TEDMED 2013
Andrew Solomon: Love, no matter what
Andrew Solomon: Ne olursa olsun, sevgi
Filmed:
Readability: 3.6
4,969,430 views
Temelde sizden daha farklı (deha, başka bir şekilde engelsiz, ya da suçlu olarak) olan bir çocuğu yetiştirmek nasıl bir şeydir? Bu usulca akan konuşmada, yazar Andrew Solomon görüştüğü onlarca ebeveynden öğrendiği şeyi paylaşıyor: Koşulsuz sevgi ve koşulsuz kabullenmenin arasındaki fark nedir?
Double-click the English transcript below to play the video.
00:12
"Even in purely non-religious terms,
0
381
4223
Dini olmayan herhangi bir ifadede bile,
00:16
homosexuality represents a misuse of the sexual faculty.
1
4604
6055
eşcinsellik istismar edilen bir cinsellik duyusunu temsil eder.
00:22
It is a pathetic little second-rate substitute for reality --
2
10659
4626
Bu gerçekliğin ikinci sınıf bir gerçekliğin yer değiştirmesidir.
00:27
a pitiable flight from life.
3
15285
2400
yaşamdan acınası bir kopuş.
00:29
As such, it deserves no compassion,
4
17685
3823
Bu haliyle merhameti de hiç hak etmez.
00:33
it deserves no treatment
5
21508
2562
tedavi edilmeye de layık değildir
00:36
as minority martyrdom,
6
24070
2767
azınlıkta kalan bu kurbanlık tehlikeli
00:38
and it deserves not to be deemed anything but a pernicious sickness."
7
26837
6678
bir hastalıktan başka hiç bir bir yaklaşımı da hak etmez. "
00:45
That's from Time magazine in 1966, when I was three years old.
8
33515
5222
Bu 1966 yılındaki Time dergisinden bir alıntı, yani ben 3 yaşımdayken.
00:50
And last year, the president of the United States
9
38737
3914
Ama geçen yıl, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
00:54
came out in favor of gay marriage.
10
42651
2583
eşcinsel evliliği onaylar hale geldi.
00:57
(Applause)
11
45234
7449
(Alkışlar)
01:04
And my question is, how did we get from there to here?
12
52683
5702
Ve sorum şu, o günlerden buraya nasıl geldik?
01:10
How did an illness become an identity?
13
58385
4740
Nasıl oldu da bir hastalık kimlik haline geldi?
01:15
When I was perhaps six years old,
14
63125
2960
Ben henüz altı yaşındayken
01:18
I went to a shoe store with my mother and my brother.
15
66085
2933
annem ve abimle ayakkabıcıya gitmiştik
01:21
And at the end of buying our shoes,
16
69018
2407
Ve ayakkabılarımızı aldıktan sonra,
01:23
the salesman said to us that we could each have a balloon to take home.
17
71425
3792
satıcı eve götürmek için ikimizin de birer balon alabileceğini söyledi.
01:27
My brother wanted a red balloon, and I wanted a pink balloon.
18
75217
5666
Kardeşim kırmızı bir balon aldı ve ben de pembe bir balon istedim.
01:32
My mother said that she thought I'd really rather have a blue balloon.
19
80883
4915
Annem benim aslında mavi bir balon almamın daha iyi olacağını söyledi.
01:37
But I said that I definitely wanted the pink one.
20
85798
3136
Ama ben kesinlikle pembe isteğimi vurguladım.
01:40
And she reminded me that my favorite color was blue.
21
88934
5419
Ve annem benim en sevdiğim rengin mavi olduğunu hatırlattı.
01:46
The fact that my favorite color now is blue, but I'm still gay --
22
94353
4790
Gerçek şu ki en sevdiğim renk hala mavi ama ben yine de eşcinselim --
01:51
(Laughter) --
23
99143
3108
(Kahkahalar) --
01:54
is evidence of both my mother's influence and its limits.
24
102251
4372
ki bu da annemin benim üzerimdeki etkisinin nerelere varacağının kanıtı.
01:58
(Laughter)
25
106623
2067
(Kahkahalar)
02:00
(Applause)
26
108690
6867
(Alkışlar)
02:07
When I was little, my mother used to say,
27
115557
2541
Ben daha küçükken annem derdi ki,
02:10
"The love you have for your children is like no other feeling in the world.
28
118114
4536
"Çocuklarınız için beslediğiniz sevgi dünyadaki başka hiçbir duyguya benzemez"
02:14
And until you have children, you don't know what it's like."
29
122650
3345
Çocuklarınız oluncaya dek, bunun nasıl bir his olduğunu bilmezsiniz "
02:17
And when I was little, I took it as the greatest compliment in the world
30
125995
3194
Ve çocukken, annemin, abime ve bana annelik yapmak hakkında söylediği
02:21
that she would say that about parenting my brother and me.
31
129189
2820
bu sözü dünyanın en güzel iltifatı olarak görüyordum.
02:24
And when I was an adolescent, I thought
32
132009
2628
Gençlik dönemimde, eşcinsel olduğum
02:26
that I'm gay, and so I probably can't have a family.
33
134637
3364
için bir aileye sahip olamayacağımı düşünürdüm.
02:30
And when she said it, it made me anxious.
34
138001
2377
Bunu annem de söyleyince çok endişelenmiştim.
02:32
And after I came out of the closet,
35
140378
1526
Ve eşcinsel olduğumu ilk kez açıklayınca da
02:33
when she continued to say it, it made me furious.
36
141904
3200
bunu söylemeye devam etmesi beni oldukça kızdırıyordu.
02:37
I said, "I'm gay. That's not the direction that I'm headed in.
37
145104
4141
Ben eşcinselim. Bu benim seçtiğim bir yol değil.
02:41
And I want you to stop saying that."
38
149245
3045
O yüzden bunu söylemekten vazgeçmenizi istiyorum." dedim.
02:47
About 20 years ago, I was asked by my editors at The New York Times Magazine
39
155013
5057
Yaklaşık 20 yıl önce, New York Times dergisi editörleri
02:52
to write a piece about deaf culture.
40
160070
2441
benden sağır kültürü hakkında bir şeyler yazmamı istediler.
02:54
And I was rather taken aback.
41
162511
1837
Oldukça şaşırmıştım.
02:56
I had thought of deafness entirely as an illness.
42
164348
2195
Sağırlığın tamamen bir hastalık olduğunu düşüyordum.
02:58
Those poor people, they couldn't hear.
43
166543
1726
Bu zavallı insanlar duyamıyordu.
03:00
They lacked hearing, and what could we do for them?
44
168269
2774
İşitme yoksunuydular, onlar için ne yapabilirdik ki?
03:03
And then I went out into the deaf world.
45
171043
2117
Ve sonra sağır dünyaya doğru yola koyuldum.
03:05
I went to deaf clubs.
46
173160
2391
İşime engelliler kulüplerinde takıldım.
03:07
I saw performances of deaf theater and of deaf poetry.
47
175551
3920
Sağır tiyatrosundaki ve şiir alanındaki performansları izledim.
