Taste3 2008
Dan Barber: A foie gras parable
Dan Barber'in sürpriz foie gras hikayesi
Filmed:
Readability: 3.7
1,525,293 views
Taste3 konferansında, şef Dan Barber insancıl yöntemlerle foie gras üretmeyi başaran küçük bir İspanyol çiftliğinin hikayesini anlatıyor. Kazlarını doğal bir ortamda yetiştiren çiftçi Eduardo Dousa, Barber'in yapılması gerektiğine inandığı tiple bir gıda üretimini hayata geçiriyor.
Dan Barber - Chef
Dan Barber is a chef and a scholar -- relentlessly pursuing the stories and reasons behind the foods we grow and eat. Full bio
Dan Barber is a chef and a scholar -- relentlessly pursuing the stories and reasons behind the foods we grow and eat. Full bio
Double-click the English transcript below to play the video.
00:16
I went to Spain a few months ago
0
0
4000
Bir kaç ay evvel İspanya'daydım.
00:20
and I had the best foie gras of my life.
1
4000
6000
ve şimdiye kadarki en iyi foie gras'yı orada tattım.
00:26
The best culinary experience of my life.
2
10000
3000
Gıda üzerine yaşadığım en iyi tecrübeydi.
00:30
Because what I saw, I'm convinced, is the future of cooking.
3
14000
7000
Çünkü orada gördüğüm ve ikna olduğum şey, aşçılığın geleceğiydi.
00:37
Ridiculous, right?
4
21000
1000
Saçma, değil mi?
00:38
Foie gras and the future of cooking.
5
22000
2000
Foie gras ve aşçılığın geleceği.
00:40
There's not a food today that's more maligned than foie gras, right?
6
24000
3000
Günümüzde foie gras'dan daha günahkar bir yemek daha yok, değil mi?
00:43
I mean, it's crucified.
7
27000
2000
Çarmıha gerilmeyi kastediyorum.
00:45
It was outlawed in Chicago for a while.
8
29000
2000
Bir dönem Chicago'da yasaklanmıştı.
00:47
It's pending here in California, and just recently in New York.
9
31000
5000
California'da halen beklemede, ve çok yakın zamanda New York'ta da öyle oldu.
00:52
It's like if you're a chef and you put it on your menu,
10
36000
3000
Şöyle ki eğer bir şef olarak bunu menünüze koyarsanız,
00:55
you risk being attacked.
11
39000
2000
saldırılmayı göze alıyorsunuz demektir.
00:57
Really, it happened here in San Francisco to a famous chef.
12
41000
4000
Gerçekten, San Francisco'daki ünlü bir şefin başına geldi.
01:01
I'm not saying that there's not a rationale
13
45000
6000
Demeye çalıştığım şey, foie gras'ya
01:07
for being opposed to foie gras.
14
51000
2000
karşı çıkmak mantıksız, değil.
01:09
The reasons usually just boil down to the gavage, which is the force feeding.
15
53000
4000
Genelde karşı bu nedenler, "gavaj" denilen hayvanların zor kullanarak fazla besinle beslenmesine indirgeniyor.
01:13
Basically you take a goose or a duck
16
57000
2000
Yani basitçe, bir ördek veya kazı alıyorsunuz
01:15
and you force feed a ton of grain down its throat.
17
59000
5000
ve onun boğazından aşağı bir ton tahılı zorla geçiriyorsunuz.
01:20
More grain in a couple of weeks than it would ever get in a lifetime.
18
64000
4000
Sadece bir kaç hafta içinde bütün hayatı boyunca yiyeceğinden çok daha fazla tahıl demek oluyor.
01:24
Its liver expands by eight times.
19
68000
3000
Çiğeri sekiz kat büyüyor.
01:27
Suffice to say it's like -- it's not the prettiest picture of sustainable farming.
20
71000
5000
Şunu söylemek yeterli -- sürdürülebilir çiftçilik için güzel bir tablo canlandırmıyor.
01:32
The problem for us chefs is that it's so freakin' delicious.
21
76000
6000
Biz şefler için sorun şu ki bu inanılmaz bir lezzet.
01:38
(Laughter)
22
82000
3000
(Gülüşmeler)
01:41
I mean, I love the stuff.
23
85000
3000
Yani, bu şeye bayılıyorum.
01:44
It is fatty, it's sweet, it's silky, it's unctuous.
24
88000
5000
hem dolgun, hem tatlı, hem yumuşak, hem de yağlı
01:49
It makes everything else you put it with taste incredible.
25
93000
5000
Beraber sunduğunuz her şeyin tadını inanılmaz yapıyor.
01:54
Can we produce a menu that's delicious without foie gras?
26
98000
6000
Foie gras'sız bir menüyü lezzetli kılabilir miyiz?
02:00
Yes, sure.
27
104000
2000
Evet, elbette.
02:02
You can also bike the Tour de France without steroids, right?
28
106000
3000
Tour de France'da steriotsiz bisiklet sürebilirsiniz, değil mi?
02:05
(Laughter)
29
109000
3000
(Gülüşmeler)
02:08
Not a lot of people are doing it.
30
112000
2000
Çok fazla bisikletçi bunu başaramıyor.
02:10
And for good reason.
31
114000
2000
Ve bunun iyi bir sebebi var.
02:12
(Laughter)
32
116000
1000
(Gülüşmeler)
02:13
So several months ago, a friend of mine sent me this link to this guy,
33
117000
5000
Derken aylar önce, bir arkadaşım benim bu adama ulaşmamı sağladı.
02:18
Eduardo Sousa.
34
122000
3000
Eduardo Sousa.
02:21
Eduardo is doing what he calls natural foie gras.
35
125000
4000
Eduardo, kendi tabiriyle, doğal foie gras yapıyor.
02:25
Natural foie gras.
36
129000
2000
Doğal foie gras.
02:27
What's natural about foie gras?
37
131000
3000
Foie gras'da doğal olan nedir?
02:30
To take advantage of when the temperature drops in the fall,
38
134000
4000
Hava sıcaklığının sonbaharda düşmesiyle beraber,
02:34
geese and ducks gorge on food
39
138000
5000
kazlar ve ördekler kışın sertliğine hazırlıklı olmak için
02:39
to prepare for the harsh realities of winter.
40
143000
5000
tıka basa yerler.
02:44
And the rest of the year they're free to roam around Eduardo's land
41
148000
5000
ve yılın geri kalan zamanında Eduardo'nun arazisinde gezinirler
02:49
and eat what they want.
