ABOUT THE SPEAKER
His Holiness Pope Francis - Bishop of Rome
Pope Francis is the Bishop of Rome and the head of the Roman Catholic Church.

Why you should listen

Pope Francis was elected in March 2013, becoming the first Pope from the Americas and from the Southern hemisphere. He was born in 1936 in Buenos Aires, Argentina, as Jorge Mario Bergoglio, in a family of Italian immigrants. A Jesuit, he was Archbishop of Buenos Aires and then a Cardinal leading the Argentinian church. Upon election as the 266th Pope, he chose Francis as his papal name in reference to Saint Francis of Assisi.

A very popular figure who has taken it upon himself to reform the Catholic Church, Pope Francis's worldview is solidly anchored in humility, simplicity, mercy, social justice, attention to the poor and the dispossessed -- those he says "our culture disposes of like waste" -- and in a critical attitude towards unbridled capitalism and consumerism. He is a strong advocate of global action against climate change, to which he has devoted his powerful 2015 encyclical, Laudato sì ("Praise be to you"). He invites us to practice "tenderness," putting ourselves "at the level of the other," to listen and care. He is committed to interfaith dialogue and is seen as a moral and spiritual authority across the world by many people who aren't Catholics.

More profile about the speaker
His Holiness Pope Francis | Speaker | TED.com
TED2017

His Holiness Pope Francis: Why the only future worth building includes everyone

İnşa etmeye değer tek gelecek neden herkesi kapsamalı

Filmed:
3,419,176 views

Ruhani Lider Papa Francis'in Vatikan'dan gerçekleştirdiği bu can alıcı TED konuşmasıyla umudun yaşaması için tek bir bireyin bile yeterli olduğunu -ve bu bireyin de sizin olabileceğinizi anlatıyor. Tüm dinlere ait, güç sahibi olan veya olmayan insanların tümüne verdiği bu umut dolu mesajında Papa, günümüz dünyası hakkında aydınlatıcı yorumlarını paylaşıp, eşitliğin, beraberliğin ve duyarlılığın her zaman öncelikli olması gerektiğini anlatıyor. Konuşmasında da söylediği gibi: ''Hep birlikte ''diğerlerinin'' bir istatistik veya bir rakam olmadığını hatırlamak için birbirimize yardım edelim. Çünkü hepimiz birbirimize muhtacız.''
- Bishop of Rome
Pope Francis is the Bishop of Rome and the head of the Roman Catholic Church. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

[Ruhani Lider Papa Francis
Vatikan'da filme çekildi
00:12
[His HolinessPapa Hazretleri PopePapa FrancisFrancis
FilmedFilme in VaticanVatikan CityŞehir
0
365
2415
İlk kez TED2017'de gösterildi]
00:14
First showngösterilen at TEDTED2017]
1
2805
1495
İyi akşamlar -veya iyi sabahlar-
orada saatin kaç olduğundan emin değilim!
00:16
Good eveningakşam – or, good morningsabah,
I am not sure what time it is there.
2
4900
6080
00:24
RegardlessNe olursa olsun of the hoursaat, I am thrilledheyecan
to be participatingkatılan in your conferencekonferans.
3
12700
5840
Saat kaç olursa olsun, konferansınıza
katılıyor olmaktan çok mutluyum.
00:32
I very much like its titleBaşlık
– "The FutureGelecek You" –
4
20696
3764
Konferansınızın ismini de çok beğendim:
''Gelecekteki Sen''
00:37
because, while looking at tomorrowyarın,
it invitesdavet ediyor us to openaçık a dialoguediyalog todaybugün,
5
25820
6560
çünkü yarına bakmak,
00:45
to look at the futuregelecek throughvasitasiyla a "you."
6
33500
4320
geleceğe ''sen'' gözüyle bakmak için
bugünkü bir diyaloğa davettir.
00:51
"The FutureGelecek You:"
7
39284
1246
''Gelecekteki Sen.''
00:53
the futuregelecek is madeyapılmış of yousyous,
it is madeyapılmış of encountersBuluşmaları,
8
41820
7000
Gelecek ''sen'' lerden oluşuyor,
karşılaşmalardan oluşuyor
01:01
because life flowsakar
throughvasitasiyla our relationsilişkiler with othersdiğerleri.
9
49660
2560
çünkü hayat diğerleriyle ilişkilerimiz
doğrultusunda akıyor.
01:06
QuiteOldukça a fewaz yearsyıl of life
10
54460
1896
Hayatın çoğunluğu
01:08
have strengthenedgüçlendirilmiş my convictionmahkumiyet
11
56380
3496
herkesin varlığının birbirine
derinden bağlı olduğuna,
01:11
that eachher and everyone'sherkesin var existencevaroluş
is deeplyderinden tiedbağlı to that of othersdiğerleri:
12
59900
7000
hayatın sadece geçmekte
olan bir zamandan değil de,
01:19
life is not time merelysadece passinggeçen by,
life is about interactionsetkileşimler.
13
67719
6720
etkileşimlerimizden oluştuğuna
olan inancımı güçlendirdi.