03:11
I even went to the Miss Deaf America contest in Nashville, Tennessee
48
179471
6211
Hatta Nashville, Tennessee'deki insanların bozuk
03:17
where people complained about that slurry Southern signing.
49
185682
3844
Güneyli işaret dili hakkında şikayet ettikleri Sağır Amerikan Güzeli yarışmasına gittim.
03:21
(Laughter)
50
189526
4256
(Kahkahalar)
03:25
And as I plunged deeper and deeper into the deaf world,
51
193782
3927
Ve sağırların dünyasına girdikçe,
03:29
I become convinced that deafness was a culture
52
197709
3006
bunun bir kültür olduğuna gerçekten inanmaya başladım
03:32
and that the people in the deaf world who said,
53
200715
2362
ve bu sağır dünyanın içindeki insanların,
03:35
"We don't lack hearing, we have membership in a culture,"
54
203077
3367
"Biz işitme yoksunu değiliz, bir kültüre aitiz," demeleri
03:38
were saying something that was viable.
55
206444
2577
bu kültürün gerçekten varlığını bağımsız olarak sürdürebildiğini gösteriyordu.
03:41
It wasn't my culture,
56
209021
1505
Bu benim kültürüm değildi,
03:42
and I didn't particularly want to rush off and join it,
57
210526
2718
aceleyle ayrılmak ya da katılmak istememiştim,
03:45
but I appreciated that it was a culture
58
213244
2831
ancak bunun bir kültür olmasına
03:48
and that for the people who were members of it,
59
216075
2135
o kültürün içindeki insanlar için minnet duydum,
03:50
it felt as valuable as Latino culture or gay culture or Jewish culture.
60
218210
6289
Latin kültürü, eşcinsel kültürü ya da Yahudi kültürü kadar değerli olduğunu hissetmiştim.
03:56
It felt as valid perhaps even as American culture.
61
224499
5000
Hatta belki de Amerikan kültürü kadar geçerliydi.
04:01
Then a friend of a friend of mine had a daughter who was a dwarf.
62
229499
3414
Arkadaşımın arkadaşının çocuğu cüceydi.
04:04
And when her daughter was born,
63
232913
1479
Ve çocuk doğduğunda, annesi
şu an kulağımda yankılanan sorularla
04:06
she suddenly found herself confronting questions
64
234392
2316
yüzleşmek zorunda kalmıştı.
Bu çocukla ne yapacağım sorusu.
04:08
that now began to seem quite resonant to me.
65
236723
2787
"Aslında herkes gibisin sadece biraz daha kısasın?" mı demeliydi.
04:11
She was facing the question of what to do with this child.
66
239510
3867
Yoksa onun için bir çeşit cüce kimliği mi yaratmalıydı,
04:15
Should she say, "You're just like everyone else but a little bit shorter?"
67
243377
3460
mesela cücelerin başına gelenler hakkında farkındalık
04:18
Or should she try to construct some kind of dwarf identity,
68
246837
3215
kazanmak için Amerika'nın Küçük İnsanları grubuna mı girmeliydi?
04:22
get involved in the Little People of America,
69
250052
2547
Ve o an bir çok sağır çocuğun işitme engeli
04:24
become aware of what was happening for dwarfs?
70
252599
2793
olmayan ebeveynlerinin olduğunu düşündüm.
04:27
And I suddenly thought,
71
255392
1601
Bu ebeveynler genelde çocuklarını iyileştirme eğilimindedirler.
04:28
most deaf children are born to hearing parents.
72
256993
2219
Haliyle sağır insanlar o kültürü ve topluluğu gençliklerinde keşfederler.
04:31
Those hearing parents tend to try to cure them.
73
259212
2799
Bir çok eşcinselin ebeveynleri heteroseksüeldir.
04:34
Those deaf people discover community somehow in adolescence.
74
262011
4166
Bu heteroseksüel ebeveynler çocuklarını
04:38
Most gay people are born to straight parents.
75
266177
2349
dünyada yaygın olduğu şekilde olmalarını istiyorlar,
04:40
Those straight parents often want them to function
76
268526
2448
haliyle homoseksüel insanlar kimliklerini daha sonra keşfediyorlar.
04:42
in what they think of as the mainstream world,
77
270974
2270
Ve işte arkadaşım, cüce kızının kimliği
04:45
and those gay people have to discover identity later on.
78
273244
3604
için böyle sorularla uğraşıyordu.
04:48
And here was this friend of mine
79
276848
1616
Tekrar düşündüğüm şey şuydu:
04:50
looking at these questions of identity with her dwarf daughter.
80
278464
3329
Kendini normal gören bir aile,
04:53
And I thought, there it is again:
81
281793
1776
ve sıradışı olan çocukları.
04:55
A family that perceives itself to be normal
82
283569
2566
2 çeşit kimlik olduğu fikrine ulaştım.
04:58
with a child who seems to be extraordinary.
83
286135
2370
Dikey kimlikler,
05:00
And I hatched the idea that there are really two kinds of identity.
84
288505
4512
nesilden nesile geçiyorlar.
05:05
There are vertical identities,
85
293017
1924
Etnik köken, çoğu kez milliyet, dil, bazen din.
05:06
which are passed down generationally from parent to child.
86
294941
2982
Bu çocuklarınızla ve ailelerinizle ortak noktalarınız.
05:09
Those are things like ethnicity, frequently nationality, language, often religion.
87
297923
5603
Ve bazıları sıkıntılı olsa da,
05:15
Those are things you have in common with your parents and with your children.
88
303526
4478
bunları tedavi etmek için bir çaba sarf edilmez.
05:20
And while some of them can be difficult,
89
308004
2273
Şu anki başkanımız beyaz olmamasına rağmen
05:22
there's no attempt to cure them.
90
310277
2194
bunun Amerika Birleşik Devletleri'nde
05:24
You can argue that it's harder in the United States --
91
312471
3412
daha zor olduğunu iddia edebilirsiniz.
05:27
our current presidency notwithstanding --
92
315883
1974
Ve tabi ki doğacak olan bir sonra neslin
05:29
to be a person of color.
93
317857
1833
Afro-Amerikan ve Asyalı olup krem renkli ve
05:31
And yet, we have nobody who is trying to ensure
94
319690
2699
sarı saçlı olacağının garantisini veren kimse yok.
05:34
that the next generation of children born to African-Americans and Asians
95
322389
3888
Arkadaş gruplarından öğreneceğiniz bazı kimlikleriniz de var.
05:38
come out with creamy skin and yellow hair.
96
326277
3389
Ben onlara yatay kimlikler diyorum,
05:41
There are these other identities which you have to learn from a peer group.
97
329666
4277
çünkü arkadaş grupları yatay deneyimlerdir.
05:45
And I call them horizontal identities,
98
333943
2298
Bu kimlikler ailenize uzaktır haliyle onları
05:48
because the peer group is the horizontal experience.
99
336241
2895
arkadaşlarınızda görüp keşfetmeniz gerekir.
