ABOUT THE SPEAKER
Margaret Heffernan - Management thinker
The former CEO of five businesses, Margaret Heffernan explores the all-too-human thought patterns -- like conflict avoidance and selective blindness -- that lead organizations and managers astray.

Why you should listen

How do organizations think? In her book Willful Blindness, Margaret Heffernan examines why businesses and the people who run them often ignore the obvious -- with consequences as dire as the global financial crisis and Fukushima Daiichi nuclear disaster.

Heffernan began her career in television production, building a track record at the BBC before going on to run the film and television producer trade association IPPA. In the US, Heffernan became a serial entrepreneur and CEO in the wild early days of web business. She now blogs for the Huffington Post and BNET.com. Her latest book, Beyond Measure, a TED Books original, explores the small steps companies can make that lead to big changes in their culture.

More profile about the speaker
Margaret Heffernan | Speaker | TED.com
TEDGlobal 2012

Margaret Heffernan: Dare to disagree

Margaret Heffernan: Tartışmaktan korkmayın

Filmed:
3,921,245 views

Çoğu insan içgüdüsel olarak çatışmadan uzak durur ama Margaret Heffernan'ın bize gösterdiği üzere, iyi bir anlaşmazlık gelişimin anahtarıdır. Heffernan bize en iyi çiftlerin birbirleriyle aynı düşünmediklerini, çok başarılı araştırma ekiplerinin, ilişkilerin ve işletmelerin insanlara nasıl anlaşmazlık zemini sağladığını gösteriyor.
- Management thinker
The former CEO of five businesses, Margaret Heffernan explores the all-too-human thought patterns -- like conflict avoidance and selective blindness -- that lead organizations and managers astray. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:16
In OxfordOxford in the 1950s,
0
424
1862
1950'li yıllarda Oxford şehrinde,
00:18
there was a fantasticfantastik doctordoktor, who was very unusualolağandışı,
1
2286
3768
olağanüstü bir doktor vardı. Bu sıradışı kişinin adı
00:21
namedadlı AliceAlice StewartStewart.
2
6054
2032
Alice Stewart'tı.
00:23
And AliceAlice was unusualolağandışı partlykısmen because, of coursekurs,
3
8086
3143
Alice'in sıradışı oluşundaki bir sebep elbette,
00:27
she was a womankadın, whichhangi was prettygüzel rarenadir in the 1950s.
4
11229
3480
1950'li yıllardaki zihniyete inat, onun bir kadın oluşuydu.
00:30
And she was brilliantparlak, she was one of the,
5
14709
2111
Ve zekası öylesine ışıl ışıldı ki, zamanının
00:32
at the time, the youngestEn genç FellowAdam to be electedseçildi to the RoyalRoyal CollegeÜniversite of PhysiciansHekimler.
6
16820
4816
Kraliyet Tıp Heyeti'ne seçilen en genç üyesiydi.
00:37
She was unusualolağandışı too because she continueddevam etti to work after she got marriedevli,
7
21636
3757
O sıradışıydı çünkü çalışmalarını evlendikten sonra da sürdürmüştü,
00:41
after she had kidsçocuklar,
8
25393
2095
çocukları olduktan sonra da,
00:43
and even after she got divorcedboşanmış and was a singletek parentebeveyn,
9
27488
3008
hatta boşandıktan sonra tek başına ebeveynlik yaparken bile,
00:46
she continueddevam etti her medicaltıbbi work.
10
30496
2283
tıbbi çalışmalarına devam etmişti.
00:48
And she was unusualolağandışı because she was really interestedilgili in a newyeni scienceBilim,
11
32779
4120
O sıradışıydı çünkü yeni bilimlere çok meraklıydı,
00:52
the emerginggelişmekte olan fieldalan of epidemiologyepidemioloji,
12
36899
2624
yeni zuhur etmiş epidemiyoloji gibi.
00:55
the studyders çalışma of patternsdesenler in diseasehastalık.
13
39523
3488
Bu dalda amaç, hastalık esaslarının belirlenmesidir.
00:58
But like everyher scientistBilim insanı, she appreciatedtakdir
14
43011
2168
Fakat iz bırakmak isteyen her bilim insanı gibi,
01:01
that to make her markişaret, what she neededgerekli to do
15
45179
2256
zor bir problem seçerek, bunu çözüme
01:03
was find a hardzor problemsorun and solveçözmek it.
16
47435
4518
kavuşturması gerektiğinin de farkındaydı.
01:07
The hardzor problemsorun that AliceAlice choseseçti
17
51953
2544
Alice tarafından seçilen o zor problem ise,
01:10
was the risingyükselen incidenceoran of childhoodçocukluk cancerskanserler.
18
54497
3398
kanserli çocuk vakalarının artışı oldu.