01:28
As I meetkarşılamak, or lendödünç an earkulak
to those who are sickhasta,
14
76380
4240
Hastalardan,
01:33
to the migrantsgöçmenler
who faceyüz terriblekorkunç hardshipszorluklara
15
81620
4736
daha parlak bir gelecek arayışlarında
zorluklarla karşılaşan mültecilere,
01:38
in searcharama of a brighterdaha parlak futuregelecek,
16
86380
2000
yüreklerinde cehennem ağrısı çeken
hapishane mahkumlarından,
01:41
to prisonhapis inmatesMahkumlar who carrytaşımak
a hellcehennem of painAğrı insideiçeride theironların heartskalpler,
17
89220
4080
birçoğu genç olan ama iş bulamayanlara,
01:45
and to those, manyçok of them younggenç,
who cannotyapamam find a job,
18
93820
4240
insanlarla tanıştıkça
veya hikayelerini duydukça
01:50
I oftensık sık find myselfkendim wonderingmerak ediyor:
19
98940
2800
kendimi şunu düşünürken buluyorum:
01:55
"Why them and not me?"
20
103460
3095
''Neden ben değil de onlar?''
02:01
I, myselfkendim, was borndoğmuş
in a familyaile of migrantsgöçmenler;
21
109055
3873
Ben de mülteci bir ailede doğdum;
02:06
my fatherbaba, my grandparentsBüyükanne ve büyükbaba,
like manyçok other Italiansİtalyanlar,
22
114540
5416
babam, büyükannem ve büyükbabam,
birçok diğer İtalyan gibi,
02:11
left for ArgentinaArjantin
23
119980
2056
ülkelerinden ayrılıp Arjantin'e giden
02:14
and metmet the fatekader of those
who are left with nothing.
24
122060
4480
ve hiçbir şeyi olmayanların
kaderlerini paylaştı.
02:20
I could have very well endedbitti up
amongarasında today'sbugünkü "discardedatılan" people.
25
128220
3920
Ben de kolayca bugünün ''dışlanmış''
insanları arasında olabilirdim.
02:25
And that's why I always asksormak myselfkendim,
deepderin in my heartkalp:
26
133900
4717
İşte bu yüzden kendime,
içtenlikle bu soruyu soruyorum:
02:30
"Why them and not me?"
27
138641
3278
''Neden ben değil de onlar?''
02:36
First and foremostbaşta, I would love it
if this meetingtoplantı could help to remindhatırlatmak us
28
144220
4496
Öncelikle bu konferans
bize şunu hatırlatirsa çok sevinirim:
02:40
that we all need eachher other,
29
148740
3840
Hepimiz birbirimize muhtacız,
02:45
noneYok of us is an islandada,
30
153418
2640
hiçbirimiz bir ada değiliz,
02:49
an autonomousözerk and independentbağımsız "I,"
separatedayrıldı from the other,
31
157100
3400
veya başkalarından ayrık, tek başına
duran, bağımsız bir ''ben'' değiliz
02:54
and we can only buildinşa etmek the futuregelecek
by standingayakta togetherbirlikte, includingdahil olmak üzere everyoneherkes.
32
162020
6320
ve geleceği sadece birlikte olarak,
herkesi dahil ederek inşa edebiliriz.
03:02
We donDon’t think about it oftensık sık,
but everything is connectedbağlı,
33
170140
6016
Çoğu zaman düşünmesek de,
her şey aslında birbirine bağlıdır
03:08
and we need to restoregeri
our connectionsbağlantıları to a healthysağlıklı statebelirtmek, bildirmek.
34
176180
4440
ve bağlantılarımızı yeniden
sağlıklı kılmamız lazım.
03:13
Even the harshsert judgmentyargı I holdambar in my heartkalp
35
181725
2977
Kalbimde kardeşlerime karşı tuttuğum,
03:16
againstkarşısında my brothererkek kardeş or my sisterkız kardeş,
36
184726
3070
katı düşünceler,
03:19
the openaçık woundyara that was never curedtedavi,
the offensesuç that was never forgivenaffetmiş,
37
187820
4056
kabuk bağlayamamış yaralar,
hiç affedilmemiş dargınlıklar, hatalar,
03:23
the rancorkin that is only going to hurtcanını yakmak me,
38
191900
3016
beni de yaralayacak hınçlarım,
03:26
are all instancesörnekleri of a fightkavga
that I carrytaşımak withiniçinde me,
39
194940
3302
içimde taşıdığım savaşların ensanteneleri,
03:30
a flareişaret fişeği deepderin in my heartkalp
that needsihtiyaçlar to be extinguishedsönmüş
40
198266
2690
kalbimin derinliklerinde,
daha alevlenmeden
03:32
before it goesgider up in flamesalevler,
leavingayrılma only ashesküller behindarkasında.
41
200980
4680
söndürülmesi ve sadece
küllerinin kalması gereken bir kordur.
03:39
ManyBirçok of us, nowadaysşu günlerde,
42
207220
2320
Bugünlerde birçoğumuz,
03:42
seemgörünmek to believe that a happymutlu futuregelecek
is something impossibleimkansız to achievebaşarmak.