42
153000
2000
diledikleri kadar yerler.
02:51
So no gavage, no force feeding,
43
155000
1000
Onun için burada gavaj, yani zorla yedirme yok.
02:52
no factory-like conditions, no cruelty.
44
156000
4000
Fabrikalardaki gibi gaddar koşullar yok.
02:56
And it's shockingly not a new idea.
45
160000
2000
ve bu şaşırtıcı şekilde yeni bir fikir de değil.
02:58
His great-granddad started -- Patería de Sousa -- in 1812.
46
162000
6000
Eduardo'nun büyük büyükbabası -- Patería de Sousa -- bu işe 1812'de başlamış.
03:04
And they've been doing it quietly ever since.
47
168000
6000
ve o zamandan beri buna devam ediyorlar.
03:10
That is until last year,
48
174000
3000
Aslında, geçen seneye kadar,
03:13
when Eduardo won the Coup de Coeur,
49
177000
5000
Eduardo Coup de Coeu denen
03:18
the coveted French gastronomic prize.
50
182000
4000
çok prestijli Fransız gastronomi ödülünü alana kadar.
03:22
It's like the Olympics of food products.
51
186000
3000
Buna yiyecek olimpiyatları da diyebiliriz.
03:25
He placed first for his foie gras.
52
189000
4000
Foie gras'sı birincilik ödülü aldı.
03:29
Big, big problem.
53
193000
2000
Büyük, büyük bir sorun.
03:31
As he said to me, that really pissed the French off.
54
195000
3000
Bana dediğine göre, bu Fransızları gerçekten kızdırmış.
03:34
(Laughter)
55
198000
4000
(Gülüşmeler)
03:38
He said it sort of gleefully.
56
202000
2000
Bunu çok heyecanlı bir şekilde söylemişti.
03:40
It was all over the papers.
57
204000
2000
Bir çok gazetede yayınlandı.
03:42
I read about it. It was in Le Monde.
58
206000
2000
Le Monde'da şöyle diyordu:
03:44
"Spanish chef accused ... " -- and the French accused him.
59
208000
4000
"İspanyol şef ... suçlandı." -- yani Fransızlar onu suçladı.
03:48
"Spanish chef accused of cheating."
60
212000
2000
"İspanyol şef sahtekarlıkla suçlandı."
03:50
They accused him of paying off the judges.
61
214000
2000
Jüriye para yedirmekle suçladılar.
03:52
They implicated actually, the Spanish government, amazingly.
62
216000
3000
Bunu inanılmaz bir şekilde İspanyol hükümeti ile ilişkilendirdiler.
03:56
Huh, amazing.
63
220000
2000
İnanılmaz.
03:58
A huge scandal for a few weeks.
64
222000
1000
Bir kaç hafta süren bir skandaldı.
03:59
Couldn't find a shred of evidence.
65
223000
3000
Ufacık bir kanıt bile bulamadılar.
04:02
Now, look at the guy.
66
226000
1000
Şimdi bu adama bakın.
04:03
He doesn't look like a guy who's paying off French judges
67
227000
2000
Fransız jürisine foie gras'sı için rüşvet veren birine
04:05
for his foie gras.
68
229000
2000
pek benzemiyor.
04:07
So that died down, and very soon afterward,
69
231000
3000
Bu yüzden iddialar söndü gitti, ve hemen sonrasında
04:10
new controversy.
70
234000
2000
başka bir tarışma başladı.
04:12
He shouldn't win because it's not foie gras.
71
236000
5000
O ödülü almamalıydı çünkü bu bir foie gras değildi.
04:17
It's not foie gras because it's not gavage.
72
241000
2000
Foie gras sayılmaz çünkü gavaj yapılmamıştı.
04:19
There's no force feeding.
73
243000
2000
Zorla yedirme yoktu.
04:21
So by definition, he's lying and should be disqualified.
74
245000
5000
Dolayısıyla, tanım gereği yalan söylüyordu ve diskalifiye olmalıydı.
04:26
As funny as it sounds, articulating it now and reading about it --
75
250000
3000
Komik olduğu kadar, şimdi bunu dillendirdiğimize göre
04:29
actually, if we had talked about it before this controversy,
76
253000
3000
bu tartışmayı daha önce konuşmuş olsaydık,
04:32
I would have said, "That's kind of true."
77
256000
2000
"bu doğru sayılır" derdim.
04:34
You know, foie gras by definition, force feeding, it's gavage,
78
258000
2000
Malum, foie gras tanımı gereği gavaj, zorla yedirmenin ürünüdür
04:36
and that's what you get when you want foie gras.
79
260000
6000
ve foie gras yapmak istersen bu gereklidir.
04:42
That is, until I went to Eduardo's farm in Extremadura,
80
266000
5000
Ta ki Eduardo'nun Extremadura'daki
04:47
50 miles north of Seville, right on the Portugal border.
81
271000
4000
Portekiz sınırına yakın, Seville'nın 50 mil kuzeyine çiftliğine gidene kadar.
04:51
I saw first-hand a system that is incredibly complex
82
275000
4000
Burada, öncelikle çok karmaşık bir sistem gördüm
04:55
and then at the same time, like everything beautiful in nature,
83
279000
5000
ve aynı zamanda doğadaki güzel her şey gibi,
05:00
is utterly simple.
84
284000
3000
çok da basit bir sistemdi.
05:04
And he said to me, really from the first moment,
85
288000
2000
Ve bana geldi, ilk andan beri dedi ki
05:06
my life's work is to give the geese what they want.
86
290000
5000
benim amacım bu kazlara sadece istediklerini vermektir.
05:11
He repeated that about 50 times in the two days I was with him.
87
295000
3000
Bunu onunla iki gün boyunca beraberken elli kadar kere falan tekrarladı.
05:14
I'm just here to give the geese what they want.
88
298000
4000
Sadece, bu kazlara istediklerini vermek için buradayım.
05:18
Actually, when I showed up he was lying down with the geese with his cell phone
89
302000
3000
Aslında, ilk gittiğimde gördüm ki uzanmış
05:21
taking pictures of them
90
305000
1000
telefonuyla kazların fotoğraflarını çekiyordu.
05:22
like his children in the grass.
91
306000
2000
çimlerdeki çocukları gibi.
05:24
Amazing.
92
308000
2000
İnanılmaz.
