TEDNYC
Megan Phelps-Roper: I grew up in the Westboro Baptist Church. Here's why I left
Megan Phelps-Roper: Ben Westboro Baptist Kilisesi'nde büyüdüm. İşte neden ayrıldığım...
Filmed:
Readability: 4.5
9,147,153 views
Kendilerinden başka herkesi şeytanlaştırmakla iftihar eden bir grupta büyümek nasıl bir şeydir? Megan Phelps-Roper, Amerika'nın en tartışmalı kilisesinin içindeki hayatın detaylarını ve kiliseden ayrılmaya karar vermesinde Twitter'da yaşadığı diyalogların nasıl belirleyici olduğunu anlatıyor. Bu sıradışı konuşmada, aşırı kutuplaşmaya dair kişisel deneyimlerini ideolojik sınırları aşmak için başarıyla kullanabileceğimiz bazı etkili yollarla birlikte anlatıyor.
Megan Phelps-Roper - Writer, activist
A former member of Westboro Baptist Church, Megan Phelps-Roper is now a writer and educator on topics related to extremism, bullying and empathy in dialogue. Full bio
A former member of Westboro Baptist Church, Megan Phelps-Roper is now a writer and educator on topics related to extremism, bullying and empathy in dialogue. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:12
I was a blue-eyed,
chubby-cheeked five-year-old
chubby-cheeked five-year-old
0
960
2656
Aileme ilk katıldığım protestoda
00:15
when I joined my family
on the picket line for the first time.
on the picket line for the first time.
1
3640
3120
mavi gözlü, tombul yanaklı,
beş yaşında bir çocuktum.
beş yaşında bir çocuktum.
00:19
My mom made me leave
my dolls in the minivan.
my dolls in the minivan.
2
7840
2120
Annem bebeklerimi minivanda bıraktırmıştı.
00:22
I'd stand on a street corner
in the heavy Kansas humidity,
in the heavy Kansas humidity,
3
10800
3096
Kansas'ın yoğun neminde,
00:25
surrounded by a few dozen relatives,
4
13920
2616
bir yığın akrabayla çevrelenmiş vaziyette,
00:28
with my tiny fists clutching
a sign that I couldn't read yet:
a sign that I couldn't read yet:
5
16560
3120
küçük yumruklarımla henüz okuyamadığım
bir pankartı tutuyordum:
bir pankartı tutuyordum:
00:32
"Gays are worthy of death."
6
20680
1600
"Eşcinseller ölüme layıktır."
00:35
This was the beginning.
7
23120
1200
Bu başlangıçtı.
00:37
Our protests soon became
a daily occurrence
a daily occurrence
8
25040
2216
Protestolarımız yakında
günlük olmaya başladı
günlük olmaya başladı
00:39
and an international phenomenon,
9
27280
1936
ve uluslarlararası bir
fenomene dönüştü
fenomene dönüştü
00:41
and as a member
of Westboro Baptist Church,
of Westboro Baptist Church,
10
29240
2456
ve Westboro Baptist Kilisesi'nin
bir üyesi olarak
bir üyesi olarak
00:43
I became a fixture
on picket lines across the country.
on picket lines across the country.
11
31720
3136
ben de ülke çapındaki protestoların
bir demirbaşına dönüştüm.
bir demirbaşına dönüştüm.
00:46
The end of my antigay picketing career
12
34880
2336
Eşcinsel karşıtı protesto kariyerimin
00:49
and life as I knew it,
13
37240
1416
ve bildiğim hayatımın sonu,
00:50
came 20 years later,
14
38680
1656
20 yıl sonra geldi;
00:52
triggered in part by strangers on Twitter
15
40360
2496
kısmen, bana "öteki"yle
karşılaşmanın gücünü
karşılaşmanın gücünü
00:54
who showed me the power
of engaging the other.
of engaging the other.
16
42880
2680
gösteren Twitter'daki
yabancılarca tetiklenmişti
yabancılarca tetiklenmişti
00:59
In my home,
17
47280
1216
Yaşam, benim evimde,
iyi ve kötü arasında, destansı bir
ruhani savaş olarak tanımlanmıştı.
ruhani savaş olarak tanımlanmıştı.
01:00
life was framed as an epic
spiritual battle between good and evil.
spiritual battle between good and evil.
18
48520
3120
01:04
The good was my church and its members,
19
52200
2576
İyi, benim kilisem ve üyeleriydi
01:06
and the evil was everyone else.
20
54800
1920
ve kötü ise diğer herkesti.
01:09
My church's antics were such
21
57880
1456
Kilisemin tuhaflıkları öyleydi ki
01:11
that we were constantly
at odds with the world,
at odds with the world,
22
59360
2416
dünyayla sürekli
çatışma halindeydik
çatışma halindeydik
01:13
and that reinforced
our otherness on a daily basis.
our otherness on a daily basis.
23
61800
2799
ve bu bizim ötekiliğimizi
günbegün güçlendiriyordu.
günbegün güçlendiriyordu.
01:17
"Make a difference
between the unclean and the clean,"
between the unclean and the clean,"
24
65640
2616
"Temiz ve kirliyi birbirinden ayırın"
01:20
the verse says,
25
68280
1336
diyordu ayet;
01:21
and so we did.
26
69640
1336
biz de öyle yaptık.
01:23
From baseball games to military funerals,
27
71000
2136
Beyzbol maçlarından
askeri cenazelere kadar
askeri cenazelere kadar
01:25
we trekked across the country
with neon protest signs in hand
with neon protest signs in hand
28
73160
3776
ellerimizde fosforlu pankartlarla
ülkeyi dolaştık,
ülkeyi dolaştık,
01:28
to tell others exactly
how "unclean" they were
how "unclean" they were
29
76960
2976
insanlara tam olarak
ne kadar kirli olduklarını
ne kadar kirli olduklarını
01:31
and exactly why
they were headed for damnation.
they were headed for damnation.
30
79960
2720
ve tam da neden cehenneme
doğru gittiklerini söylemek için.
doğru gittiklerini söylemek için.
01:35
This was the focus of our whole lives.
31
83440
2360
Tüm hayatımızın odağı buydu.
01:38
This was the only way for me to do good
in a world that sits in Satan's lap.
in a world that sits in Satan's lap.
32
86400
4120
Şeytanın kucağında oturan bir dünyada
iyilik yapmanın tek yolu benim için buydu.
iyilik yapmanın tek yolu benim için buydu.