01:13
MostÇoğu diseasehastalık is correlatedkorelasyon with povertyyoksulluk,
19
57895
2190
Çoğu hastalık yoksullukla bağlantılıdır,
01:15
but in the casedurum of childhoodçocukluk cancerskanserler,
20
60085
2269
fakat bu vakada göze çarpan şuydu;
01:18
the childrençocuklar who were dyingölen seemedgibiydi mostlyçoğunlukla to come
21
62354
2604
ölen çocukların büyük çoğunluğu
01:20
from affluentzengin familiesaileleri.
22
64958
2445
varlıklı ailelerden geliyorlardı.
01:23
So, what, she wanted to know,
23
67403
1743
O da, bu anomalinin
01:25
could explainaçıklamak this anomalyanomali?
24
69146
3082
açıklanıp açıklanamayacağını bilmek istedi.
01:28
Now, AliceAlice had troublesorun gettingalma fundingfinansman for her researchAraştırma.
25
72228
2783
Ancak Alice araştırması için ödenek bulmada zorluk yaşıyordu.
01:30
In the endson, she got just 1,000 poundspound
26
75011
1991
En sonunda Lady Tata Memorial ödülüyle
01:32
from the LadyBayan TataTata MemorialMemorial prizeödül.
27
77002
2255
eline 1,000 pound geçmişti.
01:35
And that meantdemek she knewbiliyordum she only had one shotatış
28
79257
2543
Ve bunun veri toplamak için tek şansı
01:37
at collectingtoplama her dataveri.
29
81800
2042
olduğu manasına geldiğini biliyordu.
01:39
Now, she had no ideaFikir what to look for.
30
83842
2477
Aradığının ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
01:42
This really was a needleiğne in a haystackSamanlık sortçeşit of searcharama,
31
86319
3116
Samanlıkta iğne aramaktan farksızdı,
01:45
so she askeddiye sordu everything she could think of.
32
89435
2622
o da aklına gelen her şeyi sordu.
01:47
Had the childrençocuklar eatenyemiş boiledhaşlanmış sweetsTatlılar?
33
92057
1833
Çocuklar, endüstriyel şekerleme yemişler miydi?
01:49
Had they consumedtüketilen coloredrenkli drinksiçecekler?
34
93890
2073
Boyalı içecekler tüketmişler miydi?
01:51
Did they eatyemek fishbalık and chipscips?
35
95963
1647
Çok fazla kızartma yiyorlar mıydı?
01:53
Did they have indoorkapalı or outdoorAçık plumbingsu tesisatı?
36
97610
2008
Evlerinde kurşun kaplama tesisat var mıydı?
01:55
What time of life had they startedbaşladı schoolokul?
37
99618
3416
Hangi yaş aralığında okula başlamışlardı?
01:58
And when her carbonkarbon copiedkopyalanan questionnairesoru formu startedbaşladı to come back,
38
103034
3368
Ve aynı sorularının cevabını aldığında,
02:02
one thing and one thing only jumpedatladı out
39
106402
2920
bir unsur, özellikle bir unsur göze çarpıyordu.
02:05
with the statisticalistatistiksel clarityberraklık of a kindtür that
40
109322
2536
Öyle ki istatistiki berraklık, bilim insanlarının
02:07
mostçoğu scientistsBilim adamları can only dreamrüya of.
41
111858
2840
hayallerini süsleyen türdendi.
02:10
By a rateoran of two to one,
42
114698
1920
Ölen her iki çocuktan,
02:12
the childrençocuklar who had diedvefat etti
43
116618
2081
birinin ortak özelliği,
02:14
had had mothersanneler who had been X-rayedX when pregnanthamile.
44
118699
6295
annelerinin hamileyken röntgen çektirmiş olmalarıydı.
02:20
Now that findingbulgu flewuçtu in the faceyüz of conventionalKonvansiyonel wisdombilgelik.
45
124994
4505
Bu keşif o zamanki birikimin suratına tokat gibi çarptı.
02:25
ConventionalGeleneksel wisdombilgelik heldbekletilen
46
129499
1907
Sanılıyordu ki her şey,
02:27
that everything was safekasa up to a pointpuan, a thresholdeşik.
47
131406
3997
belirli bir noktaya kadar gayet güvenliydi.
02:31
It flewuçtu in the faceyüz of conventionalKonvansiyonel wisdombilgelik,
48
135403
2327
Bu keşif röntgen cihazı üzerinden,
02:33
whichhangi was hugeKocaman enthusiasmcoşku for the coolgüzel newyeni technologyteknoloji
49
137730
3458
zamanın teknolojisinin o afili havasına hayran kalmış herkese
02:37
of that ageyaş, whichhangi was the X-rayX-ışını machinemakine.