05:26
He's really just in love with -- he's at one with --
93
310000
2000
Gerçekten onlara aşık -- onlardan biri --
05:28
he's the goose whisperer.
94
312000
2000
O bir kaz terbiyecisi.
05:30
(Laughter)
95
314000
2000
(Gülüşmeler)
05:36
And when I was speaking to him, you know, I thought,
96
320000
5000
Ve onunla konuşurken, yani,
05:41
like I'm speaking to you now, right,
97
325000
2000
şimdi sizinle konuştuğum gibi,
05:43
but sort of in the middle of my questions, my excited questions,
98
327000
5000
sorularımla, yani bu heyecan verici soruları sordukça,
05:48
because the more I got to know him and his system,
99
332000
1000
onu ve onun sistemi hakkında daha çok şey öğrendikçe
05:49
the more exciting this whole idea became.
100
333000
4000
bu durum bana daha da heyecan vermeye başladı.
05:53
He kept going like this to me.
101
337000
1000
Bana böyle yapıp durdu.
05:57
And I thought, OK, excited Jew from New York, right?
102
341000
4000
Ve dedim ki, heyecan dolu bir New Yorklu Yahudi oldum, değil mi?
06:01
I'm talking a little too aggressively, whatever,
103
345000
4000
Biraz agresif falan gibi de konuşuyordum,
06:05
so you know, I slowed down.
104
349000
2000
o yüzden kendimi biraz frenledim.
06:07
And finally, by the end of the day I was like,
105
351000
1000
Ve son olarak, işin sonunda dedim ki
06:08
Ed-uar-do, you know like this?
106
352000
3000
E-du-ar-do, aynen böyle yaptım.
06:11
But he was still going like this.
107
355000
3000
Bana hala böyle yapmaya devam ediyordu.
06:14
I figured it out.
108
358000
2000
Sonunda anladım.
06:16
I was speaking too loudly.
109
360000
2000
Çok yüksek sesle konuşuyordum.
06:19
So I hushed my voice.
110
363000
2000
Bu yüzden, sesimi iyice kıstım.
06:21
I kind of like asked these questions and chatted with him through a translator
111
365000
4000
Bir çevirmen aracılığıyla sorularımı sorarken ve sohbet ederken
06:25
in kind of a half whisper.
112
369000
2000
fısıldar gibi konuşuyordum.
06:27
And he stopped doing this.
113
371000
2000
ve böyle yapmayı bıraktı.
06:29
And amazingly, the geese who were on the other side of the paddock when I was around --
114
373000
5000
ve inanılmaz bir şekide, ben buradayken meranın diğer tarafındaki kazlar
06:34
"Get the hell away from this kid!" --
115
378000
2000
"Bu çocuktan uzak durun!"
06:36
when I lowered my voice, they all came right up to us.
116
380000
3000
Sesimi kıstığımda, hepsi yanımıza geldi
06:39
Right up to us, like right up to here.
117
383000
1000
Tam yanımıza, dibimize
06:40
Right along the fence line.
118
384000
1000
Çit boyunca ilerleyerek.
06:41
And fence line was amazing in itself.
119
385000
3000
Ve çit de kendi başına inanılmazdı.
06:44
The fence -- like this conception of fence that we have
120
388000
3000
Çit -- düşündüğümüz anlamda çit
06:47
it's totally backward with him.
121
391000
2000
onun açısından tam ters işliyoz.
06:49
The electricity on this fiberglass fence
122
393000
2000
Fiberglas çit üzerindeki elektrik akımı
06:51
is only on the outside.
123
395000
3000
sadece dış kısımda var.
06:54
He rewired it. He invented it.
124
398000
3000
Yeniden döşenmiş. O icat etmiş.
06:57
I've never seen it. Have you?
125
401000
3000
Böyle bir şey hiç görmemiştim. Siz gördünüz mü?
07:00
You fence in animals. You electrify the inside.
126
404000
3000
Hayvanları çitle çevirirseniz içerisini elektrikle döşersiniz.
07:03
He doesn't.
127
407000
1000
O öyle yapmıyor.
07:04
He electrifies only the outside.
128
408000
3000
Dışarısını elektrikle döşüyor.
07:07
Why?
129
411000
1000
Neden?
07:08
Because he said to me that he felt like the geese --
130
412000
2000
Çünkü diyor ki, bir kaz gibi düşünüyor ---
07:10
and he proved this actually, not just a conceit, he proved this --
131
414000
5000
ve aslında bunu kanıtladı, kendini beğenmişlik değil, kanıtladı bunu --
07:15
the geese felt manipulated when they were imprisoned in their little paddocks.
132
419000
6000
kazlar, küçük meralara hapsolduklarında yönetildiklerini düşünüyorlar.
07:21
Even though they were imprisoned in this Garden of Eden
133
425000
2000
Cennet bahçesinde bulunsalar ve her şeye
07:23
with figs and everything else.
134
427000
1000
sahip olsalar bile.
07:24
He felt like they felt manipulated.
135
428000
2000
Yönetilmiş hissediyorlar.
07:26
So he got rid of the electricity,
136
430000
2000
Bu yüzden, Eduardo elektriği kaldırmış,
07:28
he got rid of current on the inside
137
432000
3000
onu hattın iç tarafından almış
07:31
and kept it on the outside,
138
435000
1000
ve dış tarafına döşemiş,
07:32
so it would protect them against coyotes and other predators.
139
436000
3000
böylece onları kurtlara ve diğer yırtıcılara karşı koruyor.
07:35
Now, what happened?
140
439000
2000
Şimdi, böylece ne oldu?
07:37
They ate, and he showed me on a chart,
141
441000
2000
Kazlar yemlerini yedi ve Eduardo bana grafik üstünde gösterdiler ki
07:39
how they ate about 20 percent more feed to feed their livers.
142
443000
5000
karaciğerlerini yüzde 20 büyütecek kadar daha fazla yemek yemeye başlamışlar.
07:44
The landscape is incredible.
143
448000
2000
Arazi müthişti.
07:46
I mean, his farm is incredible.
144
450000
2000
Yani, çifliği müthişti.
07:48
It really is the Garden of Eden.
145
452000
2000
Gerçekten bir cennet bahçesi gibiydi.
07:50
There's figs and everything else there for the taking.
146
454000
2000
Orada her şey istedikleri gibiydi.
07:52
And the irony of ironies is because Extremadura, the area --
147
456000
2000
ve ironilerin ironisi olacak bir şekilde Extremadura öyle bir arazi ki --
07:54
what does Extremadura mean?