01:43
And like the rest of my 10 siblings,
33
91360
1976
Ve diğer 10 kardeşim gibi
01:45
I believed what I was taught
with all my heart,
with all my heart,
34
93360
2456
bana öğretilenlere
tüm kalbimle inandım
tüm kalbimle inandım
ve Westboro'nun gündemini
özel bir hevesle takip ettim.
özel bir hevesle takip ettim.
01:47
and I pursued Westboro's agenda
with a special sort of zeal.
with a special sort of zeal.
35
95840
2840
01:52
In 2009, that zeal brought me to Twitter.
36
100000
2920
2009'da, bu heves beni Twitter'a getirdi.
01:55
Initially, the people
I encountered on the platform
I encountered on the platform
37
103560
2416
Başlangıçta, bu platformda
karşılaştığım insanlar
karşılaştığım insanlar
01:58
were just as hostile as I expected.
38
106000
2216
tam da beklediğim gibi
düşmanca davranıyordu.
düşmanca davranıyordu.
02:00
They were the digital version
of the screaming hordes
of the screaming hordes
39
108240
2496
Çocukluğumdan beri
protestolarda gördüğüm
protestolarda gördüğüm
02:02
I'd been seeing at protests
since I was a kid.
since I was a kid.
40
110760
2656
bağıran kalabalıkların
dijital versiyonuydular.
dijital versiyonuydular.
02:05
But in the midst of that digital brawl,
41
113440
2456
Fakat bu dijital hırgürünün içinde
02:07
a strange pattern developed.
42
115920
2336
tuhaf bir şablon oluşmaya başladı.
02:10
Someone would arrive at my profile
with the usual rage and scorn,
with the usual rage and scorn,
43
118280
4656
Biri, her zamanki o öfke ve
küçümsemeyle profilime ulaşırdı;
küçümsemeyle profilime ulaşırdı;
02:14
I would respond with a custom mix
of Bible verses, pop culture references
of Bible verses, pop culture references
44
122960
4136
ben de İncil ayetleri, pop kültür
referansları ve gülen suratlardan oluşan
referansları ve gülen suratlardan oluşan
02:19
and smiley faces.
45
127120
1200
bir karışımla cevap verirdim.
02:21
They would be understandably
confused and caught off guard,
confused and caught off guard,
46
129479
4137
Anlaşılır biçimde kafaları karışırdı
ve hazırlıksız yakalanırlardı
ve hazırlıksız yakalanırlardı
02:25
but then a conversation would ensue.
47
133640
1880
ve peşinden bir sohbet doğardı.
02:28
And it was civil --
48
136120
1256
Ve bu sohbet medeniydi,
02:29
full of genuine curiosity on both sides.
49
137400
2320
iki taraf da samimi
bir merakla dolu olurdu.
bir merakla dolu olurdu.
02:32
How had the other come to such
outrageous conclusions about the world?
outrageous conclusions about the world?
50
140360
3760
Öteki kişi, dünyayla ilgili nasıl
böylesi aşırı sonuçlara varmıştı?
böylesi aşırı sonuçlara varmıştı?
02:37
Sometimes the conversation
even bled into real life.
even bled into real life.
51
145120
2480
Hatta bazen sohbet
gerçek hayata kayardı.
gerçek hayata kayardı.
02:40
People I'd sparred with on Twitter
52
148160
1656
Twitter'da tartıştığım insanlar
02:41
would come out
to the picket line to see me
to the picket line to see me
53
149840
2336
şehirlerinde protestoya geldiysem
02:44
when I protested in their city.
54
152200
1480
beni görmek için gelirlerdi.
02:46
A man named David was one such person.
55
154840
2040
David de onlardan biriydi.
02:49
He ran a blog called "Jewlicious,"
56
157520
2440
"Jewlicious" diye bir blogu vardı.
02:52
and after several months
of heated but friendly arguments online,
of heated but friendly arguments online,
57
160800
3096
Hararetli fakat arkadaşça
tartışmalarla geçen birkaç aydan sonra
tartışmalarla geçen birkaç aydan sonra
02:55
he came out to see me
at a picket in New Orleans.
at a picket in New Orleans.
58
163920
2400
New Orleans'taki bir protestoda
beni görmeye geldi.
beni görmeye geldi.
02:58
He brought me a Middle Eastern dessert
from Jerusalem, where he lives,
from Jerusalem, where he lives,
59
166920
3656
Bana yaşadığı Kudüs'ten bir
Ortadoğu yemeği getirdi;
Ortadoğu yemeği getirdi;
03:02
and I brought him kosher chocolate
60
170600
2256
ben de ona koşer çikolata getirdim
03:04
and held a "God hates Jews" sign.
61
172880
2056
ve "Tanrı Yahudilerden nefret ediyor"
pankartı tuttum.
pankartı tuttum.
03:06
(Laughter)
62
174960
2056
(Gülüşmeler)
03:09
There was no confusion
about our positions,
about our positions,
63
177040
2056
Pozisyonlarımıza dair
bir kafa karışıklığı yoktu
bir kafa karışıklığı yoktu
03:11
but the line between friend and foe
was becoming blurred.
was becoming blurred.
64
179120
3160
fakat arkadaş ve hasım
arasındaki çizgi muğlaklaşıyordu.
arasındaki çizgi muğlaklaşıyordu.
03:14
We'd started to see each other
as human beings,
as human beings,
65
182800
2256
Birbirimizi insan olarak
görmeye başlamıştık
görmeye başlamıştık
03:17
and it changed the way
we spoke to one another.
we spoke to one another.
66
185080
2200
ve bu birbirimizle nasıl
konuştuğumuzu değiştirdi.
konuştuğumuzu değiştirdi.
03:20
It took time,
67
188280
1216
Zaman aldı fakat
03:21
but eventually these conversations
planted seeds of doubt in me.
planted seeds of doubt in me.
68
189520
3040
bu konuşmalar sonunda içime
şüphe tohumları ekti.
şüphe tohumları ekti.
03:25
My friends on Twitter took the time
to understand Westboro's doctrines,
to understand Westboro's doctrines,
69
193080
3656
Twitter arkadaşlarım Westboro'nun
öğretilerini anlamak için çaba gösterdiler
öğretilerini anlamak için çaba gösterdiler
03:28
and in doing so,
70
196760
1216
ve bunu yaparak
03:30
they were able to find inconsistencies
I'd missed my entire life.
I'd missed my entire life.
71
198000
3200
benim hayatım boyunca fark edemediğim
tutarsızlıkları bulabildiler.
tutarsızlıkları bulabildiler.
03:34
Why did we advocate
the death penalty for gays
the death penalty for gays
72
202120
2896
İsa, "Aranızdan günahsız olan kimse
ilk taşı o atsın!" dediği halde
ilk taşı o atsın!" dediği halde
03:37
when Jesus said, "Let he who is
without sin cast the first stone?"
without sin cast the first stone?"