50
141188
3646
güçlü bir tokat indirmiş oluyordu.
02:40
And it flewuçtu in the faceyüz of doctors'Doktorların ideaFikir of themselveskendilerini,
51
144834
4224
Bu keşif doktorların kendileri hakkında
02:44
whichhangi was as people who helpedyardım etti patientshastalar,
52
149058
3808
hastalarına zarar vermeden onlara yardım ettikleri inançlarına,
02:48
they didn't harmzarar them.
53
152866
2696
bir tokat indirmiş oluyordu.
02:51
NeverthelessYine de, AliceAlice StewartStewart rushedkoştu to publishyayınlamak
54
155562
3688
Böylece Alice Stewart öncü bulgularını
02:55
her preliminaryön hazırlık findingsbulgular in The LancetLancet in 1956.
55
159250
3584
yayınlamak için 1956 yılında The Lancet'e hücum etti. (Tıbbi yayın)
02:58
People got very excitedheyecanlı, there was talk of the NobelNobel PrizeÖdülü,
56
162834
4008
İnsanlarda büyük yankı uyandırmıştı, Nobel Ödülü'nden söz ediliyordu.
03:02
and AliceAlice really was in a bigbüyük hurryacele
57
166842
2120
Alice ise büyük bir telaş içerisindeydi.
03:04
to try to studyders çalışma all the casesvakalar of childhoodçocukluk cancerkanser she could find
58
168962
3791
Maksadı kanserli çocuk vakalarının ulaşabildiği her türüyle çalışabilmekti.
03:08
before they disappearedkayboldu.
59
172753
2153
Çocuklar henüz hayattayken.
03:10
In factgerçek, she need not have hurriedAcele.
60
174906
4344
Aslında, acele etmese de olurdu.
03:15
It was fullytamamen 25 yearsyıl before the Britishİngiliz and medicaltıbbi --
61
179250
4191
İngiliz ve Amerikan sağlık kuruluşlarının,
03:19
Britishİngiliz and AmericanAmerikan medicaltıbbi establishmentsişyerlerinde
62
183441
2872
hamile kadınlarda röntgen kullanımını yasaklamasına
03:22
abandonedterkedilmiş the practiceuygulama of X-rayingGerekirse pregnanthamile womenkadınlar.
63
186313
6104
tamı tamına 25 sene vardı.
03:28
The dataveri was out there, it was openaçık, it was freelyserbestçe availablemevcut,
64
192417
5481
Veriler oradaydı, umuma açıktı, herkes özgürce faydalanabilirdi.
03:33
but nobodykimse wanted to know.
65
197898
4224
Ama kimse bilmek istemedi.
03:38
A childçocuk a weekhafta was dyingölen,
66
202122
2684
Her hafta bir çocuk ölüyordu,
03:40
but nothing changeddeğişmiş.
67
204806
2733
buna karşın hiçbir şey değişmedi.
03:43
OpennessAçıklık aloneyalnız can't drivesürücü changedeğişiklik.
68
207539
6255
Açıklık, tek başına çığır açamıyordu.
03:49
So for 25 yearsyıl AliceAlice StewartStewart had a very bigbüyük fightkavga on her handseller.
69
213794
5617
Alice Stewart, 25 sene boyunca büyük bir mücalede yürütmek durumunda kaldı.
03:55
So, how did she know that she was right?
70
219411
3247
Peki haklı olduğundan nasıl emindi?
03:58
Well, she had a fantasticfantastik modelmodel for thinkingdüşünme.
71
222658
3663
Şey, harika bir düşünüş metodu vardı.
04:02
She workedişlenmiş with a statisticianistatistikçi namedadlı GeorgeGeorge KnealeKneale,
72
226321
2245
George Kneale adında bir istatistikçiyle çalışıyordu.
04:04
and GeorgeGeorge was prettygüzel much everything that AliceAlice wasn'tdeğildi.
73
228566
2384
Alice ne değilse George tam olarak oydu.
04:06
So, AliceAlice was very outgoinggiden and sociableSürmeli,
74
230950
3069
Alice canayakın bilinen sosyal biriydi.
04:09
and GeorgeGeorge was a reclusemünzevi.
75
234019
2458
George ise tam bir münzevi.
04:12
AliceAlice was very warmIlık, hafif sıcak, very empatheticempatik with her patientshastalar.
76
236477
4014
Alice hastalarına çok sıcak, çok anlayışlı davranırdı.
04:16
GeorgeGeorge franklyaçıkçası preferredtercihli numberssayılar to people.
77
240491
4039
George ise besbelli sayıları insanlara tercih ediyordu.
04:20
But he said this fantasticfantastik thing about theironların workingçalışma relationshipilişki.
78
244530
3978
Ancak George iş ilişkilerine şahane bir yorum getirmişti.
