz, bizim tarihimizle
10:48
we could ever engagetutmak
269
633000
2000
insanların sistematik bir şekilde
10:50
in the systematicsistematik killingöldürme of humaninsan beingsvarlıklar.
270
635000
2000
ölümüne asla izin veremeyiz.
10:52
It would be unconscionableçok mantıksız for us
271
637000
4000
Kasıtlı bir şekilde
10:56
to, in an intentionalkasıtlı and deliberatekasıtlı way,
272
641000
2000
insan öldürmek
10:58
setset about executingyürütme people."
273
643000
3000
bizim için vicdansızlık olur." dedi.
11:01
And I thought about that.
274
646000
2000
Bunun hakkında düşündüm.
11:03
What would it feel like
275
648000
2000
Almanya Devleti'nin
11:05
to be livingyaşam in a worldDünya
276
650000
2000
insanları idam ettiği bir dünyada
11:07
where the nationulus statebelirtmek, bildirmek of GermanyAlmanya was executingyürütme people,
277
652000
3000
yaşamak nasıl olurdu,
11:10
especiallyözellikle if they were disproportionatelyorantısız JewishYahudi?
278
655000
2000
hele bu insanlar büyük ölçüde Musevi olsalardı?
11:12
I couldn'tcould bearayı it.
279
657000
2000
Buna katlanamazdım.
11:14
It would be unconscionableçok mantıksız.
280
659000
2000
Bu vicdansızlık olurdu.
11:16
And yethenüz, in this countryülke,
281
661000
2000
Ancak bu ülkede
11:18
in the statesdevletler of the OldEski SouthGüney,
282
663000
2000
eski güney eyaletlerinde
11:20
we executegerçekleştirmek people --
283
665000
2000
insanları idam ediyoruz.
11:22
where you're 11 timeszamanlar more likelymuhtemelen to get the deathölüm penaltyceza
284
667000
2000
Burada eğer kurban beyazsa idama mahkum etme oranı
11:24
if the victimkurban is whitebeyaz than if the victimkurban is blacksiyah,
285
669000
2000
kurbanın siyah olduğundan 11 kat daha fazla
11:26
22 timeszamanlar more likelymuhtemelen to get it
286
671000
2000
ve eğer sanık siyahsa idama mahkum etme oranı
11:28
if the defendantdavalı is blacksiyah and the victimkurban is whitebeyaz --
287
673000
2000
sanığın beyaz olduğundan 22 kat fazla.
11:30
in the very statesdevletler where there are buriedgömülü in the groundzemin
288
675000
2000
Bu eyaletlerin topraklarında
11:32
the bodiesbedenler of people who were lynchedlinç.
289
677000
2000
linç edilmiş insanların kemikleri gömülü.
11:34
And yethenüz, there is this disconnectbağlantıyı kes.
290
679000
4000
Ama yine de bu bağlantısızlık var.
11:38
Well I believe that our identityKimlik is at riskrisk.
291
683000
4000
Bence bizim kimliğimiz riskte.
11:42
That when we actuallyaslında don't carebakım
292
687000
3000
Bu zor şeylere
11:45
about these difficultzor things,
293
690000
3000
önem vermiyoruz,
11:48
the positivepozitif and wonderfulolağanüstü things
294
693000
2000
pozitif ve harika şeylere
11:50
are nonethelessyine de implicatedkarıştığı.
295
695000
3000
önem veriyoruz.
11:53
We love innovationyenilik.
296
698000
2000
Buluşlara bayılıyoruz.
11:55
We love technologyteknoloji. We love creativityyaratıcılık.
297
700000
3000
Teknolojiye bayılıyoruz. Yaratıcılığa bayılıyoruz.
11:58
We love entertainmenteğlence.
298
703000
2000
Eğlenceye bayılıyoruz.
12:00
But ultimatelyen sonunda,
299
705000
2000
Ama aslında
12:02
those realitiesgerçekler
300
707000
2000
bu gerçekler
12:04
are shadowedgölgeli by sufferingçile,
301
709000
3000
acıyla, istismarla,
12:07
abusetaciz, degradationbozulma,
302
712000
2000
ayrışmayla, marjinalleşmeyle
12:09
marginalizationmarjinalleşme.
303
714000
2000
gölgeleniyor.
12:11
And for me, it becomesolur necessarygerekli
304
716000
2000
Bana kalırsa bu iki durumu
12:13
to integratebirleştirmek the two.
305
718000
2000
birleştirmeliyiz.
12:15
Because ultimatelyen sonunda we are talkingkonuşma
306
720000
2000
Çünkü özünde
12:17
about a need to be more hopefulumutlu,
307
722000
2000
daha umutlu olmaktan
12:19
more committedtaahhüt, more dedicatedadanmış
308
724000
3000
daha kararlı, karmaşık bir dünyada yaşamanın
12:22
to the basictemel challengeszorluklar of livingyaşam in a complexkarmaşık worldDünya.
309
727000
3000
getirdiği sorunlara kendimizi daha fazla adamaktan bahsediyoruz.
12:25
And for me that meansanlamına geliyor
310
730000
3000
Benim için bu, fakirlerle,
12:28
spendingharcama time thinkingdüşünme and talkingkonuşma
311
733000
2000
dezavantajlılarla,
12:30
about the poorfakir, the disadvantageddezavantajlı,
312
735000
3000
TED'e gelme fırsatı bulamayanlarla
12:33
those who will never get to TEDTED.
313
738000
2000
konuşmak anlamına geliyor.
12:35
But thinkingdüşünme about them in a way
314
740000
2000
Onları düşünmek
12:37
that is integratedentegre in our ownkendi liveshayatları.
315
742000
2000
hayatımızın bir parçası haline gelmeli.