73
205040
3560
neden eşcinsellere idamı savunduk?
03:41
How could we claim to love our neighbor
74
209280
2456
Tanrıya komşumuzu yok etmesi
için dua ederken
için dua ederken
03:43
while at the same time
praying for God to destroy them?
praying for God to destroy them?
75
211760
2600
aynı zamanda onu sevdiğimizi
nasıl iddia edecektik?
nasıl iddia edecektik?
03:47
The truth is that the care shown to me
by these strangers on the internet
by these strangers on the internet
76
215880
3816
Gerçek şu ki internetteki
bu yabancılar tarafından
bu yabancılar tarafından
03:51
was itself a contradiction.
77
219720
1720
bana gösterilen özenin
kendisi bir çelişkiydi;
kendisi bir çelişkiydi;
03:54
It was growing evidence
78
222200
1256
diğer taraftaki insanların
03:55
that people on the other side were not
the demons I'd been led to believe.
the demons I'd been led to believe.
79
223480
3480
inanmam istenen şeytanlar olmadıklarına
dair kanıtları arttırıyordu.
dair kanıtları arttırıyordu.
04:00
These realizations were life-altering.
80
228200
2000
Bu farkındalıklar
yaşam değiştirici nitelikteydi.
yaşam değiştirici nitelikteydi.
04:03
Once I saw that we were not
the ultimate arbiters of divine truth
the ultimate arbiters of divine truth
81
231240
3256
Kutsal gerçekliğin
nihai hakemleri değil de
nihai hakemleri değil de
04:06
but flawed human beings,
82
234520
1776
kusurlu insanlar olduğumuzu görünce
04:08
I couldn't pretend otherwise.
83
236320
1560
öyle değilmiş gibi davranamadım.
04:10
I couldn't justify our actions --
84
238440
2456
Eylemlerimizi meşrulaştıramadım;
04:12
especially our cruel practice
of protesting funerals
of protesting funerals
85
240920
2976
özellikle de cenaze törenlerini
protesto edip
protesto edip
04:15
and celebrating human tragedy.
86
243920
1680
insan trajedisini kutladığımız
zalim pratiğimizi.
zalim pratiğimizi.
04:19
These shifts in my perspective
87
247520
1456
Bakışımdaki bu değişimler,
04:21
contributed to a larger erosion
of trust in my church,
of trust in my church,
88
249000
3096
kiliseme olan güvenimde daha
büyük bir erozyona neden oldu
büyük bir erozyona neden oldu
04:24
and eventually it made it
impossible for me to stay.
impossible for me to stay.
89
252120
2960
ve sonunda benim için
orada kalmayı imkansız kıldı.
orada kalmayı imkansız kıldı.
04:28
In spite of overwhelming grief and terror,
I left Westboro in 2012.
I left Westboro in 2012.
90
256680
4279
Ezici bir yas ve aşırı bir korkuya rağmen
Westboro'dan 2012'de ayrıldım.
Westboro'dan 2012'de ayrıldım.
04:34
In those days just after I left,
91
262760
1896
Ayrılmamdan hemen sonraki o günlerde
04:36
the instinct to hide
was almost paralyzing.
was almost paralyzing.
92
264680
3000
saklanma içgüdüsü neredeyse felç ediciydi.
04:40
I wanted to hide
from the judgement of my family,
from the judgement of my family,
93
268240
2336
Bir daha benimle asla
konuşmayacaklarından emin olduğum,
konuşmayacaklarından emin olduğum,
04:42
who I knew would never
speak to me again --
speak to me again --
94
270600
2216
düşünceleri ve görüşleri
benim için her şey demek olan
benim için her şey demek olan
04:44
people whose thoughts and opinions
had meant everything to me.
had meant everything to me.
95
272840
2920
ailemin yargısından saklanmak istedim.
04:48
And I wanted to hide from the world
I'd rejected for so long --
I'd rejected for so long --
96
276280
3376
Bu kadar uzun zamandır reddettiğim
dünyadan saklanmak istedim,
dünyadan saklanmak istedim,
bir ömür boyu düşmanlıktan sonra
bana ikinci bir şans vermek için
bana ikinci bir şans vermek için
04:51
people who had no reason at all
to give me a second chance
to give me a second chance
97
279680
2736
04:54
after a lifetime of antagonism.
98
282440
1960
hiçbir nedenleri olmayan insanlardan.
04:57
And yet, unbelievably,
99
285600
1576
Ve gene de, inanılmaz bir şekilde
04:59
they did.
100
287200
1456
o şansı verdiler.
05:00
The world had access to my past
because it was all over the internet --
because it was all over the internet --
101
288680
3376
Herkes geçmişime ulaşabiliyordu
çünkü internette her yerdeydi;
çünkü internette her yerdeydi;
05:04
thousands of tweets
and hundreds of interviews,
and hundreds of interviews,
102
292080
2376
binlerce twit ve yüzlerce röportaj,
05:06
everything from local TV news
to "The Howard Stern Show" --
to "The Howard Stern Show" --
103
294480
3496
yerel TV haberlerinden
"Howard Stern Show"a kadar,
"Howard Stern Show"a kadar,
05:10
but so many embraced me
with open arms anyway.
with open arms anyway.
104
298000
2600
ama çok sayıda insan beni
açık kollarla gene de kucakladı.
açık kollarla gene de kucakladı.
05:13
I wrote an apology
for the harm I'd caused,
for the harm I'd caused,
105
301800
2096
Neden olduğum zarar için
bir özür yazısı yazdım
bir özür yazısı yazdım
05:15
but I also knew that an apology
could never undo any of it.
could never undo any of it.
106
303920
3440
ama bir özrün bunların hiçbirini asla
telafi edemeyeceğini de biliyordum.
telafi edemeyeceğini de biliyordum.
05:19
All I could do was try to build a new life
107
307960
2256
Tüm yapabildiğim yeni bir hayat
kurmaya çalışmak ve
kurmaya çalışmak ve
05:22
and find a way somehow
to repair some of the damage.
to repair some of the damage.
108
310240
3400
zararı kısmen onarmaya çalışmaktı.
Samimiyetimden şüphelenmek için
insanların her türlü sebebi vardı
insanların her türlü sebebi vardı
05:26
People had every reason
to doubt my sincerity,
to doubt my sincerity,
109
314560
2376
05:28
but most of them didn't.
110
316960
1240
fakat çoğu şüphelenmedi.