43
210180
4000
mutlu bir geleceğin elde edilmesinin
imkansız olduğunu düşünüyoruz.
03:47
While suchböyle concernsendişeler
mustşart be takenalınmış very seriouslycidden mi,
44
215740
2360
Bu gibi endişeler
ciddiye alınması gerekse de,
03:51
they are not invincibleyenilmez.
45
219300
1995
mağlup edilmeleri zor değildir.
03:54
They can be overcomeüstesinden gelmek when we don't lockkilitlemek
our doorkapı to the outsidedışında worldDünya.
46
222620
6160
Bu düşünceler, kapımızı dış dünyaya
kilitlemediğimiz zaman yenilebilirler.
04:01
HappinessMutluluk can only be discoveredkeşfedilen
47
229780
2760
Mutluluk ancak bütünün ve parçalarının
04:05
as a gifthediye of harmonyarmoni betweenarasında the wholebütün
and eachher singletek componentbileşen.
48
233300
3600
uyumunda keşfedilebilir.
04:11
Even scienceBilim – and you know it
better than I do –
49
239100
2920
Bilim bile - benden daha iyi bilirsiniz -
04:14
pointsmakas to an understandinganlayış of realitygerçeklik
50
242700
5056
elementlerin birbirine kenetlendiği ve
etraflarıyla etkileşim içinde olduğunu
04:19
as a placeyer where everyher elementeleman connectsbağlandığı
and interactsetkileşim with everything elsebaşka.
51
247780
7000
yansıtan bir gerçeği işaret ediyor.
04:28
And this bringsgetiriyor me to my secondikinci messagemesaj.
52
256820
4320
İşte bu da beni ikinci mesajıma getiriyor:
04:34
How wonderfulolağanüstü would it be
53
262780
1760
Bilimin gelişimi ve teknolojik ilerleme
04:37
if the growthbüyüme of scientificilmi
and technologicalteknolojik innovationyenilik
54
265859
4921
daha çok eşitlik ve sosyal içermeyi
de yanında getirse
04:43
would come alonguzun bir with more equalityeşitlik
and socialsosyal inclusioniçerme.
55
271580
6080
ne kadar müthiş olurdu.
04:50
How wonderfulolağanüstü would it be,
while we discoverkeşfetmek farawayuzak planetsgezegenler,
56
278780
5160
Uzaklardaki gezegenleri keşfederken,
04:56
to rediscoveryeniden keşfetmek the needsihtiyaçlar of the brothersKardeşler
and sisterskız kardeşler orbitingyörüngesindeki around us.
57
284940
6501
yörüngemizdeki kardeşlerimizin
ihtiyaçlarını da yeniden keşfedebilmek
05:04
How wonderfulolağanüstü would it be if solidarityDayanışma,
58
292260
3216
ne kadar müthiş olurdu.
05:07
this beautifulgüzel and, at timeszamanlar,
inconvenientrahatsız edici wordsözcük,
59
295500
3520
Birlik beraberligin,
05:11
were not simplybasitçe reducedindirimli to socialsosyal work,
60
299940
3976
bu güzel, ama bazen
zahmetli olan kavramın,
05:15
and becameoldu, insteadyerine, the defaultVarsayılan attitudetutum
61
303940
3656
sadece sosyal hizmetle sınırlı olmadan,
05:19
in politicalsiyasi, economicekonomik
and scientificilmi choicesseçimler,
62
307620
4760
siyasi, ekonomik ve
bilimsel tercihlerimizde
05:25
as well as in the relationshipsilişkiler
amongarasında individualsbireyler, peopleshalklar and countriesülkeler.
63
313220
6016
ve bireysel, halklar, ülkeler
arası ilişkilerimizde de,
05:31
Only by educatingyetiştirmek people
to a truedoğru solidarityDayanışma
64
319260
4008
ilk tavrımız ve bakış açımız
haline gelmesi ne kadar müthiş olurdu.
05:35
will we be ableyapabilmek to overcomeüstesinden gelmek
65
323292
3676
İnsanları ancak beraberlik için eğiterek
05:38
the "culturekültür of wasteatık,"
66
326992
3347
''tüketme kültürümüzden'' vazgeçebiliriz.
05:43
whichhangi doesn't concernilgilendirmek only foodGıda and goodsmal
67
331610
3210
Bu, sadece yiyecek ve
ürünler için geçerli değil
05:49
but, first and foremostbaşta, the people
68
337420
2656
bizler fark etmeden,
05:52
who are castoyuncular asidebir kenara
by our techno-economictechno-ekonomik systemssistemler
69
340100
5080
insanların ürünlerini, insanlardan
önemli kabul ediyoruz ve
05:57
whichhangi, withoutolmadan even realizingfark it,
70
345940
3480
teknolojik-ekonomik sistemlerimiz
06:02
are now puttingkoyarak productsÜrünler
at theironların coreçekirdek, insteadyerine of people.
71
350340
5726
insanları kenara itiyor.