148
458000
1000
Extremadura ne demek?
07:55
Extra hard land, right?
149
459000
3000
Extremadura ekstra sert arazi demek, değil mi?
07:58
Extra difficult. Extra hard.
150
462000
2000
Ekstra zor, ekstra sert.
08:00
But over four generations, he and his family
151
464000
2000
Fakat dört jenerasyondan beri, o ve ailesi
08:02
have literally transformed this extra hard land into a tasting menu.
152
466000
5000
bu sert araziyi kelimenin tam anlamıyla bir tadımlık menüye çevirmişler.
08:07
Upgrades the life for these geese.
153
471000
6000
Bu kazların hayatı kalitesini yükseltmişler.
08:13
And they are allowed to take whatever they want.
154
477000
2000
Ve ne isterlerse yapabilir durumdalar.
08:15
Another irony, the double irony
155
479000
1000
Başka bir ironi, çifte ironi
08:16
is that on the figs and the olives,
156
480000
1000
şu ki oradaki incir ve zeytin ağaçlarından,
08:17
Eduardo can make more money selling those
157
481000
3000
Eduardo foie gras'dan
08:20
than he can on the foie gras.
158
484000
2000
daha fazla para kazanabilir.
08:22
He doesn't care.
159
486000
1000
Umursamıyor.
08:23
He lets them take what they want and he says,
160
487000
2000
Kazlara ne isterlerse yapmalarına izin veriyor ve diyor ki
08:25
"Usually, it's about 50 percent. They're very fair."
161
489000
3000
"Genelde yüzde 50'dir. Çok adilâne."
08:28
The other 50 percent, he takes and he sells and he makes money on them.
162
492000
3000
Kalan yüzde 50 ile alıyor, satıyor ve para kazanıyor.
08:31
Part of the income for his farm.
163
495000
2000
Çiftliğinin bir kısım geliri bu.
08:33
A big part of his income for his farm.
164
497000
2000
Çiftliğinin bir büyük bir kısmının geliri.
08:35
But he never controls it.
165
499000
2000
Fakat asla kontrol altında tutmuyor.
08:37
They get what they want,
166
501000
1000
İstediğini alıyorlar,
08:38
they leave the rest for me and I sell it.
167
502000
3000
geri kalanını bana bırakıyorlar ve ben de satıyorum.
08:41
His biggest obstacle, really, was the marketplace,
168
505000
4000
Eduardo'nun önündeki en büyük engel pazar
08:45
which demands these days bright yellow foie gras.
169
509000
5000
ki bu günlerde parlak, sarı foie gras talep ediliyor.
08:50
That's how I've been trained.
170
514000
1000
Bana da böyle öğrettiler.
08:51
You want to look and see what good foie gras is,
171
515000
2000
Foie gras'nın nasıl bir şey olduğuna bakmak ve onu görmek istiyorsun,
08:53
it's got to be bright yellow.
172
517000
2000
parlak sarı olmak zorunda.
08:55
It's the indication that it's the best foie gras.
173
519000
4000
Bu en iyi kalite foie gras olduğuna işarettir.
08:59
Well, because he doesn't force feed,
174
523000
2000
Fakat zorla yedirme yoluna gitmediği için,
09:01
because he doesn't gavage tons of corn,
175
525000
4000
çünkü tonlarca mısırı gavaj etmediği için,
09:05
his livers were pretty grey.
176
529000
2000
ciğerleri oldukça gri oluyor.
09:07
Or they were.
177
531000
2000
Veya eskiden öyleydi diyelim.
09:09
But he found this wild plant called the Lupin bush.
178
533000
6000
Fakat o acıbakla (lupin) adınd yabani bir çalı buldu.
09:15
The Lupin bush, it's all around Extremadura.
179
539000
2000
Acıbakla, Extremadura'nın her tarafında mevcut.
09:17
He let it go to seed, he took the seeds,
180
541000
2000
Bunların tohumları toplamış,
09:19
he planted it on his 30 acres, all around.
181
543000
3000
Arazisinin 120 dönümlük kısmına ekmiş.
09:22
And the geese love the Lupin bush.
182
546000
2000
ve kazlar acıbaklaya bayılmış.
09:24
Not for the bush, but for the seeds.
183
548000
2000
Çalının kendisine değil, çekirdeklerine.
09:26
And when they eat the seeds, their foie gras turns yellow.
184
550000
4000
Ve çekirdekleri yedikleri zaman foei gras sarıya dönmüş.
09:30
Radioactive yellow.
185
554000
2000
Radyoaktif bir sarı.
09:32
Bright yellow.
186
556000
2000
Parlak bir sarı.
09:35
Of the highest quality foie gras yellow I've ever seen.
187
559000
3000
Görebileceğiniz en iyi kalitede foie gras'ya.
09:38
(Laughter)
188
562000
3000
(Gülüşmeler)
09:41
So I'm listening to all this, you know, and I'm like,
189
565000
3000
Bunları dinledikçe kendi kendime düşünüyordum
09:44
is this guy for real? Is he making some of this up?
190
568000
3000
Bu adam gerçek mi? Söylediklerini uyduruyor mu?
09:47
Is he like, you know -- because he seemed to have an answer for everything,
191
571000
3000
Malum, her şeye bir cevabı olan bir adam gibi
09:50
and it was always nature.
192
574000
2000
ve ama bunu yapan zaten hep doğanın kendisiydi.
09:52
It was never him.
193
576000
2000
Hiç bir zaman o değildi, falan...
09:54
And I was like, you know, I always get a little, like,
194
578000
4000
Ve hep şunu düşünoyordum, yani,
09:58
weirded out by people who deflect everything away from themselves.
195
582000
3000
her şeyi saptıran insanları garipserim.
10:01
Because, really, they want you to look at themselves, right?
196
585000
2000
Çünkü, gerçekten, onlar sizin onlara bakmanızı isterler, değil mi?
10:03
But he deflected everything away from his ingenuity
197
587000
2000
Ama o, bunları kendi ustalığından
10:05
into working with his landscape.
198
589000
3000
arazisine yansıtıyordu.
10:08
So it's like, here I am, I'm on the fence about this guy,
199
592000
3000
Böylece, bu adamla birlikteydim
10:11
but increasingly, eating up his every word.
200
595000
3000
ve söylediği her şeye inanıyordum.
10:14
And we're sitting there, and I hear [clapping] from a distance, so I look over.