05:30
And --
111
318880
1200
Ve
05:32
given my history,
112
320680
1216
tarihim hesaba katılırsa
05:33
it was more than I could've hoped for --
113
321920
1936
bu umabileceğimden fazlasıydı;
05:35
forgiveness and the benefit of the doubt.
114
323880
2456
af ve hüsnüzan.
05:38
It still amazes me.
115
326360
1240
Beni hâlâ şaşırtıyor.
05:40
I spent my first year away from home
116
328520
2560
Evden ayrı ilk yılımı
05:44
adrift with my younger sister,
117
332480
1696
benimle birlikte ayrılmayı seçen
05:46
who had chosen to leave with me.
118
334200
1560
küçük kız kardeşimle yönsüz geçirdim.
05:48
We walked into an abyss,
119
336800
1536
Bir boşluğa yürüdük
05:50
but we were shocked to find
the light and a way forward
the light and a way forward
120
338360
3696
ama bunca zamandır hedef aldığımız
aynı topluluklarda bir ışık ve
aynı topluluklarda bir ışık ve
05:54
in the same communities
we'd targeted for so long.
we'd targeted for so long.
121
342080
2600
ilerleyebileceğimiz bir yol
bulduğumuza çok şaşırmıştık.
bulduğumuza çok şaşırmıştık.
05:57
David,
122
345600
1216
David,
05:58
my "Jewlicious" friend from Twitter,
123
346840
1896
"Jewlicious" blogu olan
Twitter arkadaşım
Twitter arkadaşım
06:00
invited us to spend time among
a Jewish community in Los Angeles.
a Jewish community in Los Angeles.
124
348760
3736
bizi Los Angeles'ta bir Yahudi
topluluğuna davet etti.
topluluğuna davet etti.
06:04
We slept on couches in the home
of a Hasidic rabbi and his wife
of a Hasidic rabbi and his wife
125
352520
3216
Hasidik bir haham, eşi ve dört
çocuğunun
çocuğunun
06:07
and their four kids --
126
355760
1200
evindeki kanepelerde uyuduk.
06:09
the same rabbi that I'd protested
three years earlier
three years earlier
127
357600
2816
3 sene önce, üzerinde
"Hahamınız bir orospu."
"Hahamınız bir orospu."
06:12
with a sign that said,
"Your rabbi is a whore."
"Your rabbi is a whore."
128
360440
2200
yazan bir pankartla
protesto ettiğim haham.
protesto ettiğim haham.
06:16
We spent long hours talking
about theology and Judaism and life
about theology and Judaism and life
129
364920
3936
Koşer mutfaklarında bulaşık
yıkayıp akşam yemeği için
yıkayıp akşam yemeği için
sebze doğrarken teoloji,
06:20
while we washed dishes
in their kosher kitchen
in their kosher kitchen
130
368880
2216
Yahudilik ve yaşam üzerine
uzun uzun konuştuk.
uzun uzun konuştuk.
06:23
and chopped vegetables for dinner.
131
371120
1720
06:25
They treated us like family.
132
373600
1560
Bize ailelerindenmişiz gibi davrandılar.
06:27
They held nothing against us,
133
375640
2096
Hiçbir şeyi aleyhimizde kullanmadılar;
06:29
and again I was astonished.
134
377760
1840
çok şaşırmıştım.
06:32
That period was full of turmoil,
135
380760
1696
O dönem çalkantılarla doluydu
06:34
but one part I've returned to often
136
382480
2296
fakat sık sık geri dönüp
düşündüğüm bir nokta,
düşündüğüm bir nokta,
06:36
is a surprising realization
I had during that time --
I had during that time --
137
384800
2880
o dönemde kazandığım
hayret verici şu kavrayıştı:
hayret verici şu kavrayıştı:
06:40
that it was a relief and a privilege
to let go of the harsh judgments
to let go of the harsh judgments
138
388520
4256
Gördüğüm neredeyse her insanla ilgili
içgüdüsel olarak aklımdan geçen
içgüdüsel olarak aklımdan geçen
06:44
that instinctively ran through my mind
about nearly every person I saw.
about nearly every person I saw.
139
392800
3920
sert yargılamaları bırakmak
benim için bir rahatlama ve ayrıcalıktı.
benim için bir rahatlama ve ayrıcalıktı.
06:49
I realized that now I needed to learn.
140
397680
2720
Fark ettim ki şimdi,
öğrenmem gerekiyordu.
öğrenmem gerekiyordu.
06:53
I needed to listen.
141
401040
1240
Dinlemem gerekiyordu.
06:55
This has been at the front
of my mind lately,
of my mind lately,
142
403520
2136
Bu son zamanlarda üzerine
sık düşündüğüm bir konu
sık düşündüğüm bir konu
06:57
because I can't help but see
in our public discourse
in our public discourse
143
405680
2936
çünkü eski kilisemde hüküm süren
bu yıkıcı etkilerin çoğunun aynısını
bu yıkıcı etkilerin çoğunun aynısını
07:00
so many of the same destructive impulses
that ruled my former church.
that ruled my former church.
144
408640
4000
toplumsal iletişimimizde
istemesem de görüyorum.
istemesem de görüyorum.
07:05
We celebrate tolerance and diversity
more than at any other time in memory,
more than at any other time in memory,
145
413560
3936
Tolerans ve çeşitliliğe
hiç bu kadar değer vermemiştik
hiç bu kadar değer vermemiştik
07:09
and still we grow more and more divided.
146
417520
2240
ama gene de git gide bölünüyoruz.
07:12
We want good things --
147
420440
1896
İyi şeyler istiyoruz,
07:14
justice, equality,
freedom, dignity, prosperity --
freedom, dignity, prosperity --
148
422360
3616
adalet, eşitlik, özgürlük,
haysiyet, refah...
haysiyet, refah...
07:18
but the path we've chosen
149
426000
1296
fakat seçtiğimiz yol,
07:19
looks so much like the one
I walked away from four years ago.
I walked away from four years ago.
150
427320
3120
benim 4 yıl önce terk ettiğim
yola o kadar benziyor ki.
yola o kadar benziyor ki.
07:23
We've broken the world into us and them,
151
431360
3136
Dünyayı "biz" ve "onlar" diye böldük;
07:26
only emerging from our bunkers long enough
152
434520
2056
sığınaklarımızdan sadece karşı kampa
07:28
to lob rhetorical grenades
at the other camp.
at the other camp.
153
436600
2240
retorik el bombaları
atacağımız kadar çıkıyoruz.
atacağımız kadar çıkıyoruz.