05:51
These are identities that are alien to your parents
100
339136
2568
Ve insanların genelde tedavi etmeye çalıştıkları
05:53
and that you have to discover when you get to see them in peers.
101
341704
4185
kimlikler işte bu yatay kimliklerdir.
05:57
And those identities, those horizontal identities,
102
345889
3085
Bu kimlikleriyle iyi geçinen
06:00
people have almost always tried to cure.
103
348974
3716
insanların geçtiği
06:04
And I wanted to look at what the process is
104
352690
2668
sürece bakmak istiyorum.
06:07
through which people who have those identities
105
355358
2217
Bence olması gereken 3 aşamalı
06:09
come to a good relationship with them.
106
357575
2728
bir kabullenme süreci var.
06:12
And it seemed to me that there were three levels of acceptance
107
360303
4253
Kendini kabul etme, ailenin kabulü ve sosyal çevrenin kabulü.
06:16
that needed to take place.
108
364556
1439
Genelde aynı zamanda olmazlar.
06:17
There's self-acceptance, there's family acceptance, and there's social acceptance.
109
365995
5549
Çoğu zaman durumları daha sıkıntılı olan
06:23
And they don't always coincide.
110
371544
1947
insanlar, aileleri onları oldukları gibi kabul etmeyince
06:25
And a lot of the time, people who have these conditions are very angry
111
373491
4136
aileleri tarafından sevilmediklerini hissediyorlar.
06:29
because they feel as though their parents don't love them,
112
377627
3064
Ebeveyn ve çocuk arasındaki olması
06:32
when what actually has happened is that their parents don't accept them.
113
380691
4299
gereken sevgi koşulsuz olandır.
06:36
Love is something that ideally is there unconditionally
114
384990
3166
Ancak kabullenme zaman alan bir süreçtir.
06:40
throughout the relationship between a parent and a child.
115
388156
3047
Hep zaman alır.
06:43
But acceptance is something that takes time.
116
391203
3266
Tanıdığım bir cücenin adı Clinton Brown'dı.
06:46
It always takes time.
117
394469
2235
Doğduğunda diastropik cücelik teşhisi konmuştu,
06:48
One of the dwarfs I got to know was a guy named Clinton Brown.
118
396704
4892
oldukça sıkıntılı bir durumdu,
06:53
When he was born, he was diagnosed with diastrophic dwarfism,
119
401596
3402
ve ailesine belki de hiç yürüyemeyeceği, hiç konuşamayacağı,
06:56
a very disabling condition,
120
404998
1778
entellektüel bir kapasitinin olamayacağını,
06:58
and his parents were told that he would never walk, he would never talk,
121
406776
3406
belki de onları hiç tanımayacağını söylemişler.
07:02
he would have no intellectual capacity,
122
410182
1975
Rahatça ölmesi için onu hastaneye
07:04
and he would probably not even recognize them.
123
412157
2699
bırakmasını önermişler.
07:06
And it was suggested to them that they leave him at the hospital
124
414856
3421
Annesi böyle bir şey yapmayacağını söylemiş.
07:10
so that he could die there quietly.
125
418277
2214
Ve oğlunu eve götürmüş.
07:12
And his mother said she wasn't going to do it.
126
420491
1964
Annesinin eğitim ve ekonomik anlamda pek bir
07:14
And she took her son home.
127
422455
1767
avantajı olmamasına rağmen ülkedeki cücelik
07:16
And even though she didn't have a lot of educational or financial advantages,
128
424222
3634
konusunda uzmanlaşmış en iyi doktoru bulmuş,
07:19
she found the best doctor in the country
129
427856
1948
Clinton'ı kaydettirmiş.
07:21
for dealing with diastrophic dwarfism,
130
429804
2199
Çocukluğu boyunca 30 büyük
07:24
and she got Clinton enrolled with him.
131
432003
2166
cerrahi operasyon geçirmiş.
07:26
And in the course of his childhood,
132
434169
2081
Sonuç olarak yürüyebildiği tüm bu
07:28
he had 30 major surgical procedures.
133
436250
3073
süreç boyunca tüm zamanını
07:31
And he spent all this time stuck in the hospital
134
439323
2187
hastane geçirmek zorunda kalmış.
07:33
while he was having those procedures,
135
441510
1693
Hastanedeyken, derslerine yardımcı olması için özel öğretmenler gönderilmiş.
07:35
as a result of which he now can walk.
136
443203
2408
O da gerçekten çok çalışmış çünkü yapacağı başka bir şey yokmuş.
07:37
And while he was there, they sent tutors around to help him with his school work.
137
445611
4350
Ailesinden kimsenin daha önce yapamadığı
07:41
And he worked very hard because there was nothing else to do.
138
449961
2829
şeyleri yapan bir hale gelmiş.
07:44
And he ended up achieving at a level
139
452790
1747
Ailesinde üniversiteye giden ilk kişi o,
07:46
that had never before been contemplated by any member of his family.
140
454537
3575
kampüste yaşamış, onun sıradışı
07:50
He was the first one in his family, in fact, to go to college,
141
458112
3330
vücuduna uygun olarak döşenmiş arabasını kullanmış.
07:53
where he lived on campus and drove a specially-fitted car
142
461442
3382
Bu hikayeyi bana annesi anlattı, bir gün eve gelmiş --
07:56
that accommodated his unusual body.
143
464824
2784
o da yakınlardaki okulundaymış --
07:59
And his mother told me this story of coming home one day --
144
467608
2963
"Park yerinde her zaman fark
08:02
and he went to college nearby --
145
470571
1765
edebileceğiniz arabasını gördüm." dedi. (Kahkahalar)
08:04
and she said, "I saw that car, which you can always recognize,
146
472336
3087
"Diğerleri 180 boyundayken, onun 1 metre olduğunu öğrettim
08:07
in the parking lot of a bar," she said. (Laughter)
147
475423
4423
kendime. Diğerleri için 2 bira, onun için 4 biraydı."
08:11
"And I thought to myself, they're six feet tall, he's three feet tall.
148
479846
4610
"Oraya gidip işlerini yarıda kesmek istemiyordum o yüzden
08:16
Two beers for them is four beers for him."
149
484456
2300
eve gittim, cep telefonuna 8 mesaj bıraktım." dedi.
08:18
She said, "I knew I couldn't go in there and interrupt him,
150
486756
2613
"Sonra o doğduğunda birinin bana gelecekteki endişelerimin
08:21
but I went home, and I left him eight messages on his cell phone."
151
489369
4188
üniversite arkadaşlarıyla araba kullanması ve içki içmesi
08:25
She said, "And then I thought,
152
493557
1485
konusunda olacağını söylediğini düşündüm-- "
08:27
if someone had said to me when he was born
153
495042
2100
(Alkışlar)
08:29
that my future worry would be that he'd go drinking and driving with his college buddies -- "
154
497142
5613
"Onun bu kadar çekici, başarılı ve mükemmel
08:34
(Applause)
155
502755
8782
olması için ona yardım etmen konusunda ne düşünüyorsun?" diye sordum.