06:09
SolidarityDayanışma is a termterim that manyçok wishdilek
to erasesilmek from the dictionarysözlük.
72
357340
7000
Birlik olmak birçoğunun sözlüklerden
silmek istediği bir sözcük olsa da
06:17
SolidarityDayanışma, howeverancak,
is not an automaticOtomatik mechanismmekanizma.
73
365380
4320
otomatik bir mekanizma değildir.
06:22
It cannotyapamam be programmedprogramlanmış or controlledkontrollü.
74
370380
2520
Programlanıp kontrol edilemez.
06:25
It is a freeücretsiz responsetepki borndoğmuş
from the heartkalp of eachher and everyoneherkes.
75
373660
4000
Bu herkesin kalbinde oluşan
özgür bir tepkidir.
06:30
Yes, a freeücretsiz responsetepki!
76
378700
2640
Evet bu, özgür bir tepkidir!
06:34
When one realizesanlar
77
382220
1216
Çünkü eğer bir insan
06:35
that life, even in the middleorta
of so manyçok contradictionsçelişkiler, is a gifthediye,
78
383460
4736
hayatın, tüm çelişkilerine rağmen,
bir lütuf olduğuna,
06:40
that love is the sourcekaynak
and the meaninganlam of life,
79
388220
3720
sevginin hayatın kaynağı ve anlamı
olduğunun farkına vardığında
06:44
how can they withholdkesintisi theironların urgedürtü
to do good to anotherbir diğeri fellowadam beingolmak?
80
392700
5183
başka bir insana yardım etme güdüsüne
nasıl karşı koyabilir?
06:51
In ordersipariş to do good,
81
399060
1776
İyilik yapabilmek için
06:52
we need memorybellek, we need couragecesaret
and we need creativityyaratıcılık.
82
400860
5160
hafızaya, cesarete ve yaratıcılığa
ihtiyacımız var.
07:00
And I know that TEDTED
gatherstoplar manyçok creativeyaratıcı mindszihinler.
83
408300
6880
TED'in de birçok yaratıcı zekayı
bir araya getirdiğini biliyorum.
07:09
Yes, love does requiregerektirir
a creativeyaratıcı, concretebeton
84
417180
5957
Evet sevgi yaratıcı,
07:16
and ingenioushünerli attitudetutum.
85
424192
1798
hakiki ve içten bir tavrı zorunlu kılar.
07:19
Good intentionsniyetleri and conventionalKonvansiyonel formulasformüller,
86
427750
5091
İyi niyet ve geleneksel formüller,
07:24
so oftensık sık used to appeaseyatıştırmak
our consciencevicdan, are not enoughyeterli.
87
432865
5400
vicdanımızı sık sık yatıştırsa da
yeterli değildir.
07:31
Let us help eachher other,
all togetherbirlikte, to rememberhatırlamak
88
439036
3240
Hep birlikte hatırlamak için
birbirimize yardım edelim,
07:34
that the other is not
a statisticistatistik or a numbernumara.
89
442900
4040
''diğer'' bir istatistik
veya bir sayı değildir.
07:39
The other has a faceyüz.
90
447997
1623
''Diğer''lerinin bir yüzü var.
07:42
The "you" is always a realgerçek presencevarlık,
91
450346
4223
''Sen'' hep bir gerçek varlıksın,
07:46
a personkişi to take carebakım of.
92
454593
3163
bakılması gereken bir birey.
07:53
There is a parablekıssa Jesusİsa told
to help us understandanlama the differencefark
93
461454
5382
Hazreti İsa'nın anlattigi, rahatsız olmak
istemeyenler ve diğerlerine yardım elini
07:58
betweenarasında those who'dkim olur ratherdaha doğrusu not be botheredrahatsız
and those who take carebakım of the other.
94
466860
6830
uzatanlar arasındaki farkı anlamamızı
sağlayan bir hikayesi var.
08:07
I am sure you have heardduymuş it before.
It is the ParableMesel of the Good SamaritanSamaritan.
95
475380
4940
İyi Samiri'nin hikayesini
daha önce de duymuşsunuzdur.
08:14
When Jesusİsa was askeddiye sordu:
"Who is my neighborkomşu?" -
96
482100
3480
Hazreti İsa'ya ''Komşum kimdir?''
08:18
namelyyani, "Who should I take carebakım of?" -
97
486180
3480
yani ''kime yardımcı olmalıyım?''
diye sorduklarında,
08:23
he told this storyÖykü, the storyÖykü of a man
98
491020
4017
cevap olarak, şiddete maruz kalmış,
soyulmuş, dövülmüş
08:27
who had been assaultedsaldırıya, robbedsoydular,
beatendövülmüş and abandonedterkedilmiş alonguzun bir a dirtkir roadyol.
99
495061
5839
ve toprak bir yolun kenarındatek başına
bırakılmış bir adamın hikayesini anlatmış.
08:34
UponÜzerine seeinggörme him, a priestrahip and a LeviteLevite,
two very influentialetkili people of the time,
100
502340
6080
Bir rahip ve bir Levi, çağın en nüfuzlu
insanları, bu adamı gördükleri zaman,
08:41
walkedyürüdü pastgeçmiş him withoutolmadan stoppingDurduruluyor to help.