07:31
We write off half the country
as out-of-touch liberal elites
as out-of-touch liberal elites
154
439840
3696
Ülkenin yarısının üzerini
hayattan kopuk liberal elitler ya da
hayattan kopuk liberal elitler ya da
07:35
or racist misogynist bullies.
155
443560
2160
ırkçı, kadın düşmanı caniler
diyerek çiziyoruz.
diyerek çiziyoruz.
07:38
No nuance, no complexity, no humanity.
156
446200
3400
Nüans yok, karmaşıklık yok, insanlık yok.
07:42
Even when someone does call for empathy
and understanding for the other side,
and understanding for the other side,
157
450480
3816
Biri, karşı taraf için empati ve
anlayış talep ettiğinde bile
anlayış talep ettiğinde bile
07:46
the conversation nearly always devolves
158
454320
1896
konuşma neredeyse daima
07:48
into a debate about
who deserves more empathy.
who deserves more empathy.
159
456240
2240
kimin daha fazla empati hak
ettiğine dair bir tartışmaya dönüyor.
ettiğine dair bir tartışmaya dönüyor.
07:51
And just as I learned to do,
160
459720
1496
Ve aynen benim
yapmayı öğrendiğim gibi
yapmayı öğrendiğim gibi
07:53
we routinely refuse to acknowledge
the flaws in our positions
the flaws in our positions
161
461240
3536
kendi pozisyonumuzdaki
kusurları ya da
kusurları ya da
karşı tarafın pozisyonundaki değerleri
görmeyi rutin olarak reddediyoruz.
görmeyi rutin olarak reddediyoruz.
07:56
or the merits in our opponent's.
162
464800
1640
07:59
Compromise is anathema.
163
467200
1800
Uzlaşmak lanetlenmiş.
08:01
We even target people on our own side
when they dare to question the party line.
when they dare to question the party line.
164
469600
4120
Ortak çizgiyi sorguladıklarında kendi
tarafımızdakileri bile hedef alıyoruz.
tarafımızdakileri bile hedef alıyoruz.
08:06
This path has brought us cruel,
sniping, deepening polarization,
sniping, deepening polarization,
165
474800
4496
Bu yol bize zalim, pusucu,
derinleşen bir kutuplaşma
derinleşen bir kutuplaşma
08:11
and even outbreaks of violence.
166
479320
1600
ve hatta şiddet feveranları getirdi.
08:13
I remember this path.
167
481560
2056
Ben bu yolu hatırlıyorum.
08:15
It will not take us where we want to go.
168
483640
2160
Bizi gitmek istediğimiz yere götürmeyecek.
08:19
What gives me hope is that
we can do something about this.
we can do something about this.
169
487080
2720
Bana umut veren şeyse bununla ilgili
yapabileceğimiz bir şeyler olması.
yapabileceğimiz bir şeyler olması.
08:22
The good news is that it's simple,
170
490560
1640
İyi haber, bunun yalın olması
08:24
and the bad news is that it's hard.
171
492840
1760
ve kötü haber ise zor olması.
08:27
We have to talk and listen
to people we disagree with.
to people we disagree with.
172
495200
3960
Anlaşmadığımız insanlarla konuşmalı
ve onları dinlemeliyiz.
ve onları dinlemeliyiz.
08:32
It's hard because we often can't fathom
173
500040
1896
Zor çünkü çoğu zaman
08:33
how the other side
came to their positions.
came to their positions.
174
501960
2040
karşı tarafın o pozisyona
nasıl geldiğini anlayamıyoruz.
nasıl geldiğini anlayamıyoruz.
08:36
It's hard because righteous indignation,
175
504800
2576
Zor çünkü haklı kızgınlık duygusu,
08:39
that sense of certainty
that ours is the right side,
that ours is the right side,
176
507400
3176
bizimkinin doğru taraf olduğundan
emin olmanın o hissi
emin olmanın o hissi
08:42
is so seductive.
177
510600
1559
o kadar baştan çıkarıcı ki.
08:44
It's hard because it means
extending empathy and compassion
extending empathy and compassion
178
512919
3337
Zor çünkü empati ve şefkati
bize düşmanlık ve aşağılama gösteren
insanlara genişletmemiz anlamına geliyor.
insanlara genişletmemiz anlamına geliyor.
08:48
to people who show us
hostility and contempt.
hostility and contempt.
179
516280
2519
08:51
The impulse to respond in kind
is so tempting,
is so tempting,
180
519600
2959
Aynen karşılık vermek
o kadar çekici ki
o kadar çekici ki
08:55
but that isn't who we want to be.
181
523360
1936
ama olmak istediğimiz insan bu değil.
08:57
We can resist.
182
525320
1656
Direnebiliriz.
08:59
And I will always be inspired to do so
by those people I encountered on Twitter,
by those people I encountered on Twitter,
183
527000
4456
Bu şekilde davranmak için Twitter'da
karşılaştığım, görünürde düşmanım
karşılaştığım, görünürde düşmanım
ama sonra sevgili arkadaşlarım
olan bu insanlardan hep esinleneceğim
olan bu insanlardan hep esinleneceğim
09:03
apparent enemies
who became my beloved friends.
who became my beloved friends.
184
531480
3696
09:07
And in the case of one particularly
understanding and generous guy,
understanding and generous guy,
185
535200
3416
ve özellikle anlayışlı ve gönlü zengin
bir kişiden bahsedecek olursam,
bir kişiden bahsedecek olursam,
09:10
my husband.
186
538640
1200
kocamdan.
09:12
There was nothing special
about the way I responded to him.
about the way I responded to him.
187
540800
2840
Ona karşılık verme
biçimimde bir farklılık yoktu.
biçimimde bir farklılık yoktu.
09:16
What was special was their approach.
188
544960
2240
Özel olan, onların yaklaşımıydı.
09:20
I thought about it a lot
over the past few years
over the past few years
189
548080
2576
Son birkaç yılda bunun
üzerine çok düşündüm
üzerine çok düşündüm
09:22
and I found four things
they did differently
they did differently
190
550680
2856
ve farklı yaptıkları,
09:25
that made real conversation possible.
191
553560
2080
gerçek diyaloğu mümkün
kılan dört şey buldum.
kılan dört şey buldum.
09:29
These four steps were small but powerful,
192
557000
2336
Bu dört adım küçük fakat güçlüydü
ve bunları bugün
zor konuşmalarda kullanmak için
zor konuşmalarda kullanmak için
09:31
and I do everything I can to employ them
in difficult conversations today.
in difficult conversations today.
193
559360
3760
yapabileceğim her şeyi yapıyorum.
09:36
The first is don't assume bad intent.
194
564240
3200
Birincisi, "Kötü niyet olduğunu varsayma!"