04:24
He said, "My job is to provekanıtlamak DrDr. StewartStewart wrongyanlış."
79
248508
6336
"Dr. Stewart'ın haksız olduğunu kanıtlamak vazifemdir." diyordu.
04:30
He activelyaktif soughtaranan disconfirmationdisconfirmation.
80
254844
3557
Kasıtlı olarak onun yanlışlarını arıyordu.
04:34
DifferentFarklı waysyolları of looking at her modelsmodeller,
81
258401
2337
Onun geliştirdiği modelleri, elde ettiği istatistikleri,
04:36
at her statisticsistatistik, differentfarklı waysyolları of crunchingçatırdayan the dataveri
82
260738
3257
farklı yönleriyle ele alıyordu. Verilerinde çatlaklar oluşturmak,
04:39
in ordersipariş to disproveçürütmek her.
83
263995
3063
haksızlığını ispat etmek için.
04:42
He saw his job as creatingoluşturma conflictfikir ayrılığı around her theoriesteoriler.
84
267058
5624
İşini Alice'in geliştirdiği teorilerle, tamamen çatışmak olarak görüyordu.
04:48
Because it was only by not beingolmak ableyapabilmek to provekanıtlamak
85
272682
3096
Çünkü Alice'in haklı olduğuna dair ihtiyaç duyduğu
04:51
that she was wrongyanlış,
86
275778
2368
güveni kendinde bulabilmesi,
04:54
that GeorgeGeorge could give AliceAlice the confidencegüven she neededgerekli
87
278146
3121
George'un ona teorisinin yanlışlığına dair bulgular
04:57
to know that she was right.
88
281267
2982
sunamamasıyla mümkün olabilirdi.
05:00
It's a fantasticfantastik modelmodel of collaborationişbirliği --
89
284249
4675
İşte bu olağanüstü bir işbirliği modelidir.
05:04
thinkingdüşünme partnersortaklar who aren'tdeğil echoEko chambersChambers'ı.
90
288924
5007
Birbirine baş sallayıp durmayan düşünce ortakları.
05:09
I wondermerak etmek how manyçok of us have,
91
293931
2352
Kaçımızın böyle ortaklara sahip olduğunu
05:12
or darecesaret to have, suchböyle collaboratorsortak çalışanlar.
92
296283
6919
yahut sahip olmaya cüret edeceğini merak ediyorum.
05:19
AliceAlice and GeorgeGeorge were very good at conflictfikir ayrılığı.
93
303202
3777
Alice ve George fikir ayrılığı yaşamada çok iyiydiler.
05:22
They saw it as thinkingdüşünme.
94
306979
3136
Bunu fikir teatisi kabul ettiler.
05:26
So what does that kindtür of constructiveyapıcı conflictfikir ayrılığı requiregerektirir?
95
310115
4273
Böylesine yapıcı bir zıtlaşma için neler gereklidir?
05:30
Well, first of all, it requiresgerektirir that we find people
96
314388
3375
Şey, hepsinden önce, bizlerden çok farklı
05:33
who are very differentfarklı from ourselveskendimizi.
97
317763
2648
insanlar bulmamız lazım.
05:36
That meansanlamına geliyor we have to resistdirenmek the neurobiologicalnörobiyolojik drivesürücü,
98
320411
4336
Bu nörobiyolojik güdülerimize karşı gelmemiz demek.
05:40
whichhangi meansanlamına geliyor that we really prefertercih etmek people mostlyçoğunlukla like ourselveskendimizi,
99
324747
4504
Nörobiyolojik güdü bizi çoğunlukla bize benzeyen insanlara sevk eder.
05:45
and it meansanlamına geliyor we have to seekaramak out people
100
329251
2224
Bu da demek oluyor ki geçmişiyle,
05:47
with differentfarklı backgroundsarka, differentfarklı disciplinesdisiplinler,
101
331475
2472
yetiştirilmesiyle, düşünme tarzıyla,
05:49
differentfarklı waysyolları of thinkingdüşünme and differentfarklı experiencedeneyim,
102
333947
4151
sahip olduğu tecrübelerle, bizden farklı insanları
05:53
and find waysyolları to engagetutmak with them.
103
338098
3865
arayıp bulmamız ve onlarla iletişime geçmemiz gerek.
05:57
That requiresgerektirir a lot of patiencesabır and a lot of energyenerji.
104
341963
4644
Bu fazlaca sabır ve de enerji gerektiriyor.
06:02
And the more I've thought about this,
105
346607
1811
Bununla ilgili daha fazla düşündükçe,
06:04
the more I think, really, that that's a kindtür of love.
106
348418
5161
daha da ileriye gittikçe, bunun bir tür aşk olduğunu düşünüyorum.