101
509180
3440
yardım etmeye durmadan
adamın yanından yürüyüp geçmişler.
08:45
After a while, a SamaritanSamaritan, a very much
despisedhor ethnicityEtnik Yapı at the time, walkedyürüdü by.
102
513580
6118
Bir zaman sonra, etnik olarak dışlanan,
bir Samiri bu adamın yanından geçerken
08:52
SeeingGörmek the injuredyaralı man
lyingyalan söyleme on the groundzemin,
103
520773
5383
yerde yatan yaralı adamı görünce,
08:58
he did not ignorealdırmamak him
as if he weren'tdeğildi even there.
104
526180
4440
onu gözardı etmemiş.
09:03
InsteadBunun yerine, he feltkeçe compassionmerhamet for this man,
105
531572
3101
Aksine bu adama şefkat duymuş,
bu da onun hareketlerine yön vermiş.
09:07
whichhangi compelledmecbur him to actdavranmak
in a very concretebeton mannertavır.
106
535775
6972
09:16
He poureddökülmüş oilsıvı yağ and wineşarap
on the woundsyaralar of the helplessçaresiz man,
107
544220
3970
Adamın yaralarına
yağ ve şarap dökmüş,
09:21
broughtgetirdi him to a hostelHostel
108
549052
1904
onu bir konağa götürmüş
09:22
and paidödenmiş out of his pocketcep
for him to be assisteddestekli.
109
550980
3320
ve adama bakmaları için
kendi cebinden ödemiş.
09:27
The storyÖykü of the Good SamaritanSamaritan
is the storyÖykü of todaybugün’s humanityinsanlık.
110
555900
3800
Bu hikayedeki merhametli adam
bugünkü insanlığın hikayesidir.
09:32
People'sİnsanların pathsyolları are riddleddelik deşik with sufferingçile,
111
560740
4936
İnsanların yolları acılarla sarılı ve
09:37
as everything is centeredortalanmış around moneypara,
and things, insteadyerine of people.
112
565700
6000
her şey insanlar yerine
para ve obje merkezli.
09:44
And oftensık sık there is this habitalışkanlık, by people
who call themselveskendilerini "respectablesaygın,"
113
572940
5696
Çoğu zaman bir alışkanlık olarak
kendilerine ''saygın'' diyen insanlar
09:50
of not takingalma carebakım of the othersdiğerleri,
114
578660
2575
diğerlerine yardım etmeyip
09:53
thusBöylece leavingayrılma behindarkasında thousandsbinlerce
of humaninsan beingsvarlıklar, or entiretüm populationspopülasyonları,
115
581882
6838
binlerce insanı, bazen
bir toplumun tümünü,
10:01
on the sideyan of the roadyol.
116
589072
1968
yolun kenarında bırakıyorlar.
10:05
FortunatelyNeyse ki, there are alsoAyrıca those
who are creatingoluşturma a newyeni worldDünya
117
593620
4628
Şanslıyız ki, bir de yeni
bir dünya yaratanlar var,
10:10
by takingalma carebakım of the other,
even out of theironların ownkendi pocketscepler.
118
598272
5228
diğerleriyle kendi ceplerinden
ödeyerek dahi ilgilenenler.
10:16
MotherAnne TeresaTeresa actuallyaslında said:
119
604460
3961
Rahibe Teresa der ki:
10:20
"One cannotyapamam love,
unlessolmadıkça it is at theironların ownkendi expensegider."
120
608445
4857
''Kendinden vermeden kimse sevemez.''
10:27
We have so much to do,
and we mustşart do it togetherbirlikte.
121
615140
4310
Yapmamız gereken çok şey var
ve bunları birlikte yapmalıyız.
10:33
But how can we do that
with all the evilkötülük we breathenefes almak everyher day?
122
621100
4500
Ama bunu her gün kötülük
solurken nasıl yaparız?
10:38
Thank God,
123
626957
1451
Tanrıya şükürler olsun
10:40
no systemsistem can nullifyiptali our desirearzu etmek
to openaçık up to the good,
124
628432
4334
hiçbir sistem kalbimizin
derinliklerinden gelen
10:44
to compassionmerhamet and to our capacitykapasite
to reacttepki againstkarşısında evilkötülük,
125
632790
4019
iyiliğe açılma arzumuzu,
10:48
all of whichhangi stemkök
from deepderin withiniçinde our heartskalpler.
126
636833
2436
şefkate ve kötülüğe karşı koyma
kapasitemizi yok edemez.
10:51
Now you mightbelki tell me,
127
639293
1424
Şimdi bana diyebilirsiniz ki
10:52
"Sure, these are beautifulgüzel wordskelimeler,
128
640741
1695
"Bunlar güzel sözler,
10:54
but I am not the Good SamaritanSamaritan,
norne de MotherAnne TeresaTeresa of CalcuttaCalcutta."
129
642460
4738
ama ben ne İyi Samari'yim
ne de Rahibe Teresa'yım."