09:40
My friends on Twitter realized
195
568240
1456
Twitter'daki arkadaşlarım
şunu fark etti ki
şunu fark etti ki
09:41
that even when my words
were aggressive and offensive,
were aggressive and offensive,
196
569720
2936
sözcüklerim agresif ve kırıcı da olsa
09:44
I sincerely believed
I was doing the right thing.
I was doing the right thing.
197
572680
2896
doğru şeyi yaptığıma
samimi olarak inanıyordum.
samimi olarak inanıyordum.
09:47
Assuming ill motives
almost instantly cuts us off
almost instantly cuts us off
198
575600
2976
Kötü niyet olduğunu varsaymak, birinin
neden öyle davrandığını ve inandığını
neden öyle davrandığını ve inandığını
09:50
from truly understanding
why someone does and believes as they do.
why someone does and believes as they do.
199
578600
4296
gerçekten anlamaktan bizi
neredeyse anında alıkoyuyor.
neredeyse anında alıkoyuyor.
09:54
We forget that they're a human being
200
582920
1736
Onların, bir ömür dolusu deneyimle
akılları biçimlenmiş insan evlatları
akılları biçimlenmiş insan evlatları
09:56
with a lifetime of experience
that shaped their mind,
that shaped their mind,
201
584680
2976
olduğunu unutuyoruz
09:59
and we get stuck
on that first wave of anger,
on that first wave of anger,
202
587680
2696
ve ilk kızgınlık dalgasında
takılıp kalıyoruz
takılıp kalıyoruz
10:02
and the conversation has a very hard time
ever moving beyond it.
ever moving beyond it.
203
590400
3600
ve konuşma bunun ötesine
geçmekte çok zorlanıyor
geçmekte çok zorlanıyor
10:06
But when we assume good or neutral intent,
204
594800
2656
ama iyi ya da nötr niyet varsaydığımızda
10:09
we give our minds a much stronger
framework for dialogue.
framework for dialogue.
205
597480
3000
aklımıza diyalog için çok daha güçlü
bir çerçeve vermiş oluyoruz.
bir çerçeve vermiş oluyoruz.
10:14
The second is ask questions.
206
602160
2840
İkincisi, "Sorular sor."
10:17
When we engage people
across ideological divides,
across ideological divides,
207
605760
2576
İdeolojik ayrımların öte tarafındaki
kişilerle iletişime girdiğimizde
kişilerle iletişime girdiğimizde
10:20
asking questions
helps us map the disconnect
helps us map the disconnect
208
608360
2456
soru sormak, farklılaşan
bakış açılarımız arasındaki
bakış açılarımız arasındaki
10:22
between our differing points of view.
209
610840
1800
kopukluğu belirlememize
yardımcı oluyor.
yardımcı oluyor.
10:25
That's important because
we can't present effective arguments
we can't present effective arguments
210
613200
2896
Bu önemli çünkü karşı tarafın aslında
nereden geldiğini anlamazsak
nereden geldiğini anlamazsak
10:28
if we don't understand where
the other side is actually coming from
the other side is actually coming from
211
616120
3360
etkili argümanlar sunamayız
10:32
and because it gives them an opportunity
to point out flaws in our positions.
to point out flaws in our positions.
212
620320
4120
ve önemli çünkü onlara da
bizim pozisyonumuzdaki
sorunlara işaret etme fırsatı veriyor.
sorunlara işaret etme fırsatı veriyor.
10:37
But asking questions
serves another purpose;
serves another purpose;
213
625080
2456
Fakat sorular sormak başka
bir amaca hizmet ediyor.
bir amaca hizmet ediyor.
10:39
it signals to someone
that they're being heard.
that they're being heard.
214
627560
2480
Bir kişiye duyulduğu mesajını veriyor.
10:42
When my friends on Twitter
stopped accusing
stopped accusing
215
630760
2136
Twitter'daki arkadaşlarım
suçlamayı bırakıp
suçlamayı bırakıp
10:44
and started asking questions,
216
632920
1776
sorular sormaya başladıklarında
10:46
I almost automatically mirrored them.
217
634720
2240
neredeyse otomatik bir şekilde
onların yaptığını yaptım.
onların yaptığını yaptım.
10:49
Their questions gave me room to speak,
218
637760
1856
Soruları, konuşmak için bana alan verdi
10:51
but they also gave me permission
to ask them questions
to ask them questions
219
639640
3376
ama aynı zamanda bana,
onlara soru sorma ve
onlara soru sorma ve
10:55
and to truly hear their responses.
220
643040
2160
cevaplarını samimiyetle
dinleme iznini de verdi.
dinleme iznini de verdi.
10:57
It fundamentally changed
the dynamic of our conversation.
the dynamic of our conversation.
221
645880
2800
Konuşmalarımızın dinamiğini
kökünden değiştirdi.
kökünden değiştirdi.
11:02
The third is stay calm.
222
650320
1800
Üçüncüsü, "Sakin kal."
11:05
This takes practice and patience,
223
653000
1816
Bu, uygulama ve sabır gerektiriyor
11:06
but it's powerful.
224
654840
1320
fakat çok etkili.
11:08
At Westboro, I learned not to care
how my manner of speaking affected others.
how my manner of speaking affected others.
225
656720
4296
Westboro'da konuşma biçimimin başkalarını
nasıl etkilediğini takmamayı öğrendim.
nasıl etkilediğini takmamayı öğrendim.
11:13
I thought my rightness
justified my rudeness --
justified my rudeness --
226
661040
3056
Doğruluğumun, kabalığımı
meşrulaştırdığını düşündüm.
meşrulaştırdığını düşündüm.
11:16
harsh tones, raised voices,
insults, interruptions --
insults, interruptions --
227
664120
3736
Sert tonlar, yükselmiş sesler,
hakaretler, söz kesmeler...
hakaretler, söz kesmeler...
11:19
but that strategy
is ultimately counterproductive.
is ultimately counterproductive.
228
667880
2440
Ama bu strateji nihayetinde
amaçlananın tersine hizmet eder.
amaçlananın tersine hizmet eder.
11:22
Dialing up the volume and the snark
is natural in stressful situations,
is natural in stressful situations,
229
670960
3776
Stresli durumlarda,
sesi ve alaycı, aşağılayıcı sert
tonu yükseltmek doğaldır
tonu yükseltmek doğaldır
11:26
but it tends to bring the conversation
to an unsatisfactory, explosive end.
to an unsatisfactory, explosive end.
230
674760
5000
fakat bu, konuşmayı tatminkâr olmayan,
patlayıcı bir sona götürmeye neden oluyor.
patlayıcı bir sona götürmeye neden oluyor.