08:43
And I said to her, "What do you think you did
156
511537
2039
"Ne yaptım ki? Onu sevdim, bu kadar."
08:45
that helped him to emerge as this charming, accomplished, wonderful person?"
157
513576
4460
Clinton her zaman o ışığa sahipti.
08:50
And she said, "What did I do? I loved him, that's all.
158
518036
4687
Babası ve ben bunu ilk görenlerden olduğumuz için çok şanslıydık.
08:54
Clinton just always had that light in him.
159
522723
3136
60'lardaki başka bir dergiden alıntı yapacağım.
08:57
And his father and I were lucky enough to be the first to see it there."
160
525859
6413
Bu 1968'den -- The Atlantic Monthly, liberal Amerika'nın sesi --
09:04
I'm going to quote from another magazine of the '60s.
161
532272
3038
önemli bir bioetikçi tarafından yazılmış.
09:07
This one is from 1968 -- The Atlantic Monthly, voice of liberal America --
162
535310
5694
"Down sendromlu bir çocuğu akıl hastanesine
09:13
written by an important bioethicist.
163
541004
2804
göndermekle ilgili,
09:15
He said, "There is no reason to feel guilty
164
543808
3808
bu bir sanatoryuma göndermek de olabilir
09:19
about putting a Down syndrome child away,
165
547616
3305
ya da daha ölüm kalım meselesi dahilinde olabilir.
09:22
whether it is put away in the sense of hidden in a sanitarium
166
550921
5059
Gerçekten üzücü, evet -- berbat. Ama ortada bir suç yok.
09:27
or in a more responsible, lethal sense.
167
555980
3909
Suç sadece bir insana karşı saldırmaktır,
09:31
It is sad, yes -- dreadful. But it carries no guilt.
168
559889
4948
ve Down sendromlular insan değildir."
09:36
True guilt arises only from an offense against a person,
169
564837
4100
Eşcinsellerin tedavi edilmesi konusundaki ilerleme için
09:40
and a Down's is not a person."
170
568937
4601
cidden çok mürekkep harcandı.
09:45
There's been a lot of ink given to the enormous progress that we've made
171
573538
3941
Tavrımızın değişmesinin sebebi artık her gün manşetlerde olduğu gerçeği.
09:49
in the treatment of gay people.
172
577479
2127
Ama diğer farklı insanları nasıl gördüğümüzü unuttuk,
09:51
The fact that our attitude has changed is in the headlines every day.
173
579606
4036
mesela engelli insanları nasıl görüyorduk,
09:55
But we forget how we used to see people who had other differences,
174
583642
4696
onlara karşı ne kadar merhametsizdik.
10:00
how we used to see people who were disabled,
175
588338
2138
Ve başardığımız bu değişim
10:02
how inhuman we held people to be.
176
590476
2913
önemsemediklerimiz kadar
10:05
And the change that's been accomplished there,
177
593389
1878
köklü bir değişim.
10:07
which is almost equally radical,
178
595267
1826
Röportaj yaptığım başka bir aile de, Tom ve Karen Robards,
10:09
is one that we pay not very much attention to.
179
597093
2876
ilk çocukları Down sendromu teşhisini aldığında
10:11
One of the families I interviewed, Tom and Karen Robards,
180
599969
3952
genç ve başarılı New Yorlu bir çift olarak oldukça şaşırmışlar.
10:15
were taken aback when, as young and successful New Yorkers,
181
603921
3728
Eğitim imkanlarının olması gerektiği gibi
10:19
their first child was diagnosed with Down syndrome.
182
607649
3455
olamayacağını düşünüp 2 sınıflı küçük bir --
10:23
They thought the educational opportunities for him were not what they should be,
183
611104
4086
merkez açmışlar ve Down sendromlu çocukları eğitmek için--
10:27
and so they decided they would build a little center --
184
615190
3853
diğer ailelerle işe koyulmuşlar.
10:31
two classrooms that they started with a few other parents --
185
619043
3664
Bu merkez yıllardır binlerce zihinsel engelli
10:34
to educate kids with D.S.
186
622707
2463
çocuğa eğitim verip
10:37
And over the years, that center grew into something called the Cooke Center,
187
625170
3900
şu an Cooke Center'a dönüşmüş.
10:41
where there are now thousands upon thousands
188
629070
2157
Atlantic Monthy'de çıkan o yazıdan beri Down sendromluların
10:43
of children with intellectual disabilities who are being taught.
189
631227
3777
ortalama yaşam süresi 3 katına çıktı.
10:47
In the time since that Atlantic Monthly story ran,
190
635004
3138
Down sendromlu oyuncular, yazarlar, yetişkinliği
10:50
the life expectancy for people with Down syndrome has tripled.
191
638142
4173
boyunca tamamen bağımsız yaşamış kişiler bu deneyimi oluşturuyor.
10:54
The experience of Down syndrome people includes those who are actors,
192
642315
4759
Robards ailesi de bu alanda çok şey yaptılar.
10:59
those who are writers, some who are able to live fully independently in adulthood.
193
647074
6053
Ve, "Pişman mısınız? Çocuğunuzun
11:05
The Robards had a lot to do with that.
194
653127
1875
Down sendromlu olmamasını ister miydiniz,
11:07
And I said, "Do you regret it?
195
655002
1534
Bunu hiç duymamış olmayı diler miydiniz?" dediğimde,
11:08
Do you wish your child didn't have Down syndrome?
196
656536
2603
gariptir ki babası,
11:11
Do you wish you'd never heard of it?"
197
659139
1849
"David için, oğlumuz için üzülüyorum,
11:12
And interestingly his father said,
198
660988
2367
çünkü David için, bu dünyada olmak için zor bir yoldu,
11:15
"Well, for David, our son, I regret it,
199
663355
2587
onun daha kolay bir hayatı olmasını isterdim.
11:17
because for David, it's a difficult way to be in the world,
200
665942
3380
Ancak Down sendromlu herkesi kaybetseydik bunun felaket bir kayıp olacağını düşünüyorum."
11:21
and I'd like to give David an easier life.
201
669322
2748
Karen Robards da, "Tom'a katılıyorum. Elimde olsa
11:24
But I think if we lost everyone with Down syndrome, it would be a catastrophic loss."
202
672070
5100
David'e daha kolay bir hayat verebilmek için onu hemen iyileştirirdim
11:29
And Karen Robards said to me, "I'm with Tom.
203
677170
3431
Ama kendim için konuşmam gerekirse -- o, 23 yıl önce
11:32
For David, I would cure it in an instant to give him an easier life.
204
680601
3941
doğduğunda, böyle bir noktaya geleceğimizi hiç düşünmemiştim --
11:36
But speaking for myself -- well, I would never have believed 23 years ago when he was born
205
684542
5436
bu durum beni daha iyi daha yardımsever biri
11:41
that I could come to such a point --
206
689978
2010
yaptı ve hayatımı hiç olmadığı kadar anlamlı kıldı,
11:43
speaking for myself, it's made me so much better and so much kinder
207
691988
4348
kendi adıma konuşuyorum, bunu dünyadaki hiçbir şeye değişmezdim."