12:39
You know ultimatelyen sonunda, we all have to believe things we haven'tyok seengörüldü.
316
744000
4000
Biliyorsunuz, özünde, hepimiz görmediğimiz şeylere inanmak zorundayız.
12:43
We do. As rationalakılcı as we are, as committedtaahhüt to intellectakıl as we are.
317
748000
4000
İnanıyoruz da. Ne kadar gerçekçiysek, aklın yoluna da o kadar inanıyoruz.
12:47
InnovationYenilik, creativityyaratıcılık,
318
752000
2000
Yenilik, yaratıcılık,
12:49
developmentgelişme comesgeliyor
319
754000
2000
gelişme sadece zihnimizdeki
12:51
not from the ideasfikirler in our mindus aloneyalnız.
320
756000
2000
fikirlerden gelmez.
12:53
They come from the ideasfikirler in our mindus
321
758000
3000
Kalbimizdeki bir inançtan
12:56
that are alsoAyrıca fueledyakıtlı
322
761000
2000
güç alıp zihnimizde oluşturduğumuz
12:58
by some convictionmahkumiyet in our heartkalp.
323
763000
2000
fikirlerden gelir.
13:00
And it's that mind-heartakıl-kalp connectionbağ
324
765000
2000
Ve bana kalırsa,
13:02
that I believe compelszorluyor us
325
767000
2000
bizim bu zihin-kalp bağlantımız
13:04
to not just be attentiveözenli
326
769000
2000
bizim sadece parlak
13:06
to all the brightparlak and dazzlydazzly things,
327
771000
3000
ve göz alıcı şeylere değil,
13:09
but alsoAyrıca the darkkaranlık and difficultzor things.
328
774000
3000
karanlık ve zor şeylere de önem göstermemizi sağlar.
13:12
VaclavVaclav HavelHavel, the great CzechÇekçe leaderlider, talkedkonuştuk about this.
329
777000
3000
Büyük Çek lideri Vaclav Havel bundan bahsetmişti.
13:15
He said, "When we were in EasternDoğu EuropeEurope and dealingmuamele with oppressionbaskı,
330
780000
3000
"Doğu Avrupa'da baskıyla başa çıkmaya çalışırken,
13:18
we wanted all kindsçeşit of things,
331
783000
2000
her türlü şeyi istedik,
13:20
but mostlyçoğunlukla what we neededgerekli was hopeumut,
332
785000
2000
ama en çok ihtiyacımız olan umuttu,
13:22
an orientationYönlendirme of the spiritruh,
333
787000
2000
ruhumuzu yöneltmekti,
13:24
a willingnessistekli to sometimesara sıra be in hopelessUmutsuz placesyerler
334
789000
2000
bazen de umutsuz yerlerde bulunup
13:26
and be a witnesstanık."
335
791000
2000
tanıklık etmekti." demişti.
13:28
Well that orientationYönlendirme of the spiritruh
336
793000
2000
Bu ruh yönelimi
13:30
is very much at the coreçekirdek of what I believe
337
795000
3000
bence TED topluluklarının bile
13:33
even TEDTED communitiestopluluklar
338
798000
2000
bağlılığının
13:35
have to be engagednişanlı in.
339
800000
2000
temelinde olmalı.
13:37
There is no disconnectbağlantıyı kes
340
802000
2000
Teknoloji ve tasarımın
13:39
around technologyteknoloji and designdizayn
341
804000
3000
getirdiği hiçbir bağlantısızlık bizi
13:42
that will allowizin vermek us to be fullytamamen humaninsan
342
807000
2000
acı çekmeye, fakirliğe, dişlanmışlığa, adaletsizliğe
13:44
untila kadar we payödeme attentionDikkat to sufferingçile,
343
809000
3000
önem vermediğimiz sürece
13:47
to povertyyoksulluk, to exclusionhariç tutma, to unfairnessinsafsızlık, to injusticeadaletsizlik.
344
812000
3000
tam olarak insan olmamıza izin vermez.
13:50
Now I will warnuyarmak you
345
815000
2000
Ancak sizi uyarıyorum:
13:52
that this kindtür of identityKimlik
346
817000
2000
bu tarz bir kimliğe sahip olmak
13:54
is a much more challengingmeydan okuma identityKimlik
347
819000
3000
bunlara önem vermediğiniz
13:57
than onesolanlar that don't payödeme attentionDikkat to this.
348
822000
2000
durumdan çok daha zordur.
13:59
It will get to you.
349
824000
2000
Bunu anlayacaksınız.
14:01
I had the great privilegeayrıcalık, when I was a younggenç lawyeravukat, of meetingtoplantı RosaRosa ParksParklar.
350
826000
3000
Genç bir avukatken Rosa Parks'la tanışma şerefine eriştim.
14:04
And MsMS. ParksParklar used to come back to MontgomeryMontgomery everyher now and then,
351
829000
3000
Parks Hanım arada sırada Montgomery'ye gelirdi,
14:07
and she would get togetherbirlikte with two of her dearestSevgili friendsarkadaşlar,
352
832000
2000
en yakın arkadaşlarıyla toplanırdı,
14:09
these olderdaha eski womenkadınlar,
353
834000
2000
yaşlıca kadınlardı,
14:11
JohnnieJohnnie CarrCarr who was the organizerOrganizatör
354
836000
2000
Johnnie Carr, Montgomery
14:13
of the MontgomeryMontgomery busotobüs boycottboykot --
355
838000
2000
otobüs boykotunun düzenleyicisydi --
14:15
amazingşaşırtıcı African-AmericanAfrikalı-Amerikalı womankadın --
356
840000
2000
harika bir siyahi kadın --
14:17
and VirginiaVirginia DurrDurr, a whitebeyaz womankadın,
357
842000
2000
Virginia Durr, beyaz bir kadın,
14:19
whosekimin husbandkoca, CliffordClifford DurrDurr, representedtemsil DrDr. KingKral.