201
598000
6000
Ve orada oturuyorken, uzaktan alkış sesi duydum ve oraya doğru bakıyordum.
10:20
And he grabs my arm and the translator's,
202
604000
3000
Derken benim ve çevirmenimin kolunu yakalıdı,
10:23
and ducks us under a bush and says, "Watch this."
203
607000
2000
ördekler çalının altındayken "Seyret." dedi
10:25
"Shush," he says again for the 500th time to me.
204
609000
2000
"Şşş" dedi yine bana 500. kez.
10:27
"Shush, watch this."
205
611000
3000
"Şşş, seyret."
10:30
And this squadron of geese come over.
206
614000
2000
Ve uçan kaz sürüsü üzerimize doğru geldi.
10:32
[Clapping]
207
616000
1000
[El çırpma sesi]
10:33
And they're getting louder, louder, louder, like really loud, right over us.
208
617000
5000
Ve sesleri yükseldi, yükseldi, yükseldi, çok şiddetli bir şekilde tam üzerimize doğru.
10:38
And like airport traffic control, as they start to go past us
209
622000
6000
Ve bir havaalanı trafik kontrol birimi gibi, bizim üzerimizden geçtikleri sırada
10:44
they're called back -- and they're called back and back and back.
210
628000
4000
geri çağırıldılar --- geri, geri, geri,
10:48
And then they circle around.
211
632000
1000
Derken bir daire oldular.
10:49
And his geese are calling up now to the wild geese.
212
633000
3000
Ve Eduardo'nun kazları yabani kazları çağırmaya başladı.
10:52
[Clapping]
213
636000
1000
[El çırpma sesi]
10:53
And the wild geese are calling down.
214
637000
1000
Ve yabani kazlar aşağı gelmeye başladı.
10:54
[Clapping]
215
638000
1000
[El çırpma sesi]
10:55
And it's getting louder and louder and they circle and circle
216
639000
2000
Ve sesleri yükseldi ve yükseldi, çember oldular
10:57
and they land.
217
641000
1000
ve yere kondular.
10:58
And I'm just saying, "No way."
218
642000
2000
Ve orada "Yok artık." dedim.
11:00
(Laughter)
219
644000
3000
(Gülüşmeler)
11:03
No way.
220
647000
2000
Yok artık
11:05
And I look at Eduardo, who's near tears looking at this,
221
649000
5000
Eduardo'ya baktım, neredeyse ağlamak üzereydi,
11:10
and I say, "You're telling me that your geese are calling to the wild geese
222
654000
4000
ve dedim ki, "yabani kazlar, senin kazları
11:14
to say come for a visit?"
223
658000
2000
ziyarete mi geldi şimdi?"
11:16
And he says, "No, no, no.
224
660000
2000
Dedi ki "Hayır, hayır, hayır.
11:18
They've come to stay."
225
662000
3000
Burada kalmaya geldiler."
11:21
They've come to stay?
226
665000
2000
Kalmaya mı geldiler?
11:23
(Laughter)
227
667000
2000
(Gülüşmeler)
11:25
It's like the DNA of a goose is to fly south in the winter, right?
228
669000
6000
Bir kazın DNA'sı onun güneye göç etmesini sağlar, değil mi?
11:31
I said that. I said "Isn't that what they're put on this Earth for?
229
675000
3000
Bunu söyledim. Dedim ki, "Dünyaya bu yüzden gelmediler mi?
11:34
To fly south in the winter and north when it gets warm?"
230
678000
2000
Kışın güneye için ve havalar ısındığında kuzeye uçmak için?"
11:36
He said, "No, no, no.
231
680000
2000
Dedi ki, "Hayır, hayır, hayır.
11:38
Their DNA is to find the conditions that are conducive to life.
232
682000
4000
Onların DNA'ları yaşanacak koşulları bulmasını sağlar.
11:42
To happiness.
233
686000
3000
Mutlu olmak için.
11:45
They find it here.
234
689000
2000
Burayı buldular.
11:47
They don't need anything more."
235
691000
2000
Ötesine ihtiyaçları yok."
11:49
They stop. They mate with his domesticated geese,
236
693000
4000
Durdular. Evcil kazlarla çiftleştiler,
11:53
and his flock continues.
237
697000
3000
ve onun sürüsü devam etti.
11:56
Think about that for a minute.
238
700000
2000
Bunu bir dakikalığına düşünün.
11:58
It's brilliant, right?
239
702000
1000
Harika, değil mi?
11:59
Imagine -- I don't know, imagine a hog farm
240
703000
4000
Düşünün -- bilmiyorum, bir domuz çiftliği düşünün
12:03
in, like, North Carolina,
241
707000
1000
Kuzey California'da olsun,
12:04
and a wild pig comes upon a factory farm
242
708000
5000
ve bir yabani domuz gelip bu fabrika çiftlikte
12:09
and decides to stay.
243
713000
2000
kalmaya karar versin.
12:11
(Laughter)
244
715000
1000
(Gülüşmeler)
12:12
So how did it taste?
245
716000
2000
Nasıl bir tadı olur?
12:14
I finally got to taste it before I left.
246
718000
2000
Oradan ayrılmadan, tatma şansını buldum.
12:16
He took me to his neighborhood restaurant
247
720000
3000
Beni mahallesindeki bir restorana götürdü
12:19
and he served me some of his foie gras, confit de foie gras.
248
723000
4000
ve kendi yağından yapılmış foie gras'sından ikram etti.
12:23
It was incredible.
249
727000
2000
İnanılmazdı.
12:25
And the problem with saying that, of course, is that
250
729000
3000
Ve buradaki sorun, elbette ki, şu
12:28
you know, at this point it risks hyperbole really easily.
251
732000
5000
malum, bu noktada tüm hikayeyi abarttığı kolayca ortaya çıkabilirdi.
12:33
And I'd like to make a metaphor, but I don't have one really.
252
737000
4000
Ve burada bir metafor yapmak isterdim, ama gerçekten yok.
12:37
I was drinking this guy's Kool-Aid so much,
253
741000
3000
Bu adamın Kool-Aid'inden (bir meşrubat) fazla içmiştim,
12:40
he could have served me goose feathers and I would have been like,
254
744000
4000
bana kaz tüyü de ikram edebilirdi, ve ben de
12:44
this guy's a genius, you know?
255
748000
2000
bu adam bir dahi, diyebilirdim.
12:46
I'm really in love with him at this point.