11:48
and so much more purposeful in my whole life,
208
696336
3034
Öyle bir anda yaşıyoruz ki, bunu ve bunun gibi durumları
11:51
that speaking for myself, I wouldn't give it up for anything in the world."
209
699370
6409
toplumun kabul etmesi giderek artıyor.
11:57
We live at a point when social acceptance for these and many other conditions
210
705779
4385
Ancak yine yaşadığımız an, bu
12:02
is on the up and up.
211
710164
1738
durumlardan kurtulamamalarımızın
12:03
And yet we also live at the moment
212
711902
1836
hiç hayal edemeyeceğimiz kadar çok olduğu bir an.
12:05
when our ability to eliminate those conditions
213
713738
2891
Şu an Amerika'da doğan bir çok sağır bebeğe
12:08
has reached a height we never imagined before.
214
716629
2608
koklea implantı yapılıyor, ki bu da
12:11
Most deaf infants born in the United States now
215
719237
3144
beyine yerleştirilerek alıcıya bağlanır
12:14
will receive Cochlear implants,
216
722396
1793
ve bu da duymayı ve konuşmayı sağlar.
12:16
which are put into the brain and connected to a receiver,
217
724189
4815
Farelerde test edilen bir bileşim, BMN-111,
12:21
and which allow them to acquire a facsimile of hearing and to use oral speech.
218
729004
5018
akonroplazi geninin aktivitesini engellemeye yardım ediyor.
12:26
A compound that has been tested in mice, BMN-111,
219
734022
4299
Akonroplazi cüceliğin en yaygın çeşidi,
12:30
is useful in preventing the action of the achondroplasia gene.
220
738321
5053
ve akonroplazi genine sahip farelere bu bileşim verilince
12:35
Achondroplasia is the most common form of dwarfism,
221
743374
2745
tamamen büyüdükleri görüldü.
12:38
and mice who have been given that substance and who have the achondroplasia gene,
222
746119
3967
İnsanlarda da denemeler çok yakında olacak.
12:42
grow to full size.
223
750086
1918
Hamilelik esnasında Down sendromu ihtimalini daha kolay daha hızlı
12:44
Testing in humans is around the corner.
224
752004
2551
görebilen kan testleri var,
12:46
There are blood tests which are making progress
225
754555
2256
insanlara bu hamilelikleri daha erken daha kolay bitirme
12:48
that would pick up Down syndrome more clearly and earlier in pregnancies than ever before,
226
756811
5495
fırsatı veriyor.
12:54
making it easier and easier for people to eliminate those pregnancies,
227
762306
5229
Sonuç olarak hem sosyal hem de tıbbi anlamda bir gelişme var.
12:59
or to terminate them.
228
767550
1320
İkisine de inanıyorum.
13:00
And so we have both social progress and medical progress.
229
768870
4667
Sosyal sürecin çok anlamlı ve müthiş olduğunu düşünüyorum
13:05
And I believe in both of them.
230
773537
1852
aynısı, tıbbi gelişmeler için de geçerli.
13:07
I believe the social progress is fantastic and meaningful and wonderful,
231
775389
4055
Ama bu gelişmelerin birinin diğerinden uzakta kalması tam bir trajedi.
13:11
and I think the same thing about the medical progress.
232
779444
3096
Anlattığım o 3 durumdaki gibi onların
13:14
But I think it's a tragedy when one of them doesn't see the other.
233
782540
4363
kesiştiğini görünce de,
13:18
And when I see the way they're intersecting
234
786903
2071
büyük operada kahramanımızın
13:20
in conditions like the three I've just described,
235
788974
2214
kadın kahramana aşık olduğunu
13:23
I sometimes think it's like those moments in grand opera
236
791188
3650
kadın divanda ölürken anladığı zamana benzetiyorum.
13:26
when the hero realizes he loves the heroine
237
794838
2604
(Kahkahalar)
13:29
at the exact moment that she lies expiring on a divan.
238
797442
4447
Tüm bu tedavileri bir bütün olarak düşünmeliyiz.
13:33
(Laughter)
239
801889
2799
Genellikle ebeveynlerin sorunu
13:36
We have to think about how we feel about cures altogether.
240
804688
3882
çocuklarımızda neleri onaylıyoruz,
13:40
And a lot of the time the question of parenthood is,
241
808570
2866
ve onlarda neleri tedavi ediyoruz? oluyor.
13:43
what do we validate in our children,
242
811436
1852
Jim Sinclair, tanınmış otizm aktivisti,
13:45
and what do we cure in them?
243
813288
1752
"Umarım çocuğum otizmli olmaz" deyince,
13:47
Jim Sinclair, a prominent autism activist, said,
244
815040
4171
aslında söyledikleri şey 'Umarım sahip olduğum çocuğum var olmaz
13:51
"When parents say 'I wish my child did not have autism,'
245
819211
4654
ve bunun yerine ben farklı, otizmli olmayan bir çocuğa sahip olurum.'
13:55
what they're really saying is 'I wish the child I have did not exist
246
823865
4859
Tekrar düşünün. Varlığımız üzerine üzülmeniz bu şekilde algılanıyor.
14:00
and I had a different, non-autistic child instead.'
247
828724
4019
Bir tedavi için yalvardığınızda böyle algılanıyor --
14:04
Read that again. This is what we hear when you mourn over our existence.
248
832743
4792
bizim için en sevgi dolu dileğiniz
14:09
This is what we hear when you pray for a cure --
249
837535
3202
bir gün böyle olmaktan vazgeçmemiz
14:12
that your fondest wish for us
250
840737
1905
ve sevebileceğiniz yabancıların bizim dışımızdaki insanlar olması.
14:14
is that someday we will cease to be
251
842642
2379
Bu gerçekten de uç bir bakış açısı,
14:17
and strangers you can love will move in behind our faces."
252
845021
5555
fakat iyileşmek değişmek ya da vazgeçilmek istemeyen
14:22
It's a very extreme point of view,
253
850576
3066
insanların var olduğu bir gerçeklikten bahsediyor.
14:25
but it points to the reality that people engage with the life they have
254
853642
4129
Ne oldularsa öyle kalmak istiyorlar.
14:29
and they don't want to be cured or changed or eliminated.
255
857771
4565
Bu proje için röportaj yaptığım ailelerden biri de
14:34
They want to be whoever it is that they've come to be.
256
862336
3220
Columbine Katliamı'nın faillerinden Dylan Klebold'un ailesiydi.
14:37
One of the families I interviewed for this project
257
865556
3800
Onları benimle konuşmaları için ikna etmem uzun sürdü,
14:41
was the family of Dylan Klebold who was one of the perpetrators of the Columbine massacre.
258
869356
5254
önce kabul ettiler, içlerinde anlatmadan duramadıkları
14:46
It took a long time to persuade them to talk to me,
259
874610
2795
bir hikaye vardı.
14:49
and once they agreed, they were so full of their story
260
877405
2764
Onlarla geçirdiğim ilk haftasonu -- bir çok haftasonundan ilki --
14:52
that they couldn't stop telling it.