358
844000
2000
eşi Clifford Durr Dr. King'i temsil etti.
14:21
And these womenkadınlar would get togetherbirlikte and just talk.
359
846000
3000
Bu kadınlar bir araya gelip sadece konuşurlardı.
14:24
And everyher now and then MsMS. CarrCarr would call me,
360
849000
2000
Arada Carr Hanım beni çağırır
14:26
and she'do ediyorum say, "BryanBryan, MsMS. ParksParklar is cominggelecek to townkasaba. We're going to get togetherbirlikte and talk.
361
851000
3000
ve "Bryan, Parks Hanım şehre geliyor. Bir araya gelip konuşacağız.
14:29
Do you want to come over and listen?"
362
854000
2000
Sen de gelip dinlemek ister misin?" derdi.
14:31
And I'd say, "Yes, Ma'amBayan, I do."
363
856000
2000
Ben de "Tabii ki isterim." derdim.
14:33
And she'do ediyorum say, "Well what are you going to do when you get here?"
364
858000
2000
"Buraya gelince ne yapacaksın?" derdi.
14:35
I said, "I'm going to listen."
365
860000
2000
Ben de "Dinleyeceğim." derdim.
14:37
And I'd go over there and I would, I would just listen.
366
862000
2000
Oraya gider ve dinlerdim.
14:39
It would be so energizingenerji verici and so empoweringgüçlendirici.
367
864000
2000
Bu bana enerji ve güç verirdi.
14:41
And one time I was over there listeningdinleme to these womenkadınlar talk,
368
866000
3000
Bir keresinde orada bu kadınları dinlerken,
14:44
and after a coupleçift of hourssaatler MsMS. ParksParklar turneddönük to me
369
869000
2000
birkaç saat sonra Parks Hanım bana dönüp
14:46
and she said, "Now BryanBryan, tell me what the EqualEşittir JusticeAdalet InitiativeGirişimi is.
370
871000
3000
"Şimdi Bryan, bana Eşit Adalet Girişimi'nin ne olduğunu anlat.
14:49
Tell me what you're tryingçalışıyor to do."
371
874000
2000
Ne yapmaya çalıştığını anlat." dedi.
14:51
And I beganbaşladı givingvererek her my raptıklatma.
372
876000
2000
Ona anlatmaya başladım.
14:53
I said, "Well we're tryingçalışıyor to challengemeydan okuma injusticeadaletsizlik.
373
878000
2000
"Adaletsizlikle savaşmaya çalışıyoruz.
14:55
We're tryingçalışıyor to help people who have been wronglyyanlış convictedsuçlu.
374
880000
2000
Haksız yargılanmış kişilere yardım etmeye çalışıyoruz.
14:57
We're tryingçalışıyor to confrontkarşısına çıkmak biasönyargı and discriminationayrımcılık
375
882000
2000
Adli yargı idaresinde
14:59
in the administrationyönetim of criminaladli justiceadalet.
376
884000
2000
taraflılıkla ve ayrımcılıkla çatışmaya çalışıyoruz.
15:01
We're tryingçalışıyor to endson life withoutolmadan paroleŞartlı tahliye sentencescümleler for childrençocuklar.
377
886000
3000
Şartlı tahliye görüşmelerine izin verilmeyen çocuklara yardım etmeye çalışıyoruz.
15:04
We're tryingçalışıyor to do something about the deathölüm penaltyceza.
378
889000
2000
İdam cezası hakkında bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
15:06
We're tryingçalışıyor to reduceazaltmak the prisonhapis populationnüfus.
379
891000
2000
Hapishanelerdeki insanların sayısını azaltmaya çalışıyoruz.
15:08
We're tryingçalışıyor to endson masskitle incarcerationhapsetme."
380
893000
2000
Toplu hapsedilmeyi engellemeye çalışıyoruz."
15:10
I gaveverdi her my wholebütün raptıklatma, and when I finishedbitmiş she lookedbaktı at me
381
895000
2000
Ona bütün bu zırvalarımı anlattım ve bitirdiğimde bana baktı ve
15:12
and she said, "MmmMmm mmmMmm mmmMmm."
382
897000
3000
"Mmm mmm mmm.
15:15
She said, "That's going to make you tiredyorgun, tiredyorgun, tiredyorgun."
383
900000
3000
Bu seni çok çok çok yorgun düşürecek." dedi.
15:18
(LaughterKahkaha)
384
903000
2000
(Gülüşmeler)
15:20
And that's when MsMS. CarrCarr leanedeğildi forwardileri, she put her fingerparmak in my faceyüz,
385
905000
2000
Bunun üzerine Carr Hanım bana doğru eğildi, parmağını yüzüme koyup
15:22
she said, "That's why you've got to be bravecesur, bravecesur, bravecesur."
386
907000
6000
"İşte bu yüzden çok çok çok cesur olmalısın." dedi.
15:28
And I actuallyaslında believe that the TEDTED communitytoplum
387
913000
3000
Ben TED toplumunun gerçekten
15:31
needsihtiyaçlar to be more courageouscesur.
388
916000
2000
çok cesur olması gerektiğine inanıyorum.
15:33
We need to find waysyolları
389
918000
2000
Bu zorluklarla, sorunlarla,
15:35
to embracekucaklamak these challengeszorluklar,
390
920000
2000
acılarla baş edecek
15:37
these problemssorunlar, the sufferingçile.
391
922000
2000
yollar bulmalıyız.