256
750000
2000
Bu açıdan ona bayılıyorum.
12:48
But it truly was the best foie gras of my life.
257
752000
3000
Fakat, kesinlikle hayatımda yediğim en iyi foie gras'ydı.
12:51
So much so that I don't think I had ever really had foie gras until that moment.
258
755000
4000
O kadar iyiydi ki, o ana kadar gerçek bir foie gras yemedeğimi düşünüyorum.
12:55
I'd had something that was called foie gras.
259
759000
3000
Foie gras adında bir şey yiyormuşum.
12:58
But this was transformative. Really transformative.
260
762000
2000
Fakat gerçekten dönüştürücü bir tecrübeydi.
13:00
And I say to you, I might not stick to this,
261
764000
4000
Ve diyorum ki, bununla kalmamalıydım,
13:04
but I don't think I'll ever serve foie gras on my menu again
262
768000
5000
ama Eduardo ile yaşadığım bu tecrübeden sonra
13:09
because of that taste experience with Eduardo.
263
773000
6000
menümde tekrar foie gras sunacağımı sanmıyorum.
13:15
It was sweet, it was unctuous.
264
779000
1000
Tatlıydı ve yağlıydı.
13:16
It had all the qualities of foie gras,
265
780000
3000
Foie gras'nın tüm özelliklerine sahipti,
13:19
but its fat had a lot of integrity and a lot of honesty.
266
783000
5000
ama ondaki yağ bütün güvenirliğe ve dürüstlüğe sahipti.
13:24
And you could taste herbs, you could taste spices.
267
788000
3000
Ve içindeki otları alabiliyordunuz, baharatları da alabiliyordunuz.
13:27
And I kept -- I said, you know, I swear to God I tasted star anise.
268
791000
6000
Ve yeme devam ettikçe, yemin ederim yıldız anasonun tadını bile alabiliyordum.
13:33
I was sure of it.
269
797000
1000
Emindim.
13:34
And I'm not like some super taster, you know?
270
798000
2000
Ve ben süper tat alan birisi değilim.
13:36
But I can taste things.
271
800000
2000
Ama tat alabiliyorum tabi ki.
13:38
There's 100 percent star anise in there.
272
802000
2000
Orada yüzde yüz yıldız anason vardı.
13:40
And he says, "No."
273
804000
2000
Ve Eduardo dedi ki, "Hayır."
13:42
And I ended up like going down the spices,
274
806000
1000
Ve tüm baharatları saymayı bitirdim,
13:43
and finally, it was like, OK, salt and pepper,
275
807000
3000
ve sonunda, en azından tuzlayıp, kara biber koyduğunu düşünerek
13:46
thinking he's salted and peppered his liver.
276
810000
2000
tuz ve biberi de saydım.
13:48
But no.
277
812000
1000
Ama hayır.
13:49
He takes the liver when he harvests the foie gras,
278
813000
3000
Foie gras için karaciğeri çıkardığında,
13:52
he sticks them in this jar
279
816000
2000
bunu bir kavanoza koyuyor
13:54
and he confits it.
280
818000
2000
ve kendi yağında bekletiyor.
13:56
No salt, no pepper, no oil, no spices.
281
820000
3000
Tuz yok, karabiber yok, yağ yok, baharat yok.
13:59
What?
282
823000
2000
Ne var?
14:01
We went back out for the final tour of the farm,
283
825000
3000
Çiftlikte son bir tur atmak için geri döndüğümüzde,
14:04
and he showed me the wild pepper plants
284
828000
2000
bana yabani biber bitkilerini gösterdi
14:06
and the plants that he made sure existed on his farm for salinity.
285
830000
5000
ve bu bitkiler onun orada tuz için tuttuğu bitkilermiş.
14:11
He doesn't need salt and pepper.
286
835000
1000
Tuza ve bibere bile ihtiyacı yok.
14:12
And he doesn't need spices, because he's got this potpourri of herbs and flavors
287
836000
6000
Ve baharata da, çünkü kazlarının yemeye bayıldığı
14:18
that his geese love to gorge on.
288
842000
4000
otlardan ve çeşitli bitkilerden bir karışımı zaten var.
14:22
I turned to him at the end of the meal,
289
846000
1000
Yemeğin sonunda ona döndüm,
14:23
and it's a question I asked several times,
290
847000
2000
ve defalarca sorduğum ve bir şekilde
14:25
and he hadn't, kind of, answered me directly,
291
849000
2000
doğrudan cevaplamadığı o soruyu tekrar sormak için
14:27
but I said, "Now look, you're in Spain,
292
851000
3000
dedim ki, "Şimdi bak, sen İspanya'dasın,
14:30
some of the greatest chefs in the world are --
293
854000
2000
dünyanın en iyi şeflerinden bazıları --
14:32
Ferran Adria, the preeminent chef of the world today, not that far from you.
294
856000
8000
Ferran Adria, bugün dünyanın en büyük şefi, senden çok uzakta değil.
14:40
How come you don't give him this?
295
864000
2000
Nasıl oluyor da, bundan ona da vermiyorsun?
14:42
How come no one's really heard of you?"
296
866000
3000
Nasıl oluyor da, kimse senin kim olduğunu bilmiyor?
14:45
And it may be because of the wine,
297
869000
1000
Ve sanırım biraz da şaraptan,
14:46
or it may be because of my excitement,
298
870000
1000
veya benim heyecanımdan da olabilir,
14:47
he answered me directly and he said, "Because chefs don't deserve my foie gras."
299
871000
5000
bana doğrudan dedi ki, "Çünkü şefler benim foie gras'mı haketmiyor."
14:52
(Laughter)
300
876000
3000
(Gülüşmeler)
14:55
And he was right.
301
879000
1000
Ve haklıydı da.
14:56
He was right.
302
880000
1000
Haklıydı.
14:57
Chefs take foie gras and they make it their own.
303
881000
4000
Şefler foie gras'yı satın alır ve kendilerinin yaparlar.
15:01
They create a dish
304
885000
2000
Bir yemek ortaya çıkarttığında
15:03
where all the vectors point at us.
305
887000
4000
bütün yönleriyle bize aittir.
15:07
With Eduardo it's about the expression of nature.
306
891000
5000
Eduardo için ise bu doğanın bir kendini ifade edişidir.
15:12
And as he said, I think fittingly,
307
896000
4000
Ve dediği gibi, bence çok uyuyor,
15:16
it's a gift from God, with God saying, you've done good work.