10:59
On the contraryaksi: we are preciousdeğerli,
eachher and everyher one of us.
130
647833
4431
Aksine, hepimiz değerliyiz,
her birimiz.
11:04
EachHer and everyher one of us
is irreplaceableyeri doldurulamaz in the eyesgözleri of God.
131
652661
4829
Tanrı'nın gözünde
her birimiz eşsiziz.
11:10
ThroughAracılığıyla the darknesskaranlık of today'sbugünkü conflictsçatışmalar,
132
658980
4256
Günümüzün karanlık çatışmalarında,
11:15
eachher and everyher one of us
can becomeolmak a brightparlak candlemum,
133
663260
4536
her birimiz, karanlığı aydınlığın
yeneceğini hatırlatan
11:19
a reminderuyarı mektubu that lightışık
will overcomeüstesinden gelmek darknesskaranlık,
134
667820
4158
ve asla karanlığın
kazanmayacağını anlatan,
11:24
and never the other way around.
135
672900
2290
birer parlayan mum olabiliriz.
11:28
To ChristiansHıristiyanlar,
the futuregelecek does have a nameisim,
136
676557
4556
Hristiyanlar için, geleceğin bir ismi var
11:33
and its nameisim is HopeUmut.
137
681877
2140
ve bu ismin adı Umut.
11:37
FeelingDuygu hopefulumutlu does not mean
to be optimisticallyiyimser nanaïveve
138
685220
4760
Umutlu olmak, saf bir iyimser olmak
11:43
and ignorealdırmamak the tragedytrajedi humanityinsanlık is facingkarşı.
139
691100
5600
veya insanlığın yüzleştiği trajediyi
göz ardı etmek demek değildir.
11:49
HopeUmut is the virtueErdem of a heartkalp
140
697940
2976
Umut kalbin bir meziyetidir,
11:52
that doesn't lockkilitlemek itselfkendisi into darknesskaranlık,
that doesn't dwellyaşamak on the pastgeçmiş,
141
700940
5056
kendini karanlığa kilitlemez,
geçmişte sayıklamaz,
11:58
does not simplybasitçe get by in the presentmevcut,
but is ableyapabilmek to see a tomorrowyarın.
142
706020
5360
şimdiki zamanda salınmaz,
bir gelecek görür.
12:04
HopeUmut is the doorkapı
that opensaçılan ontoüstüne the futuregelecek.
143
712500
2656
Umut geleceğe açılan bir kapıdır.
12:07
HopeUmut is a humblemütevazi, hiddengizli seedtohum of life
144
715180
5256
Umut, hayatın gösterişsiz
ve gizli bir tohumudur,
12:12
that, with time,
will developgeliştirmek into a largegeniş treeağaç.
145
720460
4240
zamanla bir ağaç olur.
12:17
It is like some invisiblegörünmez yeastMaya
that allowsverir the wholebütün doughhamur to growbüyümek,
146
725780
5400
Ekmeğin kabarmasını sağlayan
gizli bir maya gibidir,
12:23
that bringsgetiriyor flavorlezzet to all aspectsyönleri of life.
147
731980
2200
hayatın her yanına tat katar.
12:27
And it can do so much,
148
735220
1768
Birçok şey yapabilir,
12:29
because a tinyminik flickertitreme of lightışık
that feedsbeslemeleri on hopeumut
149
737940
6861
çünkü umutla beslenen bir ışık kıpırtısı,
12:37
is enoughyeterli to shatterparamparça
the shieldkalkan of darknesskaranlık.
150
745531
3809
karanlığın siperini kırmaya yeterlidir.
12:42
A singletek individualbireysel
is enoughyeterli for hopeumut to existvar olmak,
151
750717
4679
Tek bir birey, umudun
yaşaması için yeterlidir
12:47
and that individualbireysel can be you.
152
755420
3184
ve bu birey siz olabilirsiniz.
12:51
And then there will be anotherbir diğeri "you,"
and anotherbir diğeri "you,"
153
759980
5214
Daha sonra başka bir ''sen''
ve başka bir ''sen'' olacak
12:58
and it turnsdönüşler into an "us."
154
766282
2301
''biz''e dönüşecek.
13:01
And so, does hopeumut beginbaşla
when we have an "us?"
155
769238
4257
Peki umut ''biz''e
ulaştığımızda mı başlayacak?
13:05
No.
156
773519
1144
Hayır.
13:06
HopeUmut beganbaşladı with one "you."
157
774687
1620
Umut tek bir ''sen'' le başlar.
13:09
When there is an "us,"
there beginsbaşlar a revolutiondevrim.
158
777580
4310
''Biz'' olduğumuzda bir devrim başlar.
13:17
The thirdüçüncü messagemesaj
I would like to sharepay todaybugün
159
785240
3436
Bugün paylaşmak istediğm üçüncü mesaj
13:20
is, indeedaslında, about revolutiondevrim:
the revolutiondevrim of tendernesshassasiyet.
160
788700
5240
tam da bu devrimle ilgili:
duyarlılık devrimi.
13:27
And what is tendernesshassasiyet?