261
880169
1699
20 saatten uzun bir konuşma kaydetmiştim.
14:53
And the first weekend I spent with them -- the first of many --
262
881868
2617
Ve Pazar günü, hepimiz yorulmuştuk.
14:56
I recorded more than 20 hours of conversation.
263
884485
3121
Mutfakta oturuyorduk. Sue Klebold akşam yemeğini hazırlıyordu.
14:59
And on Sunday night, we were all exhausted.
264
887606
2263
"Eğer Dylan şu an burda olsaydı,
15:01
We were sitting in the kitchen. Sue Klebold was fixing dinner.
265
889869
2886
sormak istediğiniz bir şey olur muydu?" dedim
15:04
And I said, "If Dylan were here now,
266
892755
2521
Ve babası, "Tabi ki olurdu.
15:07
do you have a sense of what you'd want to ask him?"
267
895276
2845
Ona ne yaptığını sandığını sorardım." dedi.
15:10
And his father said, "I sure do.
268
898121
2368
Sue yere baktı, ve biraz düşündü.
15:12
I'd want to ask him what the hell he thought he was doing."
269
900489
3549
Daha sonra kafasını kaldırıp,
15:16
And Sue looked at the floor, and she thought for a minute.
270
904038
3638
"Annesi olduğum için ve kafasında böyle
15:19
And then she looked back up and said,
271
907676
2179
bir şey olduğunu anlamadığım için beni affetmesini isterdim."
15:21
"I would ask him to forgive me for being his mother
272
909855
4063
Bir kaç yıl sonra onunla tekrar yemek yediğimde --
15:25
and never knowing what was going on inside his head."
273
913918
4424
yediğimiz yemeklerden sadece biri --
15:30
When I had dinner with her a couple of years later --
274
918342
2968
"Bilirsin, ilk olduğunda, keşke hiç
15:33
one of many dinners that we had together --
275
921310
1927
evlenmemiş hiç çocuk sahibi olmasaydım diye düşünmüştüm.
15:35
she said, "You know, when it first happened,
276
923237
3410
Ohio'ya hiç gitmeseydim ve Tom'la yollarımız kesişmemiş olsaydı
15:38
I used to wish that I had never married, that I had never had children.
277
926647
3808
bu çocuk hiç var olmayacaktı ve bu korkunç şey hiç olmayacaktı.
15:42
If I hadn't gone to Ohio State and crossed paths with Tom,
278
930455
3492
Ama daha sonra çocuklarımı çok sevdiğimi ve
15:45
this child wouldn't have existed and this terrible thing wouldn't have happened.
279
933947
3642
onlarsız bir hayat düşünemediğimi fark ettim.
15:49
But I've come to feel that I love the children I had so much
280
937589
4515
Diğer insanlara verdikleri acının farkındayım ve bu kesinlikle affedilemez,
15:54
that I don't want to imagine a life without them.
281
942104
3303
ama bana verdikleri bir acı da var." dedi.
15:57
I recognize the pain they caused to others, for which there can be no forgiveness,
282
945407
4929
"Yani Dylan hiç doğmamış olsaydı, dünyanın daha
16:02
but the pain they caused to me, there is," she said.
283
950336
3464
iyi bir yer olacağını anladığım zamanlarda
16:05
"So while I recognize that it would have been better for the world
284
953800
3792
benim için daha iyi olmayacağını fark ettim."
16:09
if Dylan had never been born,
285
957592
2510
Yaptıkları şeyleri önlemek için her şeyi verebilecekleri
16:12
I've decided that it would not have been better for me."
286
960102
5482
şeylere neden olmuş çocuklara sahip tüm bu ailelerin
16:17
I thought it was surprising how all of these families had all of these children with all of these problems,
287
965584
6484
başlarına gelen şeylerde bu kadar anlam bulmaları çok şaşırtıcıydı.
16:24
problems that they mostly would have done anything to avoid,
288
972068
3033
Daha sonra, çocukları olanların sahip oldukları
16:27
and that they had all found so much meaning in that experience of parenting.
289
975101
3819
çocukları hatalarına rağmen ne kadar çok sevdiklerini düşündüm.
16:30
And then I thought, all of us who have children
290
978920
3201
Parlak bir melek bir anda oturma odamın tavanına inip
16:34
love the children we have, with their flaws.
291
982121
2692
tüm çocuklarımı almayı ve bana
16:36
If some glorious angel suddenly descended through my living room ceiling
292
984813
4256
daha iyi daha kibar, daha eğlenceli, daha hoş, daha zeki çocuklar vermeyi önerse
16:41
and offered to take away the children I have
293
989069
2210
çocuklarıma sarılırdım ve bu zalim durumun bitmesi için dua ederdim.
16:43
and give me other, better children -- more polite, funnier, nicer, smarter --
294
991279
6594
Sonuç olarak cehennemde tutuşmayan pijamaları test ederken
16:49
I would cling to the children I have and pray away that atrocious spectacle.
295
997873
5105
sobanın karşısındaki çocuğumuzun alev almamasından emin
16:54
And ultimately I feel
296
1002978
1992
olmak için
16:56
that in the same way that we test flame-retardant pajamas in an inferno
297
1004970
3578
ailelerin bu aşırı farklılıklarla pazarlık etme hikayeleri
17:00
to ensure they won't catch fire when our child reaches across the stove,
298
1008548
4472
ebeveynliğin evrensel deneyimi üzerinde düşünmemizi sağlıyor,
17:05
so these stories of families negotiating these extreme differences
299
1013020
4068
ki bu genelde çocuğunuza bakıp, 'nereden geldin?'
17:09
reflect on the universal experience of parenting,
300
1017088
2681
sorusunu düşündüğünüz an.
17:11
which is always that sometimes you look at your child and you think,
301
1019769
4134
(Kahkahalar)
17:15
where did you come from?
302
1023903
2189
Bu bireysel farklılıklar böyle gizlenmişken, durum şuna dönüştü --
17:18
(Laughter)
303
1026092
2454
sadece şizofreni ile uğraşan o kadar çok aile var,
17:20
It turns out that while each of these individual differences is siloed --
304
1028546
4975
çocukları cinsiyetini değiştiren o kadar çok aile var,
17:25
there are only so many families dealing with schizophrenia,
305
1033521
2545
mucize bebeklere sahip aileler var --
17:28
there are only so many families of children who are transgender,
306
1036066
2637
ve onlar da bir çok yönden engellerle karşılaşıyorlar --
17:30
there are only so many families of prodigies --
307
1038703
2194
tüm bu kategorilerde o kadar çok aile var ki
17:32
who also face similar challenges in many ways --
308
1040897
2284
düşündüğünüzde
17:35
there are only so many families in each of those categories --
309
1043181
2690
ailelerinizle onların farklılık olarak gördüğü farklılıklarınız üzerindeki
17:37
but if you start to think
310
1045871
1432
uzlaşma sürecinde farkettiğiniz şey bunun
17:39
that the experience of negotiating difference within your family
311
1047303
3566
neredeyse evrensel bir olgu olduğu oluyor.