15:39
Because ultimatelyen sonunda, our humanityinsanlık dependsbağlıdır
392
924000
3000
Çünkü bizim insanlığımız
15:42
on everyone'sherkesin var humanityinsanlık.
393
927000
2000
herkesin insanlığına bağlı.
15:44
I've learnedbilgili very simplebasit things doing the work that I do.
394
929000
2000
İşimi yaparken çok basit bazı şeyler öğrendim.
15:46
It's just taughtöğretilen me very simplebasit things.
395
931000
2000
Bana çok basit bazı şeyler öğretti.
15:48
I've come to understandanlama and to believe
396
933000
3000
Anladım ki
15:51
that eachher of us
397
936000
2000
her birimiz
15:53
is more than the worsten kötü thing we'vebiz ettik ever donetamam.
398
938000
2000
yaptığımız en kötü şeyden daha fazlayız.
15:55
I believe that for everyher personkişi on the planetgezegen.
399
940000
3000
Gezegendeki herkes için böyle düşünüyorum.
15:58
I think if somebodybirisi tellsanlatır a lieYalan, they're not just a liaryalancı.
400
943000
3000
Bence birisi yalan söylese de sadece bir yalancı değildir.
16:01
I think if somebodybirisi takes something that doesn't belongait to them,
401
946000
2000
Bence birisi kendine ait olmayan bir şeyi alsa da
16:03
they're not just a thiefhırsız.
402
948000
2000
sadece bir hırsız değildir.
16:05
I think even if you killöldürmek someonebirisi, you're not just a killerkatil.
403
950000
3000
Bence birini öldürseniz bile, sadece bir katil değilsinizdir.
16:08
And because of that there's this basictemel humaninsan dignityhaysiyet
404
953000
3000
İşte bu yüzden, insanlık onuru
16:11
that mustşart be respecteditibarlı by lawhukuk.
405
956000
2000
kanunlar tarafından korunmalı.
16:13
I alsoAyrıca believe
406
958000
2000
Ayrıca bence,
16:15
that in manyçok partsparçalar of this countryülke,
407
960000
2000
bu ülkenin ve dünyamızın
16:17
and certainlykesinlikle in manyçok partsparçalar of this globeküre,
408
962000
4000
pek çok yerinde
16:21
that the oppositekarşısında of povertyyoksulluk is not wealthservet.
409
966000
2000
fakirliğin zıttı zenginlik değil.
16:23
I don't believe that.
410
968000
2000
Buna inanmıyorum.
16:25
I actuallyaslında think, in too manyçok placesyerler,
411
970000
3000
Bence pek çok yerde,
16:28
the oppositekarşısında of povertyyoksulluk is justiceadalet.
412
973000
3000
fakirliğin zıttı adalet.
16:31
And finallyen sonunda, I believe
413
976000
3000
Ve bence
16:34
that, despiterağmen the factgerçek that it is so dramaticdramatik
414
979000
3000
ne kadar güzel, ilham verici,
16:37
and so beautifulgüzel and so inspiringilham verici
415
982000
2000
heyecan verici
16:39
and so stimulatinguyarıcı,
416
984000
2000
olsa da
16:41
we will ultimatelyen sonunda not be judgedkarar by our technologyteknoloji,
417
986000
3000
sonunda teknolojimizle yargılanmayacağız,
16:44
we won'talışkanlık be judgedkarar by our designdizayn,
418
989000
3000
tasarımlarımızla yargılanmayacağız,
16:47
we won'talışkanlık be judgedkarar by our intellectakıl and reasonneden.
419
992000
3000
zekamızla ve mantığımızla yargılanmayacağız.
16:50
UltimatelySonuçta, you judgehakim the characterkarakter of a societytoplum,
420
995000
3000
Sonunda bir toplumun karakterini
16:53
not by how they treattedavi etmek theironların richzengin and the powerfulgüçlü and the privilegedayrıcalıklı,
421
998000
3000
zenginlere, güçlülere ve ayrıcalıklılara nasıl davrandığıyla tartmazsınız,
16:56
but by how they treattedavi etmek the poorfakir,
422
1001000
2000
fakirlere, dışlanmışlara, hapsedilmişlere
16:58
the condemnedmahkum, the incarceratedhapsedilen.
423
1003000
2000
nasıl davrandığıyla tartarsınız.
17:00
Because it's in that nexusNexus
424
1005000
2000
Bu tavır sayesinde
17:02
that we actuallyaslında beginbaşla to understandanlama trulygerçekten profoundderin things
425
1007000
3000
kendi derinliğimizi
17:05
about who we are.
426
1010000
4000
anlarız.
17:09
I sometimesara sıra get out of balancedenge. I'll endson with this storyÖykü.
427
1014000
2000
Bazen konumdan sapıyorum. Şu hikayeyle bitireceğim.
17:11
I sometimesara sıra pushit too hardzor.
428
1016000
2000
Bazen kendimi çok zorluyorum.
17:13
I do get tiredyorgun, as we all do.
429
1018000
2000
Hepimiz gibi, yoruluyorum.
17:15
SometimesBazen those ideasfikirler get aheadönde of our thinkingdüşünme
430
1020000
3000
Bazen bu fikirler kendilerini gerçekten önemli
17:18
in waysyolları that are importantönemli.
431
1023000
2000
açılardan düşündürtüyorlar.
17:20
And I've been representingtemsil eden these kidsçocuklar
432
1025000
2000
Ben çok ağır cezalara mahkum edilmiş
17:22
who have been sentencedmahkum to do these very harshsert sentencescümleler.
433
1027000
2000
çocukları temsil ediyorum.
17:24
And I go to the jailhapis and I see my clientmüşteri who'skim 13 and 14,
434
1029000
3000
Hapishaneye 13 14 yaşlarındaki, bir yetişkin gibi yargılanmasına
17:27
and he's been certifiedSertifikalı to standdurmak trialDeneme as an adultyetişkin.