06:09
Because you simplybasitçe won'talışkanlık commitişlemek that kindtür of energyenerji
107
353579
3069
Nedeni ise basitçe şu ki, böylesine bir enerji ve zamanınızı
06:12
and time if you don't really carebakım.
108
356648
4691
gerçekten umursamadığınız birine harcamazsınız.
06:17
And it alsoAyrıca meansanlamına geliyor that we have to be preparedhazırlanmış to changedeğişiklik our mindszihinler.
109
361339
4460
Ve bu ayrıca fikirlerimizi değiştirmeye de hazır olmamız gerektiği anlamına gelir.
06:21
Alice'sAlice'in daughterkız evlat told me
110
365799
2364
Alice'ın kızı bana şöyle anlatmıştı.
06:24
that everyher time AliceAlice wentgitti head-to-headkafa kafaya with a fellowadam scientistBilim insanı,
111
368163
3112
Alice, ne zaman bir bilim insanıyla kafa kafaya gelse,
06:27
they madeyapılmış her think and think and think again.
112
371275
4184
bu onu tekrar tekrar, defalarca düşünmeye itermiş.
06:31
"My motheranne," she said, "My motheranne didn't enjoykeyfini çıkarın a fightkavga,
113
375459
4018
"Annem" dedi, "Annem çekişmelerden hazzetmezdi,
06:35
but she was really good at them."
114
379477
5142
fakat iş çekişmeye vardığında da gerçekten iyiydi."
06:40
So it's one thing to do that in a one-to-onebire bir relationshipilişki.
115
384619
4170
İşin özü, birebir ilişkilerde yapılması gereken de bu.
06:44
But it strikesvurur me that the biggesten büyük problemssorunlar we faceyüz,
116
388789
3287
Fakat bende uyanan izlenim karşılaştığımız
06:47
manyçok of the biggesten büyük disastersafetler that we'vebiz ettik experienceddeneyimli,
117
392076
2874
felaketlerden büyük bir çoğunluğunun kaynağında,
06:50
mostlyçoğunlukla haven'tyok come from individualsbireyler,
118
394950
1951
zaten fertler olmadığıdır.
06:52
they'veonlar ettik come from organizationsorganizasyonlar,
119
396901
1888
Bu tip sorunların kaynağı kuruluşlardır.
06:54
some of them biggerDaha büyük than countriesülkeler,
120
398789
2008
Bunların bazıları ülkelerden dahi büyüktür.
06:56
manyçok of them capableyetenekli of affectingetkileyen hundredsyüzlerce,
121
400797
2260
Kuruluşlar, yüzleri, binleri ve hatta milyonları
06:58
thousandsbinlerce, even millionsmilyonlarca of liveshayatları.
122
403057
4003
bulan sayıda hayatı etkileme gücüne sahiptir.
07:02
So how do organizationsorganizasyonlar think?
123
407060
4438
Peki kuruluşlar nasıl düşünürler?
07:07
Well, for the mostçoğu partBölüm, they don't.
124
411498
4026
Şey, çoğunlukla, düşünmezler.
07:11
And that isn't because they don't want to,
125
415524
2993
Hem de bu düşünmeyi istemediklerinden değildir.
07:14
it's really because they can't.
126
418517
2405
Düşünmezler çünkü gerçekten yapamazlar.
07:16
And they can't because the people insideiçeride of them
127
420922
3347
Yapamazlar çünkü bünyelerindeki insanlar,
07:20
are too afraidkorkmuş of conflictfikir ayrılığı.
128
424269
4208
çatışmalardan çok korkarlar.
07:24
In surveysanketler of EuropeanAvrupa and AmericanAmerikan executivesYöneticiler,
129
428477
2864
Avrupa ve Amerikalı idari personellerle yapılan anketler,
07:27
fullytamamen 85 percentyüzde of them acknowledgedkabul etti
130
431341
2970
tamı tamına yüzde 85'inin, işyerlerinde
07:30
that they had issuessorunlar or concernsendişeler at work
131
434311
3517
ifade edemedikleri sorun ve endişeleri
07:33
that they were afraidkorkmuş to raiseyükseltmek.
132
437828
3633
olduğunu ortaya koymuştur.
07:37
AfraidKorkuyor of the conflictfikir ayrılığı that that would provokekışkırtmak,
133
441461
3159
Bu çatışma korkusu ise, nasıl yönlendirileceği
07:40
afraidkorkmuş to get embroiledkarmakarışık in argumentsargümanlar
134
444620
2368
zaten anlaşılamamış münakaşalara
07:42
that they did not know how to manageyönetmek,
135
446988
2031
dahil olmanın korkusuna dönüşmektedir.
07:44
and feltkeçe that they were boundciltli to losekaybetmek.