17:42
is what people are addressing,
312
1050869
2030
İronik olarak, farklılıklarımız ve bu farklılıklarla uzlaşmamız
17:44
then you discover that it's a nearly universal phenomenon.
313
1052899
3737
bizi birleştiriyor.
17:48
Ironically, it turns out, that it's our differences, and our negotiation of difference,
314
1056636
4635
Bu proje üstünde çalışırken çocuk sahibi olmaya karar verdim.
17:53
that unite us.
315
1061271
2428
Bu bir çok insanı şaşırttı,
17:55
I decided to have children while I was working on this project.
316
1063699
5314
"Her şeyin kötüye gidebileceğini gördüğün bir
18:01
And many people were astonished and said,
317
1069013
3116
çalışmanın tam ortasında nasıl çocuk sahibi olmaya karar verebilirsin?" dediler.
18:04
"But how can you decide to have children
318
1072129
1848
"Her şeyin kötü gidebildiğine dair bir şey değil bu,
18:05
in the midst of studying everything that can go wrong?"
319
1073977
4106
bu çalışmam her şey kötüye gidiyormuş gibi görünürken
18:10
And I said, "I'm not studying everything that can go wrong.
320
1078083
3230
bile ne kadar çok sevgi olabileceğine dair."
18:13
What I'm studying is how much love there can be,
321
1081313
3091
Gördüğüm engelli bir çocuk annesi hakkında çok düşündüm,
18:16
even when everything appears to be going wrong."
322
1084404
4725
çocuğu bakıcı ihmali yüzünden ölen bir engelliydi.
18:21
I thought a lot about the mother of one disabled child I had seen,
323
1089129
5635
Külleri gömüldüğünde, annesi,
18:26
a severely disabled child who died through caregiver neglect.
324
1094764
3772
"İki kere dolandırıldığım için af diliyorum,
18:30
And when his ashes were interred, his mother said,
325
1098536
2810
önce istediğim çocuğumu çaldılar şimdi de sevdiğim çocuğumu."
18:33
"I pray here for forgiveness for having been twice robbed,
326
1101346
8034
Ve anladım ki geçerli bir niyeti olan herkes herhangi
18:41
once of the child I wanted and once of the son I loved."
327
1109380
6056
bir çocuğu sevebilir.
18:47
And I figured it was possible then for anyone to love any child
328
1115436
4636
Eşim Minneapolis'teki lezbiyen arkadaşlarının
18:52
if they had the effective will to do so.
329
1120072
2532
2 çocuğunun biyolojik babası.
18:54
So my husband is the biological father of two children
330
1122604
5025
Üniversite yıllarından, şimdi boşanan ama çocuk sahibi olmak isteyen çok yakın bir arkadaşım vardı.
18:59
with some lesbian friends in Minneapolis.
331
1127629
2761
Bizim de onunla bir kız çocuğumuz var,
19:02
I had a close friend from college who'd gone through a divorce and wanted to have children.
332
1130390
5824
anne kız Teksas'ta yaşıyorlar.
19:08
And so she and I have a daughter,
333
1136214
1898
Eşimle de bizimle yaşayan bir oğlumuz var.
19:10
and mother and daughter live in Texas.
334
1138112
2211
Biyolojik babası benim, taşıyıcı annesi de
19:12
And my husband and I have a son who lives with us all the time
335
1140323
3239
Laura'ydı, Minneapolis'teki Oliver ve Lucy'nin
19:15
of whom I am the biological father,
336
1143562
2384
lezbiyen annesi.
19:17
and our surrogate for the pregnancy was Laura,
337
1145946
3920
(Alkışlar)
19:21
the lesbian mother of Oliver and Lucy in Minneapolis.
338
1149881
3048
Kısacası 3 eyaletteki 4 çocuğun 5 ebeveyni var.
19:24
(Applause)
339
1152929
8655
Benim ailemin varlığının kendi ailelerine
19:33
So the shorthand is five parents of four children in three states.
340
1161584
5464
sarstığını, zayıflattığını ya da zarar verdiğini düşünen insanlar var.
19:39
And there are people who think that the existence of my family
341
1167048
3356
Ve benim ailem gibi ailelerin varlığına
19:42
somehow undermines or weakens or damages their family.
342
1170404
4665
izin verilmemesini talep eden insanlar var.
19:47
And there are people who think that families like mine
343
1175069
3628
Sevginin eksiltici örneklerini kabul etmem, sadece arttırıcı olanları.
19:50
shouldn't be allowed to exist.
344
1178697
1684
Gezegenin varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan
19:52
And I don't accept subtractive models of love, only additive ones.
345
1180381
5655
tür çeşitliliğine inandığım gibi,
19:58
And I believe that in the same way that we need species diversity
346
1186036
3526
iyiliğin ekosterinin güçlenmesi için
20:01
to ensure that the planet can go on,
347
1189562
2251
sevgi ve aile çeşitliliğine de ihtiyacımız olduğuna inanıyorum.
20:03
so we need this diversity of affection and diversity of family
348
1191813
4201
Oğlumuz doğduktan sonraki gün,
20:08
in order to strengthen the ecosphere of kindness.
349
1196014
4681
doktoru hastane odamıza girip, endişeli olduğunu söyledi.
20:12
The day after our son was born,
350
1200695
2370
Çocuğumuz bacağını düzgünce uzatamıyordu.
20:15
the pediatrician came into the hospital room and said she was concerned.
351
1203065
4572
Doktor bunun bir beyin hasarı sonucu yüzünden olabileceğini söyledi.
20:19
He wasn't extending his legs appropriately.
352
1207637
3133
Bacaklarını asimetrik bir şekilde uzatıyordu,
20:22
She said that might mean that he had brain damage.
353
1210770
2909
bu da beyninde tümor olduğu anlamına gelebilirdi.
20:25
In so far as he was extending them, he was doing so asymmetrically,
354
1213679
3361
Ayrıca kafası da oldukça büyüktü, bu da beyinde birikmiş suya işaret edebilirdi.
20:29
which she thought could mean that there was a tumor of some kind in action.
355
1217040
3863
Doktor bana bunları anlatırken,
20:32
And he had a very large head, which she thought might indicate hydrocephalus.
356
1220903
4783
benim başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu.
20:37
And as she told me all of these things,
357
1225686
1630
Yıllardır engelli çocuklara sahip ebeveynlerin
20:39
I felt the very center of my being pouring out onto the floor.
358
1227316
3995
bu deneyimlerinde buldukları anlamlar üzerine bir
20:43
And I thought, here I had been working for years
359
1231311
2343
kitap yazmaya çalışıyordum ancak yine de
20:45
on a book about how much meaning people had found
360
1233654
2549
onların arasına katılmak istemiyordum.
20:48
in the experience of parenting children who are disabled,
361
1236203
3533
Çünkü karşılaştığım şey bir hastalık fikriydi.
20:51
and I didn't want to join their number.