435
1032000
3000
karar verilmiş müvekkillerimi görmeye gidiyorum.
17:30
I startbaşlama thinkingdüşünme, well, how did that happenolmak?
436
1035000
2000
Ve düşünüyorum, bu nasıl olmuş?
17:32
How can a judgehakim turndönüş you into something
437
1037000
2000
Bir yargıç seni olmadığın bir şeye
17:34
that you're not?
438
1039000
2000
nasıl dönüştürebiliyor?
17:36
And the judgehakim has certifiedSertifikalı him as an adultyetişkin, but I see this kidçocuk.
439
1041000
3000
Yargıç onun bir yetişkin olduğuna karar vermiş, ama ben bu çocuğu görüyorum.
17:39
And I was up too lategeç one night and I startingbaşlangıç thinkingdüşünme,
440
1044000
2000
Bir gece geç saatlerde düşünüyordum,
17:41
well goshAllah Allah, if the judgehakim can turndönüş you into something that you're not,
441
1046000
2000
tanrım, eğer bir yargıç seni olmadığın bir şeye dönüştürebiliyorsa
17:43
the judgehakim mustşart have magicsihirli powergüç.
442
1048000
2000
sihirli güçleri olmalı.
17:45
Yeah, BryanBryan, the judgehakim has some magicsihirli powergüç.
443
1050000
3000
Evet Bryan yargıcın sihirli güçleri var.
17:48
You should asksormak for some of that.
444
1053000
2000
Bunları seninle paylaşmasını istemelisin.
17:50
And because I was up too lategeç, wasn'tdeğildi thinkingdüşünme realgerçek straightDüz,
445
1055000
2000
Geç saatte ayakta olduğum için doğru düşünemiyordum,
17:52
I startedbaşladı workingçalışma on a motionhareket.
446
1057000
2000
bir önerge üzerinde çalışmaya başladım.
17:54
And I had a clientmüşteri who was 14 yearsyıl oldeski, a younggenç, poorfakir blacksiyah kidçocuk.
447
1059000
3000
14 yaşında, zavallı, zenci bir müvekkilim vardı.
17:57
And I startedbaşladı workingçalışma on this motionhareket,
448
1062000
2000
Önerge üzerinde çalışmaya başladım
17:59
and the headkafa of the motionhareket was: "MotionHareket to try my poorfakir,
449
1064000
2000
ve önergemin başı: "Fakir,
18:01
14-year-old-yaşında blacksiyah maleerkek clientmüşteri
450
1066000
2000
14 yaşındaki, zenci erkek müvekkilimi,
18:03
like a privilegedayrıcalıklı, whitebeyaz 75-year-old-yaşında
451
1068000
2000
ayrıcalıklı, beyaz, 75 yaşındaki
18:05
corporatetüzel executiveyönetici."
452
1070000
2000
şirket yöneticisi gibi savunacağım." idi.
18:07
(ApplauseAlkış)
453
1072000
5000
(Alkışlar)
18:12
And I put in my motionhareket
454
1077000
2000
Önergeme, savcılıkta, poliste,
18:14
that there was prosecutorialSavcılık misconductgörevi kötüye kullanma and policepolis misconductgörevi kötüye kullanma and judicialyargı misconductgörevi kötüye kullanma.
455
1079000
3000
yargıda uygunsuzluk olduğunu koydum.
18:17
There was a crazyçılgın linehat in there about how there's no conductkuralları in this countykontluk,
456
1082000
2000
Şöyle çılgın bir satırı da koymuştum, bu ülkede uygunluk yok,
18:19
it's all misconductgörevi kötüye kullanma.
457
1084000
2000
hep uygunsuzluk var.
18:21
And the nextSonraki morningsabah, I wokeuyandı up and I thought, now did I dreamrüya that crazyçılgın motionhareket,
458
1086000
3000
Ertesi sabah kalktığımda bu çılgın önermeyi rüyamda mı görmüştüm
18:24
or did I actuallyaslında writeyazmak it?
459
1089000
2000
yoksa gerçekten yazdım mı düşündüm.
18:26
And to my horrorkorku, not only had I writtenyazılı it,
460
1091000
2000
Dehşet verici olarak, sadece yazmakla kalmamış,
18:28
but I had sentgönderilen it to courtmahkeme.
461
1093000
2000
mahkemeye de göndermiştim.
18:30
(ApplauseAlkış)
462
1095000
3000
(Alkışlar)
18:33
A coupleçift monthsay wentgitti by,
463
1098000
3000
Birkaç ay geçti
18:36
and I had just forgottenunutulmuş all about it.
464
1101000
2000
ve bunu yeni unutmuştum.
18:38
And I finallyen sonunda decidedkarar,
465
1103000
2000
Sonunda karar vermiştim,
18:40
oh goshAllah Allah, I've got to go to the courtmahkeme and do this crazyçılgın casedurum.
466
1105000
2000
mahkemeye gidecek ve bu çılgın savunmayı yapacaktım.
18:42
And I got into my cararaba
467
1107000
2000
Arabama bindim,
18:44
and I was feelingduygu really overwhelmedboğulmuş -- overwhelmedboğulmuş.
468
1109000
2000
kendimi gerçekten boğulmuş hissediyordum.
18:46
And I got in my cararaba and I wentgitti to this courthouseAdliye.
469
1111000
2000
Arabama bindim ve adliyeye gittim.
18:48
And I was thinkingdüşünme, this is going to be so difficultzor, so painfulacı verici.
470
1113000
3000
Çok zor ve sancılı olacağını düşünüyordum.
18:51
And I finallyen sonunda got out of the cararaba and I startedbaşladı walkingyürüme up to the courthouseAdliye.