308
900000
6000
Tanrı'nın bir hediyesidir, ve onun iyi bir iş çıkarttığını sana göstermesidir.
15:22
Simple.
309
906000
1000
Basit.
15:24
I flew home, I'm on the flight with my little black book
310
908000
2000
Evime geri döndüm ve uçakta küçük kara kitabıma
15:26
and I took, you know, pages and pages of notes about it.
311
910000
3000
bununla ilgili sayfalarca yazdım ve yazdım.
15:29
I really was moved.
312
913000
2000
Çok duygulanmıştım.
15:31
And in the corner of one of these -- one of my notes,
313
915000
5000
Ve yazdıklarımdan birinin köşesine,
15:36
is this note that says, when asked,
314
920000
4000
bu not, şu soruya bir cevap aslında,
15:40
what do you think of conventional foie gras?
315
924000
1000
geleneksel foie gras hakkında ne düşünüyorsun?
15:41
What do you think of foie gras that
316
925000
1000
Dünyanın yüzde 99.99999'unun yediği
15:42
99.99999 percent of the world eats?
317
926000
5000
foie gras hakkında ne düşünüyorsun?
15:47
He said, "I think it's an insult to history."
318
931000
3000
Demişti ki, "Bence bu tarihe bir hakarettir."
15:50
And I wrote, insult to history.
319
934000
3000
Ve ben de öyle yazmışım.
15:53
I'm on the plane and I'm just tearing my hair out.
320
937000
2000
Uçaktaydım, ve saçlarımı yolmak üzereydim.
15:55
It's like, why didn't I follow up on that?
321
939000
1000
Neden devamını da yazmadım?
15:56
What the hell does that mean?
322
940000
1000
Bu ne demek oluyor olabilir şimdi?
15:57
Insult to history.
323
941000
3000
Tarihe hakaret.
16:00
So I did some research when I got back,
324
944000
2000
O yüzden, geri dönünce biraz araştırma yaptım,
16:02
and here's what I found.
325
946000
2000
ve işte bunu buldum.
16:04
The history of foie gras.
326
948000
1000
Foie gras'nın tarihi.
16:05
Jews invented foie gras.
327
949000
4000
Yahudiler foie gras'yı icat etmiş.
16:09
True story.
328
953000
1000
Gerçek bir hikaye.
16:10
True story.
329
954000
1000
Gerçek bir hikaye.
16:11
By accident.
330
955000
2000
Kazara.
16:13
They were looking for an alternative to schmaltz.
331
957000
4000
Alternatif bir schmaltz (tavuk yağı veya lard) peşindelermiş.
16:17
Gotten sick of the chicken fat.
332
961000
1000
Tavuk yağından hastalanmalar başlayınca
16:18
They were looking for an alternative.
333
962000
1000
bir alternatif arıyorlarmış.
16:19
And they saw in the fall that there was this natural,
334
963000
2000
Sonbaharda görmüşler ki, bu doğal
16:21
beautiful, sweet, delicious fat from geese.
335
965000
4000
güzel, tatlı, lezzetli kaz yağı olabilir.
16:25
And they slaughtered them, used the fat throughout the winter for cooking.
336
969000
4000
Kazları kesmişler, yağını kış boyunca yemeklerde kullamak için ayırmışlar.
16:29
The Pharaoh got wind of this --
337
973000
2000
Firavun bunun haberini almış --
16:31
This is true, right off the Internet.
338
975000
2000
Gerçek bu, internetten baktım.
16:33
The Pharaoh got -- (Laughter)
339
977000
3000
Firavun -- (Gülüşmeler)
16:36
I swear to God.
340
980000
2000
Yemin ediyorum.
16:38
(Laughter)
341
982000
1000
(Gülüşmeler)
16:39
The Pharaoh got wind of this and wanted to taste it.
342
983000
4000
Firavun bunu duymuş ve tadına bakmak istemiş.
16:43
He tasted it and fell in love with it.
343
987000
2000
Denemiş ve bayılmış.
16:45
He started demanding it.
344
989000
1000
Bunu talep etmeye başlamış.
16:46
And he didn't want it just in the fall, he wanted it all year round.
345
990000
3000
Sadece sonbaharda değil, tüm yıl boyunca olmasını istemiş.
16:49
And he demanded that the Jews supply enough for everyone.
346
993000
4000
Ve Yahudilerin bunu herkese tedarik etmesini emretmiş.
16:53
And the Jews, fearing for their life,
347
997000
2000
Ve hayatlarından endişe eden Yahudiler,
16:55
had to come up with an ingenious idea,
348
999000
2000
dahice bir fikir bulmuşlar,
16:57
or at least try and satisfy the Pharaoh's wishes, of course.
349
1001000
4000
veya en azından, Firavun'un isteklerini yerine getirmek için, elbette ki.
17:01
And they invented, what? Gavage.
350
1005000
2000
Ve neyi icat etmişler? Gavaj.
17:03
They invented gavage in a great moment of fear for their lives,
351
1007000
8000
Gavaj tekniğini hayatlarından endişe ettikleri bir dönemde icat etmişler,
17:11
and they provided the Pharaoh with gavage liver,
352
1015000
3000
ve Firavun'a bunu gavaj çiğeriyle sunmuşlar,
17:14
and the good stuff they kept for themselves.
353
1018000
2000
ve güzel olan kısmını kendilerine ayırmışlar.
17:16
Supposedly, anyway. I believe that one.
354
1020000
3000
Söylendiğine göre yani, neyse. Ben inandım buna.
17:19
That's the history of foie gras.
355
1023000
3000
İşte foie gras'nın hikayesi bu.
17:22
And if you think about it,
356
1026000
1000
Ve düşünürseniz,
17:23
it's the history of industrial agriculture.
357
1027000
5000
endüstriyel tarımın da hikayesi bu.
17:28
It's the history of what we eat today.
358
1032000
3000
Bugün yediklerimizin tarihi.
17:31
Most of what we eat today.
359
1035000
2000
Bu yediğimiz çoğu şeyin yani.
17:33
Mega-farms, feed lots, chemical amendments,
360
1037000
4000
Dev çiftlikler, ağıllar, kimyasal müdahaleler,
17:37
long-distance travel, food processing.
361
1041000
3000
uzun tedarik yolculukları, işlenmiş gıdalar.
17:40
All of it, our food system.
362
1044000
2000
Hepsi, bizim gıda sistemimiz.
17:42
That's also an insult to history.