136
449019
4577
Bu da baştan yenilmişlik hissine neden olur.
07:49
Eighty-fiveSeksen beş percentyüzde is a really bigbüyük numbernumara.
137
453596
6177
Yüzde 85 gerçekten büyük bir oran.
07:55
It meansanlamına geliyor that organizationsorganizasyonlar mostlyçoğunlukla can't do
138
459773
2815
Buradan anlayacağımız, kuruluşların çoğu
07:58
what GeorgeGeorge and AliceAlice so triumphantlyzafer did.
139
462588
2328
George ve Alice'in başardığını yapamayacaktır.
08:00
They can't think togetherbirlikte.
140
464916
4399
Kuruluşlar birlikte düşünemiyorlar.
08:05
And it meansanlamına geliyor that people like manyçok of us,
141
469315
2241
Yani kuruluşların yönetimlerindeki bizler gibi insanlar,
08:07
who have runkoş organizationsorganizasyonlar,
142
471556
2184
bulabildikleri en iyi insanları
08:09
and gonegitmiş out of our way to try to find the very besten iyi people we can,
143
473740
3567
bulabilmek için ellerinden gelenin fazlasını yapıyor fakat
08:13
mostlyçoğunlukla failbaşarısız to get the besten iyi out of them.
144
477307
6273
içlerindeki niteliği çıkarmada başarısız kalıyor.
08:19
So how do we developgeliştirmek the skillsbecerileri that we need?
145
483580
3336
Öyleyse ihtiyaç duyduğumuz yetenekleri nasıl şekillendiririz?
08:22
Because it does take skillbeceri and practiceuygulama, too.
146
486916
4083
Zira yetenek ve uygulamaya da ihtiyacımız var.
08:26
If we aren'tdeğil going to be afraidkorkmuş of conflictfikir ayrılığı,
147
490999
3414
Eğer çatışmadan korkmayacaksak, bunu bir
08:30
we have to see it as thinkingdüşünme,
148
494413
2159
düşünüş biçimi olarak göreceksek,
08:32
and then we have to get really good at it.
149
496572
4336
bu işte iyi olmaya ihtiyacımız var.
08:36
So, recentlyson günlerde, I workedişlenmiş with an executiveyönetici namedadlı JoeJoe,
150
500908
4264
Yakın zamanda Joe adında biriyle çalıştım.
08:41
and JoeJoe workedişlenmiş for a medicaltıbbi devicecihaz companyşirket.
151
505172
3472
Kendisi bir tıbbi cihaz firmasında çalışıyordu.
08:44
And JoeJoe was very worriedendişeli about the devicecihaz that he was workingçalışma on.
152
508644
2975
Joe üzerinde çalıştığı cihazla alakalı büyük endişeler içerisindeydi.
08:47
He thought that it was too complicatedkarmaşık
153
511619
3025
Cihazın çok fazla karmaşık olduğunu
08:50
and he thought that its complexitykarmaşa
154
514644
1864
ve bu karmaşıklığın insanlara ciddi anlamda
08:52
createdoluşturulan marginsmarjlar of errorhata that could really hurtcanını yakmak people.
155
516508
4267
zarar verebilecek bir hata payına dönüştüğüne inanıyordu.
08:56
He was afraidkorkmuş of doing damagehasar to the patientshastalar he was tryingçalışıyor to help.
156
520775
4140
Yardımcı olmaya çalıştığı hastalara zarar vermekten çok korkuyordu.
09:00
But when he lookedbaktı around his organizationorganizasyon,
157
524915
2305
Gelgelelim, kuruluşundaki insanlara göz attığında
09:03
nobodykimse elsebaşka seemedgibiydi to be at all worriedendişeli.
158
527220
4461
onun kadar endişeli biri de yok gibiydi.
09:07
So, he didn't really want to say anything.
159
531681
2555
Bu sebeple konu hakkında konuşmak istemedi.
09:10
After all, maybe they knewbiliyordum something he didn't.
160
534236
2184
Kim bilir, onun bilmediği bir şey biliyor olabilirlerdi.
09:12
Maybe he'diçin ona look stupidaptal.
161
536420
2584
Konuşsa belki de aptal durumuna düşecekti.
09:14
But he kepttuttu worryingendişe verici about it,
162
539004
2206
Fakat o yine de endişelerini yenemedi.
09:17
and he worriedendişeli about it so much that he got to the pointpuan
163
541210
3046
Ve bu konu hakkında o kadar çok tasalandı ki,
09:20
where he thought the only thing he could do
164
544256
2159
vardığı noktada tek yapabileceğinin
09:22
was leaveayrılmak a job he lovedsevilen.
165
546415
4130
çok sevdiği işini bırakmak olduğuna inandı.