471
1116000
3000
Arabamdan indim ve adliye sarayına yürümeye başladım.
18:54
And as I was walkingyürüme up the stepsadımlar of this courthouseAdliye,
472
1119000
2000
Adliye sarayının merdivenlerinden çıkarken,
18:56
there was an olderdaha eski blacksiyah man who was the janitorKapıcı in this courthouseAdliye.
473
1121000
3000
oranın yaşlıca siyahi bir temizlikçisi vardı.
18:59
When this man saw me, he camegeldi over to me
474
1124000
2000
Beni gördüğünde, bana doğru gelip
19:01
and he said, "Who are you?"
475
1126000
2000
kim olduğumu sordu.
19:03
I said, "I'm a lawyeravukat." He said, "You're a lawyeravukat?" I said, "Yes, sirBayım."
476
1128000
3000
"Avukatım." dedim. "Avukat mısın?" dedi. "Evet efendim." dedim.
19:06
And this man camegeldi over to me
477
1131000
2000
Adam bana doğru yaklaştı
19:08
and he huggedsarıldı me.
478
1133000
2000
ve bana sarıldı.
19:10
And he whisperedfısıldadı in my earkulak.
479
1135000
2000
Kulağıma fısıldadı:
19:12
He said, "I'm so proudgururlu of you."
480
1137000
2000
"Seninle gurur duyuyorum."
19:14
And I have to tell you,
481
1139000
2000
Size söylüyorum,
19:16
it was energizingenerji verici.
482
1141000
2000
bu bana enerji verdi.
19:18
It connectedbağlı deeplyderinden with something in me
483
1143000
2000
Bu, içimdeki kimlikle
19:20
about identityKimlik,
484
1145000
2000
ve her insanın topluma ve farklı bakışlara
19:22
about the capacitykapasite of everyher personkişi to contributekatkıda bulunmak
485
1147000
3000
katkıda bulunma kapasitesiyle
19:25
to a communitytoplum, to a perspectiveperspektif that is hopefulumutlu.
486
1150000
2000
bir bağlantı kurdu.
19:27
Well I wentgitti into the courtroomMahkeme.
487
1152000
2000
Mahkemeye girdim.
19:29
And as soonyakında as I walkedyürüdü insideiçeride, the judgehakim saw me cominggelecek in.
488
1154000
2000
İçeri girer girmez, yargıç benim geldiğimi gördü.
19:31
He said, "MrBay. StevensonStevenson, did you writeyazmak this crazyçılgın motionhareket?"
489
1156000
3000
"Bay Stevenson, bu çılgın önermeyi siz mi yazdınız?" dedi.
19:34
I said, "Yes, sirBayım. I did." And we startedbaşladı arguingTartışan.
490
1159000
2000
"Evet efendim ben yazdım." dedim. Tartışmaya başladık.
19:36
And people startedbaşladı cominggelecek in because they were just outragedçileden.
491
1161000
2000
Sinirlenmiş insanlar içeriye girmeye başladılar.
19:38
I had writtenyazılı these crazyçılgın things.
492
1163000
2000
Bu çılgın şeyleri yazmıştım.
19:40
And policepolis officersgörevlileri were cominggelecek in
493
1165000
2000
Ve polis memurları, yardımcı savcılar,
19:42
and assistantYardımcısı prosecutorsSavcılar and clerkkatip workersişçiler.
494
1167000
2000
katipler içeriye giriyorlardı.
19:44
And before I knewbiliyordum it, the courtroomMahkeme was filleddolu with people
495
1169000
2000
Ben ne olduğunu anlayamadan,
19:46
angrykızgın that we were talkingkonuşma about raceyarış,
496
1171000
2000
ırktan, fakirlikten, eşitsizlikten
19:48
that we were talkingkonuşma about povertyyoksulluk,
497
1173000
2000
konuştuğumuz için
19:50
that we were talkingkonuşma about inequalityeşitsizlik.
498
1175000
2000
sinirli olan insanlar mahkemeye dolmuştu.
19:52
And out of the cornerköşe of my eyegöz, I could see this janitorKapıcı pacingpacing back and forthileri.
499
1177000
3000
Gözümün ucuyla, ileri geri gidip gelen temizlikçiyi gördüm.
19:55
And he kepttuttu looking throughvasitasiyla the windowpencere, and he could hearduymak all of this hollerkoşa koşa.
500
1180000
2000
Pencereden bakıyordu ve bütün bu karmaşayı duyuyordu.
19:57
He kepttuttu pacingpacing back and forthileri.
501
1182000
2000
İleri geri gitmeye devam etti.
19:59
And finallyen sonunda, this olderdaha eski blacksiyah man with this very worriedendişeli look on his faceyüz
502
1184000
3000
Sonunda, bu yaşlıca zenci adam yüzünde endişeli bir ifadeyle
20:02
camegeldi into the courtroomMahkeme and satoturdu down behindarkasında me,
503
1187000
3000
içeri girdi ve arkama oturdu,
20:05
almostneredeyse at counselavukat tabletablo.
504
1190000
2000
neredeyse avukatların masasına.
20:07
About 10 minutesdakika latersonra the judgehakim said we would take a breakkırılma.
505
1192000
2000
10 dakika sonra yargıç ara vereceğimizi söyledi.
20:09
And duringsırasında the breakkırılma there was a deputyYardımcısı sheriffŞerif who was offendedrahatsız
506
1194000
3000
Arada emniyet müdürü yardımcısı
20:12
that the janitorKapıcı had come into courtmahkeme.
507
1197000
2000
temizlikçinin mahkeme salonuna girmesine sinirlenmişti.
20:14
And this deputyYardımcısı jumpedatladı up and he ranran over to this olderdaha eski blacksiyah man.