161
795220
1480
Duyarlılık nedir?
13:29
It is the love that comesgeliyor closekapat
and becomesolur realgerçek.
162
797980
3176
Bir araya gelen sevginin
gerçekleşmesidir.
13:33
It is a movementhareket
that startsbaşlar from our heartkalp
163
801180
2176
Kalplerimizden başlayıp
13:35
and reachesulaşır the eyesgözleri,
the earskulaklar and the handseller.
164
803380
3680
gözlerimize, kulaklarımıza
ve ellerimize ulaşan bir harekettir.
13:39
TendernessHassasiyet meansanlamına geliyor to use
our eyesgözleri to see the other,
165
807580
4400
Duyarlılık, gözlerimizi
diğerlerini görmek için,
13:44
our earskulaklar to hearduymak the other,
166
812540
2781
kulaklarımızı diğerlerini duymak,
13:47
to listen to the childrençocuklar, the poorfakir,
those who are afraidkorkmuş of the futuregelecek.
167
815345
6284
çocukları, fakirleri, gelecekten
korkanları dinlemek içindir.
13:53
To listen alsoAyrıca to the silentsessiz cryağlamak
of our commonortak home,
168
821653
5743
Sessizce ortak evimize ağlayanları,
13:59
of our sickhasta and pollutedkirlenmiş earthtoprak.
169
827420
2120
hastalanmış ve kirlenmiş
dünyamızı dinlemektir.
14:02
TendernessHassasiyet meansanlamına geliyor to use
our handseller and our heartkalp
170
830740
5120
Duyarlılık, ellerimizi ve kalbimizi,
14:08
to comfortkonfor the other,
171
836460
2120
bir başkasını teselli etmek,
ihtiyacı olanlarla ilgilenmek için
14:11
to take carebakım of those in need.
172
839260
2160
için kullanmaktır.
14:14
TendernessHassasiyet is the languagedil
of the younggenç childrençocuklar,
173
842900
4386
Duyarlılık, küçük çocukların dilidir,
14:20
of those who need the other.
174
848111
2545
diğerlerine muhtaç olanların.
14:23
A childçocuk’s love for momanne and dadbaba
175
851616
5340
Bir çocuğun annesi ve babası
için duyduğu sevgi,
14:28
growsbüyür throughvasitasiyla theironların touchdokunma, theironların gazebakışları,
theironların voiceses, theironların tendernesshassasiyet.
176
856980
5920
onların duyuları, gözleri, sesleri
ve onların duyarlılıklarıyla büyür.
14:36
I like when I hearduymak parentsebeveyn
177
864740
2296
Çocuklarına konuşan ebeveynleri görünce,
14:39
talk to theironların babiesbebekler,
adaptingadapte to the little childçocuk,
178
867060
4800
küçük çocukla aynı seviyeye inmelerini ve
14:45
sharingpaylaşım the sameaynı levelseviye of communicationiletişim.
179
873340
6320
aynı iletişim seviyesinde buluşmalarını
görmek hoşuma gidiyor.
14:53
This is tendernesshassasiyet:
beingolmak on the sameaynı levelseviye as the other.
180
881340
5400
Bu duyarlılıktır:
diğeriyle aynı seviyede olmak.
15:00
God himselfkendisi descendedindi into Jesusİsa
to be on our levelseviye.
181
888100
6520
Tanrı da bizim seviyemize gelebilmek için
Hz. İsa'ya alçalmış
15:07
This is the sameaynı pathyol
the Good SamaritanSamaritan tookaldı.
182
895540
2600
Bu İyi Samari'nin de
aldığı yolun aynısıdır.
15:11
This is the pathyol that Jesusİsa himselfkendisi tookaldı.
183
899260
2960
Bu Hz. İsa'nın yoludur.
15:15
He loweredalçaltılmış himselfkendisi,
184
903100
1150
Kendini alçaltıp
15:16
he livedyaşamış his entiretüm humaninsan existencevaroluş
185
904820
2536
tüm insani varlığını,
15:19
practicingalıştırma yapmak the realgerçek,
concretebeton languagedil of love.
186
907380
2680
gerçek ve hakiki sevginin
dilini uygulamaya adadı.
15:24
Yes, tendernesshassasiyet is the pathyol of choiceseçim
187
912300
3456
Evet, duyarlılık yolu bir seçimdir
15:27
for the strongestEn güçlü,
mostçoğu courageouscesur menerkekler and womenkadınlar.
188
915780
5040
en güçlü, cesur kadınlar ve erkekler için.
15:34
TendernessHassasiyet is not weaknesszayıflık;
it is fortitudemetanet.
189
922980
3120
Duyarlılık bir zaafiyet değildir,
bir güçtür.
15:39
It is the pathyol of solidarityDayanışma,
the pathyol of humilitytevazu.
190
927100
4080
Bu birliğin yolu, mütevaziliğin yoludur.