09:26
In the endson, JoeJoe and I foundbulunan a way
166
550545
4000
En sonunda fikirlerini açığa vurabilmesi için,
09:30
for him to raiseyükseltmek his concernsendişeler.
167
554545
1855
Joe ve ben beraber bir yol bulduk.
09:32
And what happenedolmuş then is what almostneredeyse always
168
556400
2871
Sonrasında olan ise, bu tip durumlarda hep
09:35
happensolur in this situationdurum.
169
559271
1594
olan şey oldu.
09:36
It turneddönük out everybodyherkes had exactlykesinlikle the sameaynı
170
560865
3221
Ortaya çıktı ki hemen herkes aynı soruları
09:39
questionssorular and doubtsşüpheler.
171
564086
1746
ve kuşkuları paylaşıyordu.
09:41
So now JoeJoe had alliesMüttefikler. They could think togetherbirlikte.
172
565832
4032
Demek Joe'nun, beraber fikir yürütebileceği müttefikleri vardı.
09:45
And yes, there was a lot of conflictfikir ayrılığı and debatetartışma
173
569864
3264
Evet, tartışmalar, çekişmeler ve münakaşalar oldu.
09:49
and argumenttartışma, but that allowedizin everyoneherkes around the tabletablo
174
573128
4304
Lakin bu o masada oturan herkese problemin çözümünde,
09:53
to be creativeyaratıcı, to solveçözmek the problemsorun,
175
577432
4080
yaratıcı olup, cihazı yenileyebilmelerinin
09:57
and to changedeğişiklik the devicecihaz.
176
581512
4328
önünü açtı.
10:01
JoeJoe was what a lot of people mightbelki think of
177
585840
3376
Joe çoğumuzun aykırı olarak nitelendirebileceği
10:05
as a whistle-blowermuhbir,
178
589216
2272
türden bir insandı.
10:07
exceptdışında that like almostneredeyse all whistle-blowersWhistle-Blowers,
179
591488
2715
Fakat çoğu aykırı insan gibi o da beceriksiz
10:10
he wasn'tdeğildi a crankkrank at all,
180
594203
2373
falan değildi.
10:12
he was passionatelytutkuyla devotedsadık to the organizationorganizasyon
181
596576
3448
Joe kendisini çalıştığı yere ve onun
10:15
and the higherdaha yüksek purposesamaçlar that that organizationorganizasyon servedhizmet.
182
600024
3448
amaçlarına tutkuyla adamış biriydi.
10:19
But he had been so afraidkorkmuş of conflictfikir ayrılığı,
183
603472
3816
Sadece çatışmaktan çok korkuyordu,
10:23
untila kadar finallyen sonunda he becameoldu more afraidkorkmuş of the silenceSessizlik.
184
607288
5080
ta ki sessiz kalmaktan daha çok korkana dek.
10:28
And when he daredcesaret to speakkonuşmak,
185
612368
1859
Ve kendinde konuşma gücünü bulduğunda,
10:30
he discoveredkeşfedilen much more insideiçeride himselfkendisi
186
614227
3398
umduğundan fazlasını taşıdığını keşfetti.
10:33
and much more give in the systemsistem than he had ever imaginedhayal.
187
617625
5242
Çevresine ise hayal edebileceğinden fazlasını aktarmıştı.
10:38
And his colleaguesmeslektaşlar don't think of him as a crankkrank.
188
622867
3331
İş arkadaşları onun becereksiz olduğunu düşünmediler.
10:42
They think of him as a leaderlider.
189
626198
5128
Onu gerçek bir rehber olarak nitelendirdiler.
10:47
So, how do we have these conversationskonuşmaları more easilykolayca
190
631326
4368
Peki, bu tip konuşmaları nasıl daha sık ve kolay
10:51
and more oftensık sık?
191
635694
1913
gerçekleştirebiliriz?
10:53
Well, the UniversityÜniversitesi of DelftDelft
192
637607
1986
Şey, Delft Üniversitesi'nin
10:55
requiresgerektirir that its PhDDoktora studentsöğrencilerin
193
639593
2397
doktora öğrencileri,
10:57
have to submitGönder fivebeş statementsifadeleri that they're preparedhazırlanmış to defendsavunmak.
194
641990
3913
ibraz edecekleri beş adet önermeyi savunmakla mükellefler.
11:01
It doesn't really mattermadde what the statementsifadeleri are about,
195
645903
3384
Konularının ne olduğu önem taşımıyor.
11:05
what mattershususlar is that the candidatesadaylar are willingistekli and ableyapabilmek
196
649287
3792
Adayların otoriteye karşı durabilme istek ve yetileri
11:08
to standdurmak up to authorityyetki.
197
653079
2603
burada mühim olan.
11:11
I think it's a fantasticfantastik systemsistem,
198
655682
2364
Bence bu harika bir sistem.