11:32
When my husband was still
just an anonymous Twitter acquaintance,
just an anonymous Twitter acquaintance,
231
680600
3256
Kocam, henüz sadece
bir Twitter tanıdığıyken
bir Twitter tanıdığıyken
11:35
our discussions frequently
became hard and pointed,
became hard and pointed,
232
683880
2856
tartışmalarımız sıklıkla
sertleşir ve keskinleşirdi
sertleşir ve keskinleşirdi
11:38
but we always refused to escalate.
233
686760
1960
fakat biz daima
tırmandırmayı reddederdik;
tırmandırmayı reddederdik;
11:41
Instead, he would change the subject.
234
689360
1936
bunun yerine
konuyu değiştirirdik.
konuyu değiştirirdik.
11:43
He would tell a joke or recommend a book
235
691320
2216
O bir fıkra anlatırdı ya da
bir kitap tavsiye ederdi
bir kitap tavsiye ederdi
11:45
or gently excuse himself
from the conversation.
from the conversation.
236
693560
3200
ya da tartışmadan ayrılmak için
nazikçe izin isterdi.
nazikçe izin isterdi.
11:49
We knew the discussion wasn't over,
237
697560
1856
Tartışmanın bitmediğini,
11:51
just paused for a time
to bring us back to an even keel.
to bring us back to an even keel.
238
699440
3320
bizi sakinliğe döndürmek için sadece
kısa süreliğine durduğunu bilirdik.
kısa süreliğine durduğunu bilirdik.
11:55
People often lament that digital
communication makes us less civil,
communication makes us less civil,
239
703600
3176
Dijital iletişim medeniliğimizi azaltıyor
diye insanlar sık sık hayıflanıyor
diye insanlar sık sık hayıflanıyor
11:58
but this is one advantage that online
conversations have over in-person ones.
conversations have over in-person ones.
240
706800
4240
fakat bu, online konuşmaların
yüz yüze olanlara kıyasla bir avantajı.
yüz yüze olanlara kıyasla bir avantajı.
12:03
We have a buffer of time and space
241
711680
2616
Düşüncelerini yıldırıcı
bulduğumuz insanlarla
bulduğumuz insanlarla
12:06
between us and the people
whose ideas we find so frustrating.
whose ideas we find so frustrating.
242
714320
3320
bizim aramızda zamansal ve
mekansal bir tampon var.
mekansal bir tampon var.
12:10
We can use that buffer.
243
718280
2056
Bu tamponu kullanabiliriz.
12:12
Instead of lashing out,
we can pause, breathe,
we can pause, breathe,
244
720360
3696
Saldırmak yerine
ara verebilir, nefes alabilir,
ara verebilir, nefes alabilir,
12:16
change the subject or walk away,
245
724080
2176
konuyu değiştirebilir ya da uzaklaşabilir
12:18
and then come back to it when we're ready.
246
726280
2440
ve sonra hazır olduğumuzda
geri gelebiliriz.
geri gelebiliriz.
12:22
And finally ...
247
730200
1200
Ve son olarak...
12:24
make the argument.
248
732760
1200
"Argümanınızı ortaya koyun."
12:28
This might seem obvious,
249
736120
1296
Bu bariz görünebilir
12:29
but one side effect
of having strong beliefs
of having strong beliefs
250
737440
2576
ama güçlü inançlara sahip olmanın
bir yan etkisi şudur ki
bir yan etkisi şudur ki
12:32
is that we sometimes assume
251
740040
1616
bazen pozisyonumuzun
değerinin bariz ve
değerinin bariz ve
12:33
that the value of our position
is or should be obvious and self-evident,
is or should be obvious and self-evident,
252
741680
5096
kendini anlatır nitelikte olduğunu
ya da olması gerektiğini varsayarız,
ya da olması gerektiğini varsayarız,
12:38
that we shouldn't
have to defend our positions
have to defend our positions
253
746800
2216
apaçık ki doğru ve iyi oldukları için
12:41
because they're so clearly right and good
254
749040
3096
onları savunmamalıyızdır,
12:44
that if someone doesn't get it,
it's their problem --
it's their problem --
255
752160
2576
birisi anlamıyorsa bu onun problemidir,
12:46
that it's not my job to educate them.
256
754760
1920
onları eğitmek benim işim değildir.
12:49
But if it were that simple,
257
757560
1336
Ama bu kadar basit olsaydı
12:50
we would all see things the same way.
258
758920
1800
hepimiz her şeyi aynı şekilde görürdük.
12:53
As kind as my friends on Twitter were,
259
761360
2456
Twitter'daki arkadaşlarım
ne kadar nazik olsa da
ne kadar nazik olsa da
12:55
if they hadn't actually
made their arguments,
made their arguments,
260
763840
2376
argümanlarını ortaya koymasalardı
12:58
it would've been so much harder for me
to see the world in a different way.
to see the world in a different way.
261
766240
3560
dünyayı farklı bir şekilde görmek
benim için çok daha zor olurdu.
benim için çok daha zor olurdu.
13:02
We are all a product of our upbringing,
262
770960
2416
Hepimiz yetiştirilişimizin bir ürünüyüz
13:05
and our beliefs reflect our experiences.
263
773400
2520
ve inançlarımız
tecrübelerimizi yansıtıyor.
tecrübelerimizi yansıtıyor.
13:08
We can't expect others
to spontaneously change their own minds.
to spontaneously change their own minds.
264
776560
3520
Başkalarından fikirlerini kendiliğinden
değiştirmelerini bekleyemeyiz.
değiştirmelerini bekleyemeyiz.
13:12
If we want change,
265
780560
1416
Değişim istiyorsak
13:14
we have to make the case for it.
266
782000
1720
gerekçelendirmesini yapmalıyız.
13:17
My friends on Twitter didn't abandon
their beliefs or their principles --
their beliefs or their principles --
267
785160
4056
Twitter'daki arkadaşlarım inançlarından
ya da prensiplerinden vazgeçmediler,
ya da prensiplerinden vazgeçmediler,
13:21
only their scorn.
268
789240
1200
sadece tepeden bakmaktan vazgeçtiler.
13:23
They channeled their
infinitely justifiable offense
infinitely justifiable offense
269
791240
3616
Her şekilde meşrulaştırılabilecek
gücenişlerini kanalize ettiler ve
gücenişlerini kanalize ettiler ve
13:26
and came to me with pointed questions
tempered with kindness and humor.
tempered with kindness and humor.
270
794880
4120
bana iyilik ve mizahla sertliği alınmış,
hedefe yönelik sorularla geldiler.
hedefe yönelik sorularla geldiler.