15:44
Please, allowizin vermek me to say it loudyüksek sesle and clearaçık:
191
932900
2240
Lütfen açık bir şekilde
söylememe izin verin:
15:48
the more powerfulgüçlü you are,
192
936020
2656
ne kadar güçlü olursanız,
15:50
the more your actionseylemler
will have an impactdarbe on people,
193
938700
3960
hareketlerinizin insanların üstünde
etkisi o kadar artacak ve
15:55
the more responsiblesorumluluk sahibi you are
to actdavranmak humblyalçakgönüllü.
194
943460
2960
mütevazi ve duyarlı şekilde
hareket etme sorumluluğunuz olacak.
16:00
If you donDon’t, your powergüç will ruinharabe you,
and you will ruinharabe the other.
195
948380
6600
Aksi halde, gücünüz sizi,
siz de başkasını mahvedeceksiniz.
16:09
There is a sayingsöz in ArgentinaArjantin:
196
957860
2223
Arjantin'de bir atasözü vardır:
16:12
"PowerGüç is like drinkingiçme ginCin
on an emptyboş stomachmide."
197
960107
4787
Güç aç karnına içki içmek gibidir.
16:19
You feel dizzysersemlemiş, you get drunksarhoş,
you losekaybetmek your balancedenge,
198
967740
6520
Eğer gücünü, mütevazilik
ve duyarlılıkla birleştirmezsen,
16:26
and you will endson up hurtingzarar yourselfkendin
and those around you,
199
974900
4280
başın döner, sarhoş olur, dengeni
kaybedersin
16:32
if you donDon’t connectbağlamak your powergüç
with humilitytevazu and tendernesshassasiyet.
200
980380
4080
ve kendine ve etrafındakilere
zarar verirsin.
16:39
ThroughAracılığıyla humilitytevazu and concretebeton love,
on the other handel,
201
987580
3920
Oysa mütevazilik ve hakiki sevgi ile,
16:44
powergüç – the highesten yüksek, the strongestEn güçlü one –
becomesolur a servicehizmet, a forcekuvvet for good.
202
992292
6872
en büyük en kuvvetli güç,
iyiliğe hizmet eden bir araç olacaktır.
16:53
The futuregelecek of humankindinsanlık isn't exclusivelysadece
in the handseller of politicianssiyasetçiler,
203
1001740
5000
İnsanlığın geleceği sadece
politikacıların,
16:59
of great leadersliderler, of bigbüyük companiesşirketler.
204
1007340
3480
büyük liderlerin veya
büyük şirketlerin ellerinde değildir
17:03
Yes, they do holdambar
an enormousmuazzam responsibilitysorumluluk.
205
1011460
2776
Evet, bunlar büyük
bir sorumluluk taşıyorlar.
17:06
But the futuregelecek is, mostçoğu of all,
in the handseller of those people
206
1014260
4816
Ama daha da önemlisi gelecek,
17:11
who recognizetanımak the other as a "you"
207
1019100
3493
başkalarını ''sen'' ve
kendilerini de ''biz'' in bir parçası,
17:15
and themselveskendilerini as partBölüm of an "us."
208
1023086
3185
olarak görenlerin ellerindedir.
17:20
We all need eachher other.
209
1028019
2201
Hepimiz birbirimize muhtacız.
17:23
And so, please, think of me
as well with tendernesshassasiyet,
210
1031019
4537
İşte bu yüzden beni
ve de duyarlılığı düşünün ki
17:28
so that I can fulfillyerine getirmek the taskgörev
I have been givenverilmiş
211
1036153
3374
bana diğerlerinin iyiliği,
herkesin, hepinizin
17:31
for the good of the other,
212
1039551
2422
hepimizin iyiliği için verilmiş
görevi yerine getirebileyim.
17:33
of eachher and everyher one, of all of you,
213
1041998
3338
Teşekkür ederim.
17:37
of all of us.
214
1045739
1697
17:40
Thank you.
215
1048080
1668
Translated by Günperi Sisman
Reviewed by Meriç Aydonat

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
His Holiness Pope Francis - Bishop of Rome
Pope Francis is the Bishop of Rome and the head of the Roman Catholic Church.

Why you should listen

Pope Francis was elected in March 2013, becoming the first Pope from the Americas and from the Southern hemisphere. He was born in 1936 in Buenos Aires, Argentina, as Jorge Mario Bergoglio, in a family of Italian immigrants. A Jesuit, he was Archbishop of Buenos Aires and then a Cardinal leading the Argentinian church. Upon election as the 266th Pope, he chose Francis as his papal name in reference to Saint Francis of Assisi.

A very popular figure who has taken it upon himself to reform the Catholic Church, Pope Francis's worldview is solidly anchored in humility, simplicity, mercy, social justice, attention to the poor and the dispossessed -- those he says "our culture disposes of like waste" -- and in a critical attitude towards unbridled capitalism and consumerism. He is a strong advocate of global action against climate change, to which he has devoted his powerful 2015 encyclical, Laudato sì ("Praise be to you"). He invites us to practice "tenderness," putting ourselves "at the level of the other," to listen and care. He is committed to interfaith dialogue and is seen as a moral and spiritual authority across the world by many people who aren't Catholics.

More profile about the speaker
His Holiness Pope Francis | Speaker | TED.com