11:13
but I think leavingayrılma it to PhDDoktora candidatesadaylar
199
658046
2513
Ama bunu sadece doktora adaylarına mahsus kılmak,
11:16
is faruzak too fewaz people, and way too lategeç in life.
200
660559
4305
hem çok az insana ulaşmak, hem de çok geç kalmak demek.
11:20
I think we need to be teachingöğretim these skillsbecerileri
201
664864
3166
Ben bu yeteneğin her yaştan çocuğa ve yetişkine,
11:23
to kidsçocuklar and adultsyetişkinler at everyher stageevre of theironların developmentgelişme,
202
668030
4080
eğitimleri ne olursa olsun aşılanması gerektiğini düşünüyorum.
11:28
if we want to have thinkingdüşünme organizationsorganizasyonlar
203
672110
2449
Elbette kuruluşların ve toplumların
11:30
and a thinkingdüşünme societytoplum.
204
674559
3647
gerçekten düşünmesini arzuluyorsak.
11:34
The factgerçek is that mostçoğu of the biggesten büyük catastrophesfelaketler that we'vebiz ettik witnessedtanık
205
678206
5618
İşin gerçeği, karşılaştığımız büyük çaplı felaketlerin büyük çoğunluğu
11:39
rarelynadiren come from informationbilgi that is secretgizli or hiddengizli.
206
683824
6391
bir bilginin gizli veya saklı olmasından doğmaz.
11:46
It comesgeliyor from informationbilgi that is freelyserbestçe availablemevcut and out there,
207
690215
4304
Bu felaketler çoğunlukla serbestçe ulaşabileceğimiz
11:50
but that we are willfullykasten blindkör to,
208
694519
2384
fakat kasten görmezden geldiğimiz bilgilerden doğar.
11:52
because we can't handlesap, don't want to handlesap,
209
696903
3128
Çünkü uğraşamayız, uğraşmak istemeyiz.
11:55
the conflictfikir ayrılığı that it provokeskışkırtır.
210
700031
4407
Çatışmalardan daima kaçarız.
12:00
But when we darecesaret to breakkırılma that silenceSessizlik,
211
704438
2929
Ne zaman sessizliği kırma gücünü buluruz,
12:03
or when we darecesaret to see,
212
707367
2657
sorunları görme cesaretini gösteririz,
12:05
and we createyaratmak conflictfikir ayrılığı,
213
710024
2255
ve bir çatışma oluştururuz,
12:08
we enableetkinleştirmek ourselveskendimizi and the people around us
214
712279
2625
işte o zaman kendimizi ve çevremizdeki insanları
12:10
to do our very besten iyi thinkingdüşünme.
215
714904
4246
nitelikli düşünmeye sevk ederiz.
12:15
OpenAçık informationbilgi is fantasticfantastik,
216
719150
3376
Açık bilgiyi inanılmaz buluyorum.
12:18
openaçık networksağlar are essentialgerekli.
217
722526
3184
Açık ağlar bilgi kaynaklarının temeliler.
12:21
But the truthhakikat won'talışkanlık setset us freeücretsiz
218
725710
1977
Fakat gerçek tek başına özgür kılmaz.
12:23
untila kadar we developgeliştirmek the skillsbecerileri and the habitalışkanlık and the talentyetenek
219
727687
3764
Bizden onu anlamlı kılacak yetenekleri, tutumu, kabiliyeti
12:27
and the moralmanevi couragecesaret to use it.
220
731451
4137
ve medeni ceserati bekler.
12:31
OpennessAçıklık isn't the endson.
221
735588
3760
Açıklık, ulaşılmış bir son değildir.
12:35
It's the beginningbaşlangıç.
222
739348
2642
Sadece bir başlangıçtır.
12:37
(ApplauseAlkış)
223
741990
11479
(Alkış)
Translated by Deniz Can Oral
Reviewed by Ramazan Şen

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Margaret Heffernan - Management thinker
The former CEO of five businesses, Margaret Heffernan explores the all-too-human thought patterns -- like conflict avoidance and selective blindness -- that lead organizations and managers astray.

Why you should listen

How do organizations think? In her book Willful Blindness, Margaret Heffernan examines why businesses and the people who run them often ignore the obvious -- with consequences as dire as the global financial crisis and Fukushima Daiichi nuclear disaster.

Heffernan began her career in television production, building a track record at the BBC before going on to run the film and television producer trade association IPPA. In the US, Heffernan became a serial entrepreneur and CEO in the wild early days of web business. She now blogs for the Huffington Post and BNET.com. Her latest book, Beyond Measure, a TED Books original, explores the small steps companies can make that lead to big changes in their culture.

More profile about the speaker
Margaret Heffernan | Speaker | TED.com