508
1199000
2000
Ayağa kalktı ve bu yaşlıca zenci adama gitti.
20:16
He said, "JimmyJimmy, what are you doing in this courtroomMahkeme?"
509
1201000
3000
"Jimmy, mahkeme salonunda n'apıyorsun?" dedi.
20:19
And this olderdaha eski blacksiyah man stooddurdu up
510
1204000
2000
Yaşlıca zenci adam ayağa kalktı,
20:21
and he lookedbaktı at that deputyYardımcısı and he lookedbaktı at me
511
1206000
2000
müdür yardımcısına ve bana baktı
20:23
and he said, "I camegeldi into this courtroomMahkeme
512
1208000
3000
ve "Bu salona,
20:26
to tell this younggenç man,
513
1211000
2000
bu genç adama
20:28
keep your eyesgözleri on the prizeödül, holdambar on."
514
1213000
3000
gözünü ödülden ayırma ve dayan demek için geldim." dedi.
20:31
I've come to TEDTED
515
1216000
2000
TED'e gelme nedenim
20:33
because I believe that manyçok of you understandanlama
516
1218000
2000
bence çoğunuz
20:35
that the moralmanevi arcArk of the universeEvren is long,
517
1220000
2000
evrenin ahlak terazisinin
20:37
but it bendsvurgun towardkarşı justiceadalet.
518
1222000
2000
adalete doğru olduğunun farkındasınız.
20:39
That we cannotyapamam be fulltam evolvedgelişti humaninsan beingsvarlıklar
519
1224000
3000
İnsanlar olarak insan haklarına ve insanin saygınlığına
20:42
untila kadar we carebakım about humaninsan rightshaklar and basictemel dignityhaysiyet.
520
1227000
3000
önem vermeden tam olarak evrimleşemeyeceğimizin farkındasınız.
20:45
That all of our survivalhayatta kalma
521
1230000
2000
Bizim hayatta kalmamızın
20:47
is tiedbağlı to the survivalhayatta kalma of everyoneherkes.
522
1232000
2000
diğerlenin hayatta kalmasına bağlı olduğunun farkındasınız.
20:49
That our visionsvizyonları of technologyteknoloji and designdizayn
523
1234000
2000
Teknoloji, tasarım,
20:51
and entertainmenteğlence and creativityyaratıcılık
524
1236000
2000
eğlence, yaratıcılık vizyonlarımızın
20:53
have to be marriedevli with visionsvizyonları
525
1238000
2000
insanlık, şefkat ve adaletle
20:55
of humanityinsanlık, compassionmerhamet and justiceadalet.
526
1240000
3000
iç içe olması gerektiğinin farkındasınız.
20:58
And more than anything,
527
1243000
2000
Herşeyden fazla da,
21:00
for those of you who sharepay that,
528
1245000
2000
aranızda bu hissi paylaşanlara,
21:02
I've simplybasitçe come to tell you
529
1247000
2000
gözlerinizi ödülden ayırmayın ve dayanın
21:04
to keep your eyesgözleri on the prizeödül, holdambar on.
530
1249000
2000
demeye geldim.
21:06
Thank you very much.
531
1251000
2000
Çok teşekkür ederim.
21:08
(ApplauseAlkış)
532
1253000
21000
(Alkışlar)
21:29
ChrisChris AndersonAnderson: So you heardduymuş and saw
533
1274000
2000
Chris Anderson: Bu seyircilerin ve bu topluluğun
21:31
an obviousaçık desirearzu etmek by this audienceseyirci, this communitytoplum,
534
1276000
3000
bu konuda size yardımcı olmak
21:34
to help you on your way and to do something on this issuekonu.
535
1279000
3000
istediklerini açık olarak gördünüz ve duydunuz.
21:37
Other than writingyazı a checkKontrol,
536
1282000
2000
Bir çek yazmaktan başka
21:39
what could we do?
537
1284000
3000
ne yapabiliriz?
21:42
BSBS: Well there are opportunitiesfırsatlar all around us.
538
1287000
2000
BS: Etrafımızda birçok olanak var.
21:44
If you livecanlı in the statebelirtmek, bildirmek of CaliforniaCalifornia, for exampleörnek,
539
1289000
2000
Mesela Kaliforniya'da yaşıyorsanız
21:46
there's a referendumReferandum cominggelecek up this springbahar
540
1291000
2000
bu yaz bir referandum olacak.
21:48
where actuallyaslında there's going to be an effortçaba
541
1293000
2000
Burada ceza politikasına harcadığımız parayı
21:50
to redirectyönlendirme some of the moneypara we spendharcamak on the politicssiyaset of punishmentceza.
542
1295000
3000
başka yerlere aktarma çabası olacak.
21:53
For exampleörnek, here in CaliforniaCalifornia
543
1298000
2000
Örneğin, burada Kaliforniya'da
21:55
we're going to spendharcamak one billionmilyar dollarsdolar
544
1300000
2000
önümüzdeki beş yıl içinde
21:57
on the deathölüm penaltyceza in the nextSonraki fivebeş yearsyıl --
545
1302000
2000
idam cezasına bir milyar dolar harcayacağız --
21:59
one billionmilyar dollarsdolar.
546
1304000
3000
bir milyar dolar.
22:02
And yethenüz, 46 percentyüzde of all homicidecinayet casesvakalar
547
1307000
2000
Yine de cinayet vakalarının
22:04
don't resultsonuç in arresttutuklamak.
548
1309000
2000
yüzde 45'i gözaltıyla sonuçlanmıyor,
22:06
56 percentyüzde of all rapekolza casesvakalar don't resultsonuç.
549
1311000
2000
Tecavüz vakalarının yüzde 56'sı sonuçlanmıyor.