362
1239736
3900
Ve zamanın başlangıcından beri tüm ebeveynler gibi
20:55
Because what I was encountering was an idea of illness.
363
1243636
2695
çocuklarımı hastalıktan korumak istedim.
20:58
And like all parents since the dawn of time,
364
1246331
2250
Aynı zamanda kendimi de hastalıktan korumak istiyordum.
21:00
I wanted to protect my child from illness.
365
1248581
3346
Ve çalışmalarım sonucunda bildiğim şey şuydu:
21:03
And I wanted also to protect myself from illness.
366
1251927
3211
oğlumuzda ölçmeye başlayacağımız şeylerden birine
21:07
And yet, I knew from the work I had done
367
1255138
2560
rastlanırsa bu eninde sonunda onun kimliğine dönüşecekti,
21:09
that if he had any of the things we were about to start testing for,
368
1257698
4107
ve onun kimliği benim de kimliğim olacaktı
21:13
that those would ultimately be his identity,
369
1261805
3073
böylece bu hastalık çok farklı bir biçimde yayılacaktı.
21:16
and if they were his identity they would become my identity,
370
1264878
4234
Onu MRI makinasına, CAT tarayıcına soktuk,
21:21
that that illness was going to take a very different shape as it unfolded.
371
1269112
4157
bir günlük çocuğumuzdan kal almalarına izin verdik.
21:25
We took him to the MRI machine, we took him to the CAT scanner,
372
1273269
3031
Çaresiz hissediyorduk.
21:28
we took this day-old child and gave him over for an arterial blood draw.
373
1276300
3998
5 saat sonunda,
21:32
We felt helpless.
374
1280298
1194
beyninin tamamen temiz olduğunu söylediler
21:33
And at the end of five hours,
375
1281492
1478
ve o zamana da kadar da bacaklarını düzgünce uzatabiliyordu.
21:34
they said that his brain was completely clear
376
1282970
2224
Ve doktoruna neler olduğunu sorduğumda,
21:37
and that he was by then extending his legs correctly.
377
1285194
3010
oğlumuzun bacağına o sabah kramp girmiş olabileceğini söyledi.
21:40
And when I asked the pediatrician what had been going on,
378
1288204
2932
(Alkışlar)
21:43
she said she thought in the morning he had probably had a cramp.
379
1291136
4335
Ama annemin ne kadar haklı olduğunu düşünüyordum.
21:47
(Laughter)
380
1295471
3565
Çocuğunuz için olan duygularınız,
21:51
But I thought how my mother was right.
381
1299036
7833
dünyadaki başka hiçbir şeye benzemiyor,
21:58
I thought, the love you have for your children
382
1306869
3495
ve çocuğunuz olana kadar bu hissi anlayamıyorsunuz.
22:02
is unlike any other feeling in the world,
383
1310364
3330
Sanırım babalık sıfatına bir eksiklikle
22:05
and until you have children, you don't know what it feels like.
384
1313694
6164
bağlandığım zaman çocuklar beni tuzağa düşürdüler.
22:11
I think children had ensnared me
385
1319858
2321
Ama bunu araştırma projeme bu kadar yoğunlaşana
22:14
the moment I connected fatherhood with loss.
386
1322179
3526
kadar fark etmiş olduğumdan emin değilim.
22:17
But I'm not sure I would have noticed that
387
1325705
1932
Çok fazla garip sevgiyle karşılaştım,
22:19
if I hadn't been so in the thick of this research project of mine.
388
1327637
5525
ve bu büyüleyici örnekleri oldukça doğal karşıladım.
22:25
I'd encountered so much strange love,
389
1333162
3232
Bu parlaklığın çok rezil hassasiyetleri bile aydınlattığını gördüm.
22:28
and I fell very naturally into its bewitching patterns.
390
1336394
3785
Bu 10 yıl boyunca, çekilmez bir sorumluluğun
22:32
And I saw how splendor can illuminate even the most abject vulnerabilities.
391
1340179
6727
korkutucu neşesine tanık oldum ve bunun
22:38
During these 10 years, I had witnessed and learned
392
1346906
3806
nasıl geri kalan her şeyi ele geçirdiğini gördüm.
22:42
the terrifying joy of unbearable responsibility,
393
1350712
3492
Ve bazen görüştüğüm ailelerin budala olduğunu düşündüm,
22:46
and I had come to see how it conquers everything else.
394
1354204
3532
nankör çocukları için köle olup, kendileri
22:49
And while I had sometimes thought the parents I was interviewing were fools,
395
1357736
4301
için mutsuzluktan üremiş kimlikler yaratmışlardı.
22:54
enslaving themselves to a lifetime's journey with their thankless children
396
1362037
4950
Araştırmam benim için bir prensip oluşturmuştu
22:58
and trying to breed identity out of misery,
397
1366987
2949
bir gün onların yolculuğuna katılmak için kendimi hazır hissediyordum.
23:01
I realized that day that my research had built me a plank
398
1369936
4636
Teşekkürler.
23:06
and that I was ready to join them on their ship.
399
1374572
3414
(Alkışlar)
23:09
Thank you.
400
1377986
1817
Teşekkürler.
23:11
(Applause)
401
1379803
5651
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
Andrew Solomon - WriterAndrew Solomon writes about politics, culture and psychology.
Why you should listen
Andrew Solomon is a writer, lecturer and Professor of Clinical Psychology at Columbia University. He is president of PEN American Center. He writes regularly for The New Yorker and the New York Times.
Solomon's newest book, Far and Away: Reporting from the Brink of Change, Seven Continents, Twenty-Five Years was published in April, 2016. His previous book, Far From the Tree: Parents, Children, and the Search for Identity won the National Book Critics Circle award for nonfiction, the Wellcome Prize and 22 other national awards. It tells the stories of parents who not only learn to deal with their exceptional children but also find profound meaning in doing so. It was a New York Times bestseller in both hardcover and paperback editions. Solomon's previous book, The Noonday Demon: An Atlas of Depression, won the 2001 National Book Award for Nonfiction, was a finalist for the 2002 Pulitzer Prize and was included in The Times of London's list of one hundred best books of the decade. It has been published in twenty-four languages. Solomon is also the author of the novel A Stone Boat and of The Irony Tower: Soviet Artists in a Time of Glasnost.
Solomon is an activist in LGBT rights, mental health, education and the arts. He is a member of the boards of directors of the National LGBTQ Force and Trans Youth Family Allies. He is a member of the Board of Visitors of Columbia University Medical Center, serves on the National Advisory Board of the Depression Center at the University of Michigan, is a director of Columbia Psychiatry and is a member of the Advisory Board of the Depression and Bipolar Support Alliance. Solomon also serves on the boards of the Metropolitan Museum of Art, Yaddo and The Alex Fund, which supports the education of Romani children. He is also a fellow of Berkeley College at Yale University and a member of the New York Institute for the Humanities and the Council on Foreign Relations.
Solomon lives with his husband and son in New York and London and is a dual national. He also has a daughter with a college friend; mother and daughter live in Texas but visit often.
Andrew Solomon | Speaker | TED.com