363
1046000
4000
Bu da bir tarihe hakarettir.
17:46
It's an insult to the basic laws of nature
364
1050000
4000
Doğanın temel kanunlarına hakarettir
17:50
and of biology.
365
1054000
4000
ve biyolojinin.
17:54
Whether we're talking about beef cattle
366
1058000
3000
İster sığırlar hakkında konuşuyor olalım
17:57
or we're talking about chickens,
367
1061000
3000
veya tavuklar,
18:00
or we're talking about broccoli or Brussels sprouts,
368
1064000
4000
veya brokoli, veya brüksel lahanası,
18:04
or in the case of this morning's New York Times, catfish --
369
1068000
4000
veya bu sabahki New York Times'ta bahsedilen yayınbalığı hakkında --
18:09
which wholesale are going out of business.
370
1073000
4000
ki toptan satışı piyasadan kalkıyormuş.
18:13
Whatever it is, it's a mindset that is reminiscent of General Motors.
371
1077000
5000
Ne olursa olsun, bu General Motors'u hatırlatan bir şey.
18:18
It's rooted in extraction.
372
1082000
3000
Özünü bir şey zorla çekip çıkarmaktan alan bir şey.
18:21
Take more, sell more, waste more.
373
1085000
3000
Daha fazla al, daha fazla sat, daha fazla israf et.
18:24
And for the future it won't serve us.
374
1088000
4000
Ve gelecekte, bu artık bize hizmet edemeyecek.
18:28
Jonas Salk has a great quote.
375
1092000
2000
Jonas Salk'in harika bir sözü var.
18:30
He said, "If all the insects disappeared,
376
1094000
2000
Diyor ki, "Bütün böcekler yok olursa,
18:32
life on Earth as we know it would disappear within 50 years.
377
1096000
7000
dünyamızdaki yaşam, bildiğimiz gibi, elli yıl içinde biter.
18:39
If human beings disappeared, life on Earth as we know it would flourish."
378
1103000
7000
İnsanoğlu yok olursa, bildiğimiz gibi, yaşam gelişir."
18:46
And he's right.
379
1110000
2000
Haklı.
18:50
We need now to adopt a new conception of agriculture.
380
1114000
6000
Yeni bir dünşünsel altyapıyla tarım yapmalıyız.
18:56
Really new.
381
1120000
1000
Gerçkten yeni ama.
18:57
One in which we stop treating the planet
382
1121000
3000
Öyle ki, gezegenimize
19:00
as if it were some kind of business in liquidation.
383
1124000
4000
akıp duran bir iş kolu gibi bakmadığımız şekilde.
19:04
And stop degrading resources under the guise of
384
1128000
4000
Ve kaynaklarımızı ucuz gıda aldatmacasıyla
19:08
cheap food.
385
1132000
2000
bozmamalıyız.
19:10
We can start by looking to farmers like Eduardo.
386
1134000
4000
Eduardo gibi çiftçileri bularak bu işe başlayabiliriz.
19:14
Farmers that rely on nature
387
1138000
1000
Çözümler ve cevaplar için
19:15
for solutions, for answers,
388
1139000
4000
doğaya bir şeyler dayatmak yerine
19:19
rather than imposing solutions on nature.
389
1143000
3000
doğaya sırtını vermiş çiftçilerle bu işi yapmalıyız.
19:22
Listening as Janine Benyus,
390
1146000
2000
Janine Benyus diyor ki,
19:24
one of my favorite writers and thinkers about this topic says,
391
1148000
3000
benim bu konu hakkında söz söyleyen favori yazar ve düşünürlerimdendir,
19:27
"Listening to nature's operating instructions."
392
1151000
3000
"Doğanın çalışma prensiplerini anlamaya çalışmak"
19:30
That's what Eduardo does, and does so brilliantly.
393
1154000
3000
Bu Eduardo'nun yaptığı bir şey, ve bu konuda çok başarılı.
19:33
And what he showed me and what he can show all of us, I think,
394
1157000
2000
Ve bana gösterdiği ve hepimize gösterebileceği, bence,
19:35
is that the great thing for chefs, the great blessing for chefs,
395
1159000
7000
şu ki şefler için büyük bir lütuftur,
19:42
and for people that care about food and cooking,
396
1166000
7000
ve yemeye ve pişirmeye önem veren insanlar için de öyle,
19:49
is that the most ecological choice for food
397
1173000
3000
gıda için en ekolojik seçim
19:52
is also the most ethical choice for food.
398
1176000
3000
aynı zamanda en ahlaklı seçimdir.
19:55
Whether we're talking about Brussels sprouts or foie gras.
399
1179000
3000
İster brüksel lahanası için olsun isterse de foie gras için.
19:58
And it's also almost always, and I haven't found an example otherwise,
400
1182000
4000
Ve neredeyse tamamen, ve başka bir örneğini bulamadığım,
20:02
but almost always, the most delicious choice.
401
1186000
5000
ama neredeyse tamamen, en lezzetli seçimdir.
20:07
That's serendipitous.
402
1191000
1000
Bu beklenmedik güzellikte şeyler ortaya çıkaracak bir şey.
20:08
Thank you.
403
1192000
1000
Teşekkür ederim
20:09
(Applause)
404
1193000
6000
(Alkışlar)
ABOUT THE SPEAKER
Dan Barber - ChefDan Barber is a chef and a scholar -- relentlessly pursuing the stories and reasons behind the foods we grow and eat.
Why you should listen
Dan Barber is the chef at New York's Blue Hill restaurant, and Blue Hill at Stone Barns in Westchester, where he practices a kind of close-to-the-land cooking married to agriculture and stewardship of the earth. As described on Chez Pim: "Stone Barns is only 45 minutes from Manhattan, but it might as well be a whole different universe. A model of self-sufficiency and environmental responsibility, Stone Barns is a working farm, ranch, and a three-Michelin-star-worthy restaurant." It's a vision of a new kind of food chain.
Barber's philosophy of food focuses on pleasure and thoughtful conservation -- on knowing where the food on your plate comes from and the unseen forces that drive what we eat. He's written on US agricultural policies, asking for a new vision that does not throw the food chain out of balance by subsidizing certain crops at the expense of more appropriate ones.
In 2009, Barber received the James Beard award for America's Outstanding Chef, and was named one of the world's most influential people in Time’s annual "Time 100" list. In 2014 he published The Third Plate: Field Notes on the Future of Food.
Dan Barber | Speaker | TED.com