22:08
So there's an opportunityfırsat to changedeğişiklik that.
550
1313000
2000
Bunu değiştirme fırsatımız var.
22:10
And this referendumReferandum would proposeteklif etmek, önermek havingsahip olan those dollarsdolar
551
1315000
2000
Referandum, bu paraların
22:12
go to lawhukuk enforcementzorlama and safetyemniyet.
552
1317000
3000
hukuki yaptırımlara ve güvenliğe sağlanmasını öneriyor.
22:15
And I think that opportunityfırsat existsvar all around us.
553
1320000
2000
Bence hepimizin çevresinde olanaklar var.
22:17
CACA: There's been this hugeKocaman declinedüşüş
554
1322000
2000
CA: Son otuz senede
22:19
in crimesuç in AmericaAmerika over the last threeüç decadeson yıllar.
555
1324000
3000
Amerika'da suçta çok büyük bir düşüş var.
22:22
And partBölüm of the narrativeöykü of that
556
1327000
3000
Bunun bir kısmı da
22:25
is sometimesara sıra that it's about increasedartmış incarcerationhapsetme ratesoranları.
557
1330000
3000
artan hapsetme oranları.
22:28
What would you say to someonebirisi who believedinanılır that?
558
1333000
2000
Bunu söyleyen birisine ne derdiniz?
22:30
BSBS: Well actuallyaslında the violentşiddetli crimesuç rateoran
559
1335000
2000
BS: Aslında vahşi suç
22:32
has remainedkalmıştır relativelyNispeten stablekararlı.
560
1337000
2000
oranı görece olarak sabit kaldı.
22:34
The great increaseartırmak in masskitle incarcerationhapsetme in this countryülke
561
1339000
2000
Toplu hapsetme oranlarındaki artış aslında
22:36
wasn'tdeğildi really in violentşiddetli crimesuç categorieskategoriler.
562
1341000
3000
bu vahşi suçlar kategorisinde olmadı.
22:39
It was this misguidedyanlış yola sapmış warsavaş on drugsilaçlar.
563
1344000
2000
Uyuşturucuya karşı olan amaçsız savaşla oldu.
22:41
That's where the dramaticdramatik increasesartışlar have come
564
1346000
2000
Hapishanelerimizin nüfusundaki bu gözle görülür
22:43
in our prisonhapis populationnüfus.
565
1348000
3000
artış böyle oldu.
22:46
And we got carriedtaşınan away with the rhetoricretorik of punishmentceza.
566
1351000
3000
Bu ceza söylemine kendimizi kaptırdık.
22:49
And so we have threeüç strikesvurur lawsyasalar
567
1354000
2000
Üç çentik yasalarımız var,
22:51
that put people in prisonhapis foreversonsuza dek
568
1356000
2000
bu kaynakları
22:53
for stealingçalmak a bicyclebisiklet, for low-levelalt düzey propertyözellik crimessuçları,
569
1358000
3000
asıl kurbanlara vereceğimize
22:56
ratherdaha doğrusu than makingyapma them give those resourceskaynaklar back
570
1361000
2000
bisiklet çalanları, adı mali suçları işleyenleri
22:58
to the people who they victimizedmağdur.
571
1363000
2000
sonsuza dek hapse tıkıyoruz.
23:00
I believe we need to do more to help people who are victimizedmağdur by crimesuç,
572
1365000
2000
Bence asıl kurbanlara yardım etmek için daha fazla şey yapmalıyız,
23:02
not do lessaz.
573
1367000
2000
daha az değil.
23:04
And I think our currentşimdiki punishmentceza philosophyFelsefe
574
1369000
2000
Şimdiki adalet sistemimiz kimse için
23:06
does nothing for no one.
575
1371000
2000
hiçbir şey yapmıyor.
23:08
And I think that's the orientationYönlendirme that we have to changedeğişiklik.
576
1373000
2000
Bana kalırsa değiştirmemiz gereken eğilim bu.
23:10
(ApplauseAlkış)
577
1375000
2000
(Alkışlar)
23:12
CACA: BryanBryan, you've struckvurdu a massivemasif chordakor here.
578
1377000
3000
CA: Burada çok büyük bir ilgi gördünüz.
23:15
You're an inspiringilham verici personkişi.
579
1380000
2000
İlham verici birisisiniz.
23:17
Thank you so much for cominggelecek to TEDTED. Thank you.
580
1382000
2000
TED'e geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Teşekkürler.
23:19
(ApplauseAlkış)
581
1384000
15000
(Alkışlar)
Translated by Meric Aydonat
Reviewed by Diba Szamosi

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Bryan Stevenson - Public-interest lawyer
Bryan Stevenson is the founder and executive director of the Equal Justice Initiative, fighting poverty and challenging racial discrimination in the criminal justice system.

Why you should listen

Bryan Stevenson is a public-interest lawyer who has dedicated his career to helping the poor, the incarcerated and the condemned. He's the founder and executive director of the Equal Justice Initiative, an Alabama-based group that has won major legal challenges eliminating excessive and unfair sentencing, exonerating innocent prisoners on death row, confronting abuse of the incarcerated and the mentally ill, and aiding children prosecuted as adults.

EJI recently won an historic ruling in the U.S. Supreme Court holding that mandatory life-without-parole sentences for all children 17 or younger are unconstitutional. Mr. Stevenson’s work fighting poverty and challenging racial discrimination in the criminal justice system has won him numerous awards. He is a graduate of the Harvard Law School and the Harvard School of Government, and has been awarded 14 honorary doctorate degrees. Bryan is the author of Just Mercy: A Story of Justice and Redemption

More profile about the speaker
Bryan Stevenson | Speaker | TED.com