13:31
They approached me as a human being,
271
799880
2096
Bana bir insan olarak yaklaştılar
13:34
and that was more transformative
272
802000
1576
ve bu, 20 yıl sürmüş şiddetli tepkilerden,
13:35
than two full decades
of outrage, disdain and violence.
of outrage, disdain and violence.
273
803600
4240
hor görülmeden ve şiddetten
daha dönüştürücüydü.
daha dönüştürücüydü.
13:40
I know that some might not have
the time or the energy or the patience
the time or the energy or the patience
274
808760
3776
Bazılarının bu yoğunlukta
bir iletişim için zamanı
bir iletişim için zamanı
ya da enerjisi ya da sabrı
olmayabileceğini biliyorum
olmayabileceğini biliyorum
13:44
for extensive engagement,
275
812560
1256
13:45
but as difficult as it can be,
276
813840
2056
fakat ne kadar zor olabilse de
13:47
reaching out to someone we disagree with
277
815920
2496
anlaşamadığımız birisine ulaşmak
13:50
is an option that is
available to all of us.
available to all of us.
278
818440
2280
hepimizin yararlanabileceği bir imkan.
13:53
And I sincerely believe
that we can do hard things,
that we can do hard things,
279
821280
3816
Ve samimi olarak inanıyorum ki
biz zor şeyleri yapabiliriz,
biz zor şeyleri yapabiliriz,
13:57
not just for them
but for us and our future.
but for us and our future.
280
825120
2640
sadece onlar için değil,
kendimiz için ve geleceğimiz için.
kendimiz için ve geleceğimiz için.
14:00
Escalating disgust
and intractable conflict
and intractable conflict
281
828480
2496
Tiksintiyi ve yola gelmez
çatışmaları tırmandırmak
çatışmaları tırmandırmak
14:03
are not what we want for ourselves,
282
831000
2136
kendimiz için
istediğimiz bir şey değil,
istediğimiz bir şey değil,
14:05
or our country
283
833160
1256
ya da ülkemiz için,
14:06
or our next generation.
284
834440
1200
ya da gelecek neslimiz için.
14:09
My mom said something to me
a few weeks before I left Westboro,
a few weeks before I left Westboro,
285
837520
4296
Westboro'dan ayrılışımdan
birkaç hafta önce,
birkaç hafta önce,
annem bana bir şey söyledi;
ailemle kalabilmemin bir yolu olmasını
ailemle kalabilmemin bir yolu olmasını
14:13
when I was desperately hoping
286
841840
1416
14:15
there was a way
I could stay with my family.
I could stay with my family.
287
843280
2080
çaresizce umut ederken...
14:18
People I have loved
with every pulse of my heart
with every pulse of my heart
288
846920
2376
okuyamadığı pankartları
protestolarda tutan
protestolarda tutan
14:21
since even before I was
that chubby-cheeked five-year-old,
that chubby-cheeked five-year-old,
289
849320
3336
5 yaşındaki tombul yanaklı kız
olmadan önce bile
olmadan önce bile
14:24
standing on a picket line
holding a sign I couldn't read.
holding a sign I couldn't read.
290
852680
2680
kalbimin her atışıyla
sevdiğim insanlarla...
sevdiğim insanlarla...
14:28
She said, "You're just a human being,
291
856160
2656
Dedi ki: "Sadece bir insansın,
14:30
my dear, sweet child."
292
858840
1680
benim sevgili, tatlı çocuğum"
14:33
She was asking me to be humble --
293
861760
2256
Benden mütevazi olmamı,
14:36
not to question
but to trust God and my elders.
but to trust God and my elders.
294
864040
3120
Tanrı'yı ve büyüklerimi sorgulamamamı,
onlara güvenmemi istiyordu
onlara güvenmemi istiyordu
14:39
But to me, she was missing
the bigger picture --
the bigger picture --
295
867960
3536
ama bana göre daha büyük
resmi kaçırıyordu:
resmi kaçırıyordu:
14:43
that we're all just human beings.
296
871520
1960
Hepimiz sadece insanız
14:46
That we should be guided
by that most basic fact,
by that most basic fact,
297
874120
2936
bu en temel gerçekle
yönümüz belirlenmeli
yönümüz belirlenmeli
14:49
and approach one another
with generosity and compassion.
with generosity and compassion.
298
877080
3216
ve birbirimize iyi kalple ve
şefkatle yaklaşmalıyız.
şefkatle yaklaşmalıyız.
14:52
Each one of us
contributes to the communities
contributes to the communities
299
880320
2296
Her birimiz oluşturduğumuz topluluklara
14:54
and the cultures and the societies
that we make up.
that we make up.
300
882640
2560
ve kültürlere ve toplumlara
katkı yapıyoruz.
katkı yapıyoruz.
14:58
The end of this spiral of rage and blame
begins with one person
begins with one person
301
886000
4656
Bu öfke ve suçlama sarmalının sonu,
bu yıkıcı ve baştan çıkarıcı itkilere
bu yıkıcı ve baştan çıkarıcı itkilere
15:02
who refuses to indulge
these destructive, seductive impulses.
these destructive, seductive impulses.
302
890680
4760
teslim olmayı reddeden
bir kişiyle başlıyor.
bir kişiyle başlıyor.
15:07
We just have to decide
that it's going to start with us.
that it's going to start with us.
303
895920
3016
Bizimle başlayacağına
karar vermeliyiz sadece.
karar vermeliyiz sadece.
15:10
Thank you.
304
898960
1216
Teşekkür ederim.
15:12
(Applause)
305
900200
4310
(Alkış)
ABOUT THE SPEAKER
Megan Phelps-Roper - Writer, activistA former member of Westboro Baptist Church, Megan Phelps-Roper is now a writer and educator on topics related to extremism, bullying and empathy in dialogue.
Why you should listen
Megan Phelps-Roper was raised in the Westboro Baptist Church, the Topeka, Kansas church known internationally for its daily public protests against members of the LGBT community, Jews, the military and countless others. As a child, teenager and early 20-something, she participated in the picketing almost daily and pioneered the use of social media in the church. Dialogue with "enemies" online proved instrumental in her deradicalization, and she left the church and her entire way of life in November 2012. Since then she has become an advocate for people and ideas she was taught to despise -- especially the value of empathy in dialogue with people across ideological lines. She speaks widely, engaging audiences in schools, universities, faith groups, and law enforcement anti-extremism workshops. Her forthcoming memoir will be published by Farrar, Straus and Giroux.
Megan Phelps-Roper | Speaker